SAĞLIK BİLİMLERİNDE VE YÖNETİMİNDE ETİK - Ünite 3: Sağlık Yönetiminde Etik Karar Verme Süreçleri Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 3: Sağlık Yönetiminde Etik Karar Verme Süreçleri

Etik Yönetimine İlişkin Kurumsal Felsefe, Vizyon ve Misyonun Geliştirilmesi

Sağlık sistemi insan faktörünü merkezine aldığı için, etik ilkelerin var olması ve uygulanabilmesi hayati öneme sahiptir. Çünkü sağlık hizmetleri doğası gereği belirsiz, zorluk derecesi yüksek ve riskli durumlarla karşılaşılması ihtimali olan ve hata payının sıfır olması arzulanan, hassas bir alandır. Etkenlik, etkililik ve verimlilik, kalite gibi unsurların geliştirilebilmesi ve sıfır hataya ulaşılabilmesi için sağlık kurumlarında etik ilkelerin öncelikle yer alması ve uygulanması gerekmektedir. Sağlık kurumlarında yönetim ve tıp etiği konularında sıkça sorun yaşanmasının önemli nedenlerinden biri de yönetim uygulamalarını etkileyen, yazılı olan ya da olmayan, çok sayıda kural ve faktörün olmasıdır. Bu faktörler zihinsel güç, deneyim, eğitim ve ilişkilerin bir karışımıdır. Bu kadar çok faktörün bir arada bulunmasından dolayı, yöneticilere etik konularda rehberlik edecek olan kişisel davranış ilke ve kuralları net bir şekilde açığa çıkmaz.

Yöneticiler, sağlık kurumlarında çeşitli ahlaki ve tipik sorunlarla yüz yüze kalırlar. Bu sorunların etik ilkeler çerçevesinde değerlendirilmesi ve çözümü yoluna gidilebilmesi için kurumun vizyon ve misyonunun açıkça tanımlanması ve deklare edilmesi gerekir. Ancak bu yeterli değildir. Vizyon ve misyon kurum felsefesi kapsamında geliştirilir. Kurum felsefesi, kurumun amaçlarına ulaşma yolunda kılavuz edindiği en temel ilke, anlayış ve değerleri ifade etmektedir. Kurum felsefesinin varlığı, özellikle birbiriyle rekabet hâlinde olabilen görüş ve yaklaşımlardan kaynaklanan çatışmaların en alt düzeye indirilmesine yardımcı olacaktır. Vizyon, kurumun (ya da herhangi bir organizasyonun) öngörülebilir bir gelecekte olmak istediği yere işaret eder. Misyon ise kurumun varoluş sebebini açıklar. Kurumun felsefe, vizyon ve misyonunun biçimsel hâle gelmiş hâli ise bildirge sözcüğünün eklenmesiyle olur (örneğin, vizyon bildirgesi).

Kurumsal Felsefenin Geliştirilmesi

Kurumun etik problemleri önlemesinin ve eğer gerekirse çözmesinin başlangıç noktası o kurumun felsefesidir. Kurumsal felsefe bildirgesi, kurumun ahlaken doğru ve yanlışlarını yansıtan değerlerini ve ilkelerini ortaya koyar; yani kabul edilebilir olanı kabul edilemez olandan ayırır. Kurum felsefesi ve daha ileride değineceğimiz misyon bildirgeleri, kurumun iş yapma şekline ilişkin kurumsal değerlerini, inançlarını ve kılavuzları oluşturur ve paydaşlarıyla (örneğin; hissedarlar, çalışanlar, müşteriler, tedarikçiler, rakipler, hükûmet, toplum, vb.) ilişkilerinin şeklini ortaya koyar. Bir kurumun yönetimi, belirli değer ve ilkeleri içeren bir kurumsal felsefe bildirgesi oluşturabilir; ancak bu, çalışanların bildirge konusunda aynı fikirde olduğunu göstermez. Genellikle çalışanlar bu tür konuları çok önemsemezler; aynı durum sağlık kurumları için de geçerlidir. Kurum yöneticilerinin tüm paylaşım çabalarına karşın çalışanlar kurumun felsefesini bilmeyebilir. Bazen de kurumsal felsefe anlaşılsa bile ona uymaya yönelik bir çaba gösterilmeyebilir. Bu tür çalışanlar için kurum, sadece çalışılan bir yerdir; yalnızca görevlerini yaparlar ve yöneticilerin işlerin hangi bağlamda ele alınması ya da hizmetlerin nasıl verilmesi gerektiği konusundaki söylediklerine pek aldırış etmezler. Bu nedenle yöneticilerin üzerinde durması gereken konu kurum çalışanlarınca iyice anlaşılmış paylaşılan değerler ve amaçlar sistemi üzerine daha etkili bir organizasyon yapısının kurulmasıdır.

Kurumsal Felsefe Bildirgesinin İçeriği

Örgütsel içerik: Kurum felsefesi aynı zamanda kurumsal değerlerin benzersiz olduğuna ve bir ürün ya da hizmet sunumundan daha fazlasını temsil ettiğine işaret eder. Politikalar, prosedürler ve kurallar misyon bildirgesinden türetilir ve kurumu harekete geçirir.

Hastalarla ilişkiler: Çalışanlar hastalara karşı görev ve sorumluluklarını bilmek zorundadırlar. Hastalar, sağlık kurumlarının var olma sebebi olup, tüm çabalar yüksek kalitedeki hizmetleri güvenle sunarak hastaların ihtiyaçlarının karşılanmasına yönlendirilmelidir.

Çalışanlarla ilişkiler: Çalışanlar ve tıbbi personel, bir kurumun felsefesi, vizyonu ve misyonunun geliştirilmesi çabalarına katılmalıdır. Kurumun felsefesi ile çalışanlar arasındaki artan uyum tüm katılımcıların faydasınadır; daha da önemlisi hastaların faydasına bir durumdur. Kurum ve çalışanlar arasındaki ahenk, güçlü ve pozitif bir kurum kültürünün yaratılması açısından temeldir.

Toplumla ilişkiler: Kurum felsefesi, kurumun toplumla olan ilişkisini açık bir şekilde belirtmelidir.

Diğer kurumlarla ilişkiler: Çevresel koşullar değiştikçe kurumsal felsefenin gözden geçirilmesi zorunludur. Bir sağlık kurumu, mevcut ya da olası rakipler de dahil olmak üzere diğer kurumlarla doğrudan ve dürüstçe baş etmek için çaba göstermelidir. Bu etik yaklaşım rekabetin etkinliğini de azaltmaz; kurum sadece hiçbir aldatma niyeti olmadan dürüstçe rekabet etmektedir.

Kurumsal Vizyonun Geliştirilmesi

Vizyon; kişilerin, kurumların kendilerinin veya işletmelerinin gelecekte olmasını arzu ettikleri durumun ifadesidir. Bu anlamda vizyon “gelecekte varılması veya olması arzu edilen bir durumla ilgili rüya veya hayalin ifade edilmiş bir şeklidir. Nanus (1992) vizyonu; işletmeler için gerçekçi, güvenilir ve çekici bir gelecek olarak tanımlamıştır. Bu tanımdan hareketle, vizyonun gerçekçi olmasının, kurum tarafından ulaşılabilecek nitelikte hedefler konulması anlamı taşıdığı kolaylıkla söylenebilir. Güvenilirlik ise çoğunlukla işletmede yer alan çalışanların güvenini kazanmak olarak tanımlanabilir. Eğer çalışanlar vizyonu güvenilir bulmuyorlarsa onlar için faydalı bir amaca hizmet etmek anlamsız olacaktır. Vizyonun en önemli amaçlarından biri kurum çalışanlarına ilham vermek ve başarıya ulaşmaları için onlara yol göstermektir. Çekicilik kavramı ise daha önce de belirttiğimiz gibi organizasyonlarda yer alan bireylere ilham vermek ve onları motive etmek için kullanılan bir kavramdır. Kurum vizyonunun geliştirilmesinde etkinliğin sağlanması için sistematik bir yaklaşım gereklidir. Hem vizyon hem de misyonun geliştirilmesinde kullanılabilecek sürecin adımları aşağıdaki gibi sıralanabilir:

