SOSYAL GÜVENLİK - Ünite 7: Sosyal Güvenliğin Uluslararası Boyutu Özeti :
PAYLAŞ:Ünite 7: Sosyal Güvenliğin Uluslararası Boyutu
Sosyal Güvenliğin Uluslararası Boyut Kazanmasını Hızlandıran Sebepler
İktisadi Gelişmeler: İktisadi faktörlerin sosyal güvenliğin uluslararasına etkisi daha çok dolaylı şekilde gerçekleşmiştir. Uluslarasın emek ve insan göçü, hem göç edilen ülke hem de göç alan ülke için sosyal güvenlik haklarının ülkeler arasında transferini zorunlu kılmıştır. Bu gelişme, ülkeleri göç konusu oluşturan çalışanlar ve ailelerinin sosyal güvenliğini sağlamaya yönelik ülkeler arası anlaşmalar yapmak zorunda bırakmıştır.
Devlet Anlayışlarındaki Gelişmeler: II. Dünya Savaşı sonrası dönemde, devlet anlayışının değişerek sosyal devlet anlayışının hâkim olması devletlerin sosyal politika uygulamalarını da değiştirmiştir. Sosyal devlet, Uluslararası Çalışma Örgütünün sosyal politikalarını benimseyen, sosyal güvenlikle ilgili sözleşmelerini iç hukuka aktarma konusunda daha olumlu bakan devlettir. Kısacası, Sosyal devlet anlayışının dünyada yaygınlaşmaya başlaması sosyal güvenliğin gelişmesine ve uluslararasılaşmasına önemli katkı sağlamıştır.
İktisadi Bütünleşme Hareketleri: İktisadi bütünleşme, üretim faktörlerinin ülkeler arasındaki dolaşımının serbestleştirilmesidir. Bölgesel bir ekonomik bütünleşme hareketi olarak başlayan Avrupa Birliği’nin gelişme süreci sosyal güvenliğin uluslararasılaşmasına en iyi örnektir. Avrupa Ekonomik Topluluğundan Avrupa Birliği’ne giden süreç içinde meydana gelen gelişmeler incelendiğinde iktisadi entegrasyonların sosyal güvenliğin uluslararası boyut kazanmasındaki rolü daha iyi anlaşılır.
İnsan Hakları Alanındaki Gelişmeler: İnsan haklarına dair bütün sözleşmelerde sosyal güvenlik hakkı temel bir insan hakkı olarak kabul edilmiştir. Bu sözleşmelerin bütün dünyada uygulamaya girmesine yönelik faaliyetler de sosyal güvenliğin gelişmesine katkı sağlamıştır.
Uluslararası Göç: Uluslararası göç, sosyal güvenlik hakları bakımından ayrıldığı ülkede kazanmış olduğu hakların terk edilmesi, göç ettiği ülkede de dezavantajlı grup olarak kendisi ve ailesi için yeterli sosyal güvenlik garantisi sağlayacak bir iş ve çalışma ortamı bulamaması sonucunu doğurmuştur. Uluslararası kuruluşlar bu kesimlere yönelik siyasi ve sosyal düzenlemeler çerçevesinde sosyal güvenlik kapsamına alınmasına yönelik uluslararası düzeyde sözleşmeler imzalamışlardır. Bu gelişme sosyal güvenliğin uluslararasılaşma sürecini hızlandırmıştır.
Sosyal Güvenliğin Uluslararası Boyut Kazanmasında Hukuki Sürecin Seyri
Bu alandaki hukuki gelişmeler üçlü bir yapı içinde gerçekleşir. Bunlar;
İkili Uluslararası Anlaşmalar: Uluslararası sosyal güvenlik anlaşmaları sosyal güvenliğin uluslararası boyut kazanmasında ilk aşamayı meydana getirirler. Tarihi gelişim itibariyle ikili anlaşma yapma ihtiyacı özellikle göçmen işçi olayının başlaması ile gündeme gelen bir olgudur. Bu anlaşmalar en yaygın şekilde işçi gönderen ülkeler ile ev sahibi ülkeler arasında yapılagelmektedir. Türkiye 1960’lı yıllardan sonra Avrupa ülkelerine işçi gönderen ülke olarak bugüne kadar 23 ülke ile ikili sosyal güvenlik sözleşmesi imzalamıştır.
