SİYASİ TARİH - Ünite 4: İkinci Dünya Savaşı (1929-1945) Özeti :
PAYLAŞ:Ünite 4: İkinci Dünya Savaşı (1929-1945)
1929 Dünya Ekonomik Krizi ve Uluslararası Sistemin Zayıflaması
1919 barış antlaşmaları son derece sert eleştirilerle yüz yüze kaldılar. Ortak kanı antlaşmaların ağır hükümler içermesi ve cezalandırıcı bir yaklaşımla kaleme alınmalarından dolayı dünyaya arzu edilen huzuru getirmeyecekleri noktasındaydı. Nitekim 1920 ve 1930’lu yıllar boyunca ekonomide izlenen “laissez faire” ilkesi ciddi darbe yedi ve denetimli piyasa sistemi yükselişe geçti. Savaş birçok Avrupa ülkesinde fiziksel yıkımın yanında ekonomik verileri de alt üst etti. Müttefik Tazminat Komisyonu Belçika, Fransa, Polonya, Sırbistan ve Rusya gibi ülkelerin savaş zararının 6.6 milyar sterline yükseldiğini hesaplamıştı. Belçika, oturulacak evlerin tahminen %6’sını, çelik imalathanelerinin yarısını ve demiryolu ağının dörtte üçünü kaybetti. Savaştan önce borç veren Fransa, 1918’de borç batağına saplandı. ABD ve İngiltere’ye 3.7 milyar dolar borç ödemek zorunda kaldı. Almanya, imzalamak zorunda kaldığı Versailles Antlaşması sonucu ekilebilir topraklarının %15’nden, demir cevherinin %75’nden ve kömür kaynaklarının %26’sından mahrum oldu ve sosyal düzen adeta altüst oldu.
Statükonun Bozulması ve İkinci Dünya Savaşı’na Yol Açan Olaylar
İki dünya savaşı arasında Avrupa’da liberal demokrasi büyük bir bunalıma girdi ve birçok ülkede otoriter ve totaliter rejimler kuruldu. İtalya, Birinci Dünya Savaşı’nda yarım milyon yurttaşını kaybetti, sakat kalmış milyonlarcasının ağır sorumluluğunu üstlenmek zorunda kaldı. Birinci Dünya Savaşı’nda İtalya, çarpışmaların çoğundan yenik ayrıldı ve arzuladığı toprak kazançlarını elde edemedi. Ayrıca savaş sırasında toplumdaki eşitsizlikler derinleşti. Ülke savaştan sonra büyük bir ekonomik çöküntü içine girdiğinden, enflasyon korkunç boyutlara yükseldi.
Hitler, 1933’te iktidara geldikten sonra, Versailles Antlaşmasının öngördüğü statükoyu bozmak ve Cermen ırkına dayalı büyük bir imparatorluk kurmak için geniş bir program hazırlanmıştı. Almanya’nın askerî gücü zayıftı.
Hitler, Eylül 1936’da da tam bir savaş ekonomisi öngören Dört Yıllık Planı yönetmesi için Mareşal Göring’i görevlendirdi. Almanya, Versailles Barış Antlaşması’nın en önemli hükümlerinden biri olan silahsızlandırılma hükmünü tek taraflı olarak feshederek, statükonun bozulması yönünde önemli bir adım attı. Almanya’nın silahlanma politikası İngiltere ve Fransa’yı endişelendirmişti.
Benito Mussolini, Kral III. Victor Emmanuel tarafından başbakanlığa getirildikten sonra 1930’lu yıllara kadar, içeride faşist rejimin gücünü ve prestijini arttırmaya, dışarıda ise ılımlı bir politika izlemeye çalıştı. Mussolini’nin bu dış politikası gerçekçi değildi. Sadece zaman kazanmak için bir perdelemeden ibaretti. 1930’ların ortalarında bu yönelimini değiştirdi ve Afrika’da sömürge savaşına girişti.
