SOKAK SOSYAL HİZMETİ VE ADLİ SOSYAL HİZMET - Ünite 3: Sokakta Yaşayanlar: Evsizler ve Sokak Çocukları Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 3: Sokakta Yaşayanlar: Evsizler ve Sokak Çocukları

Sokakta Yaşayanlara İlişkin Kavramlar

Sokakta yaşayanlar kavramı özellikle sosyal devletin yakinen ilgilendiği, hakkında sosyal politika geliştirdiği ve sosyal hizmetinde uygulamaları arasında yer alan esnek ve girift bir kavramdır. Bu kavramın hedef kitlesi ağırlıklı olarak çocuklar, yetişkinler, kadınlar, yaşlılar, bağımlılar, evsizler, işsizler ve dilencilerdir.

Sokakta yaşayanlara yönelik pek çok kavram üretilmesine rağmen bu alanda da bir kavram karmaşası yaşanmaktadır. UNICEF’e göre, sokak çocuğu: Yaşamı ve yaşam kaynakları için sokağı kendilerine mesken edinen, sorumlu yetişkinlerin gözetiminden ve yönlendirmesinden yoksun olan henüz yetişkinliğe ulaşmamış herhangi bir erkek ya da kız çocuğudur.

Sokaktaki Çocuklar: Ailesinden giderek daha az destek alan, geçim sorumluluğunu sokaklarda, pazarlarda çalışarak paylaşmak zorunda kalan çocuklardır. Bu çocuklar için yaşadıkları evler; oyun, kültürel faaliyet ve günlük yasam mekânları olmaktan çıkmıştır.

Sokağın Çocukları: Günlük geçim mücadelelerini, ailelerinden hiçbir destek almaksızın, yalnız başlarına veren daha küçük bir gruptur. Bu çocuklar genelde “Terkedilmiş” diye adlandırılsalar da, güvensizlik duygusu, istenmeme ve şiddete maruz kalma gibi nedenlerle ailelerini kendileri terk etmiş olabilirler. Evle olan bağlantıları kopmuş ve bil fiil ailesizdirler (Ennew, 1994: 15)

UNICEF’in “Çalışan Çocuklar ve Sokak Çocukları” isimli dokümanında gelişmekte olan ülkelerin sokaklarındaki çocukları, sahip oldukları aile desteğine göre üç kategoriye ayrılmaktadır:

  • Aileleriyle ilişkisi sürekli olan çocuklar
  • Aileleriyle zaman zaman ilişki kuran çocuklar
  • Aile desteğinden tümüyle yoksun olanlar

Bağımlılık ve Sokak

Sokakta çalışan veya yaşayan tüm katmanların bağımlılıkla bir şekilde buluşma riski vardır. Ayrıca bağımlılık sokağa düşme sebepleri arasındadır. Yaş ve cinsiyet sınırı olmamakla birlikte madde, alkol ve benzeri bağımlılık yapan unsurlarla çocuklar daha kolay muhatap olmaktadır.

Sokakta yaşayan çocukların madde kullanmak için kendilerine göre çok sayıda sebepleri vardır. Açlığın verdiği acıyı azaltma, can sıkıntısını giderme, eğlenme ve heyecan yaşama, korkuyu bastırma ve cesaretlenme, utanma duygusunu bastırma, umutsuzluk ve depresif yakınmalarla baş edebilme, uyku sorununu giderme, uyuşukluğu sağlama, daha canlı olabilme, uyanık kalma, istismar ve diğer tehlikelerden korunma, diğer kullanıcılarla iletişim içinde olma, ağrıları azaltma ve duyarsızlaşma, suç işlemeyi kolaylaştırma, geçmişte ve şimdi yaşadıkları örseleyici olayların yarattığı olumsuz duyguları bastırma, maddenin kesilmesi sonucu oluşabilecek yoksunluk durumu ile başa çıkabilme bu nedenler arasında sayılmaktadır (Kuğu ve ark., 2000).

Sokakta Yaşama Nedenleri

Evsiz kalmanın en önemli nedenleri; ekonomik sebepler, işsiz kalma ve maddi açıdan yoksul olmadır. Evsiz kalıp sokaklarda yaşamak bazı kişiler için geçici, bazıları için ise kalıcı bir durumdur. Ekonomik yetersizliğin yanı sıra özellikle genç insanların ailelerinden ayrılıp sokaklarda yaşamalarının nedenleri olarak fiziksel şiddet, duygusal şiddet, cinsel taciz, ihmalkârlık, yetersizlik, uyuşturucu ve/veya alkol kullanımı, duygusal veya davranışsal problemler, dışlanmışlık, ailevi problemler, istenilmeyen hamilelik gibi sebepler sıralanabilir.

