SENDİKACILIK - Ünite 1: Sendikacılığın Kavramsal Çerçevesi Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 1: Sendikacılığın Kavramsal Çerçevesi

Sendika Kavramı

Bugünkü anlamını 1839 yılında kazanan “sendika” kavramı ilk defa İngiltere’de bir şehir veya bölgede işçilerin genel çıkarlarını korumak için kalfalar arasında kurulup geliştirilen dostluk örgütlerinin ortak eylemlerini anlatmak için kullanılmıştır. Sendika kavramı İngiltere, ABD, Almanya gibi bazı ülkelerde yalnızca işçi örgütlerini ifade etmekte, işveren örgütleri içinse farklı bir terim kullanılmaktadır. Ancak Fransa ve Türkiye gibi bazı ülkelerde de sendika kavramıyla hem işçi hem de işveren örgütleri anlatılmaktadır.

Sanayi Devrimi öncesinde zanaat hayatı ile birlikte üretim ve çalışma ilişkilerini düzenleyen usta, kalfa ve çırakların bir arada bulundukları, çıkar farklılıkları yerine çıkar işbirliğine dayanan bir yapıya sahip olan, çalışanların üretimin her aşamasında yer aldığı loncalar, sendikalardan farklılaşan bir örgütlenmedir. Loncalar, Ortaçağ’da büyük bir etkinliği olan ve zanaatkarların çalışmalarını düzenleyen kuralları ile zanaatkarların mesleki üst kuruluşları niteliğindedir.

Lonca; İtalyanca’da hücre ve oda anlamına gelen “loggia” kelimesinden türeyen ve Sanayi Devrimi’nden önce bir meslek örgütlenmesi olarak aynı bölgede yaşayan ve belirli bir mesleğe mensup çırak, kalfa ve ustaların üye olmak zorunda oldukları meslek organizasyonlarıdır.

Sendikaları değişik şekillerde tanımlamak mümkündür. Sidney ve Beatrice Webb “Sendikacılık Tarihi” eserinde sendikayı, istihdam koşullarını korumak veya geliştirmek amacıyla işçilerin kurdukları sürekli bir birlik olarak tanımlamıştır. Ancak çok genel bir tanımlama ile sendika, “işçi sınıfının ekonomik ve toplumsal alanlardaki hak ve çıkarlarını savunan, yaşam ve çalışma koşullarını geliştirmeyi amaçlayan mesleki örgüt”tür.

Sendikaların diğer örgütlerden ayrılan üç önemli noktası vardır:

  • Üyelerinin özelliği (yapısı)
  • Üyelerinin amaçları
  • Bu amaçları gerçekleştirmek için kullandıkları araçlar

Sendikalar, işçilerin işverenler karşısında her zaman daha güçsüz bir konumda bulunması gerçeğinin ortaya çıkardığı birer savunma örgütüdür.

Kapsadıkları sosyal grubun genişliği ve bu grubun ekonomik açıdan zayıflığı işçi sendikalarını ön plana çıkarmakta; bu nedenle sendika denildiği zaman genellikle işçi örgütü akla gelmektedir. Ancak bu örgütlerle sendikalar arasında önemli farklılıklar bulunmaktadır. Sendikalarla diğer örgütler arasındaki farklılıkları şu şekilde açıklamak mümkündür:

