TURİZM EKONOMİSİ - Ünite 6: Turizmin Ekonomik Etkileri-I Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 6: Turizmin Ekonomik Etkileri-I

Giriş

Uluslar arası turizm hareketliliği ele alındığında 2014 yılı itibariyle dünya turizmi 1.11 milyar kişiye ve dünya turizm gelirleri toplamı 1.245 trilyon ABD Dolarına ulaşmıştır. Türkiye ise 2014 yılı itibariyle 39,8 milyon turist ve dünya genelinde %3,5’lik payı ile 6. sırada yer almaktadır. Gelirler açısından ise Türkiye 29,5 milyar Dolar ile dünya sıralamasında 12. Sıradadır. Dünya turizminden daha fazla pay alabilmek için Türkiye dahil pek çok ülkenin, arazi tahsisi KDV istisnası, hibe, kredi, faiz sübvansiyonu, kurumlar vergisi istisnası, yatırım indirimi, istihdam teşviki gibi çeşitli yatırım teşvikleri verdiği görülmektedir. Turizm sektörünün geliştirilmesi, özellikle gelişmekte olan ülkelerde, ekonomik büyümenin gerçekleştirilmesi için politik bir alternatif olarak görülmektedir.

Turizm ve Ulusal Ekonomiler

İkinci Dünya Savaşı sonrasında dünya genelinde büyüyen turizm sektörü, özellikle gelişmekte olan ülkelerde kalkınmayı sağlayacak yatırımların gerçekleştirilmesi için gerekli olan dövizi sağlaması açısından faydalı olduğu savunulmaktadır. Bir hizmet sektörü olarak turizm, istihdam yoğun yapısıyla işsizlik ve gelir adaletsizliğini azaltmada etkili bir sektör olduğu ileri sürülmektedir.

Turizme ilişkin gelirler, ulusal gelir hesaplarında ayrı bir kalem olarak değerlendirilir ve turizm yatırımları, ülke genelindeki yatırımlar içinde hususi olarak ölçülür. Ülkelerin ulusal gelir muhasebesinde, yani ödemeler bilançosunda, tatil ve iş turizmi harcamaları tüketim ve yatırım; dış turizm gelirleri ihracat; ülke insanlarının yurtdışı turizm harcamaları ise ithalat olarak değerlendirilmektedir.

Turizmin Ekonomik Büyüme ile Kalkınma Üzerindeki Etkisi

Ekonomi literatüründe farklı sonuçlar yer alsa da, deneysel çalışmalarının sonucunda genel olarak ihracatın ekonomik büyümeyi olumlu yönde etkilediği başka bir deyişle, ihracattaki gelişmenin ve artışın ekonomik büyümede artışa sebep olduğu görülmektedir. Teorik olarak, makro ekonomik milli gelir eşitliğine bakıldığında, net ihracatın milli geliri etkileyen temel otonom büyüklüklerden biri olarak gösterilmektedir:

Y = C + I + G + (X-M)

Bu eşitlikte, Y milli geliri, C tüketimi, I yatırımları, G ülkenin kamu harcamalarını, X ihracatı; M ise ithalatı ifade etmektedir. Ülke ekonomisinde, ihracatın gelişimine bağlı olarak, ölçek ekonomilerinden faydalanılmakta, döviz ihtiyacı karşılanmakta, ticaret dışı sektörler için parasal olarak ölçümlenemeyen fakat yine de olumlu olarak değerlendirilen faydalar sağlanmakta, uluslararası rekabet temel alınarak ülkedeki kaynakların etkili ve verimli kullanılması sağlanabilmektedir. Buradan yola çıkarak, bir gelişme stratejisi olarak turizm sektörünün ekonomik büyümeye neden olacağına ilişkin teorik dayanağın, ihracat ve ekonomik büyüme literatüründen kaynaklandığı söylenebilir.

Ülkeye gelen turistlerin artmasıyla, ziyaret edilen ülkedeki ürün ve hizmet üretimine olan talep de buna bağlı olarak artar. Bu talebi karşılayacak üretimin yerel kaynaklarla arttırılma imkânları mevcutsa, turistlerin tüm harcamaları ülke içinde kalacaktır. Ancak yerel kaynaklar bu üretim artışını sağlamak için yeterli değil ise, gerekli olan üretim faktörlerinin temini için ithalat yapma gereği doğacaktır. Sonuçta ülkenin turistik döviz kazançları, döviz kayıplarından daha fazla ise turizm ödemeler dengesine olumlu katkıda bulunacaktır.

