TEMEL İDARE HUKUKU - Bölüm 1: İdare Hukukunun Temel Kavramları ve İlkeleri Özeti :
PAYLAŞ:Bölüm 1: İdare Hukukunun Temel Kavramları ve İlkeleri
İdare Kavramı
Kelime ve Kavram Olarak İdare
“İdare”, Arapça kökenli bir kelime olup sözlükte “döndürme”, “çekip çevirme”, “yönetme” anlamlarına gelmektedir.
Hukuk dilinde “idare” birden fazla anlamı içerecek şekilde; bir yandan “idari faaliyet (idare etme işi-idari etkinlik-activité) anlamında, diğer yandan “idari kuruluş (idari faaliyeti yerine getiren teşkilat- organe) anlamında kullanılmaktadır.
1982 Anayasası’nda da idare kavramının birden fazla anlamda; bazen “teşkilat” (m.125), bazen “idari faaliyet” (m.126) bazen de “idari faaliyet ve teşkilat” anlamında (m.123) kullanıldığı görülmektedir.
Kamu İdaresi-Özel İdare Ayrımı
Kamu hukukunda “devlet idaresi”, “belediye idaresi”, “üniversite idaresi” gibi kullanılırken; özel hukukta da “vakıf idaresi”, “dernek idaresi”, “şirket idaresi” şeklinde kullanılmaktadır. İdare hukuku, kamu hukuku alanında yer alan idareleri (kamu tüzel kişilerini) konu edinmektedir.
İdarenin Diğer Devlet Organlarından Ayrımı
Bilindiği üzere devletin üç temel işlevini yerine getirmek için yasama, yargı ve yürütme olmak üzere üç organ ihdas edilmiştir. “İdare” denilen teşkilatın bu organlar içindeki yerinin de belirlenmesi gerekmektedir. Bu durumda da karşımıza “organik anlamda idare” ve “işlevsel anlamda idare” kavramları çıkmaktadır.
Organik Anlamda İdare
Organik anlamda idare, kuruluş (teşkilat) olarak idarenin, devletin üç temel organı arasındaki yerinin belirlenmesini ifade etmektedir.
Organik anlamda idarenin ne olduğunu, başka bir ifade ile idarenin diğer devlet organları içindeki yerini anayasaya bakarak belirlemek mümkündür.
Yeni sistemde yürütme gücü, doğrudan halkın seçtiği Cumhurbaşkanında toplanmıştır. Bu durum Anayasanın 8. maddesinde “yürütme yetkisi ve görevi, Cumhurbaşkanı tarafından, Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır ve yerine getirilir”; 104. maddede ise “yürütme yetkisi Cumhurbaşkanına aittir” şeklinde ifade edilmiştir. Görüldüğü üzere, 8. maddede “görev ve yetki” deyimi kullanılırken, 104. maddede sadece “yetki” deyimine yer verilmiştir.
Anayasanın yürütme bölümü içinde “Cumhurbaşkanı” (m.101-108) ve “idare” (m.123 vd.) şeklinde düzenlenmiştir. Yine 104 ve 106. maddelerde de bakanların atanmasına ilişkin düzenlemeler yer almaktadır. Bu hükümlerden devlet tüzel kişiliğinin yönetimi bakımından başkent (merkez) teşkilatı içinde “bakanlıklar” şeklindeki bölümlerin devam edeceği anlaşılmaktadır. Sonuç itibariyle devlet tüzel kişiliği (merkezden yönetim) yönetiminde başkent teşkilatının (1) Cumhurbaşkanı, (2) Bakanlıklar şeklinde şekillendiğini ifade edebiliriz.
Anayasanın tasnifine göre “idare”nin, “yürütme organı” içinde yer alan fakat yürütme organının “cumhurbaşkanı” ve “bakanlar” dışında kalan tüm kamu kuruluşlarını ifade ettiği söylenebilir.
İşlevsel Anlamda İdare
Buna göre yürütülen faaliyetin hangi organ ya da teşkilat tarafından yürütüldüğüne değil, faaliyetin niteliğine bakılmalıdır. Yürütülen faaliyet “idari faaliyet-idari işlev” ya da “idari etkinlik” niteliğini taşıyorsa, bu faaliyeti yürütene “işlevsel anlamda idare” denir.
