SOSYAL POLİTİKA II - Ünite 6: Sosyal Politika ve Yerel Yönetimler Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 6: Sosyal Politika ve Yerel Yönetimler

Yerel Yönetimler

Yerel Yönetimlerin Tanımı ve Temel Nitelikleri

Yerel yönetimler genel olarak belirli bir coğrafi alanda yaşayan yerel toplumunun bireylerine, bir arada yaşamaları nedeniyle kendilerini en fazla ilgilendiren konularda hizmet üretmek amacıyla kurulan karar organları, yerel topluluklar tarafından seçilerek göreve getirilen, kanunlarla belirlenmiş görev ve yetkilere, özel gelirlere, bütçeye ve personele sahip üstlendiği hizmetler için kendi örgütsel yapısını kurabilen, merkezi yönetim ile ilişkilerinde idari özerklikten yararlanan kamu tüzel kişileri olarak tanımlanmaktadır.

Yerel yönetimlerin yukarıdaki tanımda da yer alan evrensel nitelikleri Avrupa Konseyi, Uluslararası Yerel Yönetimler Birliği gibi uluslararası örgütlerin belgelerinde açık bir biçimde yer almaktadır. Buna göre yerel yönetimler,

  • Ülkenin yönetim sisteminin bütünü içinde yer alırlar
  • Yerel yönetimlerin kuruluş ilkeleri, görev ve yetkileri, gelir sistemleri yasama organı tarafından belirlenir.
  • Yerel yönetimler merkezi yönetimin hiyerarşik denetimi altında değildir. Merkezi yönetim yerel yönetimler üzerinde hukuki uygunluk denetimi yürütür.
  • Merkezi yönetim, ülke yönetiminde birlik ve bütünlüğü sağlamak amacıyla yerel yönetimlerin uymaları gereken ulusal amaç, hedef, ilke ve standartları belirler.
  • Yerel yönetimler yürütülmesi kendilerine bırakılmış kamu hizmetleri ile ilgili kararları almak, tercihleri yapmak, bunlar için vergi almak yetkisini de içerecek şekilde çeşitli yollarla mali kaynak bulmak, bu kaynakları hizmetleri için kullanmak ve bu hizmetleri yürütmek için gerekli iç örgüt yapılarını kurmak ve bu hizmetleri yürütmek için gerekli iç örgüt yapılarını kurmak açısından idari özerklikten yararlanırlar.
  • Yerel yönetimlerin karar organları bazı durumlarda da yönetim organları yerel topluluklarca seçilir.

Yerel Yönetim Sistemleri

Yerel yönetim sistemlerinin oluşmasında ulusal ve uluslararası faktörler önemli rol oynamaktadır. Bu nedenle ülkeleri yerel sistemlerine göre sınıflandırmak oldukça güçtür. Ancak ortak özelliklerden yararlanılarak genel bir sınıflama yapmak gerekirse dört sistemden bahsedilebilir. Bunlardan; ilki Fransız sistemi ve bu sistemden etkilenen ülkeler dir. Bu ülkeler arasında İtalya, Belçika, İspanya, Portekiz ve Yunanistan sayılabilir. Bu sistemde yerel yönetimler anayasa ile güvence altına alınmış bir statüye sahiptir. Yerel kamu hizmetlerinin sağlanması açısından merkezi yönetimin taşra birimlerinin yardım ve desteğine gereksinim duymaktadır. Yerel yönetimlerin varlık nedeni işlevsel olmaktan çok siyasidir. Yerel yönetimlerin halkın kendi kendini yönetmesinden çok o yöre ile kimliğini bütünleştirmiş olması önem taşımaktadır. Anayasa tüm yerel yönetimlere eşit statü tanımıştır.

