SİYASAL İLETİŞİM - Ünite 6: Siyasal İletişim Araçları Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 6: Siyasal İletişim Araçları

Giriş

İletişim araçları seçim dönemlerinde birbiriyle rekabet içinde bulunan partiler ve adaylarla ilgili seçmenlere ihtiyaç duyduğu bilgileri sağlarken, aynı zamanda gündem belirleme, hiyerarşik sıralama ve haberin çerçevelenmesi olgularıyla da bireylerdeki oy verme davranışını belli bir yönde biçimlendirebilmektedir. Bu etki, özellikle henüz bir karara varamamış seçmenler üzerinde daha fazla olmaktadır. Politik aktörlerin ve diğer kamusal kişiliklerin de üzerinde uzlaştığı bir diğer konu kitle iletişim araçlarının gündemine aldığı konuların okur-izleyici ve dinleyici kitleleri tarafından da önemli görülmesiyle alakalıdır. Bu görüşten hareketle partiler, liderler ve adaylar, seçim dönemlerinde yoğunluğu artan bir biçimde kitle iletişim araçları üzerinden çeşitli teknik ve biçimlerle kampanya çalışmaları gerçekleştirmekte ve seçmenleri kendi amaç ve ideolojileri bağlamında etki altına almaya çalışmaktadır.

Kitle iletişim araçlarının politik bağlamda sağladığı diğer katkılar; kendine has nitelikleriyle isteksiz seçmenlerin siyasal hayata katılımını sağlaması, seçmenlerin farklı kaynaklardan elde ettiği bilgileri karşılaştırabilmesi sayesinde kendi kanaatini müdahalesiz biçimde oluşturabilmesine aracılık etmesi, bireysel görüşlerini açıklamadan evvel genel kanaatin ne olduğunu öğrenebilmesi, yalnızca ülke sınırları içinde değil, uluslararası küresel siyasete de meydana gelen gelişmeleri aktarması şeklinde sıralanabilmektedir.

İletişim Araçları Üzerine Etki Araştırmaları

İletişim teknolojilerinde hızla meydana gelen gelişmeler, politik liderler tarafından yönetilen sınıfın tutumlarını kendileri lehine etkilemek, yönlendirmek ve denetim altına alınmasını sağlamak üzerine yapılan faaliyetlerde gün geçtikçe daha cazip hale gelmekte ve yüz yüze siyasal iletişim yerini araçsal ve uzaktan iletişime bırakmaktadır.

Siyasal iletişimde kullanılan araçlar; radyo, gazete, dergi, broşür, kitapçık, film, videokaset, televizyon ve internet teknolojisi olarak sıralanabilir. İletişim teknolojilerindeki gelişmeler arttıkça, heterojen kitlelere herhangi bir zaman ve mekân sınırlılığına bağlanmadan daha kısa sürede ulaşmak mümkün hale gelmiştir ve kitle iletişim araçlarının gündem belirlemedeki rolü ve etkinliği her geçen gün artış göstermiştir ve göstermeye de devam etmektedir.

Kitle iletişim araçlarının etkileri üzerine yapılan araştırmalar genel olarak üç döneme ayrılmaktadır. Bunlardan ilki Birinci Dünya Savaşını kapsayan ve iletişim araçlarının propaganda tekniklerinin uygulanması konusunda yoğunluk kazandığı 1900-1940’lı yıllar arasıdır. İkinci dönem kitle iletişim araçlarının kitlelerin ikna edilmesi konusunda sahip olduğu güç ve etki rolünün incelendiği dönem olan 1940-1960 arası dönemdir. Üçüncü dönem ise yeni iletişim teknolojilerinin gelişmeye başladığı, iletişim araçlarının gündem belirleme ve kamuoyunu yönlendirme konularında sahip olduğu gücün kabul edildiği 1960 sonrası süreci kapsamaktadır.

