TEKNOLOJİ, İNNOVASYON VE GİRİŞİMCİLİK - Ünite 6: İnovasyon Ekosisteminin Oluşturulması ve Geliştirilmesi Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 6: İnovasyon Ekosisteminin Oluşturulması ve Geliştirilmesi

Giriş

Ar-Ge ve inovasyon, firmalar için rekabet avantajını, ülkeler için ekonomik büyümeyi ve toplumsal kalkınmayı sağlayan en önemli araçların başında gelmektedir. Modern iktisadi büyüme teorisine göre, ekonomik büyüme önemli oranda teknolojik değişimden kaynaklanmaktadır. Teknolojik değişim ise Ar-Ge ve inovasyon faaliyetleri sonucu ortaya çıkmaktadır.

İnovasyon; teknoloji, ticaret ve ekonomik gelişme gibi oldukça farklı alanlara etki etmektedir. Ancak bu etkinin ortaya çıkabilmesi ve inovasyon faaliyetlerinin sonuç verebilmesi için uygun ekosistemin oluşturulması gereklidir. Bu nedenle Ar- Ge ve inovasyon faaliyetlerinde başarının en temel koşullarından biri uygun ekosistemin inşa edilmiş olmasıdır. Bu ekosistemin üzerine oluşan inovasyona dayalı ekonomik kalkınma stratejisiyle de; bir ülkede sürdürülebilir ekonomik büyüme, sosyal refah ve uluslararası rekabet avantajı sağlanması mümkün olmaktadır.

İnovasyonun ekonomik büyüme, toplumsal kalkınma ve rekabet gücü kazanma sürecinde taşıdığı önemden dolayı, günümüzde ülkeler, geleneksel ekonomilerini inovasyon ekonomisine dönüştürebilmek için büyük bir çaba içine girmiştir.

Bir ülkenin inovasyona dayalı bir ekonomiye dönüşebilmesi için nitelikli ve girişimci insan gücüne; yeni fikirlerin üretilmesini ve yayılmasını sağlayan bir ortama; inovasyonu destekleyen mekanizmalara ve sermayeye erişim olanaklarına ihtiyacı vardır.

Toplumsal ve Ekonomik Kalkınma İçin İnovasyonun Önemi

Yapılan bilimsel çalışmalar, ülkelerin üretkenlik artışını sağlayan en önemli faktörün inovasyon olduğunu ortaya koymuştur. Millî gelire olan bu dolaylı etkisi nedeniyle inovasyon, ülkeler için ekonomik büyümenin ve gelişmenin anahtarı olarak kabul edilmektedir. Ancak inovasyon sayesinde, ülkenin ve toplumun kaynaklarının ürün ve hizmete dönüştürülmesi ve bu ürün ve hizmetlerden ekonomik ve toplumsal fayda yaratılması mümkün olmaktadır.

İnovasyonun ekonomik büyüme, toplumsal kalkınma ve rekabet gücü kazanma sürecinde taşıdığı önemden dolayı, günümüzde ülkeler, geleneksel ekonomilerini inovasyon ekonomisine dönüştürebilmek için büyük bir çaba içine girmiştir. İnovasyon ekonomisi kendini, nitelikli iş gücü; bu iş gücü için yüksek getiriler vadeden iş olanakları ve iş olanaklarını yaratan hızla büyüyen firmalar ve çok sayıda yeni kurulan işletmelerin varlığıyla göstermektedir. Dolayısıyla, bir ülkenin inovasyona dayalı bir ekonomiye dönüşebilmesi için nitelikli ve girişimci insan gücüne; yeni fikirlerin üretilmesini ve yayılmasını sağlayan bir ortama; inovasyonu destekleyen mekanizmalara ve sermayeye erişim olanaklarına ihtiyacı vardır.

