TURİZM ULAŞTIRMASI - Ünite 3: Demiryolu Ulaştırması Özeti :

PAYLAŞ:

Ünite 3: Demiryolu Ulaştırması

Ünite 3: Demiryolu Ulaştırması

Demiryolu Ulaştırması

\20. yüzyılın sonlarında dünya ticaret modelinin yapısında önemli ölçüde değişiklikler meydana gelmiştir ve ulaştırma sektöründe ortaya çıkan teknolojik gelişmelerin, uluslararası ticaretin etkinliğini arttırdığı da görülmektedir. Aynı zamanda ulaştırma ve küreselleşmenin etkileşimi, uluslararası ulaştırmanın coğrafyasını da değiştirip ulusal sınırların önemini azaltmıştır. Ulaştırma ve dünya ticaretindeki gelişmeler, etkileşime girerek birbirinin büyüme ve gelişmesine katkı sağlamıştır. Etkin ve doğru oluşturulmuş ulaşım ağları, küreselleşme sürecinde başarılı bir bütünleşmeyi sağlamaktadır.

Demiryolları diğer ulaşım araçlarının gelişmesi karşısında bir gerileme göstermiş olsa da ekonomik ve toplumsal gelişmeyi sağlayan, toplu taşımayı gerçekleştiren, sosyal turizmi oluşturan bir ulaştırma türüdür. Trenler turizm amaçlı ilk toplu taşıma araçları olup, 19. yy boyunca turizm hareketlerinin gelişmesine katkı sağlamıştır. Her ne kadar demiryollarının yerini kara, hava ve denizyolları almış gibi görünse de gelişmiş ülkelerde hız, konfor ve güvenlik açısından demiryolları tercih edilme sebebidir. Demiryolları toplu ulaşım sağlamasından ötürü maliyet giderleri düşük olduğu için, geliri yüksek olmayan kişilerin de tercihidir. Taşımacılık sektöründeki gelişmeler demiryolu ulaşımını da etkilemektedir. Günümüzde demiryolu ulaşımı daha gelişmiş olup, güvenlik ve konfor seviyesi de arttırılmıştır. Bu gelişmelere bakılarak demiryolu taşımacılığının karayolu taşımacılığına oranla öneminin ilerleyen yıllarda artması beklenmektedir. Buna paralel olarak mevcut demiryolu bağlantılarının birbirleriyle birleştirilerek ülke genelinde ana turizm bölgelerini birbirine bağlayacak hızlı tren hatları ve bölgesel bağlantılar geliştirilmektedir.

Buharlı lokomotifin icat edilmesiyle demiryolu ulaşımı başlamıştır. Demiryolu taşımacılığı 1830 yılında Amerika ve İngiltere’de, 1832’de Fransa’da ve 1835’te de Almanya’da başlamıştır. Ülkemizin demiryolu sistemi köklü bir tarihe sahiptir. Osmanlı İmparatorluğu’nda ilk demiryolu İskenderiye-Kahire arasında inşa ettirilerek, 1854 yılında faaliyete başlamıştır. İnşa ettirilen ikinci demiryolu hattı ise bugün Romanya topraklarında kalan Köstence-Çernovada hattıdır. Demiryolu ulaşımının yükselen model olması Osmanlı Devleti için ekonomik, siyasi ve askeri yönden çok büyük bir önem taşımaktaydı. Osmanlı’nın demiryoluna yaklaşımı; demiryolu hatlarını arttırmasıyla askeri yönden güçlenilmesi, isyan ve eşkıyalığın önlenmesinin kolaylaşması, tarım üretiminin arttırılması, tarım üretimlerinin dünya pazarına sevki sağlanarak vergilerin gelirlerinin arttırılması bunun yanı sıra ticaretin gelişerek ithalat ve ihracattan alınan gümrük vergilerinin hazineye aktarılması, demiryolunun geçtiği yerlerdeki zengin maden yataklarının işletmeye açılması ve maden üretiminin arttırılması şeklindeydi.

Osmanlı Devleti’nde Hicaz Hattı hariç diğer demiryolları yabancı sermaye tarafından gerçekleştirilmiştir. Demiryolu yapımlarının imtiyazlı olarak verilmesi, Osmanlı’nın demiryolundaki en önemli yöntemlerinden birisidir. Demiryolları İngiliz, Fransızlar ve Almanlarca imtiyazlı olarak işletilmiştir. Bu şekilde, kilometre garantisi denilen sistemle şirketlerin kârları, Osmanlı Devleti'nce garanti altına alınıp, demiryolu şirketlerinin garanti edilen kârın altında kâr etmeleri halinde, Osmanlı bu farkı karşılıyordu.

Cumhuriyet öncesi dönemde demiryolları, yabancı şirketlere verilen imtiyazlarla, onların denetimindeydi ve ülke dışı ekonomilere, siyasi çıkarlara hizmet eder türde gerçekleştirilmekteydi. Cumhuriyetten sonra milli çıkarlar doğrultusunda yapılandırılmış, kendine yeterli milli ekonominin oluşturulması amaçlanarak, demiryollarının ülke kaynaklarını harekete geçirmesi hedeflenmişti. Bu dönemde potansiyel üretim merkezlerine, doğal kaynaklara ulaşılması, üretim ve tüketim merkezleri ile özellikle limanlar ile art bölgeler arasında ilişkilerin kurulması, ekonomik gelişmenin ülke düzeyinde yayılmasını sağlamak amacı ile özellikle az gelişmiş bölgelere ulaşılmasının amaçlanması ve milli güvenlik ve bütünlüğün sağlanması amacına yönelik olarak ülkeyi sarması hedeflenmiştir.

