TEMEL İNSAN HAKLARI BİLGİSİ I - Ünite 4: İnsan Haklarının Birleşmiş Milletler Sisteminde Korunması Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 4: İnsan Haklarının Birleşmiş Milletler Sisteminde Korunması

Giriş

İnsan haklarının uluslararası alanda korunması çabaları daha çok II. Dünya Savaşı’ndan sonra gündeme gelmiş bir konu olmakla birlikte, bu alanda 20 yüzyılın ilk yarısında da kimi girişimlerin olduğu bir gerçektir. Bu girişimlere örnek olarak, 1907 tarihli Uluslararası Ganaim Mahkemesi’ne ve I. Dünya Savaşı’ndan sonra imzalanan barış sözleşmeleri ile kurulan “Karma Hakem Mahkemeleri”ne kişilerin doğrudan doğruya başvurma imkânlarının tanınması örnek verilebilir. Her projenin sonucunda, benzersiz bir ürün, hizmet ya da sonuç ortaya çıkar.

II. Dünya Savaşı sonrasında, insanlığı büyük felaketlere sürükleyen savaşları önleyebilmenin ve uluslararası barışın sağlanıp sürdürülebilmesinin temel şartlarından biri olarak insan haklarının uluslararası alanda korunması fikri güçlenmiştir. Böylece insan haklarının devletlerin iç sorunu olduğu fikri terkedilmiş, bu alanda insan haklarını koruyacak önemli kurumsal düzenlemelere yer verilmiştir.

BM Antlaşması’nın önsözünde; “temel insan haklarına, kişinin onur ve değerine” saygı inancı dile getirilmekte “ırk, cinsiyet, din ya da dil ayrımı gözetmeksizin insan haklarına ve temel özgürlüklerine saygının geliştirilip güçlendirilmesi” BM Teşkilatı’nın ana amaçlarından biri olarak sayılmaktadır.

Sözleşmeye Dayalı Usuller

Hukuksal Dayanakları

Devletlerin, uluslararası kuruluşlarca kabul edilen sözleşmelere, ulusal hukukları gereğince onaylayarak taraf olmaları durumunda denetim, sözleşmenin onaylanmış olması şartına bağlı olarak işler. Devletin kuruluş üyesi olması, o sözleşme nedeniyle kendiliğinden bu hukuksal yükümlülüğü üstlenmesi sonucunu doğurmaz. Bunun için sözleşmeyi onaylaması gerekir. Dayanağını, sözleşmenin onaylanmış ve öngörülen özel denetim organının yetkisinin tanınmış olmasından aldığından, bu sistemler sözleşmeye dayalı koruma sistemleri olarak nitelendirilir.

“Kuruluşa üye devlet” durumunda; denetim sözleşmelerin uygulamalarından bağımsız olarak yapılır. İnsan haklarına saygı gösterme yükümlülüğü, bu kuruluşların kurucu belgelerinde vardır ve üye devletleri bağlar. Dayanağını üyelik ilişkisinden aldığından bu tür koruma sistemlerine, sözleşme dışı koruma sistemleri denilir.

Diğer taraftan, BM Antlaşmasının 55. ve 56. maddelerinde, BM Teşkilatına ve Üye devletlere düşen yükümlülükler belirtilmektedir. Buna göre; BM ırk, cinsiyet, dil ya da din ayımı gözetmeksizin herkes için insan haklarına ve temel özgürlüklere evrensel ve fiili olarak saygıyı kolaylaştırmakla yükümlüdür (m. 55).

Anlaşma İzleme Birimleri

BM bünyesinde hazırlanan, insan haklarının korunmasına ilişkin uluslararası sözleşmelerin tümü, o antlaşmaya ne ölçüde uyulup uyulmadığının denetlenmesi amacıyla gerekli kurum ve mekanizmaları kurmuş değildir. Bununla birlikte, uluslararası sözleşmelerin pek çoğunun kendine göre bir uygulama mekanizması bulunmaktadır. Bunlardan en çok bilineni rapor sistemidir. Bu raporlar ilgili komite tarafından incelenmektedir. Komitelerin bazıları devletlerarası şikâyetleri kabule otomatik yetkili kuruluşlardır. Komitelerin yetkilerinde zorunlu kimi sınırlar vardır ve verdikleri kararlar AİHM gibi bölgesel insan hakları mahkemeleri ile karşılaştırılamaz. Bununla birlikte, komitelerin önemi küçümsenmemelidir.

