TARİHİ COĞRAFYA - Ünite 2: Coğrafya ve Tarihi Coğrafya Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 2: Coğrafya ve Tarihi Coğrafya

Ünite 2: Coğrafya ve Tarihi Coğrafya

Giriş

Yunanca yerin tasviri anlamına gelen ve oldukça köklü bir bilim dalı olan coğrafya,uzun süre kelime anlamına uygun bir bilim olarak kabul edilmiştir. Bugün farklı tanımları yapılsa da genellikle kısaca “doğal ortam ile insanlar arasındaki etkileşimiinceleyen bilim dalı” şeklinde tarif edilmektedir. Sistematik açıdan fiziki coğrafya, beşeri ve ekonomik coğrafya ile bölgeselcoğrafya olarak üç ana dala ayrılan coğrafya, kronolojik açıdan da geçmişbugün ve geleceği araştıran dalları ile de yine üç ana başlık altında ele alınmaktadır. Günümüzü araştıran coğrafya çağdaş/modern coğrafya, geleceği araştıranplanlama coğrafyası/coğrafi planlama adını alırken, geçmişi ele alanı da paleocoğrafya ve tarihi coğrafya olarak kendi içerisinde iki kısımdan meydana gelmektedir.

Coğrafya

Coğrafya, Dünya’nın her tarafının tanınması ve diğer bilim dallarındaki gelişmelere paralel bir şekilde çeşitlenerek dallara/kollara ayrılmıştır. Bugelişim süreci sonunda günümüzde coğrafya, aşağıda genişçe üzerinde durulacağıgibi “doğal ortam ile insanlar arasındaki karşılıklı etkileşimi araştırarak sonuçlarını sentez olarak veren bir bilim” anlamı kazanmıştır. Erol Tümertekin, yazılarından birinde aynen şuifadeleri kullanmaktadır: “Coğrafya, geçmişte farklı kimselere farklı zamanlardafarklışeyler ifade etmişti; şimdi de farklışeyler ifade etmektedir.”Bazılarında uzakyerlerle ilgili imajlar uyandırıp, Dünya’nın hiç kimsenin gitmediği yerlerine gidenkâşifleri hatırlatırken; diğer bazıları için de coğrafyacı, Dünya’nın en uzun nehirleri, en yüksek dağları, en büyük şehirleri hakkında ansiklopedik bilgisi olan bir kişidir.Türkiye’de tarihi coğrafyanın yanlış algılanmasında en önemli faktörlerden biri coğrafya algısındaki yanlışlıklardır. Coğrafya, çok köklü bir bilim olması ve ülkemize girişi de oldukça eski olmasına rağmen, ne yazık ki Türkiye’de bugün dahi kendisi ile ilgili bazı temel sorunlar ve bazı yanlış anlamalardan kurtulabilmiş değildir. Bu konuda C. Şahin tarafından vurgulananşu nokta gerçekten anlamlıdır: “Coğrafyanın ve coğrafyacıların bugünkü duruma düşmesinin sorumluları çoktur. Ama en başta gelen sorumlular üniversitelerdekicoğrafya hocaları yani bizleriz. Bunu kabul etmeden hiçbir yere varamayız” Ülkemizde hazırlanan birçok coğrafya çalışması bölgesel nitelikte olup, tasvire dayalıdır. Dolayısıyla Türk akademik coğrafyasının önemli epistemolojik, ontolojik ve metodolojik sorunları vardır. Türkiye’de coğrafya ilke ve metodolojisi, coğrafyanın tanımı ve kapsamı gibi konuları bir kenara bırakın onlardan çok daha önce, coğrafyanın hangi bilim grubuna dahil olduğu sorunu bile çözülememiştir. Çünkü bilim tasnifi ile ilgili eserlere ve coğrafya tanımıyapılan eserlere bakıldığında coğrafya bazen sosyal bilimlere, bazen doğa bilimlerine bazen de başka bilim gruplarına dahil edilmektedir. Bazen de bilim tasnifi konusu yeniden ele alınarak coğrafyanın yeni oluşturulacak bir ‘coğrafya bilimleri’ grubunda yer alması gerektiği vurgulanmaktadır.