Aileden Kaynaklanan Nedenler

Aile, kamu refah programlarıyla yeterince desteklenmediğinde; sosyal, kültürel ve ekonomik gelişmelerden olumsuz yönde etkilenmekte ve sorunlu insanlar için çekiciliğini kaybetmektedir. Bunları şöyle sıralayabiliriz:

  1. Kusurlu Aile Tutumları: Rollerine hazır olmayan, ailenin işlevleri ve öneminden habersiz üyelerin kurduğu aileler kendi sorunlarını kendisi yaratmaktadır. Çocukların yetiştirilmesi için gerekli donanıma sahip olmayan aileler üyelerinin sevgi ve şefkat ihtiyacını karşılayamamaktadır. Bu durum ilgili bireyleri anne, baba ve kardeşlerden zamanla kopmaktadır.
  2. İşlevsellik : Ailede; neslin devamının sağlanması, kültür mirasının çocuklara aktarılması (ahlâk ilkeleri ve dini kuralların da aşama aşama öğretilmesi dahil), çocukların toplumsallaştırılması, ekonomik sorumluluklarını yerine getirmesi, boş zamanların en iyi şekilde değerlendirilebildiği bir birim olması, eğlendirme ve dinlendirme fonksiyonlarının bulunması gerekmektedir.
  3. Parçalanmış Aileler: Ailenin kaza, boşanma, ölüm ve benzeri nedenlerle parçalanması ailenin üyelerle ilgili olarak “aile birliğini sağlama” işlevini yerine getirememesi sonucunu doğurmakta ve çocuklar güven figürü yoksunluğu sebebiyle temel güven duygusuna sahip olamamaktadır. Bu gerçek, çocuğu sokağı tercih etmeye zorlamaktadır.
  4. Bir Akran Grubuna Ait Olma İhtiyacı: Aile çocukların gelişim dönemlerinin doğal sonucu olan bu ihtiyaca aşamalı, kontrollü şekilde yaklaşmalı ve saygı göstermelidir. İnsanların aidiyet ihtiyacı aile ile sınırlı değildir. Dış dünyaya açılan, kendini tahlil eden, ikilik düşüncesine sahip, kusurlarını gizleyen, bu kusurların yalnız kendisinde mi, yoksa başkalarında da var olup olmadığını merak eden çocukta topluluklara katılma isteği artmaktadır. Boşlukta kalan çocuk aile dışı ortamları seçmeye meyletmektedir.

Sokakta Yaşamanın Riskleri

Sokak çocukları dört gelişim alanında risk taşımakta ve bu alanlara ilişkin dayanıklılık ve başa çıkma becerileri geliştirmektedirler:

Fiziksel gelişimleri risk altındadır: Karşılaştıkları temel fiziksel gelişim riskleri; barınma (soğukta kalma, yeterli şekilde korumayan giysiler), güvenlik (çeteler, suç isleyenler, yetişkin evsizler tarafından fiziksel şiddete maruz kalma) ve beslenmeye (yeterli ve dengeli beslenememe) ilişkin riskler ile hastalıklar, uçucu ve uyarıcı madde kullanma gibi riskler taşımaktadırlar. Bu risklere karşı beslenme ve barınmaya karşı becerikliliği ve grup içinde kaynakların paylaşılmasını, güvenlik konusunda da grup üyelerinin yardımlaşması ve dayanışmasını geliştirmişlerdir.

Duygusal gelişimleri risk altındadır: Sokak çocukları için en büyük duygusal risk; sağlıklı bir yetişkinle olumlu bir ilişkinin yitirilmesi veya hiç olmamasıdır. Sokak çocuklarının sokaklarda yasamaya başlamadan önceki hayat tarzlarında bu tür bir ilişkinin olmaması çocuğu sokağa iten faktörlerden biridir. Sokak çocukları bu yitimlerin üstesinden akran gruplarıyla kurdukları dostluk bağlarıyla gelebilmektedir.

