SANAYİ EKONOMİSİ - Ünite 3: Farklı Endüstri Yapılarında Firmalar-I Tam Rekabet, Monopol ve Monopolcü Rekabet Özeti :
PAYLAŞ:Ünite 3: Farklı Endüstri Yapılarında Firmalar-I Tam Rekabet, Monopol ve Monopolcü Rekabet
Rekabet Modeli
Rekabet oluşumunun altında yatan temel faktör kıtlıktır. Doğada, ekonomide, politikada, savaşta, oyunda, çeşitli türde rekabet olgusu görülmektedir. Yine rekabet ortamları farklı ekonomik sistemlerde değişik şekillerde ortaya çıkar, fakat kıtlık ve elde edilecek ödülün büyüklüğü kişileri rekabet ortamına sokar. Ekonomide rekabet; optimal ekonomik performansın elde edilmesine yol açan bir güç olarak kabul edilmektedir. Optimal ekonomik performansa ise; kaynakların farklı malların üretiminde optimal dağıtılması yani her malın doğru miktarlarının üretilmesi (dağılım etkinliği) ve her malın minimum maliyetle üretilmesi (üretim etkinliği) ile ulaşılır.
Ekonomistler birtakım varsayımlar çerçevesinde kaynakların dağılımını ve fiyatlandırmayı çeşitli teorik modellerle açıklarlar. Bu modellerde bir taraftan pozitif analiz yöntemi kullanılarak; talep ve maliyetlerde oluşan değişmelere karşı piyasaların reaksiyonları değerlendirilmekte, diğer yandan normatif bir yaklaşım ile firmaların, endüstrilerin ve tüm ekonominin performansı değerlendirilmektedir, yani ekonomik teori çerçevesinde olayların nasıl geliştiği, uygulanacak politikalar ve yasalar değerlendirilmektedir. Örneğin belli bir yasa, sözleşme (kontrat) ya da firma faaliyeti fiyatları aşağı doğru mu yoksa yukarı doğru mu yönlendiriyor? Fiyatları yükseltmekle beraber kaliteyi yükselterek tüketici arzularını karşılayabiliyor mu? Belli bir endüstride gözlenen fiyat ve çıktı düzeyleri rekabet ortamında mı belirleniyor? Ne tür bir rekabet? Rekabet ortamında elde edilen çıktılar anlaşma ile sabit fiyattan mı satılıyor (fiyat kartelimi oluşmuş durumda)? Bu önermelerden hangisi gerçeklere daha uygundur? Önermelerde de görüldüğü gibi pozitif ve normatif teoriler başlangıçtan beri iç içe değerlendirilmektedir, birbirlerini tamamlamaktadırlar.
Atomistik Rekabet Modeli: Özdeş Firmalar
Ekonomistlerin yararlandığı standart modeller içerisinde en mükemmel olanı firmaların her yönüyle özdeş olduğu atomistik rekabet modelidir. Diğer modellere nazaran belirsizlikleri daha azdır. Geleneksel atomistik rekabet modelinde, talepteki ve maliyetlerdeki azalma veya artmaya karşılık fiyatların hangi yönde değişeceği tahmin edilebilir. Diğer modellerde (monopol, oligopol gibi) talepteki bir azalma fiyatı düşürebilir, yükseltebilir veya değiştirmeyebilir. Dolayısıyla talep ve maliyet parametreleri bu modellerde de etkili olmasına rağmen etkinliğin ölçüsü net olarak belirlenmeyebilir.
Günümüzde standart atomistik rekabet modeli çok sayıda benzer firmanın (atomize) aynı tür (homojen) bir mal ürettiğini varsayar. Dolayısıyla bir mal fiyat dışı bir nedenle diğerine tercih edilmemektedir. Her bir satıcı piyasada belirlenen fiyatı kabullenmekte, kendi üretim miktarını değiştirmekle piyasa fiyatını etkileyemeyeceğini bilmektedir.
Böylece piyasa fiyatını kabullenen her firma, fiyatın marjinal maliyete eşit olduğu düzeye kadar üretimine devam ederek kârını maksimize eder.
