SİYASAL İLETİŞİM - Ünite 3: Siyasal İletişim ve Lobicilik Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 3: Siyasal İletişim ve Lobicilik

Lobicilik

Lobicilik; hükümetin karar alıcı mercilerinin belirli bir grubun, topluluğun, şirketin, kurumun veya yabancı bir ülkenin ekonomik, hukuksal, sosyal veya siyasal çıkarları doğrultusunda karar almasını sağlamaya yönelik faaliyetlerdir. Lobiciliğin çıkış merkezi ABD olarak kabul edilmektedir. Lobicilik faaliyetleri belli bir zümre adına, siyasal sistemin önde gelen kişilerinin ve özellikle hükümetin yasama ve yürütme gücünü elinde bulunduranların, çeşitli yöntem ve tekniklerle etki altına alınmaya çalışıldığı kulis faaliyetleridir. Bunun yanında lobi faaliyetleri, çeşitli alanlarda yatırımları bulunan şirket ya da kuruluşların çıkarlarıyla örtüşen siyasal grupların veya istenilen hükümet yetkililerinin atanması ve göreve gelmesi için oy verme ve seçme hakkına sahip kamunun etki altına alınması çabasını da içermektedir.

Lobiciliğin temelinde, belli bir topluluğun veya kurumun çıkarları ve bu çıkarlar doğrultusunda doğrudan ya da dolaylı biçimde etki altına alınmaya çalışılan siyasal güç odakları bulunmaktadır.

Grup, şirket ya da topluluk adına ikna çalışmaları gerçekleştirenler, o kurumun ya da topluluğun lideri, temsilcisi ya da belirli bir süre için kiralanan lobicilerdir. Bu kimseler, yerel, ulusal ya da uluslararası düzlemde yasaların çıkması, değiştirilmesi ya da çıkmasının engellenmesi çalışmalarını gerçekleştirirken, siyasal erki amaç ve gerekçelerini doğru ve açık biçimde ortaya koyan iletişim yöntem ve teknikleriyle ikna etmeye çalışmaktadır. İkna ve etkileme çabalarının başarıyla sonuçlanması için de doğru zamanın kollanması, doğru iletişim teknikleri ve kanallarının seçilmesi ve ardından gerekçe ve açıklamaların en etkili kod ve simgelerle aktarılması gerekmektedir. Lobicilik faaliyetleri, belli konular ve beklentiler etrafında toplanmış grupların kendilerine seçtikleri temsilciler aracılığıyla gerçekleştirilmektedir.

Lobi planlamaları ve faaliyetlerinin istenen yönde sağlanabilmesi, belirli siyasal çevrelerle kolay bir şekilde temas kurabilmeyi ve hedef kitlenin nitelik ve beklentilerinin bilinmesini gerektirir. Bu bağlamda bu kimselerin belli bir çevre edinmiş olması, karar alıcı hedef kitle gruplarının güvenini kazanmış olması ve istenen etki ve yönlendirmenin yapılmasında beklentilerin doyurulabilmesi önemlidir.

Lobicilik, katılımcı bir demokratik sistemin gereği gibi yerine getirilmesini sağlayan bir faaliyet alanı olarak neredeyse tüm dünyada kabul görmeye başlamıştır. Ancak Türkiye’de lobicilik değeri anlaşılamayan ve tam olarak gerçekleştirilmeyen bir alan olarak nitelendirilirken, hala işlerliğini geliştirmiş bir alan olarak tam anlamıyla faaliyet göstermemektedir. Bunun en önemli sebeplerinden biri olarak da siyasal sürecin işleyişinde etki altına alınmak istenen politik aktörlerle temasın rica ve hatır yöntemiyle sağlanması gösterilmektedir.

Türkiye’de bugünkü anlamda ilk lobi faaliyetleri ilk kez Cumhuriyetin ilanından sonra 1924 yılında, Amerika’ya göç eden Türklerin kurduğu bir dernek olan Türk Teavün Cemiyeti tarafından gerçekleştirilmiştir.

