PEYZAJ ÇEVRE VE TARIM - Ünite 3: Kırsal, Kentsel ve Kültürel Peyzaj Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 3: Kırsal, Kentsel ve Kültürel Peyzaj

Giriş

Dilimize Fransızca “Paysage” kelimesinden gelen peyzaj kısaca manzara, görünüm olarak tanımlanabilir. Bilimsel bakış açısıyla kendine özgü özelliklere sahip arazi parçası olarak tanımlanabilen peyzaj, Avrupa Peyzaj Sözleşmesinde ise insanlar tarafından algılanan doğal ve/veya beşeri faktörlerin etkisi ve etkileşimi sonucunda oluşan alan olarak tarif edilmektedir. İngilizce’de “Landscape” doğa, arazi anlamına gelen “land” ve “scape” takısı ile arazi düzenlemesi anlamına gelmektedir. Yine Almanca karşılığı “Landschaft” arazi düzenlemesi anlamına gelmektedir. Doğa ve insan ilişkileri tarih içerisinde insanın yakın çevresini ve doğayı nasıl gördüğü, kullandığı ve ondan nasıl etkilendiği konularında belirleyici olmuştur. Başlangıçtan beri sürekli değişim içinde olan insan-doğa ilişkileri doğrudan peyzaj tasarımı üzerinde de etkili olmuştur. İnsanoğlu farklı medeniyetlerde bahçe sanatına yönelmiş ve doğayı kendine göre düzenleme, örgütleme ve kendi amaçları doğrultusunda kullanmaya çalışmıştır. Bahçe sanatı zaman içinde İran, Mısır, Yunan ve Roma gibi medeniyetlerin kültürlerinden etkilenmiş ve sürekli bir şekilde gelişmiştir. Özellikle 17. yüzyılda peyzaj tasarımları sofistike bir hal almaya başlamıştır. 18. yüzyıla kadar “vahşi doğa” olarak anılan doğa peyzaj tasarımlarıyla kontrol edilmeye ve geometrize edilmeye çalışılmıştır. 19. yüzyılda endüstri devrimine karşı bir reaksiyon ya da kent içinde yeşil alan ve kırsala özlem şeklinde “kaybolan doğa” tanımı ortaya atılmış ve böylelikle doğa ilk defa korunması gereken bir varlık olarak tanımlanmaya başlamıştır. Peyzaj genellikle zaman içinde değişen ve şekillenen doğal elemanlardan oluşurken, mimarlık inşa edildiği anda bitmiş ürünleri çağrıştırmaktadır. Peyzaj mimarlığı bu iki zıt kavramın birleşimi olarak hem doğal hem yapısal elemanları içermekte ve onları bir bütünde kompoze etmektedir.

Doğal ve Kültürel Peyzaj

Doğal Peyzaj: Doğal peyzaj insan kültürünün doğrudan etkilemediği çevrenin görsel elemanlarına işaret eder. Peyzaj çoğu zaman başkalarından farklılaşan fiziksel bir birime işaret eder. İçinde bulunduğu coğrafyaya ve tanımlanabilir ya da haritalandırılabilir şekil örüntülerine göre ise farklılıklar gösterir. Çoğunlukla birbirleriyle etkileşen rölyef, iklim, toprak ve biyotik sistem gibi elemanlardan oluşur. Rölyef arazinin yüksekliği ve şekli ile ilgilidir. Ovalar, platolar, tepeler, dağlar, vadiler, göller farklı rölyef özelliklerine sahiptir. Rölyef rakım, eğim ve bakı alt başlıklarıyla incelenebilir. Jeolojik zamanda araziyi şekillendiren döngüler bulunmaktadır. Bunlar araziyi oluşturan ve dönüştüren süreçlerdir.

