TOPLUMA HİZMET EĞİTİMİ - Ünite 2: Topluma Hizmetin İnanç Temelleri Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 2: Topluma Hizmetin İnanç Temelleri

Giriş

Topluma hizmet dini, ideolojik, felsefi, sosyal, kültürel, ekonomik, eğitimsel, siyasal, idari, tarihsel vb. Temellere sahiptir. Bu ünitede din veya dini inanç temeli konu edilmektedir.

İnsanın varoluşsal boyutu olarak toplumu inşa, ikame ve idamesi için temel olan topluma hizmet ve inanç belirli özellikleriyle ele alınmalıdır.

Toplum insanların bir araya gelmeleriyle oluşan ve tek tek bireylerden ayrı varlığı olan bir bütünü, sosyal ilişkiler ağını ifade eder. İnsanlar, toplumda birbirlerine bağımlıdırlar.

Hizmet , aslen Arapça “ha-de-me” fiil kökünden türemiştir. İngilizce “service” ve Fransızca “service” kelimelerine karşılık gelir. Kelime anlamı, gönüllü ş yapmak, çalışmak, başkaları için iyi ve yararlı işler yapmaktır. Bu bağlamada eğitim hizmeti, sağlık hizmeti, askerlik hizmeti, din hizmeti, sosyal hizmet, gibi farklı alanlardan söz edilebilir.

Toplum ve hizmet kelimelerinden meydana gelen “ topluma hizmet ” kavramı, toplum için, toplumun huzur ve refahı için çeşitli sosyal aktör ve kurumlar tarafından gönüllü olarak yapılan işleri ifade eder.

İnanç , bir şey hakkında kesin kabul ve retleri, inanılan şey, öğreti veya hükmü, özel anlamda ise dini inancı ifade eder.

Batı dillerindeki, din ( religion ) kelimesi, kökensel olarak Latince ‘religio’ dan gelmektedir. Bu da ‘religare’ veya ‘religere’ kökünden gelmektedir. ‘Religare’ anlamında insanların din yoluyla Tanrı ve birbirlerine bağlanmaları anlatılır. ‘Religare’ anlamında ise bir işi dikkatlice ve sürekli yapmak, yani sürekli yapılan ibadet ve ayinler anlatılır.

Din, Arapça’da ‘d-y-n’ kökünden gelmekte olup, borçlu olma, üstün gelme, buyruk altına almak amacıyla güç kullanma, itaat, kulluk, kölelik gibi anlamlara gelmektedir.

Temel olarak, dinin ima ettiği şey, inanma, bağlanma, ve uymaktır. İnsan kendini aştığını düşündüğü bir şeye, yüce bir varlığa inanır, bağlanır, teslim olur.

İnsan doğası gereği dindar ve İbn Haldun’un (1332-1406) ifade ettiği gibi sosyal bir varlıktır. Öyleyse din doğası gereği toplumsal bir olgudur.

O halde Emile Durkheim’in (1858-1957) da belirttiği gibi din, bütün insan toplumlarında karşılaşılan evrensel ve sosyal bir fenomendir.

İnanç-Toplum Etkileşimi

Dini inanç bireysel boyuta ek olarak toplumda, toplumsal olarak insan birlikteliğiyle yaşanır. Dini bir dünyada yaşamak, dini bir birliğe ait olma ihtiyacını gösterir. İnanç toplumsal bir olgudur ve insanın toplum halinde yaşamasında önemli bir rol oynar.

Din, toplumsal hayatın hemen her alanında insanları etki altında bırakır. Din ile toplum arasındaki ilişki tek taraflı değildir, aksine bu ilişki karşılıklı etki temeline dayanır.

Bu anlamda dinin sosyal boyutundan bahsedildiğinde, onun toplumla karşılıklı ilişkilerinden ortaya çıkan boyut anlaşılmaktadır.

Peter L. Berger’ in ifade ettiği gibi, her insan topluluğu bir dünya kurma girişimidir. Bu girişimde inanç özel yer işgal eder.

Wach’ a göre din ile toplum arasındaki ilişki yakından incelenecek olursa, dinin toplum üzerindeki etkisinin birinci derecede olduğu hemen göze çarpar. Din, toplum üzerinde grup oluşturma ve teşkilat kurma yönü itibariyle etkili olur.

Bu etkide dinin meşrulaştırıcılık özelliği çok etkili olur. Din ve toplum arasındaki ilişkide dini meşrulaştırımı anlamak çok önemlidir.