Atomistik rekabet modelinde varsayılan; tüm firmaların benzer oldukları, maliyet ve çıktıların tüm firmalar için özdeş olduğu, endüstrinin ekonomiye göre çok küçük olduğu, dolayısıyla faktör fiyatlarını etkilemeyeceği, yine endüstrideki genişleme veya daralma nedeniyle firmaların maliyet fonksiyonlarının değişmemesi endüstride uzun dönemde yatay bir arz eğrisinin oluşumunu sağlar. Dengede her bir firma, üretim faktörlerini bu faktörlerin fiyatlarını marjinal verimliliklerine eşit olduğu düzeye kadar istihdam eder. Atomistik rekabetçi dünyada hiçbir satıcı piyasa fiyatını etkileyemez ve tam esnek bir talep ile karşı karşıyadır. Satmak istediği tüm miktarı piyasa fiyatından satabilir. Tek seçimi ne kadar üreteceği konusudur. Kârı maksimize eden üretim düzeyi marjinal hasılatın marjinal maliyete eşit olduğu noktaya dek üretime devam etmekle ulaşılan üretimdir. Her bir firma için marjinal hasılat fiyata eşit olmaktadır çünkü piyasa fiyatı tüm satıcılar için sabittir.
Daha yakından incelemek gerekirse atomistik tam rekabet modelinde tüm firmalar tam esnek üretim faktörleri arzı ile tüm faktör sahipleri de tam esnek üretim faktörleri talebi ile karşı karşıyadırlar. Bu durumda firmalar için maksimizasyon koşulunun gerçekleşmesi, mümkün olan en düşük maliyetle üretimin yapılmasını gerektirir. Bunun için üretimde kullanılan her bir üretim faktörünün bir parasal birimlik (1TL’lik) değerinin çıktıya katkısı eşit olmaktadır. Her firma için faktörlerin piyasa fiyatı sabittir. Bu durumda firma kullandığı faktörleri ayarlayarak minimum maliyete ulaşır. Herhangi bir endüstride kullanılan faktörlere yapılan ödemeler başka bir endüstrideki kullanım değeri kadardır. Baska bir yerde kazandığı da oradaki üretime katkısına eşittir. Böylesi bir dünyada marjinal maliyetler, belli bir malı üretmek için başka bir malın ne kadarlık üretiminden vazgeçilmesi gerektiğini ölçmektedir. Dolayısıyla göreli marjinal maliyetler gerçek maliyetleri yansıtmaktadır.
Atomistik Rekabet: Farklılaşmış Firmalar
Firmaların türdeş olması basitlik sağlamak amacıyla sabit maliyetli endüstriler olarak varsayılan ve yatay bir endüstri arz eğrisine ulaşılması sonucunu doğuran model olarak karşımıza çıkmaktadır. Oysa gerçek hayatta endüstrideki tüm firmalar aynı teknolojiyi kullansalar, üretim faktörlerinin kalitesi aynı olsa, her yönüyle türdeş olsalar bile endüstride bazı üretim faktörleri nedeniyle pozitif eğimli arz fonksiyonu ile karşılaşılır. Çünkü bu faktörlerin fiyatları talepteki artma ve azalmaya bağlı olarak yükselir ve düşer. Dolayısıyla endüstrideki firmaların maliyetleri de endüstrideki genişleme veya daralmadan etkilenir. Yine endüstriyel ekonomide üzerinde durulan önemli bir husus da firmaların her yönüyle aynı olmadıkları (türdeş olmadıkları) durumudur. Çünkü bazı üretim faktörlerinin, bazı firmaların ve bazı insanların bazı konularda diğerlerinden daha iyi oldukları bir gerçektir. Rekabetin en iyi şekilde görülebileceği alanlardan biri olan tarım kesiminde bile farklılıklar 19. Yüzyılda David Ricardo tarafından gözlenmiştir. Toprak rantlarının farklı olması, yerleşim yeri, iklim, verimlilik gibi nedenler yanında çiftlik yönetiminin (işçileri çalıştırmalarının, işe almanın, çeşitli tarımsal ürünlere ilişkin gelecekteki fiyatların tahminindeki farklılıklar nedeniyle) maliyetlerde farklılığa yol açması daha düşük maliyetlerle üretimde bulunan çiftliklerin büyümesine neden olmaktadır. Bu nedenle endüstride marjinal firmalar yanında kâr elde eden firmalarda bulunacaktır.
