TÜKETİCİ HUKUKU - Ünite 1: Tüketici Hukukuna Giriş Özeti :
PAYLAŞ:Ünite 1: Tüketici Hukukuna Giriş
Tarihsel Gelişim ve Temel Tüketici Hakları
Tarihsel Gelişim
Tüketici kavramı 19. yüzyılda ortaya çıkmaya başlamıştır. Tüketici hukuku ise öncelikle batının gelişmiş ülkelerinde; başta ABD ve Kanada olmak üzere İngiltere, Fransa, Almanya, İsviçre ve Belçika gibi ülkelerde gelişmiştir. Avrupa Birliği ve Birleşmiş Milletler nezdinde yapılan yasal düzenlemeler, ABD’de yapılan yasal düzenlemelerden etkilenmiştir. Türkiye’deki yasal düzenlemelerin kaynağını da diğer ülkelerdeki ve birliklerdeki düzenlemeler oluşturmuştur.
Amerika Birleşik Devletleri’ndeki Gelişmeler
Tüketicinin korunması kavramı, ilk defa 19. yüzyılda Amerika Birleşik Devletleri’nde ortaya çıkmıştır. Tüketiciyi korumaya yönelik ilk kanun 1872 yılında çıkarılmıştır. 1890’daki “Sherman Antitröst Kanunu” bu tüketicinin korunması açısından ilk önemli kanun olarak kabul edilmektedir.
Doğrudan tüketiciyi korumaya yönelik olmasa da 1906 tarihinde “Gıda maddeleri ve İlaç Kanunu” ile “Et Denetim Kanunu” ve 1914 yılında haksız rekabetin korunması amacıyla çıkarılan “Federal Ticaret Komisyonu Kanunu” da tüketicinin korunması bakımından önemli kanunlar olarak zikredilmektedir.
Avrupa Birliği’ndeki Gelişmeler
Roma Antlaşması’nda tüketici kavramından hiç söz edilmemiş olmakla birlikte bazı hükümler itibariyle tüketici korunmasında önemli olmuştur. Maastricht Antlaşması’nda yapılan değişikler sonucunda ilk kez açıkça tüketici kavramına yer verilmiştir. AB son olarak, 2002-2006 yıllarını kapsamak üzere 5 yıllık tüketiciyi koruma stratejisi geliştirilmiştir. Bu stratejide kısa-orta vadeli tedbirler ve hedefler belirtilmiştir.
Türkiye’deki Gelişmeler
Türkiye’de Cumhuriyet döneminden önce doğrudan tüketiciyi korumaya yönelik düzenlemeler yoktur. Cumhuriyet döneminde de dolaylı olarak tüketicileri koruyucu birtakım yasalar çıkarılmıştır.
1985 yılına gelinceye kadar Türkiye’de tüketiciyi koruyucu hükümler başlangıçta genel hukukun bir parçası olarak çeşitli kanun ve yönetmeliklerde yer almıştır.
Sonrasında ise özellikle Türkiye ile Avrupa Birliği arasında kurulan Gümrük Birliğinin 1997 yılında yürürlüğe girmesinden önce, mevzuatın Avrupa Birliği mevzuatına uyumlu hâle getirilebilmesi için birtakım düzenlemelere gerek duyulmuştur.
Tüm bu gelişmeler sonucunda Türkiye’de 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun hazırlanmış ve 1995 yılında kabul edilmiştir. Daha sonra 4077 Kanunu yürürlükten kaldıran ve 28 Mayıs 2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun kabul edilerek Avrupa Birliği düzenlemeleri ile de uyumlu yeni düzenlemelere yer verilmiştir.
Temel Tüketici Hakları
Tüketici hakkı kavramı ilk kez ABD’de başkan Kennedy tarafından kullanılmış ve dört temel tüketici hakkından söz edilmiştir:
- Tüketicinin bilgi edinmesi,
- Sesini duyurması,
- Tazmin edilmesi,
- Örgütlenmesi.
