TEMEL BAKIM VE REHABİLİTASYON-II - Bölüm 8: Engelli Bireyler İçin Palyatif Bakım Özeti :

PAYLAŞ:

Bölüm 8: Engelli Bireyler İçin Palyatif Bakım

Giriş

Günümüzde, ölümcül hastalıklar kapsamında en yaygın sayılabilecekler; kanser, kalp ve akciğer hastalıkları ve Alzheimer’dır. Sağlıklı popülasyonda olduğu kadar bu hastalıklar, farklı engele sahip bireylerde de oldukça yaygındır. Hatta, kanser, Alzheimer, demans, kronik böbrek yetmezliği, diyabet (şeker hastalığı) gibi sağlık problemleri sağlıklı popülasyonla karşılaştırıldığında daha sık görülebilmektedirler. Her birey gibi hastalığın beraberinde getirdiği sorunlarla birlikte yaşamının son dönemlerini ağrısız ve sıkıntısız geçirmek yaşam beklentisi taşıyan engelli bireylerin de en doğal haklarıdır. Öyle ki bakıma muhtaç ve aileleri ile uzun yıllar bağımlı bir şekilde yaşamak durumunda kalan engelli bireylerde palyatif bakım hem aile/bakım veren hem de hasta için oldukça gerekli ve önemli uygulamalar arasında yerini almıştır. Palyatif bakımda, yaşamı tehdit eden bir hastalığı olan bireylerin ve ailelerinin sorunlarının tanınması, değerlendirilmesi ve baş etme yöntemleri veya tedavisiyle yaşam kalitesinin arttırılması hedeflenmektedir. Palyatif bakım, sadece hasta değil aynı zamanda, yaşamı boyunca bakımı için destek olan aile fertleri için de büyük önem taşımaktadır. Hastanın rahat ettirilmesi, yaşanılan duruma adaptasyonun daha az hasarla atlatılması ve uyum sürecinin sağlanması, hasta ve ailenin ruhsal, emosyonel ve fiziksel olarak desteklenmesi bu dönem uygulamalarının önemli gerekliliklerindendir.

Engelli Bireylerde Yaşam Beklentisi

Son yıllarda sağlıklı bireylerde olduğu gibi fiziksel ve kognitif (zihinselalgısal) engelli bireylerde de sağlık ve teknolojik alanlardaki artışlar paralelinde yaşam beklentisi önemli derecede artmıştır. Fakat bununla birlikte, engelli bireylerdeki yaşam beklentisinin genel popülasyondaki yaşam beklentisinden hâlâ daha düşük olduğu gözlenmektedir. İngiltere’de 20102012 tarihleri arasında entelektüel problem yaşayan (zekâ geriliği gibi) bireylerle yapılan bir çalışmada, erkekler için ortalama yaşam ömrünün 65 yaş ve bayanlar için de 63 yaş olduğu tespit edilmiştir. Bu ortalamanın genel popülasyondan ortalama olarak 15 yıl farklı olduğu vurgulanmıştır. Engelli bireylerde ölüm nedenleri gelişen sağlık problemleri doğrultusunda farklılık göstermekle birlikte sıklıkla, solunum problemleri (akciğer enfeksiyonları, pnömoni gibi), kronik böbrek yetmezlikleri, inme, kalp hastalıkları ve kanser (gastrointestinal sistem kanserleri, lösemi, göğüs kanseri) olarak belirtilmiştir.

Palyatif Bakım

Palyatif bakım, hasta bireylerde hastalığın ilerlemesiyle, hastanın yaşam kalitesinin ciddi derecede düşmesi ile birlikte hem hastanın hem de bakım verenlerin (ailelerin) yaşam kalitesini arttırabilmek amacıyla fiziksel, emosyonel, psikolojik, fizyolojik, mesleki ve sosyal potansiyellerin en üst düzeye çıkarılması yönünde yapılan bütün rehabilitasyon yaklaşımları ve çabalar olarak tanımlanmaktadır. bakımda acı ve ağrıyı dindirmek, sıkıntıları azaltmak hedeflenmektedir. Palyatif bakım farklı terimlerle ifade edilebilmektedir: Terminal dönem bakımı, darülaceze bakımı, yaşamın son dönem bakımı, rahatlık bakımı ve destekleyici bakım gibi. bakımının sağlandığı kurumlardır. Yaşamın son 6 ayındaki (daha da az olabilmektedir) palyatif bakımı kapsamaktadır. Palyatif bakımda acıyı hafifletmek, hastanın yaşam kalitesini yükseltmek ve onurlu bir şekilde ölmesini sağlamak amaçlanır. Hospis bakımda ise ölüm sürecinin kalitesini arttırarak kişinin daha huzurlu ölmesini sağlamak hedeflenmektedir. Hospis bakımda ölüm normal bir süreç olarak kabul edilir. Palyatif bakım dendiğinde hospis bakımın da gerçekleştirildiği süreç anlaşılmalıdır.

