SPOR BİLİMLERİNE GİRİŞ - Ünite 2: Spor Felsefesi ve Etiği Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 2: Spor Felsefesi ve Etiği

Spor Felsefesinin Temel Alanları

Tarihsel sürecin her döneminde bilim ve felsefe ilişkisi kurulmuştur. Bilimsel bilginin gerçekliği ve dayandığı temeller felsefenin gelişmesine, felsefedeki sorgulama ve gerçeği arama çabaları da bilimin gelişmesine ve yeni bilim dallarının ortaya çıkmasına katkıda bulunmuştur. Felsefe ve bilim arasındaki bu karşılıklı etkileşim, bilimin felsefi sorgulama ve araştırma olmadan, felsefenin de bilimsel temellere dayanmadan gelişmesinin mümkün olamayacağını göstermektedir. Bu kısa açıklamalara dayanarak, spor bilimi ve felsefe ilişkisinin de ihtiyaç üzerine ortaya çıktığını söyleyebiliriz. Spor felsefesi, sporun gelişmesi ve ilerlemesi için bazı sorulara yanıt bulunması gerekliliğinden ortaya çıkarak sporun anlam ve önemini belirlemek, ilke ve hedeflerini oluşturmak gibi amaçlarla sporun doğası ve ortaya çıkışını araştırmaktadır. Bu soruların yanıtlarını bulmak için bilimsel bilgi alt yapısına sahip olmak yani ‘spor bilimine’ hakim olmak gerekir. Bir bilim dalına özgü felsefe yapabilmenin şartı, o bilim dalını öğrenmiş ve içselleştirmiş olmaktır.

Spor bilimi çok boyutlu olduğundan spor felsefesi kendisine bilimsel temele dayanan çalışma alanları belirler ve bu alanlarda spor biliminin gerçeklerinden yola çıkarak özünü belirlemek ve yeni bilgiler ışığında hep yeniden yorumlamak için çalışır. Buraya kadar yapılan açıklamalara göre spor felsefesinin çalışma alanlarının; Sporda Eğitim Felsefesi, Sporda Yönetim Felsefesi, Sporda Sağlık Felsefesi, Performans Felsefesi ve Rekreasyon Felsefesi olabileceği söylenebilir. Spor Felsefesi alana; mesleki çalışmaların gelişmesini sağlamak, eğitimciye yön vermek, mesleki yakınlaşmayı sağlamak, spor eğitimi ve genel eğitim arasındaki ilişkiyi açıklamak gibi noktalarda katkı sağlar.

Spor ve Oyun

Spor, evrensel bir olgu olmasına rağmen farklı bilim dalları tarafından yapılmış birçok tanımı bulunmaktadır. Bu kadar tanımın içinde ‘Spor nedir?’ sorusunun cevabı da birçok kişi tarafından verilmiştir. Özbaydar’a göre spor, az ve çok dakikalık, incelik isteyen beden hareketlerinin doğrudan kendisinden zevk alınırken eğlendiren hatta dinlendiren ve genellikle bazı kurallara uyularak yapılan bir eylemdir. Sporun oyun güdüsünün bir uzantısı olduğu, teknik, estetik, fiziksel bir süreç olduğu, aynı zamanda bir meslek ve toplumsal bir olgu olduğu da söylenilebilir.

Oyun, belirlendiği özgül bir etkinliğin yanında bu etkinlik için gerekli araç ve gereçleri de kapsar. Oyun her oyuncuya göre farklı olmak kaydıyla, günlük yaşamda rastlantıyı, eğlenceyi, şansı, cesareti kapsar. Aynı zamanda kurallıdır ve kuralları olmayan bir oyundan söz edilemez. Spordan farklı olarak oyunun kendi içinde; özgürlük ilkesi, belirsizlik ilkesi, kurallılık ilkesi, üretken olmama ilkesi ve geçicilik ilkesi gibi belirli ögeleri bulunmaktadır.

Oyun ve Sporun İlişkisi

Spor, günümüz dünyasında insanların hayatlarına ihtiyaçları olduğu biçimlerde dokunarak onları kendisine bağımlı kılan ve her zaman canlı kalmayı başaran bir sosyal olgudur. İçinde bulunduğumuz çağda hızla gelişen teknoloji insan gücüne duyulan gereksinimi azaltmış, bunun sonucu olarak da insanları hareketsizliğe ve artan iş yüküne bağlı strese maruz bırakmıştır. Bu nedenle spor, rahatlatıcı ve monotonluktan kurtarıcı fonksiyonuyla insanları psikososyal açıdan rahatlatmaktadır. Spor aynı zamanda insanların kişiliklerini olumlu yönden geliştiren bir kavram olması sebebiyle, çocukların ve gençlerin kişiliklerinin ve değerlerinin oluşmasında duygusal ve sosyal açıdan fayda sağlar. Çünkü spor yapan çocuk ve gençler, oyun içinde birlikte hareket etmeyi, sıra beklemeyi, kazanmayı veya kaybetmeyi, kurallara uymayı öğrenmektedir. Sporun çocuklara daha faydalı olabilmesi gelişimlerine uygun şekilde yapılandırılması gerekir.

Olimpizm Felsefesi

Bir yaşam felsefesi olan olimpizm, insana özgü nitelikleri yücelterek dengeli bir biçimde bütünleştirir. Sporun yapıldığı her yerde insanların gelişimini desteklemesini sağlamak, böylelikle de insan sağlığına önem veren bir toplum oluşturmak olimpizmin idealidir. Olimpizm pek çok farklı duruma uyum sağlayabilir ve hiçbir ırkın, kişinin, kültürün veya zamanın etkisinde değildir.

