TARIMSAL METEOROLOJİ - Ünite 9: Hava Olayları, Zararları ve Önleyici Tedbirler Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 9: Hava Olayları, Zararları ve Önleyici Tedbirler

Hava Olayları, Zararları ve Önleyici Tedbirler

Dünya’yı diğer gezegenlerden ayıran özelliklerin başında üzerinde hava olaylarının görülmesi ve canlı yaşamına olanak sağlayan atmosferin var olması gelir. Hava sıcaklıklarının sürekli değişmesi sonucunda çeşitli hava olayları meydana gelmektedir. Rüzgâr, tayfun, fırtına, kasırga, hortum, dolu, kar, don, çiğ-kırağı ve yağmur yaşantımızda en çok karşılaştığımız ve zararlarına karşı önlem almak zorunda olduğumuz hava olaylarındandır.

Don

Düşük sıcaklığın bitkiler üzerindeki olumsuz etkileri her zaman ve her yerde aynı ölçüde olmaz. Bu olumsuz etkilerin az ya da çok olarak ortaya çıkmasında; düşük sıcaklığın miktarı ve süresi, sıcaklık düşmesinin ani ya da yavaş yavaş oluşu, bitki morfolojisi, bitkinin büyüme hızı ve gelişme durumu, bitki bünyesindeki besin maddelerinin ve suyun miktarı ve bitkinin bölge koşullarına uyma özelliği etkili olmaktadır.

Tarım bakımından önemli olan düşük sıcaklıkların etkisi, sıcaklık 0°C’nin altına düştüğünde ortaya çıkan don olayı ile kendisini gösterir.

Bulunduğu iklim kuşağı nedeniyle ülkemizde açık alanda yetiştirilen bazı bitkiler, kış donlarından daha az zarar görmektedir. Ancak, daha az dayanıklı ve anavatanı güney bölgelerde bulunan bağ, şeftali, ceviz gibi odunsu, gül gibi süs bitkilerinin soğuk kış aylarında dondan zarar görme tehlikesi vardır.

Teoride ve uygulamada görüldüğü gibi özellikle rüzgârsız veya az rüzgârlı açık ve berrak gecelerde, don zararları daha yüksek sıcaklıkta görülmektedir. Don olayı oluşumunda kuzey karakterli hava kütleleri ile radyasyonla ısı kaybı sonucu sıcaklığın düşmesi rol oynamaktadır.

Don Olayının Zararları

  • Sıcaklık henüz hücre suyunu donduracak dereceye düşmediğinde hücrelerdeki proteinlerin doğrudan bozulması ve protoplazmanın pıhtılaşması sonucu bitki ölür.
  • Ortam sıcaklığı bitkinin hücresini donduracak bir dereceye düşünce, hücre suyunun hacmi genişler ve bunun sonucunda hücre suyu, hücre zarından dışarı hücre boşluğuna çıkmaya başlar. Sıcaklık düşmeye devam ederse hücre suyu donar.
  • İnsan ve hayvanlar gibi bitkilerin de özel bir sıcaklık isteği bulunmaktadır. Sıcaklık bitkinin özel sıcaklığı altına düşerse bitki dayanamaz ve ölür.
  • Düşük sıcaklık bitki hücresinin suyunu dondurur ve böylece hücredeki fizyolojik olaylar sona erer.
  • Don sırasında oluşan asit ve tuzlar yoğunluğu artırır ve bu olay protoplazmanın albuminli maddeleri üzerinde etki yaparak hücre zarını bozabilir.

Don Olaylarının Sınıflandırılması

Donlar oluş zamanlarına, oluş şekillerine, sıcaklık ve rüzgâr hızına, bitkinin gördüğü zarar durumuna göre sınıflandırılmaktadır. Donlar genellikle oluş zamanlarına göre üçe ayrılırlar:

Sonbahar Donları: Özellikle sonbahar erken donları denilen donlar sonbaharda bitkilerin gelişmelerini tamamlamadan sıcaklığın zamansız ve ani düşmesi sonucu oluşur ve bitkilere zarar verir.