İnsan Hakları Komitesi

İnsan Hakları Komitesi (KSHS m. 28) (İHK), KSHS’nin düzenlediği hakların uygulanmasını gözetmek ve taraf devletlerin bu haklara saygı gösterip göstermediğini denetlemek amacıyla kurulmuştur. İHK, Mart ayının sonunda ve Nisan ayının başında New York’ta, Temmuzda ve Ekimin sonu/Kasımın başında Cenevre’de olmak üzere, yılda üç defa toplanır. Toplantılar üç hafta sürmektedir.

Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Komitesi

Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Komitesi (ESKHK) BM Ekonomik ve Sosyal Konseyin (ESK) 1985/17, 28 Mayıs 1985 kararı ile, Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi’nin Sözleşmenin IV. Bölümünde yer alan BM ESK’ine verilen izleme fonksiyonunu yerine getirmek amacıyla kurulmuştur. Komite normalde her yıl iki kez üçer hafta süreler için Cenevre’de toplanmaktadır. Toplantılar kamuya açıktır.

İşkenceye Karşı Komite

İşkenceye Karşı Komite, 1984 tarihli İşkenceye ve Zalimane, İnsanlık Dışı ve Aşağılayıcı Cezalandırmaya Karşı Sözleşme gereğince, 10 Aralık 1984 tarihinde kurulmuş, Sözleşmenin 26 Ocak 1987 yılında yürürlüğe girmesini takiben 1 Ocak 1988 yılında çalışmaya başlamıştır.

Irk Ayrımcılığının Kaldırılması Komitesi

Irk Ayrımcılığının Kaldırılması Komitesi, 1966 tarihli Uluslararası Her Türlü Irk Ayrımcılığının Ortadan Kaldırılmasına Dair Sözleşme’nin uygulanmasını izlemek üzere, kurulmuştur. Anlaşma ile belirlenmiş yükümlülüklerle ilgili devlet şikâyetlerini izlemek ve incelemek üzere BM tarafından oluşturulan ilk Komitedir.

Kadınlara Karşı Ayrımcılığın Kaldırılması Komitesi

1979 tarihli Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Kaldırılması Sözleşmesi’nin 17 maddesine göre kurulan Kadınlara Karşı Ayrımcılığın Kaldırılması Komitesi, yürürlüğe girdiği 1982 yılından itibaren çalışmaya başlamıştır. Başlangıçta 18 uzmandan oluşmakta iken bu gün, hukukçu, öğretmen, diplomat ve kadın konularında uzman 23 kadar kişiden oluşan Komite üyeleri, taraf devletlerin gösterdikleri adaylar arasından gizli oyla seçilmektedir. Hemen hepsinin kadınlardan oluştuğu Komitenin üyeleri, 4 yıllık bir süre için seçilmektedir.

Çocuk Hakları Komitesi

20 Kasım 1989’da BM Genel Kurulu tarafından hazırlanan Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 43. maddesi gereğince kurulan Çocuk Hakları Komitesi insan hakları alanında uzmanlıklarıyla ve yüksek ahlaki yetenek ve yetkileriyle tanınmış, 18 kişiden oluşmaktadır. Dört yıllık bir süre için seçilen üyelerin yarısı iki yılda bir yenilenmektedir.

Tüm Göçmen İşçilerin Haklarının ve Ailelerinin Korunması Komitesi

1990 tarihli, Tüm Göçmen İşçilerin Haklarının ve Ailelerinin Korunması Üzerine Uluslararası Sözleşme (m. 72), Tüm Göçmen İşçilerin Haklarının ve Ailelerinin Korunması Komitesinin kurulmasını öngörmektedir.

