TEMEL BAKIM VE REHABİLİTASYON-II - Bölüm 7: Klinik Durumlara İlişkin Uygulamalar Özeti :

PAYLAŞ:

Bölüm 7: Klinik Durumlara İlişkin Uygulamalar

Giriş

Sağlık alanında bakım ve rehabilitasyon uygulamaları farklı klinik durumlar için ayrı uygulamaları gerektirmektedir. Günümüzde doğuştan veya sonradan meydana gelen kazalar nedeniyle oluşan sakatlıklar, kronik hastalıklar ve yaşlı nüfusunun artışına bağlı olarak bakım ve rehabilitasyon konuları büyük önem kazanmış durumdadır. Klinik uygulamalarda üzerinde durulan temel parametre, hasta ve yakınlarının eğitimi ve danışmanlık hizmetlerinin etkili bir şekilde sağlanabilmesidir. Her ne kadar bakım ve rehabilitasyon hizmetlerinde amaç bireyin sağlık durumundaki iyileştirmelerle birlikte yaşam kalitesini arttırmak olarak hedeflendiğinden benzer olsa da uygulamalarda farklılıklar söz konusu olabilmektedir.

Serebrovasküler Olaylar

Serebrovasküler olay (SVO), halk dilinde inme veya felç olarak adlandırılan klinik tablodur. Tıp dilinde ise hemipleji olarak bilinir. SVO geçiren hastaların yaklaşık olarak yarısı günlük yaşam aktivitelerinde kısmi veya tam bağımlı olacak şekilde bir engelle yaşamını sürdürmektedir. İnmenin ekonomik boyutlardaki etkisi oldukça büyüktür. SVO’lu hastalarda bakım ve rehabilitasyon, bireyin yeniden günlük yaşama adaptasyonu ve günlük aktivitelerde bağımsızlığını kazanabilmesi bakımından oldukça önemlidir.

Lezyon etkilenen beyin yarısının karşı tarafındadır. Yani eğer beynin sol yarısını etkileyen bir durum söz konusu ise (sol beyin lezyonu var ise) klinik tablo vücudun sağ yarısındadır ve sağ hemipleji (hemiparezi) olarak adlandırılır. Beynin sağ yarısını ilgilendiren lezyon durumlarında da sol hemipleji (hemiparezi) olarak isimlendirilir.

Etiyoloji: İnme, sıklıkla iki nedenle meydana gelir: 1. Boyun veya beyin bölgesindeki kan damarlarında meydana gelen tıkanıklık sonucu oluşur. 2. Beynin farklı bölgelerine olan kanamalar sonucu gelişir. Her iki tip iskemik ve hemorajik olarak isimlendirilmektedir.

Risk Faktörleri: İnmenin farklı nedenleri tanımlanmıştır. Risk faktörleri değiştirilebilir ve değiştirilemez risk faktörleri olmak üzere iki grupta incelenmektedir. Tablo 7.1’de inmenin risk faktörleri belirtilmiştir. İnme sıklıkla geç yetişkinlik ve ileri yaşlarda gözlenir. Erkekler kadınlara göre daha yüksek risk taşımaktadırlar. Afrikan Amerikalılarda risk diğer etnik kökenlere göre daha fazla gözlenir. Değiştirilebilir risk faktörlerinden bazıları bireyin eğitimi ile risk olmaktan çıkabilmektedir.

Etkileri : İnme vücudun bir yarısını ciddi derecede etkilemektedir. Zihinsel fonksiyonlar, duyusal fonksiyonlar, nöromüsküler ve hareketle ilişkili fonksiyonlar, yutma ve konuşma ciddi derecede etkilenebilmektedir.

İnme öncesinde birçok yetişkin vücudun verdiği olumsuz işaretleri fark edemeyebilir. Bütün bu durumlar akut inmenin rehabilitasyonunu ciddi derecede etkileyebilmektedir. İnmenin erken dönem belirtileri (uyarıcı belirtiler) şu şekilde sınıflanabilir: • Yüz, kollar ve bacaklarda (özellikle, vücudun bir yarısını etkileyen) ani zayıflık veya uyuşma • Ani bilinç değişiklikleri (konfüzyon) • Ani gelişen konuşma güçlükleri veya konuşmada bulanıklık • Görme kaybı veya görmede bulanıklık • Aniden gelişen yürüme güçlüğü, denge ve koordinasyon kaybı • Sebebi bilinmeyen şiddetli baş ağrısı.

