SANAT TARİHİ - Ünite 3: Yunan ve Roma Sanatı Özeti :
PAYLAŞ:Ünite 3: Yunan ve Roma Sanatı
Giriş
Başlangıçtan Roma Egemenliğine girdikleri MÖ 2. yüzyıl ortalarına kadar Yunan sanatı; Arkaik, Klasik ve Helenistik olmak üzere üslup, teknik ve artistik gelişim açısından birbirini takip eden üç evreye ayrılarak incelenir. Roma sanatı, Cumhuriyet ve imparatorluk olmak üzere iki ana döneme ayrılarak incelenir. Cumhuriyet döneminde Etrüsk ve Yunan kolonilerinin etkisi görülür. İmparatorluk döneminde ise genmiş bir alana hâkim olan Roma’da sanatta büyük gelişmeler kaydedilmiştir.
Yunan Sanatı
Mimari
Arkaik Dönem (MÖ 7-6. yy): Bu dönemde kalıcı ve gösterişli yapılar inşa edilmiştir. Mimari alanında ilk kez temel yapı formları ve uygulamaları çıkmıştır. Yunan kentleri agora, stoa, ihtiyarlar meclisi, şehir meclisi, konser salonları, spor salonları, tiyatrolar ve çeşitli kamu binalarından oluşmaktadır. Tapınaklar ve kutsal alanlar akropoliste yer alır. İlk anıtsal tapınaklar bu dönemde ortaya çıkmıştır. Ana malzeme olarak kireç taşı, mermer ve pişmiş toprak kiremitler kullanılmıştır. Megaron planından geliştirilmiştir. Bir giriş bölümü ve çevreleyen sütunlardan oluşmaktadır. Kamu binalarının yapımında Dor, İon ve Korinth düzenleri temel alınmıştır. Bunun dışında Aiol ve Toksan düzenleri de görülür. Dor ve İon düzenin oluşumunda erken dönem tapınaklarının etkisi vardır. Dor düzenine örnek olarak Basilika ve Artemis tapınağı gösterilir. İon düzenine ise Efes Artemis, Hera, Didyma Apollon ve Sardes Artemis Tapınakları örnek olarak gösterilir. İnce ve zarif bir görünüm vardır. Dor düzeninden farkı kutsal alanın iki sıra sütun ile çevrelenmesidir. Bu düzenler toprakların dışına da çıkmıştır. Bu düzenlerin dışındaki yapılara Delphi, olympia, Atina ve Samos gibi merkezlerde rastlanır.
Klasik Dönem (MÖ 490-330): Bu dönemde sanat, zirvesine ulaşmıştır. Mimaride ideal oran arayışına girilmiş, bir gelenek yakalanmış Dor ve İon düzenleri standartlaşmıştır. Model şehir olarak Atina seçilmiştir. Dönem özelliklerini yansıtan eser Parthenon Tapınağı’dır. Ana malzemesi mermerdir. Dor ve İon düzenleri uygulanmıştır. İktinos ve Kalikrates tarafından yapılmıştır. İdeal oran anlayışına dikkat bu eserde de görülmektedir. Mimariye ait her nokta özenle tasarlanmıştır. Akropol’deki İon düzenindeki yapılar; Athena Nike Tapınağı ve Erechteion’dur. Athena Tapınağı geleneksel sanat anlayışından farklıdır. Asimetrik ve çok mekânlı bir planı vardır. Mnesikles tarafından yapılmıştır. Dönem sanatının Anadolu’ya yansıması anıt mezarlarla olur. Nereidler Anıtı ve Kral Mausolos’un anıt mezarı örneklerindendir. Sosyal yaşamda önem arz eden yapıların çoğunun temeli bu dönemde atılmıştır. Korinth düzeninin temel öğesi olan sütun başlığı bu dönemde ortaya çıkmıştır.