Yer levhaları yukarıya, aşağıya ve yana doğru hareket ederler. Bu hareketler sonucunda kıta, volkan, okyanus ve dağlar gibi arazi şekilleri oluşur. Yanardağ ya da volkanlar ise zemindeki zayıf bölgeden mağma sızması ile oluşan arazi şekilleridir. Volkan peyzajına depremler, çamur havuzları, sıcak su kaynakları ve gayzerler gibi yer etkinlikleri eşlik eder. Erozyon temel olarak zemindeki toprak kaymasına ve kaybına işaret eder. Birçok doğa olayı erozyona sebep olabilir. Erozyon ırmak dere gibi akan suyun karayı aşındırması, buzul hareketlerinin etkisi, kaya içinde donan suyun kayayı parçalaması, rüzgarın ve dalgaların aşındırması gibi doğal olaylar etkisiyle oluşabilir.

İklim uzun bir zaman periyotunda ortalama atmosferik koşullara işaret ederken, iklimsel veriler yağmur, sıcaklık, nem, güneşli saatler ve hakim rüzgarlar gibi değişkenler tarafından belirlenir. Toprak tüm canlıların yaşama ortamıdır. İçinde barındırdığı canlı ve cansız varlıklara göre değişmekte olan toprak faktörü peyzajın da belirleyicisidir. Biyotik faktörler olarak tanımlayabileceğimiz canlı faktörleri insan, hayvan, bitki ve mikroorganizmalar olarak tanımlayabiliriz.

Kültürel Peyzaj: İnsan çevreleri ile etkileşime giren coğrafi alanlar kültürel peyzaj olarak nitelendirilebilir. Bu yapı içerisinde kültürel elemanlar baskındır. Kimi zaman bir olay ya da bir kişi ile etkileşirler. Büyüklükleri binlerce dönüm olabileceği gibi sadece küçük bir evin yüzölçümünden oluşabilir. Büyük bir emlak ya da çiftlik, bir endüstriyel alan, park, bahçe, mezarlık, kampüs ve dahası kültürel peyzaj olarak değerlendirilebilir. İnsanların doğal peyzaj ile etkileşmesi ve onu dönüştürmesinden kültürel özellikler doğar. Doğal çevre ile insan arasındaki karşılıklı ilişkilerin bir sonucu olan arazi kullanımı zaman kavramından ayrı olarak düşünülmemelidir. Bilindiği gibi doğal çevre koşulları dinamik bir yapıya sahip olup sürekli değişim içindedir. İnsan etkinlikleri de aynı özellikte olduğu için bu ikili dinamik yapının her zaman aynı kalması beklenemez. Kültürel peyzaj Uluslararası Doğa Koruma Birliği (IUCN) tarafından “kültürel ve doğal kaynakları ve bu bağlamda yaban hayatı ve evcil hayvanları içeren, tarihi bir olay ve bir etkinlikle birlikte olan ya da çeşitli kültürel ve estetik değerler sergileyen coğrafi alanlar” olarak tanımlanmaktadır.

UNESCO Dünya Miras Listesi kapsamında kültürel peyzaj alanları insanların doğal çevreyi yapaylaştırma derecelerine göre 3’ ayrılır.

  • İnsan Tarafından Bilinçli Olarak Tasarlanan ve Yaratılan Peyzaj Alanları
  • Organik Olarak Oluşmuş Peyzaj Alanları
  • Birleşik Kültürel Peyzaj Alanları

Dünyada UNESCO tarafından Dünya Mirası listesine girmeyi başarabilmiş yüze yakın kültürel peyzaj alanı bulunmaktadır. Kültürel peyzaj alanları insan ve çevresi arasındaki etkileşimlerin çeşitliliğini ortaya koyar ve bu etkileşimin sürekliliğini sağlar. Bir yandan geleneksel kültürleri korurken diğer yandan ortadan kaybolmuş kültürlerin izlerini koruma altına alır.

