PARA POLİTİKASI - Ünite 2: Para Arzının Belirlenme Mekanizması Özeti :
PAYLAŞ:Ünite 2: Para Arzının Belirlenme Mekanizması
Para Arzı ve Önemi
Para arzı, bir ekonomide belirli bir anda dolaşımda bulunan toplam para miktarıdır ve bir stok değişkendir. Para arzı, makroekonomik diğer değişkenleri etkileme gücüne sahip olduğu için çok önemlidir. Bir ekonomide yer alan istihdam düzeyi, fiyat düzeyinin istikrarı, ekonomik büyüme, yatırımlar ve üretimler doğrudan ya da dolaylı olarak para arzından etkilenir. Ayrıca, para politikalarının da temel değişkeni para arzıdır.
Paranın ne olduğu ya da nelerin para arzı olarak tanımlanacağı tartışmalı bir konudur. Bunun yanı sıra, para arzı ekonomik ve finansal sistemin gelişmişlik düzeyi, ödeme araçlarının çeşitliliği gibi faktörlere bağlıdır. Ülkemizde de T.C. Merkez Bankası 2005 tarihinden itibaren üç ayrı para arzı tanımı yapmıştır: M1, M2 ve M3.
M1, dar tanımlı para arzı olarak adlandırılır ve en yaygın olarak kullanılan para arzı tanımıdır. Dar tanımlı para arzı, doğrudan ve istendiği anda hiçbir kısıtlama olmaksızın ödemelerde kullanılan, nakit ve vadesiz mevduatların toplamından oluşan bir büyüklüktür.
M1= Dolaşımdaki Nakit (C) + Vadesiz Mevduatlar (D)
M2 ise, M1 para arzına mevduat bankaları, katılım bankaları ve TCMB’de bulunan Türk lirası ve yabancı para vadeli mevduatların (TD) eklenmesiyle bulunur. M2’ye geniş tanımlı para arzı denir.
M2 = M1 + Vadeli Mevduatlar
En geniş tanımlı para arzı ise, M3’tür.
M3 = M2 + Repo + Para Piyasası Fonları (B Tipi Likit Fonlar) + İhraç Edilen Menkul Değerler
Para arzı tanımlarının kapsamının, bir ülkenin finansal sisteminde gerçekleşen gelişmeler ve sistem içinde kullanılan finansal araçlara bağlı olarak değişebileceği bilinmelidir.
Para Arzı Aktörleri
Bir ekonomide para arzını, çeşitli aktörler, bu aktörlerin davranışları ve birbirleriyle olan ilişkileri belirler. Bu aktörler şöyle sıralanabilir:
- Merkez Bankası
- Bankalar
-
Banka dışı kesim
- Mevduat sahipleri
- Bankalardan borç alanlar
Merkez Bankası, bankacılık sisteminin kontrolü ve parasal politikanın yönetiminden sorumlu olan kamu yönetimi birimidir ve para arzının temelini oluşturan baz paranın yaratıcısıdır. Bankalar, bireyler ve işletmelerden mevduat toplayan ve bu topladıkları mevduatı ödünç veren kuruluşlardır. Banka dışı kesim ise, bankalarda mevduatını tutan ve bankalardan kredi alan hane-halkları ile işletmelerden oluşur.
Para arzının merkezinde, bankacılık sistemi konsolide bilançosu bulunur. Bankacılık sistemi konsolide bilançosu ise, Merkez Bankası Bilançosu ve Mevduat Bankaları Bilançosu olmak üzere iki ana alt bilançodan oluşur. Konsolide bilançonun pasif tarafı, dolaşımdaki para, vadesiz mevduat ve vadeli mevduattan oluşur ve para arzına eşittir. Bilançonun aktifinde meydana gelen herhangi bir değişiklik, pasifinde de aynı büyüklükte bir değişikliğe yol açar. Merkez Bankası da, kendi bilançosunun yapısını ve büyülüğünü değiştirerek konsolide bilançonun yapısını ve büyüklüğünü, başka bir ifadeyle para arzını değiştirir.
Para arzı kaynaklarından birisi bankacılık sistemi tarafından yaratılan kaydi paradır. Kaydi para, gerçek anlamda para basmadan bankacılık sistemi işleyişine bağlı olarak kayıtlar yoluyla yaratılan paradır. Bankalar ellerinde bulunan mevduatları kredi olarak hane-halkına ya da işletmelere kullandırır. Krediyi alanlar, ihtiyaçları doğrultusunda bu parayı harcar. Bu harcanan paralar, piyasadan tekrar mevduat olarak bankacılık sistemine geri döner. Bu döngü devam ettikçe bankacılık sisteminde mevduat ve mevduat karşılığında ayrılan zorunlu rezervler, piyasada da dolaşan nakit para artar. Dar para arzı, dolaşımdaki nakit para ve vadesiz mevduat toplamı olarak tanımlanmıştır. Sonuç olarak, kaydi paranın artması, para arzını artırır.
