SİYASİ TARİH I - Ünite 4: Fransız Devrimi Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 4: Fransız Devrimi

Fransız Devrimi Neden ve Nasıl Yapıldı?

1789 öncesi dönemde İngiltere ve Fransa’nın geniş iktisadi güce kavuştukları gözlemlenmektedir. Bu süreç iki ülke arasında yoğun çatışmaları da beraberinde getirmiş, Fransa’nın İngiltere ile rekabet edebilmek için olağanüstü maddi kaynaklar sarf etmesi, ülke maliyesinin iflas etmesine yol açmıştır.

Diğer yandan, “Aydınlanma Çağı” olarak isimlendirilen XVIII. yüzyılın düşünürleri devlet yönetimi, anayasacılık, bireyle devlet arasındaki ilişkilerin niteliği, siyasi ve medeni haklar gibi konularda çok önemli eserler verdiler. Böylece, özgürlüklerin ve demokratik kurumların yeşermesine uygun bir zemin doğdu. Ansiklopedistler adını alan Diderot, Voltaire, Montesquieu, Rousseau gibi yazarlar, XVIII. yüzyılın ortaları ile ikinci yarısında ortaya koydukları çalışmalarıyla, Aydınlanma Çağı’nın Fransa’da kök salmasını sağlamışlardır.

Devrim’in Fransa’ya özgü nedenleri arasında ekonomik eşitsizlikler temel nedenler arasındadır. Soylu ve Ruhban kesimin vergiler bakımından ayrıcalıklı olması burjuva ve işçi kesimini rahatsız etti. Mali yük bu iki kesime bindi.

Kral XVI. Louis vergiler için meclisi Mayıs 1789’da toplantıya çağırdı. Üç alt-meclisten oluşan mecliste üçüncü at-meclise hakim olan orta sınıf (burjuvazi), köylüler ve işçiler toplantıları 6 hafta boykot ettikten sonra kendini 17 Haziran’da “Milli Meclis” ilan etti. Böylelikle Fransa Kral, Soylular, Kilise ve Burjuvazi ve geniş halk kitleleri olarak ayrıştı.

Halkın 17 Temmuz 1789 günü Bastille hapishanesini ele geçirmesiyle Kral geri adım attı ve Milli Meclis’i tanıdı.

Fransa’da Yeni Rejimin Kuruluşu ve Sorunları

Milli Meclis, 4 Ağustos’ta “feodalizmin kaldırıldığı”nı ilan etti. 26 Ağustos’ta da “İnsan ve Vatandaş Hakları Beyannamesi” yayınladı. Kral’ın yetkileri konusunda Jakobinler ve radikaller arasında görüş ayrılıkları belirdi, öte yandan yurt dışındaki soylular da eylem hazırlığına girişti. Devrim hem içerden hem dışarıdan sorunlarla yüzyüze gelmeye başladı. Çıkartılan 1791 anayasasında radikallerin istediği oldu.

Devrimin ilk günlerinle ilan edilen İnsan ve Vatandaş Hakları Beyannamesi’nde yer verilen, insanların doğuştan özgür oldukları, özel mülkiyetin dokunulmazlığı, basın özgürlüğü, yasalar önünde eşitlik, adil vergi düzeni ve memuriyete girebilme gibi haklar Kurucu Meclis’in hazırladığı anayasayla teminat altına alındı ancak bunda da bazı eşitsizlikler bulunuyordu. Kilise ve eşitsiz gruplar devrim karşıtı isyanlar başlattı. Aynı zamanda Avrupa monarşileri de devrime tepki duyuyorlardı. Fransa 20 Nisan 1792’de Avusturya’ya savaş açtı.

Yeni Rejimin Siyasal Model Arayışları

  • Ulusal Konvansiyon: Cumhuriyet’in ilanı, yürütme ve yasama erklerinin tek organda birleştiği olağanüstü dönem.
  • Terör Dönemi (1793-1794): Ülkede radikal unsurların baskıyla sindirilmesi ve bu kanlı dönem sonunda Kamu Güvenliği Komitesinin yetkilerinin azaltılması.
  • Direktuvar Dönemi (1795-1799) Direktuvar’a karşı yürütülen isyanların General Napoleon Bonaparte tarafından bastırılması.
  • Mısır Seferi: Mısır’ın istilası ve gelişmeler doğrultusunda Fransa’nın Mısır’dan çekilmesi.

Napoleon Bonaparte’in Kurduğu Düzen

Mısır seferinin başarısızlıkla sonuçlanmış olmasına rağmen, başlangıçta elde ettiği zaferin halk tarafından kendisine olan sevgiyi artırmış olmasına güvenen Napoleon, Sieyes bir darbeye teşebbüs etmeden önce, yönetimi kendi ellerine almaya karar verdi. Napoleon’un iktidara gelmesine kapıyı aralayan askeri darbe 7 Ekim 1799’da başlamış olmasına rağmen “18 Brumaire Darbesi” olarak anılır.

