ŞEHİRCİLİK - Ünite 3: Şehir Planlaması Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 3: Şehir Planlaması

Giriş

Şehirleşme oldukça eski zamanlardan gelen ve gelişen bir olgudur. Üretimde meydana gelen değişimler ve endüstrileşme kentleşmeyi hızlandıran unsurlardır. Şehirlerin belirgin özelliği kırsal alanlara göre nüfus ve yapılaşma yoğunluğudur. Bu yoğunluk içinde insanların rahat yaşamaları, günlük işlerini yerine getirmeleri için şehir ölçeğinde ve her birimi kapsayan organizasyona şehir planlaması denir.

Şehir Planlaması

Sürekli gelişme içinde olan, toplumun gereksinimlerinin karşılandığı, az insanın tarımla uğraştığı, köylere göre nüfusun yoğun olduğu, küçük komşuluk birimlerinden oluşan yerleşim yerlerine kent denir. Kent planlamasıyla kentteki yaşam kalitesinin arttırılması hedeflenir. Kent planlaması, hukuki yasal düzenlemelerle mevzuatlara uygun olarak kent düzeyinde planlama yapılmasıdır. Kentlileşme toplumsal değişme süreci, uyum ilişkisi ve fiziksel yerleşme sürecidir. Kentlileşme kente göçle başlayan nüfus dinamiğinin kenti belli yerlerinde kararlılık kazanmasına kadar süre gelen aşamadır. Şehircilik bölge planlamasıyla ilgili olarak fiziksel, ekonomik, sosyal, teknik, tarihsel, finansal, hukuki ve estetik koşullar arasında en ideal veya en uygun düzeni arayan bir bilim dalıdır.

Kent planlamasında iki yaklaşım vardır:

  • Klasik yaklaşımlar ve
  • Modern yaklaşımlar.

Şehir Planlamasına Klasik Yaklaşımlar: Tarımsal Tarihte bilinen ilk yerleşmeler cilalı taş devrinin sonlarına doğrudur. Kent niteliğindeki en eski yapılar Mezopotamya’daki Uruk, Eridu kentleridir. İlk çağ kentlerinde sokak oluşumları, avlu yapıları, bahçe planlamaları, pazar yerleri ve dini yapılar bulunmuş ve gerçek anlamda şehirleşmeden bahsedilmiştir. Klasik kent planlaması yaklaşımları dönemi 15. yüzyıldan başlayıp 20. yüzyıla kadar olan zamandır. 15 ve 16. yüzyıl Rönesans Çağı’dır. Klasik dönem eserlerinin, incelenip sorgulandığı, sistematik hale getirildiği bilim ve sanat çağıdır. Sanayi kentinin ve modern kavramların temelleri bu çağdaki dönüşümden gelmektedir. Rönesans çağında, açık alanlar, kent merkezinde kamu binaları, düzgün yol aksları, ızgara sistemi ve surları kent tasarımında esas alınan unsurlardır. Ortaçağ yapısındaki yollarla yol düzenlemesi yapılıp kent içinde koordine edilmesi dikkat çekicidir. Kentler üçüncü boyutta düşünülmesi ve biçimsel kaygı dönemin kent planlamasının özünü oluşturur. Kentlerin formalist bakışla tasarlanması yaşam kalitesine gereken önemin verilmemesine sebep olmuştur.

Şehir Planlamasına Modern Yaklaşımlar : 18. Yüzyılda Avrupa’da sanayi devrimiyle kentler teknolojiyle birlikte gelişmeye başlamıştır. Şehirlerde gelişme merkezden çevreye doğru gerçekleşmiştir. Bu tür gelişme önceleri Rönesans, Roma ve eski Yunan şehirlerinde de gerçekleştirilmiştir. Bu biçimde gelişen şehirlere veya kentlere örümcek ağı planlı kentler denilmektedir. Kent yerleşiminde varlıklı insanlar merkeze; maddi yönden daha zayıf olanlar veya kente yeni göç edenler merkezden uzak yerlere yerleşmişlerdir.

1900’lü yıllarının ortalarında uzun süreli ve kapsamlı planlama yaklaşımı egemendi. 2. Dünya savaşı sonrasından 1980’lere kadar modernlik ve ulus devlete güven ile kent planlama, ekonomik kalkınma ve sosyal ilerleme için gereken bir araç olarak görülmüştür. Geniş kapsamlı planlama yaklaşımı, planlamacının kentin bütün mekânsal ve sosyal problemlerini çözebilecek akılcı karar alma yeteneğine sahip olacağı ve doğru tahminle sorun önleyebileceği düşüncesine dayanmaktadır.

Şehir Planlamasının Evreleri

Şehir planlaması genel olarak; bilgi toplanması, planın formüle edilmesi, hazırlanan planın uygulanması ve kontrolü aşamalarından oluşur.