Kış Donları: Genellikle bitkilerin uyku dönemine rastlayan bu tür donlar bitkiler için önemli değildir. Ancak toprak donar ve çatlarsa bitki kökleri zarar görür.

İlkbahar Donları: Tarımsal yönden en zararlı donlar ilkbahar donlarıdır. İlkbaharda bazen havanın zamansız ısınması bitkinin zamansız uyanmasına neden olur. Bu uyanma ile çiçek ve yaprak açan bitki ani sıcaklık düşmesi ile karşılaşırsa fazla zarar görür. Bu tip donlara ilkbahar geç donları denir,

Oluş şekillerine göre ise donlar ikiye ayrılır:

Radyasyon Donları: Bulutsuz gecelerde topraktan havaya olan ısı iletiminin fazla olduğu zamanlarda toprak sıcaklığı ile toprak üstü hava sıcaklığı azalır. Bulutsuz bir gökyüzü ve sâkin rüzgârların, yeryüzünden sıcaklık kaçışma izin vermeleri ve yüzeye yakın sıcaklığın donma noktasının altına düşmesiyle meydana gelmektedir.

Rüzgâr (Konveksiyon) Donları: Sıcaklığı donma derecesine yakın hava akımının (rüzgârın) görüldüğü sinoptik durumlarda ortaya çıkar. Konveksiyon donu, konveksiyon yoluyla veya rüzgârın etkisiyle soğuk hava kütlesinin bir bölgeye donma sıcaklıklarını getirmesidir.

Don Olayından Korunma Yöntemleri

Kültür bitkilerini don olayından korumak için çok çeşitli yöntemler uygulanmaktadır. Her bölgenin iklim durumu, yapılan tarım şekli, yetiştirilen bitkinin çeşidi, özelliği ve ilgili tarım işletmesinin olanakları göz önüne alınarak, bu yöntemlerden en uygun, en pratik ve en ucuz olanı seçilmelidir.

Genel olarak bu konuda pasif ve aktif yöntemler olmak üzere 2 yöntem kullanılır.

Pasif Yöntemler

Yer seçimi: Don riski bulunan bölgelerde olanaklar ölçüsünde tarımsal faaliyet yapılmamalıdır. Eğer tarım yapılması düşünülen bölge don tehdidi altında ise, farklı mevsimlerde don olayının görülme ihtimali, olası şiddeti ve dağılımı araştırılmalıdır. Tarımsal üretim için don zararlarına karşı koruma yöntemlerinin hiçbirisi güvenli dönemin uzunluğundan daha önemli olamaz. Bitki yetişme döneminin ortalama uzunluğu, ilkbahar geç donlarının en son tarihi ile sonbahar erken donlarının ilk tarihi arasındaki zaman olarak açıklanabilir.

Bitki yönetimi: Bitkilere uygulanacak farklı işlemler, bitkilerin don olayına karşı direncini arttırabilir ve en az zararla kurtulmasını sağlayabilir. Bu işlemlerin uygulanabilir ve ekonomik olması önemlidir. Bu işlemlerden bazıları aşağıda belirtilmiştir:

  • En fazla hava akımına olanak verecek bitki dikimi,
  • Önerilen tarihlerden önce bitki dikimi yapılmaması,
  • Don olayına karşı dayanıklılığı arttırmak için kimyasallar ve bitki hormonları kullanılabilir.

Bitki seçimi ve üretimi: Aynı tarihte çiçeklenen belirli meyve çeşitleri, dayanıklılık konusunda belirgin farklılıklar gösterir. Bundan dolayı duyarlı olanların çı-kartılması ve dirençli olanların üretilmesi don riskini azaltacaktır. Daha geç çiçeklenen badem ve elma çeşitleri, sert kışlık buğday, yulaf çeşitleri ve dona daha dayanıklı çilek çeşitlerine, don olayına duyarlı bölgelerde her zaman gereksinim duyulur.

