SOSYAL PSİKOLOJİ I - Ünite 2: Sosyal Biliş Özeti :
PAYLAŞ:Ünite 2: Sosyal Biliş
Sosyal Bilişin Doğası
Sosyal biliş kapsamında sosyal dünyaya ait bilginin yorumlanma, analiz edilme, hatırlanma ve kullanılma biçimlerinden söz edilebilir. Sosyal biliş bilişsel psikolojideki bilgi-işleme yaklaşımından doğmuştur. Bu yaklaşım ister sosyal olsun ister olmasın tüm insan tepkilerini anlamanın temelindeki bilişsel temsil ve süreçlere uygun olan kavramsal inşalara dayanmaktadır. Sosyal Biliş sosyal dünya hakkındaki bilgiyi yorumlama, analiz etme, hatırlama ve kullanma biçimidir.
Sosyal Bilişin Temel İlkeleri
Sosyal bilişi bütünlüklü bir yaklaşım olarak tanımlamaya olanak veren çeşitli ilkeler mevcuttur. Bu ilkelerden en temel olanları deneysellik, metaforik modeller, algısalbilişselcilik, zihinsel temsiller ve bilinçdışı işlemlerdir.
Deneysellik: Sosyal biliş yaklaşımında kullanılan temel ve hatta tanımlayıcı metodoloji deneyselliktir. Genellikle sosyal bilişte gerçekleştirilen deneylerde araştırmacılar katılımcılara bilgisayar yoluyla kontrollü bir biçimde uyarıcıları sunarlar ve sıklıkla çok kısa bir zaman aralığında bu uyarıcıların katılımcıların tepkileri üzerindeki etkisini gözlemlerler. Bu etki ya diğer bir uyarıcı hakkında verilen yargılardır ya da böyle bir yargıya ulaşma süresinin ölçümüdür.
Metaforik Modeller: Sosyal biliş modellerine dayanak oluşturan temel metafor insanı bir bilgi işlemcisi olarak görmektir. Algılayıcıya ilişkin bu bilgi-işleme modeli bilgisayarın ortaya çıkmasıyla geliştirildi. Bilgi-İşleme Modeli insanları bilginin alıcısı ve işleyicisi olarak temsil eden bir modeldir. Bu modelde sosyal deneyim ve eylem, yeni bilginin algılanma ve var olan bilgiye asimile edilme biçiminin bir sonucu olarak görülür. Bilgi-işleme modelinde, bilgi şu sırayla işlenir: Dikkat ve kodlama, zenginleştirme, örgütleme, depolama ve geri getirme. İnsan için geliştirilen ikinci metafor onu naif bilimci olarak görmek olmuştur. Naif Bilimci dünya hakkında hipotezler kurarak ve onları test ederek içinde bulunduğu sosyal çevreye aktif biçimde anlam vermeye çalışan kişiye ilişkin bir metafordur. Bu görüşe göre insanlar çevrelerindeki dünyayı tamamen bilim insanı gibi anlamlandırmaya çalışırlar; öncül koşullar ile sonuçta ortaya çıkan davranışlar arasındaki ilişkiye ait değişimleri sistematik olarak gözlerler ve etkileşimde bulunan insanlara ait çıkarımda bulunurlar. Naif bilimci metaforu üzerinde tekrar düşünülmüş ve insanların, bilim insanlarının yaptığını farzettiğimiz gibi “rasyonel” bir biçimde düşünme ve davranmakta başarısız olduğu farkedilerek bu kez üçüncü bir metafor önerilmiştir: bilişsel cimri. Bilişsel cimri bilişsel kaynakları her zaman kesin olamayan ama etkili olan bilişsel kısa yollar kullanarak muhafaza eden kişiye ilişkin metafordur.
İnsanın düşünme sürecinin doğasına ilişkin standart bir betimleme getiren bilişsel cimri metaforu sosyal biliş yaklaşımında uzun süre kullanılmış ve hâlâ da kullanılmaya devam etmektedir. Fakat bu metaforun önemli istisnaları vardır. İnsanların diğer kişiler (ve kendisi) ve şeyler hakkında derin düşünmeye ciddi miktarda enerji harcadıkları, kategorik düşünmek yerine parça parça ya da aşama aşama düşündükleri ve bilişsel müsrif oldukları durumlar da vardır. Deneysel araştırmalarda da kanıtları bulunan bu durumları betimleyebilmek için sosyal biliş perspektifinden başka bir metafor geliştirildi: güdülenmiş taktisyen. Güdülenmiş taktisyen kişisel hedeflere ve durumun gerekliliklerine göre esnek ve stratejik bir biçimde uygulanabilecek çeşitli bilgi-işleme stratejilerine sahip olan kişiye ilişkin metafordur.
