SINIF YÖNETİMİ - Ünite 10: İstenmeyen Davranışların Değiştirilmesi Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 10: İstenmeyen Davranışların Değiştirilmesi

Giriş

Eğitimin genel amacı, bireyleri yaşamda, istenen davranışlar üretebilecek şekilde hazırlamaktır. Sınıfın davranış düzenini kurmanın ve yaşatmanın hem birincil amacı, hem de birincil eylemi, istenmeyen davranışların önlenmesidir. Sınıf yönetiminin “önlemsel” modeli de böyle davranılmasını gerektirir. Bu ünite, istenmeyen davranışların (yeni başlamış veya yerleşmiş) değiştirilmesi etkinliklerini içermektedir.

İstenmeyen Davranışlara Karşı Yaklaşımlar

Öğretmen, bu üç ögeyi kullanarak, istenmeyen davranışa karşı nasıl bir yaklaşım seçmesi gerektiğini kendisi belirlemelidir. İstenmeyen davranışa karşı yönelimi belirleyen yaklaşımlar üç grupta toplanabilir:

  • Öğrenci Merkezli (Karışmacı Olmayan) Yaklaşım
  • Öğretmen Merkezli (Karışmacı) Yaklaşım
  • Ortak Merkezli (Etkileşimci) Yaklaşım

Öğrenci Merkezli (Karışmacı Olmayan) Yaklaşım: Davranışı yapan öğrenci olduğuna göre, değiştirmede en çok görev de onun olmalıdır. Bu ayrıca öğrenciye “yaparak yaşayarak öğrenme” fırsatını da verir. Bu yaklaşım, davranışını değiştirmeye istekli, niyetli, davranışlarını denetleyebilen, güvenilir öğrenciler için daha uygundur. Öğretmenin rolü, ona davranışın yanlışlığını hissettirmek, doğru davranışı bulma konusunda yardımcı olmaktır.

Öğretmen Merkezli (Karışmacı) Yaklaşım: İstenmeyen davranışı yapan öğrencidir. Yapabilseydi isteneni kendisi yapardı, yapmadığına, yapamadığına göre, davranış değiştirme işi öğretmence yapılmalıdır anlayışını içerir. Davranış, gerektiğinde zorlamayı da içererek, öğretmen tarafından şekillendirilir. Bu durumda istenen davranışın sorumlusu yalnızca öğrenci değil, öğretmen ve çevredir.

Ortak Merkezli (Etkileşimci) Yaklaşım: Davranış, öğrenci ve sorun ne o, ne de bu uçta değilse, her iki uca yakın ya da her iki uçla ilgili özellikler taşıyorsa, kullanılması uygundur. Öğretmen, yetkeyi, gücü, sorumluluğu, çabayı öğrenciyle paylaşır. Bu paylaşımda tarafların payının ne olacağını yine sorunun, öğrencinin, durumun özellikleri belirler. Öğrenci, sorunu çözebilmek için öğretmen desteğine muhtaçtır. Kurallar birlikte konur, çözüm birlikte aranır, denetimde iş birliği, iş bölümü yapılır.

İstenmeyen Davranışlara Karşı Eylemler

  • Sorunu anlamak
  • Görmezden gelmek
  • Uyarmak
  • Derste değişiklik yapmak
  • Sorumluluk vermek
  • Öğrenciyle konuşmak
  • Okul yönetimi ve aile ile iş birliği yapmak

Sorunu Anlamak: Nedir, neden sorularının yanıtlanması sadece istenmeyen davranış için değil, her durumda ilk seçenek olmalıdır. Bu soruların yanıtlanması ile davranış belirlenir, tanımlanır, yorumlanır. Davranışın yorumlanması, toplanan bilgilerin çözümlenip ilişkilendirilmesiyle olur. Sorunu anlamada, aile ve okuldan da yararlanılmalıdır. Davranıştan hemen önceki durum ve olayların bilinmesi, nedenlerin ve ilişkilerin açığa çıkmasına hizmet eder. Sorunu anlama amaçlı bilgiler tek değil, çok kaynaktan toplanmalıdır. Bir öğrencinin verdiği bilgiye dayanarak, hemen sorunu anladığını zannetmek, yanlış eylemlere götürebildiği gibi, sorunu büyütüp içinden çıkılmaz hale getirebilir. Sorunla ilgili bilgiler, aileler ve okul yönetimi de devreye sokularak toplanmalıdır.