İnovasyona dayalı bir ekonomik sistemin inşasında eğitim sistemi büyük önem taşımaktadır. İnovasyonu destekleyen ve bireylerin inovatif çabalarını cesaretlendiren bir eğitim sistemi, firmaların ve yeni girişimcilerin gereksinimine uygun niteliklerde insan gücünün yetiştirilmesine ve bireylerin inovasyona dayalı girişimcilik becerilerinin geliştirilmesine imkân sağlamaktadır. Bu noktada ilkokuldan üniversiteye kadar tüm seviyelerdeki eğitim kurumlarına önemli roller düşmektedir.

Günümüzde inovasyon denilince sadece teknolojik değişimler değil teknolojik olmayan diğer pek çok alandaki değişimler de kastedilmektedir. Bu bağlamda inovasyon; sürdürülebilir ekonomik büyümeye, sosyal kalkınma ve refah düzeyine ve rekabet gücünün temel dinamiğine önemli katkılar yapmaktadır. Ürün, hizmet ve teknoloji bağlamında yapılan inovasyonlar ülkede yeni istihdam alanları açabilmekte ve ülkenin insan kaynaklarının kalitesinin yükseltilmesine katkı sağlayabilmektedir.

Yeni üretim teknolojilerinin üretilmesi, yeni ürün ve hizmetlerin geliştirilmesi ve yeni hammadde ve enerji kaynaklarının yaratılması, aynı zamanda, ülkenin dışa bağımlılığını da önemli ölçüde azaltmakta ve uluslararası alandaki rekabet gücünü artırmaktadır. Yeni teknolojilerin, üretim tekniklerinin ve ürünlerin patentine sahip olmak aynı zamanda diğer ülkelere teknoloji transferi konusunda önemli bir üstünlük yaratacak ve diğer ülkeleri bağımlı hâle getirecektir.

İnovasyon temelli olarak gerçekleştirilen Ar- Ge faaliyetleri, ülkede var olan imkânların etkin ve akılcı kullanımına da kaynaklık edecektir. Ayrıca ülkelerin ekonomik ve toplumsal sorunlarının nedenlerinin anlaşılması ve bu sorunlara akılcı ve gerçekçi çözümler bulunması da mümkün olacaktır. Böylece ülkede bilimsel düşünme ve sorunlara bilimsel yöntemlerle çözüm arama alışkanlığı gelişecektir (Barutçugil, 2009).

İnovasyon; teknoloji, ticaret, sosyal sistem, ekonomik gelişme, politika oluşturma gibi oldukça farklı alanlarda gerçekleştirilmekte ve araştırma konusu yapılmaktadır. Bununla birlikte ulusal, sektörel, işletme ve birey/toplum düzeyinde analiz edilmektedir. Ancak bunlar içerisinde en çok ilgi çeken alan işletme düzeyinde yapılan inovasyonlar olmuştur. İşletme düzeyinde inovasyon çalışmaları genel olarak, işletmenin rekabetçi yapısına, performansına, büyümesine, pazar payına ve kârlılığına yaptığı katkılar ön plana çıkarılarak incelenmiştir. İşletmeler inovasyon yoluyla bu avantajlara bağlı olarak verimlilik ve kârlılıklarında önemli avantajlar yakalayacaklardır. Bu verimlilik ve kârlılık artışı da onlara, yeni pazarlar elde etmede, mevcut pazarlardaki paylarını artırmada, hissedarların, çalışanların ve müşterilerin tatmin düzeyini yükseltmede sürdürülebilir rekabet üstünlüğü sağlayacaktır (Kuczmarski, 1996).

Ulusal İnovasyon Sistemi ve Ulusal İnovasyon Sisteminin Oluşturulması

Başarılı inovasyonların gerçekleşmesi için özellikle ülkedeki bütün aktörlerin koordinasyonunun ve iletişiminin sağlanması, gerekli yasal düzenlemelerin çıkarılması, altyapı imkânları ve finansman desteğinin sağlanması gerekmektedir. Bu çerçevede, inovasyon faaliyetlerinde başarıya ulaşmanın gerekliliklerinden biri de inovasyonla ilgili tarafların koordinasyonunu ve iş birliğini sağlayacak bir ulusal inovasyon sisteminin kurulmasıdır. Bu sistemin doğru bir şekilde işleyebilmesi için ise inovasyon sistemine katkıda bulunabilecek bütün tarafların belirlenerek etkin bir iletişim ve uyum içerisinde çalışmalarının gerekliliği ve bu konuda devletin temel bir belirleyici rolünün olduğu ortaya çıkmaktadır.

