TEMEL VETERİNER PARAZİTOLOJİ - Ünite 1: Parazitoloji'ye Giriş Özeti :
PAYLAŞ:Ünite 1: Parazitoloji'ye Giriş
Parazit ve Konağın Tanımı
Parazit yunanca kelime olup, para-yanında; sitos-besin anlamına gelen hayvansal veya bitkisel canlıdır. Canlı bir organizmanın içinde veya üzerinde sürekli veya geçici olarak besin ve yer bulabilen bu canlılara parazit adı verilmektedir. Parazitler başka canlıların zararına yaşayan varlıklar olup paraziti barındıran ve onun yaşaması için gerekli eksikleri tamamlayan canlıya ise konak denir. Parazitleri ve bunların konakları ile olan ilişkilerini araştıran Parazitoloji bilimi biyolojinin en ilgi çekici bilim dalıdır.
Parazitlerin Sınıflandırması
Parazitleri ve bunların konakları ile olan ilişkilerini araştıran parazitoloji bilimi biyolojinin bir dalı olup ülkemizde gerek insan sağlığı gerekse hayvan sağlığını yakından etkileyen parazitler ve parazitizm filogenetik bakımdan, ekolojik açıdan, morfolojik, fizyolojik, şemoterapotik, serolojik, immunolojik ve beslenme gibi yönlerden incelenir. Bu çalışmalar parazitlerin yarattığı problemleri ortadan kaldırmak açısından önemlidir. Xenoloji ise bu parazitlerin ara ve son konakları ile aralarındaki bağlantıyı incelemektedir.
Filogenetik: Çeşitli organizma grupları (örneğin türler veya topluluklar) arasındaki evrimsel ilişkinin araştırılmasıdır.
Şemoterapotik: Enfeksiyon hastalıklarının tedavisi amacıyla kullanılan, mikroorganizmalar üzerine zarar verici etkileri fazla buna karşılık organizma üzerindeki etkileri çok az ya da hiç bulunmayan maddelerdir
Yaşam Şekilleri ve Parazitizme Geçiş
Serbest yaşam ile paraziter yaşam arasında parazitizmin farklı basamakları bulunmaktadır. Bunlar Serbest, Kommensalizmus, Forezis, Mutualizmus, Simbiyoz ve Gerçek Parazitizm’dir. Serbest Parazitizm: Bozulmuş organik materyal üzerinde yaşayan ve canlı organizma ile herhangi bir direkt ilişkisi olmayan Saprofit ve saprozoalar bu grup içindedir. Bu gruptaki canlılar su, nemli toprak ve çürümüş organik materyalde bulunup parazitlerle bir bağlantısı yoktur.
Saprofit: Zararlı olmayan.
Kommensalizmus: ‘Aynı masada yemek’ anlamına gelmekte, konuk olan canlının konağın gıda artıkları veya sindirilemeyen besinini paylaşmakta ancak misafir olduğu canlıda bir zarar oluşturmamaktadır. Bu paylaşım sadece gıda ortaklığı olmayıp ortakların korunması, barınak sağlanması ve düşmanların haber verilmesi gibi aşamaları da içerir. Kommensalizmus’ta farklı türlerdeki iki canlı arasında bu gevşek ilişkide birinin diğeri ile metabolik bir bağlantısı ve ilişkisi yoktur. Metabolik bağlantının bulunmaması kommensalizmus’u parazitizm’den kesin olarak ayıran en önemli özelliktir.
Forezis: Değişik iki organizma arasındaki ilişki, birisinin diğerine barınak veya ulaşım sağlaması, ya da onu korumasıdır.
Mutualizm: iki canlının birbiri ile olan bağlantısından iki tarafta yararlanmaktadır.
Simbiyoz: Yunanca’da beraber yaşama anlamındadır. Mutualizmus’ta birlikte yaşayan iki canlı arasındaki ilişki esnektir. Canlılardan biri diğerinden ayrılabilir ve yaşamına devam eder.