Avrupa Birliği 1. Tüketici Programında da beş temel tüketici hakkından söz edilmiştir:
- Tüketicinin sağlığının ve güvenliğinin korunması hakkı,
- Ekonomik çıkarlarının korunması hakkı,
- Tazmin (zararların giderilmesi) hakkı,
- Bilgilendirme ve eğitim hakkı,
- Temsil edilme hakkı.
Birleşmiş Milletler Deklarasyonunda sekiz temel tüketici hakkı ortaya konulmuştur:
- Temel İhtiyaçları Karşılama Hakkı,
- Sağlık ve Güvenliğin Korunması Hakkı,
- Ekonomik Çıkarların Korunması (Tercihte Bulunma) Hakkı,
- Bilgi Edinme (Bilgilendirilme) Hakkı,
- Eğitilme Hakkı,
- Tazmin (Zararların Giderilmesi) Hakkı,
- Örgütlenme ve Temsil (Sesini Duyurma) Hakkı,
- Sağlıklı Bir Çevrede Yaşama Hakkı.
Temel İhtiyaçlarını Karşılama Hakkı
Temel ihtiyaçları karşılama hakkı, insan yaşamı için gerekli olan yeme, içme, barınma, tedavi edilme gibi gereksinimlerinin giderilmesini isteme hakkıdır. Bu hakların kapsamına, insana insan olmasından dolayı tanınan evrensel ve anayasal haklar, haberleşme, seyahat etme gibi olanakların sunulmasını talep etmek de girer. Bu hak ilk olarak İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ile uluslararası düzeyde geniş çaplı olarak kabul edilmiştir. Ayrıca, Birleşmiş Milletler Evrensel Tüketici Hakları Beyannamesi’nde de yer almış ve Türk hukukunda Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’da da bu hak gözetilmiştir.
Sağlık ve Güvenliğin Korunması Hakkı
Sağlık ve güvenlik hakkı; sağlığa, cana veya mala zarar verebilecek olan ürünlere, üretim süreçlerine veya sunulan hizmetlere karşı korunmayı içerir. Bu hak, üreticilerin ürettikleri malların öngörülen kullanım süreleri boyunca güvenli olmalarını sağlamayı içerir. Sağlık ve güvenliğin korunması hakkı sayesinde tüketiciler, yaşamlarını sürdürmek ve bedensel bütünlüklerinin korunmasını devletten bekleme hakkına da sahiptirler. Devlet gerekli önlemleri almak zorundadır.
Ekonomik Çıkarların Korunması (Tercihte Bulunma) Hakkı
Ekonomik çıkarların korunması hakkı, tüketicilerin çeşitli mal ve hizmetler arasında gelir düzeylerine göre kendi ihtiyaçlarını karşılayabilmesi, istedikleri mal ve hizmetleri ucuz ve kaliteli olarak alabilmesi için seçeneklerin sunulmasını ifade eder. Tercihte bulunma hakkının kullanılabilmesi için piyasaya farklı malların girişine olanak sağlanmalı, tek tip ürün veya hizmetin verilmesine izin verilmemelidir. Tüketicinin ekonomik çıkarlarının korunması ve geliştirilmesi, gerek tüketici yasasının gerek konuya ilişkin uluslararası anlaşmalarda ortaya konulmuştur.
Bilgi Edinme (Bilgilendirilme) Hakkı
Bilgi edinme hakkı, tüketicilerin kendi serbest iradeleriyle karar vermelerine yardımcı olacak bilginin sağlanmasını, satın alacağı tüm mal ve hizmetler ile bu mal ve hizmetleri üreten, satan ve sunan kuruluşlara ait bilgilerin doğru, tutarlı ve eksiksiz olarak zamanında tüketicilere verilmesini ifade eder.
Eğitilme Hakkı
Bilinçli bir tüketici olabilmek için gerekli bilgi ve yeteneğe sahip olabilmeyi içeren bir haktır. Tüketicinin eğitilmesi, tüketicinin mallar ve hizmetler arasında bilinçli seçim yapabilme, hak ve sorumluluklarının bilincine varma yeterliliğinin kazandırılmasıdır.