Sözleşmeye Dayalı Usuller

Rapor Usulü

Rapor usulü, uluslararası sözleşmelerin uygulanmasının izlenmesinde kullanılan en temel usullerden biridir. Uluslararası sözleşmeyi imzalayan ve onaylayan her devlet, o sözleşmenin onaylanmasını izleyen ilgili komiteye, sözleşmeyi onayladığı tarihten itibaren, bazı sözleşmelerde genellikle bir yıl, bazı sözleşmelerde ise iki yıl içinde, başlangıç raporu ve periyodik rapor olmak üzere, iki türlü rapor sunmakla yükümlüdür.

İlk raporda, Sözleşmede düzenlenen hakları koruyan anayasa hükümleri, hakların korunmasına yardımcı olan yargısal ölçütler, Sözleşmede düzenlenen haklara aykırılıklar hâlinde ulusal düzeyde başvurulabilecek idari veya yargısal başvuru yolları (iç hukuk yolları) gibi özelliklerinin ana hatlarıyla yer alması gerekir.

Sözleşmenin yürürlüğe girmesinden sonra gönderilen ilk rapordan sonra, taraf devletler İHK’ne periyodik raporlar sunarlar. Periyodik raporların hangi aralıklarla gönderileceği Sözleşmede belirlenmemekle birlikte İHK’nin uygulama yönergesi, bunların her beş yılda bir sunulmasını öngörmektedir. Ayrıca, Sözleşmeye göre (m. 40/1-b), İHK, devletlerden de rapor isteyebilmektedir. Dramatik insan hakları ihlalleri ile ilgili suçlamalar söz konusu olduğunda, İHK özel bir rapor isteyebilir. İnsan haklarının gelişmesinin izlenmesi bakımından; ulusal politikalar ve ekonomik durumlar açısından bakıldığında, periyodik raporların sunulması için belirlenen bu beş yıllık sürenin çok uzun olduğu söylenebilir.

Devletlerarası Şikâyet Usulü

Devletlerce onaylanan insan hakları sözleşmeleri devletlerin insan haklarını ve özgürlükleri koruma ve onlara saygı göstermeye dair yükümlülüklerini kapsamaktadır. Herhangi bir üye devlet başka bir üye devlete karşı anlaşmanın gereklerini yerine getirmediği için işlem başlatabilir. Genelde bu tür bir şikâyet sadece hem şikâyet eden taraf hem de karşı taraf denetleme biriminin yetkisini tanıyorsa gerçekleşebilir. Uygulamada devletlerarası şikâyet mekanizmaları çok sık kullanılmamaktadır. Devletlerarası ilişkiler, devlet mekanizmalarının ideal usuller olarak kabul edilmediği bir yapıdadır. Devletler sıklıkla misilleme yoluna gitmektedir. Birçok devlet ilgili denetleme biriminin yetkisini tanımamaktadır. Bu mekanizmalar grubuna dâhil edilebilecek olan ve bazı kereler kullanılmış olan tek mekanizma İHAS’ın 33’üncü maddesidir.

Bireysel Başvuru Usulü

İnsan haklarının temel ilkeleri arasında sayıldığı demokratik siyasi hürriyete dayanan rejimlerde, bireylere kendi haklarını korumak için bu süreci başlatma hakkını sağlamak mantıklıdır. Bu süreç sayesinde bir birey kendi devletini uluslararası bir organ önünde doğrudan sorumlu tutabilmektedir. Bazı uluslararası sözleşmeler, sözleşme hükümlerine göre haklarının ihlal edildiğini hisseden bireye bundan sorumlu tuttuğu hükümetine karşı denetleme biriminde işlem başlatma fırsatı vermektedir. Fakat bu tür başvurular ancak ilgili devlet bireysel başvuru hakkını açıkça kabul etmişse yapılabilmektedir.

Bireysel/kişisel başvuru yoluna başvurulabilmesinin en temel ön şartı, taraf devletlerin, ilgili Komitenin bu yetkisini kabul ettiklerini özel bir beyanla bildirmeleridir (KSHS Seçimlik Protokol m. 1; İKS m. 22).

