SOSYAL GÜVENLİK - Ünite 3: Sosyal Güvenlik Teknikleri Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 3: Sosyal Güvenlik Teknikleri

Sosyal Güvenlik Tekniği Kavramı

Sosyal güvenlik tekniği, insanlığın sosyal güvenlik sağlamak amacıyla kullandığı, geliştirdiği usul ve metotlar bütünüdür. Bu kavramın ortaya çıkışının temeli bireysel ve toplumsal hayatını sürdürmede dışarıdan gelen faktörlerdir. Sosyal güvenlik teknikleri her toplum için sürekli değişmez teknikler olmayıp, ihtiyaca bağlı olarak değişip çeşitlenebilir.

Sosyal Güvenlik Tekniklerinin Çeşitleri

Başlangıçtan günümüze insanlık sosyal güvenlik ihtiyacını karşılamak için çok çeşitli sosyal güvenlik teknikleri kullanmıştır. Anlaşılabilir olması bakımından sosyal güvenlik tekniklerini;

  • Bireysel,

  • Toplu teknikler, olmak üzere iki grupta toplanabilir.

Bireysel sosyal güvenlik teknikleri, bireylerin başkalarından yardım ve destek almadan kendi kendilerine geliştirdikleri teknikler olup, tekniğin temeli tasarrufa dayanır. Bireysel teknikler; bireyin kapasitesi, bilgisi, idraki ve basiretine bağlı olarak sonuç veren tekniklerdir. Bireysel sosyal güvenlik tekniklerinde etkinlik bireyin kapasitesi ile sınırlı olması bireysel tekniklerin yeterli olmamasının arka planında yer almaktadır. Bireysel sosyal güvenlik tekniklerinin çeşitleri ise;

  • Tasarruf

  • Özel (sigorta) Tekniği olmak üzere iki çeşittir.

Her ne kadar tasarruftekniği, bulunan ilk sosyal güvenlik tekniği olsa da kişinin gelir düzeyi, sosyal güvenlik bilinci ve tasarruf kültürüne bağlı olduğundan yetersiz kalmaktadır. Tasarruf gıda, kıymetli madenler, para, tahvil ve hisse senedi şeklinde yapılabilir. Tasarruf kişinin gelir seviyesi ile de doğrudan ilişkilidir.

  • Tasarruf yapabilecek düzeyde gelire sahip olmak,

  • Tehlike ve zararlarının farkında olma,

  • Yeterli tasarruf yapılmasına imkân verecek süre,

  • Tehlikenin şiddeti ve yol açtığı zararlar, düşünüldüğünde sosyal güvenliği sağlamada yetersiz kalabilmektedir.

Özel sigorta tekniği, sahip olunan mallara yönelik tehditlere karşı bir güvence olarak doğmuştur. İşleyişi risklerin sonuçlarının paylaşılması ve dağıtılması şeklindedir. Bu dayanışma sigortacı adı verilen kar amaçlı organizatörler tarafından düzenlenir. Riskler prim adı verilen belirli bir ücret karşılığında sigortacıya devredilir. Dolayısıyla sigorta kuruluşları ile sözleşme yapanlar prim öderler. Deprem sigortası gibi durumlar haricinde isteğe bağlıdır.

Toplu sosyal güvenlik teknikleri ise, sosyal güvenlik sağlamak amacıyla bireylerin bir araya gelmesi sonucu tekniklerdir. Başka bir deyişle, çok sayıda insan bir araya gelerek dayanışma ve yardımlaşmayı gerektirir. Toplumların sosyal gelişimlerine paralel olarak çeşitlenmişlerdir.

Sosyal güvenlik amaçlı yardımlaşmalar sosyal yardımlaşma olarak adlandırılır. Ailede başlayıp insanlık seviyesine kadar uzanır.

  • Kişiler arasında olması,

  • Risk sonrasında devreye girmesi,

  • Talebe bağlı oluşu,

  • Yapılan yardımların yardım yapanın gücüne bağlı olması ayırt edici özellikleridir.

Sosyal yardımlaşma genellikle organize olmayıp kişiden kişiye, aile içinde, hemşeriler arasında ve ülke çapında gerçekleşebilir. Organize olmayan bu yardımlaşmalar;

  • Dayanışma duygusunun kuvvetine,

  • Kişilerin ve toplumun refah seviyesine,

  • İhtiyaç sahiplerinin yardımsever kişilerle buluşma şansına bağlı olarak gerçekleşir.