Palyatif Bakımın Önemi : Etkili palyatif bakım, hasta ve aile fertlerinin ihtiyaçları gözetilerek, toplumsal kaynakların kullanımını sağlayan çoklu disiplinlerin iş birliği (birçok mesleğin aynı anda çalışması ile) doğrultusunda verilir. Bakım ekibinin önemli üyeleri doktor, hemşire, fizyoterapist, ergoterapist, eczacı, din görevlisi olmakla birlikte, bu ekip hastanın sağlık ihtiyaçları doğrultusunda daha da genişletilebilmektedir. Palyatif bakımla ilgilenen sağlık personelinin belli aralıklarla kendi bilgi ve yeteneklerini yenilemesi beklenir. Palyatif bakım ekibindeki sağlık personeli, engelli birey ve ailesinin/bakım verenin ihtiyaçlarını ayrıntılı bir şekilde değerlendirmeli, ailenin beklentilerini detaylı bir şekilde dinlemeli, iletişim kurulabiliyor ise engelli hasta ve ailesinin beklentilerine ve kararlarına saygı duymalı, hasta ve bütün aile fertleri için uygun destek ve bakım hizmetini sağlamalı, hasta ve yakınlarının yaşam kalitesini en üst düzeye yükseltebilmek amacıyla uğraşmalı ve hastada görülebilecek olası problemler hakkında fikir sahibi olarak rehabilitasyon planlarını geliştirebilmelidir

Palyatif Bakımın İlkeleri: Engelli bireylerde palyatif bakım ilkeleri aşağıdaki gibi özetlenebilir:

  • Engelli birey ve ailesinin bilgi gereksiniminin tespit edilerek giderilmesi
  • Engelli birey ve ailenin yaşadığı sorunlar ve ihtiyaçları doğrultusunda bireysel olarak değerlendirilmesi
  • Engelli birey ve ailenin/bakımverenin yaşam kalitesinin değerlendirilmesi ve arttırılması
  • Aileler için sosyal, emosyonel, psikolojik, manevi (dini) destek sağlanması
  • Engelli bireyin fiziksel semptomlarının değerlendirilmesi
  • Ekonomik imkânlar ve koşullar doğrultusunda destek sağlanması
  • Aile/bakımverene dinlenme desteğinin sağlanması
  • Ölüm sırası bakım
  • Yas sürecinin desteklenmesi

Palyatif Bakımın Yapılacağı Yer : Palyatif bakım hizmetleri ülkemizde, birinci basamak sağlık hizmetleri kapsamında aile hekimliği, evde bakım hizmetleri, KETEM’ler, belediyeler ve sivil toplum örgütleri ile birlikte yürütülmektedir. İkinci ve üçüncü basamak sağlık hizmeti olarak da hastane merkezlerinde verilmektedir. Palyatif bakımlar, hastaneler, poliklinikler, bakım evleri, hasta tedavi hizmeti veren kurumlar ve hastanın tercih edebileceği yerlerde verilebilir. Daha yaşlı engelli bireylerde (örneğin, entelektüel problemi olan yaşlı bireyler) evde ölüm tercih edilebilmektedir.