Görmezden Gelmek: Bazı durumlarda, istenmeyen davranışı gördüğünü belli etmemek ya da görüp hiçbir tepki vermemek en uygun eylem olabilir. Sorun fazla bozucu değilse, hemen olup bitmişse, davranışı yapan, öğretmenin gördüğünün ve davranışın istenmez olduğunun farkındaysa, sorun gündeme getirildiğinde yeni sorunlar üretebilecek durumdaysa, bu eylem uygulanabilir, böylece dersin bozulması da engellenir. Burada önemli olan, öğrencinin, davranışının istenmez olduğunu, görüldüğünü bilmesi, görmezden gelmeyi bir onay, kabul olarak anlamamasıdır.

Uyarmak: Daha çok, istenen davranışın henüz pekişmemiş olması, dalgınlık, alışkanlık, davranışı anlamamış olma vb. nedenleriyle oluşan istenmeyen davranışlar için kullanılabilir olmakla birlikte, diğer bazı eylemlerin önceli olarak da kullanılabilir.

Öğretmenin dikkatli olması gereken bir nokta, istenmeyen her davranışı kasıtlı ve bilinçli olarak algılamamaktır. İstenmeyen davranışa yapılacak uyarı, beklenmeden yapılmalıdır; yoksa davranış sürer ve davranışı yapan, eyleminin sakıncalı bulunmadığını, onaylandığını düşünebilir.

Bu eylem, öğretmenin sınıftan haberli bulunduğunu göstererek, diğer öğrencilerin olası istenmeyen davranışlarını önleyebilir. Uyarma, dersin akışının bozulmaması, diğerlerinin dikkatinin dağılmaması için, yalnızca davrananın görüp işitebileceği şekilde yapılmaya çalışılmalıdır. Bu özelliğin gösterilebileceği en uygun yöntem, kişiyle göz teması kurmaktır. El, yüz, baş işaretleriyle de, “davranış uygun değil” iletisi verilebilir. Öğrenciyle göz teması kurulamamışsa, işaretle uyarı gerçekleşmez. Bu durumda, öğrenciye yaklaşılarak, fiziksel yakınlık aracılığı ile göz teması sağlanmaya çalışılır. Öğretmen yaklaştığı halde öğrenci bunun farkına varamamış ya da davranışının istenmediğini anlayamamışsa, uyarının dokunma ile yapılması gerekir. Göz teması, işaret, yaklaşma ve dokunma sonucunda istenmeyen davranış son bulmamışsa, sözle uyarı yöntemi kullanılabilir. Bu yöntemin tekniklerinden birisi, soru sorma ya da söz hakkı vermedir. Sözel uyarı, zorunluluk yoksa ders dışında yapılmalıdır ki dersi olumsuz etkilemesin. Ama uyarı sınıftakilerin çoğunun henüz pekiştiremediği bir istenen davranışla ilgiliyse, sınıfta ve herkesin duyabileceği şekilde yapılır. Anlatım biçimi suçlayıcı değil, durumu ortaya koyucu, betimsel dil olmalıdır. Ses tonu yumuşak, anlayışlı olmalı, öfke ve alay anlamı taşımamalıdır. İstenmeyenin öğrenci değil, davranışı olduğu, öğrencinin, istenmeyen davranış yapmış olmasına karşın, değerli bir insan olduğu, sözcük seçimiyle, anlatım biçimiyle, ses tonuyla, beden diliyle belirtilmelidir. Sözlü uyarılar, öğretmen-öğrenci ilişkisini gerginleştirmemeli, tam tersine yumuşatıp çoğaltmalıdır. Bunun sağlanmasının bir yolu da, sözlü uyarıdan kısa bir süre sonra, onaylayıcı göz temasıyla, soru sorarak, söz hakkı vererek, uyarının ilişkiyi bozmadığını kanıtlamaktır. Sözel uyarı, homurdanma ve söylenme şeklinde olmamalı, kızgınlık içermemeli, öğrencinin duyup anlaması sağlanmalı, yakından ve gözlerine bakarak konuşulmalı, istenen davranış vurgulanmalıdır.