Her işte olduğu üzere, bize göre coğrafyanın önemi ve yaptıklarını ‘Aynası iştir kişinin lafa bakılmaz’ özdeyişindeki gibi, sözle değil icraatla anlatmak en iyiyoldur. Ülkemizde coğrafya biliminin daha iyi bir seviyeye getirilmesi için şüphesiz, bütün coğrafyacıların birlikte hareket ederek, yukarıda sıralanan eksiklerini tamamlamaları gerekmektedir. Ama bunu yaparken de hem konu olarak hem de metot olarak son araştırmalar dikkate alınmalı, dünya takip edilmelidir. Ayrıca yine bize göre sıkıntıyı aşmanın en iyi yollarından biri interdisipliner araştırmalar yapmaktır. Elbette bilimsel araştırmalarda özgürlükten, tartışmadan, farklı fikirlerden ve çeşitlilikten yanayız. Ama coğrafya gibi çok köklü ve birçok geleneği olan bir bilim dalında, en azından ‘bazı temel konularda genel geçer bir fikir’ kabul edilmelidir ve yine en azından, “coğrafyacı olmayanlara söyleyeceklerimiz ve öğrencilerimize öğreteceğimiz konulardatemel ortak taraflarımız bulunmalıdır”. Birlikte hareket etmek adına böyle bir uygulama yapılır ve öğrencilerimize hep aynı temel bilgileri verirsek, en azından herkesin aynı temel doğruları öğrenmesini sağlamış oluruz. Bahsedilen durumu somutlaştırmak amacıyla, şimdiye kadar yapılan bazı çalışmalardan sadece coğrafya tanımlarına göz atılsa bile, söylediğimiz nokta daha iyi anlaşılacaktır. Sözlük ve ansiklopedilerde coğrafya için yapılan tanımlardan bazıları şunlardır: Türk Dil Kurumu’nun Türkçe Sözlüğünde tanım ‘1-Yeryüzünü fiziki, ekonomik, beşeri, siyasi yönlerden inceleyen bilim. 2- Bir yeryüzü parçasını, bir bölgeyi, bir ülkeyi belirleyen, niteleyen fiziki, ekonomik, beşeri, siyasi gerçekliklerintümü’ şekillerinde yapılmaktadır.Coğrafyanın önemini ve aynı zamanda öğretilme sebeplerinden birini de teşkileden bir noktayı da burada hatırlatmakta fayda vardır. Bu da coğrafyanın vatan sevgisi kazandırmak amacıyla ilk ve ortaöğretimdeki öğrencilere okutulan bir ders olmasıdır. O durumda da başka bir soru akla gelmektedir: İnsanlar neden yaşadıkları, bildikleri yerleri severler, neden çocuklara ve gençlere bu yerler sevdirilmelidir? Bahsedilen soruların cevaplarını çok kısa olarak şu şekilde vermek mümkündür: İnsanların hissettiği duygular nesnelerde ve yerlerde/mekânlarda ifadesini bulur ve buralara yoğunlaşır. Bu nedenle insanların, fazlaca anlam yükledikleri yer ve nesneler oluşturdukları söylenebilir. Yer duygusu belki de hiçbir zaman birisinin sıla özlemi çekmesinde olduğu kadar açık değildir ve birisi sıla özlemini sadece sıladan uzak olduğu zaman çeker.

Coğrafyanın Sınıflandırılması

Diğer bütün bilim dallarında olduğu gibi, coğrafya da bir bütün halinde araştırılamaz ve öğretilemez. Coğrafya eski çağlarda doğa bilimlerinin ve sosyal bilimlerin anası olmuşsa da coğrafyanın içinde gelişen pek çok disiplin bugün farklı birer alan olmuştur. Jeodezi ve haritacılık bu bölünmenin klasik örnekleridir. Coğrafyanın asıl amacının, mekânsal farklılık ve benzerliklerinin,başka sözcüklerle değişik ‘coğrafi görünümlerin’ (landscape) analizi, insanın mekânı olan yeryüzünün tanınması ve dolayısıyla da daha iyi yararlanmalarına katkıda bulunmak olduğu göz önüne alınırsa, konusal ayrılmaları analize yardımcı uzmanlık alanları olarak değerlendirmek gerekir. Bu konuda sadece Association of AmericanGeographers’nin(AAG) belirlediği coğrafi alanlara bakılırsa;

\1. Kartoğrafya, CBS/GIS ve uzaktan algılama,

\2. Kültürelve beşeri coğrafya,

\3. Ekonomik coğrafya,

\4. Çevresel çalışmalar,

\5. Coğrafya eğitimi,

\6. Fiziki coğrafya ve yer bilimleri,

\7. Bölgesel coğrafya ile

\8. Şehir ve bölgeselplanlamadan meydana gelen sekiz ana başlık görülebilir.