Helenistik Dönem (MÖ 330-30): Büyük İskender’in fethiyle Yunan kültür ve sanatı geniş bir alana yayılmıştır. Dönem mimarlığı geleneği takip etmiş fakat geleneğe bağlılığı azalmıştır. Düzenler birbirinin içinde kullanılmış bazen sadece dekorasyon amaç olmuştur. Dönemde Korinth düzeni ön plana çıkar. Süslemeler artar, yeni motifler girer. İdeal oran anlayışı geliştirilir. Geçmişe göre daha küçük ve planlı tapınaklar yapılmıştır. Dini mimaride atlarlar bağımsız bir biçim kazanmıştır. Bu altarların en önemlisi Zeus altarıdır. Geometrik ve matematiksel tasarım anlayışı ilk kez bu dönemde uygulanmıştır. Museion ve Apollon heykeli günümüze ulaşamamış fakat dönem özelliğini yansıtan önemli eserlerdir.
Heykel
Arkaik Dönem (MÖ 7-6. yy): Heykele ait ilk örnekler bu dönemde görülür. Amaç insana ait unsurları aslına uygun şekilde biçimlendirmektir. Bu dönemde katı görünümlü ve cepheden tasvirli genç kız ve erkek heykelleri öne çıkar. Bu heykeller adak niteliği taşır. Formlar sade, figürler sert ve stilizedir. Heykelde Girit, Attika ve İonya olmak üzere üç ekol görülür. Girit ekolünde daha iri yapılar ve katı bir duruş varken diğer ekollerde yumuşak hatlar görülür. Mimariyi figürlü kabartmalarla süsleme bu dönemde başlamıştır. Dini yapılarda da heykeller çok sık kullanılmıştır. En erken tarihli heykeller kuroslardır. Frontal ve simetrik görünümleri vardır. Bir ayakları öndedir. Kore heykelleri de benzer özelliklere sahiptir.
Geç Arkaik Dönem (MÖ 525-490): Kuros ve kore heykeller daha gerçekçi ve doğal bir görünüm kazanmıştır. Mimari plastik ilk kez bu dönemde görülür. Zamanla Yunan sanatının ayırt edici özelliği haline gelecektir. Kabartmalarla süslenmiş en erken yapı Prinias Tapınağı Frizi’dir. Korfu Artemis Tapınağı’nda alınlık kabartmalarında, insan ve hayvan figürlerine rastlanır.
Klasik Dönem (490-330): Bu dönemde heykel sanatı doruk noktasına ulaşır. Vücut bağımsız bir yapı olarak ele alınır, ana obje olarak görülür ve doğal yapısı işlenir. İdeal ölçülerdeki insan vücutları ve yüz işlenimi dönemin başlıca özelliğidir. Dinamizm öne çıkar. İlk kez bu dönemde vücut üzerine ideal oranlar geliştirilmiştir. Bu dönem erken, olgun, zengin ve geç olmak üzere ikiye ayrılır. Erken Klasik Dönem heykeli ciddi stil olarak anılır. Heykeller gerçekçi bir görünüm kazanmıştır. Çeşitli figürler uygulanmıştır. Dönemin en önemli eserlerinden biri Aigina Aphaia tapınağı alınlıklarıdır. Troyn Öldürenler heykelleri de bu döneme aittir. Tanrı Posedion’un heykelinde dinamizm yakalanmışken Bronz Arabacı heykelinde bir durağanlık görülür. Dönemin diğer bir eseri Ludovisi Tahtı’dır. Üç yüzü kabartma olan bir kaidedir. Olympia Zeus tapınağı Klasik Dönem eserlerinin oluşumunda etkin bir role sahiptir. Figürleri ve formlarıyla döneme model olmuştur. Bu dönemde hareket halindeki beden çizimi konusunda başarı yakalanmıştır. Bunun bir örneği Myron’un Diskopol heykelidir. Dönemde öne çıkan diğer isim Phedias’tır. Ana malzeme olarak altın ve fildişini kullanır. Parthenon Tapınağı ustalığını gösterdiği önemli eserlerinden biridir. Dönemde oranlar matematiksel formüllere dayanmıştır. Bunu ilk uygulayan Polykleitos’tur. Oranı 1/7’dir. Zengin evrede elbiseler inceler, vücut hatlarını takip eder. Alkamenes, Paionios ve Agorakritios öne çıkan isimlerdir. Paionios, Zafer Tanrıçası Nike heykelini yapmıştır. Geç dönemde insan merkezli bir algı ortaya çıkar. Heykeller çeşitli açılardan görülebilecek imkanda, rahat, dengeli, elbiseleri hareketlidir. Dönemde kavramlar ve duygular kişileştirilmiştir. Dönem sanatçılarından Praxiteles’tir. Hikâye niteliği taşıyan heykeller yapmıştır. Vücuda S biçimini kazandırmıştır. Geç Klasik Dönemin en önemli eseri Mausolos’un anıtsal mezarıdır.