Bireysel başvuruların kabulü aşağıdaki şartların gerçekleşmiş olmasına bağlıdır: Başvuruların; yazılı yapılması, imzalı olması, dilekçe hakkının kötüye kullanılması niteliğinde olmaması, uygun iç hukuk yolları tüketildikten sonra yapılması, başka bir uluslararası ya da bölgesel soruşturma ya da çözüme kavuşturma usulüne göre incelenmemiş veya daha önce ilgili komitece incelenmemiş olması, sözleşme hükümleri ile bağdaşmayan nitelikte bulunmaması gerekir.

Soruşturma Usulü

İşkenceye Karşı Sözleşme ve Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Kaldırılması Sözleşmesi Seçimlik Protokolü ile öngörülmüş bir usuldür. Soruşturma usulünün uygulanabilmesi için, Protokole taraf olacak bir devletin, ilgili Komitenin, soruşturma yetkisini tanıması gerekir.

Soruşturma yetkisi çok önemli bir yetki olmakla beraber, en temel zayıf noktası, ilgili devletin icazetine ihtiyaç duyulmasıdır. Raporlarla ilgili devlete sunulan uygun öneri ve tavsiyelerin, işkence ihlallerinin azaltılması açısından ne gibi faydalar hasıl ettiği tartışılabilir. Ziyaret talebinin ciddiyeti, ilgili devleti uzlaşmaya ve eylemlerini uluslararası standartlara çekmeye teşvik edebilir.

İşkenceye Karşı Sözleşmeye Göre Tesis Edilen Tutuklanma Merkezlerini Ziyaret Sistemi

İşkenceye Karşı Sözleşme Seçimlik Protokolü, 18 Aralık 220’de kabul edilmiştir. Türkiye bu Protokolü 14 Eylül 2005’te imzalamış15 Haziran 2011’de 2011/162 saylı Bakanlar Kurulu kararıyla onaylanmıştır (RG: 05.07.2011- 27985 Mük.) Protokol, işkenceye ve diğer zalimane veya aşağılayıcı davranış ya da cezalara karşı Sözleşmenin hedeflerine ulaşmasını ve özgürlüğü kısıtlanmış kimselerin korunmasını amaçlamaktadır.

Sözleşme-Dışı Koruma Usulleri

Bilindiği gibi, BM Örgütünün başta gelen hedeflerinden biri de, insan haklarının evrenselliğinin, saygınlığının güvence altına alınması, insanın eşitliğin, saygınlığının ve değerinin tanınmasıdır.

Sözleşme-Dışı Korumada Organlar

Uluslararası Adalet Divanı (UAD), 1945 yılında, BM’nin kurucu Antlaşması ile Örgütün, başlıca yargı organı olarak kurulmuştur. Faaliyetlerini, kurucu antlaşmanın ayrılmaz bir parçasını oluşturan UAD’nın Statüsü ve kendi içtüzüğü ile yerine getirir. UAD devletlerin taraf olduğu uyuşmazlıklar bakımından yetkili bir yargı yeridir.

Güvenlik Konseyinin başta gelen sorumluluğu, uluslararası barış ve güvenliğin sağlanmasıdır. Ancak, insan haklarının devletler arasında çekişmeye sebep olduğu durumlarda, Güvenlik Konseyi, BM Anlaşması hükümleri gereğince barışı sağlamak amacıyla harekete geçmektedir. Bu durum Güvenlik Konseyinin insan hakları ile olan bağlantısının en açık göstergesidir. Ayrıca, sömürgesizleştirme stratejisinin bir parçası olarak, Güvenlik Konseyi bütün halkların kendi kaderini tayin hakkını desteklemektedir.

BM Genel Kurulunun insan hakları ile ilgili önemli yetkileri bulunmaktadır. BM Anlaşmasının, Genel Kurul’un görev ve yetkilerini düzenleyen 13. maddesinde Genel Kurula, uluslararası iş birliğini geliştirmek ve uluslararası hukuku kodlaştırmak sorumluluğunun yanında, “ırk, cins, dil ve din ayrımı gözetmeksizin herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerden yararlanmasını sağlamak” için çalışmalar yapılmasını temin etmek ve tavsiyelerde bulunmak görevi de verilmiştir. Genel Kurul, seçtiği belli bir ülkedeki insan hakları ihlallerini tartışabilmekte ve oradaki durumu araştırabilmektedir. İnsan hakları ile ilgili uluslararası sözleşmelerin uygulanmasında Genel Kurul önemli rol oynamaktadır. BM’nin diğer bütün organları gibi, Genel Kurul da BM Anlaşması ile verilen yetkiler doğrultusunda hareket etmesi gerekir.

