TARIM EKONOMİSİ - Ünite 2: Türkiye Ekonomisinde Tarım Sektörünün Yeri ve Önemi Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 2: Türkiye Ekonomisinde Tarım Sektörünün Yeri ve Önemi

Türkiye Ekonomisinde Tarım Sektörünün Ekonomik Yönden Yapısal Değerlendirilmesi

Tarım, gelişmiş ve gelişmekte olan tüm ekonomilerde sektörler arasında önemini korumaktadır. Bir yandan nüfusun istihdam alanını oluşturan tarım, diğer yandan insanların besin ürünlerini üreten, gıda sanayine işleyeceği hammaddeyi sağlayan ve dış ticaretle ülkeye döviz girdisi sağlayan bir sektördür.

Türkiye ekonomisinde önemini sürekli koruyan tarım sektörü önceleri nüfusun büyük bir bölümünü istihdam ederken, Cumhuriyet sonrasında çıkartılan mevzuat ve yapılan düzenlemelerle tarım ürünleri üretim ve ticareti gelişmiş ve ülkemizde kendine yeterliliğin sağlanmasında, tarım ve özellikle de işlenmiş tarımsal üretim büyük önem arz etmiştir.

Kamu yatırımlarıyla tarımsal üretimle ilgili Sümerbank, fieker Fabrikaları, İçki Fabrikaları, Et ve Balık Kurumu, Süt Endüstrisi Kurumu, Çaykur, Yem Sanayi gibi kurumların faaliyetleri gelişmiş, sonraları kalkınma planı ile birlikte tarım sektöründe özel sektör yatırımlarına alan oluşturulmuştur. Tarımsal ürünlerin pazarlanması ve finansmanı alanında yapılan düzenlemelerle oluşturulan ticaret borsaları, toptancı halleri, ihracatçı birlikleri, kooperatifler tarımın gelişim ve modern ülkelere uyum sürecini hızlandırmıştır.

Günümüzde Avrupa Birliğine uyumu da gözetilerek hazırlanan Tarım Stratejisi Belgesi ve Tarım Kanunu ile sürdürülebilir tarımsal üretim, güvenli gıda üretimi, kırsal yaşam koşullarının iyileştirilmesi ve çiftçi gelirinin artırılmasını amaçlayan üretimle tarım sektörü varlığını devam ettirmektedir.

Tarımsal Nüfus ve İstihdam

1927 yılında 13,6 milyon olan toplam nüfus, 2016 yılında 79,8 milyona ulaşmıştır. Nüfusun gelişim sürecinde, kırsal alandan kentlere akış görülmektedir. 1927 yılında toplam nüfusun %75,8’i kırsalda, %24,2’si kentlerde iken, 2016 yılında bu oranlar sırasıyla %7,7 ve %92,3 olarak gerçekleşmiştir. Özellikle 1990-2016 döneminde kırsal nüfustaki azalma süreci hızlanmıştır. Türkiye’de bu dönemde iç ticaret hadlerinin tarım aleyhine giderek hızlı bir şekilde azalması, kırsal alanla kentsel alan ayrımında yaşanan zorluklar, ekonomik ve sosyal nedenlere bağlı olarak göçlerin artışı bu sürecin hızlanmasında temel nedenler olarak görülebilir. Son yıllarda kırsalda bazı köy ve bucakların belediye statüsüne kavuşturulmasından da kaynaklanan kent nüfusunun artışı da görülmektedir. Kırsal nüfustaki oransal düşüş, göç ve şehirleşmenin yanında tarımsal üretim faaliyetinde teknoloji kullanımıyla da yakından ilgilidir. Tarım sektöründe mekanizasyon düzeyi arttıkça, kırsal alanlardaki nüfusun kentlere akımı da artabilmektedir. Türkiye’de günümüzde tarımsal üretim alanlarının son kullanım düzeyine ulaşmaları da tarımsal nüfusun değişiminde etkilidir.

Gelişmekte olan ülkelerin temel sorunu, istihdam yaratılacak alanların sınırlılığıdır ve bunun doğal sonucu olarak işsizlik oranının yükselmesidir. Türkiye’de hanehalkı işgücü araştırmasına sonuçlarına göre, 2018 yılında işgücüne katılım oranı %54,3, işsizlik oranı da %11,1 olarak belirlenmiştir. Tarım, bu oranın azaltılmasında önemli etkilere sahiptir. Türkiye, çeşitli sosyal ve ekonomik göstergeler açısından tarım ağırlıklı yönünü devam ettirmektedir ve ülkenin istihdam yapısı hala tarımsal ağırlıklıdır.

Tarım sektöründe kayıt dışılığın olması, istihdam açısından somut verilerin ortaya çıkmasını engellemektedir. Tarım sektöründe işgücü kaynağı aile işgücüdür. İstihdamın 2014 yılında yaklaşık %9,6’sını ücretsiz aile işgücü, %10,2’sini ise kendi hesabına çalışan ve işveren durumunda olanlar oluşturmaktadır.

