TEMEL SAĞLIK VE HASTALIK BİLGİSİ - Ünite 3: Yaşlılık ve Yaşlanma Fizyolojisi Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 3: Yaşlılık ve Yaşlanma Fizyolojisi

Ünite 3: Yaşlılık ve Yaşlanma Fizyolojisi

Giriş

Günümüzde bilginin kolay ulaşılabilirliği bilim ve teknolojideki ilerlemeler, bireysel ve toplumsal yaşam standardının yükselmesi, tıbbi müdahalelerin etkinliğinin artması gelişmiş toplumlarda yaşam süresini buna bağlı olarak da yaşlı nüfusu artırmıştır. Yaş, fizyolojik ve kronolojik yaş olmak üzere iki temel gruba ayrılır. İnsanın kronolojik yaşı doğum tarihine bakılarak kolay bir şekilde tayin edilebilir. Kronolojik yaş tüm insanlarda aynı olduğu halde fizyolojik yaş, yani insanın vücut zindeliği ve zihinsel fonksiyon kapasitesi yaşla birlikte azalır. Bu azalma bireyler arasında ve aynı bireyin farklı organları arasında farklılık gösterir. Bu bölüm özetinde kısaca yaşlılık ve yaşlanma teorileri, yaşlanmaya bağlı vücutta meydana gelen yapısal ve fonksiyonel değişiklikler ve sağlıklı yaşlanma ile ilgili temel bilgilere yer verilecektir.

Yaşlılık ve Yaşlanmayla İlgili Tanım ve Kavramlar

Yaşlılık ve Yaşlanma Kavramları

Dünya Sağlık Örgütüne göre 65 yaş ve üzeri insanlar yaşlı olarak tanımlanmakta ve aşağıdaki sınıflandırma yapılmaktadır:

  • 65 - 74 yaş genç yaşlı,

  • 75 - 84 yaş orta yaşlı,

  • 85 üzeri yaş, ileri yaşlı.

Yaşlanma 30 yaşlarından başlayarak;

  • Vücut dokularında ve fonksiyonel kapasitelerinde azalma,

  • Hastalıklara daha kolay yakalanma ve geç iyileşme,

  • Fiziksel ve psikolojik streslere karşı koymada azalma olarak tarif edilebilir.

Yaşlılık dönemindeki sağlık sorunları, bu sorunların teşhis ve tedavileriyle ilgilenen tıp dalına Geriatri veya yaşlılık hekimliği denir. Geriontoloji yaşlılık bilimi ve geriatrist ise yaşlılık bilimi ve yaşlı hastalar konusunda uzman tıp hekimidir.

Kronolojik ve Fizyolojik Yaşlılık

Yaşlanma bir hastalık değildir. Normal fizyolojik bir süreçtir. Normal fizyolojik yaşlanma, vücuttaki moleküller, hücreler, dokular ve sistemlerde yaş ilerledikçe ortaya çıkan, geriye dönüşü olmayan yapısal ve fonksiyonel değişikliklerin tümüdür. Yaşlanan kişilerde dokularda meydana gelen değişiklikler vücut fonksiyonel kapasitesini azaltarak hastalıklara duyarlılığı artırır ve iyileşmeyi geciktirir. Bu nedenle yaşlandıkça hastalık oluşum riski artar.

İster kadın ister erkek olsun, yaşlanma, organ sistemlerinin kapasitelerinde azalma ve fonksiyonlarında bozulmayla karakterize, ilerleyici ve kalıcı bir fizyolojik süreçtir. Organ sistemleri ve dokuların fonksiyonel kapasitelerinin kaybı kişinin günlük aktivitelerine uyumunu zorlaştırır, kaza ve hastalık risklerini artırır. İyileşmeyi zorlaştırır.

Kronolojik yaştan farklı olarak fizyolojik yaş kişiden kişiye hatta kişinin farklı organları arasında bile farklılık gösterir (s: 64, Şekil 3.1.).

Fizyolojik yaşlanma yumurtanın döllenmesiyle başlar. Tüm yaşam boyu sürer. İnsanın yaşam süresi ve kalitesi kronolojik yaşından çok fizyolojik yaşına bağlıdır.

