TEMEL VETERİNER FİZYOLOJİ - Ünite 7: Sindirim Sistemi Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 7: Sindirim Sistemi

Sindirim Sistemi Fizyolojisi

Basit Midelilerde Sindirim

Sindirim, besin maddelerinin sindirim ve emilim için hazırlanması, sindirim sonucu oluşan artık ürünlerin dışarıya atılması, sindirim kanalının hareketleri ve salgılarıyla şekillenen son ürünlerin emilerek dolaşım sistemiyle alınıp dokulara taşınması anlamına gelmektedir. Sindirim sistemi, sindirim kanalı içerisinde ağız, yutak, yemek borusu, mide, ince bağırsak (duodenum, ileum, jejunum), kalın bağırsak (kolon, sekum, rektum) ve anüs’ten oluşmaktadır. Tükürük bezleri, karaciğer, safra kesesi ve pankreas yerleşik olarak sindirim sisteminde bulunmakta ve salgıları ile sindirime yardımcı olmaktadır.

Sindirim kanalı içerisinde besin maddeleri mekanik, kimyasal ve mikrobiyolojik işlemlere uğratılır. Mekanik hareketler denilince, besinlerin ağıza alınması, çiğnenip tükürüklenmesi, yutulması, geviş getiren hayvanlarda (ruminant) ruminasyon, kusma, besinlerin geriye hareketi, mide, ince ve kalın bağırsaklardaki hareketler ile dışkılama anlaşılır. Sekretorik işlemler tükürük bezi, mide, pankreas, karaciğer ve bağırsak salgısı ile ilgili olaylardır. Mikrobiyolojik işlemler ise sindirim kanalında yerleşmiş olan mikroorganizmaların görevlerini içermektedir.

Besinlerin Alınması: Besinlerin alınması ve enerji tüketimi, açlık, iştah, tokluk ve susuzluk duyularının etkisiyle dengelenen süreçlerdir. Dışarıdan alınan besin maddeleri organizmanın gereksinimine göre enerji kaynağı olarak kullanılmaktadır ve kalori olarak ölçülmektedir. Bunlar karbonhidratlar, proteinler, yağlar, mineral maddeler, vitaminler ve sudur. Açlıkta organizmada önce karbonhidratlar sonra yağlar, besin almama durumu sürdüğü takdirde en son olarak proteinler yıkımlanmaktadır.

Sindirim Olaylarının Kontrolü: Sindirim olaylarının kontrolünde sindirim sisteminin başlangıç bölümünde (ağız ve özefagus) sinirsel kontrol söz konusudur. Bundan sonraki bölümde (mide ve bağırsaklarda), özellikle duodenumda, hormonal kontrol sinirsel kontrolden daha üstün hale gelmektedir. Sindirim kanalının son bölümlerinde (rektum ve anüs) sinirsel kontrol daha önemlidir. Sindirim kanalında her bölümün görevi, besin maddelerini kendinden sonraki bölüm için hazırlamaktır.

Çiğneme (Mastikasyon): Çiğneme, istemli olarak başlayan, sıklıkla refleks davranışı olarak devam eden mekaniksel bir olaydır. Ağıza alınan besin maddelerinin küçük parçalara ayrılması, tükürükle karıştırılması hem yutmaya hem de mide sindirimine yardımcı olmaktadır. Her hayvan türünde çiğneme eşit öneme sahip değildir. Çiğneme, herbivorlarda düzenli olarak yapılmaktadır. Ruminantlarda besin maddeleri yutulduktan sonra tekrar ağıza getirilip çiğnenerek geviş getirme (ruminasyon) olayı sürdürülmektedir. Karnivorlarda ise çiğneme pek önemli değildir. Çiğnemenin en önemli görevi besinlerin küçük parçalara ayrışması ve bu parçaların yutulup mideye gönderilmesidir.