Tanı: SVO/inme tanısının konmasında, hasta ve hasta yakınlarından alınacak bilgiler çok değerlidir. Bu nedenle, olaya tanıklık eden kişinin de hastanın yanında olması tanıyı kolaylaştırmaktadır. Hasta ve yakınlarından alınan klinik öykünün yanı sıra laboratuvar tetkikleri de yapıldıktan sonra tam tanı konur.

Tedavi: Hastalığın etkin tedavisi tedavi başlama süresinden önemli derecede etkilenmektedir. Hastalığın erken dönem tedavisinde amaç yaşamsal fonksiyonları desteklemek ve beyin hasarının ilerlemesini önlemektir. Hayati tehlikeyi atlatan hastalarda tedavi ve rehabilitasyon, var olan kaynak ve desteklerin tanımlanması, bireyin kendine bakım becerileri ve günlük yaşam aktivitelerindeki bağımsızlığını kazanabilmesi konusunda destek olmak amacıyla uygulanır.

Svo Sonrası Bakım ve Rehabilitasyon : SVO geçirmiş hastanın fiziksel, duygusal ve sosyal açıdan desteklenmesi hastanın iyileşmesi bakımından önemlidir. Bireyin günlük yaşamda bağımsızlığını sağlamak, sosyoekonomik ve mesleki açıdan en iyi fonksiyonel kapasiteye ulaştırmak, ailesi/bakım personeli ve sosyal çevresi ile iletişimini desteklemek, hastanın üretkenliğini arttırmak ve yaşam kalitesini arttıracak uygulamaları gerçekleştirmek rehabilitasyonun en önemli amaçlarındandır. SVO hastasında erken dönem hasta bakım uygulamaları kapsamında, hekimin planladığı tedavinin düzenli işleyişini desteklemek, olası sorun ve komplikasyon gelişimini değerlendirmek ve gerekli durumlarda hekimi bilgilendirmek, gerekli önlemlerin alınmasına destek olmak yardımcı sağlık personelinin yapılabileceği uygulamalardandır.

Hastanın hastanede yattığı süre içerisinde, yaşamsal bulgularının sık sık kontrol edilmesi önemlidir. Hastaya sık sık pozisyon vermek ve pozisyonunu değiştirmek (yara riski yok ise 2 saatte bir) önemlidir. Erken dönemde mümkün olduğunca hasta sağlam tarafa yatırılmalıdır. Etkilenen tarafa yatırıldığında süre kısa tutulmalıdır. Erken dönemde ödem riski ve kafa içi basınç artış semptomları dolayısıyla hastanın başının dik tutulması (hafif yüksekte) önerilir.

Hastalar ayaklarını düz pozisyonda tutamadıklarından “düşük ayak” deformitesi gelişebilir. Bunu önlemek amacıyla hastanın doktor ve fizyoterapisti tarafından önerilen ortezini düzenli kullanması konusunda takibi önemlidir. Ayrıca hasta oturtulduğunda ayağının mutlaka desteklenmesi gerekir.

Hasta yatak içinde yatarken dikkatli bir şekilde pozisyonlanmalıdır. Pozisyonlama istenmeyen refleksleri azaltabileceği gibi kasılmaları olan hastalarda kasılmaları azaltacak ve omuz ağrısının azaltılmasına yardımcı olacaktır.

Hasta oturma pozisyonuna alındığında kolunun boşlukta sallanmaması veya üzerine yaslanmaması için hasta taraf kolunun yastıkla (veya sandalye önüne yerleştirilecek destek, tekerlekli sandalye desteği gibi) desteklenmesi önemli olacaktır.

Hastalar ayağa kalkmaya başladıklarında düşme ve yaralanma riski artacağından risk oluşturan bütün faktörlerin azaltılması konusunda çalışmalar yapılmalıdır. Yataktan düşmeyi önlemek amacıyla yatak yanı koruyucuları, yatak içinde doğrulma ve yataktan kalkabilmek için tutamaçlar hastanın yatak içi aktivitelerini kolaylaştıracaktır.