Algısal-Bilişselcilik: Sosyal deneyim ve sosyal eylemin temeli olarak sosyal bilginin algılanma, kodlama, depolama ve geri getirme (hatırlama) biçimlerine vurgu yapan sosyal biliş çerçevesidir. Bu görüşün temeli şudur: Biraz önce değinildiği gibi “gerçeklik” direkt olarak duyularla algılanır ve bu girdi üzerinde daha sonra zihinde bilişsel hesaplama süreçleriyle çalışılır. Nihai olarak bu süreçler zihinsel temsiller biçimine sokulmuş çıktı üretirler. Zihinde bir tür şablon ya da kalıp gibi depo edilen bu zihinsel temsiller dünyaya anlam vermeyi sağlar.
Zihinsel Temsiller: Bir gerçek nesneye (kişi, kavram ya da nesne gibi) işaret eden ya da onu temsil eden bir zihinsel nesnedir (düşünce, inanç, tutum gibi). Ayrıca nesnelerin zihinde depolanma ve etki etme biçimleridir. Dünyaya ilişkin bu zihinsel temsiller dolaylı ve dolaysız algı ve deneyimle zaman içinde öğrenilir ve geliştirilir. Bunlar dünyadaki her nesne ile tek tek uğraşmadan dünyayla etkileşim kurmamızı mümkün kılar.
Bilinçdışı İşlemler: Sosyal biliş araştırmacıları bilinçdışı işlemlerin varlığını çeşitli yollarla göstermişlerdir. Birincisi, deney yapma mantığında bundan yararlanmaktır. Yani bilinçdışı işlem deneyin yöntemsel bir parçası olarak işin içine girer. İkincisi, sosyal biliş araştırmalarının bilinçdışı işlemleri sübliminal algı yoluyla göstermesidir. Sosyal biliş araştırmacıları bilinçdışı işlemleri otomatiklik terimi çerçevesinde kullanır. Eğer bir bilişsel sürecin ya da bilişsel etkinin otomatik olduğu kabul edilecekse, bu süreç ya da etkinin birçok kriteri karşılaması gerekir. Söz konusu bilişsel süreç ya da bilişsel etki bilinçli bir niyet, dikkat ya da çaba gerektirmemelidir; niyetli, yani önceden tasarlanmış bir müdahaleye dirençli olmalıdır ve kişinin bu konuda farkındalığı olmamalıdır. Otomatik süreçler ve etkiler çok hızlı ve bilişsel işleme kapasitesi kullanılmaksızın gerçekleşir. Eğer zihinsel bir süreç ya da etki bu kriterleri karşılamıyorsa, o zaman otomatik değil, bir kontrollü süreç ya da etki olduğu söylenir. Kontrollü süreç bilginin kasıtlı, bilinçli ve stratejik bir biçimde işlenmesidir.
Şemalar
Şema nesne ve olay kategorileri hakkındaki genel bilgiyi temsil eden kurallar ya da özellikler setidir. Şemalar sadece sosyal dünyaya ilişkin bilgiyi temsil etmekle kalmaz, bu dünyaya ilişkin genel beklentileri de temsil eder. Şemalar, deneyim ve sosyalleşme yoluyla öğrenilen genel beklenti formunu alır. Böylece bize sosyal dünyayı tahmin etme ve kontrol etme hissini verir.
Şema Tipleri
Şema kavramı görgül olarak dört içerik alanına uygulanmıştır: kişi şemaları, benlik şemaları, rol şemaları ve olay şemaları. İçerikleri farklı da olsa tüm şemaların benzer işlevleri vardır. Hepsi yeni bilginin kodlanmasını (alıp yorumlamayı), bellekteki eski bilgiye ve hatırlanmayan bilgiye ilişkin çıkarımları etkiler.
Benlik Şemaları: Benlik şeması kendi hakkımızdaki bilişsel yapılardır. Biraz daha ayrıntılı tanımlaması şöyledir: “Bireyin sosyal deneyimlerinde içerilen benlikle ilgili bilgiyi işlemeyi organize eden ve buna rehberlik eden ve geçmiş deneyimlerden çıkarılan benlik hakkındaki bilişsel genellemelerdir.”