Lobicide Bulunması Gereken Özellikler

Lobiciler düzenledikleri yerel, ulusal ve uluslararası etkinlikler ile hükümet yetkilileri, temsil edilen topluluğun çıkarları doğrultusunda etki altına alınmaya ve yönlendirilmeye çalışılırken, lobiciler aynı zamanda amaçlar ve çıkarlar içerisinde kamuyu yani halk kitlelerini de kendi amaçları doğrultusunda ikna etmeye ve arkasına büyük bir kitleyi almayı hedeflemektedir. Lobicide bulunması gereken özellikler şu şekilde sıralanabilir:

  • Lobicilik faaliyetlerinde iletişimin başlangıcını oluşturan bir kaynak olarak lobicilerin güvenilir olması ve alanına ilişkin tam ve doğru bilgilere sahip olması gerekmektedir. Lobicilerin güvenilir bir imaj oluşturabilmesi, alanına hâkim olmasına ve şüphe içermeyen kesin ve doğru bilgiler sunmasına bağlıdır.
  • Bir lobicinin doğru stratejiler geliştirmesi ve bu strateji faaliyetlerini belli bir plan dâhilinde uygulaması, etkinliğin başarısı açısından önem arz etmektedir. Bu yüzden bir lobici iyi bir araştırmacı olmalıdır.
  • Lobicilik temelde iknaya dayalı bir faaliyet olduğu için, lobiciler aynı zamanda iyi bir halkla ilişkiler uzmanı olmalıdır. Stratejik düşünebilen bir lobici, aynı zamanda planlarını hangi halkla ilişkiler yöntemleriyle uygulamaya koyması gerektiğini bilmelidir.
  • Lobici ilgilendiği alana hâkim olmalı, bunun için de alanıyla ilgili yeterli eğitim ve tecrübeye sahip olmalıdır. Lobilerin ilgilendiği alana tam olarak hâkim olması yeterli değildir, bununla birlikte alanıyla ilgili nitel ve nicel araştırmalar yapabilecek yöntemleri bilmeli, istatistiksel veriler toplayabilmeli, analizler gerçekleştirebilmeli, taslak ve rapor hazırlayabilmelidir.
  • İdeal bir lobicinin, ayrıca duygusallıktan uzak, rasyonel davranabilen, olayları doğru yorumlayabilen, yüksek etik standarda sahip, çabuk uyum sağlayabilen ve her türlü insanla diyalog kurabilecek yetenekte olan kişiler olması gerektiği ifade edilmektedir.
  • Lobicilik faaliyetlerini yerine getiren kimseler, duruşu, konuşması ve giyimiyle bir prestij yaratabilmeli, çekingen olmamalı, değişen durum ve koşullara anında uyum sağlayabilmeli ve ayrıca öznel yargılama ve değerlendirmelerden uzak durmalıdır.
  • Lobicilik faaliyetlerinin hedef kitlesi olarak siyasal aktörler, ikna edilmesi zor gruplardır. Bu nedenle lobicinin alanına tam olarak hâkim olması ve güven yaratacak bir imaj oluşturması gerekir.

Siyasal İletişim ve Lobicilik Arasındaki İlişki ve Benzerlikler

  • İletişimin temelinde yer alan ikna eğilimi, siyaset ve lobicilik faaliyetlerinin de özünü oluşturur. Bu yüzden faaliyetlerin amaçlar çerçevesinde başarısı ve hedef kitlelerin iknası adına siyaset, lobicilik ve iletişim yöntem ve teknikleri arasında sıkı bir ilişki bulunmaktadır.
  • Siyasi bir aktör ve bir lobici aynı zamanda iyi bir iletişim uzmanı olmalıdır. Çünkü iknanın gücü ve başarısı, iletişim sürecinin doğru zamanda, doğru kanallar, teknikler ve uygun kodlarla gerçekleştirilmesine bağlıdır.
  • Siyasal iletişim, seçmenleri parti amaçları bağlamında ikna etme misyonu üstlenir ama aynı zamanda seç- men davranışlarını şekillendirecek bilgi ihtiyacını da karşılar. Lobicilik faaliyetlerinde de temel amaç ve karşılanan bilgilendirme ihtiyacı siyasal iletişim ile benzerlik göstermektedir. Bu konuda ikisi arasındaki tek farklılık, siyasal iletişim etkinliğinin siyasal aktörlerden halk topluluklarına doğru, lobicilik faaliyetlerinin ise siyasal gruplara ve aktörlere yönelik olmasıdır.
  • Siyasal iletişim faaliyetleriyle lobicilik faaliyetlerinin her ikisinde de bilgilendirme ihtiyacının olması, ikisi arasındaki bir diğer benzerliktir.
  • Siyasal iletişim ve lobicilik faaliyetlerinin her ikisinde de retorik ve dilin kullanımı çok önemlidir.
  • Siyasal iletişim ve lobicilik faaliyetlerinin her ikisinde de mesajı gönderen örgütlü yapılardır. Bu örgütlü yapıların hedefleri, amaçları ve beklentileri doğrultusunda hazırlanan mesajlar alıcılarına ulaştırılırken anlık olmayan planlı bir işleyişi kendini gösterir.
  • Hareket edilen temel niyetin benzerlik gösterdiği siyasal iletişim ve lobicilikte, hedef kitlelere gönderilen mesajların istenen düzeyde etki ve davranış değişikliği yarattığının bilinmesine ihtiyaç vardır.
  • Siyasal iletişim ve lobicilik faaliyetlerinin başarıya ulaşmasındaki temel etmenlerden biri, bu aktörlerin etki altına alınmak istenen hedef kitle üzerinde güven duygusu yaratmasıdır. Ancak siyasal iletişim ve lobicilik, güven bağı yaratılmak istenen hedef kitlenin nitelikleri bağlamında birbirinden ayrılmaktadır. Siyasal iletişimin aktörleri karma bir hedef kitleye hitap ederken, çok çeşitli yöntem ve taktik kullanmak durumundadır. Lobicilik faaliyetinde ise hedef kitle birbirine yakın özellikler taşır.
  • Siyasal iletişim ve lobicilikte tanıtım, reklam, pazarlama ve propaganda araç olarak kullanılır. Her iki alanda da siyasal içerikli mesajların hedef kitlelere ulaştırılmasında gazete, dergi, broşür, afiş, fotoğraf, video, CD yoğun olarak kullanılmaktadır.

