TEMEL AFET BİLGİSİ - Ünite 5: Kütle Hareketleri Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 5: Kütle Hareketleri

Kütle Hareket Tipleri

Bir çok jeomorfolog ve jeolog tarafından tip sınıflaması tanımlanmış kütle hareketlerine ilişkin en yaygın ve benimsenmiş olan sınıflama Varnes tarafından 1978 yılında yapılmıştır. Bu sınıflamada esas alınan iki temel nokta vardır. Bunlardan ilki hareketin tipi (örn. düşme, kayma, akma) ve materyalin türüdür.

Düşme

Kaya düşmesinin esas nedeni topuk oyulması, çatlak ve kırıklarda birbirini etkileyen erime ve donma olayları, hidrostatik basınç vb. olaylardır. Düşen malzemenin türüne göre kaya düşmesi, blok düşmesi, toprak düşmesi adlarını alır.

Devrilme

Devrilme bir ana kaya veya düşük derecede pekişmiş zeminin bir noktadan veya kütle ağırlık merkezinin altındaki eksenden yamaç boyunca ileriye doğru hareketini ifade eder Kaya düşmelerinden farklı olarak bu hareket tipinde serbest düşüş gözlenmez. Düşen malzemenin türüne göre kaya devrilmesi, zemin veya toprak devrilmesi adlarını alır.

Kayma

Zemin, kaya ya da bunların karışımından oluşan doğal bir malzemenin bir yüzey üzerinde aşağıya ve dışarıya doğru hissedilebilir bir şekilde hareket etmesine denir.

Akma

Birden fazla sayıda makaslama yüzeyi boyunca gelişen ve çoğunlukla serbest yüzeyler boyunca yer değiştirerek yayılan kütle hareketidir. Akma hareketi akan malzemenin türüne göre kaya-blok akması, moloz akması, kum akması, çamur akması gibi isimler alır.

Yanal Yayılma

Yanal yayılma, sıvılaşan zemin seviyesinin üzerinde bulunan zeminin geniş bloklara ayrılması ve blokların yanal yönde hareket etmesidir. Hareket esnasında zemin ötelenir (yer değiştirir), bloklara ayrılır ve buna bağlı olarak zeminde fisürler, kırıklar, küçük çöküntüler ve yükselmeler meydana gelir.

Sürünme (Krip)

Yamacın ya da şevin yüzeysel kısmının sürekli, fakat çok yavaş yer değiştirmesine “Krip” ya da Sürünme denir. Burada hareket genellikle çok yavaştır.

Çökme ve Zemin Oturmaları

Çökmeler ve oturmalar genel olarak toprak zemin seviyesine (veya üst yüzeyine yakın bir seviyeden) uygulanan yüke veya eriyebilen ya da kolay aşınabilen kayaçların varlığına bağlı olarak toprak zeminin seviyesinin sıkışması veya belirli eksenler boyuncu düşey yönde hareketi olarak tanımlanır.

Kompleks Kütle Hareketleri

Varnes 1978 sınıflamasında; hareket bakımından kütle birden fazla tipi içeriyorsa örneğin kayma olarak başlayan hareket daha sonra akmaya dönüşmüşse bu tip kütle harketleri kompleks yani birden fazla hareket içeren kütle hareketleri olarak tanımlanmaktadır.

Kütle Hareketlerinin Alansal Sınıflaması

Heyelanların alansal olarak sınıflandırılması, heyelan boyutlarına göre göz önüne alınarak yapılmaktadır. Bu konu ile ilgili olarak, literatürde sıklıkla kullanılan sınıflama, Conforth (2004) tarafından önerilen sınıflamadır. Kütle Hareketlerinin Hızları Bakımından Sınıflaması Heyelanların oluşum hızlarına yönelik literatürde yaygın olarak kullanılan sınıflama, WP/WLI (1995) tarafından verilen sınıflamadır. Söz konusu sınıflama, daha sonra Cruden ve Varnes (1996) tarafından güncellenmiştir.

Hızlı Kütle Hareketleri

Malzemelerin görülebilen hareketini kapsar. Bu tür hareketler birdenbire olur. Hızlı kütle hareketleri potansiyel olarak tehlikelidir ve sıklıkla can kaybı ve mülk zararlarıyla sonuçlanır.