Turizmin Yoksulluğu Azaltıcı Etkisi

Turizmin gelir üzerindeki etkileri; doğrudan, dolaylı (ikincil) ve dinamik etkiler olmak üzere üç şekilde açıklanmaktadır. Gelir üzerindeki etkilerin olumlu olması ise, yoksulluğu azaltacağı düşünülmektedir. Turizmin yoksulluk üzerine doğrudan etkileri; işçi gelirleri ve turizm sektöründen sağlanan diğer kazançlar (oteller ve restoranlarda çalışma ve taksi şoförlüğü gibi). Dolaylı etkiler, finansal olmayan geçim kaynaklarını da içermelidir. Turizmin geliştiği yerlerdeki ortak kullanım alanlarının ve alt yapı yatırımlarının gelişmesi sonucu oluşan olumlu etkiler burada bahsedilen dolaylı etkilere örnek teşkil eder. Turizmin gelir yaratan ikincil etkisi, turizm çalışanları tarafından kaynaklanan uyarılmış etkileri de içermektedir. Yani turizm sektöründe çalışanlarının kendi ihtiyaçları için yaptıkları harcamalar ikincil etki kapsamındadır. Turizmin yoksulluk üzerine dinamik etkileri ise, ekonomide uzun dönemli değişiklikleri kapsar. Turizmin gelişimiyle doğal varlıkların erozyonu gibi bazı çevresel etkiler de dinamik etkiler olarak değerlendirilmektedir. ,

Turizm sektörünün yoksulluk üzerindeki etkilerine yönelik görsel bir ifadeyi kitabınızda Şekil 6.1’de (s.124) görebilirsiniz.

Turizm, ekonomik büyüme ve yoksulluğun azaltılmasına yönelik görsel bir ifadeyi kitabınızda Şekil 6.2’de (s.124) görebilirsiniz.

Turizmin Bölgesel Ekonomi Üzerindeki Etkisi

Ülkenin az gelişmiş bölgelerinde turizm sektörünün gelişimiyle, bölge ekonomisine yeni kaynaklar sevkedilecek, yeni iş alanları ve istihdam olanakları yaratılacak ve buna paralel olarak ekonomik gelişmenin artırılması sağlanacaktır.

Heckscher-Ohlin faktör donatımı teorisi, bir ülke hangi üretim faktöründe zenginse, üretimi o faktörü yoğun olarak gerçekleştirmesi sonucunda diğer ülkelere göre karşılaştırmalı üstünlük elde eder. Buna göre, bir bölge ekonomik olarak geri kalmış olmasına karşın, turizm potansiyeli taşıyan tarihi, doğal ve kültürel özelliklerini kullanarak, turizm sektörünün geliştirilmesiyle diğer bölgelere kıyasla rekabetçi bir konuma gelebilir.

Turizmin geliştirilmesi, ekonominin genel kalkınma politikasından ayrı düşünülemez. Yani, turizmin ülke ekonomisi ve bölge kalkınması açısından her zaman olumlu etkiler meydana getirmeyebilir. Turizmin zaman içindeki gelişimi, turizmden sağlanan faydanın azalacağını ya da olumsuz gelişmelere neden olabileceğini de göstermektedir. Bu olumsuzluklar bölgesel enflasyon, yabancı işgücü, fırsat maliyeti, kamu hizmetlerindeki aksamalar, yabancı sermaye ve teknolojik transfer etkisi olarak kendini göstermektedir.

Turizmin Bölgesel Farklılıkları Gidermedeki Etkisi

Dokuzunu Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda bölgesel gelişme ile ilgili amaçlar içerisinde turizm sektörüne şu şekilde yer verilmektedir:

  • Yöresel marka yaratma yolunda, tarihi ve doğal mirasın korunup geliştirilerek ekonomik değere dönüştürülmesi,
  • Kırsal kesimde kalkınmanın sağlanması için, bazı alternatif üretim faaliyetleri yanında turizm ve rekreasyon ile el sanatlarının geliştirilmesi, kırsal yerleşim planlarının yapımında turizm bölgelerine de öncelik verilmesi planlanmaktadır.

