SOSYAL HİZMET UYGULAMASI I - Ünite 3: Sosyal Hizmet Uygulaması Dersleri ve Sosyal Hizmet Eğitimi Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 3: Sosyal Hizmet Uygulaması Dersleri ve Sosyal Hizmet Eğitimi

Dünyada Sosyal Hizmet Eğitiminin Gelişimi

Dünyada sosyal hizmet eğitiminin ilk başladığı yıldan bugüne yüz yıldan fazla bir süre geçmiştir. 19. yüzyılın sonlarına doğru ABD ve Avrupa’da Sanayi Devrimi’nin yarattığı sosyal sorunlara, özellikle de yoksulluğa çözüm arayışları, gönüllü kişilerin öncülüğünde, sosyal hizmet eğitimi adına ilk eğitim etkinliklerinin başlamasına neden oldu. İngiltere’de 1890’lı yıllarda gönüllüler için açılan kuramsal ve uygulamalı dersleri kapsayan kurslar, bu eğitimin ilk işaretleriydi.

Sosyal hizmet eğitiminin gelişimini, 20. yüzyıl başlarında, New York’ta başlayan eğitim çalışmalarının genişleyip yaygınlaşmasının bir sonucu olarak değerlendirenler bulunmaktadır. Örneğin New York Hayırseverlik Organizasyon Topluluğu ülkedeki tüm sosyal hizmet uzmanları için altı haftalık bir yaz kursu düzenlemiştir ve bunu Boston, Şikago, Philadelphia ve St. Louis deki diğer organizasyonlar izlemiştir. Bu dönemin en belirgin özelliği 1910 yılında tıbbi eğitime ilişkin bir çalışma yapan Abraham Flexner’in 1915 Ulusal Konferansında “Sosyal Hizmet Bir Meslek midir?” sorusuna cevap aramış olmasıdır ve sosyal hizmette eksik bulduğu bazı alanları vurgulamıştır. Bunlar:

  • Sosyal bilimlere temel hazırlık
  • Dahil edici ve ayırt edici bilgi gövdesi
  • Süpervizyon altında test edilmiş eğitimsel ve mesleki nitelikleri tanımlamak
  • Mesleki organizasyonlar ve
  • Mesleki uygulamanın ilkeleridir

Flexner’in çalışması sosyal hizmetin bir meslek olarak ortaya çıkmasındaki önemli aşamalardan biri olmuştur. Sosyal hizmet eğitiminin üç temel aşamadan geçtiği belirtilmektedir. İlk aşamayı, bu alanlarda uzun süre çalışarak hangi yöntemlerin işe yarayıp yaramadığını tecrübe etmiş ve gözlemiş olanlar tarafından verilen konferanslar, ikinci aşamayı teorik ve pratik kurslar, üçüncü aşamayı ise bağımsız sosyal hizmet okulları oluşturmaktadır.

Sosyal hizmet mesleğinin temsilcileri meslekleşme adına çalışmalarını yürütürken yoksul ve muhtaç kişilere yardımda bulunma görevi, 19. yüzyılda Amerika, İngiltere ve Avrupa’dan gelen göçmenlerin etkisi ile yerel yönetimlerin sorumluluğu olarak görülmeye başlanmıştır.

Dünyada sosyal hizmet eğitimi, başladığı ilk yıllardan itibaren hızlı bir yaygınlaşma eğilimi göstermiştir. 1910 yılında Avrupa ve ABD’de 14 sosyal hizmet okulu açılmışken, 1920 yılında Latin Amerika’da, 1924 yılında Afrika’da ve 1936 yılında yine bir Afrika ülkesi olan Mısır’da, aynı yıl Asya’da sosyal hizmet eğitiminin başladığı görülmektedir. İkinci Dünya Savaşından itibaren ise farklı ülkelerde sosyal hizmet eğitiminin başlamasında Birleşmiş Milletler’in rolü önem kazanmaktadır. Bu yıllardaki en önemli gelişme sosyal kişisel çalışmanın öncüsü olarak kabul edilen Mary Richmond’un 1917 yılından yayınlanan “Sosyal Teşhis” adlı kitabıdır.

