RUSYA TARİHİ - Ünite 1: Rusların Tarih Sahnesine Çıkışı Özeti :
PAYLAŞ:Ünite 1: Rusların Tarih Sahnesine Çıkışı
Slavların Etnik Kökeni
Slavların Menşei: Slav bilimi, kompleks ilmi çerçevede bazı çağdaş sosyal ve tabii ilimlerle birlikte XVIII. Yüzyılın sonu XIX. Yüzyılın başlarında meydana geldi. Slavların tarihi M.Ö. III-II bin yıllara dayandırılırdı. Slav tarihinin Tunç Devrinden başlayan ilkel toplum yapısı M.S. VI-VII. Yüzyıla kadar devam etti. Eski Slavlar hakkında ilk yazılı bilgi Bizans, Roma ve Doğulu yazarlar tarafından verilmiştir. Antik yazarların çoğu Slavların oluşumu ve onların şekillendiği kuzeydeki toprakların sakinleri hakkında çok az bilgiye sahipti. Slav kabileler hakkındaki bilgilerin bir kısmı I-II. Yüzyıllarda Roma tarihçileri Plini’nin Doğal Tarih ve Tatsi’nin Almanların Menşei ve Yerleştikleri Topraklar, Yunan coğrafyacı Ptolemaios’un Coğrafya eserlerinde görülmektedir. Slavlar hakkında daha ayrıntılı bilgiler VI-XII. Yüzyıllar arası devirde vardır. Slavlar hakkında en geniş bilgiler Batı Romalı tarihçiler ve Got kronikçilerde mevcuttur. Yazarların eserlerinde verilen bilgiler dikkatle gözden geçirildiğinde Slav kabilelerin antik devir tarihi hakkındaki fikir ve bilgilerin somut olmadığı sonucuna varılabilir. Slav tarihinin daha eski devrinden bahsedildiğinde ise arkeologların büyük çoğunluğu Slavlar Hint-Avrupa kabilelerinin kuzey grubunun diğer üyeleri gibi keramik kültürünün birer taşıyıcısı idiler görüşündedirler. Bu kültürün üyelerine Rein Nehri’nden başlayarak Volga’ya kadar uzanan Kuzey ve Doğu Avrupa topraklarında rastlamak mümkündür. Çağdaş tarihçiler Slav halkların şekillenmesi sürecinin uzun süren bir gelişim gösterdiğinden hareket etmektedirler. Slavlar diğer komşu halklardan tecrit edilmiş şekilde yaşamadıklarından aynı komşu Slav olmayan halkların kültürünün birçok çizgisi de Slavlara geçmiş, onların kültürünü daha da zenginleştirmiştir. Slav medeniyeti komşu halklar tarafından asimile edilirken kendileri de başka halkları asimile etmişlerdir. Özellikle bu durum Slavların etnogenez meseleleri alanında ihtiyatlı olmayı bu hususlara dikkat edilmesini gerektirir.
Doğu Avrupa’nın Slav Halkları : Slavlar, Litvanyalılar, Latışlar, Estonlar ayrıca Orta ve Doğu Avrupa’nın geniş bozkırlarında yerleşen halklar demire geçişle birlikte daha süratle inkişaf etmeye başladılar. Slav halkları komşularının tarım kültürü ile tanıştılar. Slavların menşei ve tarihi hakkında birçok fikir ve teori vardır. Batılı ilim adamları Slavların vatanının çok sınırlı bir toprağını Visla’dan Karpat’a kadar olan toprakları kapsadığını iddia eder. M.S. I. Yüzyılda yaşayan Tatsit’in verdiği bilgiye göre bu devirde Slavlar, Sarmatlar ile karışmıştır. Yunanlı yazarlar da Doğu Avrupa’yı tasvir ederlerken “Skifiya” diyerek burada çeşitli halkların bu arada Slavların da yaşadığını yazmaktadırlar.
I. ve IV. Yüzyıllarda Slavlar : Bu devirde Batı Avrupa’nın kaderi kara topraklarda savaşçı göçebe kabilelerin yerleştiği topraklarda şekillendi. Çiftçi Slav kabileler de özellikle bu kabilelere ve Karadeniz’e saldırmaya başladı. Tatsit, Pilinius devrindeki arkeolojik bilgilerin esasen Polonya, Ukrayna ve Belorusya topraklarında yaşayan Slavlara ait olduğunu kabul etmektedir. Arkeolojik materyaller miladi ilk yıllardan Slav toplumunda büyük değişikliklerin başladığını göstermektedir.