Bu açıklamalara dayanarak, devlet tarafından belirlenen bazı tedbirler; iç bölgelerde ve gelişmemiş yörelerdeki turizm faaliyetlerine uygun teşvikler verilmesi, altyapı ve üst yapı yatırımlarının gerçekleştirilmesi, gelişmiş yörelerde kamu arazisi alacak olan firmalara, gelişmede öncelikli yörelerde de yatırım zorunluluğu getirilmesi şeklindedir. Bunların yanında Avrupa Birliği kaynaklı bölgesel olarak değerlendirilebilecek fonlar da bulunmaktadır. Turizmin yararlanabileceği bu fonlar Avrupa Bölgesel Gelişme Fonu, Avrupa Tarımı Garanti ve Teşvik Fonu, Avrupa Sosyal Fonu’dur.

Turizmin Gelişen Destinasyonlar Üzerindeki Etkisi

Uluslararası turizm hareketleri incelendiğinde, talebin yönüne bağlı olarak, turizmin büyük bir bölümünün gelişmiş dünya ülkeleri arasında gerçekleşmekte olduğu görülmektedir. Dünya Bankası içindeki iki kurum Uluslararası Finans Kurumu (IFC9 ve Çok Taraflı Yatırım Garanti Ajansı (MIGA) turizmi de içerecek şekilde gelişmekte olan ülkelerdeki özel sektör temelli yatırımları desteklemektedirler. Dünya Bankasının turizme yönelik sağladığı projeler yoğunlukla Doğu Asya ve Pasifik bölgesinedir. Yeni gelişen Asya ülkeleri dışında, turizmin gelişmekte olan ülkelerde hızlı bir büyüme göstermektedir.

Turizm sektörü başlangıçta çok fazla sabit sermaye yatırımı gerektirme ve bu yatırımlara ilişkin geri ödeme süresi oldukça uzun sürmektedir. Başlangıç aşamasında, hava alanı, oteller ve alt yapı gibi bu yatırımların maliyetleri oldukça yüksektir. Bununla birlikte, turizm sektöründe katma değer yaratacak nitelikli beşeri sermayeye de ihtiyaç duyulmaktadır. Bu faktörler ışığında, az gelişmiş olan ülkeler için turizm sektörü önemli düzeyde gelir yaratabilmekte fakat, alt yapı ve üst yapı yatırımları gerektiren uğraşılı ve zor bir sektördür. Aralarında Türkiye’nin de yer aldığı gelişmekte olan ülkeler, az gelişmiş ülkelere oranla çok daha fazla turist çekmekte ve çok daha fazla turizm geliri elde etmektedir.

Ülke ve ülke grupları bazında turizm sektör makro verilerine ilişkin veriler kitabınızda tablo 6.2’de (s.129) yer almaktadır.

Turizm ve Bağımlılık İlişkisi

Mevcut uluslararası ekonomik düzende, az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerdeki bir çok sektörde görüldüğü gibi turizm sektöründe de gelişmekte olan ülkelere yatırım malı, finansman ve bilgi-birikim olarak bir bağımlılık söz konusudur. Bağımlılık ilişkisi bir taraftan batılı tüketim kalıplarının getirdiği mal ve hizmetlerin karşılanması noktasında ortaya çıkarken, diğer yandan turizm sektörü özelinde uluslararası tur operatörleri ile seyahat acentelerinin turizm sektöründeki oligopolcü gücünden kaynaklanmaktadır. Ayrıca söz konusu ülkelerdeki turizm harcamasının belirli bir bölümü, turizm sektöründe faaliyet gösteren çok uluslu şirketler aracılığıyla gelişmiş ülkelere geri dönmekte ve bir bölümü ise o ülkenin önemli ticari merkezlerinden gelerek turizm bölgesine hizmet veren ulusal turizm şirketleri aracılığıyla bölge dışına transfer edilmektedir.

