SANAYİ EKONOMİSİ - Ünite 1: Ekonomik Organizasyon Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 1: Ekonomik Organizasyon

Giriş

Kıt kaynakların etkin kullanımı problemi ile karşı karşıya olan tüm ekonomilerde alınması gerekli üç temel ekonomik karar bulunmaktadır. Herkesçe bilinen bu kararlar aşağıda sıralanmaktadır.

  • Hangi mallar üretilecek

  • Nasıl üretilecek

  • Kimler için üretilecek

İlk olarak endüstri ve piyasa kavramları arasındaki ilişki ele alınacak ve daha sonra piyasa yapısı, piyasa davranışı ve piyasa performansı (başarısı) arasındaki ilişkileri ayırt etmemize yardımcı bağımlı ve bağımsız değişkenler incelenecektir.

Endüstri ve Piyasa

Serbest piyasa endüstrisine özel girişim endüstrisi de denilmektedir. Serbest piyasa ekonomisinin geçerli olduğu ülkelerde özel girişim ekonomik faaliyeti belirlemede önemli bir rol oynamaktadır. Bir mal veya hizmeti satmak arzusu ile arz edenlerle sözü edilen mal veya hizmeti satın almak için talep edenlerin tümü piyasayı oluşturmaktadır. Piyasayı kısaca bir malın veya hizmetin arz ve talebinin karşılaştığı yer biçiminde tanımlayabiliriz. Bu tanıma göre piyasa, yakın ilişki içindeki satıcı ve alıcılardan oluşmakta ve belirli bir endüstri içindeki satıcılar ile bunların satış yaptıkları alıcıların tümünü kapsamaktadır. Sadece satıcı açısından düşünüldüğünde piyasa ve endüstri arasında önemli bir fark bulunmamaktadır. Ancak piyasalar alıcıları da içerdiğinden endüstriden daha geniş kapsama sahiptir. Buna karşılık piyasa yapısı ve endüstri yapısı terimleri arasında çok az bir fark olduğundan endüstri yerine daha geniş anlamlı piyasa terimi de kullanılmaktadır. Endüstri ve Piyasanın anlaşılmasında tanımlanması gereken bazı temel kavramlar bulunmaktadır. Bu kavramlar:

  • Serbest piyasa ekonomisi: Kaynak dağılımını etkileyen kararların önemli bir kısmının bireysel hane halkları ve kamu dışında yer alan özel firmalar tarafından alındığı ekonomiler.

  • Firma: Üretim faktörlerini istihdam ederek, hane halklarına, diğer firmalara ya da devlete satılacak olan mal ve hizmetleri üreten birim.

  • Sektör: Ekonominin parçaları, bölümleri ya da kısımlarını oluşturmaktadır.

  • İkame malları: İki mal benzer ihtiyaçları ya da istekleri giderdiğinde ikame malıdırlar. Malların birbirini ikame derecelerini belirleyen ölçüt, ikisi arasındaki pozitif çapraz talep esnekliğinin büyüklüğüdür.

  • Endüstri: Benzer ürünler üreten firma gruplarıdır.

  • Konglomer: Bir firmanın varlıklarının ya da kontrol gücü sağlayan hisse payının başka bir firma tarafından satın alınmasıdır. Yatay birleşmede firmalar aynı malları üretirler. Dikey birleşmede firmalardan biri diğerine ürün arz eder. Eğer firmalar tamamen ilgisiz endüstrilerde faaliyette bulunuyorlarsa konglomer bir birleşme söz konusudur.

Yapı - Davranış - Performans

Toplumsal refahın artması açısından mal ve hizmet üretenlerden ekonomik faaliyette başarılı olmaları beklenmektedir. Ekonomik faaliyetler sonucu ulaşılacak piyasa başarısının ölçümü oldukça güç bir olgu olmakla birlikte, ekonomi teorisi bize başarıyı belirleyen bazı kriterler sağlamaktadır. Bu kriterler, toplum açısından kabul edilebilir başarının ne olduğuna ilişkin standart ve normların belirlenmesi bakımından önem taşımaktadır. Refah açısından ele alınabilecek kriterler:

  • Ulaşılan istihdam düzeyi

  • Üretimin etkinliği yani ulaşılan istihdam düzeyindeki toplam çıktı hacmi

  • Çıktı ve istihdam düzeylerinde yıldan yıla istikrar

  • Zaman içinde çıktıdaki artış oranı

  • Toplam çıktının bileşimindeki değişme, alternatif malların üretilmesi

  • Gelir dağılımı şeklindedir.

Piyasa yapısı belirleyicileri: Piyasa yapısını belirleyen niteliklerin sıralanması:

  • Piyasadaki satıcıların birbirleri ile ilişkileri

  • Alıcıların birbirleri ile ilişkileri

  • Satıcılarla alıcılar arasındaki ilişkiler

  • Piyasadaki satıcıların potansiyel satıcılarla ilişkileri şeklindedir.

