SOKAK SOSYAL HİZMETİ VE ADLİ SOSYAL HİZMET - Ünite 5: Adli Sosyal Hizmetin Tanımlanması ve Tarihsel Gelişimi Özeti :
PAYLAŞ:Ünite 5: Adli Sosyal Hizmetin Tanımlanması ve Tarihsel Gelişimi
Giriş
Adalet sistemi içinde bir alt sistem olan adli sosyal hizmetin dünyadaki uygulamaları incelendiğinde birçok aşamadan geçerek işlevsellik kazandığı ve gerek koruyucu önleyici gerekse bireyin adli sistemle temasından sonraki aşamalarda etkin bir rol aldığı görülmektedir. Ülkemizde ise henüz oluşum aşamasında ve gelişmeye açık bir alan olarak karşımıza çıkmaktadır.
Adalet Sisteminde Adli Sosyal Hizmetin Keşfi
Adalet sistemi; içinde hukuk, adalet, eşitlik gibi sistemleri barındıran bir bütün olarak ele alınmaktadır. Bu noktada adalet toplumların güvencesi olarak karşımıza çıkan önemli bir kavramdır. Her toplum, içinde yaşayan üyeleri için bir tanımlama yapar ve çeşitli kurallar oluşturur. Bu kurallara toplumsal normlar denir. Ceza adaleti sistemi de yüzyıllar boyu geliştirilen normların sonucunda oluşmuş, toplumun kabul ettiği ve etmediği davranışlar belirlenmiş ve toplumlar için kabul edilmeyen davranışlar cezalandırılmıştır. Suç ve ceza kavramının temel alındığı yöntem de klasik ceza sistemi olarak tanımlanmıştır. Klasik cezalandırma sistemine göre; ceza, suçun toplumda yarattığı düzensizlikle orantılı ve şahsi olmalıdır. Ceza korkutucudur ve toplumda suç işleme eğiliminde olan kişileri caydırma özelliği taşımalıdır.
İnsan haklarının gelişimi ve toplumları etkisi altına alan pek çok değişime paralel olarak ceza adaleti sisteminde de değişim ve dönüşüm yaşanmıştır. Bu dönüşüm ise pozitivist bir bakış açısını sağlamıştır. Pozitivist yaklaşım, suç davranışının kaynağının dış kaynaklardan etkilendiğini kabul eder ve bu nedenle suçu önlemek için suçluların tedavi edilmesi gerektiğini söyler. Sosyal hizmet bakış açısı, pozitivist yaklaşımı büyük ölçüde destekler. Sosyal hizmetin insancıl prensipleri, suçluların adalet sistem inde tedavi edilmeleri gerektiğinin altını çizmektedir.
Sosyal hizmet uzmanı, çok yönlü bir değerlendirme yapar ve bireyi çevresi içerisinde ele alır. Bu noktada bireyin yaşamında ortaya çıkan yoksunlukları keşfederek toplumun bir parçası olarak yaşamını sürdürmesine engel olan sistemlerle de çalışma yapar.
Çağdaş sosyal hizmet uygulamalarında müracaatçı ile birlikte, müracaatçı için hak savunuculuğu mesleğin en önemli rollerinden biridir. Müracaatçıların yasal sistemlerden mümkün olduğu kadar çok faydalanması amacıyla sosyal hizmet uzmanı savunuculuk rolü üstlenmiştir. Bunun yanı sıra sosyal hizmet uzmanı, adalet sistemi içerisinde müracaatçının sosyal hizmet ve insani ihtiyaçlarının araştırılması ve tespiti konusunda hukuk profesyonellerine yardımcı olmaktadır.
Sosyal hizmet uzmanları hukukçu olmamakla birlikte yasaları bilir ve müracaatçılarını vatandaş olmaları nedeniyle elde ettikleri tüm haklarını kullanma konusunda bilinçlendirir, kullanamadıkları haklarını kullanmalarına imkân sağlar, müracaatçıların problemler inin çözümü ve ihtiyaçlarının karşılanması noktasında sahip oldukları mevcut haklar ve yeni haklar konusunda savunuculuğunu yapar.