Tükürük Bezleri (Gl. Salivales): Ağızda üç önemli tükürük bezi vardır. Bunlar, gl. parotis (kulak arkası), gl. mandibularis (çene altı) ve gl. sublingualis’tir (dilaltı). Ayrıca gl. labialis dudaklarda, gl. buccalis yanaklarda, gl. pharyngea yutakta ve gl. palatina damakta bulunmaktadır. Tükürük bezlerinin salgıları farklı özelliktedir. Bunlar seröz, serömüköz ve müköz yapıda olabilir. Seröz salgı, içerisinde protein taşıyan, müsin bulunmayan ve inorganik maddelerden zengin bir salgıdır. Müköz salgıda müsin bol bulunur, protein ve inorganik maddelerin oranı çok azdır. Serömüköz salgı ise ikisinin karışımı bir yapıdadır.

Tükürük, kandan yapılan bir sıvıdır. Ancak bileşimindeki bazı maddeler kandakinden daha yüksek oranda olup, bu durum bezin sentez yapabildiğini göstermektedir. Sentez, kimyasal bir olay olup, yeni bir madde oluşturmak anlamındadır.

Tükürüğün görevleri aşağıdaki şekilde sıralanabilir;

  • Müsin maddesi ağız mukozasının nemli ve kaygan tutulmasını sağlayarak mukozayı korur.
  • Bikarbonat sayesinde pH’yı nötrleştirir.
  • Lizozim maddesi bazı mikrop türlerine karşı yok edici özellik gösterir.
  • Omnivorlarda (rat, domuz ve insan) ve karnivorlarda tükürükte bulunan pityalin (alfaamilaz enzimi) nişastanın parçalanmasını sağlar.
  • Civa, kurşun, üre gibi toksik etkili maddeler ile kuduz virüsü gibi etkenler tükürükle dışarıya çıkartılır.
  • Ruminantlarda tükürük ayrı bir öneme sahip olup, içerisinde bulunan bikarbonat ve fosfat tamponları sayesinde rumenin asit pH’sını nötralize etmektedir.

Yutma: Besin maddelerinin ağızdan mideye geçirilmesi olayına yutma denir. Karışık bir mekanizma olan yutma üç aşamada oluşur: (1) istemli olarak ağız boyunca, (2) refleks şeklinde farenkse (yutak) doğru ve (3) refleksif (kendiliğinden) olarak özefagusa doğru. Dolayısıyla, yutma işlemi bilinçli yani istemli olarak başlatıldığı halde refleksif bir şekilde devam ettirilmektedir.

Özefagus (Yemek Borusu): Yemek borusu, göğüs boşluğunda yutaktan mideye doğru ilerleyerek diyaframı aşıp mideye gider. Yutulan besin maddelerinin mideye gönderilmesi yemek borusu (özefagus) aracılığı ile olur. Yemek borusunun duvarında içten dışa doğru, epitel tabakası, kaslar ve bağ dokusu bulunur. İçteki submukozada bulunan müköz salgı, özefagusun nemli ve kaygan olmasına ve besinlerin ilerletilmesine katkıda bulunmaktadır. Yemek borusu türlere göre değişen uzunlukta olmak üzere çizgili ve düz kaslardan oluşmuştur.

Mide: Midenin yapısı ve çalışması türlere göre değişiklik göstermektedir. Mide sindiriminin en önemli amacı, besinlerin bağırsak sindirimi için uygun hale getirilmesidir. Basit midelilerde midenin görevi şunlardır:

  • Besinleri geçici bir süre depolayabilir.
  • Besinlerin mekanik parçalanmasına ve kimyasal parçalanma sonucu sindirilmiş kısımların bağırsaklara gönderilmesine yardımcı olur.
  • Mideden B12 vitamininin emilmesiyle ilgili intrinsik faktör salgılanır. Yokluğunda pernisiyöz anemi şekillenir.
  • Mideden tuz asidi (HCl) salgılanır.
  • Mideye kadar gelen yabancı madde ve mikroplar tuz asidinin düşük pH’sı sayesinde ölürler.

