SINIF YÖNETİMİ - Ünite 2: Sınıf Yönetiminin Ana Değişkenleri Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 2: Sınıf Yönetiminin Ana Değişkenleri

Ünite 2: Sınıf Yönetiminin Ana Değişkenleri

Giriş

Bireylerin çevresinin özellikleri ve oluşumları bireyleri etkiler. İnsanın davranışı değiştirilmek istendiğinde, öncelikle içinde yaşadığı ortamın değiştirilmesi gereklidir. Eğitim diye tanımlanan “istendik davranış”, uygun ortamlarda oluşur. Bir davranışın bilgisine sahip olan insan, onu her zaman, her yerde yapamaz, bunun için uygun çevre ve koşullar gerekir.

Sınıfın Çevresi

Kişiyi davranışa yönelten ilgi, gereksinim, beklenti, tutum, istek, güdü güçleri, büyük ölçüde çevreden kaynaklanır. Bu özellikler, öğretmenin, eğitim ve sınıf yönetimi süreçlerinde çevresini iyi tanımasını ve ondan yararlanmasını gerektiren kanıtlardır. Öğretmenin, çevre güçlerinin desteğini almak yerine, yalnızca kendi bilgisiyle ve bunun aktarımıyla yetinmesi, bireyleri “eğitilmiş insan” yapmaya yetmez.

Eğitsel çevre, bireyi etkileyen, ondan etkilenen çevredir. Bu etkiyi sağlıyorsa, önündeki kitap ya da uzak bir galaksideki yıldız, onun eğitsel çevresinin bir ögesi olurlar. Yerini bilmediği, gitmediği, yararlanmadığı bir kitaplık, okulun içinde de yer alsa eğitsel çevrenin dışında kalır. Bu anlamda eğitim çevresi, farklı şekillerde gruplanabilmekle birlikte, burada, uzak ve yakın çevre şeklinde gruplanmış, yakın çevrenin kişiyi en çok etkileyen iki ögesi olan aile ve okul, ayrı birer grup olarak ele alınmıştır.

Uzak Çevre

İnsan üzerinde çevrenin etkisi, sıklık değişkeni açısından iki grupta görülebilir: Çevre, insanı sık etkileyebiliyorsa, insan o çevre değişkeniyle sürekli karşı karşıyaysa, her gün içinde yaşıyorsa, yakın çevredir. Bu anlamda aile, sokak, okul ve bunlarla ilgili değişkenler, öğrencinin yakın çevresi içindedir. Uzak çevre, etkisi ve bu etkinin yoğunluğu söz konusu olmaksızın, onu sık sık değil, zaman zaman etkileyen ögeler taşır. Bir ülkedeki çevre ögeleri, kişiyi haber, bilgi veya içinde bulunma yollarıyla ara sıra etkiliyorsa, uzak çevre olarak görülür. Ama o ülkedeki olay ve oluşumlar, televizyon, bilgisayar gibi iletişim araçlarıyla sık sık bireyi etkiliyorsa, çevre yakınlaşmaya başlar. Öğrenen-çevre ilişkisi, karşılıklı olmalıdır. Eğitimimiz, yalnızca etkilendiğimiz değil, etkilediğimiz çevrenin de genişliğini gerektirir. Okul ve öğretmen, ne kadar çok uzak çevresini etkileyebiliyorsa, eğitimin gücünü o kadar iyi kullanıyor demektir..

Yaşama biçimi farklılıkları, davranış farklılıkları şeklinde sınıfa yansır. Öğretmenin bu davranışları değiştirebilmesi, yenilerini oluşturabilmesi, insanın yaşama biçimini etkileyen her tür değişkene (yakın-uzak) egemen olabilmesini gerektirir. Uzak çevreyi ihmal etmek, öğretmenin eğitsel çabalarını engeller. Günümüzde, öncelikle İnternet’in gelişimiyle hem uzak çevre genişlemiş hem de insan üzerindeki etkisi artmıştır. Öyleyse öğretmen, her gün, bir önceki günden daha yoğun bir ilgi ve önemle uzak çevre değişkenlerinden yararlanmak durumundadır.