Çok Taraflı Uluslararası Anlaşmalar ve Sözleşmeler: Bu anlaşma ve sözleşmeler uluslararası kuruluşların hazırladığı ve birden çok devlet tarafından onaylanmış olan anlaşma ve sözleşmelerdir. Uluslararası anlaşma ve sözleşmelerin bir devlet içinde bağlayıcı olabilmesi için usulüne uygun olarak, o devletin yasama organı tarafından onaylanması gerekir. Ülkelerin uluslararası anlaşmaları onaylama zorunlulukları bulunmamaktadır. Ancak uluslararası anlaşmayı onaylamış olmak o ülkeye iki önemli yükümlülük getirir. Birincisi o anlaşma hükümlerini içeriği itibarıyla milli mevzuata aktarmaktır. İkincisi ise her yıl o anlaşma ile ilgili uluslararası kuruluşa rapor vermek, kuruluşun soru ve eleştirilerini cevaplamak ve yine kuruluşun denetim mekanizmasının denetimine rıza göstermektir. Uluslararası sözleşmelerin onaylanması vatandaş olan olmayan ayrımını kaldırmakta, sosyal güvenliğin karşıladığı riskler bakımından da kapsamı genişletmekte ve uluslararasında ortak bir sosyal güvenlik standardı oluşturmaktadır.
Borçlanma İmkânlarının Getirilmesi: Milli devletler yurt dışında yaşayan çalışan insanların sosyal güvenlik ile ilgili sorunlarının çözülmesine katkı sağlamak amacıyla yurt dışında geçen sürelerini borçlanarak ülkede geçmiş gibi saydırmasını olanak sağlar. Yurt dışı hizmet borçlanması hakkının tanınması, sosyal güvenliğin uluslararası boyut kazanmasının önündeki engellerin kaldırılmasına katkı sağlar.
Ayrıca, Sosyal güvenliğin anayasal bir hak olarak kabul edilmesi ve ülke anayasalarında düzenlenmesi uluslararası boyut kazanmasını kolaylaştırmıştır. T.C. Anayasası’na göre, “Herkes sosyal güvenlik hakkına sahiptir” (md.60).
Sosyal Güvenlikle İlgili Belli Başlı Uluslararası Sözleşme ve Tavsiye Kararları
Sosyal güvenlik alanında da uluslararası kurum ve kuruluşlar tarafından hazırlanmış ve uygulamaya girmiş ya da girmesi için çalışılan çok sayıda sözleşme mevcuttur. Uluslararası düzeyde sözleşmenin varlığı, imzalayan ülkeler üzerinde de baskı yaratır. Sosyal güvenlik alanında çok sayıda uluslararası sözleşme ve tavsiye kararları bulunmaktadır. Belli başlıları kısaca bilgi vermek gerekirse;
Birleşmiş Milletler Sözleşmeleri
Uluslararası Çalışma Örgütü’nün Sözleşme ve Tavsiye Kararları
Avrupa Konseyi Sözleşmeleri
Avrupa Sosyal Güvenlik Sözleşmesi
Birleşmiş Milletler Sözleşmeleri: Birlemiş Milletler sosyal güvenliği bir insan hakkı olarak kabul edildiğini bilerek bu alanda faaliyetlerini yürütmek amacıyla yaptığı çalışmaların sonucunda aşağıdaki uluslararası metinler kabul edilmiştir:
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi: İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, insan hakları konusundaki temel metinlerden birisidir. 10 Aralık 1948 tarihli belgede sosyal güvenlik konusunda da hükümlere yer vermektedir.
Mültecilerin Statüsüne Dair Sözleşme (1951): Bu sözleşme BM’nin 1-25 Temmuz 1951 tarihleri arasında Cenevre’de düzenlemiş bulunduğu “Göçmenlerin ve Vatansızların Statüsüne Dair Konferans’ında kabul edilen belgelerdendir. 102 devletin imzalamış bulunduğu bu sözleşme 22 Nisan 1954 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Mültecilerin insan haklarının korunmasına dair hükümler başta olmak üzere mültecilerin bulundukları ülkelerdeki statülerine dair hükümlerin bulunduğu bu sözleşmede; mültecilerin sosyal güvenlik bakımından korunmasına dair hükümler de yer almaktadır.
