TOPLUMA HİZMET EĞİTİMİ - 4: Sivil Toplum ve Topluma Hizmet Özeti :
PAYLAŞ:4: Sivil Toplum ve Topluma Hizmet
Giriş
Her sosyal ve ekonomik gelişimin özü gereği kendine özgü siyasal yönetim biçimi geliştirmesi kaçınılmazdır. Bunun doğal bir yansıması olarak bir yönetim biçimi olarak demokrasinin daha çok tercih edildiği bir dönem yaşanmaktadır. Siyasal demokrasinin temel nitelikleri olan etkin siyasal katılım, düzenli serbest seçimler, iktidara gelebilme olanağı bulunan muhalefetin varlığı, güçler ayrılığı ilkesi, seçilen temsilcilerin yasama organını oluşturması biçiminde özetlenebilir (Gözler, 2007).
Sivil Topluma İlişkin Kuramsal Yaklaşımlar
Latincede “civilis” sözcüğünden türetilen sivil; yurttaşa, yaşamına ve haklarına ilişkin bütüncül kazanımları ifade etmektedir. Sivil’den türeyen “sivilize” ya da “sivilleştirmek” bir topluluğu sosyal hale getirmek; bir bakıma maddi, sosyal ve kültürel gelişmeyi anlatır. Sivil kavramının Türkiye’deki anlamı ise genelde “askeriyeden ayrı-askeriye dışı” kurumlar anlamında kullanılmıştır. Sivil ya da sivil toplum, devletin müdahalesi dışında birey ve grupların kendi alanlarını düzenlemelerini içeren; devlet ve devlet otoritesi dışında kendi ilke ve kurallarına göre işleyen, otorite alanı dışında kendi kendini düzenleyen özerk alanları ifade etmek için kullanılan bir kavramdır.
Sivil toplum, toplum yönetiminde yöneten-yönetilen ilişkisi içinde kamu otoritesi dışında genelde halk kesimlerinin oluşturduğu devletten görece özerk alan, toplumsal bütündür. Sivil topluma ilişkin kuramsal yaklaşımlarının tarihsel gelişim içinde dört farklı evre geçirdiği görülmektedir.
- Klasik Yaklaşım: Sivil toplum yasalara uygun davranan, dostluk geliştiren, özgürlük ile otorite arasında denge sağlayan, insandaki erdemle devlete yararlı olan yurttaşlar kümesi anlamındadır.
- Modern Yaklaşım: Sivil toplum yasalara uyan bir devletin içinde yasalar çerçevesinde kurulmuş ortak amaçlar için bir araya gelmiş sosyal yarar amaçlı örgütlenmeler bütünüdür. Bu anlayışa göre artık devlet ve sivil toplum ayrıktırlar. Genel olarak modern döneme bakıldığında sivil topluma ilişkin görüşlerin farklı olduğunu ancak tarihsel gelişim sürecinde devlet dışında genelde sosyal yarar ve dayanışma niteliklerine sahip bağımsız özerk topluluklar karşılığında kullanıldığı söylenebilir.
- Libarel ve Toplumcu Bakış: Liberal yaklaşıma göre devlet ve sivil toplum ayrık öğelerdir. Devlet görevleri buna karşılık halkın ise hak ve sorumlulukları bulunan akılcı ve ekonomik öğelerdir. Toplumcu kurama göre yurttaşlar belirledikleri değerlere göre bir toplumun üyeleri olup; bireysel görevlerini yerine getirip davranışlarını toplumsal amaçlarla örtüştürmeye çalışmalıdır. Liberal ve toplumcu dönemde sivil toplum James Madison tarafından “güç ilişkisi” açısından ele alınmıştır. Madison’a göre sivil toplum güç istismarına karşı en önemli denetim ve denge unsurlarından biridir. Bir bakıma sivil toplum artık devlete karşı çıkış olmayıp devlet, ekonomik pazar ve yurttaşlar arasında üçüncü sektör olarak rol üstlenmiştir
- Güncel ve Postmodern Yaklaşım: Postmodernizm modern ötesi olarak tanımlanmaktadır. İnsanlık tarihi sosyoekonomik bakımdan 3 aşama geçirmiştir. Birincisi ağırlıklı olarak toprak ve tarıma dayalı avcı-toplayıcı dönemdir. İkincisi sanayi devrimine kitle üretimi, kitle dağıtımı, kitle tüketimi ve kitle eğitiminin egemen olduğu endüstriyel gelişim evresidir. Üçüncü aşama ise iletişim-bilişim teknolojisinin geliştiği bilgi toplumunun oluşageldiği, ulusal devletin rolünün dönüştüğü ve demokrasinin sürekli geliştiği süper sanayi toplumudur.