Bilgi Toplama Evresi: Kentleşme faaliyetleri;

  • Ekonomik,
  • Teknolojik,
  • Siyasal ve
  • Psiko-sosyal etkiler altında oluşur.

Bu dört kentleşme etmenlerini birbirinden tam anlamda ayırmak olanaklı değildir. Klasik yöntemle yapılan veri toplama hem maliyetlidir hem de zaman ve insan gerektirmektedir. Planlamada veri toplamak için kent bilgi sistemi geliştirilmiştir. Bu sistem araştırmalara temel oluşturacak veri tabanlarının rahat ve hızlı taranmasını sağlamaktadır. Planlama başarısı için kent sorunlarının doğru tespit edilmesi gerekir. Kent planlaması için yapılan araştırmalar kentin toplumsal ve teknik donanımını, ulaşım ve iletişim durumunu, belediye bütçesi, toprak iyeliği ve değerlerine ilişkin değişiklikleri izlemek, eksikleri tamamlamak, bu alandaki gelişmelere uyarak, iletişim sistemleri, bilgi bankaları kurmak zorundadır. Kısaca, veri toplama kentin her yönüyle tanımlanmasını sağlayarak kente idari, sosyal ve mekânsal anlamda gelişim sağlayacak ilk aşamayı oluşturur. Veri toplama safhasında elde edilen bilgiler; standart, tek, doğru, güncel ve kurumsal hassasiyete sahip olmalıdır.

Planın Formüle Edilmesi Hali: Plan kentsel-kırsal arazi kullanımlarının, yer seçimi, yoğunluk, yapılaşma, gibi kararların belirlenmesini, gelişme ve koruma dengesinin kurulması ve uygulamaya ilişkin temellerin belirlenmesini içermektedir.

Planın Uygulanması ve Denetimi Aşaması: Planın uygulanmasında önce tasarının gerçekliği tespit edilir. Diğer bir ifadeyle uygulanabilirliğine bakılır. Uygulama aşamasında uygulama ve denetim birlikte gerçekleştirilir.

Türkiye’de Şehir Planlaması

Tarihi Gelişimi: Bir biçimlenmesi doğal akış olmadan yönlendirilebilir fakat bu planlama olmaz. Planlamanın yapılabilmesi için ön koşullar olarak, modern teknik ve bilimsel yöntemlerle hazırlanmış bir harita ve verilerin değerlendirilmesi için kurumsal yapı gereklidir.

Türkiye’de ilk planlamayı Von Moltke İstanbul’un kent haritasıyla 1836-1839 yılları arasında gerçekleştirmiştir. Daha sonra 1839 yılında Von Vincke Ankara’nın ilk haritasını hazırlamıştır. Bu haritalar ülkemizdeki modern planlamanın ilk örnekleridir.

Planlamanın ilk imar mevzuatı 1848 tarihli Ebniye Nizamnamesi’dir. Ebniye Kanunu ise Osmanlı İmparatorluğu’nun ilk imar kanunudur.

Osmanlı İmparatorluğu’nda, özellikle İstanbul’un imarı için Şehremaneti, İntizam-ı Şehir Komisyonu, Islahat-ı Turuk komisyonu kurulmuştur.

Cumhuriyetin ilan edildiği zamanlarda, savaşta yangınlardan dolayı zarar gören yerlerin planlanması ve yolların genişletilmesi için istikamet planlarının yapılması zorunluluğu getiren kanun hazırlatılmış fakat yürürlüğe girmemiştir.

18 Haziran 1933 tarihinde çıkartılan ve belediyelerin 50 yıllık şehir planları yapmalarını sağlayan kanun 1956 yılına kadar planlamaya öncülük etmiştir.

İmar Kanuna Göre Şehir Planlaması: Türkiye’de plansız kentleşme en çok büyük kentlerde meydana gelmiştir. Kent planlamasının yasal alt yapısını ya da esasını imar mevzuatı oluşturur. Kent imar planlarının sırasıyla bölge planlarına ve ülke planlarına uyumlu olması gerekmektedir. Fiziksel planlama kararları hem yerel hem de merkezi hükümet düzeyinde onaylanabilmektedir. Planlama yetkisi, merkezi ve yerel düzeyde farklı kurumlara verilmiştir.

İmar Planlarının Amacı: İmar Arapça “umran”dan türetilmiş olup şekillendirmeyi, bayındır hale getirmeyi ifade etmektedir. İmar, mevcut bir kamusal ya da özel araziyi soyut çizgilerle (plan) kurmaca bir geleceğe yönelik olarak düzenlemeye, kararlaştırmaya yönelik bir araçtır.