Klinik oryantasyonlu sosyal hizmet uzmanları evlat edinmenin yasal süreçlerinde, ailevi hakların sonlandırılmasında (velayetin kaldırılması), yaşlı bakımında, özürlü hakları konusunda, zorunlu tedavilerde (madde bağımlısı bireylerin tedavi süreci gibi), aile ve çocuk mahkemelerinde, denetimli serbestlik hizmetlerinde gerek dünyada gerekse ülkemizde uzun yıllardır çalışmaktadır.
Sosyal hizmet uzmanları adli sosyal hizmet alanına doğrudan ve dolaylı olarak etki etmektedir. Doğrudan etki bu sistemin içerisinde aktif görev alarak (örneğin çocuk ve aile mahkemelerinde çalışarak, çocuk ve ailelerine yönelik ev ziyaretleri ve çeşitli görüşmeler yoluyla hazırladıkları raporları mahkemeye sunarak) gerçekleşir. Dolaylı etki ise sosyal hizmetin doğasında var olan savunuculuk, adaleti sağlama, yetkinlik gibi değerler ile sağlanmaktadır. İnsan haklarına aykırı uygulamalar ile mücadele ederek toplumun farkındalığının artırılmasını, yasal düzenlemelerin yenilenmesini ya da yasaların uygulanmasında rol alarak adalet sistemine dolaylı etki sağlamaktadır.
Adli Sosyal Hizmetin Tanımı ve Amacı
Adli Sosyal Hizmetin Tanımı
Sosyal Hizmet Sözlüğü (Baker, 1999)’nde adli sosyal hizmet “Yasalarla, yasal konularla ve davalarla, hem ceza hem suç adaleti sistemleri içinde ilgilenen ve çocuk refahı, çocuk velayeti, boşanma, suça itilen çocuklar, akrabaların sorumluluğu, refah hakları, zorunlu tedavi programları ve yasal yeterlilik konularını içeren uzmanlık alanıdır.” seklinde tanımlanmıştır. Aşağıda sosyal hizmet uzmanlarının, adli sosyal hizmet alanında sıklıkla yaptığı işler yer almaktadır (Killian ve Maschi, 2009).
Aşağıda belirtilen uygulamaların büyük çoğunluğu yurt dışında çalışan adli sosyal hizmet uzmanlarının yaptığı işlerdir. Ülkemizde bu uygulamaların birçoğu henüz hayata geçirilmemiştir. Bu konu ile ilgili bilgiler Türkiye’deki durum başlığı altında verilecektir:
- Mağdurlara yardım etme programlarında görev alma
- Mahkumların tahliye sonrasına ilişkin hazırlıklarını destekleme
- Suç önleme programlarında görev alma
- Göçmen aileleri ve çocukları ile çalışma
- Şartlı tahliye hizmetleri ve denetimli serbestlik hizmetleri içerisinde madde bağımlılarına danışmanlık hizmeti verme
- Ağır ruhsal rahatsızlıkları veya madde bağımlılığı olan evsiz kişilere ev desteği sağlayan kurumlarda görev alma
- Aile içi şiddetten korunmak için oluşturulan sığınma evlerinde çalışma
- Denetimli serbestlik hizmetlerinde görev yapma
Adli Sosyal Hizmetin Amacı
Sosyal hizmetin amacı, bireyin doğasında var olan gücünü harekete geçirip fonksiyonelliğini artırmak ve toplum refahına katkıda bulunmaktır. Adli sosyal hizmet uzmanlarının amacı ise;
- Aldığı mesleki eğitimle bağlantılı olarak müracaatçısının yüksek yararı için en doğru kararı almak ve onun topluma faydalı bir birey olmasına yardım etmek,
- İnsanların kişisel ve sosyal ihtiyaçları konusunda hukuk profesyonellerine (avukat, hakim, savcı) bilgi vermek,
- Meslektaşlarını yasal mevzuat hakkında bilgilendirmek olarak özetlenebilir.