Slavların Gotlarla Mücadelesi : Miladi IV. Yüzyılda Slavlar bir Germen kabilesi olan Gotlarla savaşmaya başladı. Gotlar bu devirde Azak Denizi’ne yakın bölgelerde yaşıyordu. Tarihçiler bu Ros kabilesinden daha sonra Slav Rus kabilelerinin şekillendiğini iddia etmektedirler. Germanih’ten sonra Vinitar da Doğu Slavlarından olan Antlarla savaştı. Önce Antlar tarafından mağlubiyete uğradı, fakat daha sonra güçlerini toplayarak Jordanes’in verdiği bilgiye göre Antların kralı olan Bozu, çocuklarını ve beylerini idam ettirdi. Bu olay İgor Bölüğü Destanı’nda kendini göstermektedir.
Slavlar ve Büyük Bozkır : Orta Asya’nın tarım bölgelerinden doğuya doğru geniş çöl ve yarı çöl alanlar bulunmaktadır. Doğu Slavlarının tarihi gelişiminde bozkırın önemli bir rolü vardır. Bu bölgenin sakinleri olan göçebe kabileler- Türkler Doğu Slav devletçiliğinin şekillenmesinde, Rus halkının ve kültürünün teşekkülünde son derece önemlidir. Hunlar, Rusların ve diğer Avrupa devletlerinin tarihinde çok önemli rolü olan Hun kabileleri milattan önce henüz Asya’nın derinliklerinde yaşamaktaydı. Hun toplumunun ataerkil bir yapı olduğunu tasvir etmektedir. Avarlar ve Hazarlar; Altay ve Moğolistan topraklarında 552’de büyük ve güçlü bir devlet kuruldu. VI. Yüzyılın sonlarında Batı Türk Hakanlığı meydana geldi. Ayrıca Karadeniz sahili, Kuzey Kafkasya ve Volga boyu bozkırlarında üç Türk devleti kuruldu. Avar, Hazar ve Bulgar. Batı Hun İmparatorluğu’nun yıkılışından sonra 200 kadar Türk kabilenin birleşerek kurduğu Avar devletinin toprakları Doğu Türkistan’dan Mançurya’ya kadar uzanmaktaydı. Doğu Avrupa ovalarında Düzeyl Han’ın komutasında Avar Kağanlığını kurdular. Avar Hakanlığı’nın sadece Slavların değil, bütün Avrupa tarihinde önemli yeri vardır. Avrupa kıtasının bir hayli bölümünü içeren Avarlar bugünkü Macaristan, Hırvat, Arnavut, Avusturya ve Bavyera Almanlarının ve Bulgarların kültürel hayatında önemli rol oynamışlardır. Birçok tarihçi ormanlarda yaşamayı öğrenmiş Slavların Avarlardan devlet kurmayı ve savaşmayı öğrendiğini yazıyordu. VII-X. Yüzyıllarda Batı Avrupa’da hüküm süren Türk devletlerinden biri de Hazar Kağanlığı idi. Toprakları Karadeniz’den Hazar Denizi’ne, Kama Nehri’nden Azerbaycan’ın güneyine kadar uzanmaktaydı. Hazarların devlet dili Türk dillerinin batı koluna ait olan Hazar dili olup Runik alfabe kullanılmaktaydı. Hazarlar topraklarında Hristiyanlık, Yahudilik ve İslam dini yayılana kadar Tanrıya inandılar. Hazar Kağanlığı’nın en güçlü devri VIII-IX. Yüzyıllar Doğu Avrupa tarihinde “ Hazar Barış Devri” olarak adlandırılmaktadır. Bu devirde Slav kabileler Hazarların kabulü ile Desna ve Dnyepr Nehirleri arasındaki topraklara göç ederek bu bölgeye yerleştiler. Hazar Kağanlığı küçük hanlıklara bölündü. Bundan faydalanan Kiyev Knezi Svyatoslav, Hazarlara karşı 965’de yedi yıl devam eden bir sefere çıktı. İdil Bulgarlar; Azak Denizi sahillerindeki bölgelerde göçebe hayat süren Bulgar kabileler Avar ve Hazarlarla akraba olup Türk dil ailesine mensuptular. VII. Yüzyılda Bulgar kabileler dört gruba ayrıldı. Birinci ve ikinci grup Kara Bulgarlar yine Azak çevresinde yaşarken üçüncü grup Batıya yöneldi ve VII. Yüzyılın sonlarında dünyadaki Slav kabileleri kendine tabi kılarak burada yerleştiler. Dördüncü grup Bulgarlar Gümüş Bulgarlar Orta İdil boyuna geldiler.