Kitle iletişim araştırmalarının birinci dönemini kapsayan 1900-1940’lı yıllar arası, iletişim araçlarının kitleleri etkilemek ve ikna etmek konusunda önemli bir güce sahip olduğu görüşünün hâkim olduğu yıllar olmuştur. Bu yıllarda kitle iletişim araçlarının etkileri üzerine yapılan araştırmaların genellikle alıcı konumundaki kitleleri yalnızca mesajı alan ve değişiklik gösteren pasif bir konuma yerleştirdiği görülmektedir. Dönemin önemli isimlerinden birisi H. Laswell’dir. Lasswell, etki konumunu temel sorun olarak ele alır ve iletilerin her zaman etkileyici olduğunu varsayar. Yani ileti kaynak tarafından gönderilmekte, kanal sayesinde hedefe erişmekte ve sonuçta değişikliğe yol açmaktadır. İletişim, en son aşamasında amaçlanan etkiyi gösteren amaçlı, tek yönlü çizgisel bir süreç olarak tanımlanmaktadır. Hipodermik şırınga ya da sihirli mermi olarak adlandırılan kuram, Lasswell’in alıcı konumundaki kitleleri pasifize ettiği ve kitleleri yalnızca mesajı alan, etkiye açık, eleştiriden uzak ve propaganda ile yönlendirilen sürüler olarak nitelendirdiği çalışmasının bir uzantısıdır. Bu kurama göre kaynak tarafından gönderilen mesajlar, alıcı üzerinde tıpkı damardan vurulan bir iğne gibi anında ve direkt etki etmektedir.

İkinci etkiler dönemi olarak adlandırılan ve 2. Dünya Savaşını da içine alan 1940-1960 arası dönem ise iletişim araçlarının kitleler üzerindeki etkisi konusunda eleştirel yaklaşımların geliştirildiği bir dönem olarak nitelendirilebilmektedir. Bu dönemde Lazarsfeld, Berelson ve Klapper tarafından yapılan çalışmalar ön plana çıkmaktadır ve bu araştırmacılar kitle iletişim araçlarının sanıldığı kadar etkili olmadığı görüşünü desteklemektedir. Suskunluk sarmalı kuramı, bireylerin kitle iletişim araçları aracılığıyla toplumun genel tutum ve kanaatlerini öğrenmesi ve bunun üzerine kendi görüşü toplumun genel kanaatine aykırıysa, toplumdan dışlanmak korkusuyla bunu gizlemesi ve herkes gibi düşünüyormuş izlenimi yaratması anlayışına dayanmaktadır.

1960’lı yılların sonlarından günümüze kadar gelen üçüncü dönemde ise, etkiye dayalı geleneksel araştırmalardan bir ölçüde ayrılarak, daha çok kitle iletişim araçlarını bir kurum olarak ele alan, siyasal, toplumsal, ekonomik ve kültürel sistemle bağlantılayan eleştirel çalışmalara yöneliş başlamıştır. 1970’li yıllardan sonra, kitle iletişim araçlarının güçlü etkileri olduğu yolundaki anlayışa geri dönülmüş ve bu amaçla birçok teori ve model geliştirilmiştir.

Siyasal İletişimde Kullanılan Kitle İletişim Araçları

İletişim araçlarında her geçen gün meydana gelen teknolojik gelişmeler, politik çevreler tarafından gerçekleştirilen iletişim etkinliğinin yöntem ve tekniklerinin, kitle iletişim araçlarının perspektifinde hazırlanması eğilimi yaratmaya başlamış, siyasal aktörlerin seçmenlerine ulaşmasında kitle iletişim araçları birincil tercihler arasına yerleşmiştir. Daha geniş halk kitlelerine ulaşmak isteyen partiler ve adaylar, kitle iletişim araçlarının gündemine yerleşerek seçmenlerde belli bir yönde uyarı ve tutum meydana getirmeye çalışmaktadır. Kitle iletişim araçları sayesinde bilgiye erişim daha kolay hale gelmiştir. Özellikle yeni iletişim teknolojilerinin toplumsal yaşamda çabuk kabul görmesi ve yaygın biçimde kullanılması sayesinde en nadir bilgilere bile anında erişebilme imkânı kazanan seçmenlerin, partiler, liderler ve adaylar ile ilgili tutum ve kanaatini de yönlendirebilecek siyasal enformasyonları elde edebilme olanağı, politik aktörleri kitle iletişim teknik ve araçlarındaki içerikler bağlamında birbiriyle yarışır hale getirmiştir. Kamuoyu araştırmalarının kolayca yapılabilmesi konusunda siyasal çevrelere çeşitli olanaklar ve kolaylıklar tanıyan bu araçlar, seçmenler ile politikacıları aynı düzlemde birleştirerek, güven bağı kurulabilmesini sağlamaktadır. İletişim araçları, aynı zamanda siyasal lider ve aktörleri yüz yüze iletişim yöntemlerinin belirli zaman ve mekân sınırlamasından kurtararak, ideolojilerin, amaçların ve planlamaların birçok kez tekrarlanabilmesine fırsat yaratmaktadır. Ayrıca, İletişim teknolojileri sayesinde politik aktörlerin uluslararası boyutta siyasal iletişim kurabilmesinin yolu açılırken, aynı zamanda çeşitli ülkelerde ikamet eden yurttaşların ülkesel sorunlardan haberdar olabilmesi sağlanmaktadır. Siyasal iletişimde yararlanılan kitle iletişim araçları radyo, gazete, dergi, broşür, kitapçık, televizyon ve yeni medya ve internet olarak sıralanabilmektedir.

