TEMEL İDARE HUKUKU - Ünite 8: İdarenin Sorumluluğu Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 8: İdarenin Sorumluluğu

Sorumluluk ve İdari Sorumluluk Kavramı

Hukuk biliminde sorumluluk kavramının siyasi sorumluluk, cezaî sorumluluk, disiplin sorumluluğu ve hukuki sorumluluk çeşitleri bulunmaktadır. Genel anlamda hukuki sorumluluk bir kişinin haksız fiil veya sözleşmeye aykırı davranış ile başkasına verdiği zararı karşılaması demektir. İdarenin davranışından zarar görenler, kamu hizmetinden yararlananlar veya hizmetinin sunumuna katılanlar veyahut hizmetten bağımsız olarak üçüncü kişiler de olabilir. İdarenin eylemlerinden ortaya çıkan zararlar, malvarlığı zararları olabileceği gibi kişilik varlığına ilişkin de olabilir. İdare tarafından bu zararların tazmin edilmesine “idarenin mali sorumluluğu”, “idarenin hukuki sorumluluğu” ya da kısaca “idarenin sorumluluğu” denir. İdarenin hukuki sorumluluğu, geniş ve dar olmak üzere ikiye ayrılarak incelenebilir.

Geniş anlamda idari sorumluluk: Geniş anlamda idari sorumluluk Devletin, mali sorumluluğunu ifade eder. Devletin, yürütme/idare yanında, yasama ve yargı organlarının faaliyetleri sebebiyle mali sorumluluğu, devletin hukuki sorumluluğu kapsamındadır.

Dar anlamda idari sorumluluk: Dar anlamda idari sorumluluk, işlevsel anlamda idarenin kamu hukukuna tabi faaliyetlerinden doğan zararların tazminine yönelik kurallar ve ilkeleri ifade eder.

İdarenin hukuki sorumluluğu, idarenin özel hukuk sorumluluğu ve idari sorumluluk olarak ikiye ayrılabilir. Bir davada idarenin sorumluluğunun özel hukuk sorumluluğu mu yoksa idari sorumluluk mu olduğunu, şayet kanunda açıkça bir hüküm yoksa işin mahiyetine göre yargı yeri belirleyecektir. İdarenin sorumluluğu özel hukuktan kaynaklanıyorsa, çıkan uyuşmazlıklar adli yargıda görülür.

İdari sorumluluğun bağımsızlığı: Fransız Uyuşmazlık Mahkemesinin 1873 tarihli Blanco kararında, idari sorumluluğun, özel hukuktan bağımsız, kendine özgü kuralları olduğuna içtihat edilmiştir. Söz konusu kararda, idari sorumluluk, özel hukuktan ve adli yargıdan bağımsız, kendine özgü ilkeleri olan bir sorumluluk olduğuna dikkat çekilmiştir.

Kusura Dayalı Sorumluluk

İdare hukukunda kusura dayalı sorumluluk, idarenin, kamu hizmeti ve faaliyetlerini yürütürken “kusurlu” bir davranışta bulunarak sebep olduğu zararı tazmin etmesi yükümlülüğünü ifade eder. Buradaki kusur, “hizmet kusuru” olarak ifade edilmektedir. Hizmet kusuru, hizmetin kurulmasında, düzenlenmesinde ya da işleyişindeki bir bozukluğu, aksaklığı ve eksikliği ifade eder. Hizmet kusurunun özellikleri şu şekilde sıralanabilir:

  • Hizmet kusuru, kişilerden bağımsızdır.
  • Asli bir sorumluluk sebebi, yani idarenin doğrudan sorumlu olmasını doğuran bir kusurdur.
  • Hizmet kusuru anonimdir.
  • Hizmet kusuru geneldir.
  • Hizmet kusuru esnektir, değişen durumlara göre tespit edilir.

Öğretide hem de içtihatlarda kabul edilen hizmet kusuru halleri şu şekilde tasnif edilebilir:

  • Hizmetin kötü işlemesi: Hizmetin gereği gibi, beklenildiği gibi yürütülmemesi sebebiyle bir zarar meydana gelmiş ise hizmet kötü işlemiş demektir.
  • Hizmetin geç işlemesi: Kamu hizmetinin olağan sayılamayacak bir gecikme ile yerine getirilmesi ve bu gecikmeden bir zarar meydana gelmesi hali, hizmet kusuru oluşturmaktadır.
  • Hizmetin hiç işlememesi: Hizmet işlemesi gerekirken işlememişse, idare hizmetin işlemesi için bir davranışta bulunmamışsa, hizmet hiç işlememiş demektir. Burada hizmet kurulmuştur, ancak idare harekete geçmemektedir.