Hayırseverlik teşkilatlarının çalışmalarından ailelere yapılan ziyaretler sırasında her insanın bedensel, zihinsel, ahlaki yönlerden farklı olduğu; bu nedenle her başvurunun ayrı ayrı değerlendirilerek yardım yapılmasının yararlı olacağı açıkça görülmüştür.

Sosyal hizmet ilişkisi hem mesleki hem de yardım edici bir ilişkidir. Mesleki bir ilişkide amaç üzerinde uzlaşma bulunmaktadır. Bireyle sosyal hizmet uygulamasında sosyal hizmet uzmanları müracaatçılarına ve onların sorunlarına ilgi duyar. Bu ilgi, sıcaklık, nezaket, ortaklık, destek unsurlarını içerir ve durum içinde müracaatçının anlaşılması için gerçek bir isteği ifade eder. Sosyal hizmet uzmanları kabul edicidir. Kabul etme, sosyal hizmet uzmanlarının müracaatçıya gerçekçi bir güven duygusu aşılaması, müracaatçıların duygularına saygı duyması, yargılayıcı ve eleştirel olmayan bir tavra sahip olması ile ilgilidir. Sosyal hizmet uzmanları bireylerle sosyal hizmet uygulamasına empati ile yaklaşmalıdır. Empati, sosyal hizmet uzmanlarının müracaatçılar ile iletişim kurma becerisini, müracaatçılar için ilgisini, müracaatçının ne algıladığını bilmesi, anlamayı istemesi, hissetmesi ve anlamasıdır. Sosyal hizmet uzmanlarının bir diğer özelliği içten olmasıdır. Bu sosyal hizmet uzmanlarının kendi duyguları ve müracaatçılarının duygularına yönelik dürüstlüğünü gösterir. Sosyal hizmet uzmanları bireylerle sosyal hizmet uygulamasını gerçekleştirirken bütüncül yaklaşımı kabul eder. Bu yaklaşımla herhangi bir sorun çoklu müdahale düzeylerinde analiz edilebilir ve çözülebilir.

Türkiye’de sosyal hizmet eğitiminin gündeme geldiği 1960’lı yılların başlarında, diğer birçok ülkede, özellikle ABD ve Avrupa ülkelerinde önemli gelişmelerin olduğu görülmektedir. O dönemde Fransa’da sosyal hizmet eğitimi veren okul sayısı 41’dir. ABD’de ise 150’den fazladır. Birleşmiş Miletlerin bir saptamasına göre, 1950 yılında, dünyada 46 ülkede 373 okulda sosyal hizmet eğitimi verilmektedir. Beş yıl sonra sosyal hizmet eğitiminin verildiği ülke sayısı 53, eğitim veren okul sayısı ise 422’dir.

Sosyal Hizmet Eğitiminin Türkiye’deki Gelişimi

Türkiye’de 1959 yılında çıkarılan 7355 sayılı Sosyal Hizmetler Enstitüsü kurulmasına dair kanunun ilgili maddelerine göre, ilk kez sosyal hizmet eğitimi veren Sosyal Hizmetler Akademisi Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığına bağlı olarak lise öğrenimi üzerine 4 yıllık öğretim ve eğitim yapan yüksek bir öğrenim ve araştırma kurumu olarak 1961 yılında faaliyet göstermeye başlamıştır. Ardından 1967 yılında Hacettepe Üniversitesi bünyesinde kurulmuş olan Sosyal Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bölümü ile birlikte her iki okul eğitimlerini ayrı birimler olarak 1982 yılına kadar sürdürmüştür. Türkiye’de sosyal yardım kavramının devletin sorumluluğu altında düzenlenmesinde atılan adımların ilki Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığının kurulması ve çalışma yaşamının düzenlenmesinde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının kurulması olmuştur.

Sosyal Hizmetler Yüksekokulunda uygulanan eğitim incelendiğinde; temel bilimler ve sosyal hizmetin yöntem, kuram ve uygulaması açısından üniversite düzeyindeki standartlara bağlı kalmaya özen gösterilmekte, bunun yanı sıra ülkenin toplumsal koşulları, sosyal sorunları, değişim süreçleri ve kalkınma hızı gibi konuları içeren derslere yer verilmektedir.

