SOKAK SOSYAL HİZMETİ VE ADLİ SOSYAL HİZMET - Ünite 7: Çocuk Adalet Sistemi ve Adli Sosyal Hizmet Müdahalesi Özeti :
PAYLAŞ:Ünite 7: Çocuk Adalet Sistemi ve Adli Sosyal Hizmet Müdahalesi
Suça Sürüklenen Çocuk Kavramı ve Tarihsel Gelişim Sürecinde Suça Sürüklenen Çocuklar
Suça sürüklenen çocuk; kanunlarda, suç olarak tanımlanan bir eylemi gerçekleştirdiği iddiası ile hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılan ya da islediği fiilden dolayı hakkında güvenlik tedbirlerine karar verilen çocuğu ifade eder (Akyüz, 2011).
Çocuk, gelişim dönemlerinden önemli bir basamağa adım atan, toplumsal olarak birey olmaya çalışan 18 yaşından küçük kişidir. Bu dönemde çocuklar, biyolojik gelişiminin yanı sıra sosyal, duygusal, zihinsel gelişim açısından oldukça yoğun bir süreç yaşar (Ereş, 2009). Bu süreç, çocuğun karakterinin oturmaya başladığı, doğru ile yanlışı ayırmaya başladığı, çevresindeki olaylara ve yaşam tarzına uyum sağlamaya çalıştığı bir evredir. Bazı çocuklar bu evreyi sorunsuz bir şekilde atlatırken bazıları bu dönemde önemli sorunlar yaşar. Kötü arkadaş çevresi, anne babanın ilgisizliği veya anne baba yoksunluğu çocuğu farklı arayışlara, farklı yönelimlere iter. Bu yönelimlerden biri de suçtur. On sekizinci yüzyıla kadar yasalara karşı davranan kişilere tepki öç alma seklinde olmuştur (Uluğtekin, 1991). Buna suç işleyen çocuklar da dâhildir.
On sekizinci yüzyıldan on dokuzuncu yüzyılın sonuna kadar suç işleyen çocuklara yetişkinler gibi davranılmış hapis ve idam cezaları verilmiştir (West, 1967; akt: Uluğtekin, 1991). On dokuzuncu yüzyılın sonunda ise reform aşamasına geçilmiş ve çocukları toplum içinde ıslah etme çalışmaları yapılmıştır. Günümüzde ise suç isleyen çocuklar için çevrede gözetim ya da toplum içinde bakım veya hapsetme ya da kurum bakımı yaklaşımı benimsenmektedir (Uluğtekin, 1991).
Çocuk suçluluğu oranı ileri düzeyde gelişmiş ülkelerde daha fazladır ve bu oran giderek artmaktadır. Çocuk suçluluğu oranları 19 yy.’dan itibaren dikkat çekmeye başlamıştır. Yapılan araştırmalar ‘‘suçlu çocuğun’’ olmadığını, “suça itilen çocuğun” olduğunu vurgulamaktadır (Sadıkoğlu, 2002).
Kuramlar Çerçevesinde Suça Sürüklenen Çocuklar
Çocuk suçluluğunu açıklayan kuramlar, temelde psikolojik ve sosyolojik olarak sınıflandırılabilir, ancak bu kuramlar tek başına çocukların suç isleme nedenlerini ortaya koymaz (Öztürk, 2007). Bununla birlikte çocuk suçluluğunu açıklayan biyolojik kuramlarda bulunmaktadır.
Biyolojik Kuramlarda Suça Sürüklenen Çocuk
Biyolojik kuramlar bireyin suç islemesinin nedeninin onun vücut yapısına bağlı olduğunu savunmaktadır. Bu kuramın öncüsü Lombrosso’dur. William Sheldon’un yaptığı araştırmada da atletik yapıya sahip olan çocukların daha fazla suç işledikleri saptanmıştır (Sheldon ve dig., 1950). Bununla birlikte yapılan diğer çalışmalar suç işleme ve vücut yapısı arasında ilişkinin olmadığını karakterin, aile yapısının, aile içi ilişkilerin ve sosyokültürel özelliklerin de suç üzerinde etkisinin olduğunu belirtmişlerdir (Greven,1990: akt; Ümit, 2007).