  • Sendikalar ve dernekler: Dernekler, kanuna ve ahlaka aykırı olmamak ve kar amacı gütmemek kaydıyla herhangi bir amaçla kurulabilmektedir. Oysa sendikaların temel amacı, çalışanların ekonomik ve sosyal yönden hak ve çıkarını korumak ve geliştirmektir.
  • Sendikalar ve ticari şirketler: Ticari şirketler kar elde etmek ve ticari kazanç sağlamak amacıyla kurulmaktadır. Oysa sendikaların böyle bir ticari amacı bulunmamaktadır.
  • Sendikalar ve kooperatifler: Sendikalarla kooperatifler arasındaki en önemli ortak nokta, her iki örgütün de kendi kendine yardım örgütü olmasıdır. Ancak kooperatifler kıt kaynaklarla maksimum ekonomik fayda sağlayabilme amacı taşıyan bir ekonomik yardımlaşma ve dayanışma hareketi iken, sendikalar üyelerinin birlikten kaynaklanan ve birlikte hareket etme iradesinden güç alan mücadelesini organize etme hareketidir.
  • Sendikalar ve mesleki birlikler: Meslek odaları kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşlarıdır. Yalnızca belirli bir mesleğe mensup olanların üye olabildiği meslek odaları, meslek mensuplarının ortak çıkarlarını koruma amacıyla faaliyet göstermektedir. Ancak sendikaların üyelerin arasındaki ilişkileri düzenlemek ve meslek esaslarını belirlemek gibi herhangi bir temel işlevi bulunmamaktadır.

Sendikalar üç temel haktan oluşan bir sacayağının üzerine oturmaktadır:

  • Örgütlenme hakkı
  • Toplu pazarlık hakkı
  • Grev hakkı

Sendikaların Ortaya Çıkışı

Sendikalar II. Dünya Savaşı’nın sonundan itibaren etkinlik ve güç kazanmaya başlamışsa da sendikaların ilk ortaya çıkışları ve işçileri temsil etme gücüne sahip sosyal bir taraf olma mücadelesi vermeye başlamaları 19. Yüzyılın son yarısına kadar uzanmaktadır.

Üyelerinin ekonomik ve sosyal durumunu devamlı olarak iyileştirmeyi kendisine amaç edinmiş mesleksel kuruluşlar olarak sendikalar, günümüzün en önemli baskı gruplarından biridir.

Sendikalar, Sanayi Devrimi’nin ve sanayileşmenin yarattığı sorunlar karşısında oluşan işçi hareketinin en önemli kanadını oluşturmuştur. Sayıları hızla çoğalan ve büyüyen fabrikalarda çalışan ve tek geçim kaynağı ücret olan işçiler arasında, çalışma hayatının bu ağır ve olumsuz koşullarını paylaşmaktan kaynaklanan meslek bilinci kısa sürede güçlenmiş ve sıkı bir dayanışmaya dönüşmüştür.

İlk dayanışma örnekleri ve tepkiler, özellikle nitelikli işgücünü oluşturan Sanayi Devrimi öncesinde zanaat veya mesleği bulunan işgücü arasında oluşmuş; belirli meslek ve zanaat sahipleri, birbiriyle rekabet etmek yerine birlikte hareket etmeye başlamıştır.

Sanayi devrimiyle başlayan luddist hareket, çorap örme alanında baş gösteren bunalım sonrasında, ilk kez çorap örücüleri arasında yaygınlaşmıştır. 1830 yılındaki Paris ayaklanması, 1831 ve 1834 yıllarında Fransa’nın Lyon kentinde yaşanan ipek dokumacılarının isyanı, 1844 yılında Almanya’da Slezya eyaletinde yaşanan keten dokumacılarının ayaklanmaları bu şiddet eylemlerine ve hatta çatışmalara verilecek örneklerden birkaçıdır.

Ludizm: Sanayi Devrimi ile birlikte makinelerin hızla işçilerin yerine ikame edilmesi üzerine işçilerin gerçekleştirdiği makineleri kırma eylemidir.

Sendikacılık hareketi, ücretlilik düzeninin temelinde yatan Sanayi Devrimi’nin ve kapitalizmin ilk olarak varlık gösterdiği İngiltere’de ortaya çıkmıştır. İlk işçi örgütü 1792 yılın kurulan “Londra Yazışma Derneği” adını taşıyan dernektir.

Örgütlenmenin önündeki yasaklara rağmen, özellikle vasıflı işçiler arasındaki örgütlenmeler devam etmiş ve bunun üzerine 1824 yılında İngiltere’de sendikaların yasal örgütler olarak kurulmalarına imkan tanıyan kanun çıkarılmıştır. İşçi sendikaları ABD’de 1842, Almanya’da 1869 ve Fransa’da ise 1884 yıllarında yasal olarak tanınmıştır. Kısacası sendikalar örgütlenmeden önce bir hareket olarak ortaya çıkmış; çalışma koşullarına bir tepki olarak işçiler arasında başlayan bu hareket, toplumdaki siyasal oluşumlarla birleşerek Batı Avrupa toplumlarının siyasal ve toplumsal örgütlenmesinde büyük rol oynamıştır.