İtalya’nın Habeşistan’ı ele geçirmesinin sonuçlarından biri de Nazi Almanya’sının ve Faşist İtalya’nın birbirine yakınlaşması ve uluslararası politikada güç birliğine gitmeleridir. İki ülke yöneticileri karşılıklı olarak birçok ziyaretlerde bulundu ve birbirlerini destekleme sözü verdiler.
Hitler, 13 Mart 1938’de Avusturya’nın ilhakını gerçekleştirdikten sonra, Büyük Almanya’nın kurulması projesini hayata geçirmek için 3,5 milyon Alman’ın yaşadığı Çekoslovakya’nın Südetler bölgesine yöneldi. Öncelikle Südetli Almanların Nazi Lideri olan Konrad Henlein’e Prag Hükümeti’nin karşılaması zor azınlık hakları talep etmesini emretti.
Hitler, ardından, “doğuya doğru genişleme” politikasının bir diğer durağı olan Polonya’ya göz dikti. Hitler’in saldırganlığı karşısında İngiltere ve Fransa, 31 Mart 1939’da Polonya Hükûmeti’ne güvenlik garantisi verdi.
Mussolini, Almanya’nın sınırlarını genişletmesi karşısında uluslararası toplumun sessiz kalmasından cesaret alarak Arnavutluk’u işgal etmeye karar verdi. Böylece gücünü gösterecek ve Dalmaçya kıyılarında üstünlük kuracaktı. Bu kararını 5 Nisan 1939’da Almanya’ya bildirdi ve bu ülkenin desteğini sağladı.
İngiltere ve Fransa, İtalya’nın Arnavutluk’u işgal etmesine büyük tepki gösterdi. İngiltere, Almanya ve İtalya’nın gelecekteki genişleme girişimlerine göz yummayacağını göstermek için Polonya, Romanya ve Yunanistan’a askerî güvence verdi.
Sovyetler Birliği ise tek ülkede sosyalizm politikası izleyerek, kapitalist Batı dünyası karşısında gücünü pekiştirmeye ve güvenliğini garanti altına almaya çalıştı. Bundan hareketle, Rusya Dışişleri Bakanı Litvinov, Cenevre’de ortak güvenlik konularının tartışıldığı bir sırada bir ticaret delegasyonu aracılığı ile Almanya’yla yakınlaşmanın yollarını aradı. Hitler, Sovyetler Birliği’nin bu hamlesine olumlu yaklaşmakla birlikte bir sonuç alamadı.
Savaşın Başlaması ve Yayılması
Almanya, 29-30 Ağustos 1939’da Polonya’dan çeşitli taleplerde bulunarak Danzig serbest şehrinin kendisine verilmesini, koridor bölgesi için plebist yapılmasını, seferberliğin kaldırılmasını ve bu konuları görüşmek üzere bir temsilcinin 30 Ağustos’ta Berlin’de bulunmasını istedi. Polonya’nın bu istekleri kabul etmemesi üzerine Almanya harekete geçti. Hitler, Alman kruvazörü Schleswig’in askerlerine 1 Eylül 1939’da Holstein Danzig’deki Westerplatte adlı askerî üssü bombalama emri vererek işgali başlattı. Aynı zamanda beş tank filosu, hafif zırhlı ve motorlu birimlerden oluşan ellinin üzerindeki bölük sınırı geçti. İngiltere ve Fransa, Almanya’dan işgalin sona erdirilmesini ve birliklerini Polonya’dan geri çekmesini istedi. Ancak bir yanıt alamadıkları için 3 Eylül 1939’da Almanya’ya savaş ilan ettiler.