Kültürel peyzaj öğeleri herkesin mirasıdır. Yere ait bilgileri, medeniyetlerin kökenlerini ve gelişmelerini açıklayan bu özel alanlar insanoğlunun yaşadığımız evren ile gelişen ilişkilerini de gözler önüne serer. Bu alanlar toplulukların kendilerini daha iyi anlamaları için görsel, ekonomik, ekolojik, sosyal, rekreatif ve eğitsel olanaklar sunar. Günümüzde sıklıkla alınan kısa vadeli kararlar ortak mirasımızın hayatta kalmasını ve sürekliliğini tehdit etmektedir. Kültürel alanların sürekli iyileştirilmeleri ve yeniden yorumlanmaları ile hayat kalitemiz yükselecek ve yerin ruhu ve kimliğini gelecek nesillere taşınacaktır. Bu bağlamda, kültürel peyzaj alanlarının envanterlerinin yapılması, bu alanlara özgü koruma ve kullanma koşullarının belirlenmesi, bir planlama bütünlüğü içinde korunmaları ve toplum yararına değerlendirilmeleri de ivedilikle ele alınmalıdır.

Kırsal Peyzaj

Kırsal peyzaj insanların kentler dışında faaliyet gösterdiği çevrenin görünümü olarak ifade edilir. Kırsal yerleşimlerin kentsel yerleşimlere göre nüfusu azdır ve kentlere göre zayıf altyapı bağlantıları, hava, su, yol gibi bulunmaktadır. Popülasyon daha homojen olup genellikle genç nüfus yaşlı ve çocuk nüfusundan azdır. Dünya üzerinde kırsal peyzaj alanları yoğun nüfus artışı, tarımsal aktiviteler ve kentleşme hareketleri altında artan arazi kullanımları sayesinde, gelenek ve yerel bilgilerin azalması ile de artan bir hızla tehdit altındadır.

Kırsal peyzajda dört temel kriter belirleyici olmaktadır. Bunlar arazi kullanımı ve faaliyetler, mekânsal organizasyon örüntüleri, doğal çevreye yaklaşım ve kültürel gelenekler olarak ifade edilebilir. Bütün bu kriterler kırsal peyzajın nasıl göründüğü, kullanıldığı ve sürdürüldüğü ile ilgili bilgiler sunar. Tarımsal arazinin içinde yapılan tarım aktiviteleri ise arazinin ve iklimin özelliklerine göre değişebilir. Kırsal yerleşmeleri şekillendiren ve organize eden temel unsur arazi kullanımıdır. Değişen arazi kullanımları ise gelişen teknoloji, yorgun topraklar ve azalan mineraller, iklim değişikleri, yeni ekonomik olanaklar gibi durumlar çerçevesinde oluşur. Kültürel gelenekler bir yerin nasıl kullanıldığı ve şekillendiğini belirleyen faktörlerden bir diğeridir. Dini inançlar, sosyal ananeler, etnik kimlik, davranış ve beceriler arazinin fiziksel özellikleri ve arazi kullanımlarında belirleyici olmaktadır. Gelenek ve törelerin yaşam biçimini etkileme gücü vardır.

Kırsal yerleşme örüntüleri doğrusal, merkezi ve ayrık yerleşme şeklinde olabilir. Doğrusal yerleşmelerde evler ya da yapılar bir yolun iki kenarı boyunca sıralanırken, merkezi de bir merkez ya da meydan etrafında toplanırlar. Dağınık yerleşmede ise birbirinden uzak, bir örüntü oluşturmayacak şekilde yer alırlar. Toplu yerleşmelerde tarım genelde kuru tarım olup barınma ve tarım alanları birbirinden ayrıdır. Kırsal peyzajın nasıl göründüğünü etkileyen bir diğer önemli faktör içeriğidir. İçeriğinde dolaşım şebekeleri, sınır belirleyen elemanlar, arazi kullanımına bağlı olarak bitki örtüsü, binalar, yapılar, objeler, kümeler, arkeolojik sit alanları ve küçük ölçek elemanlar yer almaktadır.

