TARLA BİTKİLERİ I - Ünite 4: Buğday, Arpa, Yulaf, Çavdar, Tritikale Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 4: Buğday, Arpa, Yulaf, Çavdar, Tritikale

Buğdayın Ekonomik Önemi ve Ticareti

Buğday; gerek insan beslenmesinde gerekse hayvan beslenmesinde temel bir gıda maddesidir. Ülkemizde olduğu gibi dünyada da ekiliş bakımından ilk sırayı aldığı ve dünyada işlenen arazinin 1/6 sının buğday ekimine tahsis edildiği bildirilmektedir. Günümüzde dünyada tüm tahıl cinsleri içerisinde buğday 220,1 milyon hektar ekim alanı ile % 30,8 gibi önemli bir paya sahip olmaktadır. Kıtalar içerisinde en fazla ekim alanı Asya kıtasında 100,5 mil.ha, en az ekim alanı da Afrika Kıtasında (8,9 mil.ha) görülmektedir. Ekim alanı bakımından 8.1 mil.ha ile 8. sırada yer alan Türkiye, üretim bakımından 20,6 mil.ton ile 11.sırada, verim açısından ise çok gerilerde yer almaktadır. En fazla üretim 131,7 mil.ton ile Çin ve bunu Hindistan, Rusya, A.B.D., Kanada ve Fransa izlemektedir (sırasıyla 93,5, 73,3, 62,9, 30,5 ve 29,5 mil.ton).

Türkiye buğday üretiminde 1923’den bugüne kadar çok büyük artışlar olmuştur. 1949-51’de bazı yardımlardan dolayı üretimimiz artmıştır. 1927 yılında 6.629 mil.ha olan işlenen alan 1965-69 yıllarında 24,0 mil.ha’a ulaşmış ve son yıllara kadar da önemsiz derecede değişiklikler olmuştur (23,4 mil.ha). İşlenen alan içerisinde en büyük payı buğday almaktadır. 1927 yılında buğday ekim alanı 2.238 milyon hektar iken 2016 yılında 8.1 milyon hektar olmuştur. Bugün Türkiye’de her yıl ekilen alanın % 64,5’inde tahıl ekiminin yapıldığı ve bu alanın da % 67,5’inde buğday ekilişinin olması buğdayın dünyada olduğu gibi Türkiye’de de büyük önem taşıdığını ifade etmektedir.

Türkiye’nin istatistiksel rakamlara göre buğday verimi yıllar itibarıyla yükselme kaydetmiş olmasına rağmen ortalama dünya veriminin altındadır.

Ülkemizde her bölgede yetiştirilebilen buğday özellikle İç Anadolu Bölgesi’nde yaygın olarak üretilmektedir. 2017 yılı ekmeklik buğday üretiminde %32’lik pay ile ilk sırada İç Anadolu Bölgesi yer almaktadır. Bunu %18 ile Marmara Bölgesi ve %15 ile Güneydoğu Anadolu Bölgesi izlemektedir. Üretimde en az pay Doğu Anadolu ve Ege Bölgelerine aittir. Makarnalık buğday üretiminde ilk sırada %38’lik üretim ile İç Anadolu Bölgesi ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi yer almaktadır. Ege Bölgesi ise üretimde %13’lük pay ile üçüncü sıradadır.

2018-19 yılı rakamlarına göre buğday ihracatının başında Rusya gelirken, ithalatçıların başında Mısır, Endonezya, Cezayir, Brezilya, Japonya ve Bangladeş gelmektedir. Satıcı ülkelerin başında AB (28), Rusya, A.B.D., Kanada, Ukrayna, Avustralya ve Arjantin yer almaktadır (Sırasıyla; 33, 28, 26, 21, 17, 19 ve 12 mil.ton).