Anklav turizmi (enclave tourism) denilen bağımlılık görüşüne göre, gelişmekte olan ülkelerdeki turizm faaliyetlerinin, gelişmiş ülkelerle az gelişmiş ülkeler arasındaki gelir açığını kapatmaktan ziyade daha da açmaktadır. Az gelişmiş ülkelerdeki ve gelişmekte olan ülkelerdeki anklav turizmi, büyük ölçüde gelişmiş ülke pazarlarına yönelik geliştiği ve onların kitle turizmine bağlı olduğu için, çarpan etkisinin beklenenden çok daha az olması bu sonucu doğurmaktadır. Hatırlamak gerekirse, çarpan etkisi, belirli bir alandaki üretimle sağlanan artışın diğer alanlarda da artış yaratmasıdır. Böylece belirli alandaki üretimin faydası çarpan etkisiyle katlanarak artmaktadır. Burada çarpan etkisinin olmaması ile belirtilen nokta, turizmle beklenen çoklu faydanın sağlanamaması kastedilmektedir.

Uluslararası Turizm Hareketlerindeki Gelişmeler

Uluslararası turizm hareketlerinin gelişimini kitabınızda tablo 6.3’te (s.132) inceleyebilirsiniz.

Kıtasal bölgelere göre uluslararası turist sayısındaki değişimi kitabınızda tablo 6.4’te (s.133) verilmiştir.

Uluslararası Turizm Piyasasında Geleceğe Yönelik Eğilimler

Ekonominin her alanında olduğu gibi, turizm sektöründe de 21. Yüzyıla yeni eğilimler ile girilmektedir. Sanayi toplumundan bilgi toplumuna geçişin hızlanması, teknoloji, iletişim ve ulaşım alanında yaşanan hızlı değişimler, turist profili ve isteklerinde, turizm ürünlerinde, destinasyon tipi ve seçimlerinde bir takım değişiklikleri getirmektedir.

Uluslararası turizm piyasasındaki değişimler, destinasyonları alternatif turizm ürünleri ve yeni turizm çekim merkezleri geliştirmeye zorlamaktadır. Bu nedenledir ki, son yıllarda çeşit bakımından her pazara uygun farklı nitelikte ürünlerin tüketiciye sunulmaya başlandığına tanık olunmaktadır. Eğilimlerin bu şekilde devam edeceği varsayıldığında, gelecekte dünya turizm talep yapısında aşağıdaki değişimlerin olması öngörülmektedir:

  • Uluslararası turizm talebinin temelini oluşturan gelişmiş ülkelerde nüfus giderek yaşlanmakta ve emekli sayısındaki artış nedeniyle üçüncü yaş turizmi denilen kavram ön plana çıkmaktadır.
  • Günümüz turisti daha karmaşık ve duyarlı olurken, beklenti ve kalite düzeyi yükselecektir.
  • Yenilik ve çeşitlilik talebi artacak, konfor ve maceraya yönelik turizm ürünü ağırlık kazanacaktır.
  • Boş zaman ile yaşam kalitesi ve hayat standardının yükselmesi daha uzun süreli tatillere olanak sağlayacak ve uzun mesafeli deniz aşırı seyahatlerde bir artış söz konusu olacaktır.
  • Ulaştırma araçlarındaki gelişme tatil süresinin azalmasına ancak seyahate çıkma sayısının artmasına neden olacaktır.
  • Geleceğin turisti çevreye karşı daha duyarlı bir yapıda olacak ve sonuçta temiz bir çevreye ve doğal kaynağa sahip olan destinasyonlar daha çekici hale gelecektir.
  • Yüksek gelir grubuna giren yaşlı insanların oluşturduğu pazar ile yeni şeyler öğrenmeye meraklı genç kuşaklara yönelik talep ile iş gezisinden oluşan pazar payında bir artış söz konusu olacaktır.
  • İnsanların daha sağlıklı ve uzun ömürlü olma istekleri sağlık turizminin daha da artmasına neden olacaktır.
  • Elektronik teknolojisi destinasyon seçiminde en önemli faktör haline gelecektir.
  • Turistler CD-ROM atlasları ve internet kullanımı ile otel ve tatil köylerinin faaliyetlerine direk olarak ulaşabilecektir. Aynı zamanda, turizm firma/işletmeleri web siteleri yoluyla indirimli fiyatlar ve son dakika satışlarını kolaylıkla müşterilerine sunabileceklerdir.
  • Turist zevklerinde bir kutuplaşma söz konusu olacaktır. Belirli bir grup rahatlık ve konfor ararken, bir diğeri de macera arayacaktır.
  • Destinasyonlar ön plana çıkarken, birer moda aksesuarı gibi düşünülmeye başlanılacaktır.
  • Destinasyonlar için, turistik ürün çeşitlendirmesi ve güçlendirilmesinde imajın çok önemli bir rolü olacaktır.
  • Bireylerin yılda birden fazla seyahate çıkmaları ve uzun mesafeli seyahatlerin artış göstermesi beklenmektedir.
  • Uzay teknolojisinin gelişmesi ile birlikte, “uzay turizmi” adı altında yeni bir turizm türü kendisini göstermektedir. Bu konudaki çalışmalar halen devam etmekte olup, 2020’li yıllarda NASA tarafından uzaya paket programların düzenlenmesi yönünde araştırmalar sürdürülmektedir.
  • Bilgi teknolojisi ve iletişim ağları, turizm sektöründe daha yoğun bir şekilde kendini gösterecektir. Kâğıt üzerinde basılı broşürler, yerini bilgisayar ortamında hazırlanan görsel broşürlere (internet) bırakacak ve potansiyel turistlerin gitmek istedikleri bölgeler hakkında daha ayrıntılı bilgi alabilmeleri sağlanmış olacaktır.
  • Doğu ve Orta Avrupa’da yeni kurulan devletler ve AB ile ilgili son dönemlerde yapılan düzenlemeler, uluslararası turizm hareketlerini etkileyecek düzeydedir. Böylece Rusya (BDT), Romanya, Çek Cumhuriyeti, Litvanya, Letonya, Slovenya, Slovakya, Estonya, Hırvatistan, Makedonya, Bosna-Hersek gibi ülkelere yönelik turizm talebinin artması ve benzer şekilde bu ülkelerden diğer ülkelere yönelik seyahatlerinde artış göstermesi beklenmektedir.