Derste Değişiklik Yapmak: İstenmeyen davranışlardan bir kısmı, dersten kaynaklanabilir ya da ders nedeniyle istenmeyen davranışların sayısında artış olabilir. İstenmeyen davranışla ders arasında böyle bir ilişki varsa, yapılacak en iyi eylem, derste değişiklik yapmaktır. Ders içi istenmeyen davranışları daha çok, sınıf etkinliklerine katılmayan öğrenciler üretir. Bu durumda yapılması gereken, olabildiği kadar çok öğrenciyi ders etkinliklerine katıcı bir düzenleme yapmaktır.

Sorumluluk Vermek: Sorumluluğun olmaması, büyük ölçüde, yapacağı bir işin olmaması demektir. Sorumluluk bir “zorunluluk” olduğundan, işe yönelmeyi de olumlu etkileyebilir. Öğrenciye verilen sorumlulukların kapsamlı olması gerekmez, iyi de değildir. Dersle ilgili olarak, bir aracın getirilmesi ya da hazırlanması, fişinin takılması, deney kaydı tutma gibi, ağır olmayan ve uzun zaman almayan sorumlulukların yerine getirilmesi de sıkıntısız olacaktır. Sorumluluğun, görevin, bir ceza olarak algılanmamasına dikkat edilmeli, sorumluluğun yerine getirilmesi, ödül ya da övgü ile karşılık bulmalıdır.

Öğrenciyle Konuşmak: Öğrenci, yaptığı davranışın istenmezliğinin bilincinde değilse, o davranışı alışkanlık halinde yapıyor ve yaşam çevresinde yapıldığını görüyorsa, görmezden gelme, işaret, uyarma yöntemleri yararlı olmamışsa, özellikle davranışla ilgili bilinçlenmeyi sağlamak, gerekiyorsa istenen davranışları tanıtmak, uygulama yaptırmak amaçlarıyla, onunla konuşmak denenmelidir. Konuşma, kişiyle/grupla, ders sürecinde/dışında yapılabilir. Eğer istenmeyen davranış grubun çoğunluğunca gösteriliyorsa, grupça ve ders dışında konuşulmalıdır. Çok kısa sürecek konuşmalar, ders sürecinde (ama dersin sonunda) da yapılabilir. Konuşmada, davranış kişiselleştirilmeden, yargılama yapılmadan, istenen-istenmeyen davranışın yapılmasıyapılmaması durumunda hangi olumlu-olumsuz, yararlı yararsız sonuçların ortaya çıkabileceği belirtilip örneklenerek, öğrencinin inanması sağlanmalıdır. Konuşmada yapılabileceklerden birisi de, öğrenciye, istenen davranışlar konusunda seçenekler sunmaktır. İstenen bir tek davranışı dayatmak yerine, öğrenciye çeşitli güçlük veya gereksinim derecelerinde birkaç davranış önerilebilir. Gecikme durumunda, öğrenci davranışının onaylandığını düşünebileceği için, konuşma zaman geçirilmeden, eylemin hemen ardından yapılmalıdır. Konuşma, yalnızca o istenmeyen davranış için değil, öğrencinin eylemlerinin tamamı için olmalı, istenmeyen davranışın nedeni öğrencinin öfkesi ise, öğretmen öfkesini nasıl denetleyeceği konusunu da gündeme getirmelidir.