Cumhuriyet ilanından sonra bu sınırlar içerisinde kalan ve yine imtiyazlarla yaptırılan ilk demiryolu hattı 1856 yılında inşa ettirilmiştir. Demiryolu hatlarının konumlandırıldığı bölgeler diğer bölgelere oranla nüfus bakımından daha kalabalık, ticari potansiyeli yüksek, İngiliz pazarı olmaya elverişli etnik unsurların yaşadığı, İngiliz sanayisinin gereksinim duyduğu ham maddeye kolay ulaşılabilecek bölgelerdi. Ayrıca Ortadoğu'nun kontrol altına alınarak Hindistan yollarının denetimi alınması bakımında da stratejik bir öneme sahipti. Demiryolu imtiyazı verilen ülkeler, ayrı ayrı Osmanlı Devleti üzerinde etki alanları oluşturmaya başlamıştı. Fransa; Kuzey Yunanistan, Batı ve Güney Anadolu ile Suriye'de, İngiltere; Romanya, Batı Anadolu, Irak ve Basra Körfezinde, Almanya; Trakya, İç Anadolu ve Mezopotamya'da etki alanları oluşturdu. Dolaylı olarak Osmanlı topraklarında yapılan bu demiryolu hatları, bu ülkelerin iktisadi ve siyasi hedeflerine göre oluşturulmuştur.

Kurtuluş Savaşı başladığı sırada karayollarının durumu çok kötü olduğu için orduya ve halka yiyecek, içecek, mühimmat, silah, asker sevkiyatı yapmak üzere demiryolları kullanılmaktaydı. Mustafa Kemal Paşa da demiryollarını ve cephe lojistiğini; Çanakkale Savaşlarındaki lojistik başarısını bildiği Behiç Bey’e emanet etmiştir. Behiç Bey, Kurtuluş Savaşı'nda cepheye asker, silah ve erzak taşımada, cephelerden geriye gazilerin taşınmasında, yani savaşın lojistiğinde sağladığı başarılarla, demiryolları Kurtuluş Savaşı'nın kazanılmasında önemli rol almıştır. Behiç Bey bu başarılarından ötürü TBMM Takdirnamesi ve İstiklal Madalyası ile şereflendirilmiştir. 1923-1950 yılları arası, demiryolu ağırlıklı çalışmaların yapıldığı dönem olarak bilinir. Bu dönemin özelliği, 1932 ve 1936 yıllarında hazırlanan 1. ve 2. Beş Yıllık Sanayileşme Planlarında, demir-çelik, kömür ve makine gibi temel sanayilere öncelik verilmiş olmasıdır. Bu önceliğin sebebi ise kitlesel yüklerin demiryolları aracılığıyla daha ucuza taşınabiliyor olmasıdır. Bu dönemde yaşanan tüm olumsuz şartlara rağmen demiryolu yapım ve işletmesi ulusal güçle başarıya ulaşmıştır. Fakat 1950-2000 yılları arasında demiryolu yapma çalışmaları yavaşlamıştır. Bunun sebebi devletin ulaşım politikasının değişmiş olmasıdır. 1950 yılından itibaren ise Marshall yardımıyla demiryolları adeta yok sayılarak karayolu yapımına başlanmış, bunun sonucu olarak demiryolunun toplam ulaşım sistemi içerisinde payı giderek azalmış ve demiryollarının yük taşımacılığındaki payı son 50 yılda % 60 oranında gerilemiştir. 2003 yılından itibaren ise demiryolu, devlet politikası halini almıştır. 60 yıl sonra ilk defa demiryollarına ayrılan yatırım, payı karayoluna ayrılan yatırım payından fazla olmuştur. 2009 yılında hizmete giren Yüksek Hızlı Tren setleri ile Türkiye hızlı tren teknolojisini kullanan bir ülke olmuştur.

Eskiden “Devlet Demiryolları ve Limanları Umumiyesi” adında olan kuruluş, 29.7.1953 tarihinden itibaren 6186 Sayılı Kanun'la “Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları İşletmesi” (TCDD) adı altında Kamu İktisadi Devlet Teşekkülü haline getirilmiştir. TCDD’nin sorumlulukları, devletçe kendisine verilen demiryolları, limanları, işletmek, yeni demiryolu yapmak, genişletmek ve yenilemek; kanun, tüzük, yönetmelikler ile kalkınma ve yıllık programlar çerçevesinde bağlı ortaklarını ve iştiraklerini yönlendirmek ve bunlar arasında koordinasyonu sağlamak; tamamlayıcı işler olarak gerektiğinde demiryolları taşımacılığını tamamlayıcı nitelikteki, feribot dâhil her türlü deniz ve kara taşıma işlerini yapmak; çeken ve çekilen araç ve gereçler ