TEMEL VETERİNER FİZYOLOJİ - Ünite 3: Kan Dolaşımı Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 3: Kan Dolaşımı

Kan Dolaşımı

Tüm canlılar dolaşım sistemine sahiptirler. Hücreler, ihtiyaç duydukları besin maddelerini ve oksijeni dolaşım sistemi içinde var olan kandan sağlayıp, metabolizmaları sonucu oluşan artık maddeleri ve karbondioksiti ise atılım organlarına götürülmesi için yine kana verirler. Kanın bu görevlerini yerine getirebilmesi için beden içinde dolaşımını sağlayan sisteme dolaşım sistemi (kardiyovasküler sistem) denir. Dolaşım sistemi kalp ile kanın içinde dolaştığı damar sisteminden oluşmuştur. Sindirim sisteminde temel yapı taşlarına kadar parçalanmış besin maddeleri ile dış ortamdan alınan oksijen ve iç salgı bezlerinde üretilen hormonların doku ve hücrelere taşınması, metabolizma sonucu ortaya çıkan karbondioksitin ve artık ürünlerin dış ortama atılabilmesi için belirli boşaltım ve solunum organlarına taşınması ve metabolizma sonucu meydana gelen ısının ve dışarıdan alınan suyun vücuda dengeli bir şekilde yayılması dolaşım sisteminin fonksiyonlarıdır.

Kalp

Kalp göğüs boşluğu içinde akciğerler arasında bulunan, dış görünüş olarak vücuda oranla oldukça küçük kastan yapılmış bir pompa ve oldukça yüksek verimde çalışan bir organdır. Anatomik olarak kalp, sağda ve solda birer kulakçık (atrium) ve karıncık (ventrikül) olmak üzere dört boşluktan oluşur. Kalbin dış yüzünü perikard denilen bir zar kaplar. Bu zar ile kalp arasında, kalbin çalışırken rahat hareket edebilmesi için çok az miktarda kayganlaştırıcı bulunur. Genel olarak kalpten çıkan damarlara arter, kalbe açılan damarlara ise vena denir.

Pulmoner ve Sistematik Dolaşım

Kan vücutta “pulmoner ve sistematik dolaşım” olmak üzere iki ana sistemde dolaşır. Pulmoner dolaşımda, kalpten oksijensiz kan akciğerlere taşınır, oksijenlenir ve geri kalbe döner. Bedeni dolaşan oksijeni kullanılmış kan, vena kavalar ile sağ kulakçığa getirilir. Sağ kulakçıktaki kan triküspidal kapağı geçerek sağ karıncığa geçer. Kalbin pompalaması ile sağ karıncıktaki kan pulmoner semilunar kapağı geçerek pulmoner arterler ile akciğerlere sevk edilir. Akciğer alveollerinde karbondioksitini kaybedip oksijen kazanan kan, vena pulmonalisler içinde kalbin sol kulakçığına getirilir. Buna “pulmoner dolaşım” denir. Sistemik dolaşımda ise akciğerlerde oksijenlendirilen kan sol kulakçıktan mitral kapağı geçerek sol karıncığa getirilir. Yine kalbin pompalaması ile sol karıncıktaki kan, aortik semilunar kapağı geçerek aortaya fırlatılır ve aorta aracılığı ile tüm bedene oksijenlenmiş kan gönderilir. Tüm vücudu dolaşan kan hücrelere oksijeni sunup onlarda metabolizma sonucu oluşan karbondioksiti toplayarak vena kava kaudalis ve kranialisler ile kalbin sağ kulakçığına dökülür ki buna “sistematik dolaşım” adı verilir. Her iki dolaşım birbiri ile bağlantılıdır.