Psikolojik Kuramlarda Suça Sürüklenen Çocuk
Psikolojik yaklaşıma göre çocuk suçlu davranışın nedeni; genel olarak kişilik bozuklukları, zihinsel olarak ortaya çıkan düzensizlikler ve dengesizliklerdir (İçli, 2007). Zekâ testlerinde ıslahevinde suça karışmış ve karışmamış çocuklara ilişkin yapılan çalışmalarda suça karışan çocukların zekâ seviyesinin daha düşük olduğu görülmüştür. Bununla birlikte yapılan diğer pek çok çalışma zekâ seviyesinin sosyokültürel yapı ile ilgili olduğunu savunmuştur (Ümit, 2007). Dolayısı ile sadece zekânın ve psikolojik özelliklerin çocukları suça ittiğini söylemek yanlış olur.
Sosyolojik Kuramlarda Suça Sürüklenen Çocuk
Sosyolojik kuramlar çocuk suçluluğunu sosyolojik açıdan inceleyen kuramlardır. Bu kuramlar daha çok kişinin çevresi üzerindeki etkisinden, alt kültürden etkilendiğini belirten kuramlardır. Çocuk suçluluğunu açıklayan sosyolojik kuramlar şunlardır:
- Yapısal Fonksiyonalist Kuram
- Alt Kültür Kuramı
- Sosyal Süreç Kuramları
- Sosyal Öğrenme Teorisi
- Sosyal Kontrol Kuramı
- Etiketleme Kuramı
Çocukları Suça Sürükleyen Faktörler
Çocukların suça yönelmesinde öncelikle aile olmak üzere yaş, cinsiyet, akran özellikleri ve içinde bulunulan çevrenin önemli oranda etkisi vardır (Gökçearslan Çiftçi, 2008). Çocukların suça yönelmelerine neden olan faktörler bireysel ve çevresel olarak iki ayrı başlık altında ele alınabilir. Bunun dışında çocuk suçluluğunu ekolojik perspektifle açıklayan yaklaşımlar da bulunmaktadır.
Ekosistem perspektif, birey ve çevresi arasındaki etkileşimi temel alan ve yaşam sorunlarının bireyin çevresi ile olan ilişkisinden kaynaklandığını vurgulayan bir yaklaşımdır. Bu perspektif; çocuk suçluluğunu mikro, mezzo ve makro sistemler olarak açıklamıştır (Uluğtekin ve diğ., 2004).
Çocuk suçluluğunu etkileyen faktörler şunlardır:
-
Mikro sistemler
- Çocuk
- Aile yaşamı ve aile yapısı
-
Mezzo düzeydeki sistemler
- Akran grubu
- Okul
- İş yaşamı
- Makro düzeydeki sistemler
Türkiye’de Çocuk Suçluluğu
2013 yılında TÜİK verilerine göre toplam nüfusun %29,7’sini (22.761.702) çocuklar oluşturmaktadır. Diğer yandan yine 2013 yılında 273.571 çocuk, güvenlik birimlerine getirilmiştir ve bu çocuk nüfusunun %1,2’sine denk gelmektedir.
TÜİK tarafından 2004-2013 yılları arasında suça itilen çocukların işledikleri suç türlerinin yer aldığı tablo ders kitabının 161. sayfasından incelenebilir.
Çocuk Adalet Sistemi
Çocuk Adalet Sisteminde Yer Alan Yaklaşımlar
Çocuk adalet sisteminde farklı amaçlara göre belirlenen üç model ya da yaklaşım bulunmaktadır. Bunlar; suç kontrol modeli ya da geleneksel yaklaşım, rehabilitasyon modeli ya da refah yaklaşımı ve adil yargılama modeli ya da adalet yaklaşımıdır.
Suç Kontrol Modeli ya da Geleneksel Yaklaşım: Bu modelin amacı, toplumu suçlardan korumaktır. Bu nedenle polisin yakalama, tutuklama ve soruşturma yapmak için her zaman güçlü olması gerekir. Suç işleyen çocuklar tutuklanmalı ve tutukevine konmalıdır. Suçun caydırıcı olması için suç işleyen toplumdan uzak tutulmalıdır.
Rehabilitasyon Modeli ya da Refah Yaklaşımı: Bu model, suçlu çocukların toplum ile üretken ve uyumlu bir şekilde birleşmesini amaçlamaktadır. Modele göre toplum suç işleyen çocukların sorunlarını çözmeye çalışmalıdır.
Adli Yargılama ya da Adalet Yaklaşımı: Bu model ise kişisel özgürlüklerin ne pahasına olursa olsun korunması amacını taşımaktadır. Yargılama sürecinde de kişinin haklarının korunması ve suç hakkındaki iddiaların doğruluğunun araştırılması önem taşımaktadır (Uluğtekin, 2004).
Çocuk adalet sistemi çocukların suça sürüklenmesini önleme ve suça sürüklenen çocukların ıslahını kapsayan geniş bir yelpazeyi içerir.