Tarımda işgücü ücretleri diğer sektörlere göre daha düşük düzeydedir. Tarım İşletmeleri (hanehalkı) Ücret Yapısı araştırmasına göre, 2008 yılı sürekli tarım işçilerinin ortalama aylık ücretleri 806,33 TL, işgücü maliyeti ise 1833 TL’dir (ücret ödemesi + sosyal güvenlik ve diğer ödemeler toplamı). Bu verilere göre, Türkiye’de tarım işçilerinin ülke ortalama işgücü maliyetinin sadece %44’ü kadar ücret aldığı görülmektedir. Tarımda mevsimlik işgücü ve bunun içinde kadın ve çocuk işgücünün kullanımı önemli bir olgudur (Resim 2.1 ve 2.2). Tarım işletmelerinde mevsimlik işçiler, ürün biçimi, çapalama, hasat, ürün toplama ya da söküm faaliyetinde çalışmaktadırlar.

Tarımsal Üretim

Türkiye’de tarımsal üretim genel olarak küçük arazilerde, bölünmüş parsellerde, aile işletmeciliği tarzında, çoğunlukla mülk topraklar üzerinde yapılmaktadır. Ortalama arazi genişliği tarım işletmelerinde 61 dekar olup oldukça küçüktür. Tarımsal üretim değeri içinde bitkisel üretim %70, hayvansal üretim ise % 30 düzeyde paya sahiptir. Türkiye’de bünyesinde bitkisel ve hayvansal üretime yer veren işletmeler çoğunluktadır. Sadece hayvancılık faaliyetinde bulunan işletmelerin oranı %2,8 düzeyindedir. Tarımsal üretimde en çok faydalanılan tarım alanları, tarla ve bahçe arazileridir ve nüfus artışı ile birlikte mera, orman ve tarım yapmaya elverişli olmayan alanlar tarım alanlarına dönüşmektedir. Tarla ve bahçe arazisinde yetiştirilen bitkilerden, diğer bütün arazilerde yetiştirilenlere oranla daha fazla üretim değeri elde edilebilmektedir. Özellikle tarla arazileri tarım işletmelerinin ağırlık noktasını oluştururlar ve tarım işletmelerinin temel gelir kaynaklarını oluştururlar.

Türkiye’de tarla arazileri son kullanım sınırına ulaşılmıştır ve artık tarım arazilerini artırarak üretimi yükseltmek mümkün değildir. Çözüm, birim alandan daha fazla üretim sağlamaktır, yani verimliliği yükseltmektir.

Türkiye’de yetiştirilen başlıca bitkisel ürünler ise başta buğday, arpa, çavdar mısır olmak üzere tahıllar, baklagiller, pamuk, tütün, şeker pancarı, ayçiçeği gibi endüstriyel bitkiler, fındık, greyfurt, kayısı, incir, üzüm, zeytin gibi meyveler. Hayvancılık alanında ise büyük baş (sığır) hayvancılık küçük başa nazaran daha fazladır.

Türkiye’de tarımsal üretimde uygulanan desteklerin düşüklüğü, desteklerin maliyet içindeki oranına bakarak da ortaya konulabilir. 2013 yılında tarımda desteklerin maliyeti karşılama oranı; tahıl grubunda %22-23 ve yağlı tohumlarda %35-66 arasında değişmiş, baklagillerde ise %28’dir.

Beslenme

Dengeli beslenmede toplam günlük proteinin %60’ının bitkisel, %40’nında hayvansal kaynaklı olması gereklidir. Oysa ülkemizde toplam proteinin %71 i bitkisel kökenli proteinlerden, %29’u da hayvansal kökenli proteinlerden alındığı belirlenmiştir. Türkiye’de gıda tüketiminde bitkisel kökenli ürünlerin çoğunluğu oluşturduğu, hayvansal ürün tüketiminin ise yetersiz kaldığı söylenebilir. Türkiye, yeterli ölçüde dengeli beslenmenin gerçekleştiği bir ülke değildir.

Türkiye beslenme durumu yönünden hem gelişmekte olan, hem de gelişmiş ülkelerin sorunlarını birlikte içeren bir görünüme sahiptir. Bir yandan gıda güvencesi, diğer yandan da gıda güvenliği sorunu ülkemizde görülmektedir.

Tarım sektörünün toplumun beslenmesine yaptığı katkı önemlidir. Türkiye genelinde beslenme yönüyle, tahıl ve tahıl ürünlerinin tüketimi ilk sırada yer almaktadır. Bazı ülkelerle karşılaştırıldığında, Türkiye’nin tahıl tüketiminde önde olduğu görülmektedir.