Sosyal gelişimleri risk altındadır: Sosyal kimlik gelişiminde bu çocuklar daha çok, fırsatçılık, dolandırıcılık, hırsızlık, gibi olumsuz örneklerle karşılaşmakta ve toplumun birçok kesimince reddedilmekte veya ahlaksız ve suça eğilimli olarak görülmektedir. Bu riske ilişkin ise akran grupları ile yardımlaşma, destek ve paylaşma ile savunu oluşturmuşlardır.

Bilişsel gelişimleri risk altındadır: Bilişsel gelişimleriyle doğrudan bağlantılı olan dikkat, konsantrasyon, bellek ve görsel-uzamsal alanlarda güçlükler doğuran ana etken çocukların bali ve tiner gibi uçucu, uyarıcı ve uyuşturucu maddeler koklamalarıdır. Eğitim öğretime devam etmemekte bir diğer bilişsel yeti kaybı riskiyle ilişkili durumdur.

Çocukları sokağa düşüren nedenlerle ilgili 2004 yılında yapılan Meclis Araştırması Komisyon Raporu’na göre sokakta yaşayan/çalışan çocukları bekleyen başlıca tehlikeler şu şekilde sıralanmıştır:

  • Şiddet
  • Madde bağımlılığı
  • Suça karıştırılma
  • Cinsel istismar ve ticari cinsel sömürü aracı olarak kullanılma
  • Sağlık sorunları

Evsizler ve Evsizlik

Evsizlik bireyin sağlıklı ve güvenli bir ortamda yaşayabileceği meskene sahip olmaması durumudur. Buna yönelik birçok tanımlama yapılmıştır. Genelde bu tanımların birleştiği nokta bireyin devamlı kalacağı bir konuttan yoksun olma durumudur.

Evsizlerin yaşam koşulları üç başlıkta incelenebilir. Bu durumların her biri onların yaşamını olumsuz etkileyen ve yaşam koşullarını zorlaştıran unsurlardır. Bunlar:

  1. Maddi refah: yoksulluk ve maddi sorunları
  2. Fiziksel ve zihinsel sağlık: hastalık durumları ve ruhsal sorunları
  3. Güvenirlik olma: suç mağduru olma, hırsızlık, şiddet ve taciz

Evsizlik Türleri ve Sınıflaması

Zamansal Sınıflama: Evsizler tarih ve zamana bağlı olarak gruplanır. Bunun türleri:

  1. Epizodik evsizler: Evsiz kalabilme olasılığı yüksek olan ve zaman zaman evsiz kalan kişilerdir.
  2. Geçici evsizler: Evsizlik süresi çok uzun olmayan evsizlerdir. Geçici evsizler olarak tanımlanan kişiler daha çok, günlük marjinal islerde çalışan, otobüslerde, arabalarda, tırlarda ve barakalarda yaşayan kişilerden oluşmaktadır.
  3. Kronik evsizler: Kronik evsizler barınaklardan, otellerden, arkadaş evlerinden, tek odalı işgal edilmiş barakalardan yararlanamayan, evsizliği bir yaşam biçimi olarak seçen kişilerdir.
  4. Marjinal evsizler: Marjinal evsizler daha çok madde bağımlısı ve/veya akıl hastası olarak kabul edilmektedir. Onlar yardım almak için aile üyelerinden ziyade sokaklarda yasayan diğer evsizlere güvenmektedir.
  5. Döngüsel evsizler: Evsiz kalıp sonra evsizlikten çıkan fakat sonra yeniden evsiz kalan ve bunu döngüsel bir şekilde kısa süreler içerisinde tecrübe eden kişilerdir.

Coğrafi Sınıflama: Bu gruptaki evsizlere ait dört türden bahsedilebilir:

  1. Sokak topluluğu
  2. Evsizlere yönelik hostel veya barınaklarda kalanlar
  3. Otel veya oda-kahvaltı veren barınaklar gibi geçici yerleşim mekânlarında uzayan süreler ile kalan aileler
  4. Başkaları ile yasayanlar

Tipografik Sınıflama: Bireylerin özellikleri ve gereksinimlerinden yola çıkarak yapılan tasnifi ifade eder. Bu grubun türleri ise;

  1. Sokak popülasyonu,
  2. Orta yaşta erkeklerden oluşan süreğen alkolikler,
  3. Süreğen psikotik hastalar,
  4. Duruma bağlı olarak dış güçlerin kurbanı olarak stres altındakiler,
  5. Evsiz aileler,
  6. Evsiz, bağlantısız gençler.