Kalbin İleti Sistemi

Kalbin sinirsel bağlantıları olmasına karşın kalp kası sinir sisteminden bağımsız olarak uyarım oluşturabilen ve bu uyarım kalbin bütün bölgelerine ileten iletim sistemine sahiptir. Buna kalbin ileti sistemi denir. Kalbin ileti sistemi sinoartial düğüm olarak isimlendirilen bölgeden başlar. Sinoatrial düğüm sağ kulakçığın üst duvarında bulunur ve özelleşmiş kalp kası hücrelerinden oluşmuş bir bölgedir. Sinoatrial düğüm kendiliğinden impuls yaratır ve meydana gelen impuls dalgası, tüm kalp kaslarına yayılır. Bir kalp hücresinde meydana gelen impuls hücrelerarası geçit bölgeleri yoluyla bağlantı kurduğu diğer hücrelere de geçer. Sinoatrial düğümde oluşan uyarılar, sağ atriumun tabanında atriumlar ile ventriküller arasında bulunan atrioventriküler düğüme ulaşır. Antriyoventiküker düğüm his demeti dallarına ayrılır. His demeti de purkinje liflerine ayrılarak karıncık kas hücrelerine kadar uzanır. Bu ileti sistemi sayesinde kalp fonksiyonel bir bütün olarak çalışır.

Kalbin Kanı Pompalaması ve Kalp Siklusu

Kalbin kasılmasına sistol, gevşemesine de diyastol adı verilir. Kalbin bir sistol, diyastol ve peşi sıra dinlenme evresine kalp siklusu denir. Kalp siklusunda her iki kulakçık birlikte ve her iki karıncık da birlikte kasılır. Kulakçıkların kasılması ile kan, atriyoventriküler kapakçıklar (sağda triküspidal, solda mitral kapak) yoluyla karıncıklara yollanır. Karıncıkların sistolü ile kan, sağ taraftan pulmoner semilunar kapak yoluyla pulmoner artere, sol taraftan ise aortik semilunar kapak yoluyla da aortaya gönderilir. Özetle kalp siklusu, kulakçıkların sistolü diyastolü ve peşi sıra karıncıkların sistolü ve diyastolünden oluşur.

Kalp Sesleri

Kalbin kasılması ve gevşemesi sırasında antrioventriküler ve semilunar kapakçıkların titreşimleri bir takım sesler meydana getirirler. Kalbin çalışması sırasında net olarak birinci yani sistolik ve ikinci yani diyastolik sesler duyulur.

Kalbin Metabolizması

Kalp enerji kaynağı olarak daha çok yağ asitlerini (%65 oranında), daha az olarak glikoz, laktat, piruvat ve keton cisimlerini (%35 oranında) kullanır. Kalp enerji kaynağı olarak normal koşullarda glukoz ve laktatı eşit düzeyde tüketirken, egzersiz esnasında iskelet kaslarında meydana gelen laktat kan yoluyla kalbe gelir ve glikoza oranla daha yüksek oranda enerji kaynağı olarak kullanılır.

Kalp Çalışmasının Kontrolü

Kalbin pompalama gücü iki esas mekanizma ile kontrol edilir; i) Kalbe dönen vena kanı volümüne göre kalbin kendi kendini ayarlama mekanizmasının harekete geçmesi, ii) Otonom sinirler aracılığı ile kalp atım sayısının ve kas gücünün ayarlanması. Kalbin pompalayacağı kan miktarını belirleyen en önemli faktör, venalar aracılığı ile kalbe gelen kan miktarıdır. Buna göre karıncık içine giren kan miktarı ne kadar çok olursa, karıncık kasları o kadar çok gerilip uzayacak, kasılma da buna bağlı olarak daha kuvvetli olacak ve kalbin pompaladığı kan miktarı artacaktır. Buna “Starling Kalp Yasası” denir ve bu yasaya göre, kalp ne kadar kan alırsa o kadar kanı pompalar ve kalbin iki tarafı her zaman aynı miktar kana sahiptir ve aynı miktar kanı pompalar. Yoksa kalp durur.

