SOSYAL GÜVENLİK - Ünite 2: Sosyal Güvenliğin Konusu Olan Tehlikeler Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 2: Sosyal Güvenliğin Konusu Olan Tehlikeler

Sosyal Güvenlikte Tehlike Kavramı

Sosyal güvenlik, insanların karşılaşması mutlak ya da muhtemel birtakım tehlikelerin sonuçlarına karşı tedbir almayı konu alır. Risk, Türkçede tehlike karşılığında kullanılan bir kelimedir. Her tehlike sosyal güvenlik açısından bir risk sayılmaz. Çağdaş anlamda sosyal güvenlik bir gelir garantisi sistemidir. Tehlikenin önlenmesini değil tehlikenin sonuçlarına karşı tedbir alınmasını öngörür. Bir tehlikenin risk sağlanabilmesi ve sosyal güvenlik konusu olan tehlike olarak kabul edilmesi için aşağıdaki özelliklere sahip olması gerekir.

  • Tehlikelerin hedefi insan olmalıdır.

  • Tehlikelerle karşılaşıldığında ekonomik bakımdan gelir azalması, gider artışı, gelir kesilmesi gibi anlamlı bir ya da birçok sonuç (zarar) ortaya çıkmalıdır.

  • Tehlikeler mutlak ve/veya muhtemel nitelikte olmalıdır.

  • Tehlikenin ortaya çıkma zamanı belirsiz olmalıdır.

Sosyal Güvenliğin Konusu Olan Tehlikelerin Çeşitleri

Sosyal güvenliğin konusu olan tehlikeler niteliklerine öre fizyolojik, sosyo-ekonomik ve kaynağı bakımından tehlikeler olarak sınıflandırılabilmektedir.

Fizyolojik tehlikeler insanın canlı olarak yaratılmasından kaynaklanır. Fizyolojik tehlikeleri;

  • Hastalık,

  • Sakatlık,

  • Yaşlılık,

  • Doğum olarak sıralamak mümkündür.

Hastalık,insanların en sık karşılaştıkları fizyolojik bir tehlikedir ve bir sosyal güvenlik riskinde bulunması gereken bütün nitelikler hastalık riskinde bulunur.

Sakatlık(Malullük),kişide ortaya çıkan ve süreklilik arz eden bedeni ve ruhi kayıplar olarak ifade edilirken, doğuştan ortaya çıkabileceği gibi daha sonra da ortaya çıkabilmektedir.

Yaşlılık,muhtemel bir sosyal güvenlik riskidir ve her insan bu riskle karşılaşmayabilir.

Doğum,çalışan kadınlar bakımından gelir kesilmesi ve gider artışına yol açabilen; çalışan erkekler bakımından ise gider artışına yol açan bir risktir.

Sosyo-ekonomik tehlikeler ise, toplum hâlinde yaşamaktan doğan birtakım ihtiyaçlar vardır ki bu ihtiyaçların sürekli ve düzenli olarak karşılanması gerekir. Dolayısıyla sosyo-ekonomik nitelikli riskler, toplum hâlinde yaşamaktan kaynaklanan risklerdir. Bu riskleri ise işsizlik, evlenme ve çocuk sahibi olma, konut ve ölüm olmak üzere sırlamak mümkündür.

Sosyo-ekonomik risklerin başında gelen işsizlik, çalışma güç, yetenek ve isteği var iken ve cari şartlarda işi kabule hazır iken iş bulamayan kişinin durumunu ifade eden bir kavramdır.

Diğer bir sosyo-ekonomik risk ise evlenme ve çocuk sahibi olmadır. Toplum içinde yaşamakta olan insanlar da nesillerini devam ettirmek ve bir aile kurmak isterler. Evlenme, yuva kurma ve çocuk sahibi olma riskinin karşılanması için çeşitli destekler sağlanmaktadır. Ucuz kiralık konut sağlanması, faizsiz evlenme kredileri verilmesi gibi sosyal yardımlar sağlandığı gibi sosyal sigorta sistemi içerisinde bu riske karşı aile ödenekleri sigorta kolu geliştirilmiştir

Özellikle aile kurumunun gelişmesi konut ihtiyacını ve konut sahibi olmanın önemini daha da arttırmıştır. Sosyal risklerden biri olan konut, sosyal güvenlik bakımından özellikle kentleşme süreci ve sanayileşme alanındaki gelişmelerle birlikte önemi daha fazla artan bir risk hâline gelmiştir.