Dezavantajlı Bir Grup Olarak Engellilerde Palyatif Bakım

Yaşamı boyunca sağlıkla ilgili çok ciddi problem yaşamayan hasta ve yakınları için palyatif bakım ve palyatif dönem (terminal dönem) farklı anlamlar taşımakla birlikte, engelli çocuk veya yetişkin hastaya sahip olan aileler için bu durum çok daha farklıdır. Engelli çocuğu olan ailelerde yaşam sürekli sorgulanabilmekte, ölüm her iki taraf için sık sık düşünülen bir durum olabilmektedir. Özellikle engelli çocuğa sahip annelerde bu duygu tedirginlik, endişe, kaygı duygularıyla birlikte yaşanabilmektedir. Birçok alanda bağımlı olan çocuğuna bakan anneler için ölüm oldukça tedirginlik yaratmaktadır. Benzer şekilde, her ebeveyn gibi sağlıklı çocuğa sahip olmayı hayal ederken ölümcül bir hastalığa sahip çocuğu olduğunu öğrenen aile için hayat toz pembe değil siyahbeyaz bir görüntü hâlini alabilmektedir. Örneğin, hastalığın ilerleyen dönemlerinde semptomların kötüleşmesiyle erken yetişkinlik dönemde kaybedilen Duchenne Musküler distrofili bir çocuğa sahip bir anne, çocuğunun giderek sağlık bakımından kötüleştiğini ve ölüme adım adım yaklaştığını gördüğünde “Ne hissedecektir, nasıl desteklenmesi gerekir, bilgilendirme sürecinde nasıl davranılmalı, bilinci yerinde olan çocukla nasıl iletişim kurulmalıdır, çocuk ve aile duruma nasıl hazırlanmalıdır?” gibi tedirginlik yaratan sorulara cevap bulmaya çalışacaktır. Bütün bu soruların cevap bulması ve tedirgin ruh hâlinin azaltılması palyatif bakımın temel amaçlarındandır.

Engelli bireylerde yaşam süresini sınırlayan ve yaşamı tehdit eden, palyatif bakıma ihtiyaç bırakan durumlar şunlardır:

  • Yaşamı tehdit eden sorunlar: Etkin tedavisi olmayan hastalıklar. Örneğin, kanser, organ yetmezlikleri gibi
  • Ölümcül seyreden hastalıklar: Bazı kas hastalıkları, kistik fibrozis gibi çocukluk çağı hastalıkları, Amiyotrofik Lateral Skleroz (ALS) gibi hastalıklar
  • Geri dönüşsüz fakat ilerleyici olmayan şiddetli engeller: Ciddi sağlık komplikasyonları ve erken ölümlere neden olabilmektedir.

Engelli Çocuklarda Palyatif Bakım: Sağlıklı veya engelli, hasta veya değil, çocuk ölümleri her zaman ve her durumda zamansız ve kabul edilemez olarak kabul edilmiştir. Günümüzde, hâlâ daha birçok ülkede palyatif bakım sürecindeki çocuk ve ergen hastalar için yaşamın sonlandırılması konusunda alınan kararlar ile ilgili ciddi tartışmalar vardır ve genellikle, ölüm kararı hoş karşılanmamaktadır. Çocuklarda palyatif bakım uygulamaları, sıklıkla hastanın yaşam kalitesi gözetilerek tedavi edici yaklaşımlarla birlikte uygulanır ve en etkili yöntemlerin uygulanması konusunda ciddi hassasiyet gösterilir. Aileler de bu dönemlerde oldukça hassasiyet gösterirler. Nitekim, terminal dönem engelli çocuk hasta ailelerinin doktorlara “Benim çocuğum bu durumla savaşacaktır?” “Çocuğum bu savaşı da kazanacak!” “Daha önce de böyle olmuştu!”, “Ben onun daha kötü olduğu günleri de bilirim” gibi cümleler kurmaktadırlar. Bu durum, ailelerin süreci kabullenmekte güçlük çektiklerinin en önemli göstergeleridir. Engelli çocuklarda palyatif dönem uygulamalarında amaç, engele sahip olmayan çocuklarda olduğu gibidir.

Palyatif Bakım Uygulamaları

Palyatif bakımda semptom yönetimi, primer uygulamalar arasındadır. Palyatif bakımda sağlanan hizmetler:

  • Ağrı ve diğer bulguların kontrol altına alınması
  • Hasta ve yakınlarının psikososyal ve manevi gereksinimlerinin karşılanması
  • Yaşamın son dönemlerinde bakım
  • Hastalığa veya uygulanan tedavilere bağlı gelişen yan etkilerin azaltılmasıdır.

Palyatif bakım dönemindeki hastada sıklıkla karşı laşılabilecek sorunlar şunlardır: Ağrı, yorgunluk, ağız problemleri, solunum güçlükleri, anoreksiya (yeme ve sıvı tüketme yetersizlikleri), zayıflık, sinirli, kaygılı hissetme (Anksiyete), hüzün, depresyon, kabızlık, öksürük, disfaji (yutma güçlüğü), hıçkırık, kaşıntı, uykusuzluk, bulantı ve kusma, bası yaraları (yatak yaraları), huzursuz bacak sendromu ve bilinç bulanıklığı ve terlemedir.