Hastanın beslenmesi de önemlidir. Özellikle aspirasyon problemi olan hastalarda oldukça dikkatli olmak gerekir. Beslenme sırasında hastanın yanında durarak hastanın gözetilmesi önemlidir. Hastayı beslemek yerine kendi kendine yemeğini yiyebilmesi konusunda yardımcı olmak önemli bir parametredir. Erken dönemlerde hastanın sağlam eli ile yemeğini yemesi, ilerleyen dönemlerde de hasta ekstremitesini de kullanarak beslenme aktivitesini gerçekleştirmesi sağlanmalıdır.

Sondalı hastalarda (beslenme tüpü-hastanın burnundan veya ağzından takılır ve mideye kadar uzanır) hastanın yarı oturur pozisyona alınarak (gerekirse sırtı yastıklarla desteklenir), besinin gideceği miktar ve zaman ayarlanarak, sondanın tıkanmaması için beslenme sonrasında su verilerek beslenmesi sağlanabilir.

Beslenme kadar boşaltım sisteminin de kontrol edilmesi ve tespit edilen sorunlara yönelik bakım aktivitelerinin yapılması gerekir. Uzun süreli yatağa bağımlı ve hareket kabiliyeti yetersiz olan hastalarda kabızlık sık görülen boşaltım sistemi problemleri arasındadır.

Tıbbi bakımda hastanın yatağı hastanın yüzü kapıya dönük olacak şekilde yerleştirilir ve hastaya hasta tarafından yaklaşılır. Yapılan bütün uygulamalar sırasında hastanın etkilenen taraftan karşı karşıya kalması sağlanır.

Çorap veya pantolon giyinirken önce hasta taraf bacağı sağlam taraf bacağının üstüne atılır ve önce hasta tarafın giydirilmesi sağlanmalıdır. Kıyafetlerin düzgün ve kırışıksız olmasına dikkat edilmelidir. Giyinme aktiviteleri için kolay giyilip çıkarılabilen kıyafetler seçilmeli, gerekirse giyinme yardımcıları kullanılmalıdır.

Bazı inmeli hastaların günlük yaşamlarında alt ve üst ekstremiteleri için splintleme veya ortezlemeler önerilebilmektedir. Hastanın doktor veya fizyoterapist tarafından kullanımı uygun görülen splint/ortezlerini kullanması sağlanmalıdır ve yardımcı cihazlar pozisyonlama amacıyla da giydirilmelidir.

İnmeli hastalar iletişim konusunda hem algısal problemler nedeniyle hem de fiziksel yetersizlikleri nedeniyle problem yaşayabilirler. Fiziksel yetersizliklerinden dolayı problem yaşayan hastaların sorunlarını giderebilmek amacıyla, tekerlekli sandalye, çağırma zili, telefon, kâğıt, kalem gibi araç gereç temin edilerek iletişim sorunu giderilmeye çalışılır. Algı problemi yaşayan hastalar için kısa ve kolay anlaşılır cümleler kurulmalıdır. Hasta ile iletişim kurulacağı zaman, hastanın karşısına geçilmeli ve göz teması sağlanmalıdır. İletişimin yüz yüze yapılması tercih edilmelidir. İhtiyaç olması durumunda, işitme cihazlarının kullanılması sağlanmalıdır.

Travmatik Beyin Yaralanmaları

Travmatik beyin yaralanmaları (TBY), beynin açık veya kapalı yaralanmalar sonucu hasar görmesiyle oluşur. Sıklıkla, baş veya vücuda şiddetli bir darbe veya sarsıntı sonucu oluşur. TBY, bireyin yaşamsal fonksiyonlarını etkileyebildiği gibi kişinin iş, sosyal ve sağlık durumunu ciddi derecede etkileyebilen fiziksel, algısal, davranışsal ve emosyonel değişimleri ile karakterizedir. TBY’ye maruz kalan hastalar benzer semptomlar göstermeyebilirler.