Tazmin (Zararların Giderilmesi) Hakkı
Tazmin hakkı, satın alınan mal ya da hizmetlerin öngörülen nitelikte olmaması, yani ayıplı çıkması durumunda; ayıplı malın geri alınması, değiştirilmesi, ayıplı hizmetin yeniden görülmesi ve bunun gibi ayıpların ve neden oldukları her türlü maddi, hukuki ve ekonomik zararların karşılanmasıdır.
Örgütlenme ve Temsil Edilme (Sesini Duyurma) Hakkı
Tüketicilerin örgütlenebilmeleri, hak ve çıkarlarıyla açısından kendilerini ilgilendiren yasal, idari, teknik, ticari, ekonomik, sosyal ve politik konularda düşünce ve görüşlerini belirtmeleri, kamuoyu oluşturabilmeleri ve çeşitli kuruluşlarca alınan kararlara oluşturdukları örgütler ile katılabilmelerini ifade eder.
Sağlıklı Bir Çevrede Yaşama Hakkı
Yaşam kalitesini artıracak bir fiziksel çevreye sahip olma, çevreden gelecek tehlikelerden korunma, sağlıklı ve kaliteli altyapı hizmetlerinin bulunduğu bir yaşama ortamının tüketicilere sağlanmasını ifade eder. Tüketicilerin yaşadıkları veya çalıştıkları çevrenin kendileri ve gelecek nesiller için sağlıklı kalması için gerekenlerin yapılmasını isteme hakkıdır.
Tüketici Hukukunun Amacı ve Özellikleri
Tüketici Hukukunun Amacı
Temel amacı tüketicileri korumaktır. Ancak sadece tüketicinin korunmasından ibaret değildir. Tüketici hukuku hem özel hukuk hem de kamu hukuku niteliklerini barındıran bir karma hukuk dalıdır. 4077 sayılı eski Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 1. maddesinde, “bu Kanunun amacı, kamu yararına uygun olarak tüketicinin sağlık ve güvenliği ile ekonomik çıkarlarını koruyucu, aydınlatıcı, eğitici, zararlarını tazmin edici, çevresel tehlikelerden korunmasını sağlayıcı önlemleri almak ve tüketicilerin kendilerini koruyucu girişimlerini özendirmek ve bu konudaki politikaların oluşturulmasında gönüllü örgütlenmeleri teşvik etmeye ilişkin hususları düzenlemektir” şeklindeki hükme yer verilmiştir.
Tüketici Hukukunun Özellikleri şöyle sıralanabilir:
- Tüketici hukuku bağımsızdır.
- Tüketici hukuku kuralları emredicidir.
- Tüketici hukuku kurallarına ilişkin boşlukların doldurulmasında genel hükümlere başvurulur.
- Tüketici hukuku kendine özgüdür.
- Tüketici lehine yorum yöntemi geçerlidir.
Tüketici Hukuku Sistemleri ve Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun Kapsamı
Tüketici Hukuku Sistemleri
“Tüketici Hukuku” sistemlerini üç gruba ayırmak olasıdır:
- Sübjektif sistem,
- Objektif sistem ve
- Karma sistem.
Sübjektif sistem, tüketiciyi esas alır ve birçok kavramı tüketiciyi esas alarak tanımlar. Objektif sistemi kabul eden düzenlemeler ise tüketiciyi değil tüketici işlemini esas alır. Tüketim sözleşmesi tanımı ortaya konur ve sözleşmenin tarafını oluşturanlar korunur. Tüketici hukukunun alan olarak genişliği ve kaynak mevzuatları düşünülürse tüketici hukukunu sadece bir esasa bağlamak imkânsız gibidir. Bu nedenle kanunlardan bazıları tüketiciyi esas alırken diğeri tüketim sözleşmesini esas alabilir. Türk tüketici hukuku mevzuatına baktığımızda da karma sisteme dayanmaktadır.
Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun
Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un amacı ve kapsamını belirleyebilmek için Kanunun kabul ediliş nedenlerine de bakmak gerekir. Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun kabul ediliş nedenlerini şöyle sıralanabilir:
- 1 Temmuz 2012 tarihinde yürürlüğe giren 2011 tarihli 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu ve 11 Ocak 2011 tarihli Türk Borçlar Kanunu ile uyumun sağlanması,
- Uygulamada karşılaşılan sorunların giderilmesi,
- Avrupa Birliği Yönergeleri ile uyum sağlanması
- Satış yöntemlerinin değişmesi ve yeni satış yöntemlerinin ortaya çıkışı,
- Mevcut cezalarda değişikliğin gerekli olması.
Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un Amacı
6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 1. maddesine göre, Kanunun amacı, kamu yararına uygun olarak tüketicinin sağlık ve güvenliği ile ekonomik çıkarlarını koruyucu, zararlarını giderici, çevresel tehlikelerden korunmasını sağlayıcı, tüketiciyi aydınlatıcı ve bilinçlendirici önlemleri almak, tüketicilerin kendilerini koruyucu girişimlerini özendirmek ve bu konulardaki politikaların oluşturulmasında gönüllü örgütlendirmeleri teşvik etmeye ilişkin hususları düzenlemektir.
Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un Kapsamı
Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un esasını sübjektif sistem oluşturur. Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun, m.2’de açıkça belirtildiği gibi her türlü tüketici işlemlerine ve tüketiciye yönelik uygulamalara uygulanacaktır.
Tüketici Kavramı, Tüketici İşlemi ve Tüketici Sözleşmesi
Tüketici Kavramı
Her şeyden önce tüketici, tüketim eyleminin öznesidir. En genel tanımıyla tüketici, mevcut pazarda talep bulunan sıfatıyla gereksinim duyduğu mal ve hizmetleri gidermeye çalışan kişidir. Geniş anlamıyla ise ekonomik, sosyal ve kültürel gereksinimlerini karşılayabilmek için mevcut mal ve hizmetleri alıp kullanan ve yararlanan, ürettiği malı kendi gereksinimi için kullanan veya satıma ya da değişime konu etmeyen kişidir. 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 3 (k) maddesine göre, tüketici, “ticari ve mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi” ifade eder.
Tüketiciden söz edebilmek için şu unsurların varlığı gerekir:
- Ticari veya Mesleki Amaçlarla Hareket Edilmemesi ve
- Gerçek veya Tüzel Kişi Olması.
Tüketici İşlemi
Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun “Tanımlar” başlığını taşıyan m. 3/l’de, tüketici işlemi “mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlem” olarak tanımlamıştır. Satıcı, kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla tüketiciye mal sunan ya da mal sunanın adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişilerdir. Sağlayıcı ise kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla tüketiciye hizmet sunan ya da hizmet sunanın adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişilerdir. Satıcı ve sağlayıcılar gerçek ya da tüzel kişi olabilirler. Tüketici işlemleri, kural olarak, tüketici sözleşmelerini içerir. Ancak tüketici işlemleri, sözleşme olabileceği gibi tek taraflı hukuki işlem de olabilir.
Tüketici Sözleşmesi
Tüketici sözleşmeleri tek tip olmayıp pek çok değişik tür sözleşmeyi (eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere) kapsar (satış, trampa, bağışlama, kira, karz vb.). Tüketici sözleşmeleri karşılıklı, mal ve hizmet arzını amaçlayan sözleşmelerdir. Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’da özel olarak sayılmış olan sözleşmelerden başka, tüketici durumunda olan kişiye ivaz karşılığı mal veya hizmet sağlanmasını amaçlayan isimli veya isimsiz her tür sözleşme de bu kapsamda değerlendirilir.
Tüketici sözleşmelerinin özellikleri:
- Karşılıklı iki taraftan biri tüketicidir.
- Sözleşme ivaz (karşılık) karşılığında bir mal veya hizmetin sağlanmasına yöneliktir.