Yavaş Kütle Hareketleri

Fark edilemeyen bir hızla ilerler ve genellikle eğilmiş ağaçlar, elektrik direkleri ya da çatlamış temeller gibi hareket etkileriyle saptanabilir.

Kütle Hareketlerinin Nedenleri

Kütle hareketleri, jeolojik ve/veya jeomorfolojik süreçler ile hidrolojik, klimatolojik, bitki örtüsü ve arazi kullanımı gibi hazırlayıcı koşullar olarak nitelendirdiğimiz birçok doğal ve beşeri faktöre bağlı gelişebilmektedirler. Buna karşın deprem, volkanik aktivite, aşırı ve uzun yağış, ani kar erimeleri gibi hidro-meteorolojik ve yol kazı çalışmaları, maden patlatmaları gibi insan etkisine bağlı faktörlere ile tetiklenebilmektedirler. Ayrıca, kütle hareketleri yer yüzeyinin jeomorfolojik gelişimi içinde de etkin bir rol oynamaktadır.

Kütle hareketlerini etkileyen faktörler

Jeoloji Dünyada heyelanların geliştiği alanlara bakıldığında bazı litolojik birimlerin heyelan gelişimine karşı daha duyarlı olduğu ortaya konulmuştur. Litoloji ve yapısal jeolojik yapısal jeolojik faktörlerin dışında; hidrojeolojik faktörler (örn. yeraltı suyu koşulları) ve litolojik birimlerin tabaka eğimleri kütle hareketlerinin oluşumunu ve duyarlılığını etkilerler.

Jeomorfoloji Yamaca şeklini veren süreçler ve yamaç formu (şekli) kütle hareketi gelişimi üzerinde etkiye sahip diğer bir koşul olarak karşımıza çıkar. Burada özellikle yamaç eğimleri ve yamacın yüksekliği önemli faktörler arasında gösterilebilir. Yamaçlardaki topoğrafik düzensizlikler gerilim dağılımını olumsuz yönde etkilemekte ve duraysızlıkların gelişimine neden olabilmektedir. Topoğrafik eğrisellik bakımından yamaçlar; içbükey, dışbükey veya düz formlar arz etmektedir.

Ayrışma ve iklim Ayrışma kuşağı ne kadar derine inerse bazı kütle hareket türlerinin olma olasılığı da o denli artar. Sıcaklıkların yüksek ve bol yağışın olduğu tropik bölgelerde ayrışma etkileri birkaç on metre derine uzanmakta ve kütle hareketleri de çok yaygın biçimde derin ayrışma kuşağında olur. Kurak ve yarı kurak bölgelerde ayrışma kuşağı genellikle çok daha sığ derinliklerdedir.

Bitki örtüsü Bitki örtüsünün doğal ya da insan etkinlikleriyle yok edilmesi birçok kütle hareketinin başlıca nedenidir.

İnsanın Etkisi Madencilik faaliyetleri, ocak ve galeri açma için gerçekleştirilen patlatmalar ile yol ve baraj yapımı için yapılan kazı çalışmaları da uzun veya kısa dönemlerde heyelana neden olan etkiler arasında gösterilebilir. Yamacı kütle hareketine duyarlı hale getiren bu etkinlikler aynı zamanda kütle hareketini tetikleyici bir faktör olarak karşımıza çıkar.

Suyun etkisi Kaya ya da zeminde bulunan su miktarı şev duraylılığını etkiler.

Arazi kullanımı Yapılan çalışmalarda heyelanların önemli bir kısmının bitki örtüsünden yoksun ve çoğu zaman tarımsal faaliyetlerin yürütüldüğü yamaçlarda meydana geldiği ortaya konulmuştur. Bu etkileri ortadan kaldırarak veya minimize ederek belirli boyuttaki kütle hareketlerini önlemek mümkündür. Bu bakımdan söz konusu kütle hareketlerini meydana getiren sebepleri, müdahalesi mümkünse (1) ortadan kaldırmak, (2) kaydırıcı kuvvetleri azaltmak ve (3) tutucu kuvvetleri çoğaltmak gerekmektedir.