Günümüzde sendikalar, üye sayılarının çokluğu ve büyük rakamlara varan malvarlıklarıyla, toplu pazarlık ve grev yetkileriyle ekonomik, sosyal ve siyasal düzeni etkileyen güçler olarak toplum hayatına ağırlıklarını koymakta ve güçleri oranında etkili olmaktadır.

Sendikaların Özellikleri

Sendikalar arasında yapı ve anlayış farklılıklarının bulunmasına rağmen, sendikaların evrensel temelde bazı ortak özellikleri vardır. Bu özellikleri şu şekilde sıralamak mümkündür:

  • Sendikalar mücadele örgütleridir.
  • Sendikalar meslek örgütleridir.
  • Sendikalar sınıf örgütleridir.
  • Sendikalar demokratik örgütler.
  • Sendikalar kitle örgütleridir.
  • Sendikalar, çalışma hayatında ve ekonomik ilişkilerde barışı ve istikrarı sağlayan örgütlerdir.
  • Sendikalar, adil ve hakça bir gelir dağılımını sağlayan örgütlerdir.

Sendikaların İşlevleri

Sendikaların işlevlerini altı başlık altında toplamak mümkündür:

  • Güç
  • Ekonomik düzenleme
  • İş düzenlemesi
  • Sosyal değişim
  • Üyelik hizmetleri
  • Kişisel tatmin

Sendikalar işçiler açısından gücün en önemli aracıdır. Çünkü kendilerini temsil eden bir örgüt olmadan işçilerin bireysel olarak gücü, işveren tarafı karşısında son derece azdır. Güç, sendikanın gizli bir işlevidir. Çünkü sendikalar, ancak diğer işlevlerini kullanırken gücü ortaya çıkmaktadır.

Sendikaların benimsedikleri ideolojiler ne olursa olsun, amaçlarının başında üyelerinin ekonomik çıkarlarını korumak gelmektedir. Sendikalar ya dar kapsamlı olarak üyeleri adına ya da daha geniş kapsamlı olarak işçi sınıfı adına işyerindeki üretimden veya ulusal üretimden, çalışanların hakça ve adil bir pay almalarını istemektedir. Bu amaçlarını ise, özellikle toplu pazarlık ve siyasi lobi faaliyetleri ile gerçekleştirmeye çalışmaktadır.

Sendikalar, temsilcileri oldukları işçilerin çalışma koşullarının belirlenmesinde işverenin tek taraflı düzenleme yetkisinin kendileriyle paylaşılmasını istemektedir. Sendikalar özellikle toplu pazarlıklar vasıtasıyla işverenle birlikte kural yapma mekanizmasını işleterek hem üyelerini zorlayıcı ve tek taraflı yönetim eylemlerine karşı korumakta hem de üyelerinin çalıştıkları işletmelerde karar alma süreçlerinde yer almalarını sağlamaktadır.

Sendikalar, üyelerinin taleplerinin ve siyasi ideolojilerinin bir temsilcisi olarak toplumu, üyelerin beklentileri ve görüşleri doğrultusunda değiştirmeye çalışır. Sendikalar sosyal değişim işlevinin gerçekleştirirken, aslında siyasi bir rol üstlenmektedir. Örneğin; Fransa, İtalya ve Belçika’da siyasi platformdaki parçalanmışlığa paralel bir şekilde, sendikalar da dini ve siyasi görüş farklılıklarına göre bölünmüş bir yapı sergilemekte ve siyasi partilerin endüstriyel bir kanadı olarak kabul edilmektedir.

Sosyal refah devleti kavramı gelişmeden önce sendikaların, üyelerine karşılıklılık esasına dayanan çeşitli yardımlarda bulunmaları, en önemli işlevlerinden birini oluşturmaktadır. Bu yardımlar, yalnızca greve katılan üyelerin ücret kayıplarını karşılamaya yönelik yardımlardan oluşmamaktadır. Sendikalar aynı zamanda üyelerine işsizlik, hastalık, sakatlık ve ölüm hallerinde de yardım sağlamaktadır.

Üyeler, sendika yönetiminde veya toplu pazarlık sisteminin içinde yer alarak, karar alma süreçlerinde söz sahibi olmakta ve böylelikle kişisel tatmin düzeylerini arttırmaktadır.

Sendika Hakkı ve Sendika Güvenliği

Ulusal mevzuatlarda ve uluslararası sözleşmelerde düzenlenen sendika hakkı, bireylerin sendikal özgürlüklerini, sendikaların varlıklarını ve faaliyetlerini güvence altına almaktadır.

Sendika hakkı ile işçilerin ve işverenlerin sendika kurabilme, sendikaya girme, girmeme, sendikadan çıkma gibi bireysel sendika özgürlüklerinin yanı sıra sendikaların kendilerine özgü faaliyetlerinin güvence altına alındığı kolektif (toplu) sendika özgürlükleri de ifade edilmektedir.

Bireysel sendika özgürlüğü de olumlu ve olumsuz sendika özgürlüğü olmak üzere iki şekilde değerlendirilmektedir. Olumlu sendika özgürlüğü; kişilerin serbestçe sendika kurma, kurulmuş sendikalara üye olma, dilediği sendikayı seçebilme, sendika içi faaliyetlere katılabilme özgürlüğünü ifade ederken, olumsuz sendika özgürlüğü; kişilerin sendikalara girmeme, sendikasız kalabilme, sendikadan çıkabilme özgürlüğünü ifade etmektedir.

Bireysel sendika özgürlüğü, sendika çokluğu ilkesini de beraberinde getirmektedir. Sendika çokluğu ilkesi, bir işyerinde veya bir işkolunda birden fazla sendikanın kurulabilmesini ifade etmektedir. İşçiler kendi görüşlerine yakın bir sendikaya üye olabilecekleri gibi, eğer böyle bir sendika mevcut değilse kendi sendikalarını da kurabilme özgürlüğüne sahiptir. Sendika çokluğu; kategorik ve ideolojik çokluk olmak üzere ikiye ayrılmaktadır.

  • Kategorik sendika çokluğu, meslekleri veya işkolları ayrı olan işçilerin farklı sendikalarda toplanmasıyla meydana gelmektedir. Bu sendikaların bağlı oldukları üst kuruluşlar da buna göre ayrılmaktadır.
  • İdeolojik sendika çokluğu ise, aynı işçi grubunu kapsayan fakat onlara farklı amaçlar ve stratejiler öneren birden fazla sendikanın bulunmasıyla oluşmaktadır.

Sendika çokluğunun karşıtı olan sendika tekliği ilkesinin kabul edilmesi durumunda ise, farklı eğilimleri ve görüşleri olan kişiler tek bir sendika çatısı altında toplanmaya zorlanacaklardır ki bu durum, sendika özgürlüğüne aykırı olduğu kadar kişi hak ve özgürlüklerine de aykırı olacaktır.

Kollektif sendika özgürlüğünün doğal bir sonucu ise sendikaların bağımsızlığı (özerkliği) ilkesidir. Sendikaların bağımsızlığı ilkesi, sendikaların işverenlere ve devlete karşı bağımsızlıklarını korumalarını ve serbestçe faaliyet gösterebilmelerini ifade etmektedir.

Sarı sendika; işverenler tarafından kurulan ve/veya faaliyetleri ve işleyişi işverenler tarafından kontrol edilen işçi sendikasıdır.

Sendika güvenliği; genellikle toplu iş sözleşmelerinde konulan hükümlerle ve daha çok Anglo-Sakson kökenli ülkelerde, sendikayı korumaya ve güçlendirmeye yönelik güvenceleri ifade eden, bir sendikanın varlığına işverenlerden, sendikasız işçilerden ve diğer sendikalardan yönelen tehlikelere ve işverenlerin sendikalı işçiler aleyhine ayrımcı eylemlerine karşı her çeşit önlemi kapsamaktadır.