Kırsal alanlarda peyzaj çalışma konuları genel olarak bölge ve havza ölçeğinde çevre düzeni, arazi kullanım planları ve peyzaj tasarımlarını içermektedir. Genel anlamda insanların kent dışında yaptıkları faaliyetlerin türüne göre ise tarımsal, endüstriyel, orman, turizm veya rekreatif ve ulaşım peyzajı şeklinde kırsal peyzaj alanları ayrılmaktadır.

Kentsel Peyzaj

Kentsel peyzaj, peyzajın kentteki kompozisyonudur. Kentsel çevrenin bilinçli bir düzenini ifade etmektedir. Kentsel bütünde yapıların tek tek değil bir bütün olarak birbirleriyle ve yapılanmamış mekânlarla olan ilişkisidir. Basit anlamda binaların kent içinde organizasyonudur. Kentsel çevreyi oluşturan tüm kentsel öğe ve elemanlar kentsel peyzajda kullanılmaktadır. Kent peyzajının oluşmasında, fiziksel ve biyolojik yapının yanı sıra, sos- yokültürel yapıya ilişkin verilerin de önemli etkisi bulunmaktadır. Kentsel peyzaj insan etkisiyle az çok organize edilen yapı ve binaların oluşturduğu bir dizi ve sosyal ve kültürel tarihimizin günümüzü çerçevelediği ve geçmişimizi işaret ettiği bir panorama olarak görülebilir. Cadde, bulvar, meydan, avlu, yaya ve bisiklet yolları, kent bahçe ve parkları, işlevsel yeşil alanlar (mezarlıklar, tarım ve hobi bahçeleri, yeşil koridorlar), kamusal binaların açık alanları (müze, opera, sinema, kütüphane, halkevleri, tiyatro gibi) su yüzeyleri, spor alanları, meydanlar, sokaklar, pazar yerleri kentsel açık alan örnekleridir.

Kentsel yeşil alanlar ekolojik işlevine göre ise dört grupta incelenebilir. İlk grubu oluşturan ekolojik değer ve işlevi kent için önemli olan “geniş yeşil alanlar” kent içindeki koruluklar, tarihi bahçeler, kenti saran yeşil kuşaklar, sulak alanlar ve doğal alanlar gibi alanlardır. İkinci grup yeşil alanlar kent içerisindeki biyolojik türlerin yetişmesine katkıda bulunan park, mezarlık, kent içi tarım alanları gibi “küçük yeşil alanlar” a işaret eder.

Kentsel peyzaj insanoğlu hakkında çok şey anlatır. Kentler doğal ve kültürel öğelere dayalı olarak gelişir. Kırsal yerleşimlerde olduğu gibi doğal öğeler kentlerin yerleşim ve gelişme şekillerinde etkili olur. Kültürel öğeler olarak yapılaşma tipleri, tarihi yapıları ve sit alanları, arkeolojik değerleri, etkin kullanımlar, sosyal ve ekonomik yapı, etnik kimlikler, nüfus ve popülasyon gibi her türlü kültürel öğe etkili olur. Kent peyzajında önemli olan unsurlar doğal elemanlar, yeşil alanlar ve kent kimliğini oluşturan öğelerdir.

Kentsel kimlik birçoklarına göre yerin karakteri, mekânın karakteri ve anlamı şeklinde üç bileşenden oluşmaktadır. Yerin karakteri iklim, topoğrafya, jeolojik oluşum ve bitki örtüsünün oluşturduğu, doğal çevre içerisindeki özelliklerdir. Mekânın karakteri dolu ve boşlukların oluşturduğu biçim, strüktürel yapı, simgesel etki, kullanılan malzemeler vb. açısından oluşturduğu form ve görüntüdür. Anlam ise geçmiş toplumların kültürleri, yaşamları, duyguları ve anıları ile yükledikleri anlamlar dizisidir.