Aktif Yöntemler

  • Atmosfere giden radyasyonun durdurulması (suni sis)
  • Isı yalıtımı
  • Havanın karıştırılması
  • Doğrudan hava ve bitki ısıtması
  • Su uygulaması
  • Toprak işleme ve yönetimi
  • Kumlama
  • Çiçeklenmeyi geciktirme
  • Zorlanmış hasat

Rüzgâr ve Fırtına

Akıcı bütün gazlar gibi hava da genleşme özelliğine sahiptir, yani hareketlidir. Yüksek basınç alanından alçak basınç alanlarına doğru hareket eden, yatay yönlü hava hareketlerine rüzgâr denir. Rüzgâr oluşumunun temel nedeni; iki nokta arasındaki basınç farkıdır.

Fırtına, rüzgârın alışıldık seviyeden daha hızlı bir şekilde esmesine denir. Rüzgâr hızı 50 km/h’i geçtiğinde yani bofor rüzgâr ölçeğinde 7’nin üzerine çıktığında rüzgâr artık yerini fırtınaya bırakmıştır.

Rüzgârların Yararları, Zararları ve Korunma Yöntemleri

Rüzgârlar, birçok bitkide tozlanma ve döllenme olayına yardım etmektedir. Aynı zamanda bitki köklerinin derinlere inerek toprağa sağlam tutunmalarını sağlamak-tadır. Normal olarak ağaçlar orta şiddetteki rüzgârlara karşı devrilmeden dayanabilirler. Ancak bir bölgede sürekli esen kuvvetli rüzgârlar varsa, ağaçlar ve bitkiler köklerini derine salarak önlem almaya çalışmaktadırlar. Hava kütleleri arasındaki ısı ve su buharı alışverişini sağlayan rüzgârlar bazı koşullarda bitkilerin yüksek sıcaklıklardan zarar görme derecelerini azaltırlar.

Rüzgârların yararları yanında hızla esen rüzgârların zararları da çok fazladır. Fırtına şeklinde esen rüzgârların meydana getirdiği zararlar bitki örtüsüyle kaplı veya çıplak alanlarda değişik biçimlerde ortaya çıkmaktadır. Bunlar genellikle rüzgârın mekanik etkisiyle olmaktadır. Ormanlarda veya meyva bahçelerinde ağaç dallarının kırılması, tahıl tarlalarında sapların yatması gibi. Rüzgârlar, önlerinde bulunan nemli havayı sürükleyip götürmekte ve geride kuru hava bırakmaktadır. Bu durumda bitkiler fazla buharlaşma yapmak zorunda kalmaktadırlar.Böylece toprakta bulunan su azalmaktadır. Kış aylarında esen, beraberinde soğuk ve kuru havayı getiren kuzey yönlü rüzgârlar kar örtüsü bulunmayan açık arazilerdeki bitkileri dondururlar. Yaz aylarında esen güney yönlü rüzgârlar ise beraberlerinde yakıcı yüksek sıcaklıkları getireceklerinden bitkilerin gelişimini durdurarak verimin çok az olmasına veya hiç alınmamasına neden olurlar.

Şiddetli rüzgârların en büyük zararları, bitki örtüsü bulunmayan topraklarda meydana gelmektedir. Rüzgâr erozyonu olarak adlandırılan bu olay sonucunda geniş toprakların değerli bitki besinleri uzak yerlere taşınmaktadır. Diğer yandan soğuk havalarda rüzgârın hızlı esmesi halinde mera hayvanlarının yem gereksinim-lernii artırır, süt verimlerini azaltır.

Şiddetli rüzgârlar özellikle olgunlaşma dönemlerinde büyük ölçüde meyve dökümüne neden olurlar.

Tarımsal alanlarda rüzgâr zararlarından korunmak için yapılan tesislerin iki amacı vardır. Birincisi toprağı rüzgâr erozyonundan korumak, ikincisi de bitkiler için önemli olan ekolojik ve meteorolojik koşulları düzenleyerek daha iyi bir gelişme ortamı sağlamaktır.