Din-toplum ilişkilerini doğru anlamak için, toplumun din üzerindeki etkisi de oldukça önemlidir. Din toplumun baskın kültürü tarafından etki altına alınır.

Dini inancın topluma hizmetteki etkisi, toplumdan topluma, kültürden kültüre, ve dinden dine değşiklik gösterir. Örneğin, Hristiyan toplumlarda kilise hizmeti çok önemli bir yer tutar.

Yahudilikte, topluma hizmete bakıldığında, bir çok alanda dini inanç temellerini görmek mümkündür. Örneğin İsrail toplumunda eğitimin güçlü bir inanç temelinde olduğu görülür.

Topluma Hizmet ve İnanç

İnancı doğru anlayabilmek için onun sosyal boyutlarının da iyi anlaşılması gerekmektedir. Din inancın, zihinsel, düşünsel, toplumsal vs. Boyutlarını ifade eder. Bu anlamda etkili bir sosyal gerçeklik ve önemli bir toplumsal kurumdur. Bu anlamda sosyolojini gelişiminin başından beri önemli bir toplumsal olgu (fenomen) olarak kabul edilmiştir.

Sosyolojik açıdan bakıldığında iman, dinsel inanç, insan ve toplum hayatı için en önemli ve etkili “sosyal sermaye”dir. Tarihsel süreçte inançsız bir toplumun olmaması da bunu gösterir.

Topluma hizmetin temelinde dini inanç bulunduğu için, inançlı insanlar, inançları gereği topluma hizmette bulunurlar.

Topluma hizmette inancın yerini daha da iyi anlamak için inancın sosyal işlevlerine bakmak yerinde olacaktır.

İnancın Toplumsal İşlevi

İnancın toplumsal işlevleri açısından dini inancın görünürlüğü ve gizliliği konusu önemlidir. İnsanlar Allah’ın emrini yerine getirmek ve huzur bulmak için topluca ibadet ederler. Bu durumda ibadet için bir araya gelmenin görünen işlevi huzur hissetmek iken, görünmeyen işlevi de sosyal bütünleşme yaşamaktır.

Her dinin teme bir bilişsel yönü vardır ve bu anlamda insanlara belirli bir zihniyet ve dünya görüşü kazandırır. Bu zihniyet yapısı insanlara dünyevi bir olay karşısında nasıl bir tutum içinde olmaları konusunda yol gösterir.

Bu anlamda bakıldığında insanlar dış dünyayı bilerek veya bilmeyerek daima inançlarının ışığı altında görürler.

Dini inancın en önemli işlevlerinden birisi de anlamlandırma işlevidir. Bu insanların kendileri, çevreleri ve çevrelerindeki insanların etrafında meydana gelen olayları anlamlandırmalarını sağlar.

Dinin diğer bir toplumsal işlevi de bütünleştirmedir. Bu işlev toplumu toplum yapan şeydir.

Bir diğer önemli sosyal işlevi de, organizasyon işlevidir. Her türlü kurum ve kuruluşun organizasyonu, bu işlevin önemini ortaya koyar.

Dinin toplumsal işlevleri arasında sosyalizasyon da sayılmalıdır. Dinsel sosyalleşme, sisteme uygun değer, tutum ve davranışları öğretir. Böylece toplumsal aktörün sosyal yapıyı, değerleri, ve toplumsal rolleri benimsemesinde önemli rol oynar.

Dinin bir başka işlevi yapılandırmadır. Din, gerek İslam gerek Hristiyanlık gerekse diğer dinlerde, her alanda normlar geliştirir ve düzenlemelerde bulunur.

Dinin etkili sosyal işlevlerinden biri de kimlik, aidiyet bilinci, birlikte var olma bilinci kazandırmaktır.

Din, muhafazakar ve meşrulaştırıcı özellikleriyle ilişkili olarak kültürün korunmasında, kuşaktan kuşağa aktarılmasında, kültürün süreklilik kazanmasında da oldukça işlevseldir.

Bir diğer etkili işlevi de, toplumda pek çok problemin kaynağı olarak ortaya çıkması olası değerler çatışmasını önlemektir.

Dinin diğer önemli işlevleri arasında devletle toplum aktörleri arasında aracı kurum olma özelliği de sayılabilir.

