TARİHİ COĞRAFYA - Ünite 4: Tanım, Kapsam ve Amaç Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 4: Tanım, Kapsam ve Amaç

Ünite 4: Tanım, Kapsam ve Amaç

Giriş

Coğrafya teriminin kullanılmaya başlaması ve bu alandaki önemli çalışmalar ilk olarak Antik Yunan’da karşımıza çıkmaktadır. Bu çalışmalar içerisinde tarihi coğrafya örnekleri de bulunmaktadır. Tarihi coğrafya, modern coğrafyanın içinde, geniş bir araştırma alanı ile günümüzden geçmişe uzanarak geçmişin coğrafyasını günümüze taşımaktadır. Tarihi coğrafya, hem içeriği hem kaynakları ile yurtdışı ve Türkiye’deki uygulamaları ile tamamen “interdisipliner/disiplinlerarası” bir karakter kazanmıştır. İnterdisipliner/disiplinlerarası, bilimsel sistematikte tanımlanan herhangi bir bilim dalının sınırları içine sığmayıp; kaynak, yöntem ve metot açısından birden fazla bilim dalından yararlanan ara bilim dallarıdır.

Ülkemizde tarihi coğrafya ile ilgili ilk eserlerin 19. yüzyıldan itibaren yabancılar tarafından yapıldığı görülmektedir. 1990’lı yıllara doğru tarihçi T. Baykara ve arkasından başka tarihçiler bu alana yönelirken, yine aynı dönemlerde coğrafyacıların da bu alana ilgi gösterdikleri dikkati çekmektedir. Bunlardan Ankara Üniversitesi öğretim üyelerinden M. Elibüyük ve O. Gümüşçü’nün çalışmaları öncelikle belirtilmelidir. Özellikle Gümüşçü’nün ilk baskısı 2006 ve ikinci baskısı 2010 yılında yapılan “Tarihi Coğrafya” isimli kitabı kaynak eser olma özelliği göstermektedir.

Tanım

Özellikle 19. yüzyıldan sonra hızlı bir gelişim sürecine giren bilimsel tasniflerde, bilimler o kadar küçük parçalara ayrılmıştır ki artık parçalanamaz hale gelmişlerdir. Bu durumda bilhassa sosyal bilimler birbirleriyle ilişki kurmak zorunda kalarak günümüzün interdisipliner alanlarının doğmasına sebep olmuşlardır. Bunlardan biri de tarih disiplininin anlatımlarındaki mekanları, çeşitli çizimlerle gösterme gereğinden doğan tarihi coğrafyadır. Tarihi coğrafya çalışmalarında, coğrafyacı farklı sosyal disiplinlerden yararlanmak zorunda kalmaktadır ki, bunların başında tarih, arkeoloji ve antropoloji gelir. İnterdisipliner karakterdeki tarihi coğrafyayı oluşturan büyük ortak önce coğrafya ve ondan sonra da tarih olmasına rağmen, tarihi coğrafya geçmişle ilgili diğer disiplinlerden de faydalanmaktadır.

Son yıllarda yerli ve yabancı olmak koşuluyla çeşitli bilim dallarına mensup birçok bilim adamının tek bir kaynak üzerinde, yani Osmanlı tahrir defterleri üzerinde çalışmaları, “defteroloji” adı verilen interdisipliner bir bilim dalının doğmasına yol açmıştır. Dolayısıyla tarih araştırmaları ve geçmişle ilgilenen herkes için önemli katkılar yapabilecek karakterde olan tarihi coğrafya, aslında interdisipliner karakteri ile aynı zamanda defteroloji içine de girmek durumundadır.

Tarih disiplini, dönemleri ve dönemler içindeki sosyal, ekonomik ve diğer olayları araştırırken, coğrafya mekânla ilgilenmektedir. Bu durumda coğrafyanın anlaşılması için mekânın iyi bilinmesi zorunluluğu doğmaktadır. Tarihi coğrafyanın tanımını yapabilmek için tarih, coğrafya ve coğrafya tarihi gibi konuların iyi anlaşılması gerekir. Aslında bu disiplinleri birbirinden kesin çizgilerle ayırmak neredeyse imkânsızdır. Baker, “GeographyandHistoryBridgingandDivide” isimli eserinde tarihi coğrafya ve coğrafi tarihi, coğrafya, tarih ve bunların ele aldığı araştırma problemi arasındaki kesişimin/arakesitin ortasındaki iki merkez noktası olarak görmektedir (S:90 Şekil 4.1’i inceleyiniz). Tarihi coğrafyaya yakın ve ilgili diğer bir disiplin ise “çevresel tarih”tir. Çevresel tarih anlayışında çevreden kast edilen bakir doğa ve onun değişimi iken, tarihi coğrafyacıların çevreden kastettikleri mekân ve onda meydana gelen değişmelerdir.