Sovyetler Birliği, Birinci Dünya Savaşı sonunda kaybettiği Baltık topraklarını tekrar ele geçirmek için bu bölgeye yöneldi. 27 Eylül 1939’da Estonya’dan deniz ve hava üsleri kurma isteğinde bulundu. Bu isteğin geri çevrilmesi halinde ülkenin işgal edileceğini bildirdi. Sovyet tehdidi karşısında çaresiz kalan Estonya, bu ülke ile 28 Eylül 1939’da deniz ve hava üslerinin kurulmasını içeren karşılıklı yardım antlaşması imzalamak zorunda kaldı.
İngiltere ve Fransa, Almanya’yı durdurmak ve savaş endüstrisinde kullanılan yüksek kaliteli demir cevherinin Kuzey İsveç’ten ikmalini kesmek için planlar yaptı. Norveç’in kuzeyine ve İsveç arasındaki demiryolları hattına birlikler sevk ederek, demir cevheri alanlarını ve bunların ihraç güzergâhlarını ele geçirmenin yollarını aradılar. Finlandiya’nın Sovyet işgaline uğraması üzerine Norveç karasularına mayın döşeme kararı aldılar. Hitler, İngiliz donanmasının Norveç karasularında bulunan bir Alman gemisine saldırmasını bahane ederek silah üretimi için gerekli olan demir cevherini güvenlik altına almak için 9 Nisan 1940’da Danimarka ve Norveç’i işgal etme kararı aldı.
Almanya, Norveç ve Danimarka’yı işgal ederek doğusunu ve kuzeyini güvenlik altına aldıktan sonra, Versailles Antlaşması’nın öngördüğü düzeni değiştirmek ve Fransa’yı dize getirmek için bu ülkenin üzerine yürüdü. Almanya’nın Batı çıkarması, 10 Mayıs 1940’da Hollanda, Belçika ve Fransa’ya karşı havadan ve karadan saldırılarla başladı. Alman ordusu Blitzkrieg (Yıldırım Savaşı) adı verilen bu saldırıyla, 15 Mayıs’ta Hollanda’ya, 28 Mayıs’ta Belçika’ya ve 14 Haziran’da Fransa’nın başkenti Paris’e girerek bu ülkeleri işgal etti. Fransa’da 17 Haziran’da Başbakan Paul Reynaud’un yerine General Marshal Phillipp Petain hükûmet başkanı oldu. Almanya, Fransa’yı savaş dışı bıraktı.
İtalya’nın 10 Haziran 1940’da Fransa’ya savaş ilan ederek İkinci Dünya Savaşı’na katılması, İngiltere’yi güç durumda bıraktı. Çünkü İtalya’nın Kuzey Afrika’da stratejik öneme sahip Libya’ya egemen olması ve Akdeniz’de bulundurduğu donanmayla İngiltere’nin sömürgeleriyle bağlantısını kesmesi söz konusuydu. Bu bakımdan, stratejik ve ekonomik yönlerden önemli bir bölge olan Kuzey Afrika’nın ele geçirilmesi, savaşın gidişatını değiştirebilecekti.
27 Eylül 1940’da İtalya, Japonya ve Almanya arasında Üçlü Pakt denilen bir ittifak antlaşması imzalandı. Bu Pakt’ın imzalanmasıyla birlikte Almanya ve İtalya, Avrupa’da; Japonya ise Uzak Doğu’da istilaya dayalı “yeni düzenler” kuracaklardı. Almanya, Avrupa’daki bazı küçük devletleri antlaşmalarla egemenliği altına alarak amacına ulaşmaya çalıştı.
Hitler’in en önemli hedeflerinden biri Sovyetler Birliği ve Bolşevizmi yok etmekti. Ancak savaş başladıktan sonra Batı Cephesi’ndeki durumunu güçlendirmek ve yeni ham madde kaynakları bulmak için bu ülkeyle savaşı göze alamadı.