Görülme Sıklığı : İngiltere’de 5.3 milyondan fazla insanın herhangi bir TBY geçirdiği tahmin edilmektedir. Her yıl 1.7 milyon insanın yeni bir TBY’ye maruz kaldığı bilinmektedir. Bunların %16.3’ü ölümcül olup %80’i hastane bakımına ihtiyaç duymakta ve geri kalanlar da hastanelerin acil bölümlerinde takip edilerek taburcu edilmektedir. Amerika’da da TBY’yi takiben 3.2 milyon insanın herhangi bir sekel ile yaşadığı belirtilmektedir. Sıklıkla neden olan faktörlerin düşme ve motorlu araç kazası olduğu bildirilmektedir.

İyileşme ve Yaralanmanın Etkisi: TBY, en ağır engelli gruplarından birini oluşturmaktadır ve rehabilitasyonu oldukça zor ve uzun sürmektedir. Bu nedenle tedavisinden çok önlenmesine yönelik yaklaşımlar ön plandadır. Sürücü eğitimi, kemer kullanımının yaygınlaştırılması, otomobil standartlarının geliştirilmesi, trafik denetimlerinin sıklaştırılması ve etkinliğinin arttırılması, kaldırım ve üst geçit kullanımı konusunda gerekli çalışma ve eğitimlerin yapılması TBY sıklığını ciddi derecede azaltmaktadır. Hastada ilerde karşılaşılabilecek sorunlarla mücadele ve ikincil sorunların gelişiminin önlenmesi rehabilitasyonun önemli hedefleri arasındadır.

Travmatik Beyin Yaralanması Sonrasında Ortaya Çıkan Sorunlar : Beyin yaralanmalı hastalarda beynin etkilenen bölümüne göre farklı sorunlar ortaya çıkmaktadır. Bu sorunlar, motor bozukluklar (hareket ve postür bozuklukları), kas tonus problemleri (kas sertlikleri, kas zayıflıkları), bilişsel bozukluklar, davranış problemleri (sinirlilik, depresif, agresif ruh hâli), kişilik değişiklikleri, karakter bozuklukları, konuşma bozuklukları, duyu kayıpları, havaleler, iletişim problemleri şeklinde olabilmektedir.

Omurilik (Spinal Kord) Yaralanmaları

Omurilik yaralanmaları, tedavi ve rehabilitasyonu uzun süren yaralanma tiplerindendir. Omurilik, beyinden çıkar ve bele kadar uzanır ve omur denilen kemik çıkıntıları tarafından korunur. Omurilik kanalı denilen kanal içinden vücudun bütün bölgelerine giden sinir paketi bulunur. Omurilik, beyin ile ekstremiteler (kollar ve bacaklar) arasındaki iletişimi sağlayan önemli bir anatomik yapıdır.

Yaralanma Nedenleri : Yaralanmalar, herhangi bir nedenle meydana gelebilmekle birlikte, sıklıkla, travma kökenlidir. Motorlu araç kazaları, ateşli silah yaralanmaları, yüksekten düşme, spor kazaları, dalış kazaları (sığ sulara balıklama atlama) en sık görülen nedenlerdir.

Yaralanma Sonrası Gelişen Klinik Durumlar : Omurilik yaralanmaları yaralanma seviyesi ve yaralanma şiddetine göre farklı şekillerde sınıflandırılmakta ve klinik tablo değişmektedir. Omurilik yaralanmaları servikal (boyun), torakal (sırt) ve lumbal (bel) bölge lezyonları şeklinde görülür (Şekil 7.5). Lezyon seviyesi yükseldikçe meydana gelen hasar da büyür. Sıklıkla omurilik yaralanmaları kuadripleji veya parapleji denilen klinik tablolarla sonuçlanır. Kuadripleji, 4 ekstremite (alt ve üst ekstremiteler) ile birlikte gövde kaslarının da etkilendiği klinik durumdur. Servikal (boyun) bölgesinde görülen lezyonun alt seviyelerde olması üst ekstremite etkileniminin kısmi şekilde görülmesiyle sonuçlanır. Daha üst seviye servikal bölge lezyonlarında ise üst ekstremite etkilenimi de şiddetlidir. Parapleji ise sıklıkla alt ekstremitelerin etkilendiği klinik tablodur. Fakat lezyon seviyesi yükseldikçe gövde kaslarının etkilenimi de söz konusudur.