Sivil Toplum Kuruluşlarının Genel Özellikleri
Temel özellikleri, devlet ve hükümetten bağımsızlık, demokratik kurulum ve işleyiş, gönüllüğe dayalı örgütlenme ve çalışma biçimi, yerel, ulusal ve uluslararası dayanışma güç birliği, ekonomik karlılık güdülmemesi biçimde özetlemek olanaklıdır.
Devlet ve Hükümetten Bağımsızlık : Sivil toplum kuruluşları hükümet dışı veya devlet dışı örgütler anlamına gelmekte ve bu nitelikleriyle bir anlamda kamu organizasyonları dışında yasal örgütlenmeler olarak bilinmektedir. Sivil toplum örgütleri bulundukları ülke kamusal otoritesine karşı muhasebe işleyişi, var olan yönetsel ve hukuki düzenlemeler çerçevesinde sorumluluk taşırlar.
Demokratik Kurulum ve İşleyiş : Sivil toplum kuruluşlarının demokratik olması için, kuruluşların üyelerinin kararlara katılması, şeffaflık, hesap verebilirlik, liderlerin değişebilirliği, tartışma kültürünün oluşturulabilmesi gibi niteliklere sahip olunması gerekir.
Gönüllüğe Dayalı Örgütlenme ve Çalışma Biçimi: Sivil toplum kuruluşları “gönüllülük” kavramıyla özdeşleşmiştir. Sivil toplum kuruluşları, aynı zamanda üçüncü sektör, gönüllü kuruluşlar, yurttaş örgütleri, özel gönüllü kuruluşlar veya gönüllü kalkınma kuruluşları adlarıyla da anılmaktadır.
Yerel, Ulusal ve Uluslararası Dayanışmada Güç Birliği : Sivil toplumun bir argümanı olarak sivil toplum kuruluşları yerelden uluslar arası düzeye örgütlenme olanağı bulan bir dayanışma örneği göstermektedirler.
Ekonomik Kârlılık Güdülmemesi : Sivil toplum kuruluşları kâr amacı gütmeyen işletme niteliği gösterirler. Kâr amacı gütmeyen işletmeler şu nitelikleri gösterirler: Bilerek ve inanarak kâr elde etmek amacıyla kurulmamaları, öz kaynaklarını gerçek veya tüzel kişilere ait paylara ayrılmamaları, gelir fazlalıklarının bölüştürülmemesi, öz kaynaklarının kişi veya kişilere devredilmemesi ve satılamamasıdır.
Sı·vı·l Toplum Kuruluşlarının İşlevlerı·
Sivil toplum kuruluşlarının siyasetten ekonomiye, sağlıktan eğitime, toplumsal kalkınmadan, temel hak ve özgürlükleri koruma ve geliştirmeye değin çok değişik alanlarda etkin oldukları görülmektedir. Sivil toplum kuruluşlarının işlevleri Yıldırım (2004), Kabasakal (2008)’dan yararlanılarak siyasal, ekonomik, kültürel, bireysel ve toplumsal işlevler biçiminde beş alt başlıkta toplanmıştır.
-
Siyasal İşlevler: Siyaset iktidar amaçlı ülke kent yönetimin oluşumu, sürdürülüşü ve devredilişine ilişkin etkinlikler ve mücadele sürecidir (Kışlalı, 2004). Sivil toplum kuruluşları; siyasal alanda etkilerini partiler üstü konumda göstermeye çalışan gruplar ile gevşek örgütlenme ile kamu siyasetini etkilemeye çalışan gruplar biçiminde iki grupta toplanabilir. genelde yasama alanına etkileri, yürütme alanına etkileri, yargı alanını etkileri, siyasi partilere etkileri ve kamuoyuna etkileri gibi alt başlıklarında toplanabilir.
- Yasama alanına etkileri
- Yürütme alanına etkileri
- Yargı alanına etkileri
- Siyasi partilere etkileri
- Kamuoyuna etkileri
- Ekonomik İşlevler: Sivil toplum kuruluşlarının ekonomik boyutlu işlevleri iki ana temelde belirginleşmektedir. Birincisi üçüncü bir sektör olarak reel ekonomiye katkıdır. İkinci boyut ise gereksinim duyan toplumsal kesimlere ayni ve nakdi destektir. Sivil toplum kuruluşları ekonomik kurum olmamakla birlikte ekonomiye sosyo-politik güç verirler.