Baz Para (Parasal Taban) Kaynakları
Merkez bankaları, bir ekonomide para arzının temel kaynağıdır. Bir merkez bankası tarafından yaratılan para, kaydi para genişlemesine baz oluşturduğu için baz para ya da parasal taban olarak adlandırılır. Bir merkez bankası, aşağıdaki yöntemleri kullanarak para yaratabilir:
- Altın ve döviz rezervleri karşılığında,
- Kamu kesimine verilen krediler karşılığında,
- Bankacılık sistemine açılan krediler karşılığında,
- Açık piyasa işlemleri aracılığıyla.
Bir ekonominin altın ve döviz rezervleri, merkez bankasının bilançosunun aktifinde yer alır. Merkez bankası, piyasadan altın ve döviz satın alabilir ya da piyasaya altın ve döviz satabilir. Piyasadan altın ve döviz satın aldığı zaman, piyasaya para sürmüş olacaktır. Başka bir deyişle, altın ve döviz rezervlerini artırırken, baz parayı genişletecektir. Tersi durumda piyasaya altın ve döviz sattığı zaman da, piyasadan para çekecek; baz parayı daraltacaktır.
Kamu kesimine verilen krediler de, baz parayı genişletebilir ya da daraltabilir. Ancak, Türkiye’de 2001 yılında Merkez Bankası Kanunu’nda yapılan düzenlemeyle bu yöntem kaldırılmıştır. T.C. Merkez Bankası’nın parasal taban yaratma yöntemleri arasında, “kamu kesimine verilen krediler” bulunmamaktadır.
TCMB’nin bankalara reeskont kredisi vermesi, bankacılık sistemine açılan krediler karşılığında baz parayı genişletme yöntemlerinden birisidir. Bankalar, ticari müşterilerinden iskonto ederek aldıkları senetleri, Merkez Bankası’na götürerek iskonto ettirebilir ve bu senetlerin karşılığında Merkez Bankası’ndan kredi kullanabilir. Bu işleme reeskont, reeskont sırasında uygulanan faiz oranına ise reeskont faizi denir. Bu işlem sayesinde piyasaya para çıkarılmış ve baz para genişletilmiş olur.
Açık piyasa işlemleri, “DİBS (devlet iç borçlanma senetleri) başta olmak üzere, çeşitli finansal araçların merkez bankası tarafından alınıp- satılarak ekonominin para arzını etkilemek üzere yapılan işlemlerdir. Merkez Bankası, piyasadan finansal araç satın aldığı zaman, piyasaya para çıkmasına ve baz paranın artmasına neden olur; piyasaya finansal araç sattığı zaman da baz paranın daralmasına neden olur.
Para Arzını Etkileyen Faktörler
Bir ekonomide yaratılan para arzı büyüklüğünü, aşağıda sıralanan faktörler belirler:
- Açık piyasa işlemleri
- Reeskont kredileri
- Zorunlu karşılık oranları
- Bankaların aşırı rezerv bulundurma isteği
- Halkın nakit tutma isteği
Merkez Bankası, açık piyasa işlemleri için finansal araçları bankalardan veya çeşitli aracı kurumlardan alır ya da onlara satar. Ceteris paribus varsayımı altında, merkez bankasının bankacılık sisteminde açık piyasa alımı gerçekleştirmesi demek, banka rezervlerinin açık piyasa tutarı kadar artması demektir. Parasal taban, dolaşımdaki para ve rezervler toplamı olarak tanımlandığından, rezervlerdeki artış parasal tabanı artırmaktadır. Benzer şekilde, para arzı dolaşımdaki para ile vadesiz mevduatın toplamı olarak tanımlanmıştır. Bu işlemde dolaşımdaki para miktarında herhangi bir değişiklik yoktur. Banka rezervleri artışına bağlı olarak, vadesiz mevduatlar dolayısıyla da para arzı artacaktır. Açık piyasa işlemleriyle para arzı arasındaki ilişki şöyle özetlenebilir:
APİ(alım) ›Rezervler ^ ›Parasal Taban^›Para Arzı^
APİ(satım)›Rezervlerv›Parasal Tabanv›Para Arzıv
Merkez Bankası’nın bankalara reeskont kredisi verirken uyguladığı reeskont oranı, bir para politikası aracıdır. Merkez bankası genişletici para politikası izliyorsa reeskont oranını düşürecek, daraltıcı para politikası izliyorsa reeskont oranını yükseltecektir. Merkez Bankası’ndan kullanılan reeskont kredisi artarsa, bankaların rezervleri de artacaktır. Reeskont kredileriyle para arzı arasındaki ilişki şöyle özetlenebilir:
Reeskont kredileri^ ›Rezervler^›Parasal Taban^›Para Arzı^
Reeskont kredileriv›Rezervlerv›Parasal Tabanv›Para Arzıv
Merkez Bankası, açık piyasa işlemleri yoluyla para tabanını istediği oranda kontrol edebilir. Ancak reeskont kredileri tamamen Merkez Bankasının kontrolünde değildir. Örneğin, reeskont oranı çok düşük olsa bile, bankalar Merkez Bankasından borçlanmak istemeyebilir.