Hukuka aykırılık ve kusur arasında bir ilişki mevcut olmalıdır. Bundan anlaşılması gereken, idarenin hukuka aykırı her davranışının, onun için kusur teşkil edip etmeyeceğidir. Bir başka anlatımla, işlemin hukuka aykırı olması, kural olarak idarenin kusurlu davrandığı ve hizmetin kötü işlediği anlamına gelir. Ancak idari işlemin hukuka aykırı olduğu her durumda idarenin sorumluluğundan bahsedilemez. İşlem yapılmadan önceki durumla, işlem iptal edildikten sonraki durum arasında, işlemin muhatabı açısından bir fark yoksa yani hukuka aykırılık ilgilinin durumunu etkilememişse, idarenin sorumluluğu söz konusu olmaz.

Kusura dayalı sorumlulukta, idarenin sorumluluğuna hükmedebilmek için idarenin kusurlu olduğunun kural olarak zarar gören tarafından ispatlanması gerekir. Söz konusu ispatın zorluğu nedeniyle bazı durumlarda idarenin kusurlu olduğu varsayılır. Yani, ispat külfeti tersine çevrilerek, idarenin kusursuzluğunu ispatlaması gerekir.

İdarenin kusurlu olduğu karine olarak kabul edilen haller şu şekilde sıralanabilir:

  • Bayındırlık eserlerinden kaynaklanan zararlar
  • Kamu hastanelerindeki tedavi faaliyetlerinden kaynaklanan zararlar
  • Kamu hizmetinin organizasyonundaki eksiklik sebebiyle ortaya çıkan zararlar

Sayılan bu durumlarda, idare kusursuzluğunu ispatlamak zorundadır.

İdare hukukunda kusur, “basit kusur“ ve “ağır kusur“ şeklinde derecelendirilir. İdarenin bazı faaliyetleri bakımından sorumlu tutulması için ağır kusurlu olması gerekir. Örneğin kolluk eylemlerinde, cezaevi idaresine ilişkin faaliyetlerinde, adalet hizmetlerinin sunumunda, idarenin sorumlu tutulabilmesi için ağır kusur aranmaktadır.

Kamusal faaliyetlerden meydana gelen zararlardan sorumluluk, “hizmet kusuru” ve “kişisel kusur” şeklinde ikiye ayrılır. Hizmet kusurunun varlığı halinde idare sorumlu olduğundan, davalar idari yargıda açılacaktır. Kişisel kusurun varlığı halinde de kamu görevlisi doğrudan sorumlu tutulacaktır ve davalar adli yargıda görülecektir.

Hizmet kusuru, kamu görevlilerinin yürütülen hizmetle iç içe olan, kişiselleştirilemeyen kusurlarıdır. Kişisel kusur ise “yürütülen görevden ayrılabilir nitelikteki kusurlar” olarak tanımlanmaktadır.

Kusursuz Sorumluluk

İdarenin davranışından bir zarar meydana geldiğinde, idarenin hiçbir kusuru olmasa da zarardan sorumlu tutulmasına kusursuz sorumluluk denir. Kusursuz sorumluluk, tam hukuki sorumluluk olarak nitelendirilmektedir.

Kusursuz sorumluluğun özellikleri şu şekilde sıralanabilir:

  • Kusursuz Sorumluluğun İkincil Olma Özelliği
  • Mağdur İçin Elverişlilik Özelliği
  • Zararın Anormal ve Özel Oluşu Özelliği
  • Kusursuz Sorumluluğun Orijinal Olma Özelliği

İdarenin, bünyesinde belli bir tehlike taşıyan faaliyetler sebebiyle oluşan zararlardan sorumlu olmasına risk “ilkesi gereğince sorumluluk” denilir. İdarenin bünyesinde tehlikeler barındıran bir faaliyetinden dolayı bir zarar meydana gelmiş ise, idare bu zarardan kusursuz olarak sorumlu tutulur. Bu durumlar genel itibariyle şu şekilde ifade edilebilir.