İkinci grupta Anglo-Sakson geleneğine sahip İngiltere, İrlanda, Kanada, Avustralya, ABD ve Yeni Zelanda yer almaktadır. Bu ülkelerde yerel yönetimler kanun ile kurulmuştur. Ancak merkezi yönetimin yerel yönetim üzerinde bir denetimi söz konusu değildir. Kuzey Avrupa ve Orta Avrupa ülkelerinde uygulanan sistem; yerel yönetimlerle merkezi yönetim arasındaki ilişkiler, yerel birimlerin hizmet sunma yetenekleri açısından AngloSakson modeline benzemektedir. Ancak ondan farklı olarak yerel yönetimler kanun ile kendilerine verilen yetkilerin dışında ve üstünde genel yetkilere sahiptir.

Türkiye’de yerel yönetimlerin geçmişi Osmanlı İmparatorluğu’nda Tanzimat’tan önce bir taraftan yerel yönetimlere ve yerinden yönetim ilkesine yer verilmiş, diğer taraftan yetki genişliğine sahip katı bir merkeziyetçi yapıdaki eyalet sistemi korunmuştur.

Türkiye’de yerel yönetimlerle ilgili olarak 1876 Anayasası’ndan bu yana tüm anayasalarda doğrudan veya dolaylı düzenlemelere yer verilmiştir. Osmanlı İmparatorluğu döneminden başlayarak günümüze kadar geçen sürede yerel yönetimlerle ilgili çok sayıda kanun, tüzük ve yönetmelik çıkarılmıştır .

Türkiye’de Yerel Yönetim Birimleri

1982 Anayasası’nın 127. Maddesinde yerel yönetimler; il, belediye ve köy halkının mahalli müşterek ihtiyaçlarını karşılamak üzere kuruluş esasları kanunla belirtilen ve karar organları gene kanunda gösterilen seçmenler tarafından seçilerek oluşturulan kamu tüzel kişileri olarak tanımlanmaktadır. Halen anayasaya göre; üç temel yönetim birimi (il özel idaresi, belediye ve köy) bulunmaktadır. Anayasa’da açıkça belirtilmemekle birlikte Anayasa’nın 127. Maddesinde yer alan kanun büyük yerleşim merkezi için özel yönetim biçimleri getirebilir ifadesine dayalı olarak yerel yönetim birimi olarak Büyükşehir Belediyesi de oluşturulmuştur. Kanuna göre, il özel idaresi, il sınırları içindeki halkın müşterek nitelikteki ihtiyaçlarını karşılamak üzere kurulan ve karar organları seçmenler tarafından seçilerek oluşturulan idari ve mali özerkliğe sahip kamu tüzel kişisidir. İl özel idaresinin organları, il genel meclisi, il encümeni ve Vali’dir. Belediyeler Türkiye’de yerel yönetimin önemli bir birimini oluşturmaktadır. Belediyelerle ilgili olarak halen 3.7.2005 tarih ve 5393 sayılı Belediye Kanunu yürürlüktedir.

Köy diğer bir yönetim birimidir. 18.03.1924 tarih ve 442 sayılı Kanuna göre, nüfusu 2.000’den az olan yerlere denir.

Yerel Yönetimlerin Sosyal Politikadaki Rolü

Dünyada Yerel Yönetimlerin Sosyal Politikadaki Rolü

Yerel yönetimlerin sosyal politikadaki rolleri; ülkelerin ekonomik, sosyal, siyasi yapısına, ülke geleneği, kültürü, kamu yönetim anlayışı, ülkelerin gelişmişlik düzeyi ve zamana göre farklılık göstermektedir.