Sosyal yardımlaşma tekniği de sosyal güvenlik sağlamada yeterli değildir. Bu yetersizlikten doğan meslek ise dilenciliktir.

Sosyal yardımlaşmaların kurumsallaşması sonucu yetersizlikleri giderilmeye çalışılmıştır. Sosyal yardımlaşmanın kurumlaşması; elden ele yapılan sosyal yardımların, bu amaçla kurulan bir takım kurum ve örgütler aracılığı ile yapılmasını ifade eder. Bu kurumsallaşmalar;

  • Yardım miktarında artış,

  • Zamandan tasarruf,

  • Yardıma muhtaç kişilerle yardımseverlerin karşılaması sonucunda oluşabilecek olumsuzlukların azaltılmasına yardımcı,

  • Yardıma muhtaç kişilere kolayca ulaşılması,

  • Yardım yapma ömrünün uzaması gibi katkılar sağlamıştır.

Bu kurumların türleri ise;

  • Vakıf,

  • Dernek

  • Sandık şeklinde ortaya çıkarlar.

Vakıf, belirli bir malın ya da paranın ayrı bir tüzel kişilik şeklinde sosyal yardım için tahsis edilmesi sonucu doğmuştur. Sosyal yardımdaki rolleri sayısına ve gücüne bağlıdır. En uzun ömürlü sosyal yardım aracıdır. Vakfın kurallarına uygun olarak idare edilmesini sağlayan kişilerden oluşan gruba mütevelli heyet denir. Vakıflar şahıslara zenginliklerini topluma hizmet aracı olarak gösterme, topluma olan borçlarını ödeme ve sosyal dayanışma ve yardımlaşmaya destek olmalarını sağlar.

Dernek ise, kazanç paylaşımı dışında kanunlara uygun belirli ve ortak bir amacı gerçekleştirmek için belirli sayıda gerçek ya da tüzel kişilerin bilgi ve çalışmalarını sürekli olarak birleştirilmesi sonucu oluşan tüzel kişiliğe sahip topluluklardır. Kuruluş amaçları ve alanları bakımından oldukça esnek yapılıdırlar. Bakımevi, huzurevi gibi sosyal yardım kuruluşlarının kurulması dernekler aracılığıyla gerçekleşir.

Sandıklar, üye kimseler arasında yardımlaşma ve dayanışma sağlar. Bu sistemde üyeler sisteme aylık ya da yıllık katkı payı öderler ve bunun sonucunda bir fon oluşur. Sosyal güvenlik riski ile karşılaşan üyeye bu fondan maddi destek yapılır. Genellikle gönüllülük esasına göre kurulurlar.

Hukuksal olarak aynı özelliklere sahip olmalarına rağmen sandıklarda yardımlaşma üyeler arasında gerçekleşirken, derneklerde yardımlaşma üyelerden toplanan yardımların üye olmayan ihtiyaç sahiplerine ulaştırılması ile gerçekleşir. İhtiyaç anında muhtaç durumda bulunan muhtaç durumda bulunan üyelere mali destek vermek üzere, genellikle aynı meslek veya sanayideki kişiler tarafından meydana getirilen, primli sisteme göre işleyen yardımlaşma sandıklarına teavün (orta) sandığı denir.

Özel sigorta tekniği: Mal varlığı kaybına karşı kullanılır. Başlangıçta hayat sigortası, sağlık sigortası olarak başlamış, daha sonra emeklilik sigortası olarak uygulama alanı bulmuştur.

  • İsteğe bağlı oluşu,

  • Kar amaçlı,

  • İflas riskli,

  • Prim sistemine sahip oluşu ve yardımın bu prim ile orantılı değişmesi,

  • Özel teşebbüs faaliyeti

olması ayırt edici özellikleridir. Devletler özel sigorta işleyişini denetleme mekanizması oluşturarak faaliyetlerin halkın zarar görmeyeceği şekilde düzenlemiştir. Ayrıca özel sigortaların iflas riskini azaltmak için sigortalanan riskleri sigortalayan reasürans şirketleri kurulmuştur. Böylece güvenirlikleri artmıştır. Özel sigorta tekniğinin isteğe bağlı olması sonucunda Büyük Sayılar Kanununun işlemesinde güçlükler yaşanmaktadır. Büyük sayıda sigortalıya ulaşılmamasından dolayı prim maliyetleri artabilmektedir. Bunun sonucu olarak da çok sayıda kişinin sisteme dahil olması zorlaşmaktadır. Bu teknik sosyal sigortayı tamamlayıcı ve destekleyici bir faaliyettir.