Kısmi yaralanma, tek taraflı omur pedikül kırığı, omurlarda çıkıkla sonuçlanan rotasyonel yaralanmalar veya penetran yaralanmalar nedeniyle oluşabilmektedir.

Yaralanan omurga seviyesinden aşağı doğru motor ve duyu kayıpları gözlenir.

Tam yaralanma, yaralanma seviyesinin altında motor ve duyu kayıpları ile karakterizedir ve sıklıkla, geri dönüş gözlenmez.

Santral kord sendromu, boyun bölgesindeki yaralanmalar sonucunda görülür. Kollarda ve ellerde belirgin güç kaybı vardır. Bacak hareketleri daha az etkilenir. Yaralanmanın altında duyu kayıpları gözlenir. Mesane kontrolünde de kayıplar yaşanabilir.

Anteriyor spinal kord sendromu, yaralanmanın omuriliğin ön tarafında olduğu durumlarda görülür. Ön taraftaki bölgelerde motor (belirgin kuvvet kayıpları) ve duyu kayıpları söz konusudur. İdrar problemleri de görülebilir.

Kauda equina, yaralanmanın omuriliğin uç kısmında görüldüğü durumlardır. Etkilenen köklerin dağılımına göre bacaklarda güçsüzlük görülür.

Posteriyor spinal kord sendromu, çok nadir görülür. Boyun, kollar ve gövdede ağrı ve yanma tarzı duyusal problemlerle karakterizedir. Üst ekstremitelerde hafif duyu ve kuvvet kayıpları söz konusudur. Belirgin kuvvet kaybı gözlenmez.

Konus medullaris sendromu, perineal bölgede duyu problemleri vardır. Bacaklarda kas güçsüzlüğü gözlenmez. Mesane ve idrar problemleri yaygındır.

Yaralanma Sonrası Dönem : Yaralanma sonrası dönemde ilk 24 saat-6 haftalık süre “spinal şok” evresi olarak adlandırılır ve bu dönemde yaralanma seviyesinin altında refleks aktiviteler kaybolur. Mesane ve bağırsak fonksiyonları kaybolmuştur (atonik veya flasktır). Derin tendon refleksleri kaybolmuştur ve sempatik fonksiyonlar bozulmuştur. Sempatik aktivitedeki bozulmalar; kan damar fonksiyon bozuklukları, düşük kan basıncı ve kalp hızında azalmayla sonuçlanır. Spinal şok evresinden sonra hastada klinik tablo yavaş yavaş yerleşir. Omurilik yaralanmaları sonrası yaralanma seviyesinde fonksiyon kaybı gözlenirken yaralanma seviyesinin altında hasar yoktur. Bu nedenle genellikle, yaralanma seviyesinin altından itibaren kaslarda kas sertlikleri (spastisite) gözlenir.

İyileşme: Omurilik yaralanması geçirmiş hastada travma sonrası ilk müdahalede, bilinci açık ise uyuşma hissinin olup olmadığı ve iskelet kas paralizisi mutlaka sorgulanmalı ve ondan sonra hasta hareket ettirilmelidir. Acil müdahale ekibi ve acil tıp teknisyenlerinin kaza sonrası hastanın taşınması ve hareket ettirilmesi ile ilgili olarak önemle bilmesi gereken konular hayati önem taşımaktadır. Transfer sırasında omurganın hareketliliği önlenmelidir. Hasta (kazazede), hareket ettirilmeden önce baş ve boynu, omurgası sert bir tahta (veya sedye, korse) ile sabitlenmelidir. Ardından hasta, en yakın acil servise taşınmalıdır. Taşıma ve transfer sırasında boynun gerilmesinden kaçınılmalıdır.

Omurilik Yaralanmalı Hastalarda Gelişebilecek Problemler : Duyu kaybı, deri lezyonlarının en önemli nedenleri arasındadır. Duyu kaybı olan hasta, uzun süre aynı pozisyonda oturup yatsa da aşırı basınç hissini duyamayacaktır. Hasta, uzun süre aynı pozisyonda durmaya bağlı oluşan ağrı ve ısınma hissini fark etmeyecektir. Basınç hissi, o bölgedeki vücut desteğinin bozulmasına neden olacaktır. Bu da deri altındaki alanda doku ölümü ile karakterize nekroz durumunun oluşmasına sebep olmaktadır. Isı hissi, hızlı bir şekilde doku hasarı ve yanıklarına neden olmaktadır.