Helenistik Dönem (330-30): Bu dönemde bir yandan gelenek devam ettirilmiş bir yandan da sanata yenilikler getirilmiştir. Bol kıvrımlı elbiseler, zor duruşlar ve ifade ön plandadır. Duygular heykele dâhil edilmiştir ki bu Helenistik barok Dönemi olarak adlandırılır. Erken Helenistik Dönem’de gelenek devam ettirilir. Lysippos dönem sanatçıları içindedir. 1/7 oranını 1/8’e çıkarmıştır. Dönemde konular ve tipler çeşitlenmiş, grotesk görünümlere ve dramatik hikâyelere yer verilmiştir. Dönemin diğer bir eseri ise Laokoon Heykel Grubu’dur. Grupta ifadeler ve vücutlar uyum içindedir. Bu dönemde tanrısal varlıkların insan görünümünde aktarılması durumu artarak devam eder. Gerçekliğe verilen önem portrelerde de karşımıza çıkar. Bu dönemde olguların kişileştirilmesi de görülür.
Roma Sanatı
Mimari
Cumhuriyet döneminde Etrüsk ve Yunan etkisi altında olan Roma sanatı, 1. Yüzyıldan itibaren kendine has bir üslup geliştirmiştir. Mimarlık tarihinde birçok ilk bu dönemde karşımıza çıkar. Bu dönemde büyük ve gösterişli yapılar, dayanıklı malzemeler ve görkemli iç mekânlar görülür. Roma mimarisinde cepheler ön plana çıkar, iç mekâna gereken önem verilmez. Yapıda çeşitlilik sağlanmıştır. Boyut, oran ve süslemelerde bir uyum yakalanmıştır. Roma merkezleri forumlardan, forumlarda çeşitli kamu binaları ve tapınaklardan oluşmaktadır. Tapınak mimarisinde Etrüsk etkisi görülür. Bunun ilk örneği Jupiter Tapınağı’dır. Tapınaklar, yüksek bir podyum üstünde ve tek cepheden basamaklıdır. MÖ 2. Yüzyıldaki tapınak mimarisinde Yunan etkisi görülür. İon ve Korinth tapınak düzenlerinin girmesiyle birlikte son şeklini alır. Kendine özgüleştiği döneme ait eserlerden biri Pantheon Anıtı’dır. Kubbe tasarımıyla mimarlık tarihinde bir ilk yapılmıştır. Kamu binaları mimarisi cumhuriyet döneminde şekillenmiştir. Amphitiyatrolarda ilk olarak Pompei Amphitiyatrosu ve Collesium karşımıza çıkar.
Gize piramitlerinden sonra yapılan en büyük sosyal işlevli yapıdır. Roma mimarlığın özgü bir başka yapıysa circuslardır. Bunların en büyüğü Circus Maximus’tur. Bazilikalar ise forumların etrafında inşa edilir. En erken tarihlisi Amilia ve Lulia Bazilikalarıdır. Erken Hıristiyanlık dönemi kiliselerine esin kaynağı olmuştur.Hamamlar da mimaride önemli yer tutar. Çeşitli bölümlerden oluşurlar ve anıtsal boyuta sahiptirler. Zafer taklarının en erken örneklerine Cumhuriyet dönemine denk gelir. Daha çok başkentte inşa ederler. Tiyatro binalarında sahnenin yüksekliği dikkat çeker. İlk örneği Marcellus Tiyatrosu’dur. Mimaride mühendislik de dikkate alınmış, inşa alanının genel bağlantılarına da bakılmıştır. Korinth düzene sıkça başvurulmuştur. Zengin mimari süslemelere yer verirler.