Burada görüldüğü üzere, birbirinden az çok farklı birçok konuyu ele alan coğrafya, geleneksel olarak üç inceleme alanına ayrılmıştır. Yeryüzünü oluşturan bütün fiziki unsurlar fiziki coğrafyanın konusudur. Beşeri coğrafya ise insanlarla ilgili durum ve faaliyetleri vurgulamasıyla fiziki coğrafyadan ayrılır. Bu bağlamda, fiziki coğrafya insanın yaşadığı ve bütün faaliyetlerini gerçekleştirdiği fiziki mekânı; beşeri coğrafya ise insanı, özelliklerini ve faaliyetlerini çevreleriyle etkileşim içinde ve meydana getirdikleri mekânsal örgütlenme biçimiyle inceler. Fiziki ve beşeri elemanları birlikte ele alan ya da bunları birbirleriyle yoğuran yaklaşım ise bölgesel coğrafyadır. Coğrafyayı ifade eden önemli karakteristikler ise en azından üç kısma ayrılabilir. İlk karakteristik ‘lokasyon’ üzerinde durur (lokasyonokulu), ikinci karakteristik, ‘insan-mekan ilişkileri’ üzerine ekolojik açıdan vurgu yapar (ekolojik okul) ve sonuncusu isemekânsal ve ekolojik yaklaşımları kaynaştıran (landscape okulu) ‘bölgesel analiz’dir. Bu konuda ülkemizde yapılan çalışmalardan örnek verilirse, sadece fikir vermekamacıyla çeşitli yıllarda yapılan birkaç çalışma yeterli olacaktır. S. Trak, yıllar önce bir kitabında coğrafyayı genel ve özel olmak üzere iki kısma ayırmaktadır. F. Sanır da benzer şekilde coğrafyayı genel coğrafya ve ülkeler coğrafyası şeklinde ikiye ayırmaktadır. Genel coğrafya da kendi içerisinde antropocoğrafyave fiziki coğrafya olmak üzere yine ikiye ayrılmaktadır. M. Elibüyük “Matematik Coğrafya” adını verdiği kitabında coğrafyayı;

\1. Matematik coğrafya,

\2. Fiziki coğrafya,

\3. Beşeri coğrafya,

\4. Ekonomik coğrafya,

\5. Bölgesel coğrafya

\6. Tarihi coğrafya olmak üzere altı bölüme ayırmaktadır.

A. Özçağlar ise coğrafyayı yine altı bölüme ayırmakta ama konuyu farklı bir yaklaşımla değerlendirmektedir. Ona göre coğrafya,

\1. Doğal coğrafya,

\2. Sosyo-ekonomik coğrafya,

\3. Bölgesel coğrafya,

\4. Tarihi coğrafya,

\5. Planlama coğrafyası,

\6. Coğrafi informatik olarak bölümlere ayrılmaktadır.

Bize göre coğrafya, hem araştırma ve öğretim kolaylığı sağlamak hem de uzmanlaşmayı kolaylaştırmak amacıyla ‘sistematik açıdan’ aşağıdaki şekilde üç gruba ayrılabilir (S:43 Şekil 2.1’i inceleyiniz). Şu durumda bazılarınca coğrafyanın alt dalları veya konuları olarak nitelenen coğrafi bilgi sistemleri, matematiki coğrafya, kartografya, uzaktan algılama vb. gibi konular aslında coğrafyanın yardımcısı, destekçisi ve çok kullandığı bir teknikten/araçtan başka bir şey değildir. Dolayısıyla bunları, aşağıda gösterildiği gibi ‘coğrafya teknikleri’ adı ile coğrafyanın yardımcıları olarak kabul etmek mümkündür.Dünya’da özellikle son zamanlarda coğrafya dışında birçok bilim dalına yardım eden, veri sağlayan interdisipliner bir karakter de kazanmışlardır. Bunlar, coğrafyanın diğer ilgili bilim dalları ve metotlarına göre daha fazla kullandığı bir aracı, destekçisi durumundaki konular olup aşağıdaki gibi sıralanabilir (S:44 Şekil 2.2’yi inceleyiniz).