Palyatif Bakıma İhtiyaç Duyan Engelli Bireylerde Gastroİntestinal Sistem Problemleri ve Bakım Prensipleri

Engelli bireylerde, kas iskelet sistemi problemleri, beslenme problemleri ve inaktiviteye bağlı mesa ne bağırsak problemleri ve kabızlık oldukça yaygın görülebilmektedir. Palyatif dönemde, var olan so runlar daha ciddi boyutlara ulaşabilir. Bu nedenle, hasta bakımı ile ilgilenen bireyin gelişebilecek sorunlar ve çözüm önerileri, bakım prensipleri konu sunda bilgi sahibi olması, erken dönemden itibaren gereken önlemleri alması sağlanmalıdır. Palyatif dönemi geçiren engelli bireylerde sıklıkla karşıla şılan gastrointestinal sistem (mesanebağırsak) sorunları, kabızlık, ishal, kusma gibi sorunlardır.

Kabızlık (konstipasyon), birçok insan için oldukça rahatsız edici bir durum olmakla birlikte, yaşamı tehdit edici faktörleri bulunduran bir engelli hasta için durum daha da zordur. Kabızlık, gaitanın (büyük tuvalet ihtiyacı) sert olup, bağırsak hareketliliğinin azalması veya geçişin zor olması nedeniyle tuvalet ihtiyacının giderilememesi durumudur.

Yaşlılarda sık görülen bir bulgu olmakla birlikte, birçok engelli bireyde fiziksel aktivite yetersizliği, kasların etkin kullanılamaması, mide ve bağırsak kaslarında istemsiz kontrol (spastik kolon gibi), beslenme bozuklukları gibi nedenlerden dolayı oldukça yaygındır. Palyatif bakım hastalarında hastalık ve beraberinde gelen sorunların yanı sıra hastanın tedavisinde kullanılan ilaçların bir yan etkisi olarak da görülebilmektedir. Hastanın gün içinde yetersiz sıvı tüketmesi de başlıca nedenler arasındadır.

Kabızlık sorunu olan hastalarda dikkat edilebilecek faktörler ve alınacak önlemler şu şekilde sıralanabilir:

  • Hastanın sıvı tüketimini arttırmak
  • Hastanın bilincinin yerinde olması duru munda, fiziksel aktivite düzeyini arttırmak ve hareketliliğini sağlamak
  • Yürüme, fiziksel aktivite olarak sıklıkla önerilen aktivitelerdendir. Hastanın gün içinde ev içi ve ev dışı belli mesafelerde yürümesi/ yürütülmesi sağlanmalıdır.
  • Hastayı lifli gıdalarla beslemek
  • Fizyoterapistler tarafından uygulanan ve program olarak önerilen egzersizlerin de vamlılığını sağlamak, fizyoterapi programının devamlılığını desteklemek

İshal, kanser tanısı olan ve kemoterapi veya radyasyon tedavisi gören engelli hastalarda oldukça yaygındır. Bunun dışında, gastrointestinal sistem enfeksiyonları ve kullanılan ilaçların yan etkisi olarak da görülebilmektedir. Bazen ishal, kabızlığı önlemek amacıyla oldukça yoğun kullanılan laksatiflerin tüketiminden de kaynaklanabilmektedir.

Hasta ve ailesinin/bakımvereninin eğitimi ol dukça önemlidir. Özellikle, tuvalet ihtiyacı gide rildikten sonra perineal bölge temizliği ve kuru bırakılması deri yaraları bakımından oldukça önemli uygulamalardır. Aşırı susama, baş dönmesi, ateş, karın spazm ve krampları, su ve kanlı dışkı görülmesi durumunda veya hasta ve yakınları tarafından bu tür durumların bildirilmesi durumunda acilen hastanın doktoru ile iletişime geçilerek durumun bildirilmesi gerekir. Hastaların özellikle, potasyumdan zengin beslenmesi (muz, pirinç, kabuğu soyumuş elma, tost gibi) sağlanmalıdır. Hastanın mümkün ise günde 23 litre kadar sıvı tüketmesi ve bu sıvının büyük bir oranda mineral içerikli su olmasına dikkat edilmelidir.

