SOSYAL PSİKOLOJİ I - Ünite 8: Saldırganlık Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 8: Saldırganlık

Ünite 8: Saldırganlık

Giriş

Günlük hayatta kimi zaman şahit olduğumuz veya kimi zamanda maruz kaldığımız bazı saldırganlık türlerini kabul göremez çoğunu görmezden gelerek ses çıkarmayız. Bazılarını disiplin için gerekli bazılarını da gereksiz buluruz. Saldırganlık fiziksel ve psikolojik olabilmektedir.

Saldırganlık Nedir?

Saldırganlık kavramının net bir tanımı yapılamazken, en kabul gören tanımı saldırganlığın diğer bir kişiye fiziksel ve psikolojik olarak zarar vermeyi ya da incitmeyi amaçlamasıdır. Tüm zarar verme ya da incitme eylemleri değil de; sadece zarar verme ve incitme niyetiyle yapılanların saldırganlık olarak görülmesini araştırmacılar saldırganlık tanımına niyet öğesini ekleyerek bu eylemi tanımlamada esas kriter olarak almışlardır. Üç farklı saldırganlık tanımı ortaya koymuşlardır:’ Saldırganlık, diğer bir kişiye niyetli olarak zarar vermek ya da onu incitmektir’. Ya da ’Diğerini incitme niyetiyle yapılan eylemler ve söylenilen sözlerdir’. Bir de ‘ Fiziksel ya da psikolojik acıya yol açmayı amaçlayan niyetli davranıştır’. Zarar verme veya incitme niyetiyle yapılmamış eylemlerin karşıdaki kişiye acı vermiş bile olsa saldırganlık sayılmaması gereklidir. Örnek olarak, bademcik ameliyatı olduğumuzda sonrasında acı hissederiz ancak bu, bize zarar verme niyetiyle yapılan bir şeyin sonucu değildir. Aksine sağlığımızı koruma niyetiyle yaşanan bir acıdır. Bu nedenle bu eylem saldırgan bir eylem olarak kabul edilemez.

Bu bağlamda çeşitli saldırganlık tiplerini birbirinden ayırt etmeliyiz. Öncelikli olarak saldırganlık ve şiddeti birbirinden ayırmalıyız. Şiddet, kasti olarak yapılan fiziksel incitme eylemidir. Bu nedenle şiddet psikolojik değil, yalnızca fizikseldir. Saldırganlık ise fiziksel, aktif bir şiddet olabileceği gibi pasif, sözel ya da başka şekillerde olabilir. Bir de hiçbir faaliyet yapılmamasına rağmen karşıdakine zarar vermeyi amaçlayan faaliyetsizlik olarak tanımlanan pasif saldırganlık vardır. Sevmediği bir çalışanının terfisini geciktiren bir yönetici pasif saldırganlığa örnek olabilir. Bir başka ayrım daha yapmak gerekirse, saldırganlığı araçsal saldırganlık ve düşmanca saldırganlık olarak sınıflandırarak daha anlaşılır hale getirebiliriz. Araçsal saldırganlık da değerli bir hedefe ulaşmayı sağlamak üzere gerçekleştirilen zarar verme ya da incitme eylemiyken; düşmanca saldırganlıkta amaç, karşındakine zarar verme ya da onu incitmektir. Araçsal saldırganlığa örnek olarak bir boks müsabakasında boksör kazanmak, bir futbol maçında da futbolcu golü engellemek için saldırganlık gösterir. Düşmanca saldırganlıkta ise; bir kavgada kişilerden birinin diğerine bağırması ya da vurması düşmanca saldırganlığa ait örneklerdir.

Saldırgan davranışların bir kısmı da toplumsal normlara uygun görülür ve onaylanır, bunlara özgeci saldırganlık adı verilmektedir. Bir polisin görev esnasında bir suçluyu vurması sebebiyle alkışlanması buna örnektir. Toplum tarafından kabul görmeyen davranışlarsa anti sosyal saldırganlık olarak nitelendirilmektedir. Bu türde cinayet, dövme, suikast gibi davranışlar toplumsal normları da çiğnemektedir. Bir de toplum kurallarının sınırları içinde olan ve özgeci saldırganlık ile anti sosyal saldırganlık arasında yer alan izin verilmiş saldırganlık biçimi de bulunmaktadır. Toplum tarafından açık bir şekilde onay verilmese de kötü olarak görülmez. Burada kişinin kendini savunması için karşısındakinin saldırganlığına karşılık vermesi söz konusudur.