Kanadalı coğrafyacı Clark, düşüncelerini “Three Centuriesandthe a HisoricalGeography of SettlementandAgriculture in Prince Edward Island Canada” isimli eserinde açıklama imkânı bulmuştur. Clark tarihi coğrafyayı “Natural History” yani doğal tarihin bir formu olarak gören gelenekten gelmekte ve tarihi coğrafyanın zamanla meydana gelen coğrafi değişimler için önemli olduğunu ifade etmektedir.Braudel’in “II. Felipe Döneminde Akdeniz ve Akdeniz Dünyası” isimli eseri Fransız tarihi coğrafyasının en önemli eserleri arasına girmeyi başarmıştır. Coğrafyacı; Darby, Sauer, Clark, tarihçi; Bloch, Febvre isimleri kendileri ve yetiştirdikleri öğrencilerin çalışmalarıyla tarihi coğrafyayı geleceğe taşıyarak onun modern bir disiplin haline gelmesine imkân sağlamışlardır. Baker’in editörlüğünde hazırlanan “PeriodandPlace” adı altında yayınlanan eserdeki “HistoricalGeographyandCollingwoodsTheory of HistoricalKnowing” isimli çalışmada tarihi coğrafya ile tarih arasında önemli bir mantıksal fark olmadığı vurgulanmaktadır. Naylor tarihi coğrafyayı “mikro tarih” anlayışına yakınlığıyla değerlendirmektedir. Modern tarihi coğrafyacılardan Holdsworth tarihi coğrafyayı bir sahadaki ahtapota benzeterek, onu “kuşakların değişimi ve geçmişi hayal etmenin yolları” olarak tanımlamaktadır. Monkhouse tarafından Amerika’da hazırlanan “A Dictionary of Geography” isimli sözlükte, tarihi coğrafyanın tarih ve coğrafyanın sınırlarında bulunduğunu, geçmiş mekânın oluşturulması ya da zaman içinde art arda gelen geçiş serilerinin tespit edilmesi ya da “retrospective” yani geriye dönüp bakma yöntemi ile zaman içinde meydana gelen değişikliklerin sırasıyla tespiti olduğu ifade edilmektedir.

Modern dönemde 1970’li yıllardan itibaren tarihi coğrafya giderek kurumsallaşmış ve uluslararası bir kimlik kazanarak ortak bir metot benimsenmesi süreci hızlanmıştır. Modern dönemin en önemli temsilcisi, hiç şüphesiz 1975 yılında kurulan Journal of HistoricalGeography dergisi olmuştur. Bu dergi yılda dört sayı çıkarmakta ve Dünya’nın değişik yerlerinden tarihi coğrafyacıların yazılarını bir araya getirmektedir. Bütün bunlardan anlaşıldığı gibi yurt dışındaki çalışmalarda başlangıçta tarihi coğrafya için var olan farklı düşünceler ve tanımlar zamanla kitap, makale, coğrafya sözlükleri ve ansiklopedilerinde ortak bir anlayışa doğru evrilmiştir.

Kapsam

Coğrafya kaynak ve yöntem olarak değişik disiplinlerden yararlanmakla birlikte, coğrafyanın içerisinde olması dolayısıyla temelde onun ilke ve yöntemlerini benimsemiştir. Tarihi coğrafya, geçmişin coğrafyasıdır ve geçmişte herhangi bir periyottaki artan veya azalan insan faaliyetlerini, tarihi uyum içinde basitçe inceleyen/dile getiren coğrafi bir çalışmadır. Tarihi coğrafyacı mekâna şekil veren gücü hissedebilmeli onu anlayabilmelidir. Dikkat edildiğinde mekân araştırmacıya çok şey anlatacaktır, bunun için de tarihi coğrafyacı mekânın anlattıklarını anlayabilecek donanıma sahip olmalıdır.