Firmaların ekonomik başarıları ve etkinlik: Rekabetçi ve monopolcü piyasalarda yer alan firmaların ekonomik başarıları arasında nasıl bir fark olduğu günümüzde çok sayıda iktisatçının dikkatini çekmektedir. Yapılan birçok çalışmada rekabetçi özelliği ile tanınan ABD ekonomisinde geçen yüzyıl içinde büyük firmaların sayısının eskiye oranla arttığı tespit edilmiştir. Bu artışla ilgili tartışmalarda ekonomik başarıyı değerlendirmek için birkaç kriter kullanılmaktadır. Bunlar:

  • Esneklik

  • Dağılımda etkinlik

  • Teknik ilerleme

  • Diğer ekonomik ve politik ögeler

Ne kadar büyük olursa olsun her piyasa, ekonominin tümü içerisinde küçük bir yer tutmakta ve ekonominin genel başarısından etkilenmektedir.

Piyasa yapısı ve ekonomik başarı: Tekelleşme, genellikle tüketicilerin o malla ilgili tüketimlerini kısmalarına neden olmaktadır. Buna bağlı olarak bu endüstride kullanılması gereken kaynaklar diğer malların üretimine kaymaktadır. Sonuç olarak tekele konu olan mallar tam rekabet altında üretilebilecek olandan daha az üretilmektedir. Ekonomistlerin isteği tüm mal fiyatlarının, ilave bir birimin fiyatı, malın üretimi için gereken ek maliyete eşit olacak şekilde belirlenmesidir. Ancak bu şekilde tüketicilerin piyasadaki alımları, üretim olanaklarının doğru yönde kullanımında yardımcı olmaktadır. O hâlde geleneksel görüşe göre ekonomik gücün yoğunlaşması kaynak dağılımını bozduğundan insan ihtiyaçlarının giderilmesinde ekonominin başarısını azaltmaktadır. Bu nedenle ekonomistler pek çok endüstride rekabetin kırılmasını, serbest piyasa mekanizmasının etkin işleyişine en büyük darbe olarak görmektedirler. Gücün yoğunlaşmasının politik ve sosyal sonuçlarına ek olarak sözünü ettiğimiz bu nedenden dolayı da bazı ekonomistler geleneksel biçimde antitröst yasalarla firmaların çok büyümesinin engellenmesinde ısrar etmektedirler.

Piyasa Yapısı - Ekonomik Başarı İlişkisinde Kullanılan Modeller

Yoğunlaşma, ekonomik kaynak ve faaliyetler toplamının büyük bir yüzdesinin, bu toplama sahip olan veya kontrol eden birimlerin küçük bir yüzdesi veya birkaç tanesi tarafından kontrol edilmesi veya sahiplenilmesidir. Yoğunlaşmanın ekonomik etkilerinin belirlenmesi amacı ile gelişmiş batı ekonomilerinde pek çok ampirik araştırma yapılmaktadır. Bu amaçla geliştirilen modeller:

  • Yoğunlaşma düzeyinin sosyal ve özellikle ekonomik ortam üzerindeki etkilerini

  • Yoğunlaşma-kapasite kullanımı

  • Yoğunlaşma-ücretler

  • Yoğunlaşma-teknolojik gelişme

  • Yoğunlaşma-fiyatlar ve yoğunlaşma - kârlılık ilişkileri çerçevesinde incelemektedir.

Yoğunlaşma ve kapasite kullanımı, endüstriyel ekonomi alanında, ekonomik yapı - ekonomik başarı ilişkisinin ortaya konması amacı ile yapılan çalışmalarda bir başarı kriteri olan kapasite kullanımı ile yapının belirlenmesinde kullanılan yoğunlaşma derecesi arasındaki ilişki, üzerinde çok az durulan bir konudur. Yoğunlaşma oranı ve kapasite kullanım oranı arasında ters yönlü fonksiyonel bir ilişki bulunmaktadır. Yoğunlaşma yükseldikçe kapasite kullanım oranı düşmekte yoğunlaşma azaldıkça kapasite kullanım oranı artmaktadır.

Yoğunlaşma ve ücretler, yoğunlaşma düzeyi yüksek sektörlerde ücretlerin de yüksek olduğu iddia edilmektedir. Bunun nedenlerinden biri işverenin toplumun hoşgörüsünü kazanmak, devleti karşısına almamak amacı ile yüksek kârların bir kısmını işçilerle paylaşmaya razı olacakları düşünülmektedir. Diğer bir neden de yüksek ücretlerin piyasaya yeni girecek firmalar için önemli bir giriş engeli yaratacağı düşünülürse bu paylaşımın işverenler tarafından kolayca kabul edileceği ileri sürülmektedir.

