TURİSTİK ALANLARDA MEKAN TASARIMI - Ünite 4: Mekânsal Hareketlilik ve Turizm Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 4: Mekânsal Hareketlilik ve Turizm

Hareketlilik

Hareketlilik, toplumsal değişme süreci içinde bireylerin konumlarını, coğrafi, mesleki ve mensup oldukları toplumsal sınıflarını mal, gelir ve sosyo-ekonomik statü bağlamında değiştirmesidir. Toplumlar sürekli olarak hareket halinde olmuşlardır. Bu hareketliliğin başlıca nedenlerinden biri olarak ekolojik farklılıklar gösterilmektedir. Ekolojik farklılıkların sonuçları gerek yaşam kalitesi arayışı açısından gerekse en temel hijyen koşulları açısından geçmişte olduğundan daha önemli hale gelmiştir.

Kişi yaşadığı yerleri terk eder, ilgi konusu olan mekânlara seyahat eder ve geçici olarak terk ettiği yaşam alanlarına geri döner. Gidilen yer, çeşitli doğal veya insan yapımı çekicilikler barındıran mekânlar olarak ziyaretçilere bir deneyim sunar. Sunulan deneyim mekâna özgü olabileceği gibi kültürel ve sanatsal performanslara ilişkin deneyimler de olabilir. Ancak performanslar da birer deneyimdir.

Hareketlilik Çeşitleri

Endüstri devrimi sonrası çağda insanların çeşitli teknolojilerle de desteklenen bağımsız ‘nomadlar’ olduğu ifade edilmektedir. Modern toplumlarda mekânsal hareketliliğin pek çok yüzü bulunmaktadır. Bunlardan ilki nesnelerin hareketliliğidir. Cep telefonları ve tablet bilgisayarlar bunun örneklerindendir ve insan hareketliliğinin kesintiye uğramaması için tasarlanmışlardır. Nesnelerin hareketliliği ile birlikte simgelerin hareketliliği de bulunmaktadır. Küresel uydu yayınları görsel imgelerin ve seslerin aynı anda herkes tarafından ulaşılabilmesini sağlamaktadır. Üçüncü olarak internet üzerinde simgelerin seyahatı farklı bir mekansal gerçekliği oluşturmaktadır. Dördüncü olarak da fikirlerin seyahatinden söz etmek mümkündür. Hareketlilik çeşitleri;

  • göç
  • kaçış
  • arayış
  • geçici hareketlilik
  • bireysel hareketlilik
  • kitlesel hareketlilik

olarak sıralanabilir.

Dini, iktisadi, siyasi, sosyal ve diğer nedenlerden dolayı insan topluluklarının hayatlarının tamamını veya bir bölümünü geçirmek üzere bir iskân ünitesinden bir başkasına yerleşmek suretiyle yaptıkları coğrafi bir yer değiştirme hareketine göç denmektedir. Göç gönüllü olarak gerçekleşebileceği gibi gönülsüz olarak da gerçekleşebilir. Genellikle az gelişmiş veya gelişmekte olan ülkelerden gelişmiş ülkelere doğru bir göç hareketi olduğu kabul edilmektedir. Küresel göç hareketleri;

  • düzenli göç, yasal olarak bireylerin bir ülkeden bir başka ülkeye, ikamet, çalışma, eğitim vb. nedenlerle göç etme durumları
  • düzensiz göç, yasal olmayan yollardan giriş, çıkış ve ikamet durumları

şeklinde ikiye ayrılmaktadır. Konunun bir diğer yönü ise düzenli ve düzensiz göç hareketleri arasındaki geçişkenliktir. Düzensiz olarak ülkeye giren bir göçmen kayıt altına alınarak düzenli statüye kavuşturulabilir.

Modern yaşam insanları bireyselleşmeye, birbirlerinden izole olmaya, yaşadıkları topluma, mekâna ve kendilerine yabancılaşmaya itmektedir. Kişi yaşadığı topluma ve ilişkilerine yabancılaştıkça yaşamını, yaptığı işleri ve yaşadığı ilişkileri anlamsız bulmaya başlayabilir. Bu gibi nedenler bireyi mevcut yaşamından, ilişkilerinden ve toplumsal ortamından, en azından belirli bir süre uzaklaşma arayışına itmektedir.

İnsanlar bir yeri terk ederken, ayrıldıkları yer- lerde bulamadıkları şeyleri bulma umuduyla başka yerlere seyahat etmektedirler. Dolayısıyla hareketlilik yalnızca kaçış değil, aynı zamanda bir arayış eğilimidir. İnsanlar, dinlenme, rahatlama, ‘bir tatlı huzur alma’, kendiyle baş başa kalma, yaşanılanların muhasebesini yapma, kendini gerçekleştirme, kendini aşma, bir şeyleri başarma gibi pek çok maddi ve manevi arayış içinde olabilir.