Okul Yönetimi ve Aile ile İş Birliği Yapmak: Sorun çözmede bir yöntem de başkalarının yardım ve desteğini almaktır. Bu konuda öğretmenin yardım alacağı, çevre denen çok geniş, zengin bir ortam vardır. Aile ve okulun isteyip istemediği davranışlar farklı ise, davranışın nedeninin bilinmesi ve istenenin pekiştirilmesi gerekiyorsa, davranış denetiminin sürekliliğine gerek varsa, aile daha etkili olabilecekse, öğretmen yardım almalı, iş birliği yapmalıdır. İstenmeyen bir davranışı sonlandırmak amacıyla aileyle yapılan toplantıda; önce veli dinlenmeli, ek soru ve yöneltmelerle konuşturulup rahatlatılmalı, söylenecekleri dinlemeye hazır hale getirilmelidir.

Yaptırım Uygulamak: Burada yaptırım, istenmeyen davranışta ısrar eden öğrenciyi, istemediği durumlarla karşı karşıya getirmek anlamında kullanılmıştır. Ceza, yaptırım çeşitlerinden birisidir ve zorunlu olmadıkça kullanılmamalıdır. Bir okul, öğrencisine ceza vermek zorunda kalıyorsa, önce kendisi, nerelerde yanlış yaptığını sorgulamalıdır. Okulda bırakma, ödev verme gibi, öğrencinin yararına olan işlerin ceza olarak verilmemesi gerekir. Aksi halde öğrenci, okula gelmeyi bile ceza olarak algılayabilir.

Zor ve zevksiz işlerde görevlendirmek, ceza yerine kullanılabilir. Okulda da, okul dışında da fiziksel cezanın yeri olmamalıdır. Ceza insanı saldırgan yapar, kişi ilk fırsatta o cezayı başkasına yansıtır. Ceza insanı ikna etmez; kindar, korkak, yalancı yapar. Cezadan kurtulmak isteyen insan, yalana başvurabilir. Ama başka çare kalmamışsa, ölçülü bir cezanın yararı da olabilir.

Karşı Eylemlerin Seçimi

İstenmeyen davranışlara karşı eylemlerin seçimi, davranışın türüne, şekline, yoğunluğuna, öğrencinin, ailenin ve ortamın özelliklerine, eylemin amaçlarına, sonuçlarına, başkaları üzerindeki etkilerine göre değişir. Seçilmesi gereken ilk karşı eylem, “sorunu anlamak” olmalıdır. Diğer eylemlerden hangilerinin bunu izleyeceği de bu eyleme bağlıdır. Seçilen eylem, amaçlara tam uygun olmalıdır. Alışkanlık halinde, her eylem için cezaya yönelmek ne kadar uygunsuzsa, hemen aileyle konuşmak da yanlış sonuçlar üretebilir. İstenmeyen davranışa karşı uygun yöntem seçilmediğinde, davranışın yayılması ve pekişmesi sonucu doğabilir.

İstenmeyen öğrenci davranışlarının kaynakları ailede başlamakla birlikte, özellikle eğitim sürecinde görülenlerin ana kaynağı eğitsel uygulamalardır. Bu durumda, çoğu kez, sorunu anlama eylemini, derste değişiklik yapmak izlemelidir. Öğretmen, eğitsel düzenlemelerden kaynaklanan istenmeyen davranış için, nedeni başka yerde aramamalı, önce kendisinde, sonra okul yönetiminde aramalıdır. Bu tür davranışlar için, öğrenci ve aileyle görüşmek, işaret yöntemi, sorumluluk hatta yaptırım yöntemleri, istenen sonucu (geçici görüntüler dışında) vermeyecektir. Öğretmen, eksik veya yanlışı kendisinde ararsa, bunları bulma ve düzeltme olanağını da bulacak, böylece kendini geliştirebilecektir. Karşı eylemler içinde, toplu ceza, alaycı söz söyleme, özür dilemeye zorlama, ceza amaçlı ödev verme, ceza amaçlı okulda bırakma, bedensel ceza yer almamalıdır. Bunun yerine öğrenciye seçenekler sunulmalıdır. Bir davranış yerine, öğrencinin seçip yapabileceği en az iki davranış önerilmelidir.