- Kültürel İşlevler: Sivil toplum kuruluşları insanların toplumsal yaşamında daha etkin rol alma ve kültürel gelişmeleri olanağı sağlarlar. Sivil toplum kuruluşlarının kültürel boyutlu işlevleri eğitsel ve demokratikleşme odaklı çalışmalardır. Bu kapsamda işlevler, genel olarak yerel ve ulusal düzeyde folklorik değerlerin aktarılması-yaşatılması, kültürel entegrasyonun sağlanması, siyasetle ilgili olmakla birlikte demokrasi kültürünün yerleşip yaygınlaşması, kültürel kaynaşma-bütünleşme şeklinde özetlenebilir.
- Bireysel İşlevler: Sivil toplum kuruluşlarının bireysel işlevlerinden bir bölümü bireyin gereksinimlerin karşılanarak güdülerinin doyurulması ile ilgilidir. Sivil toplum kuruluşları özellikle üyeleri arasında oluşturulan ekonomik birlik ve dayanışma ile özellikle gereksinim duyan kişi ve ailelere ekonomik yardımlarda bulunarak bireylerin ekonomik gereksinimlerinin de karşılanmasına olanak sağlar. Sivil toplum kuruluşlarının bireysel boyutta yerine getirdiği işlevlerden biri de eğitim işlevidir.
- Toplumsal İşlevler: Sivil toplum kuruluşlarının toplumsal boyutlu işlevleri sosyalleştirme, kamu otoritesi ile halk kaynaşması sağlama, sosyoekonomik kalkınmaya katkı, sosyal seçeneklerin oluşturulması ve sosyo-ekonomik dayanışmanın oluşturulması biçiminde özetlenebilir. Sivil toplum kuruluşlarının toplumsal işlevlerinden bir başkası da kamu otoritesi ile halkın kaynaşmasını sağlamak boyutludur. Sivil toplum kuruluşlarının toplumsal işlevlerinden bir diğeri ise sosyoekonomik kalkınmaya katkıdır. Sivil toplum kuruluşlarının sosyo-ekonomik dayanışma konusundaki bir diğer örneği de toplumsal dayanışmadır. Özellikle büyük kentlerde kurulan hemşehri dernekleri, üyeleri arasında dayanışmayı sağlayarak birlik oluşturmaktadır
Sivil toplum kuruluşlarının yerine getirdiği görevleri ve toplumsal dinamik içindeki iş görüleri dikkate alındığında işlevlerini sonuç olarak şu biçimde gruplamak olanaklıdır. Sivil toplum kuruluşları yoğun göç ve nüfus değişiminden ötürü sosyo-kültürel dayanışma işlevleri yüklenmektedirler. Özellikle demokratikleşmeyle birlikte toplumsal-siyasal yaşamın bir parçası olup demokratik siyasal sistemin işleyişine katkı ve baskı oluşturma işlevi yerine getirmektedirler. Etkileşimsel yaklaşım sosyolojide olayları birey odaklı incelemektedir. Etkileşimsel yaklaşım toplumun bireylerden oluştuğunu bireyi anlamadan toplumun anlaşılamayacağı tezi üzerine kurgulanmıştır. Bu bağlamda toplum insanın varlığı ve etkileşimiyle oluşmaktadır. Bu açıdan bakıldığında etkileşimsel yaklaşımlar; insanların sivil toplum kuruluşlarının oluşumunu sağlayan temel güç olduğunu ve sivil toplum kuruluşlarına toplumun şekil vermesinden çok insanın şekil vermesinin daha baskın olduğu tezine dayanmaktadır.
Türkiye’de Sivil Toplum Kuruluşlarının Türleri
Akademik perspektifle sivil toplum kuruluşları dernekler, vakıflar, sendikalar ve mesleki kuruluşları biçiminde dört grupta toplanmıştır.