Ulusal inovasyon sistemi, inovasyonların üretilmesi, paylaşılması ve kullanılmasıyla ilgili bütün kurumsal ve yapısal faktörleri içeren bir sistemdir (Freeman, 1992). Bu bağlamda üretimden finansmana, alt yapıdan öğrenmeye, insan kaynağından kullanmaya kadar yeniliğe katkısı olan, etkilenen ve etkileyen bütün tarafların ulusal inovasyon sistemi içerisine dahil edilmesi gerekmektedir. Başka bir ifadeyle ulusal inovasyon sistemi, toplumun tüm kesimlerini kapsayan dolayısıyla ortak bir sorumluluğu ve vizyonu gerektiren bir sistem olarak değerlendirilebilir.

Ulusal inovasyon sisteminin en önemli amacı, sürdürülebilir büyüme ve kalkınmanın sağlanması olarak görülebilir. Bunun için de ülke içerisinde bireysel ya da kurumsal olarak gerçekleşen bilgi üretmeden inovasyonların yayılmasına kadarki bütün çabaların bir ağ içerisinde koordinasyonunun sağlanarak sinerji yaratılması gerekmektedir. Ulusal inovasyon ağlarının oluşturulmasında ise öncelik devletin olmakla birlikte üniversitelerin, özel sektör kuruluşlarının, kamu ve özel Ar-Ge kurumlarının katkısına ihtiyaç duyulmaktadır. İnovasyonla ilgili ülkemizde özel sektörün dışında doğrudan ilgili olan kurumlar arasında ise Cumhurbaşkanlığı Bilim, Teknoloji ve Yenilik Politikaları Kurulu, Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Hazine ve Maliye Bakanlığı, Millî Eğitim Bakanlığı, Ticaret Bakanlığı, TÜBİTAK, KOSGEB, Türkpatent, YÖK, Üniversiteler ve Teknoloji Geliştirme Bölgeleri sayılabilir.

Ulusal inovasyon sistemlerinin bir alt sistemi ya da ayrı bir sistem olarak bölgesel inovasyon sistemlerinin kurulması, bölgesel inovasyon potansiyelinin etkin kullanımı için faydalı olacaktır.

Bölgesel inovasyon sistemleriyle birlikte sektörlere özel inovasyon sistemlerinin kurulması da mümkündür. Sektörel inovasyon sistemi daha çok ilgili sektöre özel bir inovasyon ağının kurulmasına ve sektörün problemlerine odaklanır. Bu da inovasyon sisteminin daha fonksiyonel ve dinamik çalışmasını sağlayabilir. Sektörel inovasyon sisteminde, bilgi ve teknoloji altyapısı sağlam kurulmalı ve bu altyapı, sektör kuruluşları tarafından benimsenmeli ve desteklenmelidir.

Ulusal inovasyon sisteminin önemli kavramlarından biri de Kamu-Üniversite-Sanayi İş birliği (KÜSİ)’dir. KÜSİ, başta günümüzün gelişmiş ülkeleri olmak üzere neredeyse tüm ülkelerin ekonomik kalkınmalarını sağlamak amacı ile kullanmaya çalıştıkları en önemli araçlardan biridir (Bush, 1945). Zira üniversitelerde yapılan araştırmalar birçok yeni teknolojinin geliştirilmesine katkı sağlamaktadır.

Sonuç olarak, KÜSİ; bilim, teknoloji ve inovasyon ekosistemini geliştirmeye yönelik önemli katkılar sunmaktadır. Bu açıdan bakıldığında KÜSİ ile; kurumların kendi uzmanlık alanlarında çalışması nedeniyle verimliliklerinin artması, Ar-Ge ve inovasyon çalışmalarının etkinliğinin yükselmesi, çığır açan teknolojilerin geliştirilmesi ve yeni gelir kaynakları yaratılarak ekonomik büyümenin hızlanması mümkün olacaktır.