Ülkemizdeki duruma bakıldığında, 2014 yılı itibariyle Adalet Bakanlığında; ( http://www.shu.org.tr ):
- Ceza İnfaz Kurumları (Taşra): 182
- Denetimli Serbestlik: 80
- Aile Mahkemesi: 143
- Çocuk ve Çocuk Ağır Ceza Mahkemeleri: 79
- Avrupa Birliği Genel Müdürlüğü: 1
- Mağdur Hakları Daire Başkanlığı: 3
- Eğitim Daire Başkanlığı: 3
- Arabulucuk Daire Başkanlığı: 2
olmak üzere toplam 493 sosyal hizmet uzmanının çalıştığı görülmektedir.
Adli alanda çalışacak olan sosyal hizmet uzmanlarının bazı özel bilgi ve becerilere sahip olması gerekir. Örneğin ruh sağlığı hastalıkları, suça itilmiş çocuklar ve madde bağımlılığı, şartlı tahliye gibi konularda bilgi ve deneyim sahibi olmak adli sosyal hizmet alanında görev yapan sosyal hizmet uzmanının sahip olması gereken en önemli beceriler arasında yer almaktadır.
Adli Sosyal Hizmetin Tarihsel Gelişimi
Adli sosyal hizmetin köklerinin 1601 Elizabeth Yoksullar Yasası’na kadar uzandığı bilinmektedir (Maschi & Killian, 2011). Yoksullar Yasası, sosyal hizmet alanındaki ilk yasalardan biridir ve ilkel anlamda yoksullara devlet tarafından yapılacak yardımları tanımlaması nedeniyle sosyal hizmet alanı için önemli bir yasa olarak kabul edilmektedir. Vatandaşlara yönelik yasal süreçleri tanımlıyor olması nedeniyle de adli sosyal hizmetin başlangıç noktası olarak düşünülebilir.
Tarihsel süreç içerisinde adli sosyal hizmetin izlerine 1800’lü yıllarda, çocuk mahkemelerinin açılması sırasında rastlanmaktadır (Gumz, 2004). 1800’lerin baslarında insan psikolojisine yönelik çalışmalar henüz başlamamıştı ve çocuklar gelişen özel varlıklar olarak görülmezken gençler, kontrol edilemez ve başıboş gezen kişiler olarak görülürdü.
1800’lerin ortalarında sosyal hizmet kendini, ıslah ve yatılı bakım kurumları gibi sosyal refah kurumları ile tanımlamıştır. Bu dönemde “çocukları koruma hareketi” ortaya çıkmıştır. Gençler ve çocuklar ceza olarak hizmetçilik ve çıraklık yapmaları için çiftçilerin veya dükkân sahiplerinin yanına veriliyordu ve bu şekilde yanına çocuk/genç alanlara “fahri ebeveyn” deniliyordu. Bu uygulama günümüzde “koruyucu aile” olarak adlandırılmaktadır.
Bu dönemlerde toplum merkezinde çalışanlar, toplum merkezi yakınlarındaki bir polis merkezi ile işbirliği yapmışlar ve tutuklanan gençlere hizmet vermeye başlamışlardır. Bu gelişme, adli sosyal hizmet tarihinde çocuklar için uygulanan ilk denetimli serbestlik uygulamaları olarak bilinmektedir.
1885 yılında ise istismar edilen kadınlara yardımcı olmayı amaçlayan ilk organizasyon hizmet vermeye başlamıştır (İl, 2003).
Literatürde Hull House olarak bilinen toplum merkezleri kurulduktan sonra bu merkezlerde suça sürüklenen, hırsızlık vb. suçlar islemiş gençler ile çeşitli çalışmalar yapılmaya başlanmıştır. Bu çalışmalar çocuklar için ayrı yargılama usullerinin olması gerektiğini ortaya çıkarmış olup ilk çocuk mahkemelerinin kurulmasında bu çocuklar ile çalışan sosyal hizmet uzmanlarının önemli bir rolü vardır (Patterson, 2012).
Amerika Birleşik Devletleri’nde ilk çocuk/ergen mahkemesi 1899 yılında Chicago Kadınlar Kulübü’nün çabaları ile Illinois’te açılmıştır.