Suça sürüklenmeden önce risk altında olan çocuklar için koruma programları, suçlu davranış gösteren çocukların tutuklanması, suçluluk nedeniyle çocukların yargılanması ve bulundukları kurumda çocuk ıslah programları çocuk adalet sistemini oluşturmaktadır.
Çocuk Adalet Sistemi ile İlgili Uluslararası Sözleşmeler
Çocuk adalet sistemi ile ilgili uygulanan modeller ya da yaklaşımlardan adil yargılama modeli ya da adalet yaklaşımı son yıllarda en fazla kullanılan yaklaşımdır. Bu modellerin gerçekleştirilmesinde temel alınan bazı belgeler bulunmaktadır. Bunlar; BM Çocuk Hakları Sözleşmesi (md. 37-40), Riyad Kuralları (Suçluluğu Önleme), Pekin Kuralları (Yargılama) ve Havana Kuralları (Cezaların İnfazı)’dır (Koçyıldırım, 2012). Bunun dışında Çocuk Mahkemelerinin Yönetimi Hakkında Birleşmiş Milletler Asgari Standart Kuralları (Beijing Kuralları)’nda çocukların yargılanırken çocuk olduklarını önemseyen ve yargılamayı çocuk gözüyle yapılmasını sağlayan kurallardır.
Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi: Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi, Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun 20 Kasım 1989 tarih ve 44/25 sayılı kararıyla kabul edilip imza, onay ve katılıma açılmıştır. Türkiye sözleşmeyi 14 Eylül 1990 tarihinde imzalamış ve 9 Aralık 1994 tarihinde onaylamıştır. Sözleşmenin birinci maddesinde çocuk, 18 yaşın altındaki kişi olarak tanımlanmaktadır. Çocuk Hakları Sözleşmesinin 40. maddesinde de kanunlara aykırı davranan çocukların yeniden topluma kazandırılmasının önemi belirtilmiştir. Bununla birlikte sözleşmede bulunan “Bir çocuğun gözaltına alınması, tutuklanması ya da hapsedilmesi kanunlara uygun olmalı ve ancak son çare tedbiri olarak ve olabilecek en kısa süreler için uygulanmalıdır.” hükmü de suç isleyen çocuklara yapıcı davranılması gerektiğini vurgulamaktadır (Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi, 1990).
Çocuk Suçlarının Önlenmesi için BM İlkeleri (Riyad İlkeleri): Genel Kurulun, 14 Aralık 1990 tarih ve 45/112 sayılı kararıyla, çocuk suçluluğunun önlenmesi alanında özel programlar ve uygulamalar geliştirmelerinde üye devletlere yardımcı olmak için kabul edilmiştir (Riyad kuralları, 1990). Bu kurallarda çocuk suçluluğunun önlenmesi için toplumun da çocukları desteklemesi ve onları yönlendirmesine vurgu yapar. Riyad ilkelerinde, çocuk suçluluğunun önlenmesi için ulusal, bölgesel ve uluslararası yaklaşımların ve stratejilerin oluşturulmasının gerektiği üzerinde durulmuştur (Aslan, 2008).
Çocuk Adalet Sisteminin Uygulanması Hakkında Birleşmiş Milletler Asgari Standart Kuralları (Pekin Kuralları): Genel Kurul tarafından çocuk suçluluğunu önleme ve çocuk adalet sistemini gerçekleştirmek için 29 Kasım 1983 tarih ve 40/33 sayılı karar ile kabul edilmiştir. Çocuk Adalet Sisteminin Yönetimi Hakkında Birleşmiş Milletler Asgari Standart Pekin Kuralları 2. maddesinde “Çocuk, mevcut hukuk sistemi içinde işleyebileceği bir suçtan ötürü, kendisine büyük insanlardan farklı davranılması gereken kişidir.” diyerek yetişkin ve çocuk arasında ayrıma gitmiştir. Bununla birlikte 5. maddede “Çocuk ceza adaleti sisteminde daima çocuğun iyileştirilmesi ön plana alınmalıdır ve suça karışan çocuklara gösterilecek tepki hem suçun hem de çocuğun içinde bulunduğu koşullarla orantılı olmalıdır ’.’ (Birleşmiş Milletler Asgari Standart Kuralları, Pekin Kuralları, 1983) ifadesi yer almaktadır.