İdari etkinlik (idari işlev) tanımlarından yola çıkarak, hangi tür faaliyetlerin idari etkinlik içinde yer almayacağını ve hangi kuruluşların idari etkinlik (işlev) yapabileceğini ortaya koyabiliriz. İdari İşlev Dışında Olan Faaliyetler: a) Yasama faaliyetleri idari işlev dışındadır. b) Yargılama faaliyetleri idari işlev dışındadır. c) Hükûmet faaliyetleri idari işlev dışındadır. d) İdarenin özel hukuka tabi faaliyetleri, idari işlev dışındadır.
İşlevsel Anlamda İdare İçinde Yer Alan Kuruluşlar
Yukarıda idari işlevin (idari etkinliğin), toplumun günlük, ortak ve sürekli ihtiyaçlarının karşılanması olarak tanımlamıştık. Bu nitelikteki faaliyetleri sadece organik (dar) anlamda idare yapmamaktadır. Onunla birlikte devletin diğer organları, hatta özel hukuk kişileri de yapabilmektedir. Buna göre işlevsel anlamda idare kavramı içinde yer alabilen kuruluşları şu şekilde belirleyebiliriz: a) Yasama organı işlevsel anlamda idare içinde yer alır. b) Yargı organı işlevsel anlamda idare içinde yer alır. c) Yürütme organı işlevsel anlamda idare içinde yer almaktadır. d) Özel hukuk tüzel kişileri de işlevsel anlamda idare içinde yer alabilir.
İdare Hukuku
İdare sadece kamu hukuku kurallarına tâbi faaliyetler yapmamaktadır. Bazı faaliyetlerini de özel hukuk kurallarına göre gerçekleştirmektedir. İdareye uygulanan hukuk kurallarının çeşitliliği “idarenin hukuku” ve “idare hukuku” kavramlarını gündeme getirmektedir.
İdarenin hukuku: İdare denilen teşkilatın kurulmasında ve faaliyetlerini yürütmesinde uygulanan hukuk kurallarının (kamu hukuku-özel hukuk) bütününü ifade etmektedir.
İdare hukuku: “Kamu tüzel kişilerinin (idarenin) idari faaliyetlerini düzenleyen, özel hukuk kuralları dışındaki hukuk kuralarının bütünüdür”.
İdare Hukukunun Özellikleri
İdare hukukunun özelliklerini kısaca şu şekilde sıralayabiliriz.
- İdare hukuku yeni bir hukuk dalıdır.
- İdare hukuku dağınık bir hukuk dalıdır
- İdare hukuku içtihada dayalı bir hukuk dalıdır.
- İdare hukuku bağımsız bir hukuk dalıdır.
- İdare hukuku statüler hukukudur.
- İdare hukukunda idarenin işlemleri tek yanlıdır.
- İdare hukukunda eşitsizlik hâkimdir.
- İdare hukukundan doğan davalar İdari yargıda görülür.
İdare Hukukunun Kaynakları
İdare hukukunun kaynakları genel olarak hukukun kaynakları ile benzerlik gösterir. Buna göre idare hukukunun kaynaklarını, asıl kaynaklar, yardımcı kaynaklar, yazılı ve yazılı olmayan kaynaklar, bağlayıcı olan ve olmayan kaynaklar gibi ayırıma tabi tutarak şu şekilde sıralayabiliriz.
- Asıl (yazılı) Kaynaklar: Asıl kaynaklar, uyulması zorunlu ve bağlayıcı kaynakları ifade etmektedir. Yazılı kaynakların tamamına “mevzuat” da denilir. Yazılı kaynakları, hukuk kuralları arasındaki hiyerarşiye uygun olarak üstten aşağı doğru şu şekilde sıralayabiliriz: Anayasa, kanun, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi, yönetmelik
- Yardımcı Kaynaklar: Doğrudan bağlayıcı olmayan, yazılı bir kaynak olmaması hâlinde devreye girebilen kaynaklara da yardımcı kaynaklar denilir. Bunlar; yargı içtihatları, öğreti (doktrin)
İdare Hukukunu Etkileyen Anayasal İlkeler
Anayasada hukuk devleti ilkesi, sosyal devlet ilkesi, eşitlik ilkesi, idarenin bütünlüğü ilkesi, merkezden yönetimyerinden yönetim ilkesi, yetki genişliği ilkesi gibi idare hukukunu etkileyen ilkeler yer almaktadır.