Slavlar ve Bizans: Roma İmparatorluğun doğu bölümü olan Bizans kendi sınırlarını, askeri gücünü sağlamlaştırırken, devlet idaresinin gücü ve Hristiyan kilisesinin etkisi adına yağma ve talana dayanan ilişkileri gizlemeye çalışıyordu. Slavların bu devirde yüzyıllık mücadelenin sona erdirilmesinde de etkileri oldu. Slavların Bizans İmparatorluğu ile ilk mücadelesi V. Yüzyılın sonu VI. Yüzyılın başlarına dayanmaktadır. Bizans gibi güçlü bir devletle tek başına mücadelenin imkansız olduğunu gören Slavlar askeri kuvvetleri tek bir noktada toplayarak hareket etmek gerektiğini anladılar. Slavlar Bizans üzerine ilk yürüyüşlerine Tuna’nın gerisinden başlayarak Konstantinopolis’e kadar Balkan Yarımadası’nın topraklarını talan ederek büyük bir ganimetle geri döndüler. Slavlar da eski Alman ve eski Türk kabileleri ile birlikte yürüyüşlerinde yağma ve talana dayalı idareye son vererek onun yerine feodal bir toplum yaratmış oldular.
Doğu Slav Devletinin Kurulması Ve Kiyev Rusyası
Devletin Kuruluşundan Önce Slavların Toplumsal ve Siyasi Yapısı : Roma İmparatorluğunun milattan önce çöküşü bütün dünya halklarının tarihine tesir etti. VI-VIII. Yüzyıllarda Slav kabilelerinin ekonomilerinin temelini tarım oluşturmaktaydı. Bunu yazılı kaynaklar ve arkeolojik buluntular ispatlamaktadır. Slavların iktisadi hayatında tarımla birlikte hayvancılık da büyük rol oynuyordu. Bu dönemde zanaat da gelişme gösterdi. Eski Slav evlerinde demirin imaline de rastlanıyordu. Elde edilen demir yer altı kil veya taş sobalarda eritilerek imal edilmekte ve bundan çeşitli iş aletleri ve silah yapılmaktaydı. Slavlar ayrıca renkli metallerin de ustaları idi. Bu devirde Slavlar komşu ülkelerle ticaret ilişkilerini de arttırmışlardı. VI. Yüzyıldan sonra Slavlar ayrıca köle ve esirlerin ticaretiyle de meşgul olmaya başladılar. ProtoSlavlar nehir kenarlarında yerleşmişlerdi. Evleri iki tipte idi. Toprağın üstünde tamamen ağaçtan yapılan evler ve yer altı kazma evler. IX. Yüzyıla doğru Slavların yerleştiği topraklar daha da genişledi. Onlar Doğu Avrupa’da kendi topraklarından başka farklı kavimlerin topraklarında da iskan etmeye başladılar ve VI-VIII. Yüzyıllarda Karadeniz etrafındaki toprakları da kolonileştirdiler. VI. Yüzyılın ikinci yarısından itibaren Orta Avrupa’daki birçok kabile ve bu arada Slavların da bir grubu, Türk asıllı Avar Hakanlığı’nın hâkimiyeti altına girdi. Avarlar, Pannoni’yi ele geçirerek burada kendilerine tabi kıldıkları halklar üzerinde hüküm sürmeye başladılar.