Heykel ve Kabartma
Dönem eserlerinde 4. Yüzyıl öncesinde Etrüsk ve Yunan etkileri görülür. Bu evreye ait eserlerin başında Apollon Heykeli ve Remus ve Romulus heykelleri gelir. İmparatorluk döneminde ise özgünlük kazanılmış ve bir güç sağlanmıştır.
Heykel: İmparatorluk döneminde propaganda niteliği taşımıştır. Dönem heykellerinde Yunan etkisi görülür. Augustus’un Primapora adındaki heykeli buna bir örnektir. İmparatorlukta Yunan eserlerine de rastlanır. Örneğin Odysseia hikâyesi heykel grubu olarak saray bahçesine yaptırılmıştır. İmparatorun isteğiyle yapılan bu düzenleme çağ açısından bir ilktir. Heykellerde dramatik ve coşkulu bir ifade kullanılmıştır. Devasa imparator heykellerin politik gücü yansıtma ve otorite kurma aracı olarak kullanılması da bir ilktir. Aurelius’un bronz atlı heykeli bunun bir örneğidir.
Portre: Roma sanatının en başarılı alanlarından biridir. Cumhuriyet döneminde ağırlık kazanmıştır. Kişisel özelliklerin yansıtıldığı, gerçekçi portreler yapılmıştır. Cenaze törenlerinde yapılan balmumu masklar portenin gelişimine katkı sağlamıştır. En parlak dönem 2. Yüzyılın ikinci yarısında görülür. Bu dönemde portrelerin iç tasvirleri de yapılmıştır. Daha sonra sert ve biçimsel portre anlayışı hâkim olur.
Kabartma: Heykel, Romalıların dini ve sosyal yaşamında önemli bir yere sahiptir. Romalı heykeltıraşlar tarihsel olayların yansıtılmasında, zaman ve mekân ilişkisini gerçekçi bir üslupla ele almıştır. Bu üslup 2. Yy.dan itibaren kabartmalarda da görülür. Paullus’un zafer anıtı bunun ilk en erken tarihli örneğidir. Gerçekçi ve canlı üslubun en ünlü örneği ise Ara Pacis’tir. Roma Forumu’ndaki Titus Takı ve Tranianus Sütunu da dönem örnekleri arasındadır. Sütun, anlatımcı üslubun en önemli örneklerindendir.
Resim
Resim de daha çok duvar resimlerine ve mozaiklere dayanır. Pompeii ve Herculaneum’da çıkartılan duvar resimleri birer örnektir. Resimde de gerçekçi bir üslup kullanılmıştır. Figürler ve sahnelerde Yunan etkisi görülmektedir. Kompozisyon düzeni, teknik ve perspektif Roma’ya özgüdür. Alçı ve renkli boyalarla mermer taklidinde süslemeler yapılmıştır. Samnit Evi bu tarzın en bilinen örneğidir. MÖ 80’den sonra derinlikli mimari işlenmeye başlanır. Bu üslubun ilk örneği Grifonlar Evi’dir. Yüzyılın ortalarından itibaren ise konu ve kompozisyon açısından çeşitli, zengin bir üslup ortaya çıkar. Gerçekçi bir arka plan yaratılmıştır. Boscoraele ve Misterler Villası Roma sanatını genel anlamda yansıtan eserlerdir. MÖ 20’de çıkan üçüncü üslupta boyut küçülmüştür. MS 60’dan itibaren önceki stillerden izler taşıyan dördüncü üslup görülür. İmparator Nero’nun Altın Evi ve Vetti Evi bu tarzın örneğidir. MS 79’dan sonra mozaikler ön plana çıkar. Roma mozaiğinin en erken tarihli ve en önemli eseri Pompeii Büyük İskender Mozaiği’dir. Nil Mozaiği de dönemin başka bir örneğidir. MS 2. ve 3. yüzyıllarda mozaikte zirve yaşanmıştır. Göz yanıltıcı perspektifli manzaralar ve geometrik motifi figürler ve süslemeler göze çarpar. Çeşitli sahneler ve konular işlenmiştir. İmparator Hadrianus’un sarayında bulunan mozaikler döneme örnektir. Bu dönemde mozaik sarayın dışına çıkmış, toprakların geneline yayılmış hatta topraklar dışında da görülmüştür.