Tarihi coğrafyanın tanımında “geçmiş zaman” kavramı bulunmakta ve bu nitelik çağdaş coğrafyadan ayrılma hususunu meydana getirmektedir. Tarihin çeşitli tanımları yapılmış olsa da hepsindeki ortak özellik “geçmiş” ve “insan”da birleşmektedir. Tarih ve şimdiki zamanın arasındaki temel fark, tarihe mal olmuş bir olayın etkisinin günümüzde artık olmayışıdır. Şimdiki zamanda ise olay daha yeni ve neticeleri netleşmediği için onun hakkında sağlıklı bir görüş bildirmek için henüz erkendir.

Tarihe ait bilgilere ulaşabilmek için arşiv ve kütüphanelerde çalışılması zorunludur. Macar bilgin HorcogJozsef, arşivi “Resmi veya yarı resmi herhangi bir daire, cemiyet, aile ve şahısların faaliyetleri sonucunda ortaya çıkan ve tanzim edilmek üzere kendilerinde bulunan yazıların tamamıdır” ifadeleriyle açıklamıştır.

Coğrafya fiziki ve beşeri çalışma alanları ile doğa bilimleri ve beşeri bilimler arasında bir köprü olarak görülmektedir. Tarihi coğrafya ile coğrafya çalışmalarına mekân ve dördüncü boyutu oluşturan zaman kavramı da girmiştir. Tarihi coğrafyacıların yeryüzünde ilk dikkatini çeken mekânlar “kutsal topraklar” olmuştur. Tarihi coğrafya çalışmalarıyla geçmişteki mekân yeniden kurulur, ona eski ruhu tekrar kazandırılarak adeta geçmişin panoraması oluşturulur. Tarihi coğrafya çalışmalarında insan kendi başına değil, çevresiyle beraber vardır.

Tarihi coğrafyada bazı çalışmalar ile dergiler kaynak ve metot açısından kendilerinden sonrakilerine rehberlik etmişlerdir. 19. ve 20. yüzyılda çalışmaların kaynak ve yöntemlerinde sınırlılık mevcut iken günümüze yaklaştıkça bunlarda bir zenginlik ve çeşitlilik göze çarpmaktadır. Tarihi coğrafya disiplininin ortaya çıkmasında olduğu gibi, coğrafyanın diğer alt disiplinlerinin ortaya çıkmasında da Amerikan ve İngiliz coğrafyacıların çalışma sahalarının etkisi büyüktür. Bunlardan biri de “kültürel coğrafya”dır. Kültürel coğrafya, kültür grupları, bunların dağılışı, toplumun mekânsal işleyişi bakımından dil, din, ekonomi, eğitim, gelenekler gibi kültür unsurlarını ve bunların değişimini inceleyen bir disiplindir.

Amaç

Tarihi coğrafyada asıl amaç, tarih öncesi ve tarihi dönemlere ait yüzey araştırmaları ile arkeolojik araştırmalar sonucunda kazılardan çıkan malzemelerden geçmişe ait bütün belge ve bilgileri kullanarak coğrafi sentez yapmaktır. Yani tarihi coğrafya bütün “tarihi belge ve bilgilerden yola çıkmak kaydıyla, modern coğrafya ilke ve yöntemlerini kullanarak geçmiş bir zaman diliminde bir sahanın coğrafi araştırmasını yapmak”tır.

Tarihi coğrafyada mekâna, zaman boyutu eklenerek onun dördüncü boyut haline gelmesi sağlanmıştır. Tarih ve coğrafya arasındaki farkı en güzel açıklayanlardan biri Hartshorne’dır. Ona göre tarih anlatır ve zamanı kendine konu edinmiştir, coğrafya ise tanımlar ve mekânı konu edinmiştir. Sauer doğal tarih anlayışını savunarak landscapeyani peyzajın/mekânın doğal faktörler ve insan gruplarının beraberliği ile oluştuğunu ifade etmektedir. Fransızcadan dilimize geçen peyzaj kavramı doğal ve kültürel varlıkların birlikte meydana getirdiği görünümü ifade etmektedir ve İngilizce karşılığı Lanscape’tir.

