TEFSİR TARİHİ VE USULÜ - Ünite 9: Tarihî Olgularla İlişkili Kur’ân İlimleri Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 9: Tarihî Olgularla İlişkili Kur’ân İlimleri

Giriş

İlk Peygamber olarak gönderilen Hz. Âdem (as)’in ardından bir silsile hâlinde devam eden nübüvvet kurumu, Hz. Muhammed ile birlikte son bulmuştur.

Kur’ân’da kıssaları anlatılan Peygamberlerden Hz. Adem, İbrahim, Musa, İsa (sae) ve son Peygamber Hz. Muhammed Mustafa (sav) belirli davranışlarıyla şöhret bulmuş toplumlara gönderilmişlerdir farklı kavimlere gönderilmişlerdir. Bu durum her Peygamberin, belirli bir tarihe ve coğrafyaya gönderilmiş dolduğunu göstermektedir. Dolayısıyla Kur’ân’ı yorumlarken bu algılardan ne şekilde istifade ettiklerini incelemişlerdir. Bu çerçevede öne çıkan en önemli Kur’ân ilimleri arasında esbâb-ı nüzûl, Kur’ân kıssaları, nâsih-mensûh ve isrâiliyat konularıdır.

Esbâb-ı Nüzûl

“Nüzul sebepleri” anlamına gelmektedir. Hz. Peygamber (sav)’in risâlet döneminde meydana gelen ve Kur’ân’ın bir veya birkaç âyetinin yahut bir sûresinin inmesine yol açan olayı, durumu ya da soruyu ifade etmede kullanılır.

Kuran’da âyetlerin büyük bir kısmı özel bir olaya, konuya, dolayısıyla belirli bir sebebe bağlı olarak inmeyip genellikle insanları ihtiyaç duydukları hususlarda bilgilendirmek, eğitmek, aydınlatmak, yönlendirmek veya uyarmak maksadıyla indirilmiştir. Ancak yine de rivayetlerde, âyetleri anlamada nüzûl sebeplerini bilmenin çok önemli olduğunu vurgulanmaktadır.

Esbâb-ı Nüzûlün Çeşitleri

Esbâb-ı nüzûlün birçok çeşidi bulunmakla beraber aşağıda sıralanan üç tanesi, bunlar arasında en çok bilinenlerdir.

  1. Doğrudan Hz. Peygamber (sav)’e yöneltilen sorulara cevaben inen,
  2. Toplumda infiale sebep olan bir olay hakkında inen,
  3. Herhangi bir meselenin dinî hükmünü beyan etmek için nâzil olan âyetlerdir.

Esbâb-ı Nüzûlü Bilmenin Faydaları

  • Nüzûl sebeplerinin bilinmesi âyetlerin manalarını anlamayı kolaylaşır.
  • Nüzûl sebepleri bilinmesi, çeşitli konularla ilgili hükümler içeren ayetlerin hikmetlerini tespit etmeyi kolaylaştırır.
  • Bazen bir âyetin zahir anlamı rahat bir şekilde anlaşılsa da âyet ile kastedilen asıl mana, onun nüzûl sebebi bilindiği zaman çok daha net bir şekilde ortaya çıkar.
  • Bir âyet özel olarak bir şahıs hakkında inmediği halde zaman zaman belli bir kişi hakkında nâzil olmuş gibi kullanılabilir. Nüzûl sebebinin bilinmesiyle bu tür yanlış anlaşılmaların ve istismarların önü alınmış olur.

Esbâbu’n-Nüzûlle İlgili Bazı Sorunlar ve Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar

  • Âyetlerin nüzûl sebeplerini bilmek son derece önemli olsa da bunları bilmeden Kur’ân’ı anlamanın imkânsız olduğunu söylemek doğru değildir. Dolayısıyla nüzul sebepleri, Kur’ân’ı anlamada yardımcı unsurlar olarak görülmektir.
  • Kur’ân’ın tilavet tertibine göre okunmasıyla iniş sırasına göre okunması arasında çok fazla bir fark bulunmamaktadır.
  • Nüzûl sebepleri her ne kadar özel olsa da bunların hükümlerinin genel olduğu asla unutulmamalıdır.
  • Nüzûl sebepleriyle ilgili rivâyetlerde zaman zaman oldukça abartılı ve hatta asılsız bilgilere de yer verilmiştir. Dolayısıyla bu anlatımlar Müslümanların hayata bakışlarını derinden etkiler.
  • Nüzûl sebepleri, Kur’ân’ın iniş sürecinde vukû bulmuş olaylarla ilgili bir kavramdır. Bu nedenle Hz. Peygamber (sav)’in Peygamberliğinden önce geçen ya da Peygamber Efendimiz (sav)’in vefatından sonra ortaya çıkan olaylardan herhangi birisi, Kur’ân’da herhangi bir âyet için nüzûl sebebi değildir.
  • Bazen nüzûl sebeplerinde aynı âyetle ilgili birbirinden farklı rivâyetler nakledilebilir.