Kent peyzajında yeşil öğelerin ve kamusal açık alanların çok önemi vardır. Kent içinde yeşil alanların planlı tasarımı yirminci yüzyıldan sonra ifade edilmeye başlanmış olsa da geçmiş medeniyetlerin bahçe örneklerinden başlayarak gelişerek ve dönüşerek günümüze ulaşmıştır. İlk çağlarda bahçelerin özellikleri ile ilgili fazla belirli bilgi yoktur, çünkü arazi zaman içinde değişerek zamanın izleri doğal felaketlerle yok olur. Birçoklarına göre planlı yerleşmeler kurulması ve bilinçli olarak insan-çevre ve insan-insan ilişkilerini düzenleme girişimlerinin ilk örnekleri Nil (M.Ö.3500), Mezopotamya (M.Ö.3500), İndüs (M.Ö.2500) ve Huang Ho (M.Ö.1500) gibi uygun ekolojik şartlara sahip vadi coğrafyalarında yer almaktadır.

“Doğrusal Bant Şehir” bahçe kent akımı ile aynı temel felsefenin ürünüdür. Öncüsü Soria Y. Mata’dır. İlke olarak kentlinin kır ile bağını koparmamak benimsenmiştir. Doğrusal bir aks boyunca tasarlanan şehir arka yüzlerinde kendi bahçesi olan konutların ana cadde boyunca sıralanması ile oluşur. Yine Sanayi kentinde Tony Garnier temel işlevlerin ayrı bölgelerde yer almasını ve bu bölgelerin birbirinden yeşil alanlarla ayrılmasını destekler. Güzel kent akımı ile beraber kentin güzel tasarlanması ile sosyal bir iyileşmesinin gerçekleşeceği kabulünden yola çıkarak kent içinde gezinti ve seyir alanları, çevre düzenlemeleri, anıtsal parklar tasarlanmıştır.

Günümüzde kültürel peyzaj alanları kırsal ve kentsel ayırmaksızın tehlike altındadır. İnsan topluluklarının toplumsal, ekonomik ve kültürel yapılarının geçirdiği çeşitli evreler sonucu gelişen ve büyüyen yerleşmelerde kırsal yapı karakteri sanayi devrimi sonucunda ani değişimlere uğramıştır. Gelişen ulaşım olanakları ile kısalan mesafeler ile artan nüfus hareketliliği köylerden kente göçü teşvik etmiş ve kent ve kır yerleşmesinin boyutları değişmiştir. Kentlerde artan barınma gereksinimini karşılamak üzere yeni yerleşmeler oluşturulurken mevcut konut ve yapı stokları değerlendirilmeye çalışılmıştır. Yapılan hızlı düzenlemelerle mevcut geleneksel doku bozulmaya uğramış, yeni düzenlemeler eski düzenlemeyi değiştirmiştir. Gelecek nesillere kentlerde ve insan yerleşmelerinde üretilen özgün ve yerel bilgilerin aktarılabilmesi için kırsal ve kentsel peyzaj alanlarının sürdürülebilirliği hedeflenmeli ve bunun için koruma ve sürdürebilme stratejileri üretilmelidir.

UNESCO tarafından 2011 yılında benimsenen Tarihî Kentsel Peyzaj Tavsiye Kararında “Tarihî kentsel peyzaj, daha geniş bir kentsel bağlam ve coğrafi mekânı kapsayabilmesi için “tarihî merkez” ya da “külliye” kavramının ötesine uzanan, tarihsel düzlemin kültürel ve doğal değerleri ve nitelikleri sonucu anlaşılan kentsel alandır” şeklinde tanımlanmaktadır. Bunun yanında, sosyal ve kültürel uygulamalar ve değerleri, ekonomik süreçler ile çeşitliliği ve kimliğe ilişkin mirasın somut olmayan boyutlarını da içerir.