Öğretmen, uzak çevreden nasıl yararlanması gerektiğini öğrencileriyle paylaşmalıdır. Farklı bakış açılarının ve görüşlerin, gerçekleri nasıl değiştirebileceği, çevre etkilerinin değerlendirilmesinde gözetilmelidir. Öğretmen ve okul yönetimi, uzak çevre ögelerinin denetiminde, güçlerini birleştirerek, diğer toplumsal örgütlerin güçlerinden yararlanarak etkili olabilirler.

Uzak çevrenin etkilerini yakına getirmesi, evimizin içine sokması açısından, basın-yayın araçları, uzak çevrenin dönümcül değişkeni olarak görülmüştür. Gazetelerin, ana dilini kullanma, haber türü seçme, haberleri verme, süsleme, değiştirme açılarından, eğitsel amaçlara aykırı yayınlara yönelmeleri de okulun yaptıklarını dış çevrenin bozması anlamına gelir. Okul dışındaki oluşumlara ilgisiz kalan, bunların olumsuz etkilerine çocukları açık ve savunmasız bırakan okul ve öğretmenin eğitsel çabaları, akıntıya kürek çekmek olur.

İnsan davranışını daha uzun zamanda ya da dolaylı olarak etkileyen yerel savaşlar, çevre kirliliği, ozon deliği oluşması, yağmur ormanlarının azalması, orman yangınları gibi uzak çevre değişkenleri de vardır. Eğitimciler, bunların gelecekteki veya dolaylı olumsuz etkilerine karşı öğrencileri bilinçlendirmek ve bunlarla uğraşa katkıda bulunmak durumundadırlar.

Yakın Çevre

Yakın çevre, öğrencinin her gün içinde yer aldığı çevre olduğu için, öğrenciyi etkileme olasılığı daha yüksektir. Bu çevrenin etkileri, öğrenciler aracılığıyla sınıf içine girebildiğinden, bir öğrencinin yakın çevresinin etkileri, diğerlerini de etkiler. Sınıf yöneticisi olarak öğretmen, bu etkilerin olumlularından yararlanıp, olumsuzlarını önlemeye çalışmalıdır.

Öğrencinin yakın çevresi, öğrenme ortamı olarak, onun mekânsal anlamda sınıfını da oluşturur. Öğrenme çevresi, okulların derslikleri ile sınırlandırılmamalı; yakın çevre, sürekli bir “sınıf” olmalıdır. Yakın çevresini öğrenme ortamı olarak kullanan öğretmen, bu “canlı, yaşayan” çevreyi, öğrenme amaçlarının aracı yapmalıdır. Çünkü insan davranışları, “sınıf” denen laboratuvar için değil, öğrencinin doğal yaşam ortamı için gereklidir. Trafik dersinin tamamını okulda yapan, hayvanlar konusu için çevreden yararlanmayan, kitaplık kullanımı için yakın çevredeki kitaplığa öğrencilerini götürmeyen öğretmen, en iyi öğrenmenin “yaparak-yaşayarak” olduğunu bilmiyor demektir.

Yakın çevrenin aile ve okul dışında kalan kısmı, öğrencinin okul ile ev arasındaki yaşam alanından ve oyun oynadığı sokaktan oluşur. Ev ile okul arasındaki yolda bindiği okul servisindeki diğer öğrencilerin konuşma ve davranışları öğrenciyi, akran etkisi nedeniyle çok etkiler.

Öğrenme etkinliklerinin başarısı için, önce çevrenin, yaşama biçiminin güçlü ve zayıf yanlarının, kaynaklarının, iş ve insan yapısının, değişim ve direnme güçlerinin iyi bilinmesi gerekir. Çevre bu anlamda çok iyi tanındıktan sonra, bu yapıdan kaynaklanan ve kaynaklanacak olumsuz söz ve davranışlar belirlenerek, bunların önlenmesi, ortadan kaldırılması hedeflenir. Bu hedefler için diğer örgütlerle ortak eylem planları yapılır. Okulun görevi, çevresini de eğitmektir. Ortak eylem planlarının iki uygulama biçimi, okulun çevreye, çevrenin okula taşınmasıdır.

Okulun çevreye taşınması, okuldaki öğrenci bilgi, davranış ve etkinliklerinin, çevrenin eğitimi ve öğrenilenlerin uygulanması için çevreye götürülmesidir. Herhangi bir eğitsel kol etkinliğinin çevre birimlerinde sergilenmesi bu tür çabalara örnektir.