1915 ve 1920 yılları arasında polis teşkilatı içinde Kadınlar Bürosu kurulmuştur. Kadın polislerin büyük çoğunluğu sosyal hizmetin savunuculuk rolü kapsamında hareket etmişlerdir.
1930-1940’larda birçok psikiyatrik sosyal hizmet uzmanı, duygusal rahatsızlıkları olan, suça yatkın ve suça sürüklenmiş çocukların tedavi edilmesi için istihdam edilmeye başlanmıştır. 1940-60 arasında toplum merkezleri kuruldu ve çocuk suçluluğunu engelleme programları artış gösterdi. Çocuklar için yenilikçi girişimler, programlar ve bürolar kuruldu.
1970’ler ve 1980’lerde sosyal refah programlarında hükümetin tutucu tavrı nedeniyle küçülmeler olmuştur. Fakat 1972’de Massachusetts Gençlik Hizmetleri Departmanı tarafından toplum odaklı alternatif çocuk suçluluğu programları ve eğitimleri düzenlenmiştir. 1974 yılında ise bu alanda ilk resmî düzenleme olarak kabul edilen “Suça Sürüklenen Çocuklar ve Çocukların Suça Sürüklenmesini Önleme Yasası” kabul edilmiştir.
Adli Sosyal Hizmetin İlişkili Olduğu Hizmetler
Adli sosyal hizmet alanı hukuk sistemi içerisinde yer alan bir alt sistem olup diğer alt sistemlerle de ilişki içerisindedir ve yasal sistemler ve mahkemeleri doğrudan etkileme gücüne sahiptir.
Şekil 5.1’de yer alan yasal sistem ve mahkemelerin ilişkide olduğu sitemler incelendiğinde; eğitim, sağlık, aile, madde kullanımı, göçmen olma gibi sorun ağlarının diğer kurumsal sistemlerle etkileştiğini görebiliriz. Bu süreçte suç adaleti sistemi, çocuk adalet sistemi, çocuk refahı sistemi ve sosyal hizmet sistemi ile sosyal sorunlar arasında ilişki kurulmaktadır.
Değerlendirme Raporu (Sosyal İnceleme Raporu): Sosyal hizmet uzmanlarının en çok yazdığı rapor türüdür. Başta çocuk mahkemesinde olmak üzere sosyal hizmet uzmanı mahkemeye sunmak için sosyal inceleme raporu hazırlar. Sosyal inceleme raporu bireyi biyo, psiko, sosyal açıdan inceleyen ve değerlendiren bir rapordur. Raporda odak bireydir. Bireyi sistem ve ekolojik yaklaşım olmak üzere temel sosyal hizmet yaklaşımları çerçevesinde değerlendirir.
Adli Sosyal Hizmet Uzmanlarının Rolleri ve Etik Sorumlulukları
Adli Sosyal Hizmet Uzmanının Rolleri
Adli sosyal hizmet uzmanının rollerini özetle altı baslıkta ele almak mümkündür:
- Danışmanlık : Psikososyal danışmanlık, arabuluculuk ve grup danışmanlığı
- Rapor Yazmak: Mahkeme raporları, sosyal inceleme raporları
- Vaka Yöneticiliği
- Araştırmacılık ve değerlendiricilik
- Savunuculuk: Vakaları veya yasaları savunmak
- Bilirkişilik: Mahkeme de tanıklık, uzmanlık alanı ile ilgili rapor yazmak (Maschi ve Heer, 2014).
Adli Sosyal Hizmetinin Etik Sorumlulukları
Dünyadaki uygulamalara bakıldığında Adli Sosyal Hizmet Örgütü ( www.nofsw.org )’nün etik konusundaki düzenlemeleri ve çalışmaları dikkat çekmektedir. Adli Sosyal Hizmet Örgütü’ne üyeliğin kabulüyle her adli sosyal hizmet uzmanı, etik ilkelere bağlı kalmak konusunda yemin eder ve taahhüt verir. Adli sosyal hizmet uzmanı etik ilkelere uygun olarak, toplum, iş arkadaşları ve örgütleri, Ulusal Adli Sosyal Hizmet Örgütü’nün münferit üyeleri ve Ulusal Adli Sosyal Hizmet Örgütü’ne aşağıdaki yükümlülükleri yerine getirmeyi kabul eder. Her adli sosyal hizmet uzmanı, bireylerin iyilik hâlini destekler. Potansiyel zararı asgariye indirger (koruyucu önleyici uygulamalar yaparak) ve herkes için adli sosyal hizmete eşit derecede ulaşılabilirliği teşvik eder.
Amerikan Ulusal Adli Sosyal Hizmet Örgütü’nün kabul ettiği sosyal hizmet uygulayıcılarının etik sorumlulukları Ulusal Adli Sosyal Hizmet Örgütüne Karşı, İşverenler ve İş Arkadaşlarına Karşı, Müracaatçılara Karşı ve Topluma Karşı Etik Sorumluluklar olmak üzere 4 bölümden oluşmaktadır.
Türkiye’de Adli Sosyal Hizmetin Durumu
Adalet Bakanlığına bağlı Ceza ve Tevkif Evleri istatistiklerine bakıldığında Türkiye’de bir suç nedeniyle tutuklu veya hükümlü olarak cezaevinde kalanların sayısında son 20 yılda ciddi bir artış vardır. Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğünün resmî web sayfasında yayımlanan istatistiklere göre 1994 yılında tutuklu ve hükümlü sayısı 38.931 iken bu rakam 2014 yılında 158.837 ’ye yükselmiştir. Bu da son 20 yılda tutuklu ve hükümlü sayısında yaklaşık %400 oranında bir artışın meydana geldiğini göstermektedir.
Türkiye’de sokağa itilen çocukların yanı sıra suça sürüklenen çocukların da günden güne sayıları artmış ve önemli bir sosyal sorun olmaya başlamıştır. TÜİK’in 2014 yılı istatistiklerine göre suça sürüklenen çocukların oranı bir önceki yıla göre %1,8 oranında artarak 117.486 olmuştur. 2014 yılında güvenlik birimine gelen ya da getirilen çocuk sayısı 2013 yılına oranla %6,2 artarak 290.414 olmuştur. Söz konusu çocukların %57,5’inin 15- 17 yas grubunda, %24,5’inin 12-14 yas grubunda, %17,9’unun ise 11 yas ve altında olduğu görülmüştür.
Türkiye’de ise adli sosyal hizmet uygulamaları başlangıç aşamasında olup ülkemizdeki adli uygulama alanlarının ceza infaz kurumlarında, mahkemelerde, denetimli serbestlik uygulamasında, mağdur hakları birimlerinde ve emniyete bağlı çocuk şube müdürlüklerinde olduğunu söyleyebiliriz. Ceza infaz kurumlarında (cezaevi) psiko sosyal servis biriminde sosyal hizmet uzmanı çalışmaktadır.
Dünya’da adli sosyal hizmet uygulamaları çocuk mahkemelerinin kurulması ile başlamıştır. Ülkemizde ise ilk çocuk mahkemesi 1987 yılında Ankara’da kurulmuştur. Mahkemelerde sosyal hizmet uzmanı çalıştırılma zorunluluğu ise 2005 yılından sonra başlamıştır.
Adli sosyal hizmet uzmanlarının kolluk güçleriyle işbirliği içinde çalışması sonucunda suç haritaları oluşturularak yoğunlukla suç işlenen bölgelerde, bölgenin sosyokültürel yapısına uygun koruyucu önleyici ve rehabilite edici faaliyetler planlanabilir.
Mağdur ile yapılan çalışmalarla, kişinin yaşadığı travmatik süreci azaltmak amacıyla psikososyal müdahaleler yapılabilir. Ayrıca sosyal hizmetin temel yaklaşımlarından biri olan Güçlendirme yaklaşımı ile bireyin güçlü yönlerini fark etmesi ve yaşamını yapılandırmasına katkı sağlanır.