Sosyal güvenlik açısından ölüm de bir risktir. Ancak sosyal güvenlik bakımından ölüm bilinenin aksine fizyolojik değil, sosyo-ekonomik bir risktir. Ölüm riski ölen kimsenin sağlığında geçindirmekle yükümlü olduğu eşi, çocukları varsa ana-babası yani ölenin geride bıraktığı kimseler bakımından bir risktir. Ölüm, gelir kesilmesine ilaveten cenaze masrafları da yaratan sosyo-ekonomik bir risktir. Ölüm hâlinde sosyal güvenlik sistemleri hem kesilen geliri telafi ederek hem de cenaze dolayısıyla ortaya çıkan gider artışına karşılayarak sosyal güvenlik garantisi sağlarlar.

Sosyal güvenliğin konusu olan tehlikeler ekonomik sonuçlarına göre ise,

  • Gelir azalmasına yol açan tehlikeler

  • Gelir kesilmesine yol açan tehlikeler

  • Gider artışına yol açan tehlikeler olarak sınıflandırmak mümkündür.

Bazı tehlikeler vardır ki ortaya çıktıkları zaman kişinin gelirinde azalmaya yol açarlar. Kişinin hastalanması ya da yaşlanması gibi durumlarda gelir azalmasına yol açan bir tehlikelerdendir. Eşlerden her ikisinin de çalıştığı bir ailede eşlerden birisinin ölümü diğeri bakımından gelir azalmasına yol açan bir tehlikedir.

Çalışırken işini kaybetme ve işsiz kalma durumu, çalışamayacak durumda hasta olmak, ya da çalışamayacak hâle gelmiş bir yaşlılık durumu gelir kesilmesine yol açan tehlike örnekleri olarak verilebilir.

Gider artışları da gelir-gider dengesini bozan ve sosyal belirli gelirleri ile giderlerini karşılama süreci içerisinde bazı durumlar da kişi beklemediği bir zamanda çok büyük giderler ile karşı karşıya kalabilir. Kişinin normal hayat seyrine göre giderlerinde ani artışlara neden olan risklere denir. Hastalık, ölüm, doğum gider artışına yol açan, aile bütçesinin yükünü arttıran risklerdir güvenlik ihtiyacını ortaya çıkaran bir durumdur.

Kaynağı bakımından tehlikeler, insanın ve tabiatın neden olduğu tehlikeler olarak belirtilmektedir.

Bazı durumlarda bir insan bir başka insanı yaralar, öldürür ya da sakatlar. Kişiler bakımından gelir azalması, gider artışı ya da gelir kesilmesine yol açan durumları yaratan insanlar değil, bu insanların sebep olduğu yaralanma, sakatlanma ve ölüm ile karşılaşanlar bakımından sosyal güvenlik ihtiyacı ortaya çıkar. İnsanlık iç kargaşa ve savaşlara yol açarak binlerce insanın yaralanmasına, kaybolmasına ya da ölmesine yol açan tehlikelereyol açmaktadır. Sosyal güvenlik ihtiyacının en fazla hissedildiği dönemler savaşlardır.

Tabiat olayları bazı durumlarda birer tehlike kaynağı olmaktadır. Sel baskınları, çığ, yangın, yıldırım, tufan, yer kayması, tayfun, deprem gibi doğa olayları birer tehlike kaynağı olarak ortaya çıkabilir. Bu gibi tabiatın neden olduğu tehlikeler insanlık açısından gelir kesilmesi, gelir azalması ve gider artışlarının aynı anda ortaya çıkabildiği en önemli doğal tehlikelerdendir.

Tehlikelerle Mücadele ve Sosyal Güvenlik

Sosyal güvenlik sağlanması, sosyal güvenlik şemsiyesi altında olmak; kişi için tehlikelerle mücadelede asgari bir garanti altında olmak anlamına gelmekte ve tehlikelerle yapılan bir mücadele olarak belirtilmektedir.

Tehlikelerle mücadele çeşitli şekillerde yapılabilmektedir. Bunlar;

  • Amacına göre; tehlikenin kendisine ve sonuçlarına karşı mücadele.

  • Yapılış biçimine göre de; bireysel ve toplu mücadele olarak sınıflandırılabilir.

Tehlikenin kendisi ile mücadele, esasında tehlike ile mücadeledir. Dar anlamda sosyal güvenlik tehlikenin kendisi ile mücadeleyi konu almaz. Tehlikenin sonuçlarına karşı bir gelir garantisi sağlar. Bu nedenledir ki sosyal güvenliğin temel fonksiyonu tehlikenin önlenmesi değil ancak tehlikenin sonuçlarına karşı tedbir almasıdır. Modern sosyal güvenlik sistemleri, tehlikenin sonuçlarına karşı mücadelede kullanılan en etkin tekniktir.