Olay Şemaları: Olay şemaları günlük faaliyetlerde olayların sıralı organizasyonunu betimleyen bilişsel senaryolar olarak tanımlanabilir. Böylece olay şemaları geleceği öngörmek, hedefler koymak ve plan yapmak için bir zemin yaratırlar. Hedefe ulaşmak için uygun davranış sırasını belirleyerek, kişinin hedefe yönelik stratejiler belirlemesini mümkün kılarlar.
Rol Şemaları: Rol şemaları insanların toplumdaki spesifik rol konumlarına ilişkin sahip oldukları bilgi yapılarıdır. Bu bilgi yapıları rol konumlarına ait normlar ve beklenen davranışları içerir. Rol şemaları hem edinilmiş hem de verili roller için geçerlidir. Edinilmiş roller çaba ve eğitimle kazanılır. Doktorluk, öğretmenlik gibi mesleki roller buna örnek verilebilir. Verili roller ise yaş, toplumsal cinsiyet ve ırk/etnisite gibi üzerinde kontrolümüzün çok az olduğu roller/kimliklerdir.
Kategorileştirme
Tarihsel olarak felsefe ve dilbilimi alanında kategorileştirme insanın temel bilişsel eğilimi olarak görülmüştür. Bu bilişsel eğilim şema teorisinin de temelini oluşturur. Kategorileştirme işlemi uyarıcıları nasıl tanıdığımız ve onları nasıl benzer olanlarla birlikte ve farklı olanlardan ayrı biçimde bir grubun üyeleri olarak grupladığımıza ilişkin bilişsel bir işlemdir. Sosyal kategorileştirme nesne kategorileştirmesinden daha karmaşıktır. Ortak özelliklerine dayanarak insanları gruplar halinde sınıflandırmaktır. Ama bazı üyeler o gruptaki diğerlerine göre prototipik üyeleridir, yani kategoriyi temsil etme düzeyleri daha yüksektir.
Şemaların İşlevleri ve Özellikleri
Teoriye Dayalı Yapılar Olarak Şemalar/Kategoriler
Teoriye dayalı ya da şematik bilgi işlemenin doğasına ilişkin bir özellik, bunun sıklıkla yanlı yargılara yol açıyor olmasıdır. Varolan bilişsel yapılar (şemalar ya da kategoriler) gelen sosyal bilgideki eksik veriyi tamamlayabilir. Yeni gelen bilginin eksik olması belirsiz bir duruma işaret eder. Böyle belirsiz durumlarda uyarıcıdaki (bilgideki) eksikliği tamamlamak için ya şema/kategori uygun bilgiyi araştırmaya yönlendirilir ya da eksik bilgi “en iyi tahmin”le doldurulur. Bu da elbette o uyarıcıyla ilgili geçmiş deneyimlere dayanır. Kategorilerin/şemaların bu bağlamdaki bir başka özelliği bilgiyi işlerken kısayollara (kestirme yol) başvurmasıdır. Bu kestirme yollardan biri temsil kısayoludur. Belirli bir uyarıcının (kişi, olay, nesne vb.) ne dereceye kadar bir kategorinin örneği ya da temsilcisi olduğuna karar vermek için sınırlı bir bilgiye sahipseniz temsil kısayolu kullanılır. Diğer bir kısayol bulunabilirlik kısayoludur. Bir olayın ya da bir nesnenin sırf çok göze battığı ya da akla çok kolay geldiği için olma sıklığını abartıyorsak bulunabilirlik kısa yolunu kullanıyoruz demektir.
Şemaların/Kategorilerin Bellek İşlemlerine Etkisi
Kategoriler ya da şemalar hangi sosyal bilginin bellekte kodlandığını ve bellekten geri çağrılacağını etkiler ve buna rehberlik eder. Toplumsal cinsiyet, yaş ve ırk/etnisite gibi belirgin görsel ipuçlarına dayanan şemalar neyin kodlanacağı ve daha sonra neyin hatırlanacağı üzerine belirleyici bir etki yapar.
Şemaların/Kategorilerin Değerlendirme ve Duygu İçermesi
Duygu ve bilişin ayrı sistemler olduğunun iddia edilmesinden beri sosyal psikologlar bilgi-işleme modellerindeki duygusal boyut ile daha çok ilgilenmeye başlamışlardır. En azından kavramsal düzeyde şemalar normatif yapıları temsil eder ve böylelikle kişinin deneyimini (duygusal) değerlendirmesi için bir zemin sağlar. Bu konudaki önemli bir nokta, bu normatif işlevin yeni gelen bilgiye hızlı, neredeyse otomatik duygusal tepkiyi harekete geçirmesidir.