Buğdayın Kökeni ve Yeryüzündeki Dağılışı

Buğday ilk olarak Asya’da Spelta buğdayı ise Avrupa ve Anadolu’da ortaya çıkmıştır. Bir araştırıcı Diploid buğday grubunun kökeninin ve gen merkezinin Anadolu, Tetraploid grubun ise Güneydoğu Asya, Hindistan’ın kuzeyi, Himalaya dağları etekleri, Afganistan ve Doğu İran olduğunu bildirmiştir. Değişik araştırıcıların yaptıkları araştırmaların ışığında buğdayın gen merkezi olarak Anadolu, Batı İran ve Kafkasya kabul edilmektedir

Sınıflandırmada ilk ele alınan bitki buğdaydır. Kromozom sayılarına göre sınıflandırma:

  • Diploid grup (2n=14)
  • Tetraploid grup (2n=28)
  • Hegzaploid grup (2n=42)

Sertlik, tane rengi ve ekiliş durumuna göre sınıflandırma:

  • Tane sertliğine göre; sert buğday, yarı sert buğday, yumuşak buğday
  • Tane rengine göre; kırmızı buğday, beyaz buğday
  • Ekilişlerine göre; yazlık buğday, kışlık buğday

Buğdayın İklim ve Toprak İstekleri

Buğday gelişmesinin ilk devresinde (kardeşlenme) yüksek sıcaklıktan hoşlanmaz. Bu devrede sıcaklık 5-10 °C nisbi nem %60’ın üstünde geçerse bitki normal gelişmesini sürdürür. Vegetatif gelişmenin ileri devresinde (sapa kalkma) 10-15 °C sıcaklık, %65 nisbi nem ve az ışık iyi bir gelişme için uygundur.

Buğdayın her çeşit toprakta yetiştirilebilen varyeteleri vardır. Toprak verimliliğine isteklilik bakımından başta makarnalık buğdaylar gelir, bunu ekmeklik buğdaylar izlemektedir. Su tutan taban yerlerde makarnalık çeşitler ekilmelidir. Derin killi-tınlı, tınlı-killi olan ve yeterli humusu fosfor ve kireci olan kumlu-tınlı topraklar en iyi buğday topraklarıdır.

Buğday ekilecek alanda erozyonu önleyecek bir toprak işleme yapılmalıdır. Bu tip toprak işleme toprağı alttan ancak yüzeysel işleyen kırlangıçkuyruğu aletlerle yapılmalıdır.

Bütün kültür bitkilerinde olduğu gibi buğdayda da birim alan verimini artırmak için ele alınacak önlemlerin başında uygun miktarlarda uygun zamanlarda ve uygun yöntemlerle ticaret gübrelerinin kullanılması gelmektedir. Fosforlu gübreler; buğdaya veya serin iklim tahıllarına kuru tarım alanları için 6 kg/da, sulu alanlar için 8 kg/da saf olarak P2O5 formunda ekimle birlikte verilir. Azotlu gübreler, yağışın 300 mm olduğu bölgelerde 4 kg/da N, 600 mm civarında olan bölgelerde ise koşullara bağlı olarak 16-20 kg/da saf N şeklinde kullanılmalıdır

Ekim, tohumun toprağa belli devrede, istenilen derinliğe, uygun metodlarla istenilen miktarda gömülmesidir. Birim alandan elde edilecek ürünün az veya çok olması üzerine ekim zamanı ekim derinliği ve ekim metodları önemli etkilerde bulunur.

  • Serpme Ekim: En ilkel ekim yöntemidir. Tohumlar elle veya makine ile serpilerek atılırlar. Tohum üzeri değişik şekilde kapatılır. Bu kapatma sırasında bazı tohumlar derinde kalır, bazıları ise açıkta kalır, bu nedenle çıkışlar yeknesak olmaz, bu durumda istenilen şekilde kışa giremeyen bitkiler kıştan zarar görürler. Ancak ekimde geç kalınmışsa, toprak çok nemli ise ya da araziler makinelerin çalışmayacağı kadar dik ise bu sistem uygulanır.
  • Sıraya Ekim: Tohumların ekim makinesiyle (Mibzer) belirli sıra aralığında ve sıklıkta ekilmesidir.