Lobicilikte Hedef Kitlenin Nitelikleri

  • Lobicilik faaliyetlerinin hedef kitlesi toplum tarafından yönetim için seçilmiş kişiler olduğundan, eğitim seviyesi üst düzeydedir,
  • Hedef kitle olarak yasama ve yürütmede etkin rol sahibi olan bürokrasinin iletişim yetenekleri de yüksektir,
  • Lobicilerin hedef kitleleri olarak siyasal aktörlerin tümü belli bir siyasal parti ekseninde yer almaktadır ve bu bağlamda her biri halk desteğini sağlayacak stratejik bir hareketliliğin akışı içerisindedir,
  • Hedef kitle olarak siyasal aktörler, genellikle kendilerini destekleyen halk kitleleriyle özdeşleşmek ve duygusal bir bağ kurmak eğilimindedir,
  • Lobicilerin birincil hedef kitlesi olan siyasiler de iyi bir siyasal iletişim uzmanıdır ve başarılı iletişim stratejileri belirlemek için sık sık kamuoyunun nabzını yoklama ihtiyacı duymaktadır.
  • Siyasi yapı içinde yer alan kişiler genellikle siyasal toplantılar, konferanslar, kültürel etkinlikler, siyasal iletişim çalışmaları gibi etkinlikler ile yoğun bir gündem içinde yer almaktadır.
  • Siyasal aktörler, aynı zamanda başarılı birer siyasal iletişim uzmanıdır ve medya ile sıkı ilişkiler içindedir.

Lobicilerin yasa çıkarma ve yürütme gücünü elinde bulunduran siyasal aktörler ve bu güce yakın bürokratik kişiler yanında belirli amaçlar doğrultusunda destek sağlamak ve haklılığını kanıtlamak için çeşitli kurumların ve genel kamunun işbirliğine de ihtiyaç duymaktadır. Lobicilerin iş birliği yaptığı kurumların ortak özelliği, çoğunlukla çıkarların ve amaçların örtüşmesidir.

Lobicilerin bir diğer dayanak noktasını ise genel kamuoyu oluşturmaktadır. Bir lobici, desteğini kazanmaya çalıştığı kamuoyunun genel niteliğini, değişen talep ve beklentilerini bilmeli ve sürekli takip etmelidir. Lobicilik faaliyetlerine destek veren halk gruplarının özellikleri;

  • Hemşerilik olarak adlandırılan memleketçilik eğilimlerine önem vermeleri,
  • Bulundukları iş faaliyet kollarına özgü sendika, kooperatif ya da derneklere üye olmaları,
  • Etnik bir kökene mensup olmaları ve bu bağlamda yüksek olasılıkla tarihten bugüne ulaşan ortak etnik amaçlar taşımalarıdır.

Yüz yüze ve uzaktan iletişim yöntemleriyle kamuoyunu etkilemeye çalışan bir lobicinin etkin ikna yöntemlerini kullanması tek başına yeterli değildir. Lobicilik faaliyetlerinin gerçekten haklı olması gerekmektedir ve bu konuda halk kitleleri yanıltılmamalıdır.