  • İlk adım olarak, yöneticilerin vizyon ve misyon bildirgelerinin ne olduğu ve işlevleri hakkında daha iyi bilgi sahibi olmaları amacıyla bu konuda yazılmış yayınlar derlenir ve yöneticilerden bunları çalışması istenir.
  • İkinci adımda yöneticilerden kurum için bireysel vizyon (ya da misyon) bildirgelerini hazırlamaları istenir.
  • Üçüncü adımda, üst yöneticilerden oluşan bir komite yöneticilerden gelen tüm vizyon bildirgelerini tek bir belge üzerinde birleştirir. Taslak bildirge daha sonra tüm yöneticilere gönderilir ve onlardan ekleme, çıkartma ve değişiklik yapmak istedikleri noktaları belirtmeleri istenir.
  • Dördüncü adımda, bir toplantı organize edilir ve yöneticilerden gelen geribildirimlerden yararlanılarak bildirgeye son hâli verilir.

Kurum dışından, bu konuda bilgili ve hiçbir ön yargıya sahip olmayan birisinin vizyon geliştirme sürecini kurum içi personele göre daha başarılı bir şekilde yürüteceğine inanılmaktadır. Vizyonun bir kuruma kazandırdıklarını şu şekilde açıklayabiliriz:

  • Vizyon, insanlara kılavuzluk ederek onlara yol gösterir.
  • Yaratıcılık ve yenilikçiliği destekler.
  • Vizyon insanlara olumlu konuları çağrıştırır.
  • Vizyon, insanlara ilham kaynağı olur.
  • Vizyon, insanlara geri bildirim verir.
  • Vizyon, insanlara serbest düşünme, bağımsızlık ve özgürlük hissi verir.
  • Vizyon, aydınlatıcıdır.
  • Vizyon, davranışsal uyarılar ve çekicilik kazandırır.
  • Vizyon, itici güç ve alışkanlıklar yaratır.
  • Yüksek performansta uzun süreli çalışmayı olumlu ve mümkün kılar.
  • Vizyon parlak hedefler için çalışanı motive eder.
  • Vizyon kapasiteyi geliştirir.

Kurumsal Misyonun Geliştirilmesi

Misyon, bir kuruma yön vermek ve anlam kazandırmak amacıyla belirlenmiş ve o işletmeyi benzerlerinden ayıran görev ve ortak değerlerdir. Bu bağlamda misyon, bir işletme veya örgütün (ya da kurumun) “kuruluş ve varoluş nedeni”ni açıklayan, temel amaç ve hedefini net bir şekilde ortaya koyan bir ifadedir. Misyon bildirgeleri uzunluk, içerik, biçim ve kapsama açısından farklılıklar gösterebilir. Pek çok uygulamacı ve akademisyen etkili bir misyon bildirgesinin dokuz bileşeni olması gerektiğini ifade etmektedirler. Bunlar:

  • Müşteriler
  • Ürün ya da hizmetler
  • Pazarlar
  • Teknoloji
  • Hayatta kalma, büyüme ve kârlılık yönündeki düşünceler
  • Felsefe
  • Özgünlük
  • Kamusal imaj
  • Çalışanlar

Etkili bir örgütsel misyonda olması gereken özelliklerden bazıları şunlardır:

  • Misyon paylaşılan ortak değer ve inançları barındırır,
  • Misyon uzun dönemli bir amaçtır,
  • Misyon kurumda çalışanların hepsiyle ilgilidir,
  • Misyon her zaman daha iyiye ve daha üstün başarılara yöneliktir,
  • Misyon belirli bir kuruma özgüdür ve özeldir,
  • Kapsamı geniştir: miktar, tutar, rakam, oran, yüzde ya da hedefler misyonda yer almaz,
  • 250 sözcükten daha kısa olması arzu edilir,
  • İlham vericidir,
  • Kurumun ürün ve/veya hizmetlerinin yararlarını ortaya koyar,
  • Kurumun sosyal sorumluluğuna vurgu yapar,
  • Kurumun çevresel sorumluluğuna vurgu yapar,
  • Uzun ömürlüdür.