Parazitizm: Canlı üzerinde veya içinde geçici ve sürekli yaşadığı konağın zararına ondan bir yarar sağlamaktadır. Keneler geçici parazit özelliğinde olup kan parazitleri sürekli parazittir. Geniş anlamıyla parazitizm özelleşmiş bir yaşam şekli olup bu şekilde yaşam için bazı adaptasyonlar ve değişiklikler geçirmiştir. Parazit farklı konaklara farklı şekillerde ve farklı metabolik derecelerde adapte olabilir.
Metabolik: Yaşayan organizmalara ait olan.
Dünya’da ve Türkiye’de Parazitoloji Tarihi
Eski Periyod (Mikroskobun Bulunuş Öncesi)
Otopsi: Canlının ölümden sonra bilimsel yolla açılıp incelenmesi.
Tarih öncesi çağlarda insanların parazitler hakkındaki bilgileri ilgili yazılanlar varsayımlara dayanmaktadır. Örneğin Güneydoğu Asya’da Borneo ve Savarak bölgesi kabileleri bağırsak parazitlerinin (Ascaris lumbricoides, Enterobius vermicularis) bazılarını iyi bilmektedirler. Eski Hindistan’da (M.Ö.2000) yazılmış Arthaera-Veda isimli tıp hekimliğine ait belgelerde kurtlar (helmint) hakkında genel bilgiler vardır.
Eski medeniyetlerden Mısır’da (M.Ö.1900) Kahun papürüsünde Veteriner hekimlikle ilgili “kurt yuvası” anlamında köpek parazitlerinden sözedilmiş M.Ö. 1250 - 1100 yıllarında ölmüş iki mumyanın böbreklerinde Schistosoma haematobium yumurtalarının saptanması bu hastalığın en önemli belirtisi kan işeme (hematuri), 50 farklı yazmada saptanması bu etkenin eski Mısır’da varlığına işarettir.
Eski Yunan’da hekimlik Hipokrat’a kadar Eski Mısır ve Mezopotamya’nın devamı niteliğinde olup dini temellere dayanır. Hipokrat’la birlikte gözlem ve deneye önem verilmiştir. Bu nedenle eski Yunanlılar insan ve veteriner hekimleri parazitleri diğer toplumlardan daha iyi tanımışlardır. Hipokrat keçilerde “Kist Hidatik’i” tespit etmiş ve belirtilerini açıklamıştır. Ayrıca sıtmanın tertiana ve quartana tiplerini ve görülme zamanlarını açıklamaya çalışmıştır. Hipokrat paraziter enfeksiyonları ile nedenlerini de araştırmıştır ve bazı parazitlerin ara dönem ve olgun şekillerini göstermiştir. Aristo, köpek helmintlerine yeşil ot yemelerinin sebep olduğunu belirtmiştir. Tahtakuruları ve keneler Aristo tarafından bilinmektedir. Ayrıca Aristo, sinek larvalarının hastalıklı deri ve ara sıra bağırsaklarda bulunduğunu tanımlamıştır
İslam Ülkelerinde Parazitoloji: Avrupa’da M.S. dördüncü yüzyılda özellikle dini baskılar sonucu bilimsel ilerlemeler tamamen durmuştur. Özellikle M.S. altıncı yüzyıldan itibaren İslamiyet’in yayılması yeni bir çağ başlatmış ve bu sefer doğuda ilerlemeler görülmüştür. Bu devirden “Arap Hekimliği” olarak söz edilmesine karşın, gerçekte “Arap dili ile hekimlik” olarak isimlendirilmelidir.
İbn-i Sina 4 farklı helmint tarif etmiştir. Bunlar;
- Uzun kurt (Ascaris lumbricoides)
- Yassı kurt (Taenia saginata)
- Küçük kurt (Oxyuris spp.)