Hukuk Devleti
İlkesi Anayasa yer alan ve idare hukukuna da hakim olan temel ilkelerden ilki “hukuk devleti” ilkesidir. Anayasa’nın 2. maddesine göre “Türkiye Cumhuriyeti… hukuk Devletidir”. En geniş ve basit anlamıyla “hukuk devleti” hukukun üstün olduğu, hukuk kurallarının onu koyanlar da dâhil olmak üzere her kişi ve kuruluşu bağladığı, kişilere hukuk güvenliğinin sağlandığı devleti deyimler. Şu hâlde hukuk devletinin özünü devletin hukuka bağlılığı, devlet organlarının hukukun içinde kalarak işlem ve eylemler yapabilmesi oluşturmaktadır.
Hukuk devletinin unsurları
- Temel hak ve özgürlüklerin anayasal olarak güvenceye alınması.
- Kuvvetler ayrılığı rejiminin uygulanması.
- Hukuka bağlılık ilkesinin geçerliliği.
- Kanuni idare ilkesi.
- Yargısal denetime tabi olması.
- İdarenin hukuki sorumluluğunun olması ilkesi.
- Hukuki istikrar ve güvenlik ilkesi.
- Mahkemelerin bağımsızlığı.
- Demokratik yönetim.
Sosyal Devlet İlkesi
Sosyal devlet, “kişilerin sosyal ve ekonomik durumları ile ilgilenen, onlara insanlık onuruna yaraşır bir hayat düzeyi sağlayan, bu çerçevede faaliyetlerini planlayıp, düzenleyen ve uygulamaya aktaran devlet”, yahut “bireyler arasında fırsat eşitliği yaratan, insan onuruna yakışır belli bir hayat düzenini garanti eden, bireyi yoksul, muhtaç durumdan kurtaran, onun kişiliğinin hukuki güven ve adalet içinde gelişmesini sağlayan devlet” olarak tanımlanabilir.
Eşitlik İlkesi
Eşitlik ilkesine ilişkin temel kurallar, Anayasanın 10. maddesinde yer almaktadır. “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür. Bu maksatla alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz. Çocuklar, yaşlılar, özürlüler, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı sayılmaz. Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz. Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.”
İdarenin Kanuniliği İlkesi
İdarenin kanuniliği ilkesi, bir yandan idarenin tüm faaliyetlerinin (görev ve yetkilerinin) kanuna dayanması; diğer yandan idarenin tüm faaliyetlerinin kanuna uygun olması anlamlarına gelmektedir.
“İdarenin kanuniliği” ilkesinin boyutları şu şekilde sıralanabilir:
- Kanunla kurulma: İdare (kamu tüzel kişileri “kanunla” veya “Cumhurbaşkanlığı kararnamesi” ile kurulabilir.
- Görev ve yetkilerin kanunla belirlenmesi: İdarenin görev konularının belirlenmesi kanunla olur. İdare kanunla verilmeyen bir konuda faaliyet yürütmez.
- Kanuna uygun davranma: İdarenin işlem ve eylemleri kanuna (hukuka) uygun olmak zorundadır. Kanuna aykırı olan işlemlere karşı iptal davası açıldığında, mahkeme hukukilik denetimi yaparak hukuka aykırı olan işlemler hakkında iptal kararı verir.
Merkezden Yönetim-Yerinden Yönetim İlkesi
Devlet tüzel kişiliğine “merkezî yönetim“, devlet dışındaki kamu tüzel kişilerine de “yerinden yönetim idareleri” denilir.
Merkezden Yönetimin Özellikleri
- Merkezden yönetimde sadece “devlet tüzel kişiliği” bulunmaktadır. Kamu hizmetleri, devlet tüzel kişiliği eliyle tüm ülke düzeyinde sunulmaktadır.
- Devlet tüzel kişiliği (merkezî idare), üstlendiği kamu hizmetlerini “bakanlık” denilen teşkilatlar eliyle yürütmektedir. Bakanlıkların ayrı bir tüzel kişiliği bulunmamakta olup devlet tüzel kişiliğinin organlarıdırlar.