Nâsih - Mensûh

Kelime olarak nesh, yok etmek, gidermek, bir şeyi bir yerden başka bir yere nakletmek gibi anlamlara gelse de bir usûl terimi olarak düşünüldüğünde hükmü kaldırılmış olan âyete mensûh , hükmü ortadan kaldıran âyete de nâsih denmektedir.

İslâm âlimleri dört tür nesihden söz etmektedir. Bunlar: Kur’ân’ın Kur’ân’ı neshi, Kur’ân’ın sünneti neshi, sünnetin sünneti neshi ve sünnetin Kur’ân’ı neshidir. Ancak ilk üç şıkkında ulemanın büyük ölçüde ittifakı sağlarken son gruptaki nesh çeşidi hakkında farklı görüşler de söz konusudur.

Kur’ân’da Neshin Varlığını Kabul Edenlerle Etmeyenlerin Delilleri

Nesh konusunda Kur’ân’da neshin bulunduğunu kabul edenlerin delilleriyle karşı iddialar şunlardır:

  1. Kur’ân’da hükmü kaldırılan âyetler bulunmaktadır (Bakara (2), 106; Nahl (16), 101; Ra’d (13), 38). Bu ayetlerde âyette bir neshin anlatıldığı doğrudur; ancak bu nesh, Kur’ân’daki hükümlerin birbirini ortadan kaldırması şeklinde anlaşılamaz. Burada kastedilen, Yüce Allah’ın farklı dönemlere uygunluk arzeden dinler göndermiş olmasıdır.
  2. Kur’ân âyetleri arasında neshin vukû bulduğu görüşünde olanlar, bu konuda âlimlerin icma ettiğini ileri sürmektedirler. Bu anlamda neshin olmadığını söyleyenlerse deliller ile karşı çıkmaktadırlar. Ancak Kur’ân’da neshin varlığı konusunda icma bulunduğu iddiasını şüpheli bulunmaktadır.
  3. Kur’ân âyetleri arasında neshin vukû bulduğunu söyleyenler, bu konuda rivâyet edilen bazı haberleri delil gösterirler. Ancak Hz. Peygamber (sav)’den konuyla ilgili hadisler nakledilmesi gerekirken, bu konuda delil olabilecek sahih bir hadis yoktur.
  4. Neshi kabul edenler, aklen de neshin vukû bulabileceğini söylemektedirler. Ancak böyle bir hususun evrensel bir kitap için mümkün olamayacağını ifade ederek reddedilir.
  5. Neshi kabul edenler, nâsih ve mensûh âyetlerin, anlam itibarıyla birbiriyle uzlaştırılamayacak kadar çelişkili olması gerektiğini düşünürler. Ancak bu durum Kuran’da kimi ayetlerin birbiriyle çeliştiği anlamına geldiğinden reddedilmektedir.
  6. Kur’ân’da neshin var olduğunu söyleyenler nâsih âyetin, mensûh âyetten sonra gelmiş olması gerektiğini ileri sürerler.
  7. Kur’ân’da neshi kabul edenlere göre, hem nâsih hem de mensûh, dînî bir hükümle ilgili olmalıdır; ahlâka ya da itikada dair konularda nesh olmaz.

Kur’ân’daki Neshin Çeşitleri

Âyetler arasında neshin varlığını kabul edenler Kur’ân’da üç tür neshin olduğunu ileri sürerler. Bunlar:

  1. Hükmü mensûh metni baki âyetler
  2. Hükmü baki metni mensûh âyetler
  3. Hem hükmü hem de metni mensûh âyetler

Kasasu’l - Kur’ân (Kur’ân Kıssaları)

Kur’ân’ın önemli bir kısmını kıssalara yer verilmektedir. Kur’ân’da geçtiği şekliyle ‘kasas’ kelimesi, isim olup masdar yerine kullanılmaktadır; kıssa kelimesinin çoğulu olan ‘kısas’, Kur’ân’da geçmemektedir.

Kur’ân’da üç tür kıssa bulunmaktadır. Bunlardan ilki Allah elçilerini, elçilerin getirdikleri mesajları ve bu mesajlara ümmetlerinin gösterdikleri tepkileri anlatır. İkinci gruptaki kıssalar, geçmişte yaşayan bazı topluluklar hakkında anlatılan kıssalardır. Üçüncü gruptaki kıssalar ise Hz. Peygamber (sav) dönemindeki olaylarla ilgilidir.