Türkiye’nin Ulusal İnovasyon Sistemi

Türkiye’nin Ulusal İnovasyon Sisteminin Genel Yapısı

Türkiye’nin Ulusal Ar-Ge ve inovasyon ekosistemi incelendiğinde, ekosistem unsurlarının üç ana düzeyde gruplandığı söylenebilir. Bu bağlamda Cumhurbaşkanlığı, TBMM ve Bakanlıklar politika yapıcı unsurlar olarak sistemin en üst düzeyinde yer almaktadır.

Türkiye’nin ulusal inovasyon sistemin önemli unsurlarının başında Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı (STB) gelmektedir. 2011 yılında kurulan STB, Türkiye’de ilk Teknoloji Bakanlığı olup ülkenin sanayi ve teknoloji alanının birlikteliğini destekleyen ve ekosistem içinde önemli bir unsur olarak karşımıza çıkmaktadır.

Bakanlığın faaliyetleri ile ilişkili olan TÜBA, TÜBİTAK, KOSGEB ve Türkpatent gibi kurumlar da Bakanlığın bağlı ve ilgili kuruluşları arasındadır.

Türkiye ulusal inovasyon sistemi içinde bir diğer önemli unsur ise; fon sağlayan kurum ve kuruluşlar ile sistemin en alt düzeyinde Ar-Ge faaliyetlerini bizzat gerçekleştiren firmalar arasında arayüz görevini üstlenen Teknoloji Geliştirme Bölgeleri, Özel Sektör Ar-Ge ve Tasarım Merkezleri, TTO’lar, TEKMER’ler ve Kuluçka Merkezleri’dir. Bu ara yüz görevini üstlenen kurum ve kuruluşlar, ekosistem içinde sinerji oluşturarak firmaları Ar- Ge yapmaya teşvik etmekte ve bu alanda iş birlikleri geliştirilerek firmaların rekabetçilik seviyelerinin artırılmasına katkıda bulunulmaktadır.

Türkiye’nin Ulusal İnovasyon Sisteminin Unsurları

Üniversiteler ve Araştırma Merkezleri: Ulusal inovasyon sisteminin diğer önemli bir parçası ise Ar-Ge ve inovasyon proje fikirlerinin geliştiği ve bilginin üretildiği yer olan üniversite ve araştırma merkezleridir. Üniversiteler ve araştırma merkezleri sahip olduğu bilimsel araştırma gücü, teknik ve laboratuvar altyapısı, ulusal ve uluslararası ağları ile inovasyon ekosistemin en temel unsurlarından birini oluşturmaktadır (Perkmann ve Walsh, 2007).

Teknoloji Geliştirme Bölgeleri (Teknoparklar): Türkiye’de Teknoloji Geliştirme Bölgesi (TGB) olarak adlandırılan ve dünyada geçmişi yaklaşık 60 yıl öncesine dayanan teknoparklar, ekonomik büyümeyi hızlandıran ve uluslararası rekabet gücünü artıran dinamik kümelenmelerdir. En önemli misyonları, üniversiteler, araştırma laboratuvarları ve firmalar arasında yoğun bir iş birliği ağı oluşturmak ve yeni fikirlerin inovatif ürün, hizmet ve süreçlere dönüştürülerek pazarlanmasını sağlamaktır.