Saldırganlığın Kökenleri

Araştırmacılar saldırganlığın doğuştan gelen içgüdüsel bir davranış mı yoksa sonradan öğrenilen bir davranış mı olduğu konusunda yüzyıllardır hemfikir olamamışlardır. Çoğu sosyal psikolog ise bu soruyu reddetmektedir. Gerçeğin bu iki görüş arasında olduğunu düşünmektedirler. Sosyal öğrenme yaklaşımı, saldırganlığın tüm sosyal davranışlar gibi öğrenildiğini savunur. Doğuştan gelen genetik etmenler bazı durumlarda saldırgan dürtülerimizi ortaya çıkarabilir ancak bunu davranışa dönüştürüp dönüştürmememiz, bu eylemi o ortamda ne kadar uygun gördüğümüze bağlıdır. Saldırganlıkla ilgili ilk kuramsal gelişme, saldırgan davranışı, insan ve hayvan doğasının doğuştan gelen genetik kökenli bir içgüdünün dışavurumu olarak görür. Freud’un bu kuramına göre bireyin davranışı yaşam içgüdüsü ve ölüm içgüdüsü olarak iki temel güç tarafından yönetilmektedir. Yaşam içgüdüsü insanları istekleri gerçekleştirmeye yönlendirirken, ölüm içgüdüsü benlik yıkımına yönlendirir. Bu iki içgüdü bireyde psikolojik bir çatışma yaratır. Psikanalizciler ve etologlar saldırganlığı insan doğasının kaçınılmaz bir özelliği olarak görmüşlerdir. Etologlar, saldırganlığı uyum sağlayıcı bir davranış olarak görmekteyken, psikanalizciler yıkıcı dürtülerin temsilcisi olarak görür. Saldırganlığı azaltmak için buldukları yöntemler farklıdır. Etologlar açısından saldırganlık gibi saldırganlığı ketleme de içgüdüseldir. Etologlardan farklı olarak psikanalizde ketlemeler çevreyle etkileşim içinde gerçekleşmektedir.

Sosyal öğrenme kuramına göre saldırgan davranışlar öğrenilmiş davranışlardır. Araba kullanmayı nasıl öğreniyorsak saldırgan davranış göstermeyi ve göstermemeyi de aynı şekilde öğreniyoruz. Saldırgan davranışı öğrenmenin en temel yolun kişinin bu tür davranışlarının direkt olarak pekiştirilmesidir. Saldırganlık direkt olarak pekiştirme ve model alarak öğrenme gibi iki yolla öğrenilir. Pekiştirme, bireyin saldırgan davranışının ödüllendirerek tekrar yapma olasılığını arttırma anlamına gelmektedir. Anaokulundaki çocuklar bir kez arkadaşlarının oyuncaklarla birlikte oynama isteğine saldırgan bir şekilde karşılık verince, güzel oyuncaklarla kendileri oynayabileceklerini öğrendiklerinde tekrar aynı saldırgan davranışları sergileyeceklerdir. Saldırgan davranış, sadece direkt pekiştirme yoluyla değil, dolaylı yollarla da pekiştirilebilir. Bunlardan biri model alarak öğrenme ya da taklittir. Bazı sosyologlara göre, saldırgan davranışın en belirgin öğrenme yolu saldırgan bir modelin gözlemlenmesiyledir. Model, rehber olarak alınan kişidir.

Saldırganlığın Sosyal, Durumsal ve Kişisel Belirleyicileri

Saldırganlığın en önemli nedeni engellenmedir. Bu konudaki en önemli kuramlaştırma, 1930‘lu yıllarda ortaya atılan engellenme-saldırganlık modelidir. Saldırganlığı içgüdü kuramlarından farklı bir şekilde açıklayan engellenme-saldırganlık modelinde, saldırganlık bir dürtü olarak görülmüştür. Dürtü, organizmanın yaşamsal bir ihtiyacı tatmin edilmediğinde ortaya çıktığından, yoksunluğu bitiren bir güç olarak hizmet eder. Yetersiz suyun, susuzluk dürtüsünü ortaya çıkardığı gibi, engellenme de saldırganlık dürtüsünü ortaya çıkarır. Her saldırgan davranış engellenme nedeniyle ortaya çıkmaz. Saldırgan bir davranış gösteren bir asker, bunu komutanı emir verdiği için yapar. Engellenme-saldırganlık modeline son zamanlarda engellenmenin kişide yarattığı olumsuz duygular ölçüsünde saldırganlığa yol açabileceği gibi bir görüş getirilmiştir. Buna göre, saldırganlığa yol açan şeyin engellenmenin kendisi değil, engellenmenin yarattığı olumsuz duygulardır. Bu tarz engellenmenin olduğu bir yaşam, kişide öfke, düşmanlık gibi duyguları harekete geçirir. Böylece saldırganlığa eşlik eden fiziksel tepkileri de beraberinde getirecektir. Sonuçta saldırgan davranışın gösterilmesi yakınında o anda saldırgan bir olması ve ya yaralayıcı bir alet gibi çevresel koşullarla desteklendiğinde saldırgan davranışın görülme oranı artar. Engellenme belirli koşullar altında saldırganlığın ortaya çıkmasında büyük rol oynar.