Etik İlkeler

Etik ilkeler, etik açıdan bir yargıya ulaşılabilmesi için başvurulan, genelleştirilmiş anlatımlardır. Etik ilkeler tek ve mutlak bir ilke yerine bir dizi ilkeye dayanmaktadır. Belirli bir davranışın gerekçelendirilmesinde yani neden yapılması ya da neden yapılmaması gerektiği gerekçeleriyle açıklanır. Tıp etiği ilkeleri kavramı ile tüm sağlık sistemi içerisinde faaliyet gösteren sağlık çalışanlarının uyması gerekli olan etik ilkeler kastedilmektedir. Tıp etiği ilkeleri ile ilgili olarak Beauchamp ve Childress’in ortaya koyduğu ve hem uluslararası tıp otoritelerince hem de akademik etik çalışmaları yapanlar arasında benimsenmiş olan dört temel ilke: Yarar sağlama, Zarar vermeme, Özerklik, ve Adil olma şeklinde özetlenmektedir. Bu dört temel ilkeyi de kapsayacak şekilde, günümüzde tıp etiği ile ilgili olarak çok sayıda ilkeden söz edilmektedir. Yaşama saygı ilkesi, aydınlatılmış onam ilkesi, sır saklama ilkesi, mahremiyete saygı gösterme ilkesi, dürüstlük ilkesi, kötü davranmama ilkesi, ayrımcılıktan kaçınma ilkesi, ihtisasa saygı duyma ilkesi, yasallık ilkesi bu dörtlü sınıflamada yer almamakla birlikte, ilk akla gelen tıp etiği ilkeleridir.

Yarar Sağlama-Zarar Vermeme

Yararlılık ilkesi, sağlık uğraşları içerisinde hastaya öncelikle ve her şeyin üzerinde yararlı olmayı öngören bir ilke olarak tanımlanabilmektedir. Yarar sağlama ilkesi söz konusu olduğunda hastanın mutlak bir önceliği vardır. Ancak yarar sağlama ilkesi hayata geçirilirken hastanın mutlak önceliği ile sınırlı tutulmayıp, hasta yakınları, meslektaşlar, toplum ve tıbba yönelik açılımlar da göz önüne alınmalıdır. Zarar vermeme ilkesini Hipokrat “öncelikle zarar verme” sözüyle dile getirmiştir. Zarar vermeme ilkesi hem kasıtlı olarak başkalarına zarar vermeme hem de başkalarına zarar verme riski olan eylemlerde bulunmamayı gerektirmektedir. Bu ilke de aynı yararlılık ilkesinde olduğu gibi sadece hastaya zararlı olmaktan kaçınılması gerektiği ile sınırlı değildir. Etik değerlendirmelerde gerek sağlık profesyonelleri gerekse üçüncü kişiler ve toplum da zarar vermeme ilkesi kapsamında düşünülmelidir.

Adalet İlkesi

Sağlık alanında adalet ilkesi, sınırlı kaynakların ve olanakların kullanımı konusunda yol gösterici olmaktadır. Sağlık hizmetlerinden yararlanmanın temel bir insan hakkı olduğu ve bu hizmetlerden herkesin gereksinimlerine göre eşit bir şekilde yararlanması gerektiği genel kabul görmektedir. Adalet ilkesi araç-gereçten her türlü hizmet alımıyla ilgili tıbbi kaynakların gereksinimlere göre, eşit ve dürüstçe dağılmış olmasını gerektirir. Bu ahlaki ilke ile tedavi ve bakımda kullanılan araç gereç ve teknik donanım kaynaklarının, hastaların bireysel gereksinimleri doğrultusunda eşitlik ilkesine uygun olarak dağılımı sağlanmaktadır.

Özerkliğe Saygı İlkesi

Özerklik bir kişinin, ilk olarak kendi davranışlarını belirleyebilmesi ikincil olarak da kendisine yapılacak tutumlar konusunda bağımsız olarak kararlar vermesi ve bu kararlar doğrultusunda uygulamalarda bulunması olarak tanımlanmaktadır. Özerklik konusunda temel öge yeterliliktir. Yeterlilik, herhangi bir zorlama altında kalmadan serbest ve akılcı davranabilme yeteneği anlamına gelmektedir. Böyle bir birey kendi inanç, değerlerine uygun olarak, akılcı, özgür eylem ve seçimlerde bulunabilir.

Aydınlatılmış Onam İlkesi

Aydınlatılmış onam ilkesi, kişiye tıbbi bilgilerin doğru ve yeterli bir şekilde açıklanmasını gerektiren bir ilkedir. Bu ilkenin yerine getirilebilmesi için, hekimin tıbbi tedavi ve müdahale konusunda hastasını bilgilendirmesi, onayını alması gerekmektedir. Hastaya verilmesi gereken bilgilerin açıkça verilmiş olması, bilginin anlaşılır olması, hastanın gönüllü olması ve bunların sonunda hastanın onam vermiş olması, bu ilkenin gerçek bir aydınlatılmış onam olması için gereklidir.

Etik Kodlar

Etik kodlar, bir organizasyonda çalışanların davranışına rehberlik eden temel değerlerin ve etik kuralların resmî ifadesidir. Etik kodlar ile davranışlar standartlaştırılarak, kabul edilebilir davranışların minimum özellikleri ortaya konulmaktadır. Etik kodlar genellikle meslek kuruluşları tarafından o mesleği korumak, mesleğin daha iyi yapılmasını sağlamak amacıyla geliştirilmekte ve o mesleğin üyelerinin bu kodlara uygun davranması teşvik edilmektedir.

Etik kodlar yazılı veya yazısız olarak oluşturulabilir ancak yazılı kodlar kamuoyu için bir sorumluluk yaratarak zorlayıcı olabilir ve uygulanabilir. Etik kodların geçerli olmasında, bir gereksinimi giderirken rehber oldukları kitle tarafından benimsenmeleri önemli yer tutar. Meslek etiği kodlarının genel olarak üç temel fonksiyonu yerine getirmesi beklenmektedir:

  1. Mesleğin ideallerinin toplum ve meslek üyeleri arasında paylaşılmasını sağlayabilmek,
  2. Meslekle ilgili etik davranışlara rehberlik yapabilmek,
  3. Standartların altındaki davranışları disipline etmek ve kabul edilir davranış standartlarının geliştirilmesini sağlayabilmektir.

Meslek etiği kodlarının sağlayacağı yararlar şu şekilde ifade edilebilir:

  • Meslektaş baskısı sağlayarak, bireylerin etik davranış sergilemeleri konusunda motive edici bir unsur olarak devreye girer.
  • Bireylerin kişiliklerinin karar vermede belirleyici olması yerine doğru ya da yanlış eylemler konusunda daha tutarlı ve kararlı bir rehberlik sağlar.
  • Karar vermeyi güçleştiren belirsiz durumlarda nasıl davranılacağı konusunda rehberlik sağlar.
  • Kurumların toplumsal sorumluluklarının ne olduğunu tanımlar ve kurumun ya da mesleğin çıkarlarına hizmet eder.

Aşağıda Amerikan Hemşireler Birliğinin hemşirelere yönelik olarak geliştirmiş olduğu etik kodlar yer almaktadır.

  • Hemşire tüm profesyonel ilişkilerde, sosyal ve ekonomik statü, kişisel özellikler veya hastalığın niteliği gibi unsurları dikkate almaksızın, işini tutkuyla ve insanlık onuru, layık olma ve her bir bireyin benzersizliğine duyduğu saygıyla yapar.
  • Hemşirenin birinci sorumluluğu -ister birey isterse aile, grup ya da toplum olsun hastalara karşıdır.
  • Hemşire, hastanın sağlığını, güvenliğini ve haklarını korumak için çaba gösterir ve destek verir.
  • Hemşire, kendi hemşirelik uygulamalarının sorumluluğunu taşır ve en uygun hasta bakımını sunma yükümlülüğü ile tutarlı olarak, görevlerin uygun şekilde dağıtımına karar verir.
  • Hemşire, dürüst ve tedbirli olma, yetkinliğini sürdürme, kişisel ve profesyonel gelişimi devam ettirme sorumluluğu dâhil olmak üzere, kendisine karşı görevlerini başkaları için de taşır.
  • Hemşire, kaliteli sağlık hizmeti sunulmasına olanak sağlayan ve mesleğin değerleriyle uyumlu, sağlık ortamlarının ve istihdam koşullarının oluşturulması, korunması ve geliştirilmesi çabalarına katılım sağlar.
  • Hemşire; uygulama, eğitim, yönetim ve bilgi geliştirme çabalarına dâhil olarak mesleğin gelişmesine katkı verir.
  • Hemşire, sağlık ihtiyaçlarının karşılanması yönündeki bölgesel, ulusal ve uluslararası çabaların artması için diğer sağlık profesyonelleri ve toplumla iş birliği yapar.
  • Birlikler ve birlik üyeleri tarafından temsil edilen hemşirelik mesleği, hemşirelik değerlerinin anlaşılmasından, meslek ve mesleki uygulamalardaki dürüstlüğü sürdürmekten ve sosyal politikaları şekillendirmekten sorumludur.