Lobicilik Türleri

Her bir lobicilik türünün amacı, hedef kitleye yönelik gerçekleştirilen çalışmaların, belirli teknikler ve kurallar dâhilinde işlemesini ve bunu gerçekleştirmek için de gerekli olan stratejik planlamaların, desteği sağlanmaya çalışılan gruplara özgü hazırlanmasını sağlamaktır.

Doğrudan Lobicilik: bir grubun ya da kurumun temsilcisi konumundaki lobicinin, etki altına almak istediği kanun yapıcılar ve uygulayıcılar ile yüz yüze, doğrudan etkileşime girdiği türdür. En güvenilir ve en etkili yöntem olarak görülmektedir. Çünkü faaliyet konusuyla ilgili enformasyon akışı, herhangi bir kanala veya aracı konumundaki kişiye gerek duyulmaksızın, lobici ve hedef kitle arasında gerçekleşmektedir. Doğrudan lobicilik olarak adlandırılan bu faaliyet türünde, bir lobicinin yüz yüze iletişim tekniklerinin tüm inceliklerini uygulayabiliyor olması büyük bir önem taşımaktadır. Ayrıca bu lobicilik türünde, lobicinin dış görünüşü ile yarattığı imaj ve beden diline olan hâkimiyeti hedef kitlenin istenen yönde etki altına alınabilmesinde belirleyici bir başka faktördür. Doğru zamanın ve doğru hedef kitlenin seçilmesi bu lobicilik türünde önemlidir.

Dolaylı Lobicilik (Grass Roots): hedef kitlenin doğrudan lobicilik etkinliği ile istenen düzeyde etki altına alınamaması sonucu ya da oluşturulan etkinin güçlendirilmesi amacıyla başvurulan bir yöntemdir. Bu amaç ile dolaylı lobicilik türünde lobici, yasama ve yürütme gücünü doğrudan elinde bulunduran siyasal erke yakın olan bürokratik kişilikler üzerinde faaliyette bulunmaya başlamaktadır. Bunun yanında basın yayın organları, dernekler, sivil toplum kuruluşları ve seçmenler lobicinin bu faaliyet türünde başvurduğu diğer ikincil hedef kitle gruplarıdır. Dolaylı lobicilikte, çıkarların temsilcisi olan lobicilerin kurumsal anlamda birçok dış kanal ile iş birliği yapması gerekir. Bu lobicilik türünde faaliyetlerin istenen biçimde başarı sağlayabilmesi için lobicinin doğru zamanda ve doğru adımlarla hareket etmesi, ikincil hedef kitlelerini iyi tanıması ve bu hedef kitlelerin nitelikleri ve hassasiyetleri yönünde bir davranış sergilemesi gerekmektedir.

Kolektif Lobicilik: Lobi faaliyetlerini yerine getiren temsilcilerin ortak amaçlar etrafında birlikte hareket etmesi olarak açıklanabilir. Birbirine yakın amaçlar taşıyan lobiciler de istenen yönde bir karar çıkmasını sağlayabilmek adına güçlerini birleştirmekte ve birbirleriyle çeşitli paylaşımlarda bulunmaktadır. Kolektif lobicilik faaliyetlerinde lobi gruplarının iş birliği yapabilmesi için çok güçlü amaçların olması gerekmektedir. Sadece belirli bir amaç için koalisyon yani birlik oluşturan bu grupların başarıya ulaşabilmesi için, lobicilerin diğer konulardaki görüş, amaç ve faaliyetleri yönünde taşıyacakları farklılıklara hoşgörü ile yaklaşması gerekmektedir.

Yerel lobicilik: amaçlar yönünde pozitif tutum geliştirmek isteyen lobicilerin, siyasal erki etki altına alabilmek adına mahalli düzeyde gerçekleştirdiği faaliyetler olarak açıklanabilir. Bu türde lobici, yasama ve yürütme gücü üzerinde yeterli baskıyı yapabilmek adına yerel kurumlara, yerel basın yayın organlarına, derneklere ve seçmenlere yönelmekte ve söz konusu davanın haklılığı konusunda bu mahalli düzeydeki grupların desteğini kazanmaya çalışmaktadır.

Uluslararası lobicilik: Lobi faaliyetlerinin ulus ötesi alanda gerçekleştirilecek uygulamaların ve alınacak kararların ülkelerin menfaatleri doğrultusunda yapılmasını sağlamaya yönelik bir lobicilik türüdür.