İntrinsik faktör, midenin parietal hücrelerinden salgılanan ve B12 vitamini emilimi için gerekli olan bir glikoproteindir. Pernisiyöz anemi, kırmızı kan hücrelerinin (eritrosit) normal yapımı için gerekli B12 vitamini eksikliği ile ortaya çıkan bir hastalıktır.

Mide bezleri ve hücreler: Mide başlıca üç bölüme ayrılır. Bunlar kardia, fundus ve pilorus bölgeleridir. Kardia, fundus ve piloris’te mukoid özellik gösteren hücreler bulunmaktadır. Bu hücrelerden sadece müsin salgılanmaktadır. Esas (prinsipal) hücrelerden enzimler (pepsinojen, rennin), kenar (pariyetal) hücrelerden ise tuz asidi (HCl) ve intrinsik faktör salgılanmaktadır. Mide salgısı içinde organik ve inorganik maddeler bulunmaktadır. İnorganik maddeler tükürüktekinin benzeridir. Organik madde olarak enzimler bulunmaktadır. Bunlar:

Müsin: Midedeki tüm bölgelerden salgılanmaktadır.

Pepsin: Fundus bezi prinsipal hücrelerinden pepsinojen halinde salgılanır, tuz asidi ile aktif hale gelir.

Renin: Ruminantlarda süt emme döneminde abomazumda bulunur.

İntrinsik faktör: Midede parietal hücrelerden salınır.

Gastrin: midenin G hücreleri tarafından salgılanan gastrin hormonu, tuz asidi ve pepsinojenlerin salgılanmasına yardımcı olur.

Tuz asidi ve görevleri: Midenin en önemli salgılarından biri olan tuz asidi parietal hücrelerden salgılanmaktadır. Görevleri şunlardır:

  • Pepsinojen, prosekretin ve prorennini, aktif pepsin, sekretin ve rennin haline getirir ve etkimeleri için uygun asit ortamı sağlayarak protein sindirimini kolaylaştırır.
  • Nükleoproteinleri eritir, parçalar.
  • Süt içerisinde bulunan kazeinojene etkir.
  • Sakkaroz üzerine etkiyerek, emilebilir olan glikoz ve fruktoza parçalar.
  • Demir emilimini kolaylaştırır.
  • Mideye gelen mikropları yok ederek üremelerine engel olur.

Midenin hareketleri ve sinirsel bağlantısı: Midede fundus bölgesinde zayıf peristaltik hareketler ve pilorus bölgesinde sistol (büzülme)-diyastol (gevşeme) hareketleri olmak üzere iki önemli hareket mevcuttur. Mide hareketleri, otonom sinir sistemince kontrol edilmektedir. Midenin parasempatik siniri n. vagus, sempatik siniri ise splanchnicus’tur. Vagus sinirinin uyarılması mide hareketleri, gastrin hormonu ve mide asidi salınımını arttırırken sempatik sistemin uyarılması parasempatik sistemi durdurucu etki yapmaktadır.

Kusma: Kusma, mide ve duodenum’un başlangıç bölümündeki içeriğin zararlı maddelerin oluşturduğu zehirlenmelerden korunmak amacıyla ağız yoluyla dışarı çıkartılması olayıdır. Midenin fazla dolgunluğu, midenin irritasyonu, şiddetli ağrılar, toksinler, X ışınları, beyin kanaması, bağırsak tıkanması, dehidrasyon, üremi (kandaki üre oranının normalin üzerinde olması) anoksi, anemi ve elektrolit dengesinin bozulması kusma nedenleri arasında sayılabilir.

Herbivorlarda Sindirim

Herbivorlar midelerinin anatomik ve fizyolojik özelliklerine göre iki gruba ayrılırlar. Atlarda mide tek odacıklı olmasına rağmen bileşik özellik göstermektedir. Atlarda bezsel yapı taşımayan kutan mukoza ile kaplı giriş bölümü vardır. Keçi, sığır, koyun, manda gibi ruminantlarda mide rumen (işkembe), retikulum (börkenek), omazum (kırkbayır) ve abomazum (şirden) olarak adlandırılan dört odacıktan oluşmuştur.