Toplu iş sözleşmelerinde yer alan sendika güvenliği uygulamalarının ortak paydası, sözleşmenin uygulandığı işyerinde çalışan işçiler için sendika üyeliğinin bir istihdam koşuşu haline gelmesidir.

Sendikaya üyeliğin bir istihdam koşulu olarak arandığı başlıca sendika güvenliği türleri;

  • Kapalı işyeri
  • Sendikalı işyeri
  • Sendika üyeliğini muhafaza etme

koşullarıdır.

Kapalı iş yeri koşulunun kabul edildiği bir işyerinde, işçiler işe başlamadan önce o işyerinde uygulanmakta olan toplu iş sözleşmesine taraf sendikaya üye olmak ve üyeliklerini devam ettirmek zorundadır. ABD’de 1947 yılında çıkarılan Taft-Hartley Kanunu ile uygulamadan kaldırılan kapalı işyeri uygulaması, İngiltere’de de 1990 yılında çıkarılan İstihdam Kanunu ile birlikte kanun dışı olarak kabul edilmiştir.

Yapılan toplu iş sözleşmesiyle kabul edilen sendikalı işyeri koşulunun uygulandığı bir işyerinde, işçiler işe girdikten sonra belirli bir sürede toplu iş sözleşmesine taraf olan sendikaya üye olmak ve çalıştığı süre boyunca üyeliğini korumak zorundadır.

ABD’de görülen bir sendika güvenliği türü olan sendika üyeliğini muhafaza etme koşulu, kapalı işyeri ve sendikalı işyeri koşuluna göre daha yumuşak bir sendika güvenliği türüdür. Sendika üyeliğini muhafaza etme koşulu, hiçbir işçi için bir istihdam koşulu olarak sendikaya katılma zorunluluğu getirmeyen, fakat sendikaya gönüllü olarak katılanlara, işlerini koruyabilmeleri için, toplu iş sözleşmesi süresince üyeliklerini koruma zorunluluğu getiren bir koşuldur. Bir başka ifade ile sendika üyeliğini muhafaza etme koşulunun kabul edildiği bir işyerinde, işçiler işe görmeden önce veya işe girdikten sonra toplu iş sözleşmesine taraf olan sendikaya üye olmak zorunda değildir.

Finansal sendika güvenliği türleri, işçilerin çalışma hakkını önemli ölçüde kısıtlayan zorunlu sendikacılık şeklindeki sendika güvenliği türlerine göre daha yumuşak ve ılımlı bir takım düzenlemeler getirmektedir. Çünkü finansal sendika güvenliği türlerinde, sendika üyeliği bir istihdam koşulu olarak aranmamakta ve bireysel sendika özgürlüğünü kısıtlayıcı düzenlemeler yer almamaktadır.

Dayanışma aidatlı işyeri koşulu; toplu iş sözleşmesinin uygulandığı işyerinde çalışan ve sözleşmeye taraf olan sendikaya üye olmayan tüm işçilerin üyelik aidatına eşit bir tutarı (dayanışma aidatı), istihdama devam etme koşulu olarak ödemeleri zorunluluğunu getiren finansal sendika güvenliği türüdür.

Dayanışma aidatlı işyeri koşulunda sendikaya üye olmayan işçiler, bir pazarlık ünitesi olan sendikanın sunduğu hizmetlerin karşılığında, istihdama devam etme koşulu olarak sendikaya yalnızca bir aidat ödemek zorundadır.

Kaynakta kesme yöntemi; sendika üyelik aidatlarının ve bazen de üyeliğe giriş aidatlarının, cezaların ve diğer bazı ödentilerin işçi ücretlerinden işveren tarafından kesilerek sendikaya düzenli olarak ve doğrudan gönderilmesini öngören finansal sendika güvenliği türüdür.