Etik Karar Verme Süreci

Sağlık kurumları etik karar verme süreçlerine yardımcı olacak bir takım mekanizmalara sahip olmalıdır ki bunlar arasında etik komiteler, etik danışma hizmetleri, yazılı politika, prosedür ve kılavuzlar olabilir. Bu örgütsel mekanizmalar ve uygulamadaki kılavuzlar yardımıyla hastaları, aileleri, bakım görevlilerini, organizasyonu, ödeme mercilerini ve toplumu ilgilendiren çıkar çatışmaları makul ve uygun bir şekilde ele alınabilir.

Etik Karar Verme Sürecinde Yaşanan Sorunlar

Etik sorunlar, ahlaki bir yargıda bulunmayı ve karmaşık koşullar altında zor seçimlerin yapılmasını gerektiren, mutlak doğru ya da yanlış olarak tanımlanabilecek kadar basit ve net çözümleri olmayan, karmaşık ve kişiyi ikilemde bırakan sorunlardır. Günümüzde sağlık hizmeti sunanlar, sağlık bakımına ulaşma, yaşama ve ölme, organ nakli, gebeliğin sonlandırılması, deney ve araştırma gibi etik değerlendirmeleri gerektiren konularla karşı karşıya kalmaktadırlar. Etik sorunları aşabilmek için referans metinlere yönelebilmektedir. Bu referanslar; tıp etiği konusunda danışmanlık hizmeti sunan uzmanlar ve kurullar, tıp etiği literatürü, tıp etiği kodları, tıp etiği ile ilgili akademik birimlerde çalışanlardır.

Etikle ilgili sorunlu durumlar, etik ikilem ve etik ihlal olarak iki ana kategoriye ayrılır: Etik ikilem; karar verilmesi gereken herhangi bir durum karşısında iki veya daha fazla seçeneğin bulunması veya etik değerlerin çatışması durumudur. Belli bir kurala bağlanmamış durumlarda karar vericinin yaşadığı seçim sorununu ifade eder. Etik ihlal ise mesleki eylemi düzenleyen standart kuralların çiğnenmesi olarak tanımlanmaktadır. Yapılan davranışın belli bir ilke veya kurala kesin olarak aykırı olması durumudur. Genellikle etik ilkeler arasında ikilemler yaşanırken, etik ihlali durumunda ihlal edilenin daha çok kurallar olduğunu belirtmek olanaklıdır. Etik karar verme sürecinde, karar vericilerin seçim yapmanın çok zor olduğu farklı etik ikilemlerle karşılaşmaları olasıdır. Bu farklı ikilemler dört gruba ayrılarak incelenebilir;

  • Seçeneklerin hiçbirisinin tam anlamıyla tatmin edici olmadığı, alternatifler içinden en az kötü ya da diğerlerine göre daha iyi olan seçeneğin belirlenmesi durumu,
  • Seçeneklerin birden fazlasının ya da hepsinin kendi başına iyi olduğu ve bir seçeneğin seçilmesi sonucunda diğerinden vazgeçilmesinin gerekli olduğu durum,
  • Farklı kişi ve gruplar üzerinde, farklı etkiler yaratması muhtemel bir kararın verilmesi durumu,
  • Verilecek kararın olası sonucundan, yöneticinin kendisi ya da yakınlarının olumlu veya olumsuz, dolaylı veya dolaysız etkilenmeleri durumu.

Sağlık hizmeti sunumunda karşılaşılan etik sorunların çözümünde, duruma göre etik ilkelerden biri ya da birden fazlası seçilebileceği gibi, bazıları da ihmal edilebilir. Herhangi bir çatışma durumunda ihlal edilecek ilkenin seçimi yapılırken, dikkat edilmesi gereken bazı noktalar bulunmaktadır. Bu noktalar şu şekilde sıralanabilir:

  • Başka bir seçeneğin kalmadığı durumlarda, çatışan ilkelerden birini harcamak zorunlu olabilir,
  • Bir ilke ihlal edilirken, bu ihlal ilkeye en az zarar verecek biçimde yapılmalıdır,
  • Meslek mensubu ihlalin etkilerini en aza indirmeye çalışmalıdır.