Özgürlüklerinden Yoksun Bırakılan Çocukların Korunması için BM Kuralları (Havana Kuralları): 27 Agustos-7 Eylül 1990 tarihleri arasında Havana’da toplanan Suçların Önlenmesine ve Suçların Islahı Üzerine Birleşmiş Milletler Konferansı tarafından kabul edilmiştir (Havana Kuralları, 1990). Havana Kuralları olarak da adlandırılan bu kurallar, insan haklarına ve temel özgürlüklere uygun olarak çocukları özgürlükten yoksun bırakılmanın zararlı sonuçlarını ortadan kaldırmak, özgürlüğünden yoksun bırakılan çocukların korunması ve çocuğun toplumla bütünleşmesini kolaylaştırmak için BM tarafından kabul edilen asgari standartları oluşturmayı amaçlamaktadır (Aslan, 2008).
Türkiye’de Çocuk Adalet Sistemi
Türkiye’de çocuk adaleti ile ilgili olarak BM Çocuk Hakları Sözleşmesini, suçluluğu önlemek için Riyad Kurallarını, yargılama sırasındaki eylemler için Pekin Kurallarını ve cezaların infazı sırasında çocukların haklarını korumak için Havana Kurallarını kabul etmiştir. Bunun dışında Anayasa’da, Çocuk Koruma Kanunu’nda, Denetimli Serbestlik ve Yardım Merkezleri ile Koruma Kurulları Kanunu’nda ve Türk Medeni Kanunu’nda çocukların korunması ve yüksek yararının sağlanması için düzenlemeler yapılmıştır.
Onarıcı Adalet
Onarıcı adalet temelde ihtiyaçlar ve rollerle ilgilenmektedir. Onarıcı adalet anlayışında suç temel olarak insanın ve toplumsal ilişkilerin ihlalidir ve mağdurla birlikte toplumun da zarar görmesi onarma ihtiyacını ortaya çıkarır. Önemli olan mağdurun ve failin iyileştirilmesi, taraflara sorumluluk yüklenmesi ve böylece de yeniden suç işlenmesinin önüne geçilmesidir (Zehr ve Mika, 1997).
Çocuk adalet sisteminde son yıllarda kullanılan onarıcı adaletin de özelliklerini içeren üç önemli öge bulunmaktadır. Bunlar; önleme, yönlendirme ve korumadır.
Önleme : Çocukların kanunla ihtilafa düşmemeleri ve mümkün olduğunca resmi ceza adalet sistemine girmemelerini sağlamak.
Yönlendirme : Çocuğun tekrar suça yönelmesini önlemek için çocukların bu davranışlarının nedenini belirleme, çocuğun toplumsallaşması için çalışma, onarıcı süreçlere çocuğu dâhil etme ve adalet sisteminde çocuk için adaleti göz önünde bulundurma.
Koruma : Kanunla ihtilafa düşmüş çocukları insan hakları ihlalinden koruma, çocukların tekrar suça yönelmelerini önlemek için gelişimlerine odaklanmak ve rehabilitasyonlarını sağlamak ( www.juvenilejustice.org , akt: Baykara Acar, 2011).
Çocuk Mahkemeleri
Çocuk mahkemeleri, çocuk suçluluğunu denetim altına alan ve çocuk adalet sisteminin en önemli parçalarından biridir. Çocuk mahkemelerinin genel olarak amacı; çocuğun korunması, toplumla bütünleşmesi, tedavi ve rehabilite edilmesidir. Bunun için çocuk mahkemelerinin çocuk adalet sistemindeki polis, savcılık, ıslah kurumları gibi diğer bölümler ile ve toplumdaki eğitim, sosyal refah, sağlık vb. gibi sistemlerle işbirliği içinde çalışması gerekmektedir (Uluğtekin, 2004).
Türkiye’de bugünkü çocuk adalet sistemini belirleyen başlıca yasa 2253 sayılı “Çocuk Mahkemelerinin Kuruluş Görev ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun” dur. Yasaya göre “15 yaşını bitirmeyen küçükler tarafından işlenen ve genel mahkemelerin görevine giren suçlarla ilgili davalara” çocuk mahkemeleri tarafından bakılmaktadır (Çocuk Mahkemelerinin Kuruluşu, Görev ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun, 1979).
Çocuk mahkemeleri; tek hâkimli çocuk mahkemesi ve heyet hâlinde çalışan çocuk ağır ceza mahkemesinden oluşur. Çocuk mahkemeleri sulh ceza ve asliye ceza mahkemesinin görev alanına giren suçlarla ilgili yargılamaları yapmaktadır. Çocuk ağır ceza mahkemeleri ise ağır ceza mahkemesinin görev alanına giren suçlarla ilgili yargılamaları yapmakla görevlidir (Çocuk Koruma Kanunu, md.25, 26). Ancak çocuk mahkemelerinin olmadığı yerlerde, çocuklarla ilgili davalar genel mahkemelerde görülecektir.