Genel olarak firmaların maliyetlerindeki bu farklılık endüstri için yukarı doğru eğimli arz fonksiyonunu ortaya çıkarmaktadır. Firmaların maliyetlerindeki farklılık piyasadaki paylarını ve kârlılık oranlarını önemli ölçüde etkilemektedir. Bu nedenle uzun dönemde kârlılığın sıfır olduğunu kabul eden rekabet piyasası anlayışında sadece kârın sıfır olmadığı durumlar için rekabetin olmadığını varsaymak hatalı bir yöntem olmaktadır. Bu durumda rekabet ortamında da kâr söz konusu olmaktadır. Yine son zamanlarda ortaya çıkan ve tam rekabetin temel varsayımlarından yalnızca bir kısmına başvuran bir yöntemle rekabet modeli ortaya konmaktadır. Bu yitik maliyetin (Sunk Cost) olmadığı ve giriş çıkışlı (Contestable Market) bir piyasa olarak adlandırılabilecek piyasa yapısını endüstriyel ekonomiye kazandırmaktadır.
Giriş Çıkışlı Piyasa (Contestable Market)
Endüstriyel ekonomi alanında 1970’li yıllarda geliştirilen giriş çıkışlı piyasa (Contestable Market) modeli daha çok uygulamaya ağırlık vererek, piyasa çözümlemelerini dışsal koşullara dayandırmaktadır. Yani, piyasaya potansiyel girişlerin ve çıkışların her an olabileceği durumlar değerlendirilmektedir. Böylece tam rekabet modelinin temel varsayımlarından bazılarının elimine edilmesi ve daha az sınırlayıcı varsayım kümesiyle karşılaşılması bu tür piyasa modelini daha gerçekçi kılmaktadır.
Giriş çıkışlı piyasa teorisi; piyasaya potansiyel firmaların heran girebileceği baskısı nedeniyle piyasada hâlihazırda faaliyette bulunan (incumbent) firmaları tam rekabet koşullarına uygun davranmaya yönelten bir güç olarak ortaya çıkmaktadır. Örneğin, bir firmanın ölçeğe göre artan getiri ortamında yani üretim arttıkça azalan maliyetler çerçevesinde üretimde bulunduğunu varsayalım, bu durumda ortaya çıkan doğal monopol’e rağmen, eğer piyasada yitik maliyet, (Sunk Cost) ( Yitik (Batık) maliyetin olmaması, firmanın faaliyetini durdurduğu an büyük bir zararla karşılaşmaması durumudur. Bunun için ikincil piyasaların etkin çalışması ve sabit masrafların başka üretime kolayca yönlendirilebilmesi gerekmektedir. Örneğin otobüs firmalarında olduğu gibi Eskişehir İstanbul arasında çalışan bir işletme bu hatta faaliyetini sona erdirdiğinde otobüslerini kolayca satabilir veya başka hatta kiraya verebilir (Leasing), büyük bir sabit masrafla karşılaşmaz.), yok ise veya ihmal edilebilir derecede küçük ise, potansiyel firmalar bu alanı kârlı görüyorsa küçük bir fiyat indirimi ile piyasaya girer. Çabuk bir şekilde kârını sağladıktan sonra hâlihazır firmanın karşılık vermesi ile piyasadan çekilebilir. Bu gibi durumlarda piyasada hâlihazırdaki monopolcü firma bu duruma engel olmak için pozitif kâr sağlamayı göze almayacaktır. Giriş çıkışlı piyasa teorisi içinde aşağıdaki varsayımlar esas alınmaktadır:
- Piyasaya devlet müdahalesinin hiçbir şekilde olmaması
- Potansiyel firmalar (piyasaya girecek firmalar) ile hâlihazırda piyasada faaliyetini sürdüren firma veya firmalar (incumbent) aynı piyasa talep eğrisi ile karşı karşıyadırlar
- Piyasaya girişler serbesttir.