Gazete ve dergiler siyasal iletişim ve seçim kampanyalarının en eski kitle iletişim araçlarındandır. Yazılı basın olarak adlandırılan bu kitle iletişim araçları teknolojik gelişmelere karşın hala toplumların haberleşme ihtiyacına önemli ölçüde cevap veren, kamusal gündemden haberdar eden ve okur kitlesini meydana gelen önemli gelişmeler hakkında bilgilendiren işlev ve yükümlüklere sahip geleneksel araçlardır. Okuma eyleminin ön planda olduğu gazete ve dergiler, okurların zihinlerini uyanık tutmasını gerektirirken, siyasal aktörler açısından seçmenlerin dikkatinin yoğunlaştırılması bağlamında bir avantaj olarak görülmektedir. Ömrü 24 saat olan gazeteler ve haftalık, aylık ve üç aylık periyodlarda yayınlanan dergiler, özellikle ele aldığı konuları derinlemesine araştırması ve kapsamlı olarak sunması sayesinde bilginin güvenilirliği ve tarafsızlığı konusunda seçmenlerin oy verme davranışındaki tutumlarını bilinçli bir şekilde belirleyebilmesine katkı sağlamaktadır. Gazete ve dergilerin avantajları şunlardır:

  • Gazete ve dergiler, seçmenlerin kendi içinde bulundukları çevrede meydana gelen politik gelişmelerden haberdar olması, kendi görüşlerini açıklamadan evvel başkalarının siyasal tutumlarının neler olduğunu öğrenmek istemesi ve siyasal toplumsallaşma için gereken enformasyonların edinilmesi hususlarının yerine getirilmesi işlevini, gündemine aldığı konuları derinlemesine ve geniş biçimde sunmasıyla yerine getirmektedir.
  • Gazete ve dergilerde, içeriklerin baskıya girmeden evvel çok defa editoryal kontrolden geçirilmesi ve bir hata olup olmadığının kontrol edilmesi sayesinde okurlara bilginin doğruluğu ve kaynağın güvenilirliği konularında nitelikli bir içerik sunmaktadır.
  • Ömrü 24 saat olan gazetelerde haber ve diğer içeriklerin yazılı olarak sunulması, bilginin kalıcılığını sağlaması anlamında seçmenlere büyük bir avantaj sağlamaktadır.
  • Gazeteler, radyo ve televizyonla karşılaştırıldığında okurların zihnini sürekli uyanık tutmaktadır. Gazete ve dergilerde okuma eylemi ön plandadır.
  • Gazete ve dergiler toplumsal sorunları, önemli gelişmeleri ve politik ve diğer kamusal konuları okura hemen bildirdiği gibi siyasal aktörleri de seçmenlere propaganda yapmak yerine bu konular üzerinde yoğunlaşmaya yönlendirmektedir.
  • Gazetelerde, yeni medya teknolojilerinde olduğu gibi, bilgi kirliliğine rastlamak söz konusu değildir; içerik kullanıcılar tarafından oluşturulmaz.

