TEMEL VETERİNER PATOLOJİ - Ünite 10: Tümörler Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 10: Tümörler

Tümör Tanımı ve Adlandırılması

Tümör, canlı organizmasındaki hücrelerden bazılarının çeşitli nedenlerle, canlının kontrol mekanizmalarından etkilenmeden, düzensiz, sınırsız, amaçsız ve eşgüdümsüz gelişimi sonucu ortaya çıkan, köken aldıkları sağlıklı hücrelere benzerlik gösterebilen, ortaya çıkmasına neden olan etkenler ortadan kalksa bile aynı şekilde büyümesini ve gelişimini sürdürebilen yeni ve anormal bir dokudur.

Tümörleri adlandırmak için kullanılan en yaygın yaklaşım, tümörlerin sitogenetik ve biyolojik davranışlarının dikkate alınmasıdır.

Tümör Gelişiminin Biyolojisi

Tümör, canlı organizmasındaki herhangi bir hücrenin değişime uğraması ile başlar. Bu değişim, köken alınan sağlıklı hücrenin karakterinin az ya da çok kaybolmasının yanı sıra, bazı yeni özelliklerin kazanılmasıyla sonuçlanarak yeni bir hücre tipi ortaya çıkar. Ayrıca bu değişim hafif ya da şiddetli olabilir. Değişimin hafif olduğu tümörlerde, tümör hücresini sağlıklı hücreden ayırmak nispeten kolaydır fakat şiddetli değişime uğrayan hücrelerde nu ayrım çok daha zordur ve bu değişimin geri dönüşü yoktur. Bu noktadan sonra tümöral hücreler çoğalmaya başlar ve bu hücreler ortadan kaldırılsa bile tekrar eski sağlıklı haline dönemezler.

Farklılaşma (diferensiasyon); tümör hücrelerini normal hücrelere görünüş ve işlev yönünden ne kadar benzediklerini tanımlayan bir terimdir. İyi farklılaşmış bir tümör hücresi, sağlıklı hücreye çok benzer ve onun yaptığı işleri yapma çabasındadır. Genel olarak, iyi huylu tümörler ‘iyi farklılaşmış’ hücrelerden oluşurlar ve ‘tipik hücre’ diye de adlandırılırlar. Kötü huylu tümörler ise az farklılaşmış (anaplastik) hücrelerden oluşurlar. Bunlara ‘atipik hücre’ de denir. Bu tarz tümörlerde, pleomorfizm, hiperkromazi, polikromazi, dev çekirdek gibi bulgular görülür. Ek olarak, iyi huylu hüreler nispeten yavaş çoğalırken kötü huylu olanların çok daha hızlı çoğaldığını söyleyebiliriz.

Tümörlerin Oluşum Nedenleri

Canlılarda tümörlerin oluşumunda bireysel yatkınlık yanında çevresel faktörler ve çeşitli yapıcı nedenler önemli etkenlerdir.

Tümör oluşumunda nedenler iki ana grupta toplanır.

Tümör Oluşumuna Yatkınlık (dispozisyon)

Tümörler her yaşta çıkmalarına karşın, genelde yaşlılarda görülürler. Yaş ilerledikçe hormonal dengesizlikler ve bağışıklık sisteminin zayıflaması tümör oluşumunu kolaylaştıran etkenlerdir. Kedi ve köpeklerde tümörlerin en çok görüldüğü yaşlar 6-14, sığır ve atlarda ise 5-14 yaş arası dönemlerdir.

İnsanlarda yumurtalık, meme bezi, kolon, prostat tümörleri açısından ailesel yatkınlıklar belirlenmiştir. Ancak kalıtsal yatkınlıklar hayvanlarda veri yetersizliğinden tam olarak gösterilememektedir.

Tümör Yapıcı Nedenler

İnsan ve hayvanlarda kanser oluşturan etkenlere kanserojen, karsinojen ya da onkojen denilmektedir.

Fiziksel nedenlerin başında basınç ve sürtünme gibi etkiler gelir. Bu etkilerin sürekli olması sonrasında sırasıyla doku kaybı, rejenerasyon ve tümöral oluşum gelişebilir.