Önleyici Çareler

a) Topuğa yük koyma

b) Şevlerin korunması

c) Şevlerin düzenlenmesi

d) yeraltı sularını dışarı çıkarma (drenaj)

e) Zemin serleştirilmesi yoluyla boşluk suyu basıncının azaltıp ve kohezyonu arttırıp dengeyi sağlamaktır.

Dünyada ve Türkiye’de Meydana Gelmiş Önemli Kütle Hareketleri ve Kütle Hareketlerinde Duyarlı Alanlar

Dünyada birçok ülke, kütle hareketleri sorunuyla karşı karşıyadır. Ülkelerin içinde bulundukları coğrafik, jeolojik ve meteorolojik koşullar heyelan oluşumu ve türü üzerinde etkin bir rol oynamaktadır. Örneğin, Huascaran bölgesinde meydana gelen heyelanlarda, 25,000’den fazla kişi hayatını kaybetmiş, milyonlarca dolarlık Yakın geçmişte, 2008 yılında yaşanan Wenchuan(Çin) depremi (Mw 7.9) sonucu 89,000 kişi hayatını yitirmiştir. Bu deprem sonucu 100,000 üzerinde kütle hareketi tetiklenmiştir ve bu heyelanların 32,000 kişinin yaşamına mal olduğu rapor edilmiştir Wenchuan depremi bu bakımdan hem dünya genelinde hem de Çin Halk Cumhuriyeti için önemli bir farkındalık oluşturmuştur. Bu bakımdan özellikle heyelan zararlarının azaltılması ve önlenmesine yönelik bir çok proje ve çalışma hayata geçirilmiştir.

Dünya üzerinde birçok ülke, kütle hareketleri ve neden olduğu can ve mal kayıpları bakımından olumsuz yönde etkilenmektedir. Ülkemizde, özellikle Karadeniz bölgesinde 1929, 1950, 1952, 1985, 1988 ve 1990 yıllarında büyük ölçüde can ve mal kaybına neden olan heyelanlar meydana gelmiştir. Tortum, Geyve, Ayancık, Sinop, Of, Sürmene, Sera/Trabzon ve Maçka/Çatak heyelanları, bu tarihlerde yaşanmış heyelanlardan bazılarıdır. Örneğin, 21.06.1990’da şiddetli yağışlardan sonra Maçka/Çatak bölgesinde meydana gelen heyelanda, 65 kişi yaşamını yitirmiş ve büyük maddi hasar ortaya çıkmıştır.

Ülkemizde heyelan dağılımına bakıldığında; heyelanların Orta Anadolu Platosu düzlükleri (İç Anadolu’nun düzlükleri), Mardin-Urfa platformu, Trakya Havzası ve Kars-Erzurum Platosu’nun düz kesimleri hariç ülkemizin hemen hemen tamamında heyelan tehlikesi yüksektir. Buna karşın bazı kesimlerin, özellikle Batı ve Doğu Karadeniz Bölümleri’nin heyelan tehlikesi ve yaşanan ölümlerin oranı diğer bölge ve bölümlerin üzerindedir. Bu oranın ülke ortalamasının üstünde olmasının temel sebepleri; hazırlayıcı doğal koşullar bakımından heyelan gelişimine imkan veren litolojik birimlerin ve yüksek topoğrafik eğim koşullarının varlığı ve tetikleyici bir faktör olan ani ve aşırı yağışların bölgedeki etkinliğidir.

Ölümlü heyelan vakaları bakımından özellikle diğer Avrupa ülkeleriyle kıyaslandığında, Türkiye birinci sırada gelmektedir. İtalya, İsviçre gibi ülkelere göre heyelan gelişim sıklığı (frekansı) düşük olmasına karşın ölümlü vakalar bakımından değerlerin bu denli yüksek olması; ülkemizdeki yanlış arazi kullanımı ve yer seçimi ile kütle hareketlerine bağlı afetler konusunda eğitimin ve farkındanlığın düşük olmasından kaynaklanmaktadır.