Yoğunlaşma ve teknolojik gelişme, bu kapsamda iki ayrı görüş bulunmaktadır. Birisi yoğunlaşma ve teknolojik gelişme arasındaki ilişkinin pozitif olduğunu ileri sürerken, karşı görüşü paylaşanlar bu konuda yeterli kanıt bulunmadığını, orta büyüklükteki firmaların da en az büyük firmalar kadar araştırma geliştirme harcaması yaptığını ve harcanan her birim miktar için en az onlar kadar iyi sonuçlar aldığını ileri sürmektedirler.

Yoğunlaşma ve fiyatlar, yoğunlaşma ile fiyatlar arasındaki ilişki ancak fiyat değişkenindeki değişmeler cinsinden ifade edildiği zaman anlamlıdır ve ölçülebilir. Neoklasik teorinin önerdiği yüksek yoğunlaşma düzeylerinde fiyatlar mutlak düzeyinin yükseleceği hipotezini desteklemektedir. Sonuçlar göstermiştir ki yoğunlaşmadaki artıştan sonra, firmanın ürettiği birçok malın mutlak fiyatları rekabetçi fiyat düzeyinin üstüne çıkmış ve normalüstü kârlar artmıştır.

Yoğunlaşma ve kârlılık, ekonomi teorisinde kârlılık ile yoğunlaşma oranları endüstri bazında incelendiğinde, bunların arasında pozitif bir ilişki olduğuna dair kuvvetli iddialar bulunmaktadır. Bilindiği gibi yoğunlaşma oranları oligopolistik yapının derecesini yansıtmaktadır. Oligopolistlerin ortak kârlarını maksimize etmek amacı ile anlaştıkları hipotezi kabul edilecek olursa kârlılık ve yoğunlaşma oranı arasındaki pozitif ilişki ortaya çıkmaktadır.

Firmalarda AR-GE

Araştırma-Geliştirme (AR-GE) oldukça geniş bir kavram olup firmalarda verimliliği arttıran önemli faktörlerin başında yer almaktadır. AR-GE bilimsel araştırma, ürün geliştirme, üretim tekniklerinde yenileşme ve yönetimin gelişmesi gibi temel unsurları kapsamaktadır. AR-GE faaliyetleri ya spesifik bir şekilde laboratuvarlarda yürütülmekte, ya da üretim sürecinde yaparak öğrenme (learning by doing) yöntemiyle gerçekleşmektedir. Her iki yöntemde amaçlar; üretimin etkin bir biçimde gerçekleşmesi ve yeni ürünlerin geliştirilmesidir. Firmaların üretimlerindeki gelişme, piyasadaki payının artışı ve verimlilik artışı genelde:

  • Emek faktörünün yeteneklerinin gelişimine

  • Sermayenin artışına

  • Teknolojik gelişmeye; daha iyi sermaye malının kullanımına

  • İyi bir yönetime; mevcut kaynakların optimal kullanımına

  • Hükümet politikalarına bağlıdır.

Emeğin niteliği, zaman içerisinde emeğin yeteneği gelişme gösterir. Genelde eğitimdeki sürekli gelişmeler emeğin niteliklerini arttırmaktadır.

Sermaye yatırımları, bir işçinin verimliliği sadece onun yaşı ve deneyimiyle değil, üretim sürecinde kullanılan sermayenin miktarı ve niteliği (teknoloji) ile de yakından ilgilidir. Emeğin verimliliğinin temel belirleyicisi, emek başına yapılan sermaye yatırımının oranıdır.

Yönetim, emek ve sermayenin miktarı ve niteliği firmanın gelişimi için yeterli değildir. Bunların iyi bir şekilde üretim sürecinde kullanılması, bunlardan en yüksek verimin alınması iyi bir yönetim ile sağlanabilir.

Politika desteği, daha geniş bir çerçevede, firmaların büyüme tempoları piyasa güçleri tarafından belirlenir. Bunun yanında hükûmet politikaları da önemli rol oynar. Çünkü hükûmetler eğitimi, AR-GE’yi destekleyerek firmaların hem kısa hem de uzun dönem kapasitelerini etkiler.

Firmalarda AR-GE Türleri: Yeni ürünlerin ve yöntemlerin ortaya çıkışı üç farklı şekilde olur:

1.Bunlardan ilki icat veya buluş (invention) olup içeriği yeni bir düşünce yaratmaktır. Yeni bir imaj, eski koşullar arasında yeni bir bağlantı veya yeni bir faaliyet alanının ortaya konması düşünsel bir çabayı gerektirir. Küçük veya büyük tüm buluşlar pratikte kullanıma dönük yeni düşünceleri kapsar. Belli bir alanda gerçekleştirilen buluşun başka alanlarda değişmelere yol açması otonom bir teknolojik değişmedir. Çünkü teknolojik değişmeler doğal olarak bilgi ve teknolojinin gelişim sürecinde ortaya çıkmıştır.