Napoleon yetkilerini kimseyle paylaşmak niyetinde değildi. 7 Şubat 1800’de yapılan halkoylamasında (plebisit) “Birinci Konsül” unvanını alarak yürütme gücünü çok büyük ölçüde kendi elinde topladı.

Bununla da yetinmeyen Napoleon, iktidarı tam olarak ele geçirebilmesinin evvela halka verdiği barış sözünü tutarak devam etmekte olan İkinci Koalisyon Savaşları’nı sona erdirmekle mümkün olacağını hesaplamıştı.

Amiens Barışı’ndan sonra Napoleon içeride düzeni sağlayacak adımlar attı. Ülke dışına kaçmış olan her sınıftan kişinin Fransa’ya dönmesine izin verdi.

Napoleon’un bu reformları içinde kendisinin geniş halk kitleleri tarafından daha da benimsenmesini sağlayan adımı 1801’de attı. Fransız Devrimi’nin kopardığı Katolik Kilisesi ile ilişkileri yeniden kurdu.

Nitekim yukarıdaki reformları yaparak halkın desteğini arkasına aldıkça daha da cesaret kazanan Napoleon önce 1802’deki bir halk oylamasıyla kendisini ömür boyu konsül olarak seçtirdi. Ardından da, 1804’te hazırlanan ve yine halk oylamasıyla benimsenen yeni bir anayasayla, rejimi imparatorluğa dönüştürürken kendisinin de I. Napoleon adıyla “Fransızların İmparatoru” ilan edilmesini sağladı. Napoleon’un imparator olmasından sonra 10 yıl sürecek kesintisiz savaşlar dönemi başlayacaktır.

Napoleon’un izlediği merkantalist ticaret anlayışı İngiliz ticaretine zarar vermeye başlayınca Mayıs 1805’te İngiltere Fransa’ya savaş açtı. Üstelik İngiltere’nin bir süre sonra Avusturya ve Rusya’yı da yanına çekmesiyle, Fransa’ya karşı Üçüncü Koalisyon kurulmuş oluyordu. Bu sayede İngiltere’yi istila harekatına başlayamayan Napoleon denizde yenilgiye uğradı ancak karada büyük zaferler elde etti.

Avusturya ve Rusya ordularıyla karşı karşıya gelen Napoleon savaştan galip çıkan taraf oldu. Avusturya diğer kayıplarıyla birlikte “Kutsal Roma İmparatorluğu” tacını da bırakmak durumunda kaldı. Rusya ise barış isteyerek Fransa’nın Avrupa’yı denetlemesine onay verdi. Fransa ise Rusya’nın Finlandiya ve Balkanlar’daki haklarını kabul etti.

Napoleon Trafalgar yenilgisiyle denizden istila edemeyeceğini gördüğü İngiltere’yi ancak iktisadi bir savaşla çökertebileceğini hesapladı. Kasım 1806’da çıkarttığı bir kararnameyle Fransa’nın müttefiklerinin ve ele geçirdiği yerlerdeki halkın İngiltere’yle ticaretini yasakladı. Ancak kendi ablukasının delinmesi ve İngiliz gemilerinin Fransız limanlarını ablukaya almasıyla Napoleon’un planı “bumerang” gibi kendini vurdu. Napoleon ablukayı delen ülkelere çok sert karşılık verecektir.

Bu arada Napoleon İberik Yarımadası’nı işgale girişmişti. Önce İspanya’yla ittifak yaparak Aralık 1807’de Portekiz’i ele geçiren Napoleon ardından 1808’de müttefiki İspanya’ya saldırdı. Madrid’i ele geçirerek kralı tahttan indiren Napoleon, kardeşi Joseph’i İspanya Kralı ilan etti.

İngiltere’ye karşı ise bir türlü üstünlük sağlayamayan Napoleon, 12 Ekim 1808’de Çar I. Alexander ile Erfurt’ta gizli bir sözleşme yaparak İngiltere’yle barış görüşmelerine girişilmesi konusunda anlaştı. Gelişmelerden cesaret alarak kendisine savaş açan Avusturya’yı yenen Napoleon’un bölgedeki icraatları Rusya ve Fransa’nın arasının iyice soğumasına neden oldu.

İmparator Napoleon’un Düşüşü

Eşi Josephine’den 1809’da boşanan Napoleon, Metternich’in çabalarıyla 1810’da Avusturya İmparatoru’nun kızı Marie Louise ile evlendi. Napoleon’un 1810’dan sonraki yönetimi, bu gelişmelerin de ortaya koyduğu gibi, başlangıçtaki toplumsal dayanaklarında önemli bir değişiklik anlamına geliyordu. Önceleri bütün sosyal sınıflara dayanan, yani kitle desteğine sahip bulunan Napoleon’un çevresinde gittikçe bir soylular çemberi oluşturmaya başlıyordu. Eski Rejimin egemen toplumsal sınıfının (Aristokrasi) yeniden ön plana çıktığı görülüyordu.