Coğrafya bir üçgene benzetilebilir ve bu üçgenin yarısını fiziki coğrafya ve diğer yarısını beşeri coğrafya oluştururken, bu iki yarımın birleşmesinden üçgeni tamamı yani bölgesel coğrafyanın meydana geldiği görülebilir. Hatta coğrafya üçgeni yanında coğrafyanın yardımcı bilimleri ile coğrafya tekniklerini de dikkate aldığımızda karşımıza bir ‘coğrafya üçgenler sistemi’ çıkmaktadır (S:45 Şekil 2.3’ü inceleyiniz). Sistemin tabanında bulunan coğrafyanın yardımcı bilimlerinden alınan bilgiler, coğrafya teknikler ile zenginleştirilerek fiziki ve beşeri coğrafyaya verilir. Bölgesel coğrafya, başka bir ifade ile coğrafyanın bütünü ise bu iki parçanın birbiri ile bilgi alışverişi yapması ve bütünleşmesi sonucu meydana gelmiştir.Fiziki coğrafya, doğada var olan ve insan tarafından değiştirilmemiş fakat insanın yaşamasını doğrudan etkileyen varlıkları inceler. Beşeri coğrafya, psikoloji ve tarihten ayrı bir bilimdir ve kişilerle ilgilenmez ama insanın yaptığı yapıtlarla ve kültürlerle ilgilenir.Bu açıklamalardan sonra, yapılan izahları somutlaştırmak amacıyla fiziki coğrafyaya örnek verilirse, mesela, karst topografyası üzerine çalışan ve uzmanlaşmak isteyen bir fiziki coğrafyacı artık iyice küçülen ve küreselleşen Dünya’da hemkendi ülkesinde hem de ülkesi dışında belki bütün Dünya’daki karst şekilleri ile ilgilenecek, yeni metotlar üretecektir. Dolayısıyla, karst dışındaki diğer konular onun için tali kalacaktır. Beşeri coğrafyada çalışan ve uzmanlaşmak isteyen bir coğrafyacı ise Dünya’da konuyla ilgili bilimsel yayım fazlalığına bağlı olarak birkonuda mesela, nüfus ve hatta nüfusun bir alt başlığı göçler konusunda çalışacaksa, hem ülkesinden hem de diğer ülkelerden örnekler verecek, konuyu sistematizeedecek ve yeni metotlar üretecektir. Aynışekilde yine burada da diğer konular tali kalacak ve uzmanlaşma olmayacaktır. Üçüncü bölümü oluşturan bölgesel coğrafya ise yeryüzünün bütününde veya çeşitli kısımlarında kıtalardaki doğal ve coğrafi bölgelerde, kıtalar üzerinde devlet sınırlarıyla ayrılmış ülkelerde ortaya çıkan çeşitli bölgelerde ve alt birimlerinde coğrafyanın bir-birkaç veya tüm konularını sentezci bir yaklaşımla araştırıp inceleyencoğrafya dalıdır.

Hollandalı bir Rönesans yazarı ve teolog olan Erasmus (1466-1536) coğrafyanın, tarihin anlaşılması için yararlı olduğunu söylüyordu ve de tarihin, araştırıcının yanında bir atlas ve olayların meydana geldiği bölgeler hakkında bilgisi olmaksızın tam olarak anlaşılamayacağı görüşünde idi. Aynı konuda L. E. Halkinşu ifadeleri kaydeder: Tarih ve coğrafya arasında bir çifte münasebetler dizisi, karmaşık bir aksiyonlar ve reaksiyonlar silsilesi vardır. Bir ülkenin tarihi, coğrafyasının bazıhususiyetleri ile toprağına damgasını basar ve buna mukabil coğrafyası tarihi üzerinde sürekli bir tesir icra eder. Burada, savaşların ve anlaşmaların bitmez kaynağını teşkil eden, meşhur tabii sınırlar nazariyesini; evrensel kirlilik hadisesinin tahlilinin hem coğrafyaya hem tarihe ait olduğunu da hatırlayalım18. yüzyılın önemli bilim adamlarından Kant, coğrafi incelemenin tarihi incelemelerin doğal tamamlayıcısı olduğunu düşünüyor, tarih ve coğrafyanın diğer öğrenmealanları ile birlikte sınıflandırılamayacaklarını ileri sürüyordu: Tarih, zamandameydana gelen olayların incelenmesiydi ve kronolojik yaklaşımı kullanıyordu; coğrafya da olguların mekânla bağlantılı olarak incelenmesiydi ve mekânsal yaklaşımıkullanıyordu. Böylece tarih ve coğrafya, diğer öğrenme alanları gibi neyi inceleyeceklerine değil, nasıl inceleyeceklerine baktıkları için onlardan ayrılıyorlardı. Aslında ünlü bir filozof olan Immanuel Kant (1724-1804), uzun yıllar fiziki coğrafya dersleri de vermişve “PhysischeGeographie”isimli bir kitap yazmıştır. Kant, coğrafi incelemenin tarihi incelemelerin doğal tamamlayıcısı olduğunu düşünüyor ve coğrafyayımekânsal çeşitliliklerinincelemesi olarak kabul ediyordu.