TGB’lerin hem ülkelere hem de bünyesindeki firmalara çeşitli faydaları bulunmaktadır. Bu faydalar kısaca aşağıdaki gibi sıralanabilir:

  • Fikri mülkiyet tabanlı genç firmaların (startup) kurulması
  • Kurulan startupların büyütülmesi, nitelikli istihdama ve ekonomik büyümeye katkı sağlaması
  • Üniversite-sanayi ilişkilerinin hızlandırılması ve yüksek katma değerli çıktıların elde edilmesi
  • Üniversitelerde yürütülen araştırma sonuçlarının teknolojik ürünlere dönüşmesi ve böylece üniversiteden sanayiye teknoloji transferinin sağlanması
  • Yabancı Ar-Ge firmalarının bölgeye çekilmesi ve böylece nitelikli mezunlara istihdam alanları yaratılması

Özel Sektör Ar-Ge ve Tasarım Merkezleri: Sanayi üretimini katma değeri yüksek ve inovatif ürünlere dayandıran ülkelerde Ar-Ge, tasarım ve inovasyon yapısı uluslararası kabul görmüş göstergeler bağlamında incelendiğinde, özel sektörün ekosistemin en etkin kesimi olduğu görülmektedir. Ülkemizde özel firmaların Ar-Ge ve inovasyon çalışmalarını artırmak ve hızlandırmak amacı ile 2008 yılında çıkan Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun kapsamında özel kuruluşların Ar-Ge ve Tasarım Merkezi kurmaları destek kapsamına alınmıştır. Bu kanuna göre Türkiye’de kurulu sermaye şirketlerinin ülkemizde Ar-Ge ve inovasyon çalışmalarını sürdürmek üzere organizasyon yapısı içinde ayrı bir birim şeklinde kurulmuş ve yasanın öngördüğü yeterli sayıda Tam Zaman Eşdeğer Ar-Ge veya Tasarım personeli istihdam eden şirketler Ar-Ge veya Tasarım Merkezi kurabilmektedir.

Teknoloji Transfer Ofisleri (TTO): Teknoloji transferi, üretilen teknolojinin üretildiği yerden nihai ürün hâline getirileceği yere aktarılması sürecinin genel adıdır. Teknolojiler başta üniversite ve araştırma merkezleri olmak üzere, büyük ve küçük ölçekli firmalar tarafından da üretilmektedir.

TTO’ların yapıları ülkelere ve bazen de içinde bulunduğu üniversitelere göre farklılık göstermektedir. Ülkemizde TTO’lar, aşağıda verildiği şekliyle beş farklı yapıda oluşturulmuştur:

  • Üniversitenin bir birimi olarak kurulan TTO’lar.
  • Üniversitenin ortak olduğu TGB’lerde şirket olarak kurulan TTO’lar.
  • TGB yönetici şirketinin TTO olarak görev yaptığı yapılar.
  • TGB yönetici şirketi tarafından kurulan TTO’lar.
  • Faaliyetleri arasında üniversite sanayi iş birliği olan vakıfların şirket olarak kurduğu TTO’lar.

Sonuç olarak TTO’lar üniversitelerde kurulan ve üniversitelerde yapılan bilimsel çalışmaların sonuçlarını topluma aktararak katma değerli ürün ve hizmetlerin üretilmesini ve böylece nitelikli istihdamın artmasını ve ekonomik büyümenin gelişmesini destekleyen önemli yapılardır. Bu yapıların başarısı üniversitelerin bunlara sahip çıkarak üniversitenin diğer yapıları ile entegrasyonunun ve iş birliğinin sağlanmasında yatmaktadır.

Teknoloji Geliştirme Merkezleri (TEKMER): TEKMER’ler, Özellikle girişimcilik ekosisteminde yer alan aktörler arası iş birliği ile ulusal plan ve programlar doğrultusunda işletmelerin kurulmasını ve sürdürülmesini sağlamak için kuluçka (inkübasyon) hizmetleri sağlamak üzere kurulmuş yapılardır.

Kuluçka Merkezleri: Büyümelerini hızlandırmak üzere startuplara; yer, finansman, danışmanlık ve ilişki ağı gibi imkanlar sağlayarak kurulan organizasyonlar kuluçka merkezleri olarak tanımlanmaktadır. Genelde özel şirketler, belediyeler, kamu kurumları ve üniversitelerle iş birliği içinde hayata geçirilen kuluçka merkezlerinin amacı; gerekli teknik ve finansal destekleri sağlayarak yeni startupların oluşmasına ve büyümesine yardım etmektir. Bu amaca yönelik olarak startuplar kuluçka merkezlerinde genellikle 6 ila 12 ay arasında kalır ve bu sürede özellikle genel yönetim giderlerinden (sekretarya ve büro vb.) kaçınmış olurlar.