Ruminantlar selüloz gibi bitkisel besinleri enerji kaynağı olarak kullanarak hayvansal proteine (ete, süte) çevirmektedir. Herbivor hayvanlar bitkisel besinleri anatomik yapılarına uygun olarak; geviş getirenlerde rumen ve retikulumda, geviş getirmeyenlerde (at) ise sekum ve kolonlarında mikroorganizmaların yardımıyla parçalayıp enerjiye dönüştürmektedir.

Sulkus Özafagikus: Yeni doğan yavru annenin memesinden emdiği sütü doğrudan abomazuma geçirir. Sulkus özefagikus sayesinde süt rumen ve retikulumda dağılmamış ve daha iyi değerlendirilmiş olur. Abomasuma gelen süt ruminant olan hayvanın kendi enzimleri (rennin, pepsin) ile parçalanır ve yavruda enerji kaynağı olan glikoz oluşur.

Rumen ve Retikulum Hareketleri: Geviş getiren hayvanlarda rumen ve retikulumda şekillenen hareketler geğirme (eructation), geviş getirme (rumination) ve dinlenme dönemlerinde farklı bölgelerde farklı sürelerde şekillenir. Retikulumda besinlerin ağıza getirilmesi sırasında bifazik kontraksiyonlar, geviş getirme sırasında ise trifazik retikulum kontraksiyonları oluşur. Rumende de bölmeler arasında sistol ve diyastol hareketleri şekillenmektedir.

Ruminasyon (Geviş Getirme): Ağıza getirilen rumen içeriğinin yeniden çiğnenerek yutulmasıdır. Alınan besinin türüne bağlı olarak farklı sürelerdeki (yarım ila iki saat) periyodlarla geviş getirme olayı sürdürülür. sırasında bol tükürük salgılanmakta ve sıvı kısım yutularak rumene gönderilmektedir. Besin maddeleri rumen içerisinde fermente oldukça retikuluma aktarılır, sindirimi tamamlanmamış besinler tekrar ağıza getirilip çiğnenerek tükürükle karıştırılıp tekrar yutulur.

Ruminant Midesinde Sindirim: Ruminantlarda sindirim denilince bitkisel ürünlerin fermantasyonunu (mayalanması) yapan mikroorganizmaların parçalayıcı ve sentezleyici görevi anlaşılmaktadır. Fermentatif sindirim için mikroorganizma şarttır ve bunların yaşamları için rumen içi uygun koşulların sağlanması gerekmektedir. Rumen mikroorganizmaları bakteriler (mikroflora), protozoonlar (mikrofauna), maya ve mantarlar ile mükoplazmalardan oluşmaktadır.

Rumende Fermentasyon Ürünleri: Rumen ve retikulumda oluşan kimyasal değişimler, bitki enzimleri ve rumendeki mikroorganizmalarca sağlanmaktadır. Rumen mikroorganizmalarının başlıca önemli görevi selülozun sindirimidir. Ruminantlarda karbonhidratlar (seluloz, kaba yemler, çayır otları, sap ve saman, kuru ot, bitkilerin kurutulmuş yaprakları, ayçiçeği, pamuk tohumu, pancar, yer fıstığı ...vb tohum küspeleri ve silajlar) rumende mikroorganizmalar (bakteri, protozoon, maya ve mantarlar) tarafından fermantasyona uğratılarak uçucu yağ asidi (UYA) olan asetik, propiyonik ve bütirik aside çevrilirler. Ruminantlarda gerek karbonhidrat gerekse protein ve yağların parçalanması sonucu oluşan asetik, propiyonik ve bütirik asitler rumen epitelinden emilirler. Ruminant, enerjisinin %80-85’ini bunlardan sağlar. Asetik asit, metabolik enerji ve süt yağının sentezinde, propiyonik asit glikoza dönüştürülme ve laktozun sentezinde, proteinlerin sindirimi sonucu şekillenen bütirik asit ise rumen epiteli metabolizmasında kullanılmaktadır.