Yaşlanma Teorileri

Yaşlanma fenomenini açıklamaya çalışan birçok teori (300 den fazla) ileri sürülmüştür. Biyolojik yaşlanma sürecini açıklamaya çalışan hem kalıtsal (genetik faktörler) hem de genetik olmayan diğer faktörleri kapsayan çok sayıda teori vardır. Bunlar:

  • Geçen zaman ve çekilen çile teorisi

  • Nöro-endokrin teorisi

  • Genetik (kalıtsal) kontrol teorisi

  • Serbest radikal teorisi

  • Mitokondri teorisi

  • Atık birikimi teorisi

  • Kalori sınırlaması teorisi

  • Yaşlanma üzerine telomeraz etkisi teorisidir.

Bu teorilerin birçoğu birbiriyle bağlantılı, biri diğerine sebep olarak yaşlanmayı çok yönlü destekleyici rol oynamaktadır. Vücutta enerji üretiminin yavaşlaması, her tür vücut faaliyetinin aksamasına yol açar. Enerji temininde azalma önce, kas, kalp ve beyin faaliyetlerinin azalmasına, sonra, diğer vücut organlarında da fonksiyon kayıplarına daha sonra, enerjinin daha da azalıp atıkların birikmesine onların toksik etkilerinin artmasıyla da geri dönüşsüz organ hasarlarına yol açmaktadır. Anlatılan bu yokuş aşağı hızlanarak ilerleyen süreçler yaşlanmaya bağlı organ yetmezliklerine ve sonunda da ölüme yol açmaktadır. Fakat vücut canlılığını sürdürebilecek kadar besleyici düşük kalorili gıdalarla oluşturulmuş dengeli diyet, vücuttan kas ve fonksiyon kaybını önleyen düzenli egzersizler, fiziksel ve duygusal stresin kontrol altında tutulduğu bir yaşam şekli eğer vücut fonksiyonlarını ileri derecede engelleyecek genetik bir yatkınlık yoksa sağlıklı, daha uzun ve kaliteli bir yaşlanma süreci mümkündür. Sonuç olarak, özellikle yaşlanma hızının ve kalitesinin kişiden kişiye çok farklı olması nedeniyle, organizmaların nasıl yaşlandığı konusu üzerine birçok bilim alanı çalışmalarını sürdürmektedir. Ayrıca, yaşlı nüfusu hızla artan dünyamızda, yaşlanmayı hastalık gibi düşünen insanların yoğun talebi üzerine piyasaya sürülen ve bilimsel doğruluğu şüpheli birçok ürüne talep artmaktadır.

Yaşlanmanın Bazı Vücut Sistemleri Üzerine Etkileri

Yaşlanmanın Solunum Sistemi Üzerine Etkileri

30’lu yaşlardan başlayarak yaşlanma, solunum sistemi yapı ve fonksiyonlarında azalmaya yol açar. Hava yolları salgılarında tutulan zararlı atıkları balgam şeklinde dışarı atmayı sağlayan aktiviteyle birlikte (silyalı epitel), hava yolları ve akciğer dokusu elastikiyeti azalır. Akciğer alveollerinden kana oksijen alımı ve kandan alveollere zararlı karbondioksit atılımı azalır. Göğüs kaslarının gücü azaldığından derin nefesle akciğerlere daha fazla hava alma kapasitesi düşer. Akciğerlerden zararlı madde atılımına yardımcı olan öksürük gücü ve akciğer havalanma kapasitesi azalır. Bu nedenlerle vücuda yetersiz oksijen alımı ve yetersiz CO2 atılımı, vücut enerji yenileme (ATP üretme) kapasitesini azaltarak vücut dayanıklılığını olumsuz etkiler, vücutta daha kısa sürede yorgunluk ve güçsüzlük ortaya çıkar.

Atelektazi, akciğerin bir kısmının ya da akciğerlerden birinin tümüyle büzüşerek genişleyememesi ve fonksiyonunu yitirmesidir. Atelektazi durumunda daha az hava içeren akciğer dokusu oluşur. Bu durum, oksijenlenmeyi azaltır ve mikrobik hastalıklara yol açar.