Zorunlu karşılıklar, mevduat kabul eden bankaların topladıkları mevduatlara karşılık olarak merkez bankasında tutmak zorunda oldukları mevduatlarının kanunen saptanan miktarıdır. Zorunlu karşılık oranı, merkez bankası para politikası araçlarından biridir. Zorunlu karşılık oranlarıyla para arzı arasında ters yönlü bir ilişki bulunur. Merkez Bankası zorunlu rezerv oranlarını yükselttiğinde, bankacılık sisteminde kredi olarak kullandırılabilecek para miktarı azaldığı için kaydi para yaratma olanağı daralır ve bu durum para arzının azalmasına neden olur. Zorunlu karşılık oranlarıyla para arzı arasındaki ilişki şöyle özetlenebilir:
Zorunlu karşılık oranları^›Rezervlerv›Parasal Tabanv ›Para Arzıv
Zorunlu karşılık oranlarıv›Rezervler^›Parasal Taban^ ›Para Arzı^
Bankaların serbest rezervleri, beklenmeyen nakit çekilişlerini karşılamak ya da kârlı yatırımlarla karşılaştıklarında kullanmak için, bankaların yasal zorunlulukları olmaksızın ayırdıkları fonlardır. Bu fonların toplam mevduata oranlanmasına serbest rezerv oranı denir. Serbest rezerv oranının yükseltilmesi, yaratılan kaydi para miktarının daha düşük olmasına, dolayısıyla para arzının azalmasına neden olur. Tersi durumda da, yaratılan kaydi para miktarı ve para arzı artar.
Halkın bankacılık sistemini yoğun kullanması veya ödemelerde nakit yerine kredi kartlarını daha fazla tercih etmesi nakit tutma isteğini azaltır. Bu durum, para arzı çarpanı mekanizmasıyla para arzının artmasına neden olur. Ekonomik birimlerin para tutma isteğini aşağıda yer alan faktörler belirler:
- Finansal sistemin gelişmişliği
- Vadesiz mevduat faiz oranlarının büyüklüğü
- Enflasyon oranı
- Finansal istikrarsızlık
- Kayıt dışı ekonominin büyüklüğü
Söz gelimi, enflasyon oranının artışı bireylerin harcamalarını teşvik eder. Bu da onların nakit tutma isteklerinin artmasına neden olur. Benzer şekilde, kayıt dışı ekonomi nakit kullanımını yaygınlaştırır. Bunun sonucunda, kayıt dışı ekonominin varlığı ve genişliği nakit tutma isteğini artırır.
“Mevduat geri dönüş oranı” bankacılık sisteminden kredi şeklinde çekilen fonların, mevduat olarak ne ölçüde tekrar sisteme döndüğünü gösterir. Mevduatların geri dönüş oranı ne kadar yüksek olursa, yaratılan kaydi para o ölçüde yüksek olur. Kaydi para ne kadar yüksek olursa, para arzı da o kadar yüksek olur.
Baz Para ve Para Arzı Süreci
Parasal taban (baz para), dolaşımdaki nakit ile bankaların rezervlerinin toplamından oluşur ve merkez bankaları tarafından yaratılan bir büyüklüktür.
Merkez bankası, para arzını kontrol etmek için parasal tabanı kontrol etmeye çalışır. Parasal tabanın bir bölümü halkın elinde nakit olarak tutulur; diğer bölümü ise, bankalar tarafından rezerv olarak tutulur. Bankaların rezervleri de, zorunlu ve serbest rezerv olmak üzere iki alt gruba ayrılır.
Parasal taban MB, dolaşımdaki para C ve bankaların rezervleri R ile sembolize edilirse, parasal taban aşağıda yer alan formülle gösterilebilir.
MB = C + R
Para çarpanı, parasal tabanda oluşan bir Türk liralık değişikliğe karşı, para arzının ne kadar değişeceğini gösteren bir katsayıdır.