Çevrenin okula taşınması hem çevrenin olumlu yanlarından okulu yararlandırma hem de okuldaki uygar yaşamı çevreye görgü ve yaşantı yoluyla sergilemek açılarından önemlidir. Bu da iki yönlü olarak uygulanabilir: Birinci yön, çevrenin birikiminden okulu yararlandırmaktır. Özellikle çevrenin gelişmişlik düzeyi yükseldikçe, çevrede, dersler ve ders dışı etkinlikler için katkı getirebilecek bilgi, uygulama, görgü ve diğer birikimlerini okulda sergileyecek kişi ve kurumlar çoğalır. İkinci yön, okulun birikimlerinden çevreyi yararlandırmaktır. Öğrenciler, çeşitli okul günleri ve sosyal etkinliklerini, çevrenin geniş katılımının sağlandığı düzenlemeler aracılığıyla çevrenin eğitimi amacıyla kullanabilirler.

Yakın çevrenin bir ögesi olan öğrenci arkadaş grupları, gruba alma, onama, benimseme güçleri nedeniyle öğrenci davranışı üzerinde çok etkilidirler. En iyi arkadaş grubu okuldakilerdir; çünkü okulun denetimi, olanakları ve bilgilendirmesi içindedirler. Sokaktaki arkadaşlar için, öğretmen, veli ve yerel yönetimler ile iş birliği sağlanarak öğretmenin bilgisi, velinin yakınlığı ve denetim gücü kullanılarak, öğrencinin olumlu söz ve davranışlara sahip çocuklara yakınlaşıp diğerlerinden uzaklaşması sağlanabilir.

Aile

Yakın çevrenin bir ögesi olmasına karşın, öğrenci davranışının filizlendiği ve okula kadarki dönemde en etkili ortam olan aile, burada ayrıca ele alınmıştır. Ailenin çocuk ve onların grubu olan sınıf üzerindeki etkileri, özellikle çocukluk çağında çok güçlüdür.

Birey, kişisel özelliklerinin kalıtımla gelenlerini ailesinden alır. Aile bunun dışında, çocuğun ilk eğiticisi olarak görsel, sözel, yaptırımsal açılardan insan davranışı üzerinde çok önemli rol sahibidir.

Öğretmen, sınıfını oluşturan çocukların ailelerini, gerektiğinde izin alıp ziyaret ederek de çok iyi tanımalıdır. Bu tanıma, daha sonraki değişikliklerin izlenmesi yoluyla güncel tutulmalı, öğretmen olası ise, değişiklikleri olmadan önce bilmeye çalışmalıdır. Öğretmenin alacağı tanıma bilgileri, söylentilere değil, aile bireylerinden, birinci ağızdan alınan bilgilere, çocuk ve aileyle ilgili ilişkilerdeki dikkatli gözlem ve incelemelere dayalı olmalıdır. Okulla ailenin ilişkisi, okulun aileye, ailenin okula taşınması yoluyla ne kadar sıklaştırılırsa, bu bilgilerin çokluğu ve gerçekliği de o kadar artacaktır.

Ailedeki çocuk sayısı, öğrenci davranışı yoluyla sınıfı etkiler. Kendisiyle az ya da gereğinden çok ilgilenilen çocukta beklenilen davranışları bulmak zordur. Ailenin gelir durumu da sınıfı etkiler. Öğretmen, bu gelirden çocukların eğitimi için gerekli payın ayrılması konusunda aileyi inandırmalı, çalışmayan anneler için okul örgütleri, yerel yönetimler ve diğer ilgili kurumlarla gelir getirici bir uğraşa yönelmelerine yardımcı olmalıdır. Ailelerin eğitim durumu, çocuğu ve sınıfı etkiler. Eğitsel yeterliği düşük ailelerin çevredeki eğitsel etkinliklerden yararlandırılmasına çalışılmalıdır. Eğitsel yeterliğini, zaman yokluğu, iş çokluğu ve benzeri nedenlerle çocuklarına yansıtamayan ailelere de çocukla ilgili sorumlulukları anımsatılarak, böyle davrandıklarında gelecekte nelerin olacağı gösterilerek yardımcı olunmalıdır.