- Yitik maliyetler ihmal edilebilir düzeydedir.
- Çıkışlar serbesttir.
Monopol Modeli
Monopol, belirli bir malın piyasasında üreticiler kesiminde rekabetin olmadığı ve tek bir üreticisinin bulunduğu bir piyasa türünü ifade eder. Kısaca, bir malın arzının tamamını kontrol etmektir. Monopolcü fiyatı belirlemede serbesttir; ne var ki bu fiyattan satın alınacak miktarları belirleme olanağına sahip değildir. Bu miktarlar, alıcıların global talep eğrisiyle şekillenen arzularına bağlıdır. Global talep fonksiyonu normal olarak fiyatın azalan bir fonksiyonudur. Dolayısıyla monopolcü fiyatını yükselttikçe satabileceği miktarlar düşecektir. Monopolcü fiyat alıcı değil fiyat koyucudur. Aşağı doğru eğimli bir talep eğrisi ile karşı karşıyadır, yine bu eğri üzerindeki herhangi bir fiyat ve miktar bileşimini seçerek kârını maksimumlaştırmayı amaçlar.
Yine monopolü tek satıcı anlamında da düşünebiliriz. Bir malın arzının tamamını kontrol etmektir. Bu durumda mal diğer bütün mallardan farklı ve ikamesi mümkün olmayan bir nesne olarak düşünülmelidir. Örneğin, Good Year ve Lassa lastikleri birbirleri için yakın ikame mallarıdır. Bunları iki mal gibi algılamak yerine, bu malı otomobil lastiği olarak tanımladığımızda, otomobil lastiğini ikame eden başka da bir mal yoktur. Herhangi bir malı tanımlarken böyle ikame edilemez bir noktaya geldiğimizde artık o mal tanımı içerisinde yer alan her şey tek bir maldır. İşte bu şekilde tanımlanmış bir malı satan tek satıcıya monopolist, bu piyasaya ise monopol piyasası denir.
Monopol Piyasasının Oluşumunu Sağlayan Faktörler
Düşük Talep Esnekliği Bir malın monopolleşmesi için talep esnekliğinin düşük olması, ideal olarak sıfır olması gerekmektedir. Bu durumda monopolcü birçok müşterisini kaybetmeksizin fiyatını istediği gibi yüksek düzeylerde belirleyebilecektir. Talebin fiyat esnekliği aslında zaman içerisinde artma eğilimindedir. Çünkü yeni malların piyasaya girişi, yeni firmaların piyasaya girişi, zaman içerisinde olasıdır. Yine bireylerin yeni ikame mallarına yönelmeleri anlık değil belli bir zamanı gerektirir. Yani, talep esnekliğinin zamanla artmasının başlıca nedenleri: piyasaya yeni firmaların girmesi ve bireylerin yeni ikame mallara yönelmesi olarak sıralanabilir. Örneğin, benzin fiyatlarındaki yükselme, başlangıçta benzin tüketimini belli oranda etkiler, daha sonra tüketiciler fiyattaki bu yükselmeyi telafi edecek, karbüratör ayarı, motor ayarı, lastiklerin hava ayarları ve daha az yakıt tüketen motor tiplerine yönelme gibi, yöntemler ararlar ki bu benzin tüketimini daha fazla bir oranda etkiler. Tüm bunlar zaman gerektirmektedir.
İkame Mallarının Arz Esnekliğinin Düşük Olması İkame mallarının arz esnekliği düşük ise ideal olarak sıfır ise ve zaman içerisinde çok az yükseliyorsa veyahut yükselmiyorsa bu durum monopolleşmeyi teşvik eder. Eğer ikame mallarının arz esnekliği yüksek ise monopolcünün gücü daha az olur. Yine ikame mallarının arz esnekliği hızlı bir şekilde yükseliyorsa monopolcü kendi gücünden kaybeder.