Tarım Sektörü ve Gayri Safi Milli Hasıla

Genel olarak diğer sektörlere göre düşük GSMH’ya sahip olan tarımda büyüme hızı, genellikle sanayi ve hizmet sektöründen daha düşüktür. Türkiye ekonomisinde sanayi sektörü beklenen gelişmeyi sağlayamadığından, hizmetler sektörünün GSMH içindeki payı ortalama olarak %50’ler üstünde gerçekleşmiştir. Tarımın son 20 yılda gayri safi milli hasıla içindeki payı %10’ların altına gerilemiş olmakla birlikte, sanayi sektörü bu açığı kapatmada yeterli üretim kapasitesine ulaşamamıştır.

Diğer yandan, tarım sektörünün GSMH içindeki payının azalmasını, sektörün öneminin azaldığı şeklinde yorumlamakta doğru değildir. Bu süreçte ekonomide katma değer artışı yaratan sanayi ürünlerinin fazlalığı ve etkinliği bunun nedeni olarak görülebilir. Yani teorik olarak, gelişmişlikle paralel ekonomi güçlendikçe, büyüyen GSMH değeri içerisinde tarımın payının göreli olarak azalması olağandır. Bu durum, tarımda yaratılan katma değerin diğer sektörlere oranla daha düşük kalması yanında ve gelir artışının tüketim harcamalarında sanayi mallarına ve hizmetler sektörüne kayması ile de açıklanabilir.

Tarımsal Ürün DışTicareti

Türkiye’nin dış ticaretinde ve ihracat gelirleri içinde 1980’lere kadar tarım sektörü egemenliğini korumuştur. Bu yıllardan sonra liberalizasyon uygulamalarıyla tarım ürünleri ile ilgili gümrük ve fonların aşamalı kaldırılmasıyla, tarım ürünleri ihracatında yer yer daralmalara yol açılmıştır. Bazen özellikle düşük maliyet nedeniyle ithalata başvurularak tüketici korunmuştur. ihracatta sektörler içinde, tarımın payı 1950 yılında %88’den, 2016 yılında %4,4 düzeyine düşmüştür. Aynı süreçte sanayinin ihracattaki payı %9,4’ten %94 düzeyine ulaşmıştır. ithalat açısından sektörlerin dağılımında, tarım sektörünün payı 1950 yılında %0,1’den 2016 yılında %3,3’e yükselmiştir. Aynı yıllarda sanayinin ithalattaki payı %94,6’dan %87,1 düzeyine inmiştir.

Dış ticarette önemli göstergelerden birisi de, ihracatın ithalatı karşılama oranıdır. 1950 yılındaki ihracatın ithalatı karşılama oranı %91,9 iken, bu oran 2016 yılında %71,8’ye düşmüştür.

Tarım Sektörü ve Tarıma Dayalı Sanayiler

Türkiye’de imalat sanayinin tüketim mallarını üreten grubunda yer alan tarıma dayalı sanayi, gelişme sürecinde tarımla ilişkilerini artırmak zorunda olan bir sanayidir. Bu sanayilerin hammaddesinin tamamına yakınını sağlayan tarım sektörü, sadece sanayiye hammadde katkısı sağlamakla kalmamakta, aynı zamanda sanayi ürünlerinin tüketicisi olması nedeniyle de özellik taşımaktadır. Tarıma dayalı sanayi, tarımsal ürünleri tamamen işleyerek veya yarı işlenmiş hale getirerek katma değer yaratır ve tarım sektörünün ekonomiye katkısını artırır. Sanayi, gelişmesi için gereksinim duyduğu işgücünü tarımdan temin eder. Tarım sektöründen sanayiye veya diğer kesimlere olan işgücü akışı ekonomik açıdan bir bakıma tarım sektöründen diğer sektörlere sermaye transferinin bir başka şeklidir. Aynı zamanda tarıma dayalı sanayi, tarımsal üretim için gerekli olan gübre, tarım ilacı, tohum, fide, fidan, alet, makina gibi temel girdileri üreterek tarımsal üretimin verimliliğini artırır.

Türkiye’de tarım ürünlerini işleyen et, süt, meyve-sebze, un, şeker, su ürünleri, bitkisel yağ, çay ve yem sanayilerinden oluşan gıda sanayi bir gelişme ve değişim süreci içindedir.

Tarıma dayalısanayi işletmeleri içinde gıda sanayi yanında, tarıma girdi veren sanayiler de bulunmaktadır ve gübre, tohum, fide, fidan, tarım ilacı, alet ve makine bu sanayiler tarafından üretilmektedir. Gıda sanayilerinin tersine Türkiye’de bu sanayilerin temel hammaddeleri genellikle yurt dışından gelmektedir ve bu bakımdan Türkiye ithalatçı konumdadır.