Onkojenik (kanser yapıcı) viruslardan çeşitli DNA ve RNA virusları tümöre yol açmaktadır.

Hayvanlarda görülen parazitlerden bazıları da çeşitli tümörlerin oluşmasına neden olabilmektedir.

Hormonların da tümör şekillendirmede rolü olduğu bilinmektedir. Yani hormonal düzensizlikler ile tümör oluşumu arasında yakın bir ilişki vardır.

Tümörlerin Yayılması, Evrelendirilmesi ve Tanı Yöntemleri

Bu bölümde tümörlerin yayılması, Evrelendirilmesi ve tanı konulması yöntemlerini inceleyeceğiz.

Yayılmaları

İyi huylu tümörler, çevresindeki dokuyu itip sıkıştırarak büyür. Bu yüzden, benign tümörlerin çevresinde bağ dokulardan oluşan bir kapsül bulunur. Ancak bazı iyi huylu tümörler kapsülsüz de olabilmektedir.

Malign tümörlerin yayılması bölgesel ve metastatik yayılma olmak üzere iki şekilde olur. Bu tümörler, çevrelerindeki dokuyu itmekten çok yararak, dokular arasına zorla girerek ilerleme eğilimi gösterir ve karşılarına çıkan sağlıklı yapılara zarar verirler. Bu davranışa invazyon adı verilir.

Bir tümörün, ana kitleden bağımsız yeni odaklar oluşturması üç şekilde gerçekleşir:

  • Kan akımı yoluyla yayılım; bu yol sarkomların başlıca uzak yayılım biçimidir.
  • Lenf akımı yoluyla yayılım; lenf akımına karışarak yayılım karsinomların özelliğidir.
  • Kontakt (temas, dokunma) yoluyla yayılım; birbiri üzerine temas eden dokularda gerçekleşir.

Evrelendirilmesi

Prognoz, bir hastalığın gidişini gösteren bulguların bütünüdür. Tümörlerde en önemli prognoz faktörü tümörün biyolojik davranışıdır. Tümörün yeri, histopatolojik yapısı, derecesi, büyüme hızı yanı sıra; lenf düğümlerinin tutulup tutulmadığı ve metastazın bulunup bulunmadığı da önemlidir.

Tümörlerin gidişlerini, hastaya etkilerini sözü edilen faktörler belirtirken, bunu en iyi şekilde yapabilecek bir sistem TNM sınıflandırılmasıdır. Bu sistemde tümörün büyüklüğü ve genişliği (T), lenf düğümlerine metastaz (N) ve uzak dokulara metastaz (M) olarak işaretlenmektedir. Ayrıca tümörleri mikroskobik olarak derecelendirilmesi de evrelendirme aşaması için önemlidir.

Tanı Konulması (diagnoz)

İster iyi huylu ister kötü huylu olsun tümörlerin sağaltımında en önemli konu, tümörlerin erken ve kesin olarak tanılarının konulmasıdır. Tanı yapılırken mikroskop incelemeleri her zaman yeterli olmamaktadır. Bunun yanı sıra; anamnez, klinik inceleme bulguları, tümör kitlesinin yeri-büyüklüğü-ağırlığı-kesit yüzünün görünümünün de bilinmesi gereklidir.

Canlılarda tanı sırasında sitopatolojik, histopatolojik ve immunohistokimyasal yöntemler kullanılmaktadır.

  • Sitopatolojik tanı yöntemiyle tümör hücrelerinin olup olmadığı araştırılmaktadır.
  • Histopatolojik inceleme kesin tanı için her zaman en güvenilir yöntemdir.
  • İmmunohistokimyasal yöntem ise tümörün sağaltımında önemli moleküllerin belirlenmesi açısından önemlidir.

Tümörlerin Sınıflandırılması (Klasifikasyonu)

Epitelial Tümörler

Benign Epitelial Tümörler

Papillom; deri ve kutan mukozalar ile değişici epitel dokudan köken alan iyi huylu bir tümördür. Genellikle fiziksel ve kimyasal sebeplerin süreğen irkiltileri sonucu oluşur. Organizmada aynı anda çok fazla olursa ‘papillomatozis’ adını alır. Kutanöz papillomlara atlarda ve sığırlarda sık, köpek-kedi-koyun-keçi ve domuzlarda ise seyrek rastlanır. Fakat regresyonun gelişmesiyle sık görülen hayvanlarda bile bu olgu 1-3 ay sonra kaybolur ve tam bağışıklık oluşur.