Dernekler: Bireylerin tek başlarına gerçekleştiremeyecekleri ideal amaçları uzun vadede gerçekleştirmek için örgütlenme gereksinimden doğmuş örgütlenmelerdir. Çağdaş bağlamıyla dernek, ortak bir amaç, fikir veya çıkar etrafında resmi olarak örgütlenmiş insan topluluğudur. Türk hukukuna göre dernekler, gerçek veya tüzel en az yedi kişinin kazanç paylaşma dışında belirli ve ortak amacı gerçekleştirmek üzere bilgi ve çalışmalarını sürekli olarak birleştirmek suretiyle oluşturdukları tüzel kişiliğe sahip topluluklardır. Türkiye’de dernekler hukuksal dayanaklarını Türk Medeni Kanunu ve Dernekler Kanunu’ndan alır. Derneklerin kuruluş biçimleri, yönetimlerinin oluşturulması, üyelerinin edinilmesi, tutmakla yükümlü oldukları evraklar, yetki ve sorumluluklarına ilişkin tüm düzenlemeler 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu ile 5253 sayılı Dernekler Kanunu’nda belirtilmiştir.
Vakıflar: Vakıflar, gerçek veya tüzel kişilerin yeterli mal ve hakları belirli ve sürekli bir amaca tahsisiyle oluşan tüzel kişiliğe sahip mal topluluklarıdır. Türkiye’de vakıflar hukuksal dayanaklarını 5737 sayılı Vakıflar Kanunu’ndan alır. Kanunla vakıfların yönetimi, faaliyetleri ve denetimine yurt içi ve dışı taşınır ve taşınmaz vakıf kültür varlıklarının tescili muhafazası, onarımı ve yaşatılmasına vakıf varlıklarının ekonomik şekilde işletilmesi ve değerlendirilmesinin sağlanmasına ilişkin usul ve esasların belirlenmiştir.
Sendikalar: Çağdaş demokrasilerde sendikalar, işveren ve çalışanların sınıfsal ve sosyal çıkarlarını koruma ve geliştirme amaçlı örgütlenmelerdir. İşlevleri açısından sendikalar iki grupta toplanabilir. İş ilişkilerinin devlet, işveren ve iş görenlerden oluşmasından ötürü bir yanda işveren sendikaları diğer yanda ise işgören sendikaları bulunmaktadır.
Mesleki Kuruluşlar: Mesleki kuruluşlar üyelerinin hak, çıkar ve kazanımlarını korumak ve geliştirmek amaçlarıyla mesleki çıkar örgütlenmeleri olmakla birlikte kamusal görev getirmeleri ve sosyal yarar sağlamaları ve hukuksal dayanakları bakımından kamu tüzel kişilik niteliği gösterirler. İşlevleri açısından mesleki kuruluşlar farklı gruplarda toplanabilir.
Sivil Toplum Kuruluşlarının Topluma Hizmet Etkinlikleri
Alan yazın taramaları ve uygulama pratiği sivil toplum kuruluşlarının etkinliklerinin eğitim, sağlık, çevre, sosyoekonomik, siyasal boyutlu etkinlikler biçiminde beş grupta toplanmıştır.
Sivil Toplum Kuruluşlarının Eğitime İlişkin Etkinlikleri : Eğitimin hem sosyal yarar hem de toplumsal gelişim, değişim açısından önemi tartışmasızdır. Eğitimin kamusal bir hizmet olma, sosyal yarar sağlama ve erdemli mal olma nitelikleri açısından sivil toplum kuruluşlarının çalışma alanına yatkınlık niteliği gösterir. Eğitim çalışmalarının sivil toplum kuruluşları açısından bir başka önemi ise eğitimin beşeri sermaye olma niteliğidir. Beşeri sermaye üzerine yapılan yatırımların gelişmeye katkısı ve bilginin üretim sürecindeki etkisinin artması üzerine ilişkinin daha da artacağı açıktır.
Örgün eğitime doğrudan destek amaçlı çalışmalar : Örgün eğitime doğrudan eğitim-öğretim ile ilgili destek amaçlı çalışmalar bu kapsamda ele alınır. Sivil toplum kuruluşlarının eğitime destek nedenleri şu biçimde özetlenebilir. Okulların iş yoğunluğu ve çeşitliliği çoktur ve öğrencilerin yetişmesinde yetersiz kalmaktadırlar. Okulların sürekli aynı yapılanma içinde oluşları bürokratik nitelikleri gereği öğrenci için cazipliğini yitirmektedir. Sivil toplum kuruluşlarının farklı ortamlar yaratması öğrenciyi etkilemektedir.