Sosyal sorunlar olarak üretim biçiminin değişip tarımsal ekonomiden sanayileşmeye geçilmesi ile karşılaşılan sorunlar ifade edilmektedir. Türkiye’ye genel olarak bakıldığında ise gelir dağılımının yoksullar aleyhine bozularak dengesizleşmesi ve gruplar arasında uçurumların açılması, hızlı bir iç göç akımı, artan kentleşme, yüksek enflasyon, işsizlik, yoksulluk ve aile yapısında meydana gelen değişimler, eğitim, sağlık ve sosyal hizmet sektörlerinde insan gücü ile ilgili çok büyük sorunların olması, genç nüfusun eğitim ve istihdam sorunları, sağlık göstergelerinin gelişmiş ülke olma yolunda eksik bir tabloyu yansıtması gibi çok genel sorun başlıkları görülmektedir.

Ancak Türkiye’de bir geçiş süreci yaşanmakta olup bu sorunlar olmadan geçilemeyecek bir geçiş süreci yaşanmaktadır. Avrupa’da bu süreç Sanayi Devrimi’ne neden olan koşullar ve sonrasında yaşanırken Türkiye o dönemlerde böyle bir değişimden geçmemiştir.

Türkiye’de hem sosyal hizmetlerin yeniden örgütlenmesinde hem de sosyal hizmet eğitiminin başlatılmasında dışsal etmenlerin önemli bir rol oynadığı belirtilebilir. Birleşmiş Milletlerin farklı ülkelerdeki sosyal hizmetlerin örgütlenmesine ve bu arada sosyal hizmet eğitimi sorunlarına gösterdiği ilginin Türkiye’deki göstergesi olarak 1957 yılında Türkiye’ye gelen Birleşmiş Milletler Sosyal Refah Müşaviri Miss Hersey’in başlattığı çalışmalar belirtilebilir. Hersey’in öncülüğünde yapılan toplantılarda, Türkiye’de sosyal hizmetlerin bilimsel ve mesleki bir yaklaşımla yeniden örgütlenmesi kararlaştırılmıştır. Bu çalışmalar sonucunda sosyal hizmet eğitimi açısından önemli bir dönüm noktası olan “Sosyal Hizmetler Enstitüsünün Kurulmasına Dair Kanun” çıkarılmıştır. Türkiye’de sosyal hizmet eğitiminin başladığı yıllarda sosyal hizmet ve yardım konusu bir bilgi, yöntem ve eğitim konusu olarak algılanmış ve Batı ülkelerinde, özellikle son otuz yıldan beri üniversitelerin bir bölümü olarak eğitim hayatına girmiş bulunan sosyal hizmet okulları, fakülteleri bu eğitime örnek oluşturmuştur. Sosyal Hizmetler Akademisinin 1961 yılının Kasım ayında 34 öğrenci ile eğitime başlaması ülkemizde sosyal hizmetler alanında atılan en önemli adımlardan biri olarak görülmektedir. Eğitimin başladığı ilk yıllarda, ihtiyaç duyulan eğitimci kadrosunun oluşturulmasında bir yandan yabancı uzman ve öğretim elemanlarından yararlanılırken, bir yandan da ülkemizde var olan bazı fakültelerin öğretim kadrosundan yararlanma yoluna gidilmiştir. O dönemde Ankara’daki en köklü üniversite Ankara Üniversitesi olduğu için bu üniversite ile iş birliği kurulmuştur.

Türkiye’de sosyal hizmet eğitimi veren eğitim kurumlarının 1983-2003 yılları arasında tek okul olarak kalması, temel sorunlardan biri olarak görülmektedir. Üniversite ortamında sayıca artmayan, Türkiye’de yaygınlaşmayan sosyal hizmet eğitimi; üniversite ortamında çoğulculuktan ve bilimsel rekabetten yoksun kalmıştır.