ABD, Avrupa’da başlayan savaş karşısında tarafsız kaldı. Ancak başta İngiltere olmak üzere Müttefik devletlere değişik zamanlarda askerî yardımlarda bulunmaktan geri kalmadı. Savaş, Japonya’yla ABD arasındaki ilişkileri gerginleştirdi. Japonya’nın 1937’de başlattığı Çin Savaşı’nı sürdürmekte kararlı olması ve ABD’nin Çin’e mali yardımda bulunarak Japonya’nın yayılmacılığını önlemek istemesi iki ülke arasındaki ilişkilerin gerginleşmesinde temel etkendi.
Savaş Sırasında Gerçekleştirilen Önemli Siyasal Buluşmalar
Sovyetler Birliği, Almanya’nın saldırısına uğramasının ardından 12 Temmuz 1941’de İngiltere’yle, 1 Ağustos 1941’de de ABD ile birer anlaşma imzaladı. Ardından, ABD başkanı Roosevelt ve İngiltere başbakanı Churchill, 1941 yılının Ağustos ayında savaşla ilgili gelişmeleri görüşmek üzere Kanada açıklarındaki bir savaş gemisinde bir araya geldiler. İki lider görüşmelerden sonra 14 Ağustos 1941’de Atlantik Bildirisi adı verilen ortak bir metin yayınladılar. Bildirinin önemli maddeleri arasında, savaştan sonra toprak kazanılmaması, ilgili halkın onayı alınmadan toprak değişikliği yapılmaması, ulusların kendi geleceklerini belirleme hakkına sahip olması, uluslararası işbirliğinin geliştirilmesi, temel hammaddelerden eşit biçimde yararlanılması ve savaştan sonra topyekûn silahsızlanmaya gidilmesi gibi hususlar yer alıyordu.
Savaş sırasında gerçekleştirilen bir diğer önemli konferans, ABD başkanı Roosevelt ile İngiltere başbakanı Churchill ve üst düzey komutanların katılımıyla 14-23 Ocak 1943 tarihleri arasında gerçekleştirilen Kazablanka Konferansı’dır. Konferansın sonunda Sovyetler Birliği üzerindeki baskıyı hafifletmek için Sicilya’ya çıkarma yapılması, Balkanlarda ikinci bir cephemin açılması, bunun için de Türkiye’nin savaşa katılmasını sağlamak üzere hazırlıklara girişilmesi kararlaştırıldı.
Yine Roosevelt ve Churchill 12-16 Mayıs 1943 tarihlerinde Washington Konferansı’nda bir araya geldiler. Bu konferansta İtalya’nın işgal edilmesi, Türk hava alanlarından yararlanılması, Fransa’da ikinci cephenin açılması kararlaştırıldı.
14-24 Ağustos 1943 tarihlerinde ise Roosevelt ve Churchill bu sefer Kanada’nın Quebec kentinde bir araya geldiler. Konferansta, savaş sonrasında Almanya’nın silahsızlandırılarak kontrol altına alınması, daha önce Fransa’da açılması planlanan cephenin Normandiya kıyılarında olması kararlaştırıldı.
Ardından, 19 Ekim-1 Kasım 1943 tarihleri arasında Moskova Konferansı gerçekleştirildi. Bu konferansa, ABD, İngiltere, Sovyetler Birliği ve Çin katıldı. 22-26 Kasım 1943’te ise ABD, İngiltere ve Çin arasında Kahire Konferansı gerçekleştirilmiştir. Konferansın esas gündem maddeleri Japonya ve Kore’nin durumlarıdır. 28 Kasım-1 Aralık 1943’te de Tahran’da İngiltere, ABD ve Sovyetler Birliği’nin katıldığı Tahran Konferansı gerçekleştirilmiştir. Konferansta İran’a yardımda bulunulması, Türkiye’nin savaşa girmesi, Yugoslavya’daki direnişçilere yardımda bulunulması gibi konular görüşülmüştür.