Monopolleşme Maliyetlerinin Düşük Olması Monopole ulaşma belli bir maliyete katlanmayı gerektirir. Monopol için bu maliyetin düşük olması gerekir. Çünkü monopolden beklenen gayrisafi kâr artışı bu maliyetlerin üzerinde olmalıdır. Monopolleşme maliyetleri birçok firmanın birleşmesi veya birçok üyeli kartelin oluşmasında açık bir şekilde belirlenebilir. Monopolleşme maliyetleri; yasa koyucuları ve parlamenterler için lobi oluşturulması maliyetleri, yine monopolleşme için kamuoyu kampanyaları maliyetleri gibi şekillerde ortaya çıkar. Örneğin, yasaklayıcı kotalarla, yüksek tarifelerle ikame malları ithalatının sınırlandırılması ve/veya durdurulması sağlanabilir, yine vatanseverlik kampanyaları ile ithalat sınırlandırılabilir.
Endüstriye Girişlerin Az Olması Monopolleşmeyi uyaran diğer bir neden ise ilgili endüstriye girişlerin düşük düzeyde olmasıdır. Bu ikame mallarının arz esnekliğinin düşük olması ile de ilişkilidir. Çünkü monopol mala yakın ikame mallarının varlığı ve endüstriye fazlaca girişler monopolleşmeyi önemli ölçüde engeller.
Farklılaştırılmış Mal Piyasaları Oluşabilmesi Bir mal için toplam talep iki ya da daha çok farklı talep esneklikleri olan ayrık piyasalara bölünebilir. Marjinalde (Limitte) her bir tüketiciyi toplumun geri kalanından ayırmak olasıdır. Bu durum fiyat farklılaştırmasını teşvik eder. Böylece her bir çıktı düzeyinde daha yüksek hasıla sağlanır. Genelde en sık kullanılan fiyat farklılaştırması farklı mal miktarına göre farklı fiyat uygulamasıdır.
Girdi Alımında İhtisaslaşmak Bir endüstri yukarı doğru eğimli arz eğrisi olan girdiyi satın alabilir. Örneğin alüminyum, çelik, petrol ve bazı kimyasal endüstrilerde olduğu gibi. Firmalar tek alıcı gibi davranarak bir endüstrideki monopolcü kârını yükseltebilirler. Hatta üretim faktörünün satıldığı farklı piyasalarla farklı şekillerde ilgilenebilir ve piyasaları bölme işlemini uygulayabilir. Böylelikle belli bir miktarda faktör satın alınmasının maliyetini düşürerek kârı yükseltebilir.
Değerli Bir Malın Düşük Maliyetle Üretilmesi Bazen çok uzun bir süreci gerektirse de monopole ulaşmak yeterli değildir. Amaç çok kârlı monopolleşmeye ulaşmaktır. Yani ürünün maliyetine kıyasla yüksek bir fiyat bulmaktır. Diğer bir ifadeyle üretim ve pazarlama maliyeti monopolleşme maliyetine ilave olarak düşük olmalıdır. Eğer ilgili mala ilişkin talep yüksek ise bu mümkün olabilmektedir. Yine firma ölçeği de büyük ise girişlerde önlenebilir. Dolayısıyla monopolleşme daha kolay sağlanır. Örneğin; tuz, likör üretimi gibi.
Az Bir Masrafla Rakiplere Yüksek Maliyet Yükleyebilme Eğer bir monopol az bir masrafla endüstriye girecek olan firmalar üzerine yüksek bir maliyet yükleyebiliyorsa veya kartelde kartel ortaklık anlaşması kuralları dışına çıkacak firmalara yüksek bir maliyet yüklenebiliyorsa monopolleşme avantajlı olur. Tabi ki yükletilecek olan maliyetin endüstriye girme eğiliminde olan firmanın ve/veya kartele aykırı davranacak firmaların sağlayacağı kârdan yüksek olması gerekir.