Çığ

Çığ kısaca, kar tabakası veya tabakalarının iç ve dış kuvvetler etkisi ile yamaç eğim yönünde gösterdiği akma hareketidir. Üç ana kısımdan oluşur; a) başlangıç bölgesi, b) akma hattı ve c) yavaşlama-durma bölgesi”. Bu üç kısmın tümüne “çığ patikası” denir.

Başlangıç Bölgesi; duraysız kar örtüsünün harekete başladığı bir hat veya nokta şeklindeki alandır.

Akma Hattı; Bu hat, çığın başlangıç bölgesi ile çığın taşıdığı malzemenin biriktiği ve durduğu bölümü birbirine bağlar. Akma hattı, çığın “parmak izidir”.

Yavaşlama-Durma Bölgesi; Bu bölge, akış hızının negatif yönde ivmelendiği, çığın getirdiği malzemenin depolandığı ve çığın durduğu yerdir.

Oluşum Koşulları

Yüksek kotlara sahip bölgelerin kışın aldığı yağışın önemli miktarı kar şeklindedir. Bu nedenle, bu gibi yüksek kotlara sahip dağlık alanlarda, o ortama özgü bir hava tipi (mikro klima) oluşur; kışın sıcaklıklar nadiren donma noktasının üstüne çıkar. Dağlar, kalın kar örtüsüne sahip olduğu kadar çok fazla miktarda da rüzgar alan yerlerdir. Dağlar büyük hava kütlelerinin hareketlerine engel teşkil etmelerinden dolayı, güçlü rüzgarların kendi üzerlerinde ve çevresinde oluşmasına neden olurlar. Bu rüzgarlar, yüzeydeki karı alıp taşır, çevresinde döndürüp yamaçlara ve diğer topografik oluşumlar üzerine bırakır, depolar, saçak ve kar kümeleri oluştururlar. Eğimli bir yamaç üzerinde bulunan bir kar örtüsü, yerçekiminin de yardımı ile yüksek porozitesi ve canlı metamorfizması nedeniyle sürekli akma hareketi yapar. Bu akma hızı, karın yoğunluğunun derinlere doğru artması nedeni ile yüzeyden örtünün derinlerine doğru azalır. Kayma ise, kar örtüsünde oluşan diğer bir deformasyon bileşenidir. Kar örtüsünün bir buz tabakası veya zemin üzerinde kayması ile oluşur. Bu terimin genel kullanımı, zemin üzerinde bükülmeyle sonuçlanan kaymalar içindir. Kayma hızı, zemindeki ve zemine yakın kar tabakasındaki su miktarı ile yakından ilişkilidir. Uzun süreli sıkışma etkisi altında kalan bir kar örtüsünde oluşan deformasyon, kar örtüsünün derinlere doğru yoğunluğunun ve sertliğinin artmasını sağlar. Yerçekimi etkisi ise, karın ağırlığı altında taneler üzerine baskı yaparak örtü içinde oturmaya, yoğunlaşmaya ve dayanımını arttırmaya yardımcı olur. Kar tabakaları kendi duyarlılıklarını kaybederken, bazı koşullar altında yeni bir fiziksel oluşuma atlama tahtası haline gelirler ki bu olay ÇIĞ’dır!.

Çığ Oluşumunun Nedenleri

Çığ oluşumunun nedenlerini 3 başlık altında değerlendirmek mümkündür;

1. Topoğrafik Koşullar

  • Çıplak arazi, orman açıklıkları,
  • Eğimli arazi (30-55 derece arası)
  • Güneye açık dik yamaçlar.
  • Yeni kar birikmiş yamaçlar,
  • Rüzgar altı yamaçlar,
  • Yamaç sırtları.

2. Meteorolojik Koşullar

  • Şiddetli bir kar tipisinden sonra 36 saatten fazla bir süreyle hava sıcaklığının 0 ºC’nin üzerinde olması,
  • Mevcut eski kar üzerine, yeniden bir defada 25 cm’den daha fazla kar yağması,
  • Kar yağışı sırasında şiddetli rüzgarın 24-48 saat süre ile devam etmesi,
  • Mevcut kar üzerine yağmur yağması, güneşin açıp hızlı erimeye sebep olması

3. Kar Örtüsü Koşulları

  • Kar kristallerinin birbirlerine tutunma yeteneklerini kaybetmeleri
  • Farklı zamanlarda yağan karın, farklı özellikler göstererek zayıf tabakaların yenilmesi.