  • Tehlike barındıran eşyalar
  • Tehlikeli yöntemler
  • Tehlikeli durumlar
  • Kamu hizmetine geçici olarak iştirak edilmesi
  • Sosyal olaylar
  • Terör eylemleri

İdare hukukunda kusursuz sorumluluk türlerinden ikincisini, “kamu külfetleri karşısında eşitlik” ilkesi oluşturmaktadır. Buna göre, idarenin yürüttüğü bir faaliyetten birileri, diğer insanlara göre anormal bir zarara uğramış iseler bu zarar ödenerek külfetlerde bir eşitlik sağlanmış olur. Kamu külfetleri karşısında eşitlik ilkesi gereğince idarenin sorumluluğuna neden olabilecek halleri şu şekilde sıralayabiliriz:

  • Bayındırlık Faaliyetlerinin Daimî Zararları
  • Ticari Zararlar
  • Kullanım Engelleri ve Değer Kayıpları
  • Hukuka Uygun İşlemlerden Sorumluluk

İdarenin Sorumluluğunun Şartları

İdarenin sorumluluğunun söz konusu olabilmesi için, idari davranış, zarar ve illiyet bağı şartlarının gerçekleşmiş olması gerekir.

İdarenin sorumluluğunda da ilk şart, ortada idarenin zarar verici bir davranışın bulunmasıdır. Ayrıca zararın varlığı da gereklidir. Zarar meydana gelmemişse sorumluluk da yoktur. Üçüncü olarak zarar ile zarar veren olay arasında illiyet rabıtası, neden-sonuç ilişkisi bulunmalıdır.

İdarenin Sorumluluğunu Etkileyen Haller

Bazı durumlarda idarenin davranışı dışındaki olaylar nedeniyle, illiyet bağı ilişkisi zayıflar ya da tamamen ortadan kalkar. Bu durum, idarenin sorumluluğunun azalmasına ya da ortadan kalkmasına neden olur.

Bunlardan ilki mücbir sebeptir. Mücbir sebep, davalı idarenin yürüttüğü faaliyetin dışında cereyan eden, önceden öngörülmesi ve önlenmesi mümkün olmayan nitelikteki olaydır. Meydana gelen bir olayın, mücbir sebep olarak kabul edilip idarenin sorumluluğuna etki edebilmesi için dışsallık, öngörülemezlik, önlenemezlik şeklinde üç unsurun bir arada bulunması gerekmektedir. Mücbir sebebin varlığı halinde idarenin hem kusura dayanan sorumluluğu hem de kusursuz sorumluluğu ortadan kalkar.

İkincisi beklenilmeyen haldir. Beklenilmeyen hâl-kaza, idarenin faaliyetleri içinde ve sırasında meydana gelen, öngörülmesi ve önlenmesi kabil olmayan olaylardır. Beklenilmeyen hal (kaza) niteliğindeki olayın içsellik, öngörülemezlik ve önlenemezlik şartlarına sahip olması gerekir. Bir olay beklenilmeyen hâl niteliğinde ise, idarenin kusura dayanan sorumluluğunu kaldırır ancak kusursuz sorumluluğu devam eder.

İdarenin sorumluluğunu etkileyen diğer haller ise zarar görenin davranışı ve üçüncü kişinin davranışıdır. Zarar görenin davranışı, zarar ile idarenin fiili arasındaki illiyet bağını tamamen kesiyorsa idarenin hem kusura dayanan hem de kusursuz sorumluluğu ortadan kalkar. Aynı şekilde üçüncü kişinin davranışı, idarenin davranışı ile zarar arasındaki illiyet bağını kesmiş ise idarenin sorumluluğu tamamıyla ortadan kalkar.

Zararın Tazmini

İdarenin faaliyetlerinden bir zarar meydana gelmişse, idareden tazminat isteme hakkı doğar. Tazminat talep edecek kişi idari yargıda dava açabilir, maddi ve manevi tazminat talep edebilir. Tazminat talep edecek kişi zarar görenin kendisi olabileceği gibi, zarar görenin yakınları da olabilir.

Son olarak dikkat unutulmaması gereken bir husus da idarenin faaliyetlerinden meydana gelen zararın tazminine ilişkin temel ilkelerdir. Bu ilkeleri şu şekilde sıralamak mümkündür:

  • Nakden Tazmin İlkesi
  • Sorumluluk Nispetince Tazmin İlkesi
  • Taleple Bağlılık İlkesi
  • Tam Tazmin İlkesi
  • Denkleştirme İlkesi