Günümüzde gelişmiş ülkelerde yerel yönetimler, ülkelere göre değişmekle birlikte kanunların yasaklamadığı her alanda sosyal politikalara oluşturmaktadır. Gelişmiş ülkelerde yerel yönetimlerin sosyal politika uygulamaları arasında; yaşlı ve engellilere yönelik hizmetler (evde bakım, günlük bakım, geçici sürelerle bakım, barınma ve sağlık destek sistemlerinin kurulması, konut koşullarının düzenlenmesi, bakıcılık ve koruyuculuk yapanlara yönelik hizmetler), çocuk ve aile koruma ile göçmenlere yönelik hizmetler, yerel ekonomik kalkınmayı sağlamaya yönelik eğitim hizmetleri, tıbbi yönlendirme birimi kurulması, aile içi şiddetin ve suçun önlenmesi, toplum güvenliği, yardımlar (engelli konutlarının onarımı, kitap, giyim, gıda dağıtımı), ulaşım, temizlik, aydınlatma ile ilgili öneri, bilgilendirme ve danışmanlık hizmetleri (halk danışma bürolarının kurulması, istihdam aile, konut, sağlık gibi konularda vatandaşların bilgilendirilmesi), çeşitli konularda hukuki tavsiyelerde bulunma, uyuşturucu, ilaç ve alkol birimlerinin oluşturulması, eğitim psikolojisi ile rehberlik hizmetleri verilmesi sayılabilir.

Türkiye’de Yerel Yönetimlerin Sosyal Politikadaki Rolü

Türkiye’de yerel yönetimlerin sosyal politikadaki rolü dönemlere göre farklılık göstermektedir. Bu farklılıkta siyasi, ekonomik, sosyo-kültürel, hukuki birçok faktör rol oynamaktadır. Dönemler itibariyle incelendiğinde; 19231946 yılları arasındaki dönemde yerel yönetimler kentsel hizmetlerin sağlanmasında ve sosyal politikalar oluşturulmasında etkili olamamışlardır. Ancak 1946-1980 döneminde, 1973-1977 yılları arası Türk belediyeciliği açısından bir dönüm noktası olmuş, Türkiye gündeminde belediyeler ve onların demokratikleşmesi önemli bir yer işgal etmeye başlamıştır. Bunda, kent nüfusunun artması, toplumda siyasal kültürün gelişmesi ve büyük belediyelerin muhalefet partisine mensup belediye başkanlarına sahip olmaları önemli rol oynamıştır. 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi Türkiye’de yeni bir dönemi başlatmış, darbeden yerel yönetimler de etkilenmişlerdir. Darbe sonrası belediye başkanlarının görevlerine son verilmiş, yerel meclisler kapatılmış, belediyeler atanmış başkanlar tarafından yönetilmiştir. 1981 yılında yapılan düzenleme ile de yerel yönetimlerin gelirleri arttırılmıştır. 1980-1983 ara döneminden sonra belediyelerin imar ve planlama yetkileri arttırılmış, emlak vergisi belediyelere devredilmiştir. 1984-1994 döneminde belediyenin gelir kaynaklarına yönelik hukuki düzenlemeler yapılmıştır. 1984 yılında 3030 sayılı kanun ile büyükşehir belediyeleri kurularak ikili yönetim sistemine geçilmiş, büyük projelerin büyükşehir tarafından gerçekleştirilmesi hedeflenmiştir. Decentralization (yerelleşme) anlayışının etkisiyle yerel yönetimler özellikle 1994 yılından sonra yerel kalkınmadan, istihdam ve yoksullukla mücadeleye kadar geniş bir alanda inisiyatif kullanmaya, yerel kalkınma projelerini harekete geçirmeye başlamışlardır. Özellikle büyükşehir belediyeleri bu konuda önemli adımlar atmışlardır. Bu gelişmedeki hukuki düzenleme ve belediye gelirlerinde meydana gelen büyük artışlardan çok 1994 yılındaki yerel seçimlerinden sonra işbaşına gelen belediye başkanlarının kişisel hizmet anlayışları etkili olmuştur. 1994 seçimlerinde başta İstanbul ve Ankara olmak üzere birçok belediyede Refah Partili adaylar yönetime gelmişlerdir. Bu başkanlardan Ankara ve İstanbul belediye başkanlarının başlattıkları sosyal ve kültürel içerikli hizmetler daha sonra diğer belediye başkanları tarafından benimsenmeye ve uygulanmaya başlanmıştır. Belediyeler bir taraftan eğitim düzeyi yükselen hizmet talebi artan ve çeşitlenen nüfusunun, diğer taraftan göçle kente gelen ve sürekli yoksullaşan kitlelerin gereksinimlerini karşılamak amacıyla işlevlerinde artan şekilde sosyal politika uygulamalarına yer vermiştir.