Gazete ve dergilerin dezavantajları ise şöyle aktarılabilir:

  • Gazetelerde ele alınan konular, belli bir sütun ve satır sayısı sınırlılığında okura yazılı olarak aktarılmaktadır.
  • Gazeteler yalnızca bir kez basılıp dağıtılmaktadır. Yani bu durumda gazetelerin hata yapmak gibi bir lüksü yoktur, çünkü baskıya gittikten sonra geri adım atılması ve düzeltilmesi söz konusu değildir.
  • Okurlar güncel gelişmeleri gazetelerden çok yavaş almaktadır.
  • Seçmenlere politik bağlamda ideolojilere ikna edilmeye çalışılan bir müşteri gözüyle bakılabilmektedir.
  • Gazete ve dergilerin sadece zaman değil aynı zamanda mekân ve dağıtım konusunda da sınırlılıkları bulunmaktadır.
  • Gazeteler, yeni medyada olduğu gibi interaktif bir yapıya sahip değildir. Bu nedenle okur, haber metninde edindiği bilgileri kullanma, deneyimleme, algısını eyleme dönüştürme, fikrini açığa çıkarma konularında genellikle geri bildirim gerçekleştirememektedir.

Radyo teknolojik gelişmelerin kile iletişimindeki uygulanabilirliğinin ilk örneklerinden birini oluşturmaktadır. Teller aracılığıyla bir noktadan diğerine iletişimi mümkün kılan telgrafın devamı niteliği taşıyan radyo, ayrıca kullanılmaya başlandığı ülkelerdeki hükümetler tarafından ilk olarak siyasal iletişim, seçim ve propaganda amacıyla kullanılması sebebiyle de dikkat çekmektedir. 20. yüzyılın kitle iletişimi bağlamında önemli buluşlarından olan radyo, tarihte uzun bir süre kamunun eğitilmesi, bilgilendirilmesi, gelişmelerden haberdar edilmesi, eğlendirilmesi ve siyasal ideolojilerin aktarılması işlevlerinde başrol görevini üstlenmiştir.

Radyonun siyasal iletişim açısından sağladığı avantajlar şunlardır:

  • Radyo, bireylerin gönderilen iletileri herhangi bir uğraş, eğitim düzeyi ya da bir yetenek gerektirmeksizin yalnızca işitme aracılığıyla almasını sağlamaktadır.
  • Radyo, kaynaktan alıcıya gönderilen mesajların ses aracılığıyla ulaştırılmasını sağlamakta, ses ve tonlamadaki başarı ise dinleyicilerin zihninde yaratılmak istenen imajların imgesel bir nitelik kazanmasını kolaylaştırmaktadır.
  • Radyo, kitlelere ulaşılmasını sağlayan kanallar içinde en ucuz maliyete sahip kitle iletişim aracıdır.
  • Siyasal iletişim ve kamunun seçim davranışını yönlendirme çalışmalarında radyo, diğer araçlarda olduğu gibi geniş çaplı bir hazırlık çalışmasına gerek duymamaktadır.

Radyonun siyasal iletişim açısından sağladığı dezavantajlar şunlardır:

  • Siyasal seçim ve kampanya çalışmalarındaki başarının yalnızca sunumdaki ses tonu, vurgulama, sinyal seviyesi ve spikerin o anki performansına bağlı olması ve bu süreçte görsel içeriklerin, videonun ya da beden dili gibi unsurların işlevsel olmaması gibi nedenlerden ötürü sürecin doğru sürdürülmesiyle ilgili bir risk bulunmaktadır.
  • Televizyon ya da internet kadar rağbet görmez.
  • İçerikler özet bilgi olarak kısa sürede verilip geçildiği için dinleyici için gönderilen siyasal iletişim enformasyonları kısa süreli olarak bağlayıcıdır.
  • Radyo yayınlarındaki içerikler gazete içerikleri gibi kalıcı bir nitelik taşımamaktadır.

Enformasyonların görüntü ve ses ile birlikte verildiği bu televizyon, sıradan bireyler açısından bilgi edinmenin en zahmetsiz ve eğlenceli yolunu açarken, politik aktörler için ise siyasal iletişim ve ikna faaliyetlerini bir üst boyuta taşımıştır. Televizyonun devreye girmesiyle birlikte siyasal iletişim ve seçim kampanyaları başka bir boyuta girmiş, siyasal rekabet ve çekişme artmış ve televizyon seçmenlerin oy verme davranışını belirlemesinde doğrudan bir güç haline gelmiştir.