Sosyal sigorta tekniği: Kamu menfaatine, kar amacı güdülmeksizin oluşturulan bir sigorta türüdür. Çağdaş sosyal güvenlik sisteminin temelleri bu teknikle atılmıştır. Sigorta tekniği üzerine kurulmuş ancak işleyiş esasları ve prensiplerini geliştiren bir tekniktir. Kamusal faaliyet niteliğindedir.

  • Zorunlu oluşu,

  • Kamu sigortası,

  • Prim sistemli olup ödenen prim ile yardım arasında bir bağa sahip olmaması,

  • Bütün sosyal riskleri kapsaması,

  • Kar amacı olmaması,

  • Devlet garantisinde olması

gibi özelliklere sahiptir. Zorunlu olması nedeniyle Büyük Sayılar Kanunu’na tabidir. Bu teoriye göre tesadüfi bir değişkenin uzun vadeli kararlılığı belirlenir. Tesadüfi olarak gerçekleşen bir olay çok sayıda tekrar edildiği zaman şans faktörü kalkar ve her ihtimal için beklenen ortalama sonucu verir.

Devlet garantisinde olduğu için iflası söz konusu değildir. Sigortalılar sistemin finansmanına zorunlu olarak katkıda bulunurlar. Sigortalı başına düşen maliyet özel sigortaya göre daha düşüktür. Primler kişilerin gelirleri ile orantılıdır, ancak ihtiyaçlarına göre yardım alırlar. Kapsam belirlenirken öncelikli ihtiyaçlar dikkate alınır. Bu sistemde ilk olarak malullük, yaşlılık ve ölüm riskleri kapsama alınmış, daha sonra hastalık, iş kazaları, meslek hastalıkları ve işsizlik ile kapsam genişletilmiştir.

Ülkelerin gelişme seviyelerine bağlı olarak bu sistem için ayırabilecekleri kaynaklar artar. Bunun sonucu olarak da kapsamlar genişler.

Günümüzde sosyal sigortalar iş kazası, mesleki hastalıklar, hastalık, analık, yaşlılık, malullük, ölüm, işsizlik ve aile ödeneklerini kapsamaktadır.

Ülkelerin gelişmişlik düzeyleri ile sosyal sigorta programlarının kişi olarak kapsamına aldığı nüfus doğru orantılıdır. Gelişmiş ülkeler daha çok sosyal riski daha geniş nüfusları kapsayacak şekilde düzenler. Batı Avrupa’da çalışan nüfusun %65’i sigorta kapsamında iken, gelişmekte olan ülkelerde bu durum %20 civarındadır. Afrika ülkelerinde ise %1,1’e düşmektedir. Yine aynı tabloda malullük, yaşlılık ve ölüm sigortasının bütün dünyada çalışanlarının %42’sini kapsamaktadır (s: 74, Tablo: 3.1).

Ülkelerin gelişme seviyeleri ile sosyal güvenlik sisteminin koruma altına aldığı nüfus arasındaki ilişki verilmektedir. Bu tabloya göre kuzey ve batı Avrupa ülkelerinde emeklilik yaşına gelen nüfusun tamamı sigorta kapsamına alınırken, gelişmekte olan ülkelerde bu oran %20-30 civarındadır. Ülkemizde çalışanların %29 si prim öderken, emekli yaşına gelenlerin %87 sine emekli aylığı ödenmektedir (s: 75, Tablo: 3.2).

Sosyal yardım tekniğinde: Sosyal sigorta kurumlarının geç kurulmasından veya kurulduğu zamanda bütün işyerlerini kapsamamasından dolayı idari, sigorta özelliğinden dolayı ise teknik boşluklar oluşmaktadır. Belirli büyüklükteki işyerlerini kapsama alması sonucu, tarım sektöründe çalışanlar ile küçük işyerlerinde çalışanlar kapsam dışında kalır. Bu durum idari bir boşluktur. Sigorta özelliğinden dolayı da alınan primlerde sağlanan haklar arasında ilişki vardır. Çalışılan yıl ve ödenen primlere göre emekli maaşı hak edilir.