- Hizmetler merkezde toplanmıştır ve kararların alınması ve bunların uygulanması yetkisi bu merkezin elindedir. c. Merkezde toplanan kamu hizmetlerinin gelir ve giderleri merkezî bütçede toplanır.
- Taşradaki hizmetler, merkezin emrinde ve onun emir ve talimatları doğrultusunda hareket eden taşra memurları tarafından yürütülür.
Yerinden Yönetimin Özellikleri
a. Ayrı tüzel kişilik: Yukarıda da ifade edildiği gibi, yerinden yönetim idareleri, devlet tüzel kişiliğinden ayrı bir kamu tüzel kişiliğine sahiptirler. Ayrı kamu tüzel kişilikleri olduğundan, kendine özgü bütçesi, personeli ve organları bulunmaktadır.
b. Özerklik: Yerinden yönetim idareleri, idari, malî ve personel açısından özerkliğe sahiptirler. İdari özerklik, kendi karar organları ile kararlar alabilmesini; mali özerklik kendi bütçesini kendisinin harcayabilmesini; personel özerkliği de kendisine ait personelinin bulunmasını ifade der.
c. Vesayet denetimi: Yerinden yönetim idareleri üzerinde, merkezi yönetimin “idari vesayet denetimi” yetkisi bulunmaktadır. Nitekim Anayasanın 127. maddesine göre “merkezî idare, mahallî idareler üzerinde, … kanunda belirtilen esas ve usûller dairesinde idari vesayet yetkisine sahiptir.”
İdarenin Bütünlüğü İlkesi
Çok çeşitli ve parçalı olan idari birimlerin, uyum (ahenk) içinde, yani bir bütünlük içinde faaliyette bulunmasına “idarenin bütünlüğü” denilir.
Nitekim Anayasanın 123. maddesinde yer alan “İdare, kuruluş ve görevleriyle bir bütündür ve kanunla düzenlenir” hükmü, “idarenin bütünlüğü ilkesinin” anayasal ifadesidir. Başka bir deyişle “idarenin bütünlüğü ilkesi” anayasal bir ilkedir. Sayıları çok fazla ve parçalı olan idari birimlerin, uyum (ahenk) içinde, yani bir bütünlük içinde faaliyette bulunmasını sağlayacak, “hiyerarşi” ve “idari vesayet” şeklinde iki tür hukuki araç bulunmaktadır. Bir tüzel kişinin kendi içindeki uyum ve ahenk “hiyerarşi”; merkezden yönetim ile yerinden yönetim arasındaki uyum da “idari vesayet” yöntemi ile gerçekleştirilmektedir.
Hiyerarşi
Hiyerarşi (silsile-i meratip), sözlükte kademelenme ya da derecelenme anlamına gelmekte olup, hukukta teşkilat içindeki görevliler arasındaki astlık- üstlük durumunu ifade etmektedir.
Hiyerarşinin Özellikleri
a. Hiyerarşik denetim, bir kamu tüzel kişisinin kendi bünyesi içerisinde söz konusudur. İki ayrı kamu tüzel kişisi arasında hiyerarşik denetim olmaz.
b. Hiyerarşik denetim, genel bir yetkidir. Yönetme görevinin bir gereği olup kanunla bir teşkilat kurulduğunda tabii olarak ortaya çıkar. Bu bakımdan hiyerarşik denetimin varlığı için yasal düzenlemeye ihtiyaç yoktur. Yani bu teşkilat içinde hiyerarşi ilişkisi vardır diye bir düzenlemeye ihtiyaç yoktur.
c. Hiyerarşik amirin, yetkilerini kullanması için, kişilerin başvurusuna gerek bulunmamaktadır, kendiliğinden de kullanılabilir.
d. Hizmete ilişkin hiyerarşik yetkilere karşı astların dava açma hakları yoktur. Sadece şahıslarına yönelik işlemlere karşı itiraz ya da dava hakları bulunmaktadır.
Hiyerarşi Yetkisinin Kapsamı
1. Hiyerarşik amirin, astlar üzerinde kullandığı yetkiler. Üst makamda bulunan kişiler, astlar üzerinde şu yetkileri kullanır.