BM’nin doğrudan doğruya insan hakları alanına giren konularda faaliyette bulunan Ekonomik ve Sosyal Konsey (ESK), BM Genel Kurulu tarafından üç yıllık bir süre için seçilmiş 54 üyeden oluşmaktadır. Yıl boyunca toplanan Konseyin en önemli toplantısı New York veya Cenevre’de yaptığı Temmuz Toplantısıdır. ESK, uluslararası ekonomik, sosyal, kültürel, eğitim, sağlık ve diğer kimi sorunlarla ilgili olarak çalışmalar yapmakta ve tematik insan hakları ihlallerini ortaya koyan raporlar hazırlanması konusunda çok geniş yetkileri bulunmaktadır (BM Anlaşması, m. 62/1). İnsan Hakları Konseyi Birleşmiş Milletler’in insan haklarını teşvik ve korumayı üstlenmiş ana kuruluşudur. BM Genel Kurulu tarafından 15 Mart 2006 tarih ve 60/251 sayıl kararıyla, 1946 yılında kurulan İnsan Hakları Komisyonu’nun yerini almak üzere kurulmuş olan İnsan Hakları Konseyi, genel olarak izlenecek politikalar için yol gösterir, insan hakları sorunlarını inceler, yeni uluslararası normlar geliştirir ve dünya genelinde insan haklarının uygulanışını gözlemler.

İnsan Hakları Konseyi, insan hakları konusunda bir kriz yaşandığında toplanabilmektedir. Yıl içinde toplamı 10 haftayı bulan üç oturum düzenlenir ve acil durumlarda üyelerinin üçte-iki çoğunluğu ile toplantılar gerçekleştirilir.

İnsan Haklarının Teşviki ve Korunması Alt Komisyonu (önceki adı Ayrımcılığın Önlenmesi ve Azınlıkların Korunması Alt Komisyonu idi), eski Komisyon tarafından 1947 yılında kurulmuştur. Her yıl bir kez toplanan bu komisyonun 26 üyesi vardır ve bu şahıslar hükümetlerin temsilcisi olarak değil de kendi uzmanlık konularında bireysel olarak görev yaparlar. Başlangıçta yalnızca ayrımcılık ve azınlıkların korunması konularıyla ilgilenen Alt Komisyon, zaman içinde insan hakları alanında, insan hakları eğitimi, gıda hakkı, kadın hakları, kayıp kişiler, engellilerin hakları, cüzzamlı kişilere karşı ayrımcılık gibi birçok konuyu da çalışma alanına eklemiştir.

Genel Kurul, İnsan Hakları Konseyi Danışma Kurulu’nun çalışmalarını ve işlevini kuruluşundan beş yıl sonra denetlemeye başlamıştır. Bunun sonucunda da statüsü yükseltilerek BM’nin temel birimlerinden biri hâline gelmiştir.

1993’te düzenlenen Dünya İnsan Hakları Kongresi’nde İnsan Hakları Yüksek Komiserliğinin (İHYK) kurulması kararlaştırılmış; 20 Aralık 1993’te, BM Genel Kurulu’nca İHYK’nin kurulmasına seçim yapmaksızın karar verilmiştir.