Kur’ân Kıssalarının Özellikleri

  • Kur’ân, birçok kıssadan oluşan bir kitap görünümündedir. Bu nedenle çoğu sûre bir kıssa içerir ya da çoğu sûrenin bir öyküsü vardır.
  • Kıssalar, Allah’ın tarih boyunca elçiler aracılığı ile insan varlığına gönderdiği mesajları, müspet ya da menfî insanî tutumlara verdiği cevapları bize anlatır.
  • Kur’ân’da dünya ve ahiret ikilisi, birbirlerinin alternatifi olarak yer almaz. Kur’ân kıssaları, bize bu iki algının tarihsel yansımalarını ve bu yansımaların sonuçlarını anlatan tanıklıkları nakleder.
  • Kur’ân kıssalarının özelliklerinden birisi, tekrar edilmeleridir. Aynı kıssa Kur’ân’da birçok açıdan anlatılır. Her farklı açı farklı bir ders verebilir. İnsanların çeşitliliği, algı ve tecrübelerdeki farklılıklar, kıssaların bu şekilde anlatılmasını gerektirmiştir.

Kur’ân’daki Kıssaların Hedefleri

  1. Tevhîd, nübüvvet ve ahiret inancı gibi itikadî konuları, önceki ümmetlerin kıssalarını anlatarak sağlamlaştırmaktadır.
  2. Özellikle Hz. Peygamber (sav)’i ve müminleri teselli etmek ve önceki Peygamberlerle ümmetlerinden örnekler vererek tüm Peygamberlerin tebliğ yaptığını, her ümmetin benzer sıkıntılardan geçtiğini anlatmak.
  3. İslâm toplumunu, önceki ümmetlerin kıssalarıyla yetiştirmek.
  4. Akla ve kalbe dengeli hitap ederek toplumu eğitmek ve yetiştirmek.
  5. Anlatılan kıssalardan hareketle ortak bir noktaya ulaşmak ve muhatapların genel bir ilke hakkında fikir edinmelerini sağlamak.

Kur’ân Kıssalarına Dair Bazı Problemler

  1. Kur’ân’daki kıssaların büyük kısmı tarihte olup bitmiş vakıalarla ilgilidir. Bu nedenle Kur’ân’daki ayetler kıssaların hakikate uygun olarak anlatıldığını gösterir.
  2. Kur’ân’da hangi kıssanın anlatılacağına karar veren, şüphesiz ki Yüce Allah’tır. Dolayısıyla hangi tarihsel olayın kıssa olarak anlatılacağına ya da anlatılmayacağına; anlatılan kıssalarda nelere önem verilip nelere verilmeyeceğine ancak Yüce Allah karar verir.
  3. Kur’ân’da tarihsel kıssaların yanı sıra temsilî kıssalar da vardır.
  4. Kur’ân bir tarih kitabı olmadığından, kıssalarda tarihî bilgiler bir bütün olarak yer almaz.

Kur’ân Tefsirinde İsrâiliyat

İsrâiliyat, her ne kadar kelime anlamıyla belirli bir kavimden (Yahudilerden) alınan haberleri çağrıştırıyorsa da aslında tağlîb kaidesine uygun olarak kullanılmış daha kapsamlı bir ifadedir. Buna göre Kur’ân tefsîrinde isrâiliyât, Yahudi, Hıristiyan ve diğer kültürlerden İslâmiyet’e giren rivâyetlerin bütününe denir.

Klasik tefsîr kaynaklarında, pek çok israilî rivâyetin bulunması, kesinlikle o tefsîrlerin değerini düşürmez. Dolayısıyla bu tefsîrlerin, var olan kültürel kodları, dönemin geleneksel algılarını ve hâkim paradigmalarını tam bir titizlikle günümüze kadar ulaştırdıklarını gösterir.

İsrâiliyat’ın Kur’ân Tefsîrine Giriş Yolları

İsrâiliyât tefsîre çeşitli kanallardan girmiştir. Bunlardan bazıları:

  1. Önceki kültüründen kendisini kurtaramayan mühtedilerden gelen nakiller.
  2. İsrâilî rivâyetleri tashih etmek için isrâiliyata müracaat edenler.
  3. Ehl-i kitap hanımlarıyla evlenme izninin doğurduğu mevcut ortamda yetişen yorumcular.
  4. İslâm düşmanlarının, İslâm’ın ruhunu kirletmek için kasıtlı olarak uydurup ortaya attıkları rivâyetler.
  5. Bazı hikâyecilerin halkı oyalamak, gündemde kalma ve dinleyicilerin hoşuna gitmek için uydurdukları rivâyetler.
  6. Ehl-i sünnete karşı cephe alan bazı sapık fırkaların siyâsî maksatla uydurdukları rivâyetler.
  7. Bir şeyleri izah etmek maksadıyla karışmıştır.

İsrâilî Haberlerin Çeşitleri

  1. Senedi sahih olup Kur’ân’a ve Sünnet’e muvafık olanlar,
  2. Yalan olduğu bilinenler,
  3. Sıhhati tam olarak bilinmeyenlerdir.

Ashâbın israiliyâta başvurmadığı konulardan bazıları ise İtikâdî konular, Hz. Peygamber (sav) tarafından izahı yapılan meseleler, ilgilenilmesinde hiçbir yarar mülahaza edilmeyen polemikler ve fıkhî hükümlerdir.