Evsizliğin Nedenleri

Evsizliğin nedenlerini açıklamaya çalışan dört teori vardır:

  • Bunlardan birincisi, sistematik nedenler teorisidir. Bu teori; yetersiz veya başarısız ruh sağlığı politikaları, yüksek işsizlik oranı ve yetersiz konut gibi imkânların azlığını öne sürmektedir.
  • İkincisi olan kişisel yetersizlik teorisine göre ise alkolizm, madde bağımlılığı, akıl hastalığı, sosyal ilişkilerin olmaması, sorumluluk almama, tembellik veya serbest yaşam biçimi evsizlik nedenleri arasında görülmektedir.
  • Sistematik ve kişisel yetersizlik teorileri evsizliği; strese ve değişen yasam koşullarına karsı tepki olarak açıklamaktadırlar. Buna karşılık üçüncü model olan “mağdur modeli” stres dolu yasam olaylarının ötesinde, bireyin çetin yasam koşullarında yardımsız kalması olarak evsizliği açıklamaktadır.
  • Dördüncü model ise “incinmişlik modeli” olarak ifade edilmektedir. Bu modele göre evsizlik; yeterli sosyal desteklerin ve sorun çözme becerilerinin olmaması olarak açıklanmaktadır (Van, 1993: Akt., Özdemir, 2010).

Evsizlerle Sosyal Hizmet Uygulaması

Evsizlere Yönelik Sosyal Müdahale Süreci

Acil Yardım Hizmetleri: Acil yardım hizmetleri; barınma, yemek, giysi ve parasal yardımlardan oluşmaktadır. Bu birim, evsizlerin kuruma kabulünü sağlar. Özel ve acil ihtiyaçların karşılanmasını gerçekleştirir.

Geçiş Hizmetleri: Geçiş hizmetleri, evsizlere iş yardımı, sosyal hizmetler, sağlık hizmetleri, ruh sağlığı hizmetleri ve eve geçiş yardımlarını kapsamaktadır. Geçici yerleşmeler, evsizlik sorununun çözümünde önemli bir yer tutmaktadır. Bu aşama, evsizliğin çözümüne ilk adım olarak değerlendirilebilir.

Dengeleyici Hizmetler: Dengeleyici hizmetler; ev hazırlık programı, iş ve destekleme hizmetlerinden oluşmaktadır. Bu hizmetlerin ana hedefi, bireyleri, yasam döngüsü çerçevesinde dengeye ulaşıncaya kadar desteklemektir (Işıkhan, 2006, s.44).

Destekleyici veya kalıcı hizmetler: Bu hizmetler evsizlerin süreç sonunda sürekli kalabilecekleri ve alışmaları gereken ortamı hazırlayıcı hizmetlerdir. Müracaatçılara sürekli kalacakları yer hakkında bilgi verilir ve güvenli bir ortama yerleştirilirler.

Risk Altındaki Çocuklar

5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 6 ve 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu’nun 3. maddesine göre çocuk; daha erken yaşta ergin olsa bile on sekiz yaşını doldurmamış kişiyi ifade eder. Bu kapsamda çocuklar, korunma ihtiyacı olan çocuk ve suça sürüklenen çocuklar olarak aşağıdaki şekilde tanımlanmıştır:

Korunma ihtiyacı olan çocuk: Bedensel, zihinsel, ahlâkî, sosyal ve duygusal gelişimi ile kişisel güvenliği tehlikede olan, ihmal veya istismar edilen ya da suç mağduru çocuktur.

Suça sürüklenen çocuk: Kanunlarda suç olarak tanımlanan bir fiili işlediği iddiası ile hakkında soruşturma veya kovuşturma yapılan ya da işlediği fiilden dolayı hakkında güvenlik tedbirine karar verilen çocuğu, ifade eder.

Sokak Çocukları

Sokak çocukları terimi ilk olarak 1970’lerin sonunda Birleşmiş Milletler tarafından kullanılmıştır. Tabii daha önceleri İngiltere’de Henry Mayhew adında bir bilim adamı kaleme aldığı “Londra’da Çalışma Hayatı ve Yoksulluk” isimli eserinde sokak çocukları kavramını açıklamaya çalışmıştır. O dönemde sokak çocukları; isyankâr çocukları, evden kaçanları ya da yatacak herhangi bir yeri olmayanları nitelemek üzere kullanılmaktaydı.