Sendika güvenliğinin endüstri ilişkileri sistemine olan etkileri aşağıda belirtilmiştir:

Olumlu etkileri şunlardır:

  • İşçi ve işveren arasındaki güç dengesini sağlamaktadır. Bu önlemlerle işçiler, işveren tarafından dikte edilen kararlara meydan okuyabilecekleri bir organizasyon oluşturarak kendi kollektif sendika özgürlüklerinden fedakarlıklarda bulunmaktadır.
  • Sendikaların ayrım yapmadan tüm işçilere hizmet etmesini ve bu hizmetlerin maliyetlerinin de tüm işçiler tarafından karşılanmasını sağlamaktadır.
  • Sendikaların üye tabanını sağlamlaştırmakta ve finansal yapılarını güçlendirerek güvence altına almaktadır.
  • Sendika üyesi olan ve olmayan işçiler arasında uyuşmazlığın çıkmasını önleyerek endüstri ilişkileri sisteminde istikrarı sağlamaktadır.
  • Sendika yöneticileri örgütlenmemiş işgücünü örgütlemek ve örgütlü işgücünü de muhafaza etmek için harcadıkları zamanı, daha etkin ve yapıcı bir şekilde kullanabilmektedir.

Olumsuz etkileri ise şunlardır:

  • Zorunlu sendikacılık, sendika liderlerine çok fazla güç sağlamakta; aidatlar düzenli bir şekilde toplandığı için liderler, işçilerin desteğini almak ve sürdürmek zorunluluğunu hissetmemektedir. Dolayısıyla sendika içi demokrasi zaafa uğramaktadır.
  • Özellikle kapalı işyeri koşuluyla işverenin işe alma, yerleştirme ve çıkarma hakkı önemli ölçüde sınırlanmakta ve işletmenin verimliliği olumsuz yönde etkilenmektedir.
  • Sendika güvenliği önlemleri sendikanın gücünü arttırıcı bir uygulama olarak görülse de, bu güç yanıltıcı olabilmektedir. Zira sendikaya gerçekten ve yürekten bağlı aktif işçileri temsil eden %60-70 düzeyindeki bir sendikalaşma oranı, sendikanın ideallerine yakın olmayan ve sendikaya yürekten bağlı olmayan işçileri temsil eden %100 düzeyindeki bir sendikalaşma oranından daha anlamlı ve önemlidir. Bu nedenle sendikalar ancak iyi ve kaliteli hizmet sunarak yeni üye kazanmalı ve mevcut üyelerini korumalıdır.
  • Zorunlu sendikacılık şeklindeki sendika güvenliği uygulamaları bireysel sendika özgürlüğüne aykırıdır.

İdeolojilerine Göre Sendika Tipleri

İşçilerin mesleki ve örgütlenme hareketleri, Sanayi Devrimi’ni yaşayan her ülkede farklı bir gelişim sürecinden geçmiştir. Bu nedenle sendikaların benimsedikleri amaçlar ve bu amaçları gerçekleştirmek için kullandıkları araçlar da ülkeden ülkeye farklılık göstermekte ve pragmatik (faydacı), reformist (evrimci) ve Marksist (devrimci) sendikacılık olmak üzere üç farklı sendika tipi ortaya çıkmaktadır.

  • Pragmatik (faydacı) sendikacılık: Yalnızca üyelerinin mesleki ve ekonomik çıkarlarını korumayı amaçlayan sendikacılık anlayışıdır.
  • Reformist (evrimci) sendikacılık: Özellikle Batı Avrupa sendikaları arasında benimsenen bu anlayış, kapitalist sistemin korunarak siyasal demokrasi, sosyal refah ve hakça bir gelir dağılımına ulaşılmasını amaçlamaktadır.
  • Marksist (devrimci) sendikacılık: Bu anlayışa göre çalışanlar için uzun vadeli çıkarların gerçekleşmesi siyasal eyleme ve örgütlenmeye bağlıysa da kısa vadeli çıkarların gerçekleşmesi için sendikalar parlamento ve siyasal iktidarlar üzerinde etkide bulunacak örgütler olarak büyük önem taşımaktadır.