Kiyev Devletinin Teşekkülü: Doğu Slavların IX. Yüzyılda meydana gelen ilk feodal devleti, Slavlar arasında cemiyetin sınıflara bölünmesi süreci sonucunda kuruldu. Bu devletin menşei hakkında bugüne kadar devam eden birçok teori vardır ve tartışmalar bugün de devam etmektedir. Rus kelimesinin menşeini Sarmat asıllı Röksalan kabilesinin adından aldığını iddia etmişlerdir. Alman bilim adamları Rus devletinin temelini Doğu Slav kabilelerinin devleti ile Norman asıllı Vareglerin koyduğunu beyan ettiler. Bu ilk Alman bilim adamı “Rus” adının özellikle Vareg Rus kabilelerinin adından alındığını söylemektedir. Rus sözcüğü Vikinglerin ulaştığı Novgorod bölgesi için değil, Kiyev için kullanılmaktadır. Az çok üniter denilebilecek bir Rus Devletinin kuruluşu IX. Yüzyılın ortalarında gerçekleşmiştir. Rus yıllıkları eski Rus devletinin menşeinin Vareg asıllı bir sülaleden geldiğini ve Rus devletinin adının da Vareg Rus kabilesinin adından alındığını yazmıştı.
Norman (Viking/Vareg) Teorisinin Oluşumu: Alman bilim adamları Johann Bayer, Herard Fredrich Miller ve daha sonra August Ludwig von Schlözer’in verdiği bilgiler doğrultusunda “ Norman (Viking) Teorisi” ortaya konuldu. Onları gerçekte Rus devletini kimin kurduğu değil, Rus kelimesinin menşei ilgilendirmekteydi. Genelde kısmen de olsa en objektif ve inandırıcı teori, Rus devletinin Slav asıllı olsa da Balt kabileleri ile asimile edilmiş şekilde Varegler tarafından temelinin atılmış olduğudur. Doğulu birçok yazar da eski Rusun payitahtının Kiyev olduğunu yazmaktadır. Bütün kaynaklar Rus’un payitahtını anlamlı bir şekilde Kiyev olarak göstermektedir. Geçmiş Yılların Öyküsü’nde eski Rus devletinin IX. Yüzyılın ilk yarısındaki terkibine Polyanlar, Severyanlar, Drevliyanlar, Dregoviçler, Poloçanlar ve Novgorod Slovenleri vb. müstakil kabile ittifakları da dahil edilmektedir. IX. Yüzyıl’da Rus devleti, Doğu Slavlarının yarıdan çoğunu kendinde birleştirerek Baltık boyu ile İdil boyu halklarından vergi alan büyük bir devlete dönüştü. İlk knezlerin Kiy sülalesinden olduğu tahmin edilmektedir. 862 yılı Rus devletinin başladığı tarih olarak kabul edilmiştir. Rusya’nın ilk hükümdarları bir sis perdesi altında kalan belirsiz kişilerdir. Rus devletinin ilk tarihi siması Rurik’in yakın akrabası olduğu anlaşılan Oleg’tir. Oleg, Askold ve Dir adlı Varegleri öldürterek Kiyev’i ele geçirdi. Kiyev coğrafi ve stratejik açıdan çok önemli bir konumda idi. Oleg’in Kiyev’e yerleşmesiyle Rus devleti kuruldu ve Kiyev devri başladı. Oleg’ten sonra Kiyev tahtına Rurik’in oğlu İgor geçti.
Slav Toprakların Genel Devlet Sisteminde Birleştirilmesi: Sosyal Yapı; Bu devirde ekonominin temelini farklı şekilde yapılan sabana dayalı tarım teşkil ediyordu. Tarım aletleri gelişme göstermekteydi. İki ve üç tarlalı ekin sistemi tercih edilmeye başlandı. Özgür köylüler küçük topluluklar halinde genelde bölgesel veya klan komünleri içinde örgütlenmiş bir şekilde yaşamaktaydılar. Feodale Bağlı Köylüler; Feodal toplumun esas üretim gücünü köylüler oluşturuyordu. Bu devrin köylülerine smerdler deniliyordu. Feodale bağlı köylülerle birlikte devlet topraklarında özgür köylüler de vardı. Feodale bağlı çalışan bütün insanlar “çelyad” olarak adlandırılmaktaydı. Esirlere de “holop” deniyordu. XII. Yüzyıldan itibaren geçici olarak tabi olanlara da “zakup” dendi. KöylüFeodal Mücadelesi; Feodal münasebetlerin gelişmesi ve feodallerin baskısının artması ile köylülerin hakim sınıfa karşı mücadelesi de arttı. Bu devirde esas mukavemet şekli çelyadların kendi beylerinin yanından kaçmaları idi. Kiyev Knezi’nin özellikle büyük miktarda vergi toplaması kitlesel bir harekete sebep olurdu. Şehirler ve ticaret; Bu devirde toplumun esas unsurlarından biri de şehirlerdi. Onlar zanaat ve ticaretin, inzibati idarenin önemli merkezleri idi. XIII. Yüzyıl yıllıklarında 224 şehir olduğu bildiriliyordu. Şehirliler köyle ilişkileri kesmez tarım ve hayvancılıkla meşgul olurlardı. Şehirde zanaate ait meslekler çok gelişti. Güçlenen ve büyüyen şehirlerin halkı bağımsızlık için mücadele ediyordu. Tabii ekonominin hakim oluşu iç ticaretin bu devirdeki gelişimini zayıflattı. IX. ve X. Yüzyılda Rusya’nın ticaret ilişkileri gelişti.