Yaşanılan yer kısa bir süre sonra geri dönülmek üzere terk ediliyorsa bu, geçici hareketlilik olarak isimlendirilmektedir. Kişinin gittiği yerde yerleşme gibi bir arayışı bulunmamaktadır.

Bireysel hareketlilik, bireylerin kendi başlarına hareketliliğini ifade eden bir durumdur. Bu hareketlilik diğer hareketlilik çeşitlerinde olduğu gibi geçici, kalıcı, gönüllü veya zorunlu olabilir.

Bireysel hareketliliğin aksine kitlesel hareketlilik, insanların başka insanlarla, örneğin arkadaşlarıyla, aileleriyle ya da belirli bir coğrafyada yaşayan insanların tümüyle, bir yerden bir başka yere hareketliliğini ifade etmektedir. Kitlesel hareketlilik göç şeklinde olabileceği gibi geçici bir hareketlilik şeklinde de olabilir.

Hareketlilik ve Mekan İlişkisi

Mekân, insanı çevresinden belli bir ölçüde ayıran ve içinde eylemlerini sürdürmesine elverişli olan boşluk ve sınırları gözlemciler tarafından algılanabilen uzay parçası olarak tanımlanabilir. Her türden hareketlilikte olduğu gibi örneğin göçmenler de mekânla ilişki kurmakta ve o mekânı kendilerine ait kılmaya çalışmaktadır. Sosyoloji ve siyaset bilimi yaklaşımlarıyla yapılan çalışmalarda özellikle göç sürecinde sosyal ve mekânsal değişkenlerin sıklıkla vurgulandığı görülmektedir. Terkedilen mekânın göçmenin zihninde ve yaşamında çeşitli sosyo-ekonomik çağrışımları vardır. Terkedilen mekân genellikle sıkıntıların sorunların yaşandığı, kaçma, uzaklaşma hissi veren yerlerdir. Her yerleşimde kültür ve kimliğin temelleri yeniden anlamlar yüklenmekte ve inşa edilmektedir; insan yerleşim sürecinde yer’i mekân ve mekân’ı ise kendisinin yapar.

Farklı şehirlerde farklı kültürel bağlamlarda ortak olarak nitelendirilebilecek temel göç hareketlerinden biri, kırsal alanlardan kentsel alanlara ekonomik ya da siyasi nedenlerle göç edenlerin, çoğunlukla şehir merkezinden uzak yerleşim alanlarında yaşamalarıdır. Göçe yönelik hareketli bir coğrafyada olma durumu, toplumda çok kültürlülük ya da göçmenle uyum konusunda çoğunlukla olumlu bir etkiye neden olur.

İnsan hareketliliği, mekânı dönüştüren bir etkiye sahiptir ve bu dönüşüm her zaman için arzulanan bir değişim olmayabilir. Turizm gibi geçici hareketlilikleri içeren süreçler tamamen mekânla ilgilidir ve mekânı dönüştüren bir etkiye sahiptir.

Göçebelik ve Yer Değiştirme Hareketleri (Nomadoloji)

Göç, içinde yaşanılan mekânın sosyal, kültürel ve ekonomik çevresinden ayrılarak başka bir mekâna ve çevreye girmeyi ve uyumu da içeren sosyolojik bir olgudur. Göç olgusunu ortaya çıkaran nedenler dört başlık altında incelenebilir. Bunlar;

  • göç, sosyo-ekonomik sistemde görülen dengesizlikleri düzeltmek için ortaya çıkan bir mekanizma
  • toplumsal evrim sürecinde yaşanan dönüşümlere paralel olarak ortaya çıkan tek yönlü bir uyum
  • toplumdaki tüm yer değiştirmeler
  • devlet politikaları ile neden olunan ya da gerçekleştirilen göçler ya da engellenen göçlerdir.

İlk çalışmalar göçü sanayileşme ve şehirleşme olgularına dayalı hareketlenme olarak ele almaktadır. Burada esas ilgi noktası hedef mekân ile çıkış noktası olan mekân arasındaki maddi fırsat ve istihdam farklılığıdır. Farklı tipleri bulunan göç olgusunu tek bir kuramda anlamak oldukça zordur. Sosyolojik, ekonomik, coğrafi, politik unsurların bir arada görüldüğü ve makro-mikro ağların analize tabi tutulduğu göç kuramları;

  • Modernleşme kuramı, batıcı ilerleme anlayışını barındıran bir toplumsal değişme süreci
  • Bağımlılık kuramına göre az gelişmişliğin nedeni Batılılaşmaya karşı yerel direniş değil, sömürgeci ilişkilerdir.
  • Dünya sistemleri kuramına göre göç bu sistemin doğal bir sonucudur.