Şemaların/Kategorilerin Hiyerarşik Olarak Organize Edilmesi
Fiziksel ya da doğal nesne kategorilerinde olduğu gibi sosyal şemaların da teorik olarak, hiyerarşik bir biçimde yapılanmış olduğu ileri sürülmüştür. Daha soyut ve genel bilgi kategorileri piramidin tepesinde ve daha spesifik kategoriler piramidin en altında yer alır. Bu, kişinin somut bir durumdan daha genel bir çıkarım yapmasına olanak verir. Böylece kategorinin/şemanın yapısında farklı düzeylere geçildikçe bilgi, farklı soyutlama düzeylerinde işlenebilir. Ancak sosyal bilgiyi yapılandırmanın tek yolu onu katı bir hiyerarşik yapıda organize etmek değildir. Basit bir biçimde doğrusal ya da karmaşık bir çağrışım ağı yapıları da kullanılabilir.
Şemaların/Kategorilerin Edinimi, Gelişimi ve Değişimi
Şemalar sosyal çevrede yaşanılan dolaylı ve dolaysız deneyimler yoluyla zaman içinde öğrenilir ve kazanılır. Şemaları sadece kendi dolaysız deneyimlerimizle değil, ikinci elden de edinebiliriz. Şema edinimi ve gelişimi bir süreç meselesidir. Genellikle, kullanıldıkça bir kez gelişen ve güçlenen sosyal şemaların istikrarlı ve statik yapılar olduğu varsayılır. Araştırmalar iyi gelişmiş şemaların değişmeye dirençli olduğunu ve tutarsız ve çelişkili bilgiyle karşılaşıldığında bile var olmaya devam ettiğini göstermiştir. Araştırmalar şemaların üç modele göre değişebileceğini göstermektedir. Bunlar muhasebe modeli, görüş değiştirme modeli ve alt tipleştirmedir.
Yükleme
Yükleme insanların davranışların ya da olayların nedenleri hakkında çıkarsamalar yapma sürecidir.
Heider’ın Naif Psikolojisi
Heider’ın teorisine “sağduyu psikolojisi” ya da “naif eylem psikolojisi” adı verilmektedir. Heider’ın sağduyu psikolojisi insanları naif birer bilim insanı olarak görmektedir. Pek çok mevcut nesne ve olayın içinden hangisinin neden hangisinin sonuç olduğunun nasıl belirleneceği önemli bir sorudur. Heider bir neden ve onun etkisini birlikte, bir bütün biçiminde algısal bir birim olarak gördüğümüzü iddia etmiştir. Heider’ın teorisinde üç ilke önemlidir:
- Nedensel birim algısının iki önemli belirleyicisi benzerlik ve yakınlıktır.
- İnsanlar davranışlara nedensel yükleme yaparken çoklu neden değil, genellikle tek bir neden yükleme eğilimindedirler.
- Nedensel yüklemedeki en önemli ilke ya da boyut nedensellik odağıdır.
Jones ve Davis’in Uyuşan Çıkarsamalar Teorisi
Heider’ın fikirlerini ilk defa sistematikleştirmeye çalışan uyuşan çıkarsamalar teorisi insanların, diğer insanların tek bir davranışının nedenini nasıl çıkarsadıkları ile ilgilenmiştir. Uyuşan Çıkarsama bir aktörün eyleminin, onun istikrarlı bir kişilik özelliğiyle uyuştuğuna ya da onun göstergesi olduğuna ilişkin bir çıkarsamadır. Jones ve Davis sosyal olayları açıklamada insanların içsel ve istikrarlı kişisel özelliklere yükleme yapmayı tercih ettiklerini, dışsal yüklemelerin ise varsayımsal bir seçenek olduğunu, sadece içsel nedenler bulunmadığında kullanıldığını ileri sürmüştür.