Etik Karar Vermede Dikkate Alınacak Hususlar

Karar verme, pek çok seçenek arasından seçim yapma işlemidir. Karar verme süreci; çok yönlü düşünmeyi, olasılıkları değerlendirmeyi, karardan etkilenecek kişilerin durumlarını ve ekip üyelerinin, meslektaşlarının görüşlerini dikkate almayı gerektirmektedir. Etik karar verme, birbirleriyle çatışan seçeneklerin var olması durumunda, sistematik bir düşünce tarzıyla ahlaki açıdan en doğru eyleme karar verilmesini içeren bir süreç olarak tanımlanabilir. Etik karar verme süreci diğer karar verme süreçleri ile benzerlik göstermesine rağmen diğer karar verme süreçlerinden daha fazla düşünme ve daha ileri bir düzeyde muhakeme yapabilmeyi gerektirmektedir. Etik karar verme sürecini etkileyen birçok faktörün bulunması nedeniyle, etik problemin çözümüne ilişkin en iyi kararın verilmesini zorlaştıran bu sürecin aşılmasında, etik ilkeler, kodlar ve etik karar verme modelleri etik karar vermeye rehberlik sağlamaktadır.

Kişilerin etik olmayan davranışlara yönelişi aç gözlülükten- ideolojiye kadar değişen birçok nedene dayanmaktadır. Fakat hiç kimse doğru görünen şeyi yapmak adına, yasaları bilmezlikten gelme ya da var olan politika ve yöntemleri geçersiz kılma yetkisine sahip değildir. Karmaşık durumlar karşısında karar vermek gerektiğinde etik dışı davranışlardan kaçınmak için, karar vermeden önce karar aşamasının her basamağında aşağıdaki altı soruya yanıt vermelidir:

  1. Bu doğru mu? Doğru ve yanlışın açıkça değerlendirilmesini gerektiren bir sorudur. Bu soruyu yanıtlarken “başkalarına, sana davranmalarını istediğin gibi davran” ilkesi de akılda tutulmalıdır. Bu ilke çerçevesinde verilen kararın ya da yapılması düşünülen davranışın doğruluğu tartışılmalıdır.
  2. Bu adil mi? Adil mi sorusunun cevabı, altın kural olarak nitelenen bir başka soruda gizlidir. Benzer bir durumda siz karşıdakinin yerinde olsaydınız ve bu davranış size yapılmış olsaydı, bunun adil olduğunu düşünür müydünüz? Eğer bu soruya evet yanıtını veremiyorsanız, davranış ya da kararınızı yeniden gözden geçirmeniz gerekmektedir.
  3. Eğer birisi zarar görecekse bu kimdir? Bu soru faydacılık kavramına dayanan bir sorudur ve bu yaklaşımın diğer boyutu kim kazanacak sorusudur. Bu soruyu takip eden soru ise kişinin kaybetmeyi mi yoksa kazanmayı mı hak ettiğine karar vermektir.
  4. Eğer verdiğiniz karar gazetelerin birinci sayfasında yer alsaydı kendinizi rahat hisseder miydiniz? Eğer yanıt “hayır” ise, ardından “niçin?” sorusu sorulmalıdır. Bu soruya verilecek yanıt, sorunun tanımlanmasına yardımcı olacaktır.
  5. Aileniz, çocuğunuz ya da akrabalarınıza bunu söyler miydiniz? Başka bir ifadeyle gerçekleştirilmesi düşünülen tutum ya da davranışlar yakın çevre tarafından öğrenildiğinde rahatsızlık hissi uyandırıyorsa bu tutum veya davranışı yeniden gözden geçirmek faydalı olacaktır.
  6. Olay nasıl kokuyor? Bir karar ya da davranışın sonuçlarının neler olabileceğine ilişkin sezgiler üzerinde dikkatle durulmalıdır. Duyarlı kişiler olaylara ilişkin kötü kokuları kolaylıkla fark edebilir. Eğer böyle bir kuşku varsa, şüphe doğuran nedenlerinin ortaya konulmasına çalışılmalıdır.