Bir ekonomide parasal taban ile para arzı arasında bulunan ilişki aşağıda yer alan formülle ifade edilebilir:
M = m × MB
Bu formülde, “M” para arzını, “MB” parasal tabanı (baz para) ve “m” ise para çarpanını sembolize eder.
Para çarpanını (m), nakit tutma oranı (r C ), serbest rezerv oranı (r E ) ve zorunlu karşılık (rezerv) (r D ) oranı temelinde aşağıdaki gibi gösterilebilir.
m = [ (1 + r C ) / ( r C + r D + r E ) ]
Yukarıda yer alan formül, para çarpanını etkileyen her üç faktörün de para çarpanı ile ters yönde bir ilişkisi olduğunu gösterir.
Para Arzında İçsellik ve Dışsallık Sorunu
Para arzının dışsallığı ve içselliği, son dönemde ortaya çıkan tartışmalı bir konudur.
Dışsal para arzı yaklaşımına göre, para arzı dışsal olarak merkez bankaları tarafından belirlenir ve kontrol edilir; faiz oranlarından ve para talebinden bağımsızdır. Para ve para arzı Klasik, Neo-Klasik ve Monetarist iktisatçılar ile Keynes’e göre dışsaldır. Dışsal para arzı yaklaşımında faiz oranları ile para arzı arasında bir ilişki olmadığı için, dikey eksende faiz oranlarının yer aldığı bir grafikte para arzı eğrisi faiz eksenine paralel bir doğru olarak çizilir.
İçsel para arzı yaklaşımı, dışsal para arzı yaklaşımının tersine modern bankacılık sisteminin mal paradan daha çok kredi paraya dayandığını kabul eder. Kredi para, bankalardan borçlanmanın bir sonucu olarak yaratılır ve banka kredilerinin geri ödenmesiyle ortadan kalkar. Bu duruma dayanarak para arzının kredi para talebi tarafından içsel olarak belirlendiği ileri sürülür. Buna göre, Merkez Bankası’nın para politikasıyla ekonomiyi etkileme gücü azdır. Bu düşünce akımı, post Keynesgillerle birlikte başlamıştır.
Kamu otorileri para arzını belirlerken ve diğer amaçları güderken pasif davranarak ekonomide yükselen para talebine göre para arzını yükseltir ya da azaltırsa, içsel para arzı durumu geçerlidir. Para arzı kredi talebi tarafından belirlenirken, kredi talebi de işletmelerin işletme sermayesi finansman ihtiyacı tarafından belirlenir. Bankalar, kredi talebine bağlı olarak kredi verirken, mevduat (başka bir deyişle para) yaratır ve daha sonra bu mevduat karşısında rezerv araştırır. Merkez bankaları, bankaların ihtiyaç duyduğu bu rezervi sağlar. Sonuçta, para arzı içselliği yaklaşımına göre para arzının belirlenmesinde temel nedensellik ilişkisi kredilerden mevduatlara (para) ve rezervlere doğrudur. Bu durum dışsal para arzı yaklaşımının aksine, merkez bankalarının borçlanma ve dolayısıyla para stoku üzerinde kontrol güçlerini azaltır.
Literatürde, “onaylayıcı içsellik” ve “yapısal içsellik” olmak üzere iki tür içsellik yaklaşımı bulunur.
“Onaylayıcı içsellik” yaklaşımına göre, para arzının büyüme oranı finansal piyasalarda ortaya çıkan talep baskısı tarafından belirlenir. Buna göre Merkez Bankası, bankaların ve finansal kurumların yeterli rezervi olmadığı durumlarda, onların rezerv ihtiyacını karşılar. Merkez Bankası’nın bu davranışı, finansal sistemin ve genel ekonominin istikrarı için gereklidir.
“Yapısal içsellik” yaklaşımına göre, Merkez Bankası’nın sıkı para politikası uygulaması rezervleri azalan bankaları kaynak yaratmaya zorlar. Bankalar, finansal yenilikler yoluyla kendilerine kaynak yaratmaya çalışır. Finansal yenilikler, euro-dolar piyasasından borçlanmayı, mevduat sertifikaları ve türev ürünleri kullanmayı, repo-ters repo sözleşmeleri yapmayı kapsayabilir. Böylece, parasal büyüklük ve para arzı Merkez Bankası’nın kontrolünden çıkar.
İçsel para yaklaşımında, faiz oranları ile para arzı arasında doğrusal bir ilişki bulunur. Bu nedenle, dikey eksende faiz oranlarının yer aldığı bir grafikte para arzı eğrisi pozitif eğimli bir doğru olarak çizilir.