İHYK’nin görevleri şunlardır: Medeni, kültürel, ekonomik, siyasi ve sosyal hakların etkin kullanımını sağlanmak ve geliştirilmek; BM sistemi içinde insan haklarını geliştirecek organları desteklemek ve bu kuruluşlara bu alanda öneriler götürmek; İnsan haklarının geliştirilmesi amacıyla BM içindeki kuruluşlardan destek almak; İnsan Hakları Merkezi ve diğer bazı kuruluşlar aracılığıyla talepte bulunan ülkelere insan hakları konusunda teknik ve mali yardımda bulunmak ve konuya ilişkin eylem ve programlar yürüten yerel insan hakları örgütlerine yardım etmek; insan hakları konusunda BM tarafından yürütülen eğitim ve kamuyu bilgilendirme programları arasında koordinasyonu sağlamak; dünyada İnsan Hakları ihlaline neden olan tehditlere ve tehlikelere karşı aktif bir rol oynamak; insan hakları çerçevesinde hükümetlerle sürekli diyalog içinde olmak; insan haklarının gelişmesi ve yaygınlık kazanması için uluslararası iş birliğine gidilmesini sağlamak; BM sistemi içinde insan haklarının genişletilmesi için koordinasyon faaliyetleri yürütmek; insan hakları konusunda BM mekanizmasının daha da güçlendirilmesi ve rasyonelleştirilmesi yönünde çalışmalar yapmak; insan hakları merkezinin idaresini gerçekleştirmek.

BMMYK’ye, dünya genelinde mülteci sorunlarını çözmek ve mültecileri korumak amacıyla uluslararası faaliyetleri koordine etme ve yürütme görevi verilmiştir. Asıl amacı mültecilerin haklarını ve refahını savunmak olan BMMYK, her bireyin sığınma talebinde bulunabilmesini ve başka bir ülkede mülteci olarak güvenli bir şekilde barınabilmesini sağlamak için mücadele vermekte, aynı zamanda, eve gönüllü dönüş, yerel entegrasyon ve üçüncü bir ülkeye yerleştirme seçeneklerini de mümkün kılmaktadır.

BM içinde, tüm üye devletlere karşı, insan haklarının korunmasıyla ilgili her türlü özel sözleşmelerden bağımsız olarak, BM üyesi her devleti bağladığı kabul edilen BM Antlaşması ve İHEB temeline dayanan usullerdir. Bu yeni uygulamalar ESK’in kabul ettiği kararlarla oluşturulan yeni inceleme usullerine dayanmaktadır. Bu usuller, 1235 ve 1503 usulleridir.

İnsan Hakları Komisyonu 8(XXIII) sayılı ve 16 Mart 1967 tarihli kararı ile EKS’den açık ve sistemli insan hakları ihlalleri ortaya koyan durumları araştırma ve inceleme yapması için izin istemiştir. Bu iznin, ESK’nin 6 Haziran 1967 tarih ve 1235 (XLII) sayılı kararıyla İHK’ya verilmesi üzerine böyle usul oluşturulmuştur.

Ekonomik ve Sosyal Konseyin 27 Mayıs 1970 tarih ve 1503 sayılı (XLVIII) kararı ile “insan hakları ve temel özgürlüklerinin ihlallerine ilişkin bildirimler ile ilgilenmeye dair usuller belirlenmiştir. 1503 Usulü” olarak bilinen bu usulde, kişilerin tek tek haklarının ihlal edilip edilmediği ve dolayısıyla mağduriyetlerinin kişisel olarak nasıl giderileceği üzerinde durulmamakta, şikâyetin olduğu ülkedeki genel durum üzerinde karara varılmak suretiyle bu hedefe dolaylı yoldan ulaşılmaktadır.

İnsan Hakları Konseyi, İnsan Hakları Komisyonu tarafından insan hakları hakkında geliştirilen özel usullerle de insan haklarının korunmasına yönelik çalışmalarını yürütmektedir. Bu usuller arasında, belli konularda ve farklı işlevlere sahip “çalışma grupları” kurmak, “özel raportör”, “özel temsilci” ya da “bağımsız uzman” atayarak, belli ülkelerdeki insan hakları ihlalleriyle ilgili raporlar hazırlatmak sayılabilir.

Acil eylem formülü sayesinde ilgili kişi ya da birim harekete geçirilerek, ilgilinin haklarının güvence altına alınması için muhatap hükümet nezdinde girişimlerde bulunulması sağlanabilir Ancak, ilgili özel raportör ya da çalışma gurubuna yapılacak şikâyete konu olan durumun “acil” olduğunun belirtilmesi gerekir.