Çığ Türleri

Çığlar, kar tabakalarının fiziksel özelliklerine, başlangıç bölgelerinin türlerine, oluşum mevsimine ve arazi morfolojisine bağlı olarak sınıflandırılabilirler. 3’e ayrılmaktadır.

Tabaka çığları: Bu çığın meydana geleceği zaman, kar tabakası veya tabakaları başlangıç bölgesinde ve akış hattı boyunca sert ancak kırılgandır. Kolaylıkla kırılabilir. Bu tip çığların başlamasına neden olan başlıca faktör, sert kar tabakalarının üstüne gelen herhangi bir ekstra yükün, kar yüzeyi boyunca hızlı bir şekilde iletilmesidir.

Islak çığlar: Çığ çalışmalarında, yamaç aşağı olarak esen ve ısınmaya neden olan Foehn (Fön) rüzgarları önemli bir yer tutar. Islak kar çığının yağmur ile beraber gelen havanın ısınması ile, özellikle ilkbahar aylarında oluştuğu gözlemlenmiştir. Hızları düşük olmasına rağmen yoğunlukları yüksek olduğundan büyük hasarlara neden olurlar.

Toz çığlar: Eğer ortamda nem oranı çok düşük kuru bir kar var ise, bu durumda iki farklı hareket mekanizmasına sahip iki tür çığ oluşur. Akma sırasında “çekirdek” ismini verdiğimiz ve zeminde yüksek yoğunluğa sahip kar ve hava karışımı bir kütle var ise, bu tip çığa “kuru kar çığı” bu çekirdeğin olmaması halinde ise, “toz çığ“ adı verilir.

Türkiye’de Çığ Problemi

Türkiye’nin özellikle kuzey-kuzeydoğu ve doğu kesimlerinde, çığ olayına uygun topografik ve meteorolojik koşullara sahip dağlık alanlar mevcuttur. Dağlık alanların, Türkiye yüzölçümünün yaklaşık 1/3’ünü oluşturduğunu düşünecek olursak, çığ olayının meydana geldiği alanların yayılımının ne kadar büyük olduğu anlaşılır. Bu bölgelerde meydana gelen çığlar, yerleşim yerlerini, yolları, turistik tesisleri ve diğer bütün devlet yatırımlarını tehdit etmektedir. Çığ olayının yerleşim yerlerine etkisi her afet türü gibi sosyal ve ekonomik açıdan olmaktadır. Çığın sosyal etkisi sadece can kayıpları ile sınırlı değildir. Çığdan etkilenen alanlardaki maddi kayıpları karşılayamayan insanların bölgeden göç etmesi de bir sosyal sonuçtur. Ekonomik açıdan bakıldığında ise, bölgede çığların verdiği hasarların kısa sürede telafi edilememesinin getirdiği zorluklar nedeni ile oluşan üretim ve iş gücü kayıpları giderek artmakta ve bazı bölgelerin turizm potansiyeli dahi dolaylı olarak etkilenmektedir.

Çığın Büyüklüğü ve Etkileri

Çığ, binlerce ton karın büyük bir süratle aktığı, asırlık ağaçları kibrit çöpleri gibi dağıttığı, binaları, köprüleri ve elektrik direkleri gibi yapıları kolaylıkla tahrip ettiği doğal bir güçtür. Farklı tür çığlar, farklı tür ve büyüklükteki hasarlara neden olurlar. Özellikle kar örtüsünün ve akan kütlenin yoğunluğu, kar örtüsünün boyutları, çığın hızı, çığın hareket halinde iken koparıp bünyesine kattığı cisimler vb. parametreler çığların meydana getireceği tahribatı belirlerler. Çarpma kuvvetleri çığın akış hızı ve yoğunluğu ile orantılıdır.

Verilen insan kayıplarının yanı sıra çok sayıda hayvanın telef olması, evlerin yıkılması, ormanların yok olması, elektrik ve haberleşme hatlarının tahribi, karayolları ve demiryollarının kapanması, köprülerin yıkılması, derelerin tıkanıp taşkın tehlikesinin oluşması, kış turizm ve spor merkezlerinde kayak pistlerinin kapanması gibi önemli oranda milli gelir kaybına neden olan sonuçlar doğmaktadır.