Sosyal belediyecilik alanında sağlanan bu gelişmelerin yanı sıra 2004 ve 2005 yıllarında da Kamu Yönetimi Reformu olarak bilinen kamu yönetiminde bütüncül bir yaklaşımı esas alan bir dizi kanun kabul edilmiştir.

Türkiye’de Sosyal Belediyecilik Uygulamaları

Günümüzde belediyelerin sosyal belediyecilik uygulamalarının kapsamı, içeriği, kalite ve etkinliği belediyelerin büyüklüğüne, mali kaynaklarına, bu alanda çalışan personelin niteliğine ve sayısına, hizmet sunulan yörenin özelliklerine ve zamana bağlı olarak değişmektedir. Halen büyükşehir belediyeleri diğer belediyelere oranla daha fazla sosyal belediyecilik uygulamalarına yönelmektedirler.

Sağlanan gelişmelere rağmen Türkiye’de sosyal belediyecilik uygulamaları henüz gelişmiş ülkeler düzeyinde değildir. Türkiye’de halen sosyal belediyecilik uygulamaları daha çok yoksullar ile çocuklar, gençler, yaşlılar, engelliler, kadınlar gibi özel olarak korunması gereken gruplara yöneliktir.

Türkiye’de belediyelerin gerçekleştirdikleri sosyal belediyecilik uygulamaları arasında;

  • Ana-çocuk sağlığı merkezleri, sağlık ocakları, gezici sağlık otobüsleri, tanı merkezleri ve hastaneler kurmak
  • Konut yapmak
  • Evsiz ailelere, kimsesizlere, sokakta yaşayanlara veya sokakta yaşama olasılığı bulunanlara barınma olanağı sağlamak
  • Engellilerin, kadınların, gençlerin sosyalleşmesini sağlamak amacıyla danışma ve psikolojik yardım merkezleri açmak
  • Hasta yakınları için hastane yakınlarında misafirhaneler kurmak
  • Yoksul kişilere yiyecek, giyecek eşya ve yakacak yardımı yapmak
  • Yoksullar için aşevleri ve imarethaneler kurmak
  • İş kurmak isteyen ve gençlere yönelik teknik bilgi, makine ve ekipman desteği sağlamak
  • Kimsesiz çocuklar için çocuk yuvaları ve kreşler açmak
  • Kültür, sanat ve spor tesisleri açmak, tiyatro, sinema, kütüphane ve kültür merkezlerini yaygınlaştırmak
  • Öğrencilere burs ve eğitim malzemeleri vermek
  • Engellilere yönelik hizmet tesisi kurmak, onların rehabilite edilmelerini sağlamak
  • Engelliler için ulaşım, eğitim ve sosyo-kültürel ortamlarda yaşamlarını kolaylaştıracak önlemleri almak
  • Yoksullara ücretsiz tedavi hizmeti sağlamak
  • Sanat, beceri ve meslek edindirme kursları açmak
  • Sokak çocukları, madde bağımlıları için koruma, rehabilite etme ve meslek edindirme amaçlı merkezler açmak
  • Sosyal toplum örgütlerine rehberlik hizmeti vermek, dayanışma ve yardımlaşmayı geliştirmek
  • Tanzim satış mağazaları, giyim ve gıda merkezleri, ekmek fabrikaları kurmak
  • Yaşlı ve düşkünler için huzurevleri, bakım evleri kurmak, evde bakım hizmeti vermek
  • Kadın sığınma evleri, gençlik merkezleri, çocuk kulüpleri açmak

sayılabilir.