Bağırsaklarda Sindirim

İnce Bağırsak Hareketleri: İnce bağırsaklar üç bölümden oluşmuştur. Bunlar duodenum, jejenum ve ileum’dur. İnce bağırsağın yapısında sinir pleksusları bulunmaktadır. Aynı zamanda çeşitli hormonlar bağırsak hareketleri üzerinde etkilidir. Örneğin sekretin hormonu inhibitörik etki oluştururken kolesistokinin hormonu ince bağırsaklarda hareketliliği arttırmaktadır. Sekretin, mide ve duodenumdaki S hücrelerinden salgılanır ve gastrinin antagonisti (zıt etkili) olarak çalışır. Kolesistokinin, duodenumdan salgılanır. Tuz asidi sekresyonunu engeller, pankreas enzimlerinin salınımını arttırır.

İnce bağırsaklarda başlıca;

  • Peristaltik hareketler
  • Segmentasyon hareketleri
  • Antiperistaltik hareketler
  • Villus hareketleri bulunmaktadır.

Karaciğer: Karaciğer, vücutta önemli görevleri olan bir organdır. Sindirim sistemi ile ilgili görevi ise safrayı yapmak olup, pankreastan salgılanan lipaz enzimi safra asitleriyle aktif hale gelmektedir. Karaciğer hücrelerinde safra yapımı sürekli olmaktadır. Safranın bileşimini, bilurubin, kolesterol, yağ asitleri, su ve elektrolitler oluşturur. Besinlerle alınan yağlar ince bağırsağa ulaştıklarında küçük yağ parçacıkları halindedir. Yağların sindiriminden sorumlu olan pankreas ve bağırsak lipaz enzimi bu durumdaki yağlara etkiyemez. Safra tuzları (glikokolat-taurokolat) yağ damlacıklarını emülsiyon haline getiriler. Emülsiyon, birbiri içinde çözünmeyen iki sıvının dağılımıdır. Lipaz enzimi, etkime yüzeyi artmış yağlara kolayca tutunur ve bunları yağ asitleri ile gliserole (monogliseridler) parçalar. Safra tuzları, yağların sindirimi sonucunda şekillenmiş olan monogliseritlerin ve yağda eriyen vitaminlerin (A, D, E, K) ince bağırsaklardan emiliminde taşıyıcılık görevi yapar.

Pankreas: Pankreas, vücudun önemli bir salgı bezi olup, midenin arka duvarı boyunca uzanır. Pankreas bezi iç (endokrin) ve dış (ekzokrin) salgı olmak üzere iki çeşit salgı oluşturur. Pankreasın glikoz metabolizmasında önemli rol oynayan insülin ve glukagon hormonları endokrin salgılarıdır. Pankreasın ekzokrin salgıları ise besin maddelerinin sindiriminde görev alır ve bileşimi alınan besinlerin türüne (karbonhidrat, protein yağ oluşu) ve miktarına göre değişir. Pankreastan salgılanan elektrolitlerin görevi bağırsak ortamını alkalileştirmek ve mideden gelen asidik içeriği (kimus) nötrleştirmektir. Pankreastan salınan ve duedonuma aktarılan enzimlerin başlıcaları amilaz (karbonhidratlara etkir), lipaz (yağlara etkir) ve proteolik enzimler (proteinli maddelere etkir) dir.

Kalın Bağırsaklarda Sindirim: Kalın bağırsaklar, mikrobiyal sindirim ve elektrolitlerin geri emiliminin yapıldığı yerdir. Sekum, kolon, rektum olmak üzere üç kısma ayrılır. Yapısında villuslar yoktur ve ince bağırsağa göre hareketleri daha yavaştır. Kalın bağırsaklarda içeriğin karıştırılması amacıyla haustra (mukozal düğümler) kontraksiyonları, ilerletilmesi için de peristaltik hareketler görülmektedir. Sekum’da şekillenen kontraksiyonlar ise yine içeriğin karıştırılması ve gazın dışarı atılmasında etkilidir. Antiperistaltik hareketler, içeriğin sıvı kısmının emilmesi ve gazların oluşması için zaman kazandıran hareketlerdir.