Çığ Tahmin Edilebilir mi?

Bugünkü teknolojik ilerlemeye rağmen, bir çığın kesin oluşum zamanını belirlemek henüz imkansızdır. Ancak, bu amaçla geliştirilen yöntemler doğrultusunda yapılan çalışmalarla, çığ olabilecek lokasyonu ve çığ oluşma anının yakın olup olmadığını belirleyebilmek mümkündür. Çığ tahmini, pratikte çok farklı ölçeklerde çalışıldığında geniş bir hassasiyet yelpazesi ortaya çıkar. Bu hassasiyet, çalışılan yerin mikro ölçekte bir yamaç için duraylılık tesbiti olmasından sinoptik olarak bir dağ kuşağı için yapılan tahmin çalışmalarına kadar değişiklik gösterir.

Örneğin, mikro ölçekteki (bir veya birkaç yamacı içeren bir alanda) tahmin çalışmaları sonucunda;

  • Çığ riski taşıyan yamaç veya yamaçların tespit edilmesi
  • Farklı risk seviyelerinde tanımlanan kar örtüsünün duraylılık değerlerinin bulunması
  • Çığı önleme ve/veya insanların uyarılması için gereken kararların verilmesi sağlanır.

Çığ Önleme ve Arama-Kurtarma Teknikleri

Çığ önleme teknikleri iki yolla gerçekleştirilebilir;

A-Kullanılan yöntemin etkin çalışma ömrüne göre;

  • Kalıcı önlem, riski azaltmak için ömrü bir yıldan fazla olan sabit önlem yapıları,
  • Geçici önlem, büyük bir çığ riski oluştuğunda sınırlı bir süre için tercih edilen önlem türleridir.

B-Çığın etkilediği alana göre;

  • Pasif önlem, çığın akış hattı veya yavaşlamadurma bölgesinde mevcut olan yapıları korumada yardımcı olur
  • Aktif önlem, çığı başlangıç bölgesinde kontrol altına alma çalışmalarını içerir.

Pasif Kalıcı Önlemler

Pasif önlemler çığ akış hattı veya çığ yavaşlama-durma bölgelerinde kullanılırlar.

  1. Saptırma yapıları
  2. Geciktirme yapıları ve durdurma engelleri
  3. Durdurma yapıları
  4. Çığın çarpma etkisini azaltacak güçlendirme teknikleri
  5. Çığ Tünelleri
  6. Çığ barajları
  7. Uyarı sistemleri (sinyalizasyon, yol detektörleri)

Saptırma Yapıları (Saptırma Duvarları, Barajları ve Mahmuzlar) Saptırma yapılarının temel amacı, gelen çığın akışını istenen tarafa yönlendirmektir.

Geciktirme Yapıları (Geciktirme Tümsekleri) ve Durdurma Engelleri Çığ patikası üzerinde, çığın hızını azaltan, akış mesafesini düşüren ve durduran önlem yapıları kombinasyonuna genel olarak “geciktirme yapıları” adı verilir.

Durdurma Yapıları Çığ patikalarının durma bölgesi içinde, çığın yavaşladığı hatlara (çığın kesin akış yönü biliniyorsa), çığın binalara, enerji nakit hatlarına vb. gibi herhangi bir yapıya çarpmasını veya yüklenmesini engellemek veya en azından çarpma anındaki etkiyi en aza indirgemek için kullanılan duvara benzer önlem yapılardır.

Çığın Çarpma Etkisini Azaltacak Güçlendirme Teknikleri Bu yöntem, çığın bir yapıya etkisini en aza indirmek ve çığı oradan uzaklaştırmak için mahmuza benzer bir tarzda toprak dolgunun kullanıldığı, riskli bölgelerde yaşayan insanların kendi imkanları ile yapabilecekleri en ucuz ve eski bir yöntemdir.

Çığ Tünelleri Çığ tünelleri, çığların karayollarına ve demiryollarına zarar vermelerini engellemek amacı ile inşa edilen çok etkili ve pozitif bir çözümdür.