Olimpizmin sadece yüksek güç ve performans gerektiren sporların yapılmasını istediği düşüncesi doğru değildir. Şüphesiz ki sporun o düzeyinde de olimpizm gereklidir ancak olimpizm temelde kişinin spor yapıyor oluşuna önem verir. Buna dayanarak olimpizmin, yalnızca profesyonel sporla ilgilenmeyen aynı zamanda günlük yaşama da uyarlanabilen bir felsefe olduğunu söyleyebiliriz. Bu felsefenin özünde kişinin başkalarıyla ölçüşmesi değil düzenli ve sistematik antrenmanlarla kendi vücudunun sınırlarını zorlaması vardır.

Spor karşılaşmalarından daha çoğunu ifade eden olimpizm esasen bir değerler ve idealler birleşimidir. Bu değerler ve idealler kapsamında insanlar arasında kültür, eğitim, din ve politik inanç ayrımı gözetmeksizin onları spor ve yarışma ruhu ile birleştiren ve kendilerini geliştirme fırsatı veren bir güçtür.

Fairplay

İngilizce kökenli fairness sözcüğü, dilimizde doğru, dürüst, tarafsız, hoş anlamına gelen fair sözcüğünden türemiştir. Fairness ise; yapılan işte dürüst davranmak, insana yaraşı biçimde hak gözeterek yaşamak anlamına gelir. Fairplay bir üst ahlak kavramı olarak ifade edilebileceği gibi, sporda ahlak olarak doğruyu ve iyiyi geliştirmek için nasıl davranılması gerektiğini gösteren bir anlayıştır. Fairplay’in temelinde oyuncunun, oyun sırasında kişisel hırs ve avantajlarından istemli bir şekilde vazgeçerek, rakibinin kişiliğine ve genel ahlaka saygı göstermesi vardır. Sporda erdemliliği içeren her kelime ile açıklanabilen bu kavramın asıl karşılığı ise ‘dürüstçe bir oyun, kurallara bağlılık ve rakibe saygı’dır.

Spor Etiği

Neyin iyi ve kötü, doğru ve yanlış oluşuyla ilgilenen etik, günümüzde insan tutum ve davranışlarını iyi veya kötü olarak değerlendirir. Bir felsefe dalı olarak etik, insan ilişkilerinin temelindeki doğru ve yanlışların niteliğini araştırır. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanılan etik ve ahlak kavramları temelde birbirinden farklıdır. Ahlak, kişilerarası ilişkilerde uyulması gereken manevi kurallar bütünüdür. İki kavram arasındaki en büyük ayrım ise; ahlakın toplumdan topluma hatta aynı toplum içinde farklı gruplar arasında bile değişirken, etiğin ilkelerinin evrensel geçerliği olmasıdır. Bu bağlamda spor etiği, dünyanın her yerinde saygı, adil olmak, haksız avantajı reddetmek, oyunun kurallarına göre hareket etmek, objektiflik, dürüstlük gibi kavramları akla getirir.

Sporda bazen kişilere veya örgütlere bağlı olarak spor etiğine uymayan durumlar ile karşılaşılabilir. Bu durumlar karşısında kişiler nasıl davranacaklarını ve etik olarak doğrunun ne olduğunu bilemeyebilirler. Bu durumda birçok ülke sporla uğraşanların ve örgütlerin doğru davranışı benimseyebilmesine rehber olabilmek amacıyla ‘etik kodlar’ oluşturmuşlardır.

Sporda Etik Kodlar

Etik ilkelerin kodlanması sonucu oluşan etik kodlar, olması gerekeni gösteren davranış ilkeleridir. Bu ilkeler kişilere, hukuki ve kurumlara özgü kuralların ne için var olduğunu ve kurallara uyulmadığında yaptırımın ne olacağını gösterir. Kuralların yetersiz olduğu durumlarda, sporun içinde olan kişilerin etik yaklaşımını sağlayacak ve yardımcı olacak rehber niteliğindedir.

Etik kodlar genel ahlak ilkelerine bağlı olarak aslında herkes tarafından bilinen ancak yazılı hale getirilmemiş etik davranış biçimleridir. Bir kulübün etik kodlarını yazılı hale getirmesi, kulübün tüm çalışanları, sporcuları ve taraftarlarına bu değerleri önemsediğini gösterecek ve kişilerin buna göre davranmasını sağlayacaktır. Bu bağlamda etik kodlar, kişilerin doğru davranışın ne olduğu konusundaki farkındalıklarını artırarak doğru davranışlar sergilemeleri görevini görür.

Sporda Etik İkilemler ve Etik Muhakeme

Kişinin kendi düşüncesine ve çıkarına göre doğru olanla, evrensel görüşe göre doğru olan arasında kararsız kalması durumuna ‘etik ikilem’ denir. Kişisel düşünceler ve çıkarlar ile karıştırılmaması gereken etik değerlerin birçok insanı etkileyeceği göz ardı edilmemelidir. Etik karar verme süreci, ilgi alanları farklı birçok gruptan insana etki ettiği için karmaşık ve zor bir süreçtir. Bu nedenle verilen kararlar herkese göre ‘doğru’ ve ‘adil’ olmalıdır. Bu kararların verildiği sürece ‘etik muhakeme’ denir. Etik muhakeme sürecinin bu kadar karmaşık olmasının bir nedeni de sporun heyecan vermesi ve ilgi uyandırması sebebiyle sporcu üzerinde oluşan baskı sonucu etik karar alabilmeyi zorlaştırmasıdır. Esasen spordaki temel prensip, sporcunun dürüstçe çaba göstermesidir.