Anlam kazandırıcı bir inanç sistemi olarak dinin sosyal hayatta en dikkate değer ve kuşatıcı işlevlerinden bir tanesi de meşrulaştırmadır. Din, meşrulaştırıcı işlevi ile, sosyal gerçekliği yoruma tabi tutarak insanı bu gerçekliğin içine yerleştirir ve hayat için insana bir rehber sunar.

İnanç, meşrulaştırma işlevi ile ilişkili olarak kutsallaştırma işlevi de görür.

Din insan toplumuna gündelik dünyayı aşan bir referans noktası kazandırması anlamında da işlevseldir.

Şu çok açıktır ki, inancın toplumsal yaşam açısından hayati denilebilecek işlevleri bulunmaktadır.

Yalnız şunu belirtmek gerekir ki, dini sadece sosyal boyutları ve işlevlerinden ibaret görmek indirgemecilikle ve onu daraltmakla eşdeğerdir. Oysa dinin kendine özgü bir mantığı, aşkın boyutları ve insanı olayları etkilemede büyük bir gücü vardır.

“Halka Hizmet Hakk’a Hizmettir” İnancı

Vahye dayalı büyük dinlerde insanlara yapılan hizmet Tanrı’ya hizmet anlamına gelir. Müslümanlar, bu anlayış ve inanca sahiptirler. Müslümanlıkta hizmet, topluma yardım, toplumla bütünleşme, sosyal dayanışma için sorumluluk alma, toplumsal değerlere uyma, zayıf düşmüşlere yardım etme, Allah’a ve Allah yoluna hizmet etmekle aynı anlama gelir.

İslam’ın yaklaşımında “hizmet eden izzet bulur” felsefesi yatar.

Topluma Hizmette Dünyanın Anlamlılığı ve İnanç

İnsanın dünyada yaşamayı anlamlı bulması, dünyayı sahiplenmesi, dünyanın her ne kadar geçici olsa da yaşanılabilir bir yer olduğu bilincine sahip olmaları, topluma hizmette önemli bir etkendir. Bu bilince sahip olmayan birisi, dünya hayatını ciddiye almaz, topluma ve toplumsal yaşama hizmette bulunamaz.

İslam’a yakından bakıldığında, Müslümanların dünyayı sahiplenmelerini, “hemen ölecekmiş gibi ahiret için, hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için” çalışmalarını istediği görünecektir.

Topluma Hizmette Ahlak ve İnanç

Topluma hizmette en önemli etkenlerden bir ahlaktır. Ahlak, toplumsal bir olgu olarak, insanların topluluklar halinde yaşamalarında, kurallara uymalarında, birbirlerine karşı davranışlarında ön kestirimlerde bulunarak, onların nasıl hareket etmeleri konusunda belirleyici rol oynar.

Topluma hizmet konusunda büyük bir sermaye olan ahlak, inanç olmadan asla sağlam bir temel üzerine oturamaz.

Ahlak toplumsal hayatın temelidir, ancak ahlakın temeli de inançtır. Toplumsal hayatın devamı için ahlak vazgeçilmezdir. Hz. Muhammed, kendisinin peygamber olarak gönderilmesinin nedeninin, güzel ahlakı tanımlamak ve ahlakın insanlık için hayati olduğunu belirtmek olduğunu ortaya koymuştur.

Din tüm insanların iyi ahlak sahibi olmalarını ister. Sosyal açıdan ise güzel ahlakın azami ölçüde egemen kılınmasının toplumu sürekliliği için şart olduğunu görür.

Topluma Hizmette Sorumluluk Duygusu ve İnanç

Topluma hizmette, sorumluluk duygusu ve kolektif sorumluluk bilinci oldukça önemli bir yer tutar.

Topluma en büyük hizmet, toplumun varlığını sağlıklı bir şekilde sürdürebilmesi için, aile, akraba, komşu ve tüm topluma karşı sorumluluklarımızı yerine getirmektir. Kur’an’da aile temel toplumsa kurum olarak görülmektedir. Dolayısıyla anne-babaya iyi davranmak, Allah’a ibadetle birlikte zikredilmektedir.

Aile kurumu, aile bireylerinin birbirlerine karşı sorumluluklarını yerine getirmeleriyle ve de toplumun aile kurumuna sahip çıkmasıyla korunur.

Topluma Hizmette Akraba ve Komşularla İlişkiler ve İnanç

Topluma hizmette sosyal sorumluluğun bir gereği olarak akraba ve komşularla iyi ilişkiler son derece önemlidir. İslam aile ve akraba ilişkilerine çok önem verir.