Eğitim Kurumlarının gereksinimlerini karşılamaya yönelik çalışmalar : Bu gruptaki etkinlikler genelde eğitim kurumlarının fizik mekân bakım ve onarımı, eğitsel araç desteği türündeki ihtiyaçlarının karşılanması ile ilgili çalışmalardır.
Öğrencilerin barınma ve beslenme gereksinimlerini karşılamaya yönelik çalışmalar : Eğitim kurumlarındaki yoksul öğrencilerin fizyolojik gereksinimlerinin karşılanması amaçlı çalışmalardır. Özellikle ilköğretim ve ortaöğretim sonrası eğitime devam etmek isteyen kimi öğrencilerin barınma ve beslenme sorunu olmaktadır. Birçok sivil toplum örgütü bu sorunun çözümüne katkı getirmektedir.
Öğrencilerin burs-kredi gibi olanaklarla ekonomik olarak desteklenmesi : Öğrencilerin ekonomik gereksinimlerinin karşılanması amaçlı çalışmalardır. Eğitim kurumlarına mali destek sağlanması, Yaygın, uzaktan ve açık öğretim sistemlerini kullanarak ilk, orta ve yükseköğretimin okul dışından desteklenmesi çalışmalarının yapılması, Eğitim politikalarının oluşturulmasında baskı grubu oluşturulması bu grupta yer alan çalışmalardan bazılarıdır.
Sivil Toplum Kuruluşlarının Sağlık Alanındaki Etkinlikleri
Koruyucu sağlık hizmetlerinin büyük bir kesimi toplumun sağlığının korunması ve daha sonra maddi manevi daha büyük olumsuzluklar doğuracağı olasılığından ötürü devlet tarafından ya karşılıksız ya da çok az bir karşılıkla sunulmaktadır. Bu kapsamda incelenebilecek hizmetler
- Koruyucu sağlık hizmetlerin gelişimine katkı amaçlı çalışmalar
- Sağlığa doğrudan destek amaçlı çalışmalar
- Sağlık kurumlarının gereksinimlerini karşılamaya yönelik çalışmalardır.
Sivil Toplum Kuruluşlarının Çevre ile İlgili Çalışmaları
Giderek eldeki çevresel olanakların yitirilmesi, hava ve çevre kirliliği, doğal kaynakların azalması gibi nedenler çevreye verilen önemi artırmaktadır. Çevrenin korunmasına yönelik hizmetlerin gelişimine katkı amaçlı çalışmalar, Çevrenin korunmasına doğrudan destek amaçlı çalışmalar, Çevreci kurumların gereksinimlerini karşılamaya yönelik çalışmalar bu grupta yer almaktadır.
Sivil Toplum Kuruluşlarının Sosyo-Ekonomik Etkinliklere İlişkin Çalışmaları
Bu boyut ele alınan konular küresel yoksullukla mücadele, alt gelir gruplarının sosyal yalnızlık duygusunun önlenmesi, toplumsal bütünleşme, sosyal ayrımcılığa karşıtlık gibi çok değişik konuları içerir. Sivil toplum kuruluşlarının doğrudan ekonomik boyutlu hizmetlerinin özetle yoksulluk, eşitsizlik, adaletsizliğin önlenmesine ve sınırlanmasına yönelik olduğu vurgulanabilir. Sivil toplum kuruluşlarının yoksulluğa karşı sosyal duyarlılık oluşturması sonucu, sosyal devlet uygulamalarına daha çok yer vermesine ve kamu bütçelerinden yürütülen sosyal yardımların artmasına neden olduğu görülmekte ve yoksullukla mücadele konusunda duyarlılık oluşmaktadır. Ekonomik boyutlu destekler, özellikle yoksullara ayni ve nakdi yardım biçiminde düzenlenen yardımlardır. Türkiye’de özellikle Kızılay vb sivil toplum kuruluşları ihtiyaç sahiplerine gıda yardımları yapmaktadırlar. Sivil toplum kuruluşları işsizliği önleme ve istihdama yönelik çok yönlü işlev görürler. Öncelikle oluşturdukları ekonomik kurumlarda istihdam olanağı sağlarlar. İkinci olarak işsizlik ve istihdam olanakları yaratmak için kamu ve özel kesimle işbirliği geliştirirler. Üçüncü olarak işsizliğe ve istihdama yönelik politik kamuoyu oluşturarak kamu otoritesini ve siyasal sistemi uyarırlar.
Ek olarak Sivil toplum kuruluşlarının sosyo-ekonomik etkinliklere ilişkin topluma hizmet boyutlu çalışmaları için kimi örnekler aşağıda sıralanmıştır.