Türkiye’nin Dünya ve Avrupa Turizm Piyasasındaki Payı

Türkiye’de de dünyadaki gelişmelere paralel olarak, turizm sektörünün özellikle 1980 yılından sonra çok büyük ve hızlı bir gelişim gösterdiği bilinmektedir. Bunun en önemli nedenleri arasında, 1982 yılında yürürlüğe giren 2634 sayılı “Turizmi Teşvik Kanunu” ile sektöre yapılan teşvik ve yatırımların çok büyük bir katkısının olması yatmaktadır. Nitekim Türkiye’de 1987 ve 1991 yılları arasında devletin turizm sektörüne verdiği her 1 Dolar nakdi teşvik, 25 Dolar olarak geri dönmüştür. Bu çok önemli bir rakamdır ve böylece de, 1984–1990 yılları arasında turizm, ortalama %12,1 büyüyen bir sektör olmuştur.

UNWTO’nun en son yayınlanan 2014 yılı uluslararası turizm geliri verilerine göre, Türkiye 29,5 milyar Dolarlık net geliri ve %2,3’lük payı ile dünya sıralamasında 12. sırada yer almaktadır. 2014 yılı itibariyle ülkeye çektiği yabancı turist sayısı açısından, 39,8 milyon turist girişi ve dünya genelindeki %3,5’lik payı ile altıncı sıradadır.

UNWTO’nun 2020 yılına göre yaptığı projeksiyonlar, Türkiye’nin %5,5’lik yıllık büyüme hızıyla bölgede en hızlı gelişen üçüncü destinasyon olacağını göstermektedir. Benzer şekilde; 2020 yılına göre yapılan projeksiyonlarda, Türkiye %7,8’lik pazar payı ve 27 milyon ziyaretçi sayısı ile Akdeniz bölgesindeki dördüncü büyük destinasyon olma yolundadır. Ülkenin çekmiş olduğu turist sayılarına bakıldığında 2020 hedefinin çoktan tutturulduğu anlaşılmaktadır. Ancak ülkenin sahip olduğu turistik potansiyel ve kaynaklar düşünüldüğünde, Türkiye’nin bölgedeki rekabet gücünün; Fransa, İspanya, İtalya gibi diğer destinasyonlardan daha düşük olduğu görülmektedir.