- Memuriyete ilişkin yetkiler: Üstlerin, kanunda verilmiş ise atama yetkisi, naklen atama yetkisi, terfi ve emeklilik gibi memuriyete ilişkin yetkileri bulunur.
- Disiplin işlemleri: Üstlerin, astlar hakkında disiplin cezası verme yetkisi bulunmaktadır. Her kurumda bir disiplin amiri bulunur. Disiplin amirleri, emri altında bulunan memurlara mevzuatta öngörülen disiplin cezalarını tatbik etme yetkisi bulunmaktadır.
- Denetim ve görev dağlımı: Hiyerarşik amirler, emrinde bulunan memurları denetleme yetkisine sahiptirler. Yine hizmetin işleyişini sağlamak bakımından, astlar arasında görev dağlımı yapma yetkisine sahiptirler. Astların, hizmetin işleyişine ilişkin işlemlere karşı dava açma hakkı bulunmamaktadır.
- Emir ve talimat verme: Amirler emir verme yetkisine sahip, memurların da bu emirleri yerine getirme zorunluluğu bulunmaktadır. Emirlere uyulmaz ise emre itaatsizlik yaptırımı ile karşılaşırlar.
2. Hiyerarşik amirin, astların işlemleri üzerinde kullandığı yetkiler. Üst makamdaki kişiler, astların yaptığı işlemler üzerinde şu tür yetkilere sahiptir.
a. Üst, astın işlemlerini her zaman hukuka uygunluk ve yerindelik bakımından denetleyebilir. Örneğin vali, kaymakamın aldığı bir kararı, hukuka uygunluk ve yerindelik bakımından denetleyebilir ve gerektiğinde kaldırabilir.
b. Üst, astın işlemlerini kaldırabilir, değiştirebilir, erteleyebilir, yenisini emredebilir. Amir, emri altındaki kişilerin işlemlerini hukuka aykırı bulur veya faydalı bulmaz ise bunları kaldırabilir. Örneğin vali, kaymakamın bir kararını hukuka aykırı bulursa kaldırabilir.
c. Üst, astın yerine geçerek işlem tesis edemez. Bir yetki kanunla ast durumundaki makama verilmiş ise, üst onun yerine işlem yapamaz. Örneğin kanunla kaymakama verilen bir yetkiyi, vali kullanamaz, onun yerine geçerek işlem yapamaz. Şayet yaparsa, işlem yetki unsuru bakımından hukuka aykırı olur.
İdari Vesayet Denetimi
İdari vesayet, merkezî idare (ya da merkez konumunda kabul edilen idare ile yerinden yönetim idareleri arasındaki bütünlüğü sağlayan hukuki araçtır. Bu yöntemle merkezî idarenin (devletin), yerinden yönetim idarelerini denetlemesine “idari vesayet denetimi” denir.
Her yerinden yönetim idaresi, merkezi yönetimin bir kanadı ile ilişkilendirilmiştir. Örneğin barolar adalet bakanlığıyla; belediyeler kaymakam, vali, içişleri bakanlığıyla ilişkilendirilmiştir. Bu makamlara “idari vesayet makamı” denilmektedir. İdari vesayet makamları, bu idareler üzerinde idari vesayet denetimi yetkilerini kullanmaktadırlar.
Devlet tüzel kişiliğinin (merkezî idarenin), diğer kamu tüzel kişileri üzerinde idari vesayet denetimi yetkisine sahip olduğu Anayasada yer almaktadır. Nitekim Anayasa’nın 127. maddesinde şu hüküm yer almaktadır: “Merkezi idare, mahalli idareler üzerinde, mahalli hizmetlerin idarenin bütünlüğü ilkesine uygun şekilde yürütülmesi, kamu görevlerinde birliğin sağlanması, toplum yararının korunması ve mahalli ihtiyaçların gereği gibi karşılanması amacıyla, kanunda belirtilen esas ve usuller dairesinde idari vesayet yetkisine sahiptir”.
Anayasanın 135/5. maddesinde yer alan “Bu meslek kuruluşları üzerinde Devletin idari ve malî denetimine ilişkin kurallar kanunla düzenlenir” hükmü de, meslek kuruluşları üzerinde devletin idari vesayet yetkisine sahip olduğunu göstermektedir.