Akciğer Embolisi, ani ölümlere yol açabilen, akciğer arterlerinin (atar damarlarının) hava ya da çoğunlukla bir pıhtı tarafından tıkanması durumudur.

Yaşlanmanın Kas-İskelet (Hareket) Sistemi Üzerine Etkileri

Yaşlanırken bütün kas sistemleri ( kalp, iskelet ve düz kas) küçülerek azalır. Azalan kas dokusunun tersine, hareket ve kuvvete yararı olmayan fakat kilo artırıcı etkileriyle fazladan yük oluşturarak yaşam maliyetini yükselten yağ dokusu artar. Kas kitlesinde azalma, kas gerilimini azaltarak vücutta kuvvet kaybına yol açar. Yaşlandıkça sadece kas dokusundaki kayıplar bile bütün fonksiyonları eninde sonunda kas kuvvetine bağlı insan yaşamının sürdürülebilmesini gittikçe imkânsız hâle getirir.

Yaşlılarda artrit (kireçlenme) oldukça yaygındır ve ağrı ile birlikte ileri derecede hareket kısıtlılığı oluşturabilir. Artritli kişilerde kemik ve eklemler çeşitli seviyelerde yapı ve fonksiyonlarını kaybetmiş olabilir. Öte yandan özellikle kadınlarda osteoporozis görülmesi yaygındır. Bu tür yaşlıları hareket ettirirken çok dikkatli olunmalıdır. Çünkü hareketler çok ağrılı olabilir ya da kolayca kırıklar ya da çıkıklar oluşabilir. Kemikler üzerindeki deri, çatlamalara ve basınç karsısında morarmaya meyillidir.

Yaşlanmanın Deri Üzerine Etkileri

Yaşlanırken deri altındaki yağ dokusu ve yağsı salgı yapan bezler kaybolur. Yaşlandıkça deri kırışıklığı artar ve deri elastikiyeti azalır. Yaşlı derisinin soğuğa duyarlılığı artar, kolayca morarır ve uzun süre basınç altında kalan deride (özellikle yatalak yaşlılarda) kan damarları baskıyla kapanıp deri kan dolasımı sağlanamadığından deride yaralar açılabilir. Deride yaşlanmayla birlikte melanin pigmenti (deride koyulaşmayı sağlayan renkli madde) birikimiyle ortaya çıkan kahverengi “yaşlılık lekeleri” oluşur. Vücut kıllarındaki renk verici madde (pigmentasyon) gittikçe kaybolarak kıllar renklerini kaybederler, beyazlaşırlar. Tırnaklar bağ dokusunda azalan kan dolaşımı nedeniyle kalınlaşırlar. Derinin sıcağa, soğuğa, çarpmalara karsı duyarlılığı azalır.

Yaşlı kişilerde deri incelme eğilimindedir ve deri altı kan damarları kolayca çatlayabilir. Bu nedenlerle yaşlı derileri kolayca morarır. Yaşlılarda damardan kan alma ve damara girme güç olabilir ve damar içine ilaç ya da sıvı verirken basınca dikkat edilmezse sıvı kolayca damar dışına sızabilir. Yaşlı hasta nakillerinde deri morarmalarından kaçınmak için özel bir özen gösterilmelidir

Yaşlanmanın Kalp-Dolaşım Sistemi Üzerine Etkileri

Yaşlanmayla birlikte büyük ve orta damarlarda elastikiyet azalır. Bu durum sistemik damarlarda direnci artıracağından hipertansiyona (yüksek tansiyon), hipertansiyon ise sol kalpte büyümeye (sol ventriküler hipertrofi) yol açar. Kalpten bir dakikada fırlatılan kan hacmi (CO; kalp debisi); hem kalp kasılma gücünde azalma hem de kalpten fırlatılan kan hacmindeki azalmayla birlikte yaş arttıkça düşmeye devam eder. Kalbin kendi uyarısını oluşturan hücrelerde azalma kalp bloğu, ektopik vurular, kalpte aritmiler ve atriyal fibrilasyon oluşumunu artırır. Kalbin dolum gücü azalır. Kalpte kalp kasılma gücünü artıran adrenaline duyarlı reseptörlerde azalma bu ilaçlarla yapılacak tedavilere cevabı azaltır. Ayrıca, elastik olmayan damarların damar daraltıcı ilaçlara cevabı da azalır.