Savaş sırasında gerçekleştirilen bir diğer önemli konferans, 4-11 Şubat 1945 tarihleri arasında gerçekleştirilen Yalta Konferansı’dır. Roosevelt, Churchill ve Stalin, Almanya’nın teslim olmasından sonra Sovyetler Birliği’nin Japonya’ya savaş açması, müttefiklerin Almanya’nın birer bölgesini işgal etmesi, Nazizmin yok edilmesi, Almanya’nın savaş tazminatı ödemesi ve Birleşmiş Milletler Örgütü’nün kurulması için San Francisco’da bir konferans düzenlenmesi gibi konuları görüşmüşlerdir.
17 Temmuz-2 Ağustos 1945’te toplanan Potsdam Konferansı’nda ise Almanya’ya nasıl bir biçim verileceği görüşüldü. Konferansta, Almanya’nın kontrolünün ABD, İngiltere, Sovyetler Birliği ve Fransa aracılığıyla yapılacağı, Almanya’nın silahsızlandırılacağı, Nazi birlik ve örgütlerinin tümden kaldırılacağı, Almanya’nın savaş tazminatı ödeyeceği, Almanya’da demokratik bir düzen kurulacağı gibi konular karara bağlanmıştır.
Savaşın Sona Ermesi
Müttefik devletler, Mareşal von Rommel komutasındaki Alman birliklerini El Alameyn önünde durdurmayı başlamışlardı. İngiliz Mareşal Montgomery’in emri altındaki birliklerin 1942 yılının Ekim ayında karşı saldırıya geçmesi ve 8 Kasım 1942’de de Amerikalı General Eisenhower’in birliklerinin Kuzeybatı Afrika’da başarılı bir çıkarmada bulunması, Almanları ve ortakları İtalyanları geri çekilmeye zorladı.
Müttefiklerin, 6 Haziran 1944’te Fransa’nın Normandiya kıyılarına çıkarma yaparak “ikinci cepheyi” açmaları, Almanlara ölümcül bir darbe vurdu.
Müttefikler, 1942’de Pasifik’te Japon yayılmasını durdurarak, deniz ve hava üstünlüğünü ele geçirmişlerdi. Müttefik güçler, 1945 yılının başlarından itibaren Japonya’nın işgali altında bulunan Çin, Endonezya ve Pasifik’te çeşitli yerlerde karşı saldırıya geçtiler. Japonya’yı teslime zorlamak için Temmuz-Ağustos 1945’te saldırılarını sıklaştırdılar.
İkinci Dünya Savaşı’nda Türkiye’nin Politikası
Genç Türkiye’nin yöneticileri, Birinci Dünya Savaşı’na sürüklenen Osmanlı İmparatorluğu’nun nasıl ortadan kalktığını, Türk Ulusu’nun nasıl yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kaldığını unutmamışlardı. En önemli amaçları, ülkeyi her yönden kalkındırmak ve modernleştirmekti. Bu nedenle ülkeyi herhangi bir savaşın dışında tutmayı ana hedefleri arasına almışlardı. Türkiye savaş sırasında, hem İngiltere ve Fransa’yla yakınlaşmak hem de Sovyetler Birliği ile dostluğunu sürdürme politikasını sürdürdü. Ayrıca, savaş sırasında her iki tarafla da ticari ilişkilerini devam ettirdi. Türkiye, savaş boyunca tarafsızlığını korumaya özen göstermekle birlikte, 6 Haziran 1944’te başlayan Normandiya çıkarmasından sonra, yenilgisi kaçınılmaz hale gelen Almanya ile 2 Ağustos 1944’te siyasal ilişkilerini keseceğini açıkladı. En sonunda, Türkiye 23 Şubat 1945’te Almanya ve Japonya’ya savaş ilan etti. Bu kararın alınmasında Yalta Konferansı’nda 1 Mart 1945 itibariyle Almanya ve Japonya’yla savaş durumunda olan devletlerin Birleşmiş Milletler Örgütü’nün kurucu üyeleri arasında yer alacağının açıklanmış olması önemli bir rol oynamıştır.