Yeryüzündeki değişik iklim koşulları nedeniyle dünyada her ay buğday hasadı yapılmaktadır. Örneğin; Arjantin ve Avustralya’da buğday hasadı Ocak ayında, Akdeniz ülkelerinde Nisan, Haziran vs. aylarında yapılır. Yurdumuzda hasat zamanı, Mayıs-Ağustos ayları arasındaki 3-5 aylık devredir. En erken Akdeniz bölgesinde en geç ise Erzurum, Ağrı, Kars, Ardahan’da yapılır. Marmara bölgesinde 1-15 Temmuzdur.

Tanedeki su oranı % 13,5 olduğu dönem serin iklim tahıllarının en uygun hasat zamanıdır. Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde değişik hasat yöntemleri kullanılır. Bunlar;

  • El ile yolarak
  • Orak
  • Tırpan
  • Orak makinaları
  • Biçerdöver ile hasat

Buğday Hastalık ve Zararlıları

Buğday hastalık ve zararlılar oldukça fazladır. Bunlar milyonlarca lira zarar yapmaktadırlar.

Hastalıklar

  • Sürme
  • Pas

Zararlılar

  • Süne
  • Kımıl
  • Zabrus
  • Bambul
  • Çekirgeler

Arpanın Ekonomik Önemi ve Ticareti

Arpa daha çok hayvan yemi, bira ve diğer içkilerin yapımında ana tahıl olarak önem taşır. Dünyanın geri kalmış ülkelerinde insan gıdası olarak değerlendirilmektedir

Dünya’da arpa, 2016 yılı itibariyle ekilişteki % 8,2'lik pay ile buğday, çeltik ve mısırdan sonra dördüncü sırada yer alır. Kıtalar ve başlıca arpa üreten ülkeler incelendiğinde; en yüksek üretim 88,6 milyon ton ile Avrupa, en düşük üretim ise Afrika kıtasından alınırken, en yüksek ekim alanı Rusya, Ukrayna, İspanya, Türkiye ve Kanada’da görülmektedir (sırasıyla; 8,1, 2,9, 2,8. 2,7 ve 2,3 mil.ha).

Türkiye’de yetiştirilen tahıllar içinde 2016 yılı verilerine göre ekilişte ve üretimde % 24,8 pay ile buğdaydan sonra ikinci sırayı almaktadır. 1927-30 yıllarında 1,2 milyon ton üretim varken, 2016 yılında bu üretim 6,7 milyon ton çıkmıştır. Arpada buğday gibi yurdumuzun bütün illerinde az veya çok yetiştirilmektedir. Ekolojik 11 bölgemiz içerisinde en fazla ekim ve üretim yapan bölge Orta Anadolu Bölgesidir.

Arpanın Kökeni

İlk kültüre alınan bitkidir. Arpanın kökeni Ege ve Doğu Akdeniz çevreleridir. Ege bölgemizin arpaları I.Dünya Savaşına kadar İzmir arpası olarak dünyaca tutulan altı sıralı düz kılçıklı arpalar olarak kayıtlara geçmiştir.

Altı sıralı sık başaklı arpalar dünyada en çok kültürü yapılan sık başaklı arpalardır. İki sıralı seyrek başaklı arpalar dünyada ve bizde en çok ekilen arpa türleridir. İki sıralı seyrek başaklı arpa türleri dünya arpalarının % 60’dan, Türkiye arpa tarımının % 65’den fazlasını oluşturur.

Biralık arpalarda nişasta oranının yüksek protein oranının düşük olması istenir. Genel olarak yüksek proteinli tane ürünü getiren topraklar camsı ve proteini yüksek arpa verirler. Biranın ana maddesi malt olup, başta arpa olmak üzere çeşitli tahıllardan elde edilir. Malt üretimi, arpa tanelerinin ıslatılması, çimlendirilmesi ve kavrulması gibi üç temel aşamayı kapsar.