Vatansızların Statüsüne Dair Sözleşme (1954): BM’nin vatansız insanlara, bulundukları ülkede istikrarlı bir yaşama statüsü sağlamaya yönelik çalışmalarının sonucu olarak BM’nin 13-23 Eylül 1954 tarihleri arasında New York’ta düzenlediği bir konferansında “Vatansızların Statüsüne Dair Sözleşme” kabul edilmiş ve 6 Haziran 1960 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi (1966): BM’in Medeni ve Siyasi Haklara Dair Uluslararası Sözleşme’si 16 Aralık 1966 tarihinde toplanan BM Genel Kurulunda kabul edilmiş ve 23 Mart 1976 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Sözleşmeye 95’ten fazla ülke taraftır. Bireylerin medeni ve siyasi haklarına dair BM’nin bu sözleşmesinde öncelikle yaşama hakkına işaret edilmiştir.
Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi (1966):BM’İN Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklara Dair Uluslararası Sözleşme ’si 16 Aralık 1966 tarihinde toplanan BM Genel Kurulunda kabul edilmiş ve 3 Ocak 1976 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Türkiye’nin 2000 yılında imzalamış olduğu sözleşmeyi bugüne kadar 188 dünya ülkesinden 137’si imzalayarak taraf olmuştur. Sözleşmenin girişinde “insanlık ailesinin bütün üyelerinin eşit, devredilemez ve vazgeçilemez hakları ile insanın doğasından gelen saygınlığının tanınmasının, dünyada özgürlük, adalet ve barışın temelini oluşturduğuna dikkat çekmekte ve “İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’ne uygun olarak, korku ve yoksulluktan kurtulma özgürlüğünden yararlanan özgür insanlar ülküsünün ancak herkesin kişi hakları ve siyasi haklar da olduğu kadar ekonomik, sosyal ve kültürel hakları kullanabilme şartlarının da yaratılması durumunda gerçekleşebileceği” belirtilmektedir.
Her Çeşit Irk Ayrımının Ortadan Kaldırılmasına Dair Uluslararası Sözleşme (1966): Irk ayrımı ve ırk ayrımından kaynaklanan çatışmaların dünyada önemli bir sorun haline geldiğini gören BM bu alandaki her türlü ayrımcılığın yok edilmesine dair bir sözleşme hazırlamıştır. 7 Mart 1966 tarihinde imzaya açılmış bulunan bu sözleşme BM Genel Kurulu tarafından 21 Aralık 1965’te kabul edilmiştir. Sözleşmeyi 71 ülke imzalamış ve 128 ülke ise sözleşmeye taraf olmuştur.
Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Kaldırılmasına Dair Sözleşme (1979): Kadınlara karşı temel haklar, ekonomik ve sosyal haklar ve siyasi haklar bakımından her türlü ayrımcılığın kaldırılması ve kadınlarla erkeklere eşit işlem yapılmasına imkân sağlama amacı taşıyan bu BM Sözleşmesi, BM Genel Kurulunun 18 Aralık 1979 tarihli toplantısında kabul edilmiş ve 3 Eylül 1981 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Sözleşmeye 103 devlet taraf olmuştur.
Çocuk Hakları Sözleşmesi (1989):Çocuk haklarını akla gelebilecek her yönden belirleyen ve çocukların bu haklarının korunması bakımından sözleşmeye taraf ülkelere gerekli her türlü önemi alma yükümlülüğü getiren bu sözleşme, BM Genel Kurulu’nun 20 Kasım 1989 tarihinde oylama yapılmaksızın kabul edilmiştir. Yirmi ülkenin onaylamasından bir ay sonra 2 Eylül 1990 tarihinde yürürlüğe girmiş ve uygulanmaya başlamıştır.
Bütün Göçmen İşçilerin ve Ailelerinin Haklarının Korunmasına Dair Uluslararası Sözleşme (1990):Göçmen işçiler ve ailelerinin yaşadıkları ülke vatandaşları ile eşit işleme tabi tutulması, insan hakları yönünden korunmalarını temin etmek üzere hazırlanan bu sözleşme ile göçmenlerin korunmaları ve fena muameleye uğramalarının önlenmesi öngörülmektedir.