Servikal ve yüksek seviye torakal bölge etkilenimi olan hastalarda vital kapasite ciddi derecede azalır. Bu hastalarda, göğüs havalanması azalmıştır ve solunum kası olan diyafragma paralizisi (felci) ve yardımcı solunum kas aktivitesi azaldığından öksürük ve solunum kapasitesi ciddi derecede düşer. Bu da akciğer enfeksiyonu riskini arttıran önemli bir faktördür.

Ayağa kalkma ve ağırlık aktarım yetersizliğinden kaynaklı osteoporoz (kemik erimesi) omurilik yaralanmalı hastalarda yaygındır. Özellikle alt ekstermitenin uzun kemiklerinde patolojik kırıklar oldukça yaygındır. Üst ekstremite patolojik kırıkları omurilik yaralanmalı hastalarda yaygın değildir.

Ortostatik hipotansiyon : Karın kas aktivitesinin azalması ve alt ekstremitelerdeki venöz dönüş yetersizliği kan basıncının azalmasıyla sonuçlanacaktır (hipotansiyon- düşük tansiyon ).

Otonomik disrefleksi : Otonomik disrefleksi, torakal 6 (T6) seviye yaralanması olan hastalarda görülür. Otonomik disrefleksi, ağrılı uyaran, sıcaklık, fekal hareketler, mesane irritasyonu (hassasiyeti), rektal manipülasyon gibi uyaranlara karşı otonomik sinir sisteminin (sempatik aktivasyon) cevabıdır.

Kas sertleşmesi (Spastisite) : Kas sertlikleri omurilik yaralanmalı hastalarda oldukça yaygındır. Yaralanmadan sonraki spinal şok dönemi bittikten sonra gelişir. İlk 6 ay içinde artış olur ve ilk 1 sene içerisinde en şiddetli hâliyle gözlenir. Hafif ve orta şiddette kas sertliği, rehabilitasyona yardımcı olabilmektedir.

Heterotopik ossifikasyon : “ Ektopik kemik” olarak da adlandırılabilmekte olup anormal anatomik yerleşimlerde gelişir. Sıklıkla, diz ve kalça çevresi kaslarda ve dirsek ve omuz çevresi kaslarda gelişir. İlk belirtileri; şişlik, eklem hareket kısıtlılığı ve ısı artışıdır.

Seksüel fonksiyon bozuklukları : Biyolojik, psikolojik ve sosyal boyutları olan seksüalite, spinal kord yaralanması (SKY) sonrasında ortaya çıkan en önemli kayıplardan birisidir. Erkeklerde, ereksiyon (sertleşme) ve ejekülasyon (boşalma) problemleri yaygındır. Bayanlarda ise menstrüal siklus yaralanmadan sonra kesilir (haftalar veya aylar kadar sürebilir) fakat ilerleyen dönemlerde yeniden başlar.

Artritik Hastalıklar

Artritis , eklem enflamasyonu olup vücut içerisinde konnektif doku ve eklemlerde ağrı ve şişlikle karakterize bir çeşit değişikliği tanımlamak için kullanılan terimdir. Bununla birlikte osteoartrit olarak bilinen artritte eklem enflamasyonu söz konusu değildir. Artritlerin en sık bilinenleri; romatoid artrit, osteoartrit ve gut hastalığıdır.

Yaygın Artritik Hastalıklar:

Romatoid artrit: Kronik, sistemik, otoimmün bir hastalıktır. Birçok vücut sistemini etkiler. Romatoid artritte (RA) vücudun bağışıklık sistemi çökmüştür.

Osteoatrit: Osteoartrit, halk arasında “eklem kireçlenmesi” olarak bilinmektedir. Eklemlerde dejenerasyonla karakterize eklem hastalığıdır. Osteoatrit, eklem kıkırdak yapısında bozulmayla oluşur. Bunun sonucunda da eklem kıkırdağı altındaki kemik dokusunda değişiklikler gözlenir.