Etik Karar Verme Modelleri

Etik ilke ve kodların yanında, etik sorun içeren bir durumla karşılaşıldığında uygun davranışta bulunabilmek için etik karar verme modellerinden yararlanılabilmektedir. Miller ve Davis (1996) etik karar vermeye yardımcı olacak pratik bir rehber niteliğinde, yedi adımdan oluşan bir model geliştirmişlerdir. Bu model aşağıda özetlenmektedir:

  1. Problemin tanımlanması: İçinde bulunulan durumla ilişkili olarak mümkün olduğu kadar çok bilgi toplanmalıdır. Bilgiler toplanırken oldukça seçici ve objektif olunmalıdır. Bu aşamada pek çok soru sorulabilir: Etik mi? Yasal mı? Profesyonel veya klinik bir problem mi? Bunların bir çoğunun bileşiminden oluşan bir sorun mu? Eğer yasal sorun varsa yasal tavsiye alınmalıdır.
  2. Etik kodların uygulanması: Problem tanımlandıktan sonra etik kodlar uygulanmalıdır. Sorunun çözümüne ilişkin uygulanabilir, spesifik ve açık standart veya standartlar varlığı kontrol edilmelidir.
  3. İkilemin doğasının belirlenmesi: Sorunun tüm farklı boyutlarının ele alınabilmesini garanti etmek için izlenecek bir çok yol vardır.
    • Doğruluk, adalet, yararlılık, zarar vermeme ve özerklik gibi etik ilkeler dikkate alınmalıdır. Bu durumda problemle ilgili olarak hangi etik ilkelerin dikkate alınması gerektiğine ve hangisinin öncelikli olacağına karar verilmelidir.
    • Teoride tüm ilkeler eşit değere sahiptir. Bu durumda ilkelerin ikisi veya daha fazlası çatıştığında hangilerinin öncelikli olacağını karar verici belirleyecektir.
    • Bir karara varmadan önce konuyla ilgili en yeni literatür gözden geçirilmelidir.
    • Tecrübeli profesyonellerin görüşleri alınmalıdır. Toplanan bilgiler onlarla birlikte değerlendirilmeli ve böylelikle karar vericinin objektif olarak göz önüne almadığı bir perspektifin ortaya çıkmasına olanak sağlanmalıdır.
    • Etik ikilemi çözmede yardım edebilecek ulusal kuruluşlara başvurulmalıdır.
  4. Potansiyel kararların belirlenmesi: Olası kararlar için mümkün olduğu kadar beyin fırtınası yapılmalıdır. Yaratıcı olunmalı ve tüm kararlar dikkate alınmalıdır. Seçenekleri genel bir hâle getirmek için mümkünse en az bir meslektaştan yardım alınmalıdır.
  5. Belirlenen kararın ve seçeneklerin potansiyel sonuçlarını göz önüne alma: Toplanan bilgiler ve karar vericinin öncelikleri potansiyel sonuçlar doğrultusunda değerlendirilmelidir. Verilecek her bir kararın karardan etkilenecek tüm birey ve örgütler üzerinde yapacağı tüm etkiler iyi tahlil edilmelidir.
  6. Seçilen kararın değerlendirilmesi: Seçilen kararın yeni etik ikilemler yaratmayacağından emin olunmalıdır. Verilen bir kararın uygun olup olmadığının basit üç kavramlık bir test ile anlaşılabileceği belirtilmektedir.
    • Adalet testini uygulayarak; karar verici benzer bir durumda başkaları içinde aynı şekilde adalet duygusuyla karar verebilir mi?
    • Tanıtım testi; karar verici kararı doğrultusunda sergilediği davranışın basında yer almasını isteyebilir mi?
    • Evrensellik testi; karar verici aynı durumla karşılaşan bir diğer meslektaşına aynı kararı tavsiye edebilir mi?
  7. Kararın uygulanması: Etik bir ikilem varsa uygun kararı almak güçtür. Son aşamada kararın uygulanabilmesi için güçlü bir yönetim iradesi bulunmalıdır. Karar uygulandıktan sonra, davranışın beklenen etki ve sonuçları doğurup doğurmadığını değerlendirmek için durum takip edilir.