Kelley’nin Birlikte Değişim (Kovaryasyon) Modeli
Profesyonel bilim insanı ile sıradan kişi arasındaki benzerliği ilk kuran Heider’dır ama asıl bu benzerliği teoriye yansıtan Kelley’dir. Bu model birlikte değişim (covaryasyon) ilkesine dayanır. irlikte değişim ilkesi Kelley tarafından insanların günlük yaşamlarında yaptıkları nedensel çıkarsamaları açıklamak için kullanılan bir analojidir (benzetmedir). Bir şeyin belirli bir davranışın nedeni olması için davranış olduğunda mevcut olması, davranış olmadığında mevcut olmamasını ifade eden yükleme kuramı ilkesidir. Birlikte değişim ilkesine dayalı bu modele göre insanlar diğer insanların davranışlarını içsel mi yoksa dışsal faktörlere mi yükleyeceklerine karar verirken üç tür bilgi kullanırlar: tutarlılık bilgisi, belirginlik bilgisi ve benzerlik bilgisi. Bu üç boyuttaki farklı konumlar davranışın nedenleri hakkında farklı yüklemelere yol açar. Tutarlılık yüksek, belirginlik düşük ve benzerlik düşük olduğunda içsel ya da kişiye yükleme yapılır.
Yükleme Yanlılıkları
Yukarıda ele alınan yükleme teorileri insanların bilim insanları gibi davranıp sosyal olayların nedenleri hakkında hipotezler kurup test eden rasyonel ve mantıklı gözlemciler olduğunu varsaymıştır. Ancak davranışlara nedenler yükleme görevine insanlar duygularından uzak, çıkar gözetmeyen ve nesnel bir şekilde yaklaşmazlar. Dolayısıyla nedensel yükleme sürecinde kullanılan bilişsel mekanizmaların “kusurlu” olduğunu söylemek gerekir. Bu konuda yapılan çalışmalar “yükleme yanlılıkları” olarak bilinmektedir. Burada üç temel yükleme yanlılığı incelenmiştir: temel yükleme hatası, aktörgözlemci etkisi ve kendini kayıran yanlılık.
Temel Yükleme Hatası: Başkalarının davranışlarını açıklamada dışsal yüklemeler yerine içsel yüklemeler yapma eğilimidir. Diğer bir deyişle insanların davranışların dışsal/durumsal nedenlerini göz ardı ettikleri, içsel/kişisel nedenlerini ise abarttıkları söylenebilir. Bu yüzden temel yükleme hatasına uyuşma yanlılığı adı da verilmektedir. Görgül çalışmalar temel yükleme hatasının varlığını defalarca göstermiştir. İnsanların neden temel yükleme hatası yaptıkları çeşitli şekillerde açıklanmaktadır. Bunlar psikolojik ya da bilişsel süreçlere dayalı olanlar ve sosyal, kültürel ve ideolojik süreçlere dayalı açıklamalar olarak iki temel gruba ayrılabilir. Temel yükleme hatasının motivasyonel bir açıklaması ise, daha önce uyuşan çıkarsamalar teorisinde söz edildiği gibi, kişisel özelliklere yapılan yüklemelerin algılayıcının sosyal dünyaya ilişkin tahmin ve kontrol gücünü arttırmasıdır. Çünkü kişilik özelliklerinin istikrarlı ve kalıcı olduğu kabul edilir. Kültürel farklılıklar açısından bakıldığında ise temel yükleme hatasının evrensel olduğu varsayımına karşı çıkılmaktadır.
Aktör-Gözlemci Etkisi: İnsanların kendi davranışlarını dışsal nedenlere, fakat başkalarının davranışlarını içsel nedenlere yükleme eğilimidir. İnsanların kendi davranışlarını dışsal nedenlere, fakat başkalarının davranışlarını içsel nedenlere yükleme eğilimidir. Aktörgözlemci etkisinin açıklamalarından biri algısal temele dayanır. Bu, esas olarak aktör ve gözlemcinin farklı bakış açısı olduğunu ileri süren bir yaklaşımdır. Diğer daha bireysel temele dayanan bir açıklama ise aktör ve gözlemcinin olay ya da davranış konusunda farklı bilgisinin olmasıdır.
Kendini Kayıran Yanlılık: Davranışın olumlu sonuçları için içsel, davranışın olumsuz sonuçları için dışsal yükleme yapma eğilimidir. endini kayıran yanlılığın üzerinde en çok anlaşmaya varılan açıklaması, bu yanlılığın kişinin benlik-saygısını korumasına ve benliksaygısını yükseltmesine imkan vermesidir. Kendini kayıran yanlılığın ikinci açıklaması ise bilişseldir. Bilişsel açıklamada bu yanlılığın gerçekte çok rasyonel bilgiişleme sürecinin bir sonucu olduğu iddia edilmektedir.