Gut: Gut hastalığı, halk arasında “zengin” veya “padişah” hastalığı olarak da bilinir. Geçmişte, bazı padişahların gut hastalığı nedeniyle vefat etmesi nedeniyle “padişah hastalığı” olarak bilinir.

Kalça Kırıkları ve Alt Ekstremite Eklem Değişim Cerrahileri

Son yıllarda kalça kırıkları ve alt ekstremite (kalça ve diz) eklem değişim cerrahileri, yaşlı popülasyonundaki artış ve buna bağlı gelişen düşmeler, orta yaş grubundaki bireylerde aşırı yüklenme ve stres faktörünün fazla olduğu spor ve rekreasyonel aktivitelerin tercih edilmesi gibi durumlardan dolayı önemli derecede artış göstermiştir. Eklem replasman ameliyatları (eklem değişimi ameliyatları), sıklıkla, büyük eklemlerde ağrı dayanılmaz olduğunda ve hastanın günlük aktivitelerini engellemeye başladığında tercih edilmektedir.

Kalça Kırıkları ve Kalça Protez Cerrahi Girişimleri: Kalça kırıkları ciddi yaralanmalardır ve bazen kırık sonrası yaşanan komplikasyonlar yaşamı tehdit edici olabilmektedir. Kalça kırıkları genellikle ameliyatla tedavi edilmektedir. Özellikle yaşlılarda kalça eklem protez cerrahileri oldukça yaygındır. Kalça protezi, eklem bütünlüğünü yeniden sağlayabilmek amacıyla sıklıkla metal ve plastikten yapılmış malzemeler ile yeni bir yapay kalça eklemi oluşturulması işlemidir. Oluşturulan yeni kalça eklemi, zarar görmüş veya romatizmalı yüzeyi aşınan eklemin yerine geçer. Her ne kadar yaşlılarda kırık sonrası eklem değişim ameliyatları yapılsa da her zaman eklem cerrahileri tercih edilmemektedir (özellikle, daha genç bireylerde).

Kırık Sonrası Cerrahi Girişimler ve Dikkat Edilmesi Gereken Faktörler : Kırık sonrası yapılacak olan girişim ve tedavi prosedürleri hastanın yaşı, kırığın anatomik yeri, kırık tipi, hastanın genel sağlık durumu bakımından önem taşır ve değişkenlik gösterir. Sıklıkla doktor kontrolünde olmak koşulu ile cerrahi uygulama sonrası 1 ile 3. günde hasta yatak dışında mobilize edilir. Doktorlar kırık bölgesinin iyileşme sürecinde -ki bu da genellikle 6-8 hafta sürmektedir- hastanın güvenli bir şekilde mobilizasyonunu sürdürebilmesi için (ayağa kalkıp yürüyebilmesi) hastanın ihtiyacını görebilecek yürüteçler önerebilir. Hastanın ameliyat sonrası ayağa kaldırılıp yürütüldüğü dönemlerde düşme riskini azaltabilmek ve ağırlık aktarımını istenilen ölçülerde sağlayabilmek amacıyla yürüme yardımcısı kullanılması önemlidir. Hastaya hangi hareketlerden kaçınması gerektiği anlatılırken daha anlaşılır olabilmesi için günlük yaşama uyarlanacak şekilde anlatılmalıdır.

Diz Protez Cerrahileri : protez cerrahileri; diz ekleminin aşındığı, ağrı, hareket kısıtlılığı ve diz eklem stabilite problemleri yaşanması durumunda yapılabilmektedir. Diz protez cerrahilerinde, diz eklemi çıkartılarak yerine yapay diz yerleştirilmektedir. Kullanılan protez türü yaralanma şiddetine göre değişkenlik göstermektedir. Kullanılan protez çeşidi (çimentolu veya çimentosuz) hastanın ne kadar yük vererek ayağa kaldırılacağı ve yürütüleceği bilgisi bakımından önemlidir. Hasta mobilize edilmeden önce mutlaka bu bilginin elde edilmesi gerekir. Hastanın durumuna göre ve doktoruna danışılarak cerrahi sonrası 1 ile 3. günde yatak dışında mobilize edilmesi gerekir. Cerrahi sonrası ilk 12 hafta boyunca dizdeki herhangi bir dönme hareketinden kaçınmak gerekir.