Arpa Kültürü ve Hastalıkları

Serin iklim tahılları içerisinde gerek toprak, gerekse iklim istekleri bakımından en seçici olan genus arpadır. Fazla sıcak ve soğuk olmayan, nisbi nemi yüksek olan yerlerde iyi gelişir. Sıcaklığın 0°C’nin altına düşmeyen ve 18-20 °C’nin üstüne çıkmayan, nisbi nemi sürekli olarak %70-80 arasında bulunan yerler arpa için çok uygundur.

Toprak istekleri en fazla olan cins yine arpadır. Kökleri yüzlek olduğundan besin maddelerini bol ve hazır olarak toprakta bulmak ister. En iyi arpa toprakları milli, havalanması ve nemliliği uygun, en az %5 organik maddesi bulunan reaksiyonu nötr olan nemli bölge topraklarıdır

Arpanın dönümden (dekar) kaldırdığı azot, fosfor ve potasyum çok fazla olduğundan arpanın gübre istekleri de fazla olmaktadır. Özellikle yağışlı bölgelerde dekara 8-12 kg N, 4-6 kg P2O5 ve 3-6 kg K2O verilmesi yeterli olabilir. Bu şekilde gübreleme arpa için iyi bir gübrelemedir.

Genellikle buğdaya zarar veren birçok hastalık ve özellikle zararlı arpada da ürün kaybına neden olurlar. Arpaya ülkemizde büyük zarar veren hastalıklar şunlardır:

  • Arpa Kapalı Rastığı
  • Arpa Açık Rastığı
  • Arpa Siyah Rastığı

Bu hastalıklardan, yurdumuzda en çok zarar yapanı arpa kapalı rastığıdır.

Yulafın Ekonomik Önemi ve Ticareti

Dünyada yulaf ekiliş ve üretimi, özellikle 20.yüzyılda yulaf tarımının genişlediği görülmektedir. 1948-52 yıllarında dünya yulaf üretimi 61,7 mil.ton ve verim 114 kg/da’dır. 2016 yılında dünyada yulaf üretimi 22,9 mil.ton olarak gerçekleşmiştir. Son yıllarda hem ekim alanında hem de üretimde azalmalar meydana gelmiştir. 1948-52 yılında 54 mil.ha olan dünya yulaf ekimi, 2016 yılında 9,4 mil.ha'a inmiştir. Verim ise 114 kg’dan 244 kg/da'a yükselmiştir. Dünya’da en fazla ekim alanı Avrupa ile Kuzey ve Güney Amerika kıtasındadır.

Yulaf, Türkiye serin iklim tahılları ekilişinde ve üretiminde buğday, arpa ve çavdardan sonra dördüncü sırada yer alan bir üründür. Yulaf ekim alanı 1927-30 yıllarında 145 bin hektar iken 2017/18 yılında 99 bin hektar olarak gerçekleşmiştir. Görüldüğü gibi yulaf ekim alanında dalgalanmalar görülmekle birlikte son yıllarda bir hayli gerileme meydana gelmiştir

Yulaf yetiştiriciliğinde üç ana grupta toplanabilen bölgelerimiz içerisinde en fazla yulaf yetiştiren bölgeler II.grupta toplanan Orta Anadolu ve Geçit Bölgeleridir. Bu iki bölge Türkiye yulaf ekiminin yaklaşık yarısını oluşturmaktadır.

Yulafın Kökeni ve Türkiye Yulaf Çeşitleri

Buğday ve arpaya göre oldukça yeni bir kültür bitkisidir. Tarla kültürü olarak yulaf yetiştiriciliğinin M.S.1. yüzyılda başlandığını kabul etmek doğru olur. Avrupa’da ise 5. yüzyılda yayılmaya başlamıştır. Ülkemiz tarımında yulafın oldukça eski bir yeri vardır. Selçuklu ve Osmanlılar yulaf yetiştiriciliğine büyük önem vermişlerdir. Kıtlık yıllarında yulaf Anadolu’da ekmeklik tahıl olarak kullanılmıştır.