Ülkemizde sokak çocukları meselesi 100 yıla yakın bir tarihe dayanmaktadır. Bu dönemde köprü altı çocukları olarak nitelendirilen sokak çocukları üzerine birçok roman ve makale yazılmıştır. Sokak çocukları 1940’larda tek tük ortalarda gezinen, geceleri köprü altlarına sığınan, hepimizin merhamet, iyi niyet ve sempatiyle baktığımız çocuklardı. Yıllar geçtikçe sayıları artmış ve daha görünür bir sorun olarak karşımıza çıkmaya başlamıştır.

Sokak çocuğu sorununun temel sebeplerini aile içi faktörler ve sosyal ekonomik faktörlerle açıklamak mümkündür.

Çocuğu Sokağa İten Sebepler

Teknoloji ve tüketim çağının getirisi olarak yeni nesil gençliği sokağa iten birçok sebep vardır. Bunların başında aile ve ekonomik sorunlar gelmektedir. Aile içinde de en dezavantajlı olanı parçalanmış ailelerdir.

Çocukları sokağa iten nedenler şöyle özetlenebilir:

  • Ekonomik sorunlar
  • Hızlı kentleşme, yüksek nüfus artışı ve işsizlik
  • Sosyal ve kültürel değişiklikler
  • Politik huzursuzluk ve doğal âfetler
  • Yetersiz istihdam imkânları
  • Kaynak, hizmet ve fırsatların adaletsiz dağıtımı
  • Olumsuz çalışma koşulları
  • Ana hizmetlere ulaşamama
  • Parçalanmış aile ve ayrılma oranları
  • Eğitimde başarı düşüklüğü
  • Alkolizm ve madde kullanımı
  • İhmal ve İstismar
  • Şefkat ve duygusal desteğin yetersizliği

Sokağın Çocukları

Sokakta yaşayan çocuklara sokağın çocukları diyoruz. Bu çocukları; ailesi olup sokağa düşenler, dağılmış aile çocukları veya kimsesiz çocuklar olarak adlandırabiliriz. Sokakta yaşayan çocukları tanımlamak için “Kimsesiz”, “Tinerci”, “Kapkaççı” “Suçlu” gibi çok sayıda sözcük kullanılmaktadır. Bu çocuklar değişik nedenlerle sokaktadırlar.

Sokakta Çalışan Çocuklar

Çalışan çocuk olgusu tarih boyunca çeşitli şekillerde var olmuştur; buna karşılık, sokakta çalışan çocuklar daha çok sanayileşme ve kentleşmeyle birlikte ortaya çıkmıştır. Zanaat hayatının usta kalfa ve çırakları, endüstrileşmeyle birlikte yeni kurulan fabrikalarda ucuz iş gücü olarak çalışmaya başlamışlardır (Dikmen 1998, s.90).

Çalışan çocukların ortak özellikleri şunlardır;

  • Düşük gelirli aileden gelme
  • Çok nüfuslu ailede yaşama
  • Ekonomik yetersizlik
  • Günlük çalışma sürelerinin uzun olması
  • Beslenme sorunu yaşama
  • Kötü ve sağlıksız koşullarda çalışma
  • Sağlık sorunu yaşama
  • Ücretlerin yetersiz olması
  • Sigortasız çalıştırılma
  • Eğitimden çok üretim amacıyla çalıştırılma

Sokak Çocukları ve Aileleriyle Sosyal Hizmet Uygulaması

Bu sorunlarla mücadelede etmenin en önemli aşamalarından biri aileye sağlık ve sosyal güvence sağlamaktır. Herhangi bir gelire sahip olmayan ve düzenli bir geliri bulunmayan ebeveynlerin Genel Sağlık Sigortasından yararlanmaları, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıflarının yardımlarından yararlanmalarının sağlanması, belediyelerin yapmış olduğu gıda, erzak, kömür yardımlarının dağıtımında bu nüfus grubuna öncelik tanınması önemlidir.

Meslek elemanlarının sokak veya sokakta yaşayan çocuklar ve aileleriyle terapötik ilişki içerisinde olmaları, çocukların sorunlarının çözümlenmesinde ve toplumsal hayata kazandırılmasında ebeveynlerin sürece katılmalarını sağlamaları gerekmektedir.