Etnik lobicilik: ulusal ve uluslararası düzeyde, aynı etnik kökene sahip olan kişilerin genellikle milliyetçilik ilkesi çerçevesinde ortak amaç ve menfaatler yönünde gerçekleştirdiği lobicilik faaliyetidir. Bu lobicilik türünde, faaliyetleri harekete geçiren amaçlar çoğunlukla tarihten beri süregelen uzun ve köklü bir geçmişe sahiptir. Baskı gruplarının özellikleriyle benzerlik gösteren bu lobicilik türü genellikle saldırgan bir yapı içindedir.

Sessiz ve sesli lobicilik: amaçlar yönünde gerçekleştirilen lobicilik faaliyetlerinin kamuoyu ve medya gibi ses getiren tekniklere başvurulup başvurulmaması ile bu ismi almıştır. İstenen yönde bir yasanın çıkması ya da değiştirilmesi yönündeki hedef kitle çalışmalarını kamuoyuna duyurmadan ve kitle iletişim araçları gibi ses getirecek yöntemlere başvurmadan kendi içinde gerçekleştirme yolunu seçmektedir. Diğer lobicilik faaliyetlerine göre daha ucuz ve organizasyon açısından daha zahmetsiz bir yöntemdir. Sesli lobicilikte ise amaçlar ve faaliyetler yönünde kamusal desteğin sağlanması amacı ön plandadır. Lobiciler bu türde, çıkarlar yönünde siyasal otoriteyi, kamuoyu ve basın gibi etkileyici kanallar aracılığı ile baskı altına almaya çalışırlar.

Lobicilikte Kullanılan Araçlar ve Yöntemler

Karar alma gücünü elinde bulunduran siyasi otoriteyi etkilemeye yönelik faaliyetlerde lobiciler, çeşitli iletişim yöntem ve araçlarından yararlanmaktadır. Hedef kitlenin niteliğine, lobicilik türüne, amaç ve çıkarların özelliğine ve gerektirdiği kapsama göre lobiciler, yüz yüze ve uzaktan iletişim yöntemlerine başvurmakta, hızlı, etkili ve kapsamlı yapısından ötürü kitle iletişim araçlarının desteğini her zaman sağlamaya çalışmaktadır.

  1. Kitle İletişim Araçları
    Kitle iletişim araçları hızlı olması, mekânsal sorunları ortadan kaldırması ve özellikle televizyon ve internet teknolojisi sayesinde aynı anda çok geniş halk kitlelerine ulaşabilmesi sayesinde lobiciler tarafından hükümet yönündeki faaliyetlerde sıklıkla kullanılmaktadır. Lobiciler, çıkarlar yönünde gerçekleştirdikleri faaliyetlere kamuoyunu da ortak edebilmek için bu araçlar yoluyla kamuya uyarıcı mesajlar göndermekte, davanın haklılığı konusunda ikna edici bir davranış ya da tepkili bir tutum oluşmasına neden olabilmektedir. Kitle iletişim araçlarının kamuoyu kanaati oluşturmadaki gücü yüksek olmasına karşın geri bildirimin yavaş işlemesi, lobicilerin gönderilen mesajların ne kadar etkili olduğu ya da nasıl bir davranış değişikliği yarattığı konusundaki denetimlerini zayıflatmaktadır. Kitle iletişim araçları lobicilik faaliyetlerinin başarıya ulaşmasında ve siyasal otorite ve bürokrasi üzerinde istenen baskının ve etkinin
  2. Bireysel İletişim Araçları
    Lobiciler, bireysel olarak doğrudan siyasetin karar alıcı güçlerine mektup, e-posta ve mesaj gibi yöntemlerle ulaşabilmekte, davanın gerekçelerini ve faaliyetlerin haklılığını ortaya koyacak enformasyon akışını hedef kitleye yönelik gerçekleştirebilmektedir. Bu araçlar, davanın haklılığını savunan enformasyonlar içermekle birlikte karşıt tutumda bulunan bürokratik aktörlerin iknasına yönelik kişisel bilgiler ve belgeler de kullanılabilmekte ve bu yolla baskı oluşturulabilmektedir.
  3. Yüz yüze iletişim
    Herhangi bir kişi ya da araçtan kaynaklanabilecek aksaklıklara yol açmaması ve anında karşılıklı ileti akışını sağlayabilmesi açısından lobiciler tarafından çok verimli görülen ve bu yüzden tercih edilen bir yöntemdir. Bu iletişim biçiminde lobiciler etki altına almak istediği siyasal hedef kitle ile birebir yüz yüze gelerek görüşmektedir. Bu iletişim biçimi lobicilere şu avantajları sağlamaktadır:
  • Karar verme yetkisine sahip siyasi aktörlerin konuya olan ilgisi daha hızlı arttırılabilme,
  • Bilgi akışında hedef kişilerde meydana gelen tutum ve düşünce değişimleri anında gözlemlenebilme
  • İletişim etkinliği karşılıklı olduğu için lobici konuyla ilgili olarak karar alıcıların merak ettiği yanıtlanmamış soruları kolaylıkla tespit edebilmektedir,
  • Lobici, kullandığı sözcüklere ek olarak beden dilini de kullanabilmesiyle iletişim etkinliğini güçlendirebilme.
  • Lobici, yüz yüze iletişimin avantajları sayesinde hedef kitle üzerindeki güven ve ikna gücünü arttırabilme,
  • Konunun daha ayrıntılı biçimde ele alınması sağlayabilme,
  • Lobici, savunulan amaç ve çıkarlara ilişkin konuyu daha açık ve rahat ifade edebilmektedir.