Çığ Barajları Çığ barajı, çığları, akış hattı içinde (durma bölgesine yakın kısmında) veya çığ başlangıç bölgesine/ hattına yakın kesimlerde durdurmak amacı ile yapılırlar.

Geçici Önlem Yapıları

Suni Çığ Oluşturma Kontrollü olarak, herhangi bir noktada ve zamanda, yolları ve kayak alanlarını tehdit eden çığlar, o bölgenin kısa bir süre için (birkaç saat veya gün) kullanıma kapatılmasının ardından birçok suni çığ düşürme yöntemi kullanılarak düşürülürler. Bu yöntemde kayakçı, kayakları ile saçağın üst kısmına vurup düşmesini sağlayarak çığı başlatabilir.

Patlayıcıların kullanılması (el ile atılabilen bombalar, toplar, helikopterle bombalama, Cat.ex yöntemi),

Aşağıda açıklanan hiçbir yöntem tek başına tüm uygulamalar için uygun değildir;

i. El ile atılabilecek patlayıcılar özellikle kayak alanlarında, çığ başlangıç bölgelerine kolayca erişilebilen yamaçlarda çok sık kullanıma sahiptir.

ii. Topların çığ düşürülmesinde kullanılmasının birçok pratik yönü vardır. Toplar ile görüş mesafesinin çok düşük olduğu zamanlarda bile önceden belirlenmiş sayısız noktalara defalarca ve hızlı bir şekilde ateş edilip çığlar kontrol edilebilir.

iii. Helikopter ile yapılan suni çığ oluşturma işlemi ile çok kısa zaman içinde birçok patikada çığ tetiklenebilir.

iv. CAT.EX adı verilen suni çığ düşürme yöntemi, çok sık yüksek çığ riskine sahip hale gelebilen yamaçlar için uygundur.

v. GAZ.EX yöntemi, ulaşılabilen alanlar için uygun olup, çalışabilirliliğinin görüş mesafesine bağlı olmaması başlıca avantajıdır.

Arama-Kurtarma Teknikleri

Çığdan hemen sonra, kar altında kalan insanları hemen çıkarmaya çalışmalı ve aynı zamanda uzman kurtarma gruplarını ve sağlık ekiplerini çağırmalıdır. Bu ekipler, genellikle aşağıdaki arama-kurtarma yöntemlerini kullanırlar;

Göz ve kulak ile arama: Bu teknik tüm arama yöntemlerinin ilk basamağını oluşturur. Çok basit ve hızlı olarak uygulanabilmesine rağmen, kar içinde ses iletiminin az olması, arama süresinin sınırlı olması, görüş mesafesinin sis, gece ve kar yağışı gibi unsurlar nedeni ile karın altında olan kurbanları tespit etmek imkansız hale gelebilmektedir.

Elektronik alıcı-vericiler ile arama: Eğer kazazede elektronik alıcı-verici taşıyor ise (radyo dalgalarını alan ve veren elektronik cihazlar genellikle 457 kHz’lik frekans kullanırlar), kısa sürede arama-kurtarma ekibindeki cihaz ile kazazedelerin yerlerini bulmak mümkün olabilmektedir.

Sondalama: Kazazedeleri metal çubuklar ile arama yöntemi de, sık kullanılan bir yöntemdir. Sondalama yapılacak yerin seçimi çok önemlidir. Yöntemin uygulanacağı yerler, kazazedenin gömülü olduğundan az çok emin olunan yerler olmalıdır. Kaba ve hassas olarak 2’ye ayrılır;

  • Kaba arama, sondalamanın arama-kurtarma ekipleri tarafından sıklıkla kullanılan türüdür.
  • Hassas arama, kaba aramanın defalarca uygulanmasının ardından başarısız olunduğunda uygulanır.

Kurtarma köpekleri: Çığ kurtarma köpekleri, elektronik cihazlar taşımayan kazazedeleri bulmada kullanılan en iyi yoldur.

Radar: Radar cihazı, reflektör taşıyan kazazedeleri bulmada kullanılan etkin bir cihazdır.

Magnetometre: Magnetometre bir metal detektörüdür. Araba, kar aracı vb. büyük metal cisimleri bulmada kullanılır.