Karbonhidratların Sindirimi: Basit midelilerde tükürükte bulunan alfa amilaz enzimi nişastayı parçalar. Ağızda hidroliz olan karbonhidratlı maddelerin az bir kısmı disakkarit olan maltoz ve nişasta moleküllerine ayrılır. Nişastalı besin maddeleri, midedeki asit pH ile karşılaştığında amilaz enziminin aktivitesi kaybolur ve karbonhidratların sindirimi ince bağırsaklarda devam eder. İnce bağırsaktaki epitelyum hücrelerinde bulunan laktaz, sakkaraz, maltaz, alfa dekstrinaz enzimleri ile de glikoz, galaktoz ve früktoz gibi monosakkaritlere parçalanır. Karbonhidratların kana alınması monosakkaritler halinde olur.

Proteinlerin Sindirimi: Basit midelilerde mide bezleri pariyetal hücrelerinden hidroklorik asit-tuz asidi (HCl) salgılanmaktadır. Tuz asidi, midenin prinsipal hücrelerinden salgılanan pepsinojeni mide pH’sında aktif hale getirir. Pepsin haline gelen enzim, proteinli maddeleri parçalayıp hidrolize etmektedir. Proteinler midede kısmen parçalandıktan sonra pankreas enzimleri olan tripsin, kimotripsin, karboksipeptidaz ve proelestaz enzimleri ile küçük polipeptidlere dönüşür. Büyük peptidler ise bağırsağın duodenum ve jejenumunda mikrovillustaki fırçamsı kenarda bulunan peptidazlardan aminopeptidaz, dipeptidazlar tarafından tripeptid, dipeptid ve aminoasitlere çevrilmektedir. Proteinlerin kana aktarılması son ürün olan aminoasit şeklinde olmaktadır.

Yağların Sindirimi: Yağların sindirimi en çok pankreastan salgılanan pankreatik lipaz ile olmaktadır. Besinlerde bulunan trigliseritler, safra tuzları, kalsiyum tuzları ve albuminin etkinleştirdiği pankreatik lipaz enzimi aracılığıyla serbest yağ asitleri ve monogliseritlere parçalanmaktadır. Yağların son parçalanma ürünleri olan bu maddeler safra tuzlarının aracılığıyla fırçamsı kenara (mikrovilluslar) şilomikronlar halinde taşınmakta ve buradan emilmektedir.

Emilim (Absorbsiyon) Fizyolojisi

Absorbsiyonun Temel Mekanizmaları:

  1. Pasif taşıma (pasif transport): Diffüzyon, osmoz, filtrasyon, elektriksel farklılık, villus kasılmaları bu tür taşımaya girmektedir. Örneğin, osmoz suyun hücre membranından yüksek yoğunluktan düşük yoğunluktaki ortama geçişidir.
  2. Aktif taşıma (aktif transport): Maddelerin hücre içerisine taşınması için (ATP) gerekli olup oksijen harcanarak tek yönlü olarak yapılır.
  3. Kolaylaştırılmış diffüzyon: Maddenin yüksek yoğunluktan düşük yoğunluğa bir taşıyıcı sistem aracılığıyla geçirilmesidir.
  4. Endositoz (reseptör aracılı endositoz, pinositoz): Reseptör aracılı endositoz, bir maddenin hücre membranından vezikül (kesecik) şeklinde sitoplazmaya geçişidir. Pinositoz ise, bir maddenin hücre dışında bulunan küçük moleküler ile hücre içine geçmesi olayıdır.
  5. Ekzositoz: Bir maddenin veziküller (kesecik) halinde plazma membranı ile hücre dışına geçmesidir.