- Yuvarlak kurt (Ancylostoma duodenale)
Ortaçağın ortalarından itibaren (1550’li yıllar) batıda hekimlik ilerlemeye başlamıştır. Özellikle koyunculuğun ileri olduğu İngiltere’de Fasciola, Dicrocoelium (karaciğer kelebekleri) ve ara konakları sümüklüler ile ilgili bilgiler vardır. Dunus, 1552 de Diphylobothrium latum’u tam olarak açıklamıştır. Carlo Ruinin, “Gazaname ve Baytarname”de olduğu gibi atlarda 2 tip uyuzdan bahsetmekte ancak ondan farklı olarak uyuzları tünelci ve yüzeysel olarak ikiye ayırmaktadır
Yeni Periyod (Mikroskobun Bulunuş Sonrası)
Francesco Redi (1626 -1697), parazitolojinin kurucusu ve önderlerinden biri sayılmaktadır. Leeuwenhoek’un (1632- 1723), 17.yüzyılın ikinci yarısında mikroskobu geliştirmesiyle diğer bilimler gibi parazitoloji biliminde de yeni bir dönem başlamış ve özellikle gözle görülemeyen parazitler üzerinde araştırmalar başlamıştır.
İdentifiye: Teşhis etmek ayrıntılı incelemek.
Kinin-Çitokinin: Orta ve Güney Amerika’da kınakına ağacından elde edilen ve sıtma tedavisinde kullanılan madde.
Nicola Andry 1700’de yayınladığı “De la genaration des vers dans le corps I’homme” isimli eserinde insan iç parazitleri ile ilgili geniş bilgiler vermiş, bunların gelişme şekillerini, türlerini, klinik belirtilerini ve tedavilerini açıklamıştır. İsveçli bilim adamı Linnaeus 1767’de “Systema Nature” isimli kitabında 11 helmint türünden bahsetmiştir. Rudolphi (1771-1832), yayınladığı iki ciltlik “Entorozoorusive vermicum intestinalium histariae naturalis” adlı kitabında 603 adet ve 1819 yılında başka kitabında 1100 adet helmint adı vermiştir.
Türkiye’de Parazitolojinin Gelişimi
Ülkemizde II. Mahmut zamanında modern Tıp ve Veteriner eğitiminin başlaması ile önce 1838’de Mektebi Tıbbiyei Askeriyei Şahanede İstefanaki, Pavlaki, Abdullah, Hüseyin Remzi ve Hulusi beyler Tıbbi Zooloji ve Parazitoloji dersleri vermeye başlamış, Abdullah Bey, Tıbbi Zooloji kitabını Fransızca kaleme alarak Entomoloji (Artropodoloji) biliminin öncüsü olmuştur. Hekimliğimizin önde gelen isimlerinden biri olan Hüseyin Remzi Bey, 1873’te Fransız bilim adamı Richard’ın kitabını “İlmi Hayvanat” ismi ile Türkçeye çevirmiştir. Aynı hekim 1893’te “Gayri Fiakariye ve Tufeylatı Hayvaniye” adlı eseri yayınlamış, bu kitap özellikle gözlem ve yerli bilgilerle donatılmıştır.
İstanbul’daki “Yüksek Baytar Okulu” 1933 yılında kaldırılarak Ankara’da Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığına bağlı Yüksek Ziraat Enstitüsü adı altında birçok fakülte kurulmuştur. Bu fakültelerden Veteriner Fakültesine bağlı Parazitoloji Enstitüsü oluşturulmuş yöneticiliğine Prof. Dr. Koegel daha sonra Prof. Dr. Sprehn getirilmiştir. Bu enstitü 1952’de Parazitoloji ve Helmintoloji ile Protozooloji, Tıbbi Artropodoloji ve Paraziter Hastalıklarla Savaş Kürsülerine ayrılmış Prof. Dr. Hasan Şükrü Oytun ve Prof. Dr. Nevzat Tüzdil yöneticiliklerine getirilmiştir. Birçok araştırma makalesi ve kitap yayınlayan bu kürsüler bugün ülkemizde var olan Veteriner Fakültelerinde Parazitoloji Anabilim Dallarının oluşmasına ve bilim adamları yetişmesine ana kaynak oluşturmuş hatta Tıp Parazitolojinin kurulup gelişmesine sebep olmuştur.
Parazitlerin Kökeni
Ektoparazitlerin Kökeni
Ektoparazitler değişik hayvanlarda farklı şekillerde görülebilirler. Ancak tüm ektoparazitlerde ortak nokta, tamamının serbest yaşamdaki beslenme alışkanlıklarını değiştirmeleri ve konak doku ve sekresyonlarından yarar sağlayabilecek duruma gelmeleridir. Ektoparazitlerin kökeni genellikle yağmacı türlerden gelmekte olup buna en güzel örnek sülük ve tahtakurularıdır.