Suç işlemiş çocuklar için çocuk cezaevi ve ıslahevi (eğitimevi) çocukların rehabilitasyonu için gönderilen kurumlardandır. Bu kurumlara ilişkin olarak Türk Ceza Kanunu’nun 54. maddesi, 11-15 yaş arasındaki suçlu çocukların cezalarını ıslahevlerinde; 55. maddesi ise 15-18 yaş arasındaki suçlu çocukların cezalarını çocuk cezaevlerinde çekebileceklerini hükme bağlamıştır.
Çocuk Eğitimevleri
Çocuk eğitimevleri; çocukların haklarında verilen cezaların, onların eğitilmeleri, meslek edinmeleri ve yeniden toplumla bütünleştirilmeleri amaçları güdülerek yerine getirildiği tesislerdir. Bu kurumlarda firara karsı engel bulundurulmaz; kurum güvenliği iç güvenlik görevlilerinin gözetim ve sorumluluğunda sağlanır. Kurum içinde veya dışında herhangi bir eğitim ve öğretim programına devam eden ve on sekiz yaşını dolduran çocukların, eğitim ve öğretimlerini tamamlayabilmeleri bakımından yirmi bir yaşını bitirinceye kadar bu tesislerde kalmalarına izin verilebilir. Çocuk eğitim evlerinde 12-18 yaş arası çocuklar bulunur. Burada çocuklar kurumun dışında eğitimlerine devam etmektedirler (Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun, Madde 15).
Çocuk Kapalı Ceza İnfaz Kurumları
Çocuk kapalı ceza infaz kurumları, çocuk hükümlüler ya da çocuk eğitimevlerinden disiplin veya diğer nedenlerle kapalı kurumlara nakillerine karar verilen çocukların barındırıldıkları ve firara karşı engelleri olan iç ve dış güvenlik görevlileri bulunan, eğitim ve öğretime dayalı kurumlardır. 12-18 yaş grubu çocuklar, cinsiyetleri ve fizikî gelişim durumları göz önüne alınarak bu kurumların ayrı ayrı bölümlerinde barındırılırlar (Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun, Madde 11). Çocuk cezaevi, Ankara, İstanbul, İzmir ve Kayseri de bulunmaktadır. Pozantı çocuk cezaevi çocuklara yönelik şiddet uygulaması nedeni ile kapatılmıştır.
Adli Sosyal Hizmet Müdahalesi
Sosyal hizmet uzmanlarının çocuk adalet sisteminde diğer alanlarda olduğu gibi savunuculuk, arabuluculuk, eğitici/öğretici, danışmanlık, vaka yöneticisi ve sosyal değişme ajanı gibi pek çok rolleri bulunmaktadır. Çocukların durumlarına müdahalede bulunurken bu rollerini yerine getirir.
Sosyal Hizmet Uzmanlarının Suça Sürüklenen Çocuklarla Çalışma Alanları
Sosyal hizmet uzmanları suça sürüklenen çocuklar ile çalışırken üç alanda çalışmaktadır. Bunlar; çocuk adalet sistemine paralel fakat ondan bağımsız olarak yürütülen çalışmalar, adalet sistemiyle birlikte çalışma ve adalet sistemi bünyesinde çalışmadır.
Çocuk Adalet Sistemine Paralel Fakat Ondan Bağımsız Olarak Yürütülen Çalışmalar: Burada sosyal hizmet uzmanları bireysel başvuruları alır ve güçlük yaşayan birey ve ailelere yönelik çalışmalar gerçekleştirir. Bunun dışında risk altındaki ailelere ve çocuklara yönelik uygun müdahalelerde bulunur (Cantwell, 2013).
Adalet Sistemiyle Birlikte Çalışma: Çocuk ve ailenin adalet sistemi alanına girdiği durumları kapsamaktadır. Burada çocuk ceza sorumluluğu yaşının altında ise sosyal hizmet uzmanı durum ile ilgilenmeli, çocuk sorguladığında yanında bulunmalı ya da çocuk bir suç işlemediyse ancak tehdit altında olduğu (evsiz, refakatsiz mülteci vb.) açıksa duruma müdahil olmalıdır (Cantwell, 2013).
Adalet Sistemi Bünyesinde Çalışma: Adalet sistemi bünyesinde de sosyal hizmet uzmanları çeşitli görevlerde bulunur. Bunlar çocuk gözaltına alındığında yanında bulunma, tutuklama aşamasında, cezaevi sürecinde, tahliye öncesi aşamada ve tahliye sonrasında çocuğu izlemeye kadar geniş bir yelpazeyi kapsar (Cantwell, 2013).