Üretimde Standartlaşma Standartlaştırılmış ürünler sayesinde karteldeki firmalardan anlaşmalara aykırı davrananlar kolaylıkla tespit edilir. Yine standarda uymayan üretimler gerçekleştirilemez, yasal engeller konulabilir. Dolayısıyla monopolleşme teşvik edilir.
Monopolleşmeyi Teşvik Eden Diğer Nedenler Bunlar içerisinde doğal nedenlerden dolayı yani bir ham madde kaynağına tek bir firmanın sahip olması, yine tek bir firmanın yüksek bilgi ile donatılmış olması nedeniyle monopolleşme oluşabilir. Gerek yasal gerekse akdi nedenlerle de monopolleşme gerçekleşir. Örneğin, kamu tekelleri veya buluşlar sonucu monopolleşme gibi. Bir başka nedende psikolojik olabilir; örneğin, çok iyi bir reklam organizasyonuyla üretilen malın en iyisi olduğu tüketiciye kabul ettirilerek monopolleşme gerçekleşebilir.
Monopolcü Firmanın Çıktı Kararı
Monopolcünün kârını maksimize ettiği üretim düzeyi: Marjinal hasılatın marjinal maliyetine eşit olduğu üretim düzeyidir.
Göz Kararı veya Pratik Fiyatlama
Kuramda çıktı miktarının ve fiyat düzeyinin belirlenmesinde firma marjinal maliyetini marjinal hasılata eşitleyerek sonuca ulaşmaktadır. Monopolcünün talep esnekliği düşük ise fiyat marjinal maliyetin çok üzerinde olacaktır. Talep esnekliği büyük ise fiyat marjinal maliyete yakınlaşacaktır, yani markup oranı düşük olacaktır.
Monopolcü Gücün Ölçülmesi
Pür anlamda bir monopolle karşılaşmak oldukça zordur. Ancak birkaç firmanın bulunduğu bir piyasada firmaların fiyatlarını MC üzerinde belirlemeleri onlarda monopolcü gücün var olduğunu açıklar. Firmanın talep eğrisi ile ilgili bilgiler verirken markup oranı ne kadar yüksek ise monopolcü gücü o derece yüksektir.
Monopolcü Rekabet Piyasası
Rekabetçi piyasada olduğu gibi bu piyasada da firma sayısı fazladır, piyasaya girişler sınırlandırılmamıştır. Ancak rekabetçi piyasadan farklı olarak ürün farklılaştırılmıştır, her firma bir markayı satmaktadır ya da ürünün farklı kalitedeki bir çeşidini arz etmektedir. Firmanın monopolcü gücü kendi ürününü diğer firmalardan farklılaştırma başarısına bağlıdır. Örneğin, diş macunu endüstrisi, deterjan endüstrisi ve alkolsüz içecekler endüstrileri monopolcü rekabet piyasasına örnek oluştururlar. Birçok endüstrilerde firmaların ürettiği ürünler farklılaştırılmıştır. Çeşitli nedenlerle tüketiciler her bir firmanın ürettiği bir markayı diğerinden farklı olarak algılarlar. Örneğin, İpana diş macunu Colgate, Signal ve Crest gibi diğer diş macunlarından farklıdır. Bu farklılık kısmen tat, kısmen devamlılık ve kısmen de şöhretinden dolayı tüketicinin zihninde oluşur. Doğru ya da yanlış İpana’nın daha iyi diş çürümelerini önlediği gerekçesi ile bazı tüketiciler İpana için daha yüksek fiyat ödemeyi kabul edebilirler
Monopolcü Rekabet Piyasasının Oluşumu
Bir monopolcü rekabet piyasasının iki kilit özelliği vardır; ilki firmalar farklılaştırılmış ürünün satışı konusunda rekabet içindedirler. Bu ürünler birbirinin tam ikamesi olmasa bile birbirleriyle yüksek derecede ikame edilebilirler. Yani bu mallar arasında çapraz talep esnekliği pozitif ve yüksek değer alır. İkinci özellik piyasaya giriş ve çıkışlar serbesttir. Yani yeni firmalar kendi markaları ile bu piyasaya kolayca girebilirler, yine piyasadaki mevcut firmalar kârlılık konusunda tatminkar değillerse kolayca piyasadan ayrılırlar.