Siyasal aktörler ve seçmenler açısından televizyonun sağladığı avantajlar şu şekilde sıralanabilir:

  • Televizyon, diğer içerikler gibi siyasal enformasyonları da görüntülü biçimde sunması sayesinde izleyicinin dikkatini kolay bir şekilde konuya çekebilmektedir.
  • Televizyonun zaman ve mekân kavramlarını ortadan kaldırması sayesinde siyasal aktörler gazete, dergi ve radyo gibi diğer kitle iletişim araçlarına göre daha fazla bireye ulaşabilme imkânı elde etmiştir.
  • Mekân sınırlılığını ortadan kaldırması bağlamında televizyon, seçmenleri yalnızca ulus sınırları içindeki siyasal iletişime değil, ulus ötesi küresel siyasete de dâhil edebilmektedir.
  • Televizyon herhangi bir dil, din, ırk, sosyal durum ve ekonomik yapı farkı gözetmeksizin herkese aynı içeriği eşit bir biçimde göndermektedir.
  • Hızlı yayın akışı ve anlık iletileriyle hissettirmeden izleyicinin uzun vadedeki eğilimlerini ve oy verme davranışını yönlendirebilmektedir.
  • Kameranın her şeyi olduğu gibi kaydedip izleyiciye sunması sayesinde, zihindeki kuşkular çok çabuk sona erebilmekte ve televizyon aracılığıyla özellikle siyasal aktörlere karşı güven duygusu daha kolay geliştirilebilmektedir.
  • Televizyon aracılığıyla siyasal partilerin değil, doğrudan lider ya da adayın bir sembol haline getirilmesi sağlanabilmektedir.
  • Televizyon sayesinde en ulaşılmaz olan yakına gelebilmektedir.

Televizyonun siyasal iletişim açısından sağladığı dezavantajlar şunlardır:

  • Televizyonun yayınlayıp geçtiği her şey o anda eskir ve bu durum siyasal aktörlerin kendilerini sürekli olarak yenilemesini gerektirmektedir.
  • Siyasal aktörlerin binlerce içerik içinde izleyicinin dikkatini çekebilmesi için artık yalnızca politik duruşu ve faaliyetleriyle değil, sosyal etkinlikleriyle, özel yaşamlarıyla ve en hareketli ve dramatik anlarıyla da gündeme gelmesi siyasal bilinç gelişiminden ve politikanın sahip olması gereken çizgiselliğinden uzaklaşılması tehlikesini doğurur.
  • Televizyonun yayıncılık anlayışı çerçevesinde politik aktörlerin doğrudan kendisine odaklanılması, asıl mesajların ve verilmesi gereken bilgilerin arka plana itilmesine neden olabilmektedir.
  • Televizyon, içeriklerin çok hızlı değişmesine bağlı olarak, izleyicilerin konular ve gelişmeler üzerinde ayrıntılı düşünmesinin ve değerlendirmelerde bulunmasının önüne geçmektedir.
  • Siyasal bağlamda televizyon, seçmenlere gerçekte kimin daha iyi olduğunu göstermemektedir.
  • Televizyon siyasal içeriklerinde genellikle seçmenleri bir tüketici konumuna getirirken, parti liderlerini ve adayları ise bir ürün gibi sunmaktadır.

Hipermetinselliği sayesinde kitle iletişimine yeni bir boyut kazandıran internet ve yeni medya teknolojileri, siyasal aktörlerin televizyona oranla çok daha fazla bireye anında ulaşabilmesinin yolunu açarken, interaktif yapısı sayesinde ise seçmenlerin siyasal hayata katılımını kolaylaştırmaktadır. Ayrıca yeni medya sayesinde politikacılar, seçmenlerin tutum ve kanaatlerini seçim öncesinde görebilmekte, bu sayede ise iletişim ve kampanya çalışmalarına süreç içerisinde yön verebilmektedir.