Kusma, kısmi olarak istemli yapılan mide ve bağırsak içeriğinin kuvvetli bir refleks ile ağızdan dışarıya atılması olayıdır ve yaşamının son dönemini yaşayan hasta ve aileleri için ciddi derecede stres oluşturarak yaşam kalitesini önemli derecede düşürür. Nedenleri farklı olabilir. Bağırsak tıkanıklıkları (tümöral durumlar nedeniyle olabilir), ilaçlar, metabolik nedenler, enfeksiyonlar, nörolojik nedenler sıklıkla sayılabilecek durumlardandır.

Palyatif Dönem Hastalarda Ağrı ve Yönetimi: Palyatif bakımda ağrı değerlendirmesi ve ağrı yönetimi, uygulanan önemli bakım prensiplerindendir. Hastayı ağrı ve acı duygusundan kurtarabilmek amacıyla ağrının uygun değerlendirme materyalleri kullanılarak değerlendirilmesi büyük önem taşır. Bilinç durumu ve hastanın kooperas yonu, ağrı değerlendirmesinde önemli faktörlerdir. İletişim güçlüğü çeken entellektüel problemli hastalarda, hasta kelimelerle ifade edemeyeceğinden dolayı ağrı ile ilgili değerlendirmelerde ve ağrının belirlenmesinde problemler yaşanabilmektedir. Sağlık personeli ve hastanın bakımından sorumlu bireylerin ağrı ve semptomlarını değerlendirebilecekleri yöntemler hakkında bilgi sahibi olmalarönemlidir.

Hasta, ağrı ve ilişkili şikayetlerini farklı yollarla dile getirebilir. Bunlar:

  • Sesli cevaplar (ağlama, inleme)
  • Uyumsal davranışlar (ağrılı bölgeye vurma, ovma davranışı, hareket etmekten kaçınma, ağrılı bölgeyi sabit tutma)
  • Dikkat dağıtıcı davranışlar sergileme (sallanma, yürüme, elini ısırma, elini ovuşturma
  • Yüz ifadeleri / yüz buruşturma (Resim 8.2)
  • Alıngan yüz ifadesi, huysuzluk
  • Uyku bozuklukları
  • Kendini yaralayıcı davranışlar
  • Hiperaktif davranışlar
  • Otonomik değişiklikler (artmış/azalmış nabız, kan basıncı, terleme)

Beslenme Problemleri : Beslenme problemleriyle baş etme konusunda yaklaşım, çoklu disiplinlerin birlikte çalışmasıyla gerçekleşir. İlgili sağlık disiplinlerinin birbiri ile iletişim hâlinde sürdürecekleri tedavi yaklaşımları hastanın desteklenebilmesi konusunda yardımcı olacaktır. Hastanın beslenmesine engel bir durum söz konusu ise dışardan besleme yöntemleri (burundan veya mideden) tercih edilebilmekte fakat kendisi ağızdan beslenebilecek hastalarda ise has tanın beslenmeye teşvik edilmesi gerekmektedir. Hastanın ağızdan beslenmesi oldukça önemlidir ve yiyebildiği kadar yemek yemesi sağlanmalıdır. Gıdalar az az ve sık aralıklarla olacak şekilde sunulmalıdır. Protein içerikli besinler (yumurta, süt, peynir gibi) tüketilmelidir. Gerekli görüldüğü taktirde, hazır mama ve sıvılar da takviye olarak verilebilir. Hasta bakımından sorumlu bireyin günlük kilo izlemi oldukça önemlidir. Ağız içi temizliği de beslenmeyi önemli derecede etkilemektedir. Bu nedenle, hastanın günlük ağız bakımı yapılmalıdır.

Yorgunluk: Engelli bireylerde yorgunluk sık görülen semptomlar arasındadır. Özellikle, fiziksel engeli olan bireylerde sağlıklı bireylerle karşılaştırınca aktivite katılımı için enerji harcamasındaki artış ciddi derecede yorgunluğa neden olabilmektedir. Ayrıca palyatif dönemde, görülen diğer semptomlar ve ilaçların yan etkisi ile birlikte de yorgunluk görülebilmektedir. Hasta bireye yorgunluğun ne zaman, hangi aktiviteler ile birlikte olduğu, en çok vücu dun hangi bölgesinde görüldüğü, şiddeti sorulmalıdır. Yorgunluk, kelime anlamı olarak fiziksel, zihinsel ve duygusal olarak tükenme hâlidir. Günlük yapılan iş ve aktivitelere kişinin gücünün yetmemesi durumudur. Ağrı, yaşanan psikolojik çöküntüler (depresyon, anksiyete, stres, üzüntü vb), uyku bozuklukları, yetersiz beslenme, aktivite düzeyindeki azalma yorgunluğa neden olan önemli faktörlerdir. Yorgunlukla mücadele ederken, yorgunluğa neden olan faktörler üzerinde de durulmalı, olumsuz görülen faktörler düzeltilmelidir.