Tarihi Coğrafya ve Tarihi Coğrafyanın Coğrafya İçindeki Yeri

R. A. Butlin, tarihi coğrafyayı; ‘geçmiş zamanın coğrafyasını, insan hareketleri, değişimi, evrimi, doğal kaynakların kullanımı gibi konuların, ait olduğu döneme uygun bir şekilde yeniden inşası olarak kabul edilerek; yerleşme fonksiyonlarının oluşumu, önceki coğrafi bilgilerin ve gücün insan ve doğa üzerindeki kontrolü gibideğişimleri mekânsal bir saha içinde kabul eden bir çalışma olarak karakterize edilecektir’ şeklinde tanımlamaktadır.

Tarihi coğrafyanın, coğrafya içinde onu diğer bölümlerden ayıran belirleyici özelliği, sadece ‘geçmişi incelemesi’dir.Amerikalı ünlü meslektaşımız H. H. Barrows tarihi coğrafyayı‘geçmişincoğrafyası’ olarak kabul etmektedir. Bazıları sadece bu özelliği ile tarihi coğrafyanın modern coğrafya araştırmalarına göre çok farklı olduğunu ileri sürerek, coğrafyanın ana dallarından biri olarak kabul etme eğilimindedirler. Oysa tarihi coğrafya ne beşeri coğrafya içinde ne de diğer herhangi bir dal içindedir. Bize göre tarihi coğrafya, çağdaş coğrafyanın geçmişte kalmış bütün halidir ve aynı çağdaşcoğrafya gibi fiziki-beşeri ve bölgesel olmak üzere üç kısımdan oluşmaktadır. Tabii, bu durumda ortaya çıkacak çalışma, tarihi fiziki coğrafya, tarihi beşeri coğrafya ve tarihi bölgesel coğrafya olacaktır. Tarihi coğrafyanın coğrafya içindeki yeri ve önemi daha 1975 yılında J. B. Mitchelltarafından etraflıca izah edilmiştir. O’na göre eğer her tarihi coğrafyacı, coğrafyanın diğer kısımlarında bilgili/hünerli olmalıysa, her coğrafyacı da bir ölçüde tarihi coğrafyacı olmalıdır. Tarihi coğrafya tıpkı çağdaş coğrafya gibi alt dallara ayrılmıştır (S:51 Şekil 2.4’ü inceleyiniz). Burada yapılan tasnif içerisinde kalan paleocoğrafya, tarihi coğrafya, çağdaş coğrafya veya planlama coğrafyası alanında çalışılırken fiziki, beşeri ve bölgesel coğrafya açısından yaklaşarak istenilen her konu araştırılabilir. Bu çalışmalarda çağdaş coğrafyadan farklı olan, sadece ve sadece araştırılan “zaman/dönem”dir. Zaman geçmişe ait ise araştırma, paleocoğrafya veya tarihi coğrafya olurken, geleceğe ait ise planlama coğrafyası olmaktadır. Aslında, çağdaş coğrafya iletarihi coğrafyaarasında sadecezaman boyutunda birfarklılaşmabulunmaktadır (S:52 Şekil 2.5’i inceleyiniz). Çağdaşcoğrafyada hangikonular araştırılıyorsa,tarihi coğrafyada daaynı konularincelenebilmektedir. Dolayısıyla günümüzde çağdaş coğrafyada hangi konu nasıl ele alınıp araştırılabiliyorsa, tarihi kaynak ve yöntemlerden aldığı yardım ile çağdaş coğrafya ilke ve yöntemleri çerçevesinde geçmişte te aynı konular ele alınıp araştırılabilir ve böylece ortaya çıkan ürün “tarihi coğrafya”dır. Ama tarihi coğrafya çalışmalarında arazi araştırması için incelenen geçmişe gitmek imkânı bulunmadığından geçmişe ait belge ve bilgilerden hareketle geçmişin yeniden inşası yapılır. Nitekim çağdaşcoğrafyanın tarihi coğrafyaya göre tek üstünlüğü Sauer’in de belirttiği üzere “şimdiki durumu araştırmanın kesin olan tek avantajı incelenmeye açık olmasıdır”.