Sosyal Hizmet Eğitiminin Sorumlulukları

Mesleki formasyonun kapsamında; “genelde insanı ve toplumu anlayabilme, sorunlarını algılayabilme, çözüme yönelik alternatifler geliştirebilme, değişme ajanı rolüne sahip çıkarak bunun sonuçlarıyla başa çıkabilme gibi mikro, sosyal refahı geliştirme, yönlendirme ve yaygınlaştırma gibi makro düzeyde sorumluluklar” bulunmaktadır. Buna karşılık öğrencinin sahip olacağı bireysel donanım ise;

  • Kendini tanıma ve kendiyle barışık olma,
  • Özgüvenli ve bağımsız bir kişiliğe sahip olma,
  • Yaratıcı, girişken ve açık fikirli olma,
  • Değişmeye, eleştiriye açık ve hoşgörülü olma,
  • Sorumluluk üstlenme ve yerine getirme konusunda özenli ve titiz olma,
  • Gözlem, analiz ve sentez yeteneğine sahip olma,
  • Sevgi, saygı ve hoşgörüye sahip olup, bunları ilişkilerine yansıtabilme,
  • Dinleme ve etkili iletişim becerilerine sahip olma,
  • Özeli ve geneli kavrayabilme,
  • Mesleki bilgi, beceri ve değer temeline sahip olma ve bunları sürekli güncelleştirerek geliştirebilmeyi kapsamaktadır.

Diğer taraftan çağdaş sosyal hizmet eğitimini üstlenen eğitimcilerin de öğreten olmaktan çok yönlendiren olması da önemli bir etkileyicidir. Çağdaş yönlendirici eğitimci rolünün kapsadığı unsurlar şu şekilde belirtilebilir:

  • Pozitif öğrenme ortamını koruyarak, işbirliği, destek verme ve yaratıcılık gibi olguları işlevselleştirmek,
  • Öğrenci katılımında fırsat eşitliğini sağlamak,
  • Öğrencilere, öğrenme süresince fonksiyonel olacak temel kuralları oluşturmalarına yardımcı olmak,
  • Öğrencilerin, ele alınan konularla ilgili geçmiş bilgi ve yaşam deneyimi birikimlerini bütünleştirebilmelerine yardımcı olmak,
  • Öğrencileri, öğrenmeleri ile ilgili daha fazla sorumluluk üstlenmeleri yönünde teşvik etmek,
  • Bireysel etkililiği desteklemek,
  • Öğrenci grubuna, grup etkileşimi çerçevesinde öğrenmelerine yardımcı olmak,
  • Gerektiğinde, öğrenciler tarafından gündeme getirilemeyen öğrenme hedeflerine dikkat çekmek,
  • Öğrenme sürecinde anti-ayrımcı bakış açısının kazanılmasını sağlamak,
  • Eğitim süreci sonunda, öğrencilerin de katılımıyla değerlendirmeleri gerçekleştirmek.

Sosyal hizmet eğitimi; bilimsel, bütüncül ve disiplinler arası yaklaşımlarla yapılandırılarak, çoğulcu ve katılımcı demokrasiyi temel alan ekip çalışmasına dayanan politika ve stratejilerle geliştirilen bilim çevresinin liderliğine dayalı süreçlerle geliştirilmelidir.

Sosyal hizmet eğitiminde; Türkiye’nin kendine özgü yapısı ve koşulları hareket noktası alınarak öğrenciye kazandırılacak temel bilgiler;

  1. İlişki ve etkileşim sistemi,
  2. Üretim ve dağıtımı düzenleyen ekonomik ve sosyal sistem ve örgütsel yapıları,
  3. Demokrasi ve insan hakları kültürü doğrultusunda toplumsallaşmayı sağlayan bilgiler,
  4. Demokratik, laik sosyal hukuk devleti yapısı, işlevleri, otorite ve güç ilişkileri,
  5. İnsan, toplum felsefesi ve etik değerler,
  6. Sorun çözme ve gereksinim karşılama mekanizmaları konularını kapsamalıdır.

Farklılık ve Sosyal Hizmet Eğitimi

Sosyal hizmet açısından farklılık konusuna eğitim ve uygulama içinde yer verilmesine etki eden unsurları şu şekilde özetleyebiliriz:

  • Göçmenler ve diğer farklı olanlarla yapılan geleneksel sosyal hizmet çalışmalarının başarısız olması,
  • Sosyal Hizmet Eğitim Konseyi (CSWE) ve Ulusal Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği (NASW)‘nin sosyal hizmet eğitiminde ve uygulamalarında özellikle kültürel yetkinliği vurgulamaları ve
  • 2000 yılı itibari ile ülke nüfus yapılarının hızla değişmesi ve özellikle Amerika nüfusunun göç nedeniyle farklı grupları barındıracağı öngörüsü Farklılık kavramının sosyal hizmetlere hızla girmesine neden olmuştur.