Tehlike ile mücadele öncelikle bireysel mücadele olarak başlamıştır. Hayatta kişinin karşı karşıya bulunduğu bütün risklerle tek başına mücadele etmesi mümkün değildir. Bireyin bu mücadelede yetersiz kalması, başarısız olmasıdır ki toplu mücadele tekniklerinin doğuşuna yol açmıştır. Toplu mücadele ise "Toplum Dayanışması ve Yardımlaşması Olarak Toplu Mücadele" ve "Devletin Mücadelesi Olarak" iki grupta incelenebilir.

Tehlikenin sonuçları ile toplu mücadele ise, ailede başlar ve her türlü toplum kesimleri içinde dayanışmalı olarak sürdürülür. Toplu mücadele seviyeleri sosyal gelişmeye göre genişler. Aileden millete ve bütün insanlığın mücadelesine kadar uzayan bir gelişme süreci olmuştur.

Devlet katkısı olmaksızın toplu mücadelede başarı sağlamak mümkün değildir.Modern toplumlarda sosyal güvenlik sağlamak, toplu mücadeleye katılmak devlet için bir görev olarak kabul edilmektedir. Özellikle sosyal güvenliğin temel bir insan hakkı olarak kabul görmesi sosyal güvenliğin kişi için bir hak devlet için bir görev olarak kabul edilmesi ile sonuçlanmıştır.

Sosyal Güvenliğin Konusu Olarak Tehlikeler ve Gelecek

Sosyal güvenliğin konusu olan tehlikeler konusunda ILO’nun 102 sayılı sözleşmesine göre riskler iş kazaları, meslek hastalıkları, hastalık, analık, yaşlılık, malullük, ölüm ve aile ödenekleri olarak sıralanmaktadır.

Türk sosyal güvenlik sisteminde aile ödenekleri sigortası dışındaki diğer sosyal riskleri sosyal sigorta sisteminde düzenlenmektedir.

Sosyal güvenliğin konusu olan tehlikeler konusunda gelecekte neler yaşanacağı, yeni tehlikelerin neler olacağı gibi konular üzerinde durulması gereken sorular arasındadır.

Sosyal hayattaki değişim ve gelişime bağlı olarak sosyal güvenlik anlayışı da değişir. Sosyal güvenliğin konusuolan tehlikeler, sosyo-ekonomik gelişmelere bağlı olarak çeşitlenir. Bu tehlikelere yenileri eklenebilir ya da bazı riskler risk olmaktan çıkabilir. Pek tabidir kisosyal güvenlik sistemi kurulur iken bu tehlikeler sistemin ve toplumun ihtiyaçları, ülkenin sosyo ekonomik gelişmişlik seviyesi, toplumun öncelikleri dikkate alınmaksuretiyle belirlenir. Dolayısıyla sosyal güvenliğin asgari olarak karşılaması gereken tehlikelerden söz edilebilir.

Hastalık riski, fizyolojik risklerin başında gelen bir risktir. Canlı organizması ile insanlar her an hastalanabilir. Sosyal güvenlik sistemi bu nedenle her an bu riskin finansman ihtiyacını duyabilir. Bu nedenledir ki hastalık riskine karşı sosyal güvenliğin finansmanında dağıtım metodu yani yılı yılına finansman metodu uygulanır.

Sakatlık riski, günümüzde sanayileşme ve kentleşme ile birlikte önemli bir sosyal güvenlik riski hâline gelmektedir. Sakatlık, toplumlar bakımından hem insan gücünde büyük kayıplara yol açmakta hem de üretim, maddi ve zaman kayıplarına yol açmaktadır. Malullük sigortasının kişileri çalışmaktan alıkoyan bir sigorta dalı olarak görülmemesi, rehabilitasyon hizmetleri ile kişilerin yeniden işgücüne kazandırılması sağlanmalıdır.

Ortalama yaşama süresi düşük toplumda yaşlılık yaşı düşük tutulur. Yaşlı bir toplumda yaşlılık yaşı daha yüksektir. Yaşlılara sosyal güvenlik sağlanmasında sağlanacak sosyal güvenliğin ölçüsü de önemlidir. Dolayısıyla yaşlılara sosyal güvenlik sağlanırken yalnızca yaşlılık yaşı değil sağlanacak gelirin miktarı da önemli bir faktördür. Yaşlılık riskine karşı sosyal güvenlik sağlanırken kişilerin olabildiği kadarı ile çalışma hayatında uzun süre kalmasına, aktif yaşlanmasına, katkı sağlayacak bir tercihte bulunmak, erken emeklilik politikalarından olabildiğince kaçınmak gerekir. Öte yandan yaşlılık yaşı belirlenirken emeklilikten sonra ortalama aylık alma süresinin de dikkate alınması gerekir.