Siyasal aktörler ve seçmenler açısından yeni medyanın sağladığı avantajlar şu şekilde sıralanabilir:

  • Siyasal parti liderleri ve aktörler kendilerini tanıtmak ve seçim kampanyalarını gerçekleştirmek için internetin video, multimedia, web, e-posta, bloglar, haber odaları gibi çok sayıda seçeneğinden yararlanma olanağı elde etmektedir.
  • İnternet sayesinde seçmenler günün her saatinde ve nerede olursa olsun istediği içeriği okuma imkânı elde ederken, bu platformun interaktif yapısı sayesinde tutum ve oy verme kanaatlerini de açığa çıkarmış olmaktadır. Bu sayede de politik aktörler seçmenlerle ilgili ihtiyaç duyduğu bilgileri kolayca edinebilmekte ve seçim kampanyalarının başarısını seçim öncesi dönemde değerlendirebilmektedir.
  • İnternet sayesinde siyasal partiler yalnızca seçmenlerinin değil, aynı zamanda rakip parti ve taraftarlarının da takibini kolayca gerçekleştirebilmektedir.
  • Yeni medya, seçmenlerin sağlıklı bir kamuoyu oluşturabilmesi için gerekli olan düşünceyi açıklama ve tartışabilme gerekliliğini yerine getirmektedir.
  • İnternet ve yeni medya olgusu, aynı görüşe sahip seçmen topluluklarının birer paydaş olarak ortak bir platformda bir araya gelmesini, görüş ve deneyimlerini birbiriyle paylaşabilmesini sağlamaktadır.
  • İnternet teknolojisi kullanımdaki olanakları sayesinde mekânlar arasındaki duvarları tümüyle ortadan kaldırarak politikayı yalnızca seçmenler için değil, aynı zamanda siyasal aktörler için de tek tuşla uluslararası boyuta taşımaktadır.
  • Sosyal medya halka, kendi politik içeriklerini yaratma, bunları online olarak yayma ve diğer kullanıcılar tarafından oluşturulan içeriklere yorum yapma fırsatı vermektedir.
  • İnternet teknolojisi, kullanıcılara milyonlarca içerik içinden istediğini seçme fırsatı sunmaktadır. Ayrıca, bu yeni iletişim ortamının bilgiyi depolama kapasitesindeki sınırsızlık, daha eski enformasyonların yine tek tuşla geri çağrılmasına olanak tanımaktadır.
  • İnternet ve yeni medya, diğer kitle iletişim araçlarının zaman ve para maliyeti düşünüldüğünde, siyasal partilere, liderlere ve adaylara söylemlerini sürekli olarak yenileme olanağı sunmaktadır.
  • İnternet teknolojisi diğer kitle iletişim araçlarıyla karşılaştırıldığında sıradan bireyleri kamusal kişiliklerle hiç olmadığı kadar yakınlaştırmakta ve herhangi bir aracıya gerek duyulmaksızın doğrudan iletişim kurma olanağı sunmaktadır.
  • Radyo ve televizyon ile karşılaştırıldığında internet medyası kullanıcı zihinlerini daha uyanık tutmaktadır.

Siyasal aktörler ve seçmenler açısından yeni medyanın sağladığı dezavantajlar şu şekilde sıralanabilir:

  • İnternette yapılan yorumlar ve paylaşımlar seçmenlerin oy verme davranışını seçim kampanyası sürecinde açığa çıkarmasını sağlamaktadır ancak gerçek siyasal sorunlardan uzaklaşmasına ve tamamen seçmen odaklı bir pazarlama anlayışına yönelmesine neden olmaktadır.
  • Çoğu kez bir süzgeçten geçirilmeden yayınlanan veya herhangi hukuki süreç gerektirmeyen içerikler, yoğun bir bilgi kirliliğine ve güvenilirlik sorunlarına yol açabilmektedir.
  • İnternette yer alan bilgi yığılmaları ve hızlı akış, politik aktörlerin seçmen dikkatini kendi içeriklerine çekmesini zorlaştırmaktadır.
  • İnternetteki her bilgi kaynağının doğru ve güvenilir olmaması, kullanıcının doğrudan konuya ilişkin olumsuz bir algı geliştirmesine neden olabilmektedir.