Bağırsaklarda Emilim: İnce bağırsakların yapısı üç bölümden oluşmaktadır. Bunlar, duodenum, jejunum ve ileumdur. İnce bağırsaklara gelen besinlerin bağırsak sindiriminden geçtikten sonra emilmesi gerekmektedir. Bağırsakların emilim yüzeyleri villus intestinalis’ler tarafından kaplanmıştır. Her villus intestinaliste çok sayıda mikrovilluslar (fırçamsı kenar) bulunmaktadır. Bağırsakta pek çok çukurcuklar ve kıvrımlar vardır. Bağırsakta bulunan villuslar, kıvrımlar ve çukurcuklar emilim yüzeyini arttırmaktadır. Villusların içinde lenf kapillarları (laktealler) bulunmaktadır. Bağırsakta molekül ağırlığı küçük maddeler (monosakkaritler, aminoasitler) kanla taşınır.

Suyun ve Mineral Maddelerin Emilimi: İnce bağırsakta suyun emilimi osmozla hücre membranından ve hücreler arasından gerçekleşmektedir. Bağırsak lumeninden Na’nın hücreye geçişi kolaylaştırılmış diffüzyon, aktif transport ve kotransport ile olmaktadır. Sodyum emiliminde böbrek üstü bezi korteks kısmından salgılanan aldosteron hormonunun etkisi vardır. Klor pasif olarak taşınırken HCO3’ün emilimi ince bağırsaklardan (jejenum) indirekt yolla olmaktadır. Kalsiyum emilimi ise aktif transport ve pasif transportla olmaktadır. Demir emilimi, duodenum ve jejunumda Fe++2 olarak aktif transportla gerçekleşmektedir. Potasyum ve magnezyum da bağırsaklardan aktif ve pasif olarak emilmektedir.

Vitaminlerin Emilimi: Yağda çözünen vitaminlerden A, D, E, K vitaminlerinin hücrelere alınması yağ asitlerinin emilimine benzemektedir. Emilim daha çok duodenum jejunumdan olup lenf kanalları yoluyla taşınmaktadır. Suda eriyen vitaminlerden C vitamini ve diğerleri pasif diffüzyonla bağırsak hücresine alınmaktadır.

Karbonhidratların Emilimi: Tükürük içerisinde bulunan alfa amilaz enzimi ile nişasta sindirimi mide pH’sında etkisini sürdüremez. Asıl karbonhidrat sindirimi pankreas alfa amilazı aracılığıyla olmaktadır. Emilim, aktif transport ile olup en çok duodenum ve jejunumda şekillenmektedir.

Proteinlerin Emilimi: Midede polipeptid ve peptonlara parçalanan proteinler mide, pankreas ve ince bağırsakta bulunan proteolitik enzimlerle (tripsin, kimotripsin, karboksipeptidaz v.b) tripeptid, dipeptid ve aminoasitlere parçalanmaktadır. Aminoasitlerin emilimi daha çok ileumdan kolaylaştırılmış difüzyon ve aktif transport ile olmaktadır.

Yağların Emilimi: Yağlar, diyette trigliserid halinde bulunmakta ve safra tuzları sayesinde emülsiyon haline getirilerek pankreas lipazı ile parçalanmaktadır. Miseller şekline gelen yağlar safra tuzları ile taşınırlar. Misel, ince bağırsaktaki gerek pankreas lipazı gerekse bağırsak lipaz enzimi ile yağların monogliserid ve yağ asitleri haline gelmesi ve safra tuzları ile negatif kümeler oluşturmasıdır. Lipid-safra tuzu miselleri adıyla bilinmektedir. Safra tuzları yağların emiliminde taşıyıcılık görevi yapmaktadır. Yağlar emildikten sonra safra tuzları ileumdan emilerek karaciğere getirilir.

Kalın Bağırsaklarda Emilim: Su ve elektrolitlerin emildiği yerdir. Kalın bağırsak mukozasında Na ve Cl’nin emilimi ozmotik farklılık yaratarak suyun emilimine olanak sağlar. Rektum, hayvanların anatomik yapısına göre dışkının şekillendiği ve biriktiği bölümdür.