2.İkinci AR-GE türü yenilik (innovation) olarak isimlendirilir, bu ise pratik kullanıma yönelik bir düşüncedir. Burada yeni üretim kolaylıkları ortaya konulur, piyasaya yeni ürün ve yöntemler sunulur. Yenilik sadece piyasadaki düzenlemelerle değil piyasa dışı düzenlemelerle de ortaya çıkabilir.

3.Üçüncü tür AR-GE ise taklittir, (imitation). Burada yeniliğin başkaları tarafından kopya edilmesi süreci gözlemlenir. Taklit bir piyasada yavaş veya çok hızlı gerçekleşebilir. Taklit yenilik yapmaktan daha kolay ve güvenilir bir faaliyettir. Ancak birçok ülkede bu tür oluşum patent yasaları ile önlenmektedir. Patent, araştırmayı, buluşları teşvik etmek amacıyla yeni geliştirilmiş bir ürünün kopya edilmesini önlemeyi hedef alır.

Araştırma geliştirme ve piyasa gücü: Monopolcülerin değerli AR-GE’leri satın alacakları veya ellerinde tutacakları tartışması iki gerçeğe dayanır. Birincisi piyasa gücüne sahip bu tür firmalar rekabet baskısından korunabilme olanağı elde ederler. İkincisi ise monopolcü kârları nedeniyle pahalı AR-GE faaliyetlerini yürütebilirler. Öte yanda rekabetçi bir firmanın yöneticileri her gün için kâr marjlarını ve üretim kararlarını endişeyle izlerler ve maliyetli AR-GE uğraşılarını göze almayabilirler, hatta buna güçleri yetmeyebilir. Bu yüzden AR-GE için piyasa gücünün gerekli olduğu ileri sürülmektedir. Firmalar AR-GE yanında yaparak öğrenme (learning by doing) süreci çerçevesinde kendi üretim tekniklerinde ve verimliliklerinde gelişme yaratabilirler. Bunun, için ayrı bir AR-GE harcamasına gerek yoktur. Küçük firmalar da üretimde etkinlik sağlayarak bunu başarabilirler.

Firmalarda kalite ve standartların gelişimi ve verimlilik artışının etkileri: Kalite en sade anlamı ile kullanıma uygunluktur. Ürünün, önceden kabul edilmiş müşteri gereksinmelerini karşılama derecesi kalitesini yansıtmaktadır. Diğer bir ifade ile kalite; bir hizmet veya ürünün kullanıcı ya da tüketicilerinin, o hizmet ya da ürünün, beklenti ve ihtiyaçları karşıladığına olan inançlarının düzeyidir. Firmalar rekabetçi piyasada tutunabilmek için kaliteye ve müşteri isteklerine büyük önem vermek zorundadırlar. Çünkü kaliteyi iyileştirmek, beraberinde birçok yan fayda sağlamaktadır. Yeniden işlem azalmakta, verimlilik artmakta, birim maliyet azalmakta, rekabet pozisyonu gelişmekte, talep ve firma kârı artmaktadır. Özellikle II. Dünya savaşından sonra kalite kontrolünün önemi ortaya çıkmıştır. Daha güvenilir ürünlere olan ihtiyaçlar sonucu firmalar sistemlerini kalite standartlarına uygun olarak kurmaya başlamışlardır. Çağdaş kalite yönetimi anlayışının temelindeki müşteri ihtiyaçlarının en uygun maliyetle karşılanması hedefi, muayeneye dayalı sistemin terk edilerek, üretimin her aşamasında önceden belirlenmiş olan kalite gereklerine uygun tasarım, geliştirme, üretim ve satış sonrası hizmetlerin verilmesini benimsemiştir. Uluslararası Standartlar Kurulu’nun, ISO-9000 se risi adıyla geliştirdiği standartlar günümüzde yaygın olarak kullanılmaktadır. Firmaların değişik faaliyet içeriklerine göre ISO-9000 serisi standartlar beş grup altında sistem ve belgelendirmeyi öngörmektedir. Bu gruplar;

1.ISO 9001: Tasarım/Geliştirme, üretim, tesis ve hizmette kalite güvencesi

2.ISO 9002: Üretim ve tesiste kalite güvencesi

3.ISO 9004: Kalite yönetimi; arzulanan standartları gerçekleştirmek ve ürün veya hizmetin kalitesini etkileyen faktörleri kontrol altında tutmak için organizasyon

4.ISO 9005: Kalite ile ilgili temel terimleri ve tanımlar