Yulaf iç kavuz özelliğine göre;

  • Sorguçlu yulaflar,
  • Dişli yulaflar

olarak sıralanmakadır. Yulaflar ayrıca kromozom sayılarına göre de sınıflandırılmaktadır:

  • Diploid (2n=14)
  • Tetraploid (2n=28)
  • Hegzaploid (2n=42)

Dünyada ve Türkiye’de kültürü yapılan yulaflar (Avena sativa L.) hegzaoplaid gruba giren yulaflardır.

Türkiye Yulaf Çeşitleri

  • Arlington,
  • Yeşilköy-1779,
  • Ankara-76,
  • Ankara-84
  • Yeşilköy 330
  • Faikbey, Seydişehir, Kahraman, Kırklar olarak sıralanabilir.

Yulafın Kültürü ve Hastalıkları

Yulaf kültürü, 64° kuzey, 35° güney enlemleri arasına yayılmıştır. Önemli yulaf alanları ise kuzey yarım kürede 40-55° enlemleri arasında yer almaktadır.

Yulaf serin iklim tahılları içerisinde iklim istekleri en fazla olan bir cinstir. Kışları kar örtüsüz fazla soğuk geçen yerlerde soğuktan zarar görür. Daha çok sahil bölgelerinde dağ eteklerindeki ovalarda yetiştirilir. Yıllık yağışı 700- 800 mm olan yerler yulaf için en uygun yerlerdir. Yulafın hem serin ve nemli iklimlerden hoşlanması, hem de düşük sıcaklıklarda dayanıksız oluşu kültürünün yayılmasını önleyen en belirgin özelliğidir.

Çavdardan sonra toprak seçiciliği en az olan serin iklim tahılıdır. Yeteri kadar nemi olan topraklarda (en fakir) bile yetişir. Yulaf tuzluluğa arpadan daha dayanıklı bir bitkidir

Yulaf gübrelemesinde ahır gübresi önemli bir yer tutar. Ahır gübresi toprağın su tutmasını ve havalanmasını sağladığından yulafta verimi çok artırır

Yulaf bitkisinin kökleri toprakta güç eriyen fosforlu ve potasyumlu bileşikleri çözerek bu maddelerden kolayca yararlanabilmektedir. Güçlü kök sistemi ile yulaf toprakta fazla miktarda organik madde bırakır. Bu nedenle iyi bir ekim nöbeti bitkisidir.

Yüksek verim için, soğuğa dayanabildiği yerlerde ekimin kışlık yapılması gereklidir. Kışlık ekimlerde genelde bitkiler kışa 3-5 yapraklı girecek şekilde ekilmelidirler. Bu zaman genelde 15 Ekim-Aralık sonudur. Yazlık ekilecekse erken ekilmelidir.

Yulafın hasat zamanının seçilmesi önemlidir. Başaklardaki ve başakcıklardaki tanelerin erme devreleri farklıdır. Yulaf genellikle ana saptaki tanelerin sarı erme ile tam erme arasında bulunduğu sırada biçilmelidir

Pas, dünyada ve Türkiye’de yulafın en önemli hastalığıdır. İki şekilde zarar yapan pas vardır. Bunlar:

  • Karapas
  • Taçlı pas

Her iki pas hastalığı da kıyı bölgelerimizde ve Orta Anadolu’da zarar yapar. Dayanıklı çeşit kullanılmalıdır.