Polip; mukozaların iyi huylu üremelerine denir. Daha çok at ve domuzların kalın bağırsakları ve burun mukozalarında gelişir. Poliplerin çok sayıda olmasına da ‘polipozis’ adı verilir.

Adenom; bez epitellerinden köken alan benign tümörlerdir. Bez dokularına çok benzerler. Çevre dokulardan kesin sınırla ayrılmıştır ve sınırlı büyüme gösterirler. Bu tümöre köpeklerin memeleriyle atların tiroid ve domuzların kalın bağırsak bezlerinde sıklıkla rastlanır. Operasyonla alınabilirler ve genelde nüks etmezler.

Malign Epitelial Tümörler

Yassı Hücreli Kanser; deride çok katlı yassı epitelin stratum spinosum hücrelerinden köken alan malign bir tümördür. Bütün evcil hayvanlarda, özellikle at, sığır, kedi ve köpeklerde; genellikle ergin ve yaşlı hayvanlarda sık görülür. Özellikle pigmentsiz bölgeleri tercih eder. Genellikle yersel olarak kalır ve yavaş metastaz yapar.

Bazal Hücreli Kanser; deride çok katlı yassı epitelin stratum bazalis hücrelerinden köken alırlar. Kedi ve köpeklerde sık, diğer türlerde seyrek görülür. En sık yerleşim yeri göz çevresi, yanak, burun üzeri, kulak ve boyun bölgesidir. Oldukça ender metastaz yapar ve operasyon dikkatli yapılırsa çok zaman iyileşme ile sonuçlanır.

Adenokarsinom; bez epitelinden köken alan kötü huylu tümörlerdir. Köpek, kedi ve kısraklarda daha çok memelerde rastlanır. Geliştiği organa göre isimlendirilirler. Prognoz bulunduğu organa göre farklılık gösterir. Operasyonla alınma durumunda bile nüks ve metastaza sık rastlanır.

Melanositik Tümörler

Deriye rengini veren melanin pigmentini üreten hücreler nöroektodermal kökenli olup, fötal gelişim boyunca deri ve kıl köklerine göç ederler. Belirtilen yerlerde olgunlaşmış pigment üreten hücreler ise melanositlerdir. İşte bu tümör, melanin üreten hücrelerden gelişen tümördür.

Benign Melanomlar

Çoğunlukla deri tümörleridir, ancak melanositlerin bulunduğu her yerde görülebilir. Ağız mukozası ve göz yaygın görülme alanlarıdır. Ayrıca bu tümör meninksler, kemikler ve aorta da bildirilmiştir. Cinsiyet yatkınlığı yoktur. Pigmenti fazla olan iyi huylu tümörler koyu kahve-gri ya da siyah renkte, diğerleri ise açık renktedirler.

Malign Melanomlar

Bu tip melanomlar büyük, ülserli, koyu kahverengi ya da siyahtan açık griye kadar değişen renklerde olabilir. Metastaz yöntemleri lenfojen ve hematojendir. Operasyonla alındığında bile sıklıkla nüksedebildiğinden, çevresindeki birkaç santimetrelik sağlam dokuyla birlikte alınmalıdır.

Mezenşimal Tümörler

Bağ Dokusu Tümörleri

Fibrom; bağ dokudan köken alan iyi huylu tümöre denir. Bu tümörde yaş, ırk, cinsiyet yatkınlığı yoktur ve bütün hayvan türlerinde görülebilir. Bağ dokunun bulunduğu her yerde görülebilir.

Mikzom; fibroblastik kökenli tümörlerdir ve bu tümörü ayıran en büyük özelliği intersellüler matrikste musin’in varlığıdır. Tüm evcil hayvanlarda görülebilir. Kötü huylu olanının adı ise mikzosarkomdur.