İskemik (yetersiz kanlanma) kalp hastalıkları özellikle sigara içen ve seker hastalığı olan (diabetes mellitus) yaşlı kişilerde yaygındır. Yaşlı kişilerde aktivite seviyesi de düştüğünden hareket yetersizliği nedeniyle ölümcül anjina (kalp dokusunun beslenmesindeki yetersizlik nedeniyle göğüste hissedilen şiddetli ağrı) ya da solunum güçlüklerinin tespiti gözden kaçabilir. Henüz kesin belirtiler bulunmasa da her yaşlı potansiyel olarak kardiyovasküler hastalık riski yüksek kişiler olarak kabul edilirler.

Yaşlanmanın Boşaltım Sistemi (Renal Sistem) Üzerine Etkileri

Yaşlanmayla birlikte kalpten fırlatılan kan hacminde azalmaya bağlı böbrek kanlanmasındaki azalma ve damar hastalıkları, böbrek fonksiyonlarında da azalmaya yol açar. Bunun yanında, yaşlılarda oldukça yaygın olan diyabet (seker) hastalığı, böbreğe toksik etkili ilaçların kullanımı, böbrek fonksiyonlarında bozulmayı daha da artırabilir. Yaşlılarda azalan iskelet kası nedeniyle kreatinin seviyelerinde hafif bir artış bile böbrek bozukluklarıyla ilgili olarak dikkate değerdir. Bu nedenle 24 saatlik idrarda kreatinin klerens değerleri yaşlılarda böbrek fonksiyonu değerlendirilmelerinde çok yararlı bulunmaktadır. Yaşlılarda böbrek fonksiyon bozuklukları toksik maddelerin idrarla atılımında ya da vücut sıvılarının korunmasında önemli sorunlara yol açabilir

Yaşlanmanın Endokrin Sistem Üzerine Etkileri

30 yaşından sonra bazal metabolik hız (canlı kalabilmemiz için vücudumuzun ihtiyaç duyduğu minimum biyokimyasal enerji seviyesi) her yıl yaklaşık olarak %1 oranında azalır. Yaşlanmayla birlikte azalan metabolik aktivite ve azalmış toplam kas kitlesi vücut ısısı düzenleme mekanizmalarını da bozar. Hipotermi (düşük vücut ısısı) özellikle titremeyle birlikte oksijen tüketiminde artış, damarların kasılması ve katekolamin (adrenalin, noradrenalin, dopamin maddelerinin tümüne birden verilen ortak ad) salınımına yol açtığı için önemli bir sorun olabilir. 85 yaş üstü yaşlıların %25’i insüline dirençli şeker hastasıdır. Şeker hastalığı (Diabetes Mellitus) renal yetmezlik, kalp-dolaşım sistemi hastalıkları, sinir sistemi bozuklukları (Nöropati) ve retinopati (retina hasarı nedeniyle bir çeşit körlük) gibi rahatsızlıklara yol açabilir.

Yaşlanma tiroid fonksiyon bozuklukları, osteoporozis (kemik erimesi) ve beslenme ile ilgili sorunlarda da artışa yol açar.