İdari Vesayetin Özellikleri
- Merkezden yönetim-yerinden yönetim arasında olması: Idari vesayet denetimi iki tüzel kişi arasında cereyan eden bir denetim ilişkisidir. Bu denetim ilişkisi merkezden yönetim (denetleyen) ve yerinden yönetin idareleri (denetlenen) arasında cereyan etmektedir. Yani devlet tüzel kişiliğinin diğer kamu tüzel kişileri üzerinde sahip olduğu bir denetim yetkisidir.
- İdari vesayet denetiminin istisnailiği: İdari vesayet istisnaî olup kanunda açıkça düzenlenmiş ise kullanılabilen bir yetkidir. Yerinden yönetim idarelerinin özerkliği asıl, denetime tabi olmaları ise istisnaidir. Denetimle-özerklik ters orantılıdır. Denetim arttıkça, özerklik azalır. Bu bakımdan, idari vesayet denetiminin olup olmadığı ve hangi işlemlerin idari vesayet denetimine tabi olduğunun kanunda açıkça düzenlenmesi gerekir. Kanunda açıkça düzenlenmemişse, idari vesayet denetimi yapılamaz.
- İdari vesayetin emir ve talimat vermeyi içermemesi: İdari vesayet yetkisi, kural olarak emir ve talimat vermeyi içermez. Zira bir kamu tüzel kişisi, başka bir kamu tüzel kişisine kural olarak emir ve talimat veremez. İdari vesayet denetimi, emir ve talimat verme dışında, “onamaret”, “geciktirici veto” ve “iptal davası açma” gibi yetkileri içerir.
- Hukuka uygunluk denetimini içermesi: İdari vesayet denetimi daha çok hukuka uygunluk denetimi şeklinde gerçekleşir. Denetlenen idarenin işleminin hukuka uygun olup olmadığı araştırılır. Yerindelik denetimi kanunda açık düzenleme varsa söz konusu olabilir. f. Dava yetkisini içermesi: İdari vesayet makamları ve yerinden yönetim birimlerinin, birbirlerinin kararlarına karşı dava açma yetkileri bulunmaktadır.
İdari Vesayet Yetkisinin Kapsamı
a. Kaldırma yetkisi:
Kanun bazen, yerinden yönetim idaresinin işleminin vesayet makamı tarafından iptal edilmesi (kaldırma) yetkisi verebilmektedir. Örneğin Köy Kanunu’nun 40. maddesine göre, kaymakam vesayet yetkisine dayanarak, muhtarın köylü menfaatine olmayan kararlarını kaldırabilir.
b. Onama yetkisi:
Kanun bazen, yerinden yönetim idaresinin işleminin, vesayet makamının onaması ile yürürlüğe girebileceğini öngörmektedir. Örneğin Belediye Kanunu 9. maddesine göre belediye sınırları içinde mahalle kurulması, kaldırılması, birleştirilmesi yahut bölünmesine yönelik belediye meclis kararları mülki amirin onamasına tabidir.
c. Kararı iade yetkisi:
Kanun bazen vesayet makamına, yerinden yönetim idaresinin kararını, tekrar görüşülmek üzere geri gönderme yetkisi verebilmektedir. Örneğin İl Özel İdaresi Kanunu’nun 15. maddesine göre vali, il genel meclisi kararını tekrar görüşülmek üzere meclise gönderme yetkisine sahiptir.
d. Dava açma yetkisi:
Kanunlar bazen, vesayet makamına, yerinden yönetim idaresinin kararına karşı idari yargıda dava açma yetkisi de verebilmektedir. Örneğin Belediye Kanunu’nun 23. maddesinde, mülki idare amirlerinin, belediye meclisinin kararlarına karşı idari yargıda dava açma yetkisi verilmişti. Bu hükmü Anayasa Mahkemesi iptal etmiştir.
e. İzin yetkisi:
Bazı hallerde, yerinden yönetim idaresinin bir konuda karar alabilmesi için vesayet makamının izin vermesi öngörülmektedir. Örneğin Belediye Kanunu’nun 74. maddesine göre, belediyelerin yabancı kuruluşlara üye olması, onlarla ortak faaliyette bulunması, İçişleri Bakanlığının iznine tabi kılınmıştır.