BM Genel Kurulu tarafından 1947 yılında 174 (III) nolu kararla kurulan Uluslararası Hukuk Komisyonu’nun amacı uluslararası hukukun gelişimine katkıda bulunmaktır. İnsan Hakları söz konusu olduğunda, Komisyon vatandaşlık ve vatansızlık gibi konulara ilişkin uluslararası anlaşmalar hazırlanmasında rol oynamaktadır. Komisyon aynı zamanda uluslararası ceza hukukunun geliştirilmesi konusunda da çalışmaktadır.

Uzman Kuruluşlarda İnsan Haklarının Korunması Usulleri

Uluslararası Çalışma Örgütü (UÇÖ=International Labour Organization) 1919’da Versailles Barış Anlaşması’nın XIII. Bölümü uyarınca kurulmuş ve 1946 yılında BM’nin uzmanlık kuruluşu olmuştur. Sosyal adalet ilkeleri, evrensel insan ve çalışma haklarının korunması temelinde kurulmuştur. UÇÖ diğer kuruluşlardan farklı olarak üç farklı grubun temsilcilerinin çalışmalarını içermektedir: Organları arasında hükümet temsilcilerinin yanı sıra işçi ve işveren temsilcileri de yer almaktadır.

UÇÖ uluslararası çalışma standartlarını sözleşmeler ve tavsiyeler yoluyla ifade etmektedir. Bu sözleşme ve tavsiyeler temel çalışma hakları, örgütlenme hakkı, toplu pazarlık, zorla çalışmanın ortadan kaldırılması, fırsat eşitliği ve çalışma hayatı ile ilişkili diğer konularda asgari standartlar koymaktadır.

UÇÖ, sahip olduğu bazı mekanizmalar ile kendi belirlediği standartlara uyulup uyulmadığını denetleyebilmektedir. Bu mekanizmalar; zorunlu rapor prosedürleri, şikâyet bildirimi prosedürleri ve çalışma ve başvuru prosedürleri şeklindedir.

Yargısal Nitelikte Olan Koruma Usulleri: Uluslararası Ceza Mahkemesi

Uluslararası Ceza Hukuku’nun en temel amaçlarından biri, uluslararası hukukta devletlerin sorumluluğu yanında, bireylerin de cezai olarak sorumlu tutulabilmeleri, bireylerin işlemiş oldukları uluslararası suçlardan dolayı, ulusal ya da uluslararası ceza mahkemeleri aracılığıyla cezalandırılmalarının sağlanmasıdır. Ancak uluslararası suçlardan dolayı devletlerin kendi vatandaşlarını yargılamak istememesi nedeniyle uluslararası ceza mahkemelerinin kurulması gerekmiştir.

UÇM Statüsü’nün 34’üncü maddesinde de belirtildiği üzere mahkeme; başkanlık, ön dava dairesi, dava dairesi, istinaf dairesinden oluşan yargılama bölümü, savcılık makamı ve sekretaryadan oluşmaktadır.

Hakimler arasından üç yıl için seçilen bir başkan ve birinci ve ikinci başkan yardımcılarından oluşan Başkanlık makamının görevi, mahkemenin genel yönetimini ve temsilini sağlamaktır. Başkanın ve yardımcılarının görev süreleri yargıçlık süreleriyle sınırlıdır, yani idari görev süresi ile yargıçlık görev süresinden hangisi önce sonlanırsa o tarihte görev sona erer. Heyet yalnızca bir kez seçilebilir (UÇM Statüsü, m. 34).

Mahkeme (yargılama makamı), Antlaşmada belirtilen şekilde seçilen ve üçte biri 3, üçte biri 6, ve üçte biri 9 yıl görev yapacak 18 yargıç ve yeteri kadar savcılık görevlilerinden oluşmaktadır. Yargılama makamı, kendi içinde üçe ayrılır: Ön-Dava Dairesi, Dava Dairesi ve İstinaf Dairesi.

Yargılamanın tüm aşamalarında kalem ve sekretarya olarak görev yapmak yetki ve göreviyle donatılmıştır. Yazı İşleri Müdürü, iç hukukumuzdan biraz daha farklı olarak, yargılamanın her aşamasında birinci elden rol sahibidir. Ayrıca sekretarya görevi için de yeteri kadar personel istihdam edilmektedir.