Uluslararası Çalışma Örgütü’nün Sözleşme ve Tavsiye Kararları: Uluslararası seviyede öncelikle; çalışanların korunması ve bütün dünyada standart haklara kavuşturulması, asgari seviyede bir haklar kataloğuna ulaşılması alanlarında etkili çalışmalar yapan uluslararası kuruluşlardan birisi de Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO)’dür. ILO’nun sosyal güvenlik alanında da çalışmaları bulunmaktadır. ILO sözleşme ve tavsiye kararları halinde standartları hazırlamakta ve bu standartların ilgili ülkelerin mevzuatlarının bir parçası haline gelmesi için çaba harcamaktadır. ILO’nun sosyal güvenlik alanında hazırlamış bulunduğu çok sayıda standart koyan sözleşme ve tavsiye kararı mevcuttur. Bu belgeler aşağıdaki gibi sıralanmaktadır.
Genel Nitelikli Sözleşme ve Tavsiye Kararları:
Filadelfiya Bildirgesi (1944)
Gelir Güvencesine Dair 67 No’lu Tavsiye Kararı
Sosyal Güvenliğin Asgari Normları Hakkında 102 No’lu Sözleşme
Sosyal Güvenlik Haklarının Korunması için Uluslararası Bir Sistem Kurulmasına Dair 157 No’lu Sözleşme (1982)
Sosyal Güvenlik Haklarının Korunmasına Dair Tavsiye Kararı (1983)
ILO’nun Sosyal Güvenlik Dallarına Dair Sözleşme ve Tavsiye Kararları:
Hastalık Sigortasına Dair Olanlar
Yaşlılık-Maluliyet ve Ölüm Yardımları Alanında Sözleşme ve Tavsiye Kararları
İş Kazaları Yardımlarına Dair Sözleşme ve Tavsiye Kararları
İşsizlik Yardımlarına Dair Sözleşme ve Tavsiye Kararları
Analık Yardımları
İçerisinde Sosyal Güvenlik Hükmü Bulunan Farklı Alanlarla İlgili Sözleşme ve Tavsiye Kararları:
Göçmen İşçilere Dair Sözleşmeler
Denizcilere Dair Sözleşme ve Tavsiye Kararları
Denizcilerin Sosyal Güvenliğe Dair 165 No’lu ve 1987 Tarihli Sözleşme
Avrupa Konseyi Sözleşmeleri: 1949 yılında kurulan Avrupa Konseyi 21 üyeden oluşan uluslararası bir teşkilattır. Konsey Avrupa’nın askeri bakımdan savunulmasını sağlamak amacıyla kurulan NATO yanında, onu sosyal ve ideolojik anlamda tamamlamak üzere kurulmuş bir teşkilattır. Avrupa Konseyi Sözleşmeleri daha çok sosyal güvenlik olayını üye ülkeler dâhilinde ele almakta ve geliştirilmesini hedeflemektedir.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi
Avrupa Sosyal Şartı (1961)
Sosyal Güvenlik Hakkı
Sağlık ve Sosyal Yardım Hakkı
Sosyal Refah Hizmetlerinden Yararlanma Hakkı
Ailenin Sosyal, Yasal ve Ekonomik Korunma Hakkı
Anaların ve Çocukların Sosyal ve Ekonomik Korunması Hakkı
Çalışan Göçmenlerin ve Ailelerin Korunma ve Yardım Hakkı
Avrupa Sosyal Güvenlik Sözleşmesi: 14.12.1972 tarihinde Paris’te imzalanmış olup Türkiye 13.07.1976 tarihinde kabul etmiştir. Bu sözleşme ile getirilen temel ilkeler: sosyal güvenlik alanında sözleşmeye dâhil ülke vatandaşlarına eşit işlem yapılması, kişilerin bulundukları yerden bir başka yere gitmeleri ve yerleşmeleri ya da bulunmaları halinde sosyal güvenlik bakımından kazanılmış haklarının korunması, farklı ülkelerde geçen hizmetlerinin birleştirilmesine imkân sağlanması, diğer sosyal güvenliğe dair sözleşme hükümlerinin geçerliliğini etkileme olarak belirlenmiştir.