Kan Damarları

Dolaşım sisteminde arterler, venalar ve kapillar damarlar olmak üzere üç çeşit damar vardır. Arterler, kalpten çıkan damarlardır ve pulmoner arterler hariç hepsinde oksijence zengin kan dolaşır. Arterler, kanı kalpten kapiller damarlara yani organ ve dokulara taşıyan damarlardır. Venalar ise, kalbe giren damarlardır. Yine pulmoner venalar hariç hepsinde oksijence fakir kan dolaşır. Kanın kapillar damarlardan kalbe dönüşünü sağlayan venalardır. Kapillar damarlar arteriyoller ve venüller arasında yer alırlar. Kapillar damar, kan ile dokular arasındaki madde alış verişini sağlayan damarlardır.

Damarların Yapısal Özellikleri: Bütün kan damarlarının içini endotel tabakası kaplar. Kapillar damarlar sadece endotel tabakasından yapılmıştır. Büyük kan damarlarının endotel tabakası üzerinde elastiki ve kollojen ipliklerden bir tabaka ve bunun üzerinde de sirküler ve uzunlamasına düz kaslardan yapılmış bir kas tabakası bulunur. En üstte ise fibröz bir dış örtü bulunur. Endotel ve elastik tabaka tunika intima, kas tabakası tunika media ve en dış fibröz tabaka ise tunika adventisya adını almaktadır.

Kan Basıncı

Aorta ve büyük arterlerdeki kanın damar çeperine sürekli yaptığı basınç kan basıncı olarak tanımlanır. Kan basıncını, kalbin ritmik atışı, damarın oluşturduğu direnç, arterlerin elastik oluşu ve sistem içindeki kanın varlığı oluşturur.

Hipertansiyon: Canlının sistolik ve diyastolik kan basıncının normal sınırları üzerine çıkması hipertansiyon olarak değerlendirilir. Hipertansiyon, i) nedeni bilinmeyen ya da esansiyel hipertansiyon, ii) renal hipertansiyon, böbreklerdeki bir bozukluktan kaynaklanan hipertansiyon ve iii) nörojenik hipertansiyon, sinirsel kaynaklı, şiddet, heyecan, psikolojik stres, baskıdan kaynaklanan hipertansiyon olarak üçe ayrılır.

Hipotansiyon: Sistolik ve diyastolik kan basıncının normal sınırlarının altına düşmesi hipotansiyon olarak tanımlanır. Hipotansiyon, i) nedeni bilinmeyen ya da esansiyel hipotansiyon ii) durum hipotansiyonu, yerçekimine karşı kan basıncının refleks olarak düşmesinden kaynaklanan hipotansiyon ve iii) ikincil hipotansiyon, yüksek ateş, kan kaybı, enfaktüs, şok, böbrek üstü bezi yetersizliği, aşırı zayıflama, tüberküloz ve kronik hastalıklar gibi durumlar sonucunda gelişen hipotansiyon olarak üçe ayrılır.

Şok: Kalbin dakika hacminin organların ve dokuların kan ve oksijen ihtiyacını karşılayamaması sonucu oluşan dolaşım yetmezliği şok olarak tanımlanır. Nedenlerine göre travmatik şok, hipovolemik şok, kardiyojenik şok, septik şok ve anaflaktik şok olarak sınıflandırılmaktadır.

Kan Basıncının Düzenlenmesi

Sistematik arterlerdeki kanın basıncı organ ve dokuların ihtiyaçlarına göre kanlandırılabilmeleri için dar bir sınır içinde tutulmalıdır. Kan basıncının bu dar sınırlar içinde tutulabilmesi için sinirler ve hormonlar görev almaktadırlar. Sinirsel kontrol hızlı etkilidir ve kan basıcını oluşturan kalbin atımı ve damarların direnci üzerine etki ederek kan basıncını düzenler. Hormonal düzenleme ise daha yavaş etkilidir ve özellikle böbrekler üzerinden organizmada su tutumunu ayarlayarak kan basıncını düzenler.