Türkiye’de Lobiciliğin Durumu

Birçok ülkede lobicilik, demokratik bir sistemin tam olarak yerine getirilmesinde önemli faktör olarak görülmektedir. ABD’de, lobi faaliyetleri düşünce ve ifade özgürlüğünün temel koşullarından biri olarak benimsenmektedir. Çünkü lobi faaliyetlerine, belli bir konu hakkında çıkar birliği oluşturmuş, faaliyet göstermek isteyen veya ortak talep ve beklentiler bağlamında kamuoyu meydana getirmiş grupların siyasal erk ile bağ kurulması yolu olması sorumluluğu yüklenmekte, lobicilik sosyal gruplarla siyasal güç odakları arasında bilgi akışının ve haberdar olma sürecinin yaşanmasını sağlamaktadır.

Türkiye’de lobicilik, ‘çıkarların gerçekleştirilmesi için yatırımcıların birbiriyle yarıştığı bir faaliyet alanı ya da talep-rüşvet ilişkisi’ olarak algılanmakta ve bu konuyla ilgili olarak yasal düzenlemeler bulunmamaktadır. Birçok araştırmacı Türkiye’de lobicilik faaliyeti yapılsa bile bunun amatör düzeyde kaldığını ve uzun vadede stratejik planlamaların yapılamadığını ifade etmektedir. Bunun yanında kendilerini lobici olarak adlandıran temsilcilerin doğrudan girişimde bulunmaktansa işlerini tanıdık, eş, dost, hısım kanallarıyla halletmeye çalıştıkları belirtilmektedir.

Türkiye’de lobicilik faaliyetleriyle ilgili olarak karşılaşılan bir durum da kuruluş ve şirketlerin her ne kadar birbiriyle rekabet içinde olsa da ortak amaçlar ve çıkarlar etrafında toplanarak iyi organize olamaması hakkındadır. Bu yüzden Türkiye’deki şirketler genellikle kendilerine özgü çıkarlar çerçevesinde bireysel olarak hareket etmekte ve kendi lobicilik faaliyetlerini kendileri yerine getirmeye çalışmaktadır. Durum böyle olduğunda da lobicilik faaliyetlerini profesyonel bir şekilde yerine getirmeye çalışan firmalar ile anlaşılsa bile, bu lobi faaliyetlerinin planlı işleyişlerine sadık kalınmaması nedeniyle konu daha karmaşık bir hale getirilebilmektedir.

Türkiye’de en fazla lobisi yapılan alanlara bakıldığında, “tütün sanayi, ilaç sektörü, enerji sektörü ve otomotiv sektörleri en fazla lobi yapan sektörler olarak karşımıza çıkıyor.

Türkiye’deki lobiciliğin önemi yeni yeni anlaşılmaya ve anlamı henüz oturtulmaya başlansa da aslında Osmanlı dönemine kadar uzanan bir geçmişi vardır. Osmanlı İmparatorluğu döneminde diğer ülkelere verilen kapitülasyonlar sonrasında, Osmanlı toprakları içinde azınlık durumundaki tebaalar tarafından çeşitli lobicilik faaliyetleri yapılmaya başlanmış, padişah ve saray baskı altında tutulmaya çalışılmıştır.