Karşı Eylemlerde Gözetilmesi Gerekenler

Karşı eylemler yapılmadan önce ve yapımı sürecinde, karşı eylemlerin özellikleri, gerekçeleri, neden ve sonuçları üzerinde düşünülmelidir. Çok boyutlu bu işte, yönelinebilecek pek çok seçenek vardır. Bunların ikisi sınıf ortamının bozulmasını önlemek ve öğrenci direncini yönetmektir.

Sınıf Ortamının Bozulmasını Önlemek: Öğretmen, istenmeyen davranışları değiştirmeye çalışırken, diğer öğrencilerin istenen davranışlarını engellememeli, sınıfın iyi işleyen eğitsel ortamını bozmamalıdır. İstenmeyen davranışlara karşı eylemde bulunurken, eylemlerin özellikleri, gerekçeleri, neden ve sonuçları üzerinde düşünülmelidir.

Öğretmen, çabasını düzenden çok eğitsel etkinliklerin sürdürülmesi için harcamalıdır. Ama istenmeyen davranışları göz ardı ederse, bunlar da eğitsel etkinlikleri olumsuz etkilerler. Öğretmen, bu ikilemde dengeyi kurmalı, eğitsel etkinliklerin bozulmamasını temel kaygı olarak almakla birlikte, istenmeyen davranışlarla da uğraşmalıdır. Bunun ana yöntemi, istenmeyen davranışlarla uğraşı, istenen davranışlarını ve eğitsel etkinliklerini sürdürenlere fark ettirmeden yapabilmektir. Öğrencinin, istenmeyen davranış yapıldığını ve bunun öğretmence belirlendiğini sezmesi, olumsuz bir davranış olarak kaygı, sıkıntı, sinirlilik, rahatsızlık, işten uzaklaşma, işe isteksizlik, kendini işe verememe gibi, hem kendileri iş dışı olan hem de başka istenmeyen davranışlar üreten durumlara neden olur.

Öğrenci Direncini Yönetmek: Öğrenci, yaptığını doğru buluyorsa, kendine yarar sağlayacağını düşünüyorsa, isteneni yapmak ona zor geliyor, istemiyorsa, öğretmenin istenmeyen davranışlarına olan tepkisini her zaman isteyerek benimsemeyebilir.

Öğretmenin bu durumdaki tepkisine bir karşı direnç, ne de geri çekilme olmamalıdır. Öğretmeni amacına ulaştırabilecek aşağıdaki yaklaşımlar kullanılabilir:

  • Öğrencinin düşünmesi için kısa bir ara verme,
  • Karşı tepki nedenlerini araştırma,
  • Ortadan kaldırmaya çalışma,
  • Öğrenci zararını başka bir yararla telafi edebilme,
  • Öğrenciye; kısa dönemde karşılaşabileceği sıkıntının, ileride yarar olarak ona yardımcı olacağını anlatıp gösterebilme, onu inandırabilme,
  • Öğrencinin sevdiği, sözünü daha iyi dinlediği kişileri devreye sokabilme,
  • Öğrencinin ait olduğu grupların desteğini alabilme.

Öğrenci direnci karşısında öğretmen durumu ve olayı büyütmemeli, dramatize etmemeli, anlayışı ve gülmeceyi (alayı değil) kullanabilmelidir. Öğretmen öğrencilerle bir “kazanan-yitiren” ilişkisine girmemelidir; iyisi, her iki tarafın da kazancının olduğu durumdur. Güç ilişkisine girmek, öğretmenden memnun olmayan ama sesini çıkarmayanların da öğretmene karşı durmasına, karşı safta yer almasına neden olarak, olayı iyice çığırından çıkarabilir. Öğrenciyle, diğer öğrenciler yokken konuşmak, bu sıkıntıları uzaklaştırır.