  • Yaprak Leke Hastalığı
  • Yaprak Çizgi Hastalığı
  • Rastık

Çavdarın Ekonomik Önemi ve Ticareti

Çavdar, Almanya, Polonya ve Rusya’nın Avrupa kesiminde ekmeklik, öteki ülkelerde hayvan yemi olarak kullanılır. Tanesi alkol ve viski yapımında, sapları ambalaj ve el işlerinde kullanılır.

2016 yılı dünya tahıl ekiliş içerisinde çavdar 4,4 milyon hektar ile % 1,52 üretimde ise 12,9 mil.ton ile % 1,35 pay almaktadır. Kıtalar arasında 2016 yılında en çok üretim yapan kıta Avrupa’dır. Dünya çavdar verimi 294 kg/da’dır. Ülkeler bazında en fazla ekim alanına Rusya sahiptir. En yüksek çavdar verimi ise 896 kg/da ile Özbekistan'da alınmaktadır.

Çavdar, 2017/18 yılı verilerine göre Türkiye’de 101,1 bin hektar ile tahıl ekilişinde % 1,08 ve 300 bin ton ile üretimde % 1,07 pay almaktadır. Çavdar ekim alanı bakımından Türkiye tahılları içerisinde saf çavdar olarak buğday, arpa ve mısırdan sonra 4.sırada yer almaktadır.

Çavdarın Kökeni ve Türkiye Çavdar Çeşitleri

Çavdar bitkisi de yulaf bitkisinde olduğu gibi kültür bitkileri içerisinde en geç tanınan bir bitkidir. Çavdarın tarihçesine ait ilk bilgiler De CANDOLLE’un 1882’de yayınladığı “Kültür Bitkilerinin orijini” adlı eserinde rastlanmaktadır. Çavdarın gen merkezinin Anadolu olduğu görüşü kabul görmüştür.

Türkiye Çavdar Çeşitleri

  • Tetra-27
  • Anadolu-83
  • Aslım-95

Çavdarın Kültürü ve Hastalıkları

Çavdar daha çok yayla iklimine uymuş bir cinstir. Çavdar, kar örtüsüz soğuklara, diğer cinslere oranla daha dayanıklıdır. Kar örtüsü olmaksızın uzun süre -30 °C’ye dayanabilen çavdar çeşitleri mevcuttur.

Çavdar fakir topraklardan en iyi şekilde faydalanan bir cinstir. En iyi çavdar toprakları kumlu tınlı ve milli topraklardır. Bataklık alanların kültüre alınmasında ilk yetiştirilecek bitkilerin başında çavdar yer alır.

Genel olarak çavdarın gübre isteği fazla değildir. Ülkemiz koşullarında çavdar gübrelemesinde ekimle beraber 4-6 kg/da P2O5 verilmelidir. Tohumla birlikte 1- 2 kg/da N yeterlidir. Kuru tarım alanlarında çavdara 4 kg/da N iyi bir verim için uygun olmaktadır.

Çavdar tohumları toprak yüzüne yakın ekilmelidir. Mibzerle ekim bu şartı kolayca sağlamaktadır. Serpme ekim yapılması önerilir. Önce tarla sürülür, ekim yapılıp üzeri örtülür.

Çavdarda kavuzlar açık olduğundan tane dökme fazladır, o nedenle hasata ve hasat zamanına çok dikkat edilmelidir. Tane dökülmesini önlemek için, hasat orakla yapılacaksa sarı erme devresinin sonunda bitkilerin üst boğumları henüz yeşilimsi iken hasada girilmelidir. Bitkiler birkaç gün kuruduktan sonra harmanı yapılmalıdır. Hasatta biçerdöver kullanılacaksa tam olum devresi beklenmesi daha doğrudur.

Çavdarda en önemli hastalık, başak hastalığı olan çavdar mahmuzudur. Tane yerine mahmuz şeklinde uzun bir çıkıntı meydana gelir. İçerisinde Ergotin, Ergotamin, Ergosterin gibi alkoloidler olup zehirlidir. Hastalıklı çavdar veya çavdar unundan yapılan besin maddelerini yiyen insan ve hayvanlarda ergotizm denilen bir hastalık görülür. Çavdarda ayrıca, diğer tahıllarda olduğu gibi pas hastalıkları da yaygın olarak görülmektedir.