- Tüketici sözleşmelerinin konusunu mal ya da hizmet oluşturur.
Tüketici Sözleşmelerinin Temel İlkeleri
Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun “Genel Esaslar” başlığı altında yer alan 4. maddesinde tüm tüketici sözleşmelerinde geçerli olan temel ilkelere yer vermiştir. Genel ilkelerin konularını şu şekildedir:
- Tüketicilerin taraf oldukları sözleşmenin geçerlilik şartları
- Sözleşmedeki şartların tüketici aleyhine sonradan tek taraflı olarak değiştirilemeyeceği
- Tüketiciden; kendisine sunulan mal veya hizmet kapsamında haklı olarak yapılmasını beklediği ve sözleşmeyi düzenleyenin yasal yükümlülükleri arasında yer alan edimler ile sözleşmeyi düzenleyenin kendi menfaati doğrultusunda yapmış olduğu masraflar için ek bir bedelin talep edilemeyeceği
- Tüketicinin yapmış olduğu sözleşmelerin bir örneğinin (ve eklerinin) yazılı olarak tarafına verilmesi (uzaktan iletişim araçları ile yapılan sözleşmelerde uzaktan iletişim aracına uygun şekilde verilmesi) zorunluluğu ve sözleşmenin bir örneğinin verildiğinin ispatının düzenleyene yüklenmesi
- Tüketici işlemine bağlı kıymetli evrakların sadece nama yazılı (taksitli satışlarda her bir taksit için ayrı ayrı) senet olabilmesi
- Tüketiciden alınmış şahsi teminatların adi kefalet hükümlerine; tüketiciye alacaklarına karşı verilmiş şahsi teminatların ise müteselsil kefalet hükümlerine tabi olması
- Tüketici işlemlerinde (temerrüt de dâhil olmak üzere) bileşik faiz uygulanamaması
- Bu yasadaki hükümlerin katılım bankalarını da kapsaması
Satıştan Kaçınma ve Sipariş Edilmeyen Mal veya Hizmetler
Satıştan Kaçınma
Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun m. 6’da mal ve hizmetlerin satışından kaçınmayla ilgili hükümlere yer verilmiş, hangi hâllerde satıştan kaçınılabileceği açıkça ortaya konulmuştur. Satıcının vitrinde, rafta, elektronik ortamda veya açıkça görülebilir herhangi bir yerde teşhir edilen malın, satılık olmadığı belirtilen bir ibareye yer verilmedikçe satışından kaçınması mümkün değildir. Aynı şekilde hizmet sağlayıcı da hizmet sağlamaktan haklı bir sebep olmaksızın kaçınamayacaktır. Ticari veya mesleki amaçlarla hareket edenler; aksine bir teamül, ticari örf veya adet ya da haklı bir sebep yoksa bir mal veya hizmetin satışını o mal veya hizmetin, kendisi tarafından belirlenen miktar, sayı, ebat gibi koşullara ya da başka bir mal veya hizmetin satın alınması şartına bağlayamaz.
Sipariş Edilmeyen Mal ve Hizmetler
Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 7. maddesinde sipariş edilmeyen mal hizmetlere yer verilmiştir. Sipariş edilmeyen malların gönderilmesi ya da hizmetlerin sunulması durumunda, tüketiciye karşı herhangi bir hak ileri sürülemez. Bu hâllerde, tüketicinin sessiz kalması ya da mal veya hizmeti kullanmış olması, sözleşmenin kurulmasına yönelik kabul beyanı olarak yorumlanamaz. Tüketicinin malı geri göndermek veya muhafaza etmek gibi bir yükümlülüğü yoktur. Satıcı ya da sağlayıcı bir mal veya hizmetin sipariş edildiğini iddia ediyor ise bu iddiasını ispat etmek zorundadır. Sipariş edilmeyen mal ve hizmetlere iliş- kin olarak tüketicinin herhangi bir iradesi bulunmamaktadır. Dolayısıyla tüketicinin bir malı veya hizmeti sipariş etmediğini kanıtlaması mümkün değildir.