IX. ve X. Yüzyıllarda Ülkenin Kuruluşu, İç ve Dış Siyaset: İç Siyaset: IX. ve X. Yüzyıl Rus devleti erken feodal bir devletti. Devletin başında “Büyük Knez” olarak adlandırılan Kiyev Knezi, diğer knezler ve durijinaların dahil olduğu Boyar Duması’nın da desteği ile ülkeyi idare ederdi. Şehirler ise knez posadnikleri tarafından idare edilmekteydi. Feodal yapının güçlenmesinde hukuk kuralları çok önemliydi. Eski Rus hukukunun en eski örneği “Rus kanunları” hakkında da bilgiler veren Kiyev Knezinin Bizans’la yaptığı anlaşmalar teşkil ediyordu. Knezlerin verdiği mülki hukuki bağışların dışında ayrıca kilise hukuki anlaşmaları da vardı. Bu belgeler kilisenin knez hazinesi için verdiği vergi ve kiliseye aykırı hareketlerde kendini göstermekteydi. Dış Siyaset: Bu devirde Rus Devleti Varyag durijinaları, Bizans ve Hazar Kağanlığı ile savaşıyordu. Yabancı tehlike ile mücadele, merkezi Kiyev olan erken feodal devletin kurulmasında büyük rol oynamıştı. Knezler yeni topraklar ele geçirerek devletin arazisini büyütmeye çalışıyorlardı. X. Yüzyılın sonu X. Yüzyılın başlarında Rus durijinaları Hazar Kağanlığı üzerine planlı saldırılarda bulunuyorlardı. Bizans ile ilişkiler sık sık askeri çatışmalara dönüşmekteydi. Kiyev Knezi Karadeniz sahillerinde ve Kırım’da hakimiyetini sağlamlaştırmak istiyordu. X. Yüzyılda Rus devletinin gelişmesinde Kiyev Knezi Svyatoslav’ın faaliyetlerinin büyük önemi vardır. Hazar Hakanlığı onun zamanında sona erdi. Balkanlara döndü ve bu kez Bulgarlarla birlikte Bizans’a karşı mücadeleye başladı.
X. Ve XII. Yüzyıllarda Rus Devleti ve “Aziz” Vladimir Dönemi (980-1054)
Svyatoslav’ın Yaropolk, Oleg ve Vladimir adlı üç oğlu vardı. Svyatoslav büyük seferlerine başlamadan önce oğullarına birer büyük şehir vermişti. Yaropolk Polyanların bulunduğu sahayı, Oleg Drevliyanların ülkesini Vladimir de Novgorod’u almıştı. Svyatoslav devri Rus’un dış siyaset açısından güçlendiği bir devir olmuş olsa da yine de Rusların bu devirde en ciddi düşmanlarından birini Peçenekler oluşturuyordu. Hristiyanlığı kabuleden ilk Rus knezi olması dolayısıyla Vladimir Ortodoks Kilisesi tarafından azizler arasına alındı ve ona “Aziz” Vladimir adı verildi.