Önyargı ve stereotiplere dayanan yabancı korkusu neticesinde, Avrupa ülkelerinde göçmenler ülkenin kötü gidişatının tek sorumluları olarak değerlendirilmekte ve marjinalleştirilmektedir. Bir toplumun siyasal ve ekonomik dış ilişkilerindeki değişmeler, yine bu toplumun ekonomik gelişmesi sırasında eşitsiz büyüme yasasının çalışmasının ortaya çıkardığı eşitsizlikler vb. nedenlerle yerleşme yapısı yeni koşullara uyum sağlamak zorundadır.

Her şeyin küreselleşmesi gibi göç de küreselleşmekte, her geçen gün artan sayıda insan daha iyi yaşam koşullarına erişebilmek için göç etmektedir. Göç önceleri sosyolojik bir mesele olarak görülürken, günümüzde artık bir olgu olarak düşünülmektedir.

Çoğunlukla mevsimsel tarım işçiliğine bağlı olarak, bulundukları yerlerden çalışma alanlarına göç eden ailelerle birlikte bu toplumsal hareketliliğe katılmak zorunda olan çocuklar da işgücü olarak değerlendirilmekte ve kötü koşullarda istihdam edilmektedirler.

Yeni Hareketlilik Paradigması

Yeni hareketlilik paradigmasına göre insanlar, nesneler, sermaye ve bilgi dünya genelinde kapsamlı bir şekilde hareket etmesinin yanında günlük ulaşım, kamusal alanda hareketlilik ve gündelik yaşamda materyallerin de seyahatini içermektedir. İnsanlar, makinalar, imgeler, bilgi, güç, para, fikirler ve tehlike hareket halinde oldukça maddi değişimler ve yansımalarını maddi olmaktan çıkar- maktadır. Bu soyutlaşma dünya genelinde yepyeni ağlar oluşturmakta ve ağları yeniden yapılandırmaktadır.

Turizm ve Hareketlilik

Turizm, satın alınan ve tüketilen bir ürün olmaktan çok bir yer ve o yerin fiziksel, estetik, toplumsal ve kültürel özelliklerinin deneyimlenmesidir ve mekânın içindeki toplumsal alanda bulunma deneyimi özellikle önemlidir.

Hareketlilik bakış açısından ele alındığında etkinlikler bireylerin sosyal ağlarının mekânlarda bir araya geldikleri ve uzaklara erişimi ve hareketli sosyal ağları teşvik etmektedir.

İnsanların turistik hareketliliklerinin önünde kimi zaman engeller veya turiste ilişkin eğilimler de bulunabilir. Bu eğilimler ve kişinin seyahat kararlarını etkileyen unsurlar;

  • Ekonomik uzaklık, varış noktasına gidip gelmek için harcanan zamanı, çabayı ve parasal maliyetleri içermektedir.
  • Kültürel uzaklık, seyahat eden kişinin ait olduğu coğrafya ile gidilecek coğrafyadaki kültürel farklılıkları ifade etmektedir.
  • Fiziksel uzaklık, kişinin yaşadığı yer ile gideceği yer arasındaki uzaklığı ifade etmektedir.
  • Algısal uzaklık, daha çok kültürel uzaklıkla ilişkili bir durumdur.
  • Turizm hizmetlerinin maliyetinin artması hareketlilikte azalmayı da beraberinde getirebilir.
  • Hizmet kalitesi, varış yerine olan talep ile doğru orantılıdır.
  • Mevsimsellik, varış noktasının karakteri ile ilişkilidir.

Sadece turistler değil nesneler, kültürler ve imajlar da seyahat etmektedir ve mobil bir kültür giderek kendini göstermekte, bi- reylerin ve toplumların yaşamında baskın bir hale gelmektedir.

Doğal koşullarda yaşanan değişmeler, kuraklık, sel, deprem gibi unsurlar ve tarımsal arazinin çoraklaşması, yetersiz duruma gelmesi, işsizlik, yaşanılan yerin sosyo-ekonomik koşullarının elverişsizliği mekânları terk etmeye iterken, daha iyi coğrafyalar, daha iyi yaşam koşulları da arayışı temsil etmektedir. Hareketlilik yalnızca insanların hareketliliği şeklinde tanımlanamaz. İnsanlar bir yerden bir başka yere giderken yanlarında kendi kültürlerini, düşünce yapılarını ve elbette göçlerini (valizlerini, eşyalarını) de götürürler. Dolayısıyla hareketlilik aynı zamanda kültürlerin, düşüncelerin, teknolojilerin hareketliliği olarak ele alınmaktadır.