Küme Organizasyonları: Ar-Ge ve inovasyon faaliyetleri riskli olması nedeni ile tüm ülkeler bu riski düşürmek ve bu faaliyetlerden sağlanan faydayı artırmak amacı ile değişik stratejiler ve yaklaşımlar uygulamaktadır. Ar-Ge ve inovasyon çalışmaları çoğunlukla sadece bir firmanın tek başına yapabileceği ve başarılı olabileceği bir faaliyet türü değildir. Bunun yanında bu faaliyetlerin tek bir girdisi olmayıp başarı için birden fazla girdinin ve yapının var olması gerekmektedir. Örneğin, finansal kaynak Ar-Ge ve inovasyon faaliyetleri için önemli bir unsurdur ancak tek başına yeterli değildir. İşte Ar-Ge ve inovasyon çalışmalarını hızlandırmak, geliştirmek ve firmalar arasında rekabet öncesi iş birliklerini artırmak amacı ile oluşan yapılara küme denilmektedir.

Kümeler; iş birliği, bilgi paylaşımı ve ortak kullanım alanları ile verimlilik artırmakta ve bu da firmaların ve sektörlerin karlılığına olumlu yansımaktadır. Artan kârlılık diğer girişimcilerin de ilgisini çekerek bu kümelere ve sektöre yeni firmaların girmesine imkân sağlamaktadır. Bu da istihdamın artmasına ve ekonomik büyümeye katkı sağlayacaktır.

Mükemmeliyet Merkezleri: Mükemmeliyet merkezleri, belirli bir alanda gerek altyapı ve gerekse de insan kaynağı açısından uzmanlaşarak o alanın gelişmesi için Ar-Ge, eğitim ve destek hizmetleri veren oluşumlardır. Mükemmeliyet merkezleri sosyal bilimler de dahil olmak üzere her alanda kurulabilmektedir. Bu tür merkezler başlı başına ayrı ve bağımsız bir yapıda olabileceği gibi bir kurum içerisinde belirli alanlarda uzmanlaşmış küçük birimler de olabilmektedir.

Mükemmeliyet merkezleri tek bir alan üzerinde uzmanlaşır ve faaliyetlerini bu alan ile sınırlar. Bu tür merkezler büyük ölçekli ve çözülmesi zor ve uzun araştırmalar isteyen ve toplumun önemli bölümünü ilgilendiren konular üzerine kurulmaktadır. Mükemmeliyet merkezleri sadece temel bilimler üzerindeki araştırmalar üzerine de kurulmamaktadır. Bu yapıların diğer araştırma merkezleri, üniversiteler ve özellikle de endüstri ile yakın iş birliği içerisinde olmaları beklenmektedir.

Melek Yatırımcılar ve Risk Sermayesi Kuruluşları: Ar-Ge ve inovasyon ekosisteminin diğer önemli bir paydaşı da bu fikirlerin gerçekleşmesini finansal olarak destekleyen Melek Yatırımcı ve Risk Sermayesi Kuruluşlarıdır. Melek yatırımcılar, teknoloji tabanlı yeni şirketlerin kurulması ve gelişmesi için bu şirketlerden hisse alarak sermaye desteği sağlayan bireylerdir. Risk sermayesi şirketleri ise bu melek yatırımcıların aksine birey değil birer Anonim Şirket statüsünde olup, yine hisse karşılığı firmalara sermaye desteği sağlayan yapılardır. Bir ülkede gerek melek yatırımcı ağının ve gerekse de Risk Sermayesi şirketlerinin olmaması, girişimcilik ve inovasyon ekosistemin etkin işlemesini engelleyeceğinden, bu yapıların varlığı, gelişmesi, çeşitlenmesi ve rekabet içine girmesi son derece önemlidir.