İslam peygamberi Hz. Muhammed’in “Yanı başındaki komşusu açken tok olarak geceleyen kişi mümin değildir” hadisi, İslam’ın komşuluk ilişkilerine verdiği önemi çok iyi bir şekilde göstermektedir.

Topluma Hizmette Vakıflar ve İnanç

Vakıf, bir miktar mal veya mülkün gelirinin tam anlamıyla hayır işleri için ayrılması, yani insanların yararına tahsis edilmesi anlamına gelir.

İlim alanında hizmet eden vakıf eserleri arasında, medreseler, mektep ve okullar, kütüphaneler; din alanında hizmet edenler arasında, camiler mescitler; sağlık alanında, hastaneler, darü’ş-şifalar; sosyo-ekonomik ve sosyo-kültürel alanda, imaretler, köprüler, yollar vs. sayılabilir.

İslam medeniyetinde var olan vakıf kurumu, topluma hizmetin en somut ve en köklü göstergelerindendir.

Topluma Hizmette İyiliği Yayma-Kötülükle Mücadele Kurumu ve İnanç

Tarihsel ve sosyolojik olarak toplumlara bakıldığında, onları ayakta tutan en önemli etkenin belki de toplumsal aktörlerin birbirlerini düzeltme veya ıslah etme mekanizması olduğu görünebilir.

İnsanların görev ve sorumlulukları, ve de suç işlediklerinde alacakları cezalar yasalarla ve anayasa ile belirlenmiştir. Ancak toplumsal olarak her şeyin belirlenmesinde yasalar yeterli olmaz. O yüzden toplumsal aktörlerin birbirlerine iyiliği hatırlatmaları ve kötülükleri toplumdan uzak tutmaya çalışmaları, toplumun devamı için vazgeçilmezdir.

İslam, “Sizden hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten sakındıran bir topluluk bulunsun. Kurtuluşa erenler işte bunlardır.” (Al-i İmran 104) ayetiyle bunun kurumsallaştırmasını emretmektedir.

İyiliği yayma-kötülükle mücadele kurumu, İslam inancında topluma hizmetin temel dayanak noktalarından biri, hatta belki de en önemlisidir.

Topluma Hizmette Sosyal Dayanışma ve İnanç

Dinlerde sosyal dayanışmanın çok ayrı bir yeri vardır. Toplumsal birlik ve dayanışma, Yahudilikte, Hristiyanlık ‘ta, İslam’da, Budizm’de, Konfüçyanizm’de, Hinduizm’de oldukça önemlidir.

Yunus Emre de,

“Gelin kardeş olalım, işi kolay tutalım

Sevelim sevilelim dünya kimseye kalmaz”

Dizeleriyle kardeşliğin önemine işaret etmektedir.

İslam’da toplum bütün cinsiyet, yaş, grup, ırk vs. farklılıklarıyla birlik halinde ikame ve idame edilmesi gerekli bir bütündür. (Hucurat, 49/13). İslam toplumsal tevhidi, Tevhid kelimesinin bir yansıması ve sosyolojik bir gerçeklik boyutu olarak görür.

Dinsel inanç toplumda maneviyat ve manevi sosyalleşme sağlar.

Din, grup amaçlarının özel çıkarlar üzerinde ve duyguların organize arzular üzerinde egemen olması için dört şey yapar.

  1. Tabiatüstü bir inançlar sistemi ile grup amaçları ve bunların üstünlüğü konusunda bir açıklama getiri.
  2. Ortak ibadetler emrederek, ortak duyguların sürekli olarak güçlü kalmasını sağlar.
  3. Değerler yaratır ve bunları paylaşan bütün insanlar için bir araya getirici unsurları ortaya koyar.
  4. Sınırsız bir ödül ve cezalar kaynağı sağlar. Böylelikle, sosyal bütünleşme yönünden zorunlu bir katkı yapar.

Toplumsal dayanışma noktasında bir diğer önemli husus da, toplumda sevginin hakim olması, insanların birbirlerini sevmeleri, birbirlerine değer vermeleri, ve saygı göstermeleridir.

Sonuç olarak, dini inançların sosyal işlevleri, topluma hizmetteki etkileri göz önüne alındığında, topluma hizmette inanç temellerinin çok güçlü olduğu, inançların insanları birçok alanda topluma hizmete yönelttiği söylenebilir.