Öğrenciden beklenen davranışlar aileye iletilmeli, bu konuda yardım ve destek istenmeli, bu davranışların gösterilmesi için ne tür bir aile ortamının gerektiği konuşulmalıdır. Ailenin yardımı olmadan çocuğun eğitilmesinin çok zor, zaman alıcı, pahalı, zarar getirici olduğuna aile inandırılmalıdır.

Okul

Okul, sınıfın en yakın çevresi, yaşam alanının merkezi, üst sistemi olduğundan, okulla ilgili her şey sınıfı etkiler. Okulun dış görünüşü, bahçesi, boyası, ek binaları, donanımı, öğrencilere sunduğu olanakları, lavabo, tuvalet, sıra, koridorları, lavabolarındaki sabunları, toplantı alanları, kitaplık ve laboratuvarları, kapalı salonları, bunların kullanıma hazır olup olmaması, kullanılıp kullanılmaması, ne sayıda öğrencinin bu olanaklardan ne miktarda yararlanabildiği, sınıfı çoğu kez doğrudan etkiler. Okulun olanak ve koşulları, yalnızca öğrencileri değil, öğretmenleri, yöneticileri ve okul çevresini de etkiler. Olanaklarından çevrelerini de yararlandırabilen okullar hem çevrelerini eğitir hem de benimseme yoluyla çevrenin okulu korumasını, desteklemesini sağlar. Çevresini tel örgü ve duvarla kapatan okullar, kendi yalnızlık hapishanelerini de kurmuş olurlar.

İdeal bir okulun öğrenci sayısı, birkaç yüzü geçmemeli, öğrenciler birbirini tanıyabilmelidir. Tanıyamadığı kişiler öğrenci için yabancı, onların yer aldığı okul da “kendi okulu” değil, başka yabancıların okuludur. Ulaşım kolaylığı açısından da birkaç bin kişilik okullar yapmak veya öğrenci sayısı beş yüzü bulan bir okulu genişletmek yerine, yakın çevreye yeni okullar yapmak iyidir. Bu uygulama, yönetsel etkililiği de artırır. Öğrenci sayısı az okul, güçsüz okul olmaz. Akıllı okullar, güçlerini birleştirerek artırırlar. Kalabalık okullar, düzen ve yönetim sorunları da yaratırlar.

Okul yöneticileri, tüm yöneticiler gibi, yönettikleri kesime hizmet vermekle yükümlü olduklarını, hizmet sektöründe çalışan birer “kamu görevlisi” olduklarını unutmamalı, buna uygun davranmalıdırlar. Yöneticilik, yetkinin kişisel amaçlar için keyfî kullanılabildiği bir iş değildir. Etkili okullardaki eğitim yöneticilerinin, öğretim liderliği yanının güçlü olanlar olduğu görülmüştür. Bunlar, yönetimin eğitim için bir araç olduğunu bilen, yönetimi eğitimin hizmetinde kullanan, eğitimle çok yakından ilgilenen yöneticilerdir.

Okul, sorunlu öğrenciler için yapacağı özel düzenlemelerle, bunların sorun üretmesini engellemelidir. Bu konuda velilerden yararlanılabilir, öğrencilere iş ve uğraş verme yolu kullanılabilir. Enerjileri, ilgi alanlarına giren olumlu etkinliklere yöneltilen öğrenciler, istenmeyen davranışlardan uzaklaşabileceklerdir.

Öğretmenler, okulun en dönümcül ögesidir. Alan bilgi ve becerisi yanında, genel kültürünü ve mesleki bilgisini sürekli geliştiren, kendini işe adamış ve yönetimce desteklenen öğretmenler, okulun ideal kaynağıdırlar. Öğretmenden beklenen, okulla ilgili eğitsel ögelere egemen olmak, bunları kullanmak, gerektiğinde amaçlar yönünde değiştirmektir.

Farklı yetenek, yetişim ve özellikleri olan öğrenciler, farklı davranış, düzenleme ve ilgi isterler. Okul ve öğretmen bu farklılıkları gözetip düzenlemelidir. Bu da öğrencilerin çok iyi tanınmasına bağlıdır. Sınıf yönetiminin kalitesi de büyük ölçüde okul yönetiminin kalitesine bağlıdır. Çünkü olanakların bilinmesi, kullanımı, dağıtımı, düzeni, büyük ölçüde okul yönetimine bağlıdır.