Kent planlaması için temel kanun 3194 sayılı İmar Kanunu’dur ve planın aşamaları, yapımı ve onayıyla ilgili yetki ve yükümlülükleri açıklamaktadır.

Kanunun 6. maddesinde planlar, kapsadıkları alan ve amaçları açısından Bölge Planları; imar planları ise Nazım Planlar ve Uygulama planları olarak hazırlanır hükmü getirilmiştir. Yasanın 5. maddesinde Çevre Düzeni planı yer almaktadır.

Kısacası, İmar Kanunu’nda;

  • Bölge,
  • Çevre düzeni ve
  • İmar olmak üzere üç temel plandan bahsedilmektedir.

İmar planları ile yakın alan sınırları içindeki yerleşme yerleri ile yapılaşmaların ilgili mevzuat hükümleri ile sosyal ve teknik altyapı, fen, sağlık ve sürdürülebilir çevre koşullarına uygun oluşumunu sağlamak amaçlanmaktadır.

Kanun hükmüne göre imar planının amacı; “yerleşme yerleri ile bu yerlerdeki yapılaşmaların; plan, fen, sağlık ve çevre şartlarına uygun teşekkülünü sağlamak amacıyla düzenlenmiştir.” biçiminde ifade edilmiştir.

Uygulama imar planı, tasdikli mevcut haritalar üzerinde mümkünse kadastro durumu işlenmiş olarak nazım imar planı ilkelerine göre çizilen ve çeşitli bölgelerin, yapı adalarını, adaların yoğunluk ve düzenini, yolları ve uygulama için gerekli imar uygulama planlarına esas olacaktır

İmar Planlarının Yapılması ve Yürürlüğe Girmesi: Kentlerin kalabalıklaşmasına uygun olarak yerleşim yerlerinin arttırılamaması, kentlilerin yerleşme seçimlerinin kontrol ve denetimini gerekli hale getirmiştir.

Planlı, öngörülebilir, kontrollü bir kentleşmenin gerçekleştirilebilmesi için toprak kullanım kararlarının yasal esaslara dayanan plan çerçevesinde olması gerekmektedir.

İmar planlaması; bir kentin fiziksel ve coğrafi, toplumsal ve ekonomik niteliklerinin kenti çevreleyen tüm şartlarla birlikte tespit edilerek, bunların gelecekteki yönelimlerine ilişkin öngörüde bulunma ve kentsel hizmetleri bu tahmine göre hayata geçirme eylemi biçiminde tanımlanabilir.

İmar Kanunu’nda nüfusu 10000’i geçen yerlerin imar planlarının oluşturulmasının zorunlu olduğu belirtilmiştir. Nüfusu 10000 den az olan yerlerde imar planlaması yapılması zorunlu değildir. Bu yerlerde Plansız Alanlar Tip Yönetmeliği uygulanır.

İmar mevzuatı, toprak kullanımını hukuki esaslara dayandıran planların uygulamasından önce bilenmesi gereken hukuki veriler olarak tanımlanabilir.

İmar planları, kamu yararı için oluşturulurlar ve dolayısıyla kamu düzenini koruyan kanunlarla yerleşim yerlerinin meydana getirilmesi hedeflenir.

İmar Planlarında Değişiklik Yapılması: Planlarda değişiklik yapılması temel kural değildir. Planlarda değişiklik yapılmasına, ihtiyacın doğduğu zorunlu hallerde ve kamu yararının gerekli olduğu durumlarda başvurulması gerekir. İmar planlarını, idarenin düzenleyici işlemler üzerindeki yetkisinden hareketle imar planlarını her zaman değiştirip, yerine yenilerini getireceğini düşünmek, imar planlarının kendine özgü düzenleme alanı için istikrarlı olmayan duruma neden olabilir. Çünkü imar planları teknik niteliklere de sahiptir.

İmar kanuna göre, plan yapılmasında uygulanan yöntemlerin bu planın değiştirilmesi sürecinde uygulanacağı belirtilmiştir.

Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmelik’te imar planı; değişikliği planın sürekliliğini, bütünlüğünü, teknik ve sosyal donatı dengesini bozmayacak nitelikte, bilimsel, nesnel ve teknik gerekçelere dayanan, kamu yararının zorunlu kılması halinde yapılan plan düzenlemeleridir, biçiminde tanımlanmıştır.

Buna göre plan değişikliği yeni bir plan değildir, mevcut planının temelini bozmayan ve kamu yararı gereği plana eklenen değişiklikler olarak düşünülebilir.

Aynı yönetmelikte, imar planı değişikliğinde dikkat edilmesi gereken konular belirtilmiştir. Buna göre, imar planlarındaki sosyal ve teknik alt yapı alanlarının kaldırılması, küçültülmesi veya yerinin değiştirilmesine ilişkin değişiklikler zorunlu olmadıkça yapılamaz.