Yaşlanmanın Mide-Bağırsak Sistemi (Sindirim) ve Metabolizma Üzerine Etkileri

Yaşlanırken mide asit salgısı, sindirim enzimleri ve tükürük üretimi azalır. Bunlardaki azalma sindirim faaliyetlerini zorlaştırır, yutma güçleşir ve midenin boşalması gecikir. Alınan yiyeceklerin yıkımı ve emilmesi bozulur. Bu nedenlerle B, C ve K vitamin yetersizliği ileri seviyedeki beslenme (malnütrisyon) bozukluklarında ortaya çıkar

Yaşlanmanın Üreme Sistemi Üzerine Etkileri

Cinsel arzu ve performans sıklığı yaşlanmayla birlikte azalsa da kişi eğer sağlıklı yaşlanıyorsa 80-90 yaşlarına kadar cinsel aktivite sürdürülebilir. Yaşlanmanın normal fizyolojik etkileriyle kadın yumurtalıklarında yumurtalar tükenir (menapoz), yine kadınlarda yumurtalık, vajina ve rahim dokusu küçülür (atrofi), vajinal salgılar azalır. Erkeklerde sperm üretimi azalır ve prostat büyür. Hem erkek hem de kadında cinsel uyarım daha güçtür ve orgazm süresi uzamıştır.

Yaşlanmanın Merkezi Sinir Sistemi (Beyin) Üzerine Etkileri

Serebrovasküler (beyin-damar) hastalıkları yaşlılarda damar sertliği (aterosklerozis) ve hipertansiyon nedeniyle yaygındır. 80 yaşları civarında sinir yoğunluğu %30 azalır. Bilişsel (kognitif) bozukluklar yaşlılarda oldukça yaygındır. En çok görülen bilişsel bozukluklar arasında Alzheimer hastalığı, bunama (demensiya), Parkinson hastalığı ve kronik alkolizm sayılabilir.

Yaşlanmanın Duyusal Sistem Üzerine Etkileri

İnsanın özel duyu sistemleri insana has yüksek beyin fonksiyonlarının temel elemanlarıdır. İnsanın çevresindeki değişiklikleri algılaması ve sosyal ilişkileri özel duyu sistemi duyarlılığına ve beyin fonksiyonlarına bağlıdır. Özel duyu sisteminde yaşlanmayla birlikte görme, işitme, tat alma gibi fonksiyonlarda bazı değişiklikler olur (s:72, Tablo 3.6).

Yaşlanmanın Bilişsel (Kognitif, Zihinsel, Akıl) Fonksiyonlar, Hafıza ve Öğrenme Üzerine Etkileri

25 yaşlarından itibaren herkeste sinir hücre kayıpları artar. Zamanla sinir hücre kayıplarının miktarındaki artış, uyarılara reaksiyon zamanı uzaması ve koordinasyonlu hareketlerde zorlanma gibi sinir ileti fonksiyonlarında yavaşlamaya yol açar. Sinir sistemindeki gerilemeler uyku süresi ve kalitesini de bozar. Yaşlanmayla birlikte beyindeki anatomik ve fizyolojik değişiklikler insanın öğrenme, hafızaya alma ve güncel olayları değerlendirme kapasitesini az çok etkiler.

Yaşlanmanın Kişilik-Karakter Üzerine Etkileri

Yaşlılarda temel kişilik karakterleri değişmez fakat Yaşlanan kişide kendini daha fazla düşünme (bencillik), kişisel deneyimlere ve kaygılara yoğunlaşma artar, dışa dönük faaliyetler azalır.

Yaşlanmanın İlaç Etkileşimleri Üzerine Etkileri

Yaşlılarda birden fazla Sağlık probleminin olabilmesi ve vücut kapasitelerinin çeşitli seviyelerde azalması çok dikkatli tedavi protokolleri gerektirdiğinden tıpta yaşlılık hastalıkları (Geriatri) uzmanı hekimler ve geriatri klinikleri gittikçe ilgi görmeye ve tüm dünyada artmaya başlamıştır. İlaçların reçetelendirilmesi sırasında ilaçların yan etkilerinin ve birbirleriyle etkileşimlerinin yaşlının özellikleri de dikkate alınarak reçetelendirilmesi tedavinin başarılı ve olası yan etkilerinin en az seviyede olması için çok önemlidir.