- Kitle iletişim araçları yardımıyla halkın ekonomik gelişme, tutumluluk ve sosyal dayanışma konularında bilinçlendirilmesi,
- Ekonomik gelişme, tutumluluk, sosyal dayanışma ve işsizliği önleme konularında politikaların oluşturulmasında baskı grubu işlevi görme,
- Ekonomik gelişme, tutumluluk, sosyal dayanışma ve işsizliği önleme konularında ilgili kurumları kurarak, devlet ve kamu otoritesi dışında “özerkdemokratik” üçüncü sektör türü oluşumlara olanak sağlanmasıdır.
Sivil Toplum Kuruluşlarının Siyasal Çalışmaları
Sivil toplum kuruluşları-siyaset ilişkileri açısından bir başka önemli nokta sivil toplum kuruluşlarının hem devletle rekabet hem de devleti tamamlayan nitelik göstermesidir. Şöyle ki sivil toplum kuruluşları bir yandan muhalif ve bağımsız duruşlarıyla devleti ve kamu otoritesini denetleyen diğer yandan ise devletin yapamadıklarını yaparak tamamlayıcı ve nihayet kamu otoritesi ile halk arasında köprü görevi görürler. Sivil toplum kuruluşları demokratik siyasetin etkili aktörlerinden biridir: Siyaset ülke, kent ve yurt bağlamında iktidar amaçlı toplum ve insan yönetim sürecidir. Sivil toplum kuruluşları siyaset okulu işlevi görürler: Sivil toplum kuruluşlarının siyasetle uğraşıyor olmaları kimi çevrelerce eleştirilmekle birlikte, özünde birer uygulamalı siyaset okulu işlevi görürler. Sivil toplum kuruluşları demokrasinin “partici” olmayan muhalif rollerini de taşırlar: Çağdaş demokrasilerin önemli sorunlarından biri kamusal ve özel alanın sürekli aktif siyaset alanında tutulup particilik ve partizanlığın oluşmasıdır. Bu durum siyasal partiler ve gruplar arasında çatışmaya neden olarak demokratik işleyişin zedelenmesine neden olabilmektedir. Bu bakımdan siyasal partiler dışında sorun ve çözümlerine daha bağımsız, daha akademik ve daha geniş bakan kuruluşların ihdas edilmiş olması demokratik sistemlere işlerlik kazandırır. Bu bakımdan sivil toplum kuruluşları son derece etkili kuruluşlardır. Sivil toplum kuruluşları sosyal sermaye olarak sosyal denetim işlevi görürler: Sosyal sermaye, insanlar arasında güven, karşılıklı anlayış, paylaşılan değer ve davranış ile insanlar arası ilişki bütünüdür. Sosyal sermaye dar anlamda en az iki insan arasında kurulabilen iletişim olanağı, geniş karşılığı ile toplumu oluşturan kişiler, sivil toplum kuruluşları arasında eşgüdümü kolaylaştıran güven, norm ve iletişim ağıdır.
Sivil toplum kuruluşlarının etkinlikleri eğitim, sağlık, çevre, sosyo-ekonomik, siyasal olmak üzere beş grupta toplanmıştır. Sivil toplum kuruluşlarının etkinliklerini tüm alanlar için şu biçimde özetlemek olanaklıdır: Tüm alanlarda doğrudan kurum hizmetlerini sürdürmeye destek amaçlı çalışmalar, kurumlarının gereksinimlerini karşılamaya yönelik çalışmalar, yurttaşların ba- rınma ve beslenme gereksinimlerini karşılamaya ya da ekonomik olarak desteklenmesi biçiminde çalışmalar. Bunun dışında işsizliği önlemeye, istihdamı geliştirmeye yönelik çalışmalar ile yoksulluğun önlenmesi, gelirlerin bölüşülmesinde eşitsizliğin ve adaletsizliğin önlenmesine yönelik çalışmalar genel olarak sosyo-ekonomik boyutlu çalışmalardır. Sivil toplum kuruluşları; siyasal açıdan grup çıkarlarının korunması ve geliş- tirilmesi, katılımcı demokrasiye katkı, insan hak ve özgürlüklerinin geliştirilmesi, sosyal sermaye olarak sosyal denetim ve etkileşim sağlama, siya- set okulu olarak çalışarak halkın eğitilmesi gibi görevler yerine getirmektedirler.