Farklılık Uygulaması

Sosyal hizmet uzmanı farklılıkların belirlenmesinde ve ihtiyaçların karşılanmasında çok önemli bir unsurdur. Ancak sosyal hizmet uzmanının içinde yetiştiği eğitim kurumu ve ders veren kişilerin farklılık bilgileri, farklılığa karşı duyarlılıkları, farklılığı göz önünde bulundurarak güçlendirme ya da sorun çözme yaklaşımlarını kullanmaları temel bir bakış yaratacaktır.

Farklılıkla ilgili bir başka durum da sosyal hizmet kuruluşlarının farklılığa yatkın olması gerekliliğidir. Kuruluşların politikaları ve uygulamadaki oryantasyonları, çevresel faktörler kültürel faktörleri göz önünde bulundurmayı etkilemektedir.

Sosyal Hizmet Uygulaması Dersinin Amaç, Kapsam ve İşleyişi

Sosyal hizmet eğitiminde uygulamalı derslerin özel bir yeri bulunmaktadır. Uygulamalı dersler, öğrencilerin, eğitim süresince edindikleri bilgi, beceri ve değerlerini alana aktarmaları ve bütünleştirebilmelerine olanak sağlayan bir ortam yaratır.

Sosyal Hizmet Uygulaması I dersi hem bireyler hem de gruplarla (ve ailelerle) sosyal hizmet uygulamasını kapsamaktadır. Bireylerle ve gruplarla sosyal hizmet uygulamasına ilişkin müdahale süreci, Sosyal Hizmet Kuram I: Bireylerle Sosyal Hizmet ve Sosyal Hizmet Kuramı II: Aile ve Gruplarla Sosyal Hizmet derslerinde ele alınmıştır. Sosyal Hizmet Uygulaması I dersinde öğrencilerin, her iki derste edindikleri bilgi, beceri ve değerleri, genelci sosyal hizmet müdahale modeline göre uygulamaya aktarması beklenmektedir. Uygulama kapsamında öğrenci, ders kapsamında beklenen sorumluluklar dışında kuruluştaki mesleki uygulamalara katılır. Uygulamalar, Sosyal Hizmet Bölümü Uygulama Koordinatörlüğünce daha önceden belirlenmiş ve izin alınmış olan sosyal hizmetlerle doğrudan veya dolaylı olarak ilgisi bulunan kuruluş ortamlarında yerine getirilir.

Sosyal Hizmet Uygulaması Derslerinin Sosyal Hizmet Eğitimi Programlarındaki Yeri ve Önemi

Türkiye’de sosyal hizmet eğitimi 1959 yılında çıkarılan 7355 sayılı Sosyal Hizmetler Enstitüsünün Kurulmasına Dair Kanun’un ilgili maddeleri çerçevesinde başlamıştır. Belirtilen amaçları gerçekleştirmek için eğitim programında yer alan dersler beş ana grupta toplanmıştır. Bu dersler; temel dersler, sosyal hizmetle ilgili dersler, sosyal hizmet yöntem dersleri, uygulama ve İngilizcedir. Bu program içinde uygulamalar ikinci sınıftan başlamakta ve tüm derslerin yaklaşık yarısını kapsamaktadır. Başlangıçta planlanan bu program; ilk uygulamasından sonra gözden geçirilerek değişiklik yapılmış, süreç içinde bazen derslerle ilgili bazen de yapısal olarak değişikliklere gidilmiştir. Ancak esaslı değişiklikler göz önüne alındığında uygulamalar için üç ana müfredat programı değişikliğinden söz edilebilir. Bu değişikliklerden ilki 1982 yılında Yükseköğretim Kanunu’nda yapılan değişikliklere paralel olarak gelişmiş, akademi programı sona ermiş ve Sosyal Hizmetler Yüksekokulu programı başlatılmıştır. Üçüncü değişiklik 1999-2000 öğretim yılı içinde yapılmıştır.