Dilenciler

Dilencilik; çalışma gücüne sahip olduğu hâlde, işten kaçınıp merhamet duygularını istismar etme ve bunu bir geçim yolu alışkanlığı hâline getirme, hukukî bir salahiyeti olmadığı hâlde ve hiçbir iş, emek ve menfaat mukabili olmaksızın başkalarından para ve sair maddî yardım isteme durumudur. Bu fiili işleyen kişiye de dilenci denir (Seyyar ve Genç, 2010).

Dilencilik ayrıca bir istismar aracı olarak kullanılmaktadır. Dilencilik bir meslek olarak yapılmakta ve organize çalışmalarla evsiz barksız, fakir ve kimsesiz insanlar, kadınlar, engelliler, yaşlılar, sokak çocukları, kaçırılan çocuklar ve kendi çocukları istismar aracı olarak kullanılmaktadır. Toplumumuzda bunu yapan kişilere dilenci iratçısı denir. Bu kişiler toplanan paraları alır ve çalıştırdığı insanlara sadece doyacakları kadarını verirler. Bu tür organizasyonlar suç olarak sayılmaktadır. Belediyeler Kanunu çerçevesinde dilencilik yapanlara kanuni müeyyideler uygulanmaktadır.

Kanun gereği belediyeler, sınırları dâhilindeki dilencilik faaliyetlerine mani olmak ve haklarında yasal işlem yapmakla görevlidir. Bu işlem belediye zabıta görevlilerinin görevleri arasındadır. Kabahatler Kanunu’nun 33.maddesine dilencilik yapan kişiye, elli Türk lirası idari para cezası verilir. Ayrıca, dilencilikten elde edilen gelire el konularak mülkiyetin kamuya geçirilmesine karar verilir. 1953 tarihli ve 6123 sayılı kanuna göre, her kim çalışmaya muktedir olduğu hâlde dilencilik ederken tutuklanırsa bir haftadan bir aya kadar hafif hapis cezası ile cezalandırılması öngörülür. Tekerrür hâlinde ise hapis cezasının bir aydan aşağı olmaması esas alınır. Ayrıca, her kim 15 yaşından aşağı çocukları toplayıp dilencilik ettirir veya velayet ve vesayeti altında bulunan 15 yaşından aşağı bir küçüğün dilenmesine veya bir kimsenin o küçüğün dilencilik yapmasına müsaade ederse, 3 aydan aşağı olmamak üzere hafif hapis ve 100 liradan aşağı olmamak üzere hafif para cezası ile cezalandırılır.

Dilenmenin Şuuraltı Savunma Gerekçeleri

Dilencilerin dilenme gerekçeleri çok farklı olmakla birlikte en yaygın olanları şunlardır:

  1. İşsizlik/yoksulluk
  2. Hastalık/Engellilik
  3. Yolda kalma

Dilenci Tipleri

  1. Dinsel Sebeplerle Dilenenler
  2. Dini İstismar Eden Dilenciler
  3. Göçebe Dilenciler
  4. Fiziksel Engeli Olmayan Dilenciler
  5. Sağlığı Çalışmasına Engel Olduğu İçin Dilenenler
  6. Fiziksel Engelli Dilenciler
  7. Zihinsel Engelli Dilenciler
  8. Çocuk Dilenciler
  9. Profesyonel Dilenciler
  10. Part-Time Dilenciler
  11. Küçük Çocukla Dilenen Dilenciler
  12. Fiziksel/Zihinsel Engelli ile Dilenen Dilenciler
  13. Doğa Felaketleri Kullanan Dilenciler

Dilencilikle Sosyal Mücadele

Dilencilik, değişik tedbir ve müdahalelerle ortadan kaldırılması gereken önemli bir sosyal risk, sosyal ve ahlâkî sapma, sosyal adaleti tahrip eden haksızlık ve bir suç unsurudur (Seyyar ve Selek Öz, 2013).

Dilenciliğe Yönelik Sosyal Hizmet

Dilencilik sorununa karşı mücadelede ülkemizde genelde belediye zabıtaları ve kolluk kuvvetlerinin müdahaleleri akla gelmektedir. Hâlbuki sosyoekonomik sebeplerin yanında ahlaki sapmaların bir yansıması olarak ortaya çıkan dilencilik sorununa karşı etkin ve kalıcı bir şekilde mücadelede, genelde sosyal politikaların, özelde sosyal hizmetlerin önemi büyüktür.