Yaşlılık, Obezite ve Egzersiz

Yaşlanırken yağsız vücut yapıları azalırken tam tersine vücut yağ kitlesinde artış eğilimi gözlenir. Yağsız vücut kitlesindeki en önemli azalma başlıca iskelet kas kitlesinde görülür. Yaş bağlantılı iskelet kas kitlesindeki bu azalmalara “sarkopeni” denir. Yaşla birlikte azalan kas kitlesine bağlı olarak bazal metabolik hız, kas kuvveti ve hareketlilik seviyeleri de düşer. Bunlar da doğal olarak yaşlıda enerji ihtiyacını azaltır yağlanmayı kolaylaştırır. Vücutta en çok enerji kullanımı yağsız vücut kitlesi yani kaslar tarafından yapılır ve kas kitlesindeki azalmaya bağlı olarak 30 yaşlarından itibaren enerji harcaması da azalmaya baslar.

Kas kuvvetini artırmaya yönelik kuvvet (direnç) egzersizleri birçok yaşlı kadın ve erkekte daha kolay yürüyebilme, merdiven çıkabilme ve yük taşıma kapasitelerinde önemli seviyelerde artışa yol açar. Aerobik ya da dayanıklılık egzersizlerinin kardiyovasküler fonksiyonlar için önemi çok iyi bilinse de obez ve yaşlılar için tek başına dayanıklılık egzersizleri kilo kontrolü ve kuvvetin muhafazası için yeterli değildir. Çünkü dayanıklılık egzersizleri kas kitlesini artırmaz. Yetersiz kas kitlesinin hem enerji harcama seviyesi hem de kuvvet oluşturma seviyesi düşüktür. Bu nedenle dayanıklılık egzersizleri yanında kuvvet ya da direnç egzersizleri yapmak kas kitlesinde ve fonksiyonlarında artışa yol açarak kadın veya erkek obez ve yaşlılarda enerji dengesinin korunması açısından önemlidir.

Aktif ve Sağlıklı Yaşlanma İçin Yaşam Boyu Öneriler

  • Asla sigara içmeyin. Sigara içmek sağlığınıza, yaşam kalitenize çok yönlü zarar verecektir. Unutmayın ki eğer sigara içiyorsanız ve her ne yaşta olursanız olun sigara içmeyi bırakırsanız yararlarını hemen görmeye baslarsınız. Çocuklarınıza sigara içmenin zararlarını seviyelerine uygun olarak açıklayınız.

  • Alkol kullanmayınız.

  • Olabildiğince erken fiziksel kapasite seviyenize uygun düzenli egzersiz alışkanlığı edinin ve ömür boyu bu alışkanlığı kesintisiz sürdürün. Yürümek, merdiven çıkmak, evi bahçe işleri aynı zamanda egzersiz fırsatlarıdır. Kilo ve bel çevrenizi ideal şartlarda tutun. Fazla kilolarınızı sağlıklı yollarla gerekirse uzman desteğinde verin.

  • Endüstriyel olarak ticari amaçlarla raf ömürleri uzatılarak işlenmiş rafine şeker, tuz, un ve yağlardan mamül yiyeceklerden uzak durun. Doğal ortamında yetiştirilmiş ve üretilmiş diyet uzmanlarının önerdiği yüksek lifli, kompleks karbonhidratlı, protein-vitamin-mineral dengesi sağlanmış sağlıklı, hijyenik besinleri ihtiyacınız kadar tüketin.

  • Vücut su ve mineral dengesini her yaşta koruyun.

  • Düzenli olarak beden ve zihin sağlığınızı ilgili uzman hekimlere kontrol ettirin.

  • Yaşam sitilinizi keyifli ve sürdürülebilir bir şekilde tutmaya çalışın. Aileniz, arkadaş, iş ve sosyal çevreniz ile pozitif bağlarınızı güçlendirin. Sosyal projelerde, çevre korunmasında, etik ilkelerle roller üstlenin.

  • Her yaşta çeşitli seviyelerde eğitim almayı ve vermeyi ihmal etmeyin. Din, dil, ırk, cinsiyet ayırımı gözetmeksizin her rolünüzü etik ilkeler temelinde sürdürün.

  • Yaşamınızı yeterince aktif ve sağlıklı sürdürebilmek için iş ve tasarruf seviyenizi emniyetle sürdürecek tedbirleri erken yaşlarda almaya çalışın.