Solunum Güçlükleri (Dispne): Solunum güçlüğü olarak bilinen dispne, zor ve rahatsız soluma hissi olarak tanımlanabilir ve bireyin yaşam kalitesini önemli derecede azaltır. Hastalar bu durumu, “nefes alamama ve boğuluyormuş gibi olma” duygusu olarak tanımlarlar. Solunum güçlüğü herhangi bir nedenden kaynaklanabilir. Kas hastası bireylerin terminal dönemde, ciddi derecede solunum güçlükleri görülür ve pnömoni oldukça yaygındır. Duchenne Musküler distrofili hastalarda sıklıkla gelişen akciğer enfeksiyonları, pnömoni veya kardiyak sorunlar ölüm nedeni olarak sayılmaktadır. Bununla birlikte, akciğer kanseri tanısı olan engelli bireylerde de solunum güçlükleri oldukça yaygındır. Bu hastalara solunum desteği sağlanmalıdır. Bunun dışında, solunumun desteklenmesi ve akciğerlerin sekresyonlardan temizlenebilmesi konusunda solunum fizyoterapisine ihtiyaç duyulmaktadır. Hastanın mutlaka, solunum rehabilitasyonu alması, yapılması gereken uygulamaların da (aspirasyon, pozisyonlama, nefes egzersizleri gibi) devamlılığı konusunda teşvik ve destek sağlanması önemlidir.

Ölüm Sırasında Bakım

Son zamanlarını yaşayan bireyin yaşı ve hastalığı da ölüm anını ve yas süresini etkileyebilen faktörlerdendir. Çocuk hastalarda aile eğer çocuğun engeli ile ilgili olarak konulan tanıyı kabullenmiş ve tedavisi ile ilgili olarak yapılabilecek bütün uygulamaların yapıldığını, ölüm nedeni olarak belirlenen ek tanıyı da (var ise kanser, kalpakciğer problemi gibi) kabullenmiş ve tedavilerin artık etkili olmadığını anlamış ise çocuğunun daha fazla acı çekmesini istemediğinden ölümün çabuk olmasını isteyebilir. Geçirilen bu dönem yoğun bir yas dönemidir. Annebabalar bu dönemlerde, “O ölecek mi?”, “O öldüğünde ne olacak?, Biz onun öldüğünü nasıl anlayacağız?” gibi sorular sorabilmektedirler. Sorulan bu sorular, ailelerin çocuklarının ölümleri ile ilgili kaygı taşıdıklarının önemli göstergeleri olup, çocuklarının acı çekmesi ve öldüğü anda yanında olamamaktan dolayı duydukları endişeyi yansıtmaktadır (Resim 8.9). Bu durum, yetişkin bir yakınını kaybeden aile üyelerinde de görülebilmektedir.

Yas Sürecinde Aile Desteği

Aileden birini kaybetmek, geride kalan aile fertleri için ciddi duygusal hasar oluşturmaktadır. Özellikle, engelli çocuğunu erken yaşta kaybetmek, anne ve babalar için stresli, yıpratıcı olabilmektedir. Bu durum, geride kalan kişide fiziksel ve ruhsal etkilenmeye neden olmaktadır. Ölünün ardından yas tutma ve yas duygusu en yoğun kayıptan sonraki ilk 6 ay içerisinde yaşanmaktadır. Bu dönemde inanmama, inkâr, özlem, kızgınlık, depresyon duyguları yoğun bir şekilde yaşanmaktadır. Yas süresinin daha da uzun sürdüğü vakalar da olabilmektedir. Bu durum, kayıp yaşayan bireylerin %20 30’unda görülebilmektedir. Yas dönemi, geride kalan aile bireyleri ve sevenler için yaşam memnuniyetsizliği ve yaşam kalitesinde azalma ile sonuçlanabilmektedir. Kişi, günlük yaşama katılmak istemeyebilir, günlük aktiviteleri gerçekleştirme konusunda isteksiz davranabilir. Sağlık personelinin en önemli görevi, kayıp sonrasında yaşanacaklar konusunda hasta yakınlarını bilgilendirmek, danışmanlık hizmeti sağlamaktır.