Avrupa uygarlığını tek bir olgu olarak gören Napoleon ele geçirdiği ülkelerde yerli aristokrasilerle işbirliği yaparak kendisiyle çelişiyordu. Napoleon’un bir başka çelişkisi de Avrupalılara çağdaşlık ruhunu yaymaya çalışırken eski Roma’nın gösteriş ve sefahatine yeniden yönelmekten kendini alamamasıydı. Napoleon milliyetçilik akımlarını da göz önünde bulundurmuyordu.

Napoleon’a karşı ilk büyük milli uyanış işgal altında tuttuğu Alman topraklarında ortaya çıkmıştır. Bu dönemin Alman uyanışı, Aydınlanma Çağı’nın akla dayanan felsefesine karşı duyguyu ön plana çıkararak bütün Avrupa’ya dalga dalga yayılan “romantizm” akımını yaratmıştır. Amerikan İnsan Hakları anlayışına, Aydınlanma Çağı’na ve Fransız Devrimi’ne temel oluşturan insanlar arası bir örneklik ve benzerlik kavramı, yerini farklılıkların ve ayrı özelliklerin üstün tutulduğu bir anlayışa bırakmaktaydı. Artık, ayrı ayrı iç dünyaların - kısacası toplumların birbirinden farklı yapılarının- üzerinde durulmaktaydı.

Böylece, nas›l XVIII. yüzyılda Fransa Avrupa’nın kültür önderi olduysa şimdi de Almanya bunu devralmaktaydı. Alman düşüncesi, milliyetçiliğin tohumlarını yalnız Almanya’ya değil bütün Avrupa’ya serpmekteydi.

Napoleon, askeri alanda da başarısızlıklarla yüzyüze gelmeye başladı. 1810 yılında Kıta Sistemi’nden çekilen Rusya İngiltere ile ticaret yapmaya başladı. Bunun üzerine Haziran 1812’de Moskova seferine çıkan Napoleon Moskova’ya girebilmesine rağmen açlık nedeniyle geri çekilmek durumunda kaldı ancak hava şartları büyük kayıplar vermesine neden oldu. Bu durum ordudaki disiplini de bozdu. Bu büyük hezimet karşısında Avrupa’daki bütün Napoleon karşıtı güçler harekete geçti. 30 Mart 1814’te koalisyon güçleri Paris’e girdi, Napoleon teslim oldu ve Akdeniz’deki Elbe adasına sürgüne gönderildi.

Avrupa Uyumu’nun Kuruluşu

Napoleon’un sürgüne gönderilmesinin ardından meydana gelen yönetim boşluğu müttefiklerin istediği biçimde sonuçlandı. Buna göre, Fransa’n›n başına yeniden Bourbonların dönmüş olması barışı kolaylaştırdı. Müttefikler, Fransa’yla 30 Mayıs 1814’te Birinci Paris Antlaşması’nı imzaladılar. Buna göre, Fransa 1792’deki sınırlarına dönüyordu.

Müttefikler, Fransa’ya Bourbonların dönüşünü sağladıktan sonra artık intikam isteklerine kulaklarını tıkadılar. Yani, Fransa’yı cezalandırıcı bir antlaşma yoluna gitmediler. Fransa’ya tazminat borcu bile yüklemediler. Böylece, kendilerine yakın gördükleri yeni Fransız yönetiminin işini kolaylaştırmak istiyorlardı.

Müttefikler Napoleon’u yendikten sonra Viyana’da bir uluslararası kongre toplanmasına karar vermişlerdi. Burada, Avrupa’nın çeşitli sınır ve statü sorunlarını görüşüp çözüme bağlayacaklardı.

Viyana Kongresi, bu ortamda Eylül 1814’te toplandı.

Kongre’de ipler dört büyük ve galip devletin -İngiltere, Rusya, Avusturya ve Prusya’nın- elindeydi. Viyana Kongresi bu temel sorunları çözdükten sonra, ortada pek fazla sınır sorunu kalmadı. Kongre’nin uluslararası ilişkiler açısından önemi, yalnızca büyüklüğünden ve siyasi yanından ileri gelmiyordu. Kongre, uluslararası hukuk açısından da önem taşıyordu. Nitekim Kongre’de korsanlığın yasaklanması, uluslararası nehirlerde seyrüsefer durumunun düzenlenmesi, köleliğin yasaklanması gibi konularda da kararlar alındı.

Kongre çalışmaları sırasında Napoleon sürgünden kaçıp yine bir ordu oluşturmuş ancak başarılı olamamıştır. İngilizler tarafından yakalanan İmparator 1821’deki ölümüne kadar Afrika’nın güney batısındaki St. Helene adasına gönderildi.

Viyana Kongresi’nin kararları, 1648 Westphalia Antlaşması ile 1919 Paris Barış Konferansı arasında kalan dönemin Siyasi Tarihi içinde en önemli yeri tutmaktadır.

Fransa’ya karşı takınılan “ağır cezalandırma” yerine “dengeleme” yaklaşımı Viyana Düzenini güçlendiren temel bir etken niteliğindeydi.

Viyana Kongresi, büyük devletler arasındaki savaşlara uzun bir süre için son vermiştir. İngiltere ise bir süredir artmakta olan gücüyle uzun zaman için en kuvvetli devlet durumuna geçmiştir.