Hristiyanlığın Kabulü ve Toplumsal Etkileri: Bu dönemde iki önemli dini reform gerçekleştirildi. 983’de putperestliğin kaldırılmasına yönelik çalışmalar ve 988’de Hristiyanlığın kabul edilmesi. X. Yüzyılda ise Kiyev’de ilk Hristiyan kilisesi olan Kutsal İlya Kilisesi inşa edilmişti. Vladimir’in önce kendisi ve boyarları Hristiyan oldu, daha sonra da bütün Rus halkına Hristiyanlığı kabul ettirdi. Hristiyan Ortodoksluğun kabul edilmesi ile Bizans’ın Kiyev Rusyası üzerindeki etkisi arttı, ancak kilise ayinlerinde Ruslar Grekçe yerine kilise Slavcasını kullandılar ve böylece ulusal kilisenin temelini atmış oldular. Hristiyanlığın Bizans modelinde bir devlet dini olarak kabulü sadece inanca ilişkin bir seçimden ibaret değildi. Ortaçağlarda pek çok unsuru bir arada sunan bir anlaşma niteliği taşıyordu. Vladimir, Hristiyan Bizans ideolojisine bağlanarak kendi sınırsız egemenliğinden bir ölçüde fedakârlık etmişti.
Alfabenin Oluşumu: Slav edebiyatının ortaya çıkması ve onunla birlikte özel bir alfabenin gelişmesi bu süreci yaşayan millete ait olmayıp bütün Slavlar için büyük önem taşıyan bir olgudur. Konstantinos Kril, Hristiyanlığı seçmiş Slavlar için bir alfabe geliştirdi. Bugüne kadar Ortodoks Slav ülkelerinde çeşitli şekilleriyle kullanılan Kril alfabesi adını bu papazdan alır. Alfabe Grek alfabesi ile yakından ilişkilidir. Kril alfabesi Ortaçağ başlarına kadar son derece net biçimiyle kullanıldı.
Bilge Yaroslav ve Knezler Arasında Mücadele: I. Vladimir’in uzun süren hükümdarlığı Kiyev Rusyası’nın klasik dönemini oluşturmaktadır. Vladimir Svyatoslaviç’in ölümünden sonra 1015’de onun pek çok oğlu arasında kanlı egemenlik mücadeleleri yaşandı. Yaroslav galip gelerek ülkeyi Dnyepr boyunca kardeşi Mistislav Tumutaranski ile bölüşerek yönetmeye başladı. Mistislav’ın ölümünden sonra Yaroslav tek başına hakim oldu. Bilge Yaroslav öldükten sonra vasiyetinde en büyük kardeş İzyaslav’a önem verilmesini istemişti, ama dikkate alınmadı. Halk baskı karşısında Polotetsk Knezi Vyaçeslav’ı hapisten çıkartarak yeni Kiyev knezi seçti. Boyarlar acilen Vladimir Monomakh’ı knez seçtiler. Monamakh’ın ve Mistislav’ın hakimiyet yılları Rusya’nın hem ülke içinde hem de dış siyasette başarılı olduğu bir dönemdir.
Kiyev Rusyası’nın Dağılması: XII. Yüzyılın ikinci yarısından başlayarak Rusya’da bütün Avrupa ve Asya devletlerinin dağılma, çözülme devri başladı. Bu devir XV. Yüzyıl sonlarına kadar devam etti. Çağdaş tarihçiler bu devri feodal üretim şeklinin gelişim aşaması olduğunu kabul etmektedirler. Öncelikle feodal Kiyev monarşisiyle eş olan feodal dağılma devlet-siyasi idaresinin yeni şekli idi. Feodal dağılma cemiyetin ve devletin gelişiminde yeni ve daha yüksek bir seviyedeki devletin hakim feodal sınıfının ilgisini saygın bir şekilde korudu. Ayrıca Rusya’nın bütün topraklarının bölünmesi, knezler arası savaşların başlamasına sebep oldu. XII Yüzyılın sonu XIII. Yüzyılın başlarında Rusya topraklarında üç esas siyasi merkez şekillenmeye başladı.
- Kuzey Batı Rusya’da Novgorod Cumhuriyeti
- Güney ve Güney Batı Rusya’da Galiçya-Volinya Knezliği
- Kuzey-Doğu ve Batı Rusya’da Vladimir-Suzdal Knezliği gibi genelde 15 knezliğe bölünmekteydi.