Tarihi coğrafya geçmişe ilgi uyandırırken geçmişin belli bir oranda da geleceğe taşınmasına yardımcı olur. Tarihi coğrafya sayesinde geçmişin coğrafyası yeniden oluşturulurken birçok keşif yapılmakta, coğrafyacının yararlanabileceği malzemeler zenginleştirilmektedir. Tarih ve coğrafyanın işbirliğinin, coğrafyada tarihi süreçte meydana gelen değişimi anlamak için önemli olduğu daha önce de ifade edilmişti. Tarihi coğrafya böylece geçmişi yeniden kurmanın yanında değişimi de saptamaya çalışmakta ve değişimin nedenlerini açıklamaktadır.

Coğrafi Bilgi Sistemleri 1990’lardan sonra Dünya’da, 2010’lu yıllarla beraber ülkemizdeki tarihi coğrafya çalışmalarında kullanılmaya başlanmıştır. Bu sayede bilgi, haritalar üzerinde daha hızlı ve doğru bir şekilde görselleştirilerek zengin bir ifade düzeyine ulaşmıştır. TÜBİTAK destekli bir araştırma projesinde “Açıklamalı Türkiye Tarih Atlası/ATTAP” isimli çalışmayla, Coğrafi Bilgi Sistemlerinin ülkemiz tarihi coğrafya çalışmalarında kullanılmasına öncülük edilmiştir.

Tarihi coğrafya çalışmalarında üzerinde inceleme yapılan mekânın anlaşılması için, araştırma yapılan zamanın ruhuna nüfuz edilmesi gerekir. Mekân sadece maddi kalıntılara sahip olmayıp tarihi derinliği olan bir kavramdır. Tarihi coğrafya çalışmaları ile geçmiş, belli periyotlarla yeniden kurulup adeta peş peşe birçok resim çekilerek gözümüzün önüne getirilmeye çalışılır ve bu resimler hareket ettirildiğinde gözümüzün önünde hareketli bir film oluşacaktır. Hareketi sağlayan ise tarihi coğrafyanın bir ögesi olan “değişim”den başkası değildir. Değişim konusu, tarihi sosyolojide de benzer bir öneme sahiptir. Değişim çok hızlı gerçekleşebilir ve hatta kökleri derinlerde olan yapılar bile aniden, bir gecede değişebilir, fakat bu süreçlerin ne anlama geldiğini açıklayabilmek için, araştırmacılar bu tür olayları daha uzun bir tarihsel perspektife yerleştirmek zorundadırlar.

Tarihi coğrafyacı üzerinde çalıştığı mekanın çalıştığı periyot içindeki geçirdiği tüm değişimleri, özellikle ekonomik yapı ve sosyal organizasyonlardakileri bilmek zorundadır. Bu sınırlar “aktif sınır” ve “gerçek sınır” olarak ikiye ayrılır. Giderek büyüyen medeniyetler aktif sınırlara sahiptir.

Tarihi coğrafyanın amaçları içinde sayılabilecek önemli bir husus, Dünya’da son yıllarda önemi artan turizm ve özellikle kültür turizmi ile ilgilidir. Günümüzde, uluslararası kuruluşların destekleriyle özellikle geçmişten miras kalan ve yok olmaya yüz tutmuş kültürel peyzaj yaşatılmaya çalışılmaktadır. Sauer’in çalışmalarında olduğu gibi, kültürün tarihi boyutu öne çıktığında kültürel coğrafya, tarihi coğrafyaya yaklaşmakta ve onunla tarihi coğrafya adı altında tek vücut olmaktadır.

Tarihi coğrafyanın amaçları arasında, -modern coğrafi sorunların geçmişte de var olmasından dolayı- bugünkü sorunların çözümü için geçmişe müracaat edilmesi zorunluluğu da önemli bir yer tutmaktadır. Gachon coğrafi değişimin dinamik nedenlerini bulabilmemiz için tarihi bakış açısına sahip olmamız gerektiğini belirtmiştir.

Tarihi coğrafyanın amaçları arasında belirtilmesi gereken son husus, bazı coğrafyacıların 1950 ve 1960’lı yıllarda sosyal gücün coğrafi güçten kaynaklandığı görüşleridir. Günümüzde Mısır, Yunan ve Roma medeniyetinin uzun yıllar geçmesine rağmen kendilerinden söz ettirebilmeleri aslında onların ekonomik ve sosyal gücünün büyüklüğünün de bir ifadesidir. Tarihi coğrafyanın nihai amaçlarından biri, geçmişteki medeniyetleri araştırarak günümüze yansımaları ve devamları olan modern coğrafyaya ışık tutmaktır.