Monopolcü Rekabet Piyasasında Denge
Monopolcü piyasada olduğu gibi, monopolcü rekabet piyasasında da firmalar aşağı doğru eğimli talep eğrileri ile karşı karşıyadırlar, bu yüzden monopolcü güce sahip oldukları söylenebilir. Ancak bu durum firmaların büyük kârlar elde edecekleri anlamına gelmemelidir. Öte yandan monopolistik rekabet nedeniyle piyasadaki kâr potansiyeli yeni firmaları piyasaya çekerek kârların sıfıra yaklaşmasına yol açar.
Monopolcü Rekabet ve Ekonomik Etkinlik
Tam rekabet piyasasının arzu edilmesinin nedeni ekonomik açıdan etkinliğin sağlanmasındandır. Dışsallıklar bulunmadığı sürece ve piyasanın işleyişine hiçbir şey engel değilse, toplam üretici ve tüketici artığı olabildiğince büyüktür. Monopolcü rekabet piyasası ise bazı yönlerden rekabet piyasasına benzer ancak rekabetçi piyasa yapısı etkinliğine sahip değildir. Bu durumu görebilmek için her iki piyasada uzun dönem endüstri dengelerini karşılaştıralım. Monopolcü rekabet endüstride etkinsizliğin iki kaynağı görülebilir. İlki monopolcü rekabetin var olduğu endüstride fiyat marjinal maliyetin üzerindedir. Bunun anlamı ilave çıktı birimin tüketicilere maliyeti üretim maliyetinin üzerindedir. Bu yüzden refahta bir kayıp söz konusudur. İkinci olarak monopolcü rekabet endüstride firma aşırı kapasite altında işlevlerini yürütür.. Her iki piyasada da yeni firmaların serbest girişleri kârların sıfır olmasını sağlar. Tam rekabet piyasada her bir firma yatay bir talep eğrisi ile karşı karşıya olduğundan sıfır kâr düzeyine ortalama maliyetin minimum düzeyinde ulaşılır. Buna karsın monopolcü rekabet piyasada talep eğrisi aşağı doğru eğimli olduğu için, “sıfır kâr” noktasına ortalama maliyetin minimuma ulaşmasından önce ulaşılır. Bu aşırı kapasite durumu etkinsizlik demektir, çünkü daha az firma olsaydı ortalama maliyet düşürülebilirdi. Bu etkinsizlikler tüketici refahında azalmaya yol açar. Bu yüzden monopolcü rekabet piyasası sosyal açıdan arzu edilmeyen bir piyasa mıdır, müdahale edilmeli midir soruları ortaya çıkmaktadır. Sorulara verilecek yanıtlar iki nedenden dolayı hayır olabilir. Bunlar; monopolcü rekabet piyasada monopolcü güç zayıftır. Genelde yeterli sayıda firma birbirini ikame eden markalarla rekabet ederler, dolayısıyla tek basına hiçbir firma monopolcü gücü elinde bulundurmamaktadır. Monopolcü gücün oluşturduğu “artıklardaki kayıp alan” (deadweight loss) daha küçüktür. Yine firmaların talep eğrileri oldukça esnek olduğundan aşırı kapasite durumu da küçük olacaktır. Öte yandan etkinsizlik monopolcü rekabet endüstrinin sunduğu, ürün farklılaştırmasının sağladığı fayda ile dengelenmektedir. Çünkü tüketiciler birbirleriyle rekabet hâlinde olan ürünler ve markalar arasında seçim yapmaktadırlar. Ürün farklılaştırmasında sağlanan fayda aşağı doğru eğimli talep eğrisinin yarattığı etkinsizliği önemli ölçüde dengelemektedir.