Tritikalenin Ekonomik Önemi

Tritikale bitkisi, buğday x çavdar melezi olup ABD, Polonya, Kanada ve Meksika gibi bir çok ülkede uzun süre devam eden ıslah çalışmaları sonucu marjinal, fakir tarım alanlarından dekardan alınan verimi artırmak suretiyle, hızla artan dünya nüfusunun gıda ihtiyacını karşılamak amacıyla geliştirilmiş bir tahıl cinsidir.

Dünya’da toplam 4,2 mil.ha tritikale ekim alanı vardır. Bu ekim alanının % 80’inde kışlık, %20’sinde yazlık olarak tritikale tarımı yapılmaktadır. Dünya’da 2016 yılı verilerine göre 15,2 mil.ton üretim gerçekleşmiştir. Dünya ortalama tritikale verimi ise 366 kg/da’dır. Ekim alanı bakımından Polonya, Belarus, Almanya ve Fransa ilk sıralarda yer almışlardır.

Türkiye’de, 2016 yılı verilerine göre tritikale, 38 bin hektar ekim alanına, 125 bin ton üretime ve 333 kg/da verime sahiptir. Türkiye tritikale verimi bakımından dünya veriminin altında yer almaktadır.

Tritikalenin Kökeni ve Çeşitleri

Tritikale (x Triticosecale Wittmack) genetik olarak buğday ve çavdarın melezlenmesi sonucunda elde edilmiş bir serin iklim tahıl cinsidir. Tritikale elde edilmesinde yapılan melezlemede ana bitki olarak buğday ve baba bitki olarak çavdar kullanılmaktadır. Bu melezleme sonucu elde dilen döller, kromozom sayılarına göre tetrapoloid, hekzoploid veya oktoploid yapıda olabilir. Bugün başarılı olan tritikale tipleri, makarnalık buğday ile çavdar melezinden elde edilen hekzoploid (2n=42) genotipe sahip olan tritikalelerdir

Türkiye Tritikale Çeşitleri

  • Tatlıcak-97
  • Melez-2001
  • Karma-2000
  • Presto
  • Tacettinbey
  • Mikham-2002

Tritikalenin Kültürü ve Hastalıkları

Tritikale her tür toprak koşulunda yetişmesine rağmen, özellikle kıraç koşullarda buğdaya ve arpaya göre daha verimli olmaktadır.

Tritikale tarımında toprak hazırlığı buğday bitkisinde olduğu gibidir. Yazlık ürünlerin hasadından sonra bitki artıkları tarlada iyice parçalanıp toprağa karıştırılarak 10- 12 cm derinlikte yüzeysel işlenmiş bir tohum yatağı hazırlanır.

Tritikale, Anadolu’nun iç bölgelerinde ve Trakya’da Ekim ayında, Akdeniz-Ege sahil kuşağı ile Güneydoğu Anadolu’da Kasım ve Aralık aylarında ekilebilir.

Gübrelemede dekardan 600 kg ve üzeri tane verimi beklendiğinde, kuru koşullarda 12 kg/da, sulu koşullarda 14 kg/da saf azot yeterli olmaktadır

Tritikale hasadı, normal buğday hasadı için ayarlanmış biçerdöver ile yapılabilir. Bitkiler hasat olgunluğuna geldiğinde buğday gibi normal yükseklikten hasadı yapılır. Buğdayla yaklaşık aynı zamanda hasat yapılmaktadır.

Yaprak hastalıklarına tarla koşullarında toleranslıdır. Tritikale tarımında da yabancı ot mücadelesi aynı buğday tarımında olduğu gibi kültürel tedbirlerle ve kimyasal yöntemlerle yapılmaktadır.