Doğum riskine karşı sosyal güvenlik sağlanırken sosyal güvenlik sistemi doğum riskinin ortaya çıkardığı ihtiyaçların tam olarak karşılanmasına özen göstermelidir. Çalışan kadının doğum nedeniyle çalışmadığı günlerde ortaya çıkan gelir kesilmesi ihtiyacı da karşılanmalıdır.

İşsizlik riskine karşı sosyal güvenlik sağlanmasında yalnızca çalışırken işsiz kalanlara işsizlik ödeneği verilmesi ile sınırlı kalmamalı, iş bulamayan açık işsizlerin sosyal güvenlik ihtiyaçları da işsizlik yardımı ile çözülmelidir.

Sosyal güvenlik sistemleri sosyal yardım sistemi içinde muhtaç ve yoksullara kirasız konut tahsisi, ya da konut kira desteği sağlanması gibi uygulamaların yanı sıra, aile ödenekleri sigortası içinde ailelere parasal konut desteği sağlayabilmektedir.

Sosyal güvenlik sistemleri evlenmek isteyen insanların ekonomik nedenlerle evliliklerini ertelemelerine yol açan nedenleri ortadan kaldıracak tedbirler almalıdır. Aile ödenekleri sistemi gibi sosyal güvenlik tekniklerinin yanında faizsiz kredi sağlanması, ucuz konut tahsisi, düşük kiralı konut sağlanması gibi desteklerle evlenmek isteyen kişilere ekonomik destekler sağlanmalı ve evliliğin ortaya çıkaracağı gider artışlarının karşılanmasına katkı sağlanmalıdır. Çocuk aile içinde gider artışına yol açan bir risktir. Sosyal güvenlik sistemi bu riske karşı çeşitli parasal yardımlar sağlamalıdır.

Sosyal güvenlik sistemleri ölüm riskine karşı iki yolla sosyal güvenlik sağlarlar. Bunlardan birisi sosyal yardım yoludur. Ölenin muhtaç eş, çocuk ve ana-babalarına ihtiyaçlarına gelir vb. yardım yapılarak sosyal güvenliğe kavuşturulur. Ölüm sigortası, ölüm riskine karşı en fazla uygulanan sosyal güvenlik sağlama yoludur. Ölüm sigortası yolu ile ölenin geçindirmekle yükümlü olduğu kişiler sigortalının ölümü ile kesilen gelirlerini telafi etmek için ölüm aylığı bağlanmakta, cenaze masraflarını karşılamak için de cenaze desteği sağlanmaktadır.

Sosyal güvenlik sistemlerinin gelişimi ile ülkenin iktisadi gelişme seviyesi arasında çok doğrudan bir ilişki vardır. Bu ilişki sosyal risklerin organizasyonu bakımından çok daha belirgin şekilde kendini göstermektedir. Gelişmiş ülkelerde:

  • Sosyal sigorta programların kapsamına alınan nüfus daha fazladır,

  • Sosyal güvenlik garantisi sağlanan sosyal risk sayısı daha fazladır.

Hem yatay (nüfus olarak) hem de dikey (sigorta kolları itibarıyla) kapsam daha gelişmiştir. Basit bir karşılaştırma yapmak gerekirse, yaşlılık riskine karşı sosyal güvenlik garantisi sağlamak için bir sosyal sigorta programı oluşturan iki ülkeden iktisaden gelişmiş olanda, aylıkların seviyesi daha yüksek ve emeklilik yaşına gelen nüfusun tamamına yakınına aylık bağlanır. Gelişmekte olan ülkede ise aylıkların seviyesi düşüktür ve yaşlıların ancak çok azına aylık bağlanabilir. Benzer değerlendirmeyi diğer sigorta kolları için de yapmak mümkündür. Mesela, hastalık sigortası; gelişmiş ülkelerde herkesi kapsama alır ve yüksek standartta bir koruma garantisi sağlar, gelişmekte olan ülkelerde ise hem kapsam yetersizdir hem de sağlanan sağlık hizmetinin standardı düşüktür.

Bilim ve teknolojide meydana gelen yeniliklerin iktisadi ve sosyal sonuçlarından da sosyal güvenlik alanında yeni riskleri beraberinde ortaya çıkaracağını düşündürmelidir. Küreselleşmenin sosyal güvenliğin konusu olan riskleri etkilemenin yanında risklerle mücadelede yeni alternatiflerin ortaya çıkmasında etkili olacağı düşünülmektedir. Gelecekte risklerle mücadelede küresel çözümler devreye girecektir. Küresel işbirliği ve ortaklıklarla soysal güvenlik sorunlarının çözümü daha fazla konuşulur olacaktır. Özellikle yoksullukla mücadelede, açlıkla mücadelede bu işbirliği örnekleri şimdiden Somali’de, Çad’da; yani açlıkla mücadele eden bazı az gelişmiş ülkelerde yaşanmaktadır.