Kasırga - Hortum - Tayfun

Bazı rüzgârlar belirli bir yönde kuvvetli bir şekilde eserken bazıları ise kendi ekseni etrafında döner. Sıcak hava alanlarında hızlı bir şekilde kendi ekseni etrafında dönen rüzgârların en küçüğüne şeytan kulesi , ortancasına hortum, en büyüğüne kasırga denir. Asya ve Avustralya’nın Büyük Okyanus kıyılarında oluşan şiddetli rüzgârlara ise tayfun denir.

Dolu

Dolu, bulutlardaki buz kristallerinin soğuk damlalarla koagülasyonu sonucunda oluşan, şeffaf yada kısmen mat görünümlü farklı boyutlarda olabilen buz parçacıklarıdır.

Kar

Buz kristallerinden oluşan yağışa kar denir. Kar şeklinde yağışların meydana gelmesi için katı halde yoğunlaşmanın olması gerekmektedir. Bir hava kütlesinin çiğlenme noktasından daha fazla soğuması ve son durumundaki sıcaklığın donma noktasının altında olması halinde katı halde yoğunlaşmış kristaller meydana gelmektedir. Daha soğuk havaların içerisinde çok az miktarda su buharı bulunduğundan şiddetli kar yağışı olmaz.

Kar örtüsünün tarımsal açıdan bazı yararları bulunmaktadır. Kar, bünyesinde fazla miktarda durgun hava içerdiğinden ısıyı iyi iletemez. Bu durum geceleri topraktan havaya olan radyasyonla ısı kaybından dolayı kısa boylu bodur bitkilerin soğuktan zarar görmesini, donmasını engeller. Ayrıca, kar yağışının yeterli olduğu yıllarda karın yavaş erimesi halinde toprağa daha fazla su sızmasını sağlayarak yeraltı sularının beslenmesine yardımcı olur. Kar yağışı ile yüzey akışı olmadığından erozyon ve sel zararı önlenmiş olur.

Yağmur

Bulutlardan sıvı halde düşen ve çapları 0,5 mm’den büyük olan su damlalarıdır.

Uzun süreli ve tarımsal açıdan zamansız olan yağış nedeniyle ekili tarım alanlarının büyük bir bölümü su altında kalarak zarar görmektedir. Yağış, ekili ürünlerin çürümesine sebep olmakla birlikte hasat döneminde alınacak olan ürün miktarı ve kalitesini de etkilemektedir. Yağışın bir diğer olumsuz etkisi, erozyona sebep olabilmesidir. Yağış yoğunluğu erozyonu önemli ölçüde etkilemektedir. Yağışın yoğunluğu kadar süresi ve dağılımı da su erozyonu için önemli bir etkendir. Aynı yoğunlukta yağan iki yağıştan uzun süreli olan daha fazla erozyon oluşumuna neden olur. Yağışın dağılımı da, erozyon açısından önem taşır.

Çiğ ve Kiraği

Açık ve berrak gecelerde radyasyonla toprak yüzey sıcaklığı aşırı derecede düşmektedir. Toprak ve onun üzerindeki objeler sık sık çevre havasından daha soğuk olacaktır. Bu yüzeylere çarpan nemli havadaki su buharı da soğumakta ve yoğunlaşma olmaktadır. Böylece çiğ meydana gelmektedir. Eğer soğuma çok fazla olursa su buharı toprak yüzeyinde donmaktadır ve kırağı meydana gelmektedir.

Çiğ, bitkiler üzerindeki nemi koruduğundan çoğu zaman tarımcıların yüzünü güldüren bir olaydır. Buna karşılık ilkbahar kırağısı filizlere, tomurcuk ve çiçeklere zarar verdiğinden özellikle bakımı zor bitkilerin, sebzelerin, meyve ağaçlarının ve bağların yer aldığı bölgelerde risk yaratır.