Kiyev Rusyası’nın dağılmasına yol açan sebepleri anlayabilmek için öncelikle Kiyev Rusyası’nın tarihini kavramak gerekir. Bunlar bu devletin oluşmasına yol açan zaaflar, üstünlükler, gerginlikler ve kutuplaşmalardır. En önemli sebeplerden biri Ticaret Yolu’nun önemini kaybetmesiydi. Kiyev Rusyası’nın ekonomik temeli ticaretti. Kiyev Rusyası’nın ana ticaret ortağı olan Bizans zayıflarken ticaret yollarının da önemi azaldı. Ticaret ağırlıklı ekonomik yapı tarım ağırlıklı yapıya dönüştü. Kiyev Rusyası’nda coğrafi etkenler de bazı gerginliklerin yaşanmasına sebepti. Novgorod Cumhuriyeti: Novgorod, Bizans yolunun başlangıcında olduğu kadar Baltık Denizi ticaret yollarının da bir parçasıydı. Bu dönem aynı zamanda Alman Hansa Birliği’nin de kurulduğu dönemdi. Novgorod ve Pskov şehirleri zenginleşmelerini coğrafi konumlarına ve Alman ticaretiyle olan yakın bağlarına borçluydu. Hansa’nın gelişmiş kredi ve ticaret sistemi sayesinde Novgorod ekonomisi gelişti. Novgorod, Kiyev Rusyası’nın hakimiyetinden 997’de özerkliğini kazandı ve 1136’da bağımsız oldu. Novgorod’da ortaçağ Avrupası’nda ticaretin gelişmesiyle ortaya çıkan şehir devletlerin politik yapılarına benzer bir idare mevcuttu. Halk Meclisi ya da Veçe adını alan basit ama işleyen bir demokratik kurum ortaya çıkmıştı. Novgorod’un yargı sistemi de kendine özgüydü. Galiçya-Volinya Knezliği: Doğu Slavlarının bir kısmı Karpat eteklerindeki iki merkez etrafında toplanmışlardı. Biri Galiçya diğeri de Vladimir-Volinya bölgesi idi. Bu bölgelerin Macarlara komşu olması oradaki Slav özelliklerin erken dönemde kaybolmasına yol açtı. Bunun sonucunda bu sahada Ruslardan farklı bir Ukrayna kavmi meydana geldi. Vladimir Volin Knezi Roman Galiçya Knezliğini kendi ülkesine kattı ve bununla Galiçya-Volinya Knezliği meydana geldi. Volinya kademeli olarak Litvanya’nın bir parçası haline geldi. Aristokrat unsur esasen GaliçyaVolinya Knezliğinde güçlüydü. Boyarlar Meclisi siyasi hayata hakimdi. Vladimir-Suzdal Knezliği: Suzdal veya Vladimir-Suzdal bölgesi ile Oka Nehri’ni orta ve aşağı bölümü ile Volga’nın orta kısmı Kıyazma ve Moskova Nehirleri havzası anlaşılmaktadır. Güneybatı gibi kuzeydoğu da Kiyev devletinin tamamlayıcı bir parçasını oluşturuyordu. Suzdal Rusyası ticaret yolları üzerinde olmadığı için ticaret gelişmedi, büyük şehirler kurulamadı, halk köylerde kaldı. Suzdal Rusyası’nın en önemli özelliklerinden birini eski Rus geleneklerinin olamayışı, knezlerin idarede tamamen serbest kalmaları oluşturuyordu.
Kiyev Rusyası’nda Kültür-Sanat Hayatı: Kiyev’in ilk Rus başpiskoposu Hilarion’un Düzen ve Erdem Üzerine Vaaz adlı eserinde dini belgeden hareketle ideolojik yönelimlerin de saptanması mümkündü. Gleb adlı knezlerin hayatından bahseden Yaşamlar, Rusya’da Ortodoks kilisesine ait ipuçları da verir. Daha sonra dünyevi öğelerin dini öğelere ağır bastığı görülmektedir. Tutsak Daniel’in Yakarışı, İgor Bölüğü Destanı bunlar arasındadır. “Byliniy” olarak bilinen bu epik şiirler yüzyıllar boyunca ezberlenmiş düzenlenmiş ve son iki yüz içinde de yazıya aktarılmıştır. Kiyev Rusyası’nın büyük yapıları sayıca fazla olmasa da burada oluşan kültürün günümüze ulaşan etkileyici bir mirası idi. Aya Sofya Kiyev mimarisinin en görkemli eseri olarak kabul edilmektedir. Kiyev Rusyası’nda diğer sanat biçimleri de özellikle kiliselerle bağlantılı olarak gelişmiştir. İkona sanatı Hristiyanlıkla birlikte Bizans’tan alınmıştır ve Kiyev döneminin en önemli eserlerindendir.