Saldırganlığın engellenme, tahrik ve medyada şiddet olarak birçok sosyal belirleyicisi vardır. Saldırganlığın en meşru görüldüğü durumlar, saldırgan davranışın tahrik sonucu göstermiş olduğu durumlardır. Saldırganlık çoğunlukla fiziksel ya da sözel tahrik sonucu ortaya çıkmaktadır. Saldırgan bir davranış karşısında karşılıklılık ilkesi vardır. Kişiler tahrike her zaman saldırganlıkla karşılık vermezler. Saldırgan davranışın en çok rastlanan nedenlerinden biri tahrik olsa da, tahrik her zaman saldırganlığa yol açmaz. Fizikle ya da sözel tahrik edilen bir kişi saldırganlık yerine farklı tepkiler verebilir. Kitle iletişim araçlarının özellikle görsel olanların çocuklar ve yetişkinler deki saldırganlığın artmasında önemli rolü vardır. Şiddet içeren görsel materyaller bunda etkili olmaktadır. Medyadaki şiddetin etkisini gösteren kanıtlar laboratuvar deneyleri, korelasyonel surveyler ve alan deneyleri gibi üç farklı araştırma sonucu elde edilmiştir. Sosyal psikologlar şiddetin ortaya çıkması için sadece medyadaki şiddeti izlemenin şart olmadığı, kendiliğinden ortaya çıkabileceğini savunmaktadır. Ayrıca araştırmacılar, medyadaki şiddetin sadece çocukları değil yetişkinleri de etkilediğini belirtmektedirler. Şiddet içerikli film ve programları izleme yoluyla izleyiciler yeni saldırganlık yöntemleri öğrenebilirler. Medyadaki şiddeti izlemenin ikinci etkisi, duyarsızlaştırma etkisi olarak adlandırılmaktadır. Gerçekçi şiddet sahneleri izlemek önceden bu tarz olaylara verilen tepkileri azaltmaktadır.

Saldırganlığın ortaya çıkışına zemin hazırlayan en önemli iki etmen sıcaklık ve alkoldür. Sıcaklığın artmasıyla insanların daha saldırgan olma eğiliminde olmaları gözlenmiştir. Alkolünde sadece saldırganlık eğilimi olanlarda saldırganlığa dönüştüğü görülmüştür. Kadın ve erkek arasındaki cinsiyet ve kişilik farklılıklarının saldırganlık üzerinde etkili olduğu görülmektedir. Erkekler kadınlara göre bazı durumlarda daha saldırgan olabiliyorken; bazı durumlarda da kadınlar özellikle tahrikin varlığında, erkekler kadar saldırgan olabilmektedir. İnsanlar, bazı kişilerin diğerlerinden daha saldırgan olduğunu bunun da saldırgan kişilikten kaynaklandığını düşünmektedir. Diğerinin onayını isteyen bireylerin reddedilme korkusu nedeniyle saldırgan davranışlardan kaçacağı düşünülmektedir. Kişiliğin saldırganlığı etkilediğine ilişkin en önemli bulgu, yapılan araştırmalar sonunda A tipi kişilik adı verilen bir davranış biçimidir. A tipi kişiliği bulunan insanların aşırı rekabetçi, aceleci ve çok aktif kişiler oldukları; bunun tam tersi özellikleri olanlara B tipi kişilik adı verilir. A tipi insanların B tipi kişiliği olanlara göre daha saldırgan ve düşmanlık hisleriyle dolu oldukları gözlemlenmiştir.

Saldırganlığı Azaltma

Saldırganlık enerjisinin, arınma yöntemi gibi örneğin spor vb. bir takım zararsız faaliyetlerle uğraşarak azaltılması gibi bir yol izlenebilir. Bir başka yol da; saldırgan davranış göstereni cezalandırmadır. Ceza saldırgan davranışın bir kısmını azaltmaktadır. Ancak aşırı durumlarda cezanın kendisi saldırgan bir biçim alabilir. Saldırgan oldukları için sık sık cezalandırılan kişilerin daha saldırgan hale geldikleri ileri sürülmektedir. Kısa bir dönem saldırganlığı baskı altına alınabildiği bu yöntem, uzun vadede çok da etkili olmayabilir. Saldırgan olmayan davranışların model alınması da üçüncü bir yoldur. Araştırmalar sonucunda saldırgan olmayan modelleri izleyen çocukların daha sonraki saldırgan davranışlarında azalma olduğu gözlemlenmiştir. Ancak günümüzde saldırgan davranışlar daha dikkat çekici olarak algılanmakta, saldırgan olmayan modellerin davranışları ise daha sönük kalmaktadır. Bireylere iletişim kurma ve problem çözme becerilerinin kazandırılması, saldırganlığı azaltan en etkili yollardan biridir. Sonuç olarak birçok insanın saldırgan davranış göstermesinin altında yatan en önemli nedenlerinden biri, temel sosyal becerilere sahip olamamasıdır. İnsanlar diğer insanlarla nasıl iletişimde bulunacakları ve nasıl iyi ilişkiler kurabilecekleri konusunda sosyal beceriler kazandırılabilirse, kişiler arası ilişkilerde saldırganlık azalabilir.