Yağ Dokusu Tümörleri

Lipom; yağ dokusu hücrelerinden (liposit) köken alan iyi huylu tümördür. Köpeklerde sık, at-öküz-kedi-koyun ve domuzda ise seyrek görülür. Lipomların çok sayıda olmasına da ‘lipomatozis’ adı verilir.

Kas Dokusu Tümörleri

Myom; kas dokusu tümörlerine genel olarak verilen isimdir. Myomlar düz kaslardan köken almışsa leiomyom, çizgili kaslardan almışsa rhabdomyom olarak adlandırılır.

Leiomyom; sığır, köpek, koyun, at ve domuz gibi evcil hayvanlarda ve genellikle dişi genital organlarda, bazen de mide ve bağırsak da görülür. Operasyonla alınabilir ve tam bir iyileşme sağlanır fakat tekrar nüks edebilir.

Rhabdomyom; çoğunlukla kalpte ve konjenital olarak gelişir. Kısmen kapsüllüdür ve kalp kasına gömülü halde bulunur. Karakteristik olarak sarı-kahve renkli ve lobüllüdür.

Kıkırdak ve Kemik Dokusu Tümörleri

Kondrom; kıkırdak dokusunun iyi huylu olan tümörüne verilen addır. Çoğunlukla yassı kemiklerde gelişir. Özellikle koyun ve köpeklerde sık rastlana tümör, kapsüllü, sert kıvamlı, beyaz-mavimsi renkte ve değişen büyüklüklerde görülür. Operasyonlarda iyi sonuç vermektedir.

Osteom; kemik dokusunun iyi huylu tümörüdür. Sığır, at ve köpeklerde sıklıkla görülür. Baş ve yüz kemiklerinde gelişirler. Sınırlı ve dışa doğru çıkıntı oluşturan bir kitle şeklindedir. Oldukça serttir ve operasyonlardan sonra nüks edebilirler.

Kan ve Lenf Damar Tümörleri

Damar dokusunun tümörlerine genel olarak ‘angiom’ adı verilir. Bu tümörler kökenlerine göre ikiye ayrılır:

Hemangiom; kan damarı endotel hücrelerinin benign tümörüdür. En fazla köpeklerde, daha az da kedi, at, sığır ve domuzlarda görülür. Irk ve cinsiyet yatkınlığı yoktur. Orta derecede sert ve iyi sınırlıdır.

Lenfangiom; lenf damarlarından köken alan ve hayvanlarda seyrek rastlanan iyi huylu bir tümördür. Metastaz yeteneği zayıf olan bir tümör çeşididir.

Diğer Tümörler ve Tümöral Hastalıklar

Köpeklerde Bulaşıcı Veneral Tümör (Canine Transmissible Venereal Tumor - CTVT)

Hücresel kökeni hala tam olarak bilinememektedir. Köpeklerde rastlanılan tümörler arasında oldukça yüksek bir orana sahiptir. Kolayca bulaşabilir. Irk ve cinsiyet ayrımı bulunmamaktadır. CTVT’nin yerleşim yeri, dişi köpeklerde vajina erkek köpeklerde ise penistir. CTVT kendiliğinden iyileşebilir ve metastaz yapma oranı çok düşüktür.

Köpekte Lenfoma (Malignant Lymphoma - Lymphosarcoma)

Tüm köpek tümörleri içinde sık görülme oranına sahip olan bu tümöre, daha geç yaşta rastlanma oranı çok daha yüksektir. Karaciğerde lobusların merkezinde , akciğerde bronşların çevresinde daha sıkı görülür.

Kedide Lenfoma (Feline Lymphoma)

Çok görülen tümörlerdendir ve FeLV olarak da adlandırılır. En fazla alimenter tip gözlenir. Bu formda ince bağırsakların bölgelerinde ve lenf düğümlerinde büyüme gözlenir.

Sığırda Lenfoma (Enzootic Bovine Leukosis-EBL)

Hastalık doğrudan temasla, iğnelerin, kulak küpelerini bulaşmasıyla ve tüm kanla ilgili yetersiz dezenfeksiyon durumunda aktarılır. EBL erişkin sığırlarda görülür. Tümöral modüller gözü ve omuriliği etkileyebilir ve karaciğerde pasif hiperemi bulguları saptanabilir.