Sosyal güvenlik kapsamına girebilmek için mutlaka çalışmak veya gelir sahibi olmak gerekir. Toplumda engelliler, çalışan ancak yeterli gelire sahip olmayanlar insanlar da vardır. Bu gruplar sosyal sigortaların dışında kalır. Bunların sisteme dâhil olabilmesi için sosyal yardım tekniği devreye girer. Bu teknikte prim yoktur. Sosyal yardım ve sosyal hizmet olmak üzere ikiye ayrılır. Bu sistem

  • Muhtaçlara yönelik oluşu,

  • Yardımların muhtaçlık kontrolüne göre yapılması,

  • Karşılıksız oluşu,

  • Devlet kontrolünde

olması gibi özelliklere sahiptir. Giderler bütçe imkanları ile finanse edilir. Yardımlar ayni (gıda, elbise vs.) ya da nakdi olabilir. Bu yardımlar bir defaya mahsus olabileceği gibi sürekli ve periyodikte yapılabilir.

Sosyal hizmet tekniği: Sosyal hizmet tekniğinde yardımlar hizmete dönüştürülmüştür. Sosyal hizmetler ayrı uzmanlık ve bilim alanı olarak gelişmiştir. Günümüze kadar devlet tarafından kamu kurum ve kuruluşları aracılığıyla sağlanırdı. Özelleştirmenin artması ile kamu bu hizmetleri satın alma yolu ile gerçekleştirmektedir. Hizmet alımı ile gerçekleşen bu hizmet tekniği bürokratik işlemlerden kaynaklanan uzamaların önüne geçilmesi ve bunun sonucunda ihtiyaçların zamanında karşılanmasının sağlanması hedeflenmiştir. Hizmet alımının da devlet tarafından iyi bir şekilde denetlenmesi gerekir. Aksi takdirde hizmet alanların kalitesiz, uzman olmayan ellerde suiistimale uğrama riski vardır. Sosyal hizmetler uzmanlık alanı olarak gelişirken, bu hizmetlerin temini ve sunumunda olanlar için de bir meslek alanı haline gelmiştir. Ancak, günümüzde sosyal hizmetlerde kurumsal bakım yerine aile ortamında bakım tercih edilmektedir. Bu amaçla yaşlı, engelli ve kimsesiz çocuklara bakanlara gelir ve aylık bağlanmaktadır.

Tamamlayıcı sosyal sigortalar: Bu sigorta türü de sosyal sigorta kapsamında olan sigortalıların zorunlu olarak ek bir sosyal sigorta kapsamına alınması sonucu oluşur. Sistemin şartları ve kapsamı kanunlara tabidir. Bu sistem sonucunda kişiler sosyal güvenlik yardımlarını arttırma ve ikinci bir sigorta sisteminden zorunlu sigortayı tamamlayıcı bir sosyal güvenlik elde ederler yani daha yüksek seviyede gelir ve aylık alma hakkı kazanırlar.

Geleneksel ve Çağdaş Sosyal Güvenlik Teknikleri Ayrımı

Geleneksel teknikler; bir dönem insanoğlunun sosyal güvenlik ihtiyacını karşılamak için geliştirdiği ancak şimdi büyük ölçüde terk ettiği, (bireysel tasarruflar ve sosyal yardımlaşma gibi) tekniklerdir. Bunlarda gönüllülük esastır yani isteyen herkes katılabilir ya da katılmazken, çağdaş teknikler devletin bu alanda yükümlü olması nedeniyle zorunludur. Geleneksel teknikler çağdaş teknikleri destekleyici bir rol üstlenirler. Vatandaş olma kültürünün yerleşmesinde çağdaş güvenlik teknikleri önemli bir destek sağlar. Çağdaş sosyal güvenlik tekniklerinin özünde devletin sosyal güvenlik alanında yükümlü olması ve vatandaşında gerektiğinde sosyal güvenliği için devletin zorlamasını kabul etmesi yer alır.

Sosyal güvenlik tekniklerinin geleceği ne olacaktır? Yeni sosyal güvenlik teknikleri bulunacak mıdır? gibi soruların cevabı başka alanlardaki tespit, tercih ve kararlara bağlı olarak verilebilir.

Sosyal güvenlik kişiler için bir hak, devlet için bir görevdir. Gelişmiş ülkelerde devlet bir takım sosyal güvenlik yüklerini mahalli idarelere ve aileye aktarmaktadır. Günümüzde sosyal sigorta ve kamu sosyal yardım ve hizmet teknikleri en yaygın tercih edilen tekniklerdir.

Yeni risklerin ortaya çıkması ile sosyal güvenlik tekniklerinde de değişmeler söz konusu olabilir. Bu özelliğinden dolayı gelecekte karşılaşılacak olan tehlikeler karşısında yeniliklere açık olması kaçınılmazdır.