Endoparazitlerin Kökeni
Endoparazitler (iç parazit) bazı durumlarda kökenini ektoparazitlerden almıştır. Trichodina cinsine bağlı protozoonlar normalde balıkların solungaçlarında bulunmasına karşın, bazı türleri endoparazitizme geçerek balıkların idrar kesesi, idrar yolları ve yumurtalıklarına adapte olmuşlardır. Balıkların hem solungaç hem de boşaltım organları üre ve amonyağı dışarı atmakta (benzer gıda) ve boşaltım organları yoluyla yumurtalıklarda enfekte olmaktadır.
Özellikle ektoparazitizme en iyi örnek bağırsak parazitleridir. Uygun konağın sindirim kanalına kaza ile (accidental) giren serbest yaşayan canlıların bıraktığı yumurta veya inaktif larvalar daha sonra gelişerek iç parazitizme başlangıç oluştururlar. Bu parazit sınıflarının bazı türleri toprak veya su da serbest yaşamalarına rağmen önce geçici olarak daha sonra sürekli bir şekilde paraziter hayata katılmışlardır.
Partenogenetik: Eşeyli çoğalmanın değişikliğe uğrayarak meydana getirdiği eşeysiz bir üreme şeklidir. Dişi eşey hücresinin erkek eşey hücresi ile birleşmeden gelişme gösterir.
Endoparazitizmde en son noktada, serbest dönem gerekli değil ise parazit yumurtası tüm gelişimini konakda tamamlar. Bu durumda sürekli parazitizm görülmektedir. Trichinella spiralis (domuz ve diğer memelilerde) bu şekilde bir parazit olup bir konakdan diğerine (etobur) transfer şeklinde bulaşır.
Haemoparazitlerin Kökeni
Aslında endoparazitlerin özelleşmiş bir şekli olan bu parazitizm bağırsak parazitlerinden köken almaktadır görüşü bilim adamları tarafından ilk konakları arasından günümüzde de tartışılmaktadır. Bazı araştırıcılar kan parazitlerinin, değişik omurgasız canlıların bağırsak parazitlerinden köken aldığını kabul etmektedirler. Omurgasız hayvanların gittikçe artan kan emme alışkanlıkları sonucu accidental (rastlansal) olarak bağırsaklarında bulunan parazitler omurgalı canlıların kan dolaşımına girmekte ve giderek bu ortama adapte olmaktadır. Omurgasız hayvanlar tekrar kan emdiklerinde orijinal yerlerine dönmekte ve yaşamlarını devam ettirmektedirler. Bu yolla parazit her iki konağa da adapte olmaktadır.
Malaria (plasmodium-sıtma) ve Haemaproteus’ların (kan paraziti) belli gelişme dönemleri eritrosit içinde, kan damarları endotel hücrelerinde ve hatta Falciparum (Kötü huylu sıtma) sıtmasının damarlar yanında karaciğerde görülmesi Haemoparazitlere geçişte iyi bir örnek olarak verilebilir. Özellikle Schelleackia’larda bağırsak dönemini çok kısa sürede geçirmekte ve kısa sürede eritrositlere girmektedirler.
Parazit ve Parazit Hastalıklarının İsimlendirilmesi
Parazitler ve hastalıkları halk arasında farklı isimlerle adlandırılabilir. Örneğin nokra (hypoderma), sakırga (kene), kum kelebeği (dicrocoelium) gibi veya hastalığı bulan kişinin adı Bilharzia gibi isimlerle anılabilir.
Bir parazite isim verilebilmesi için parazit identifikasyonunun tarifi ve morfolojik özelliklerini gösteren bir şeklinin birlikte yayınlanması yukarıdaki kurallara uygun yazılması gereklidir. Buna Prioritat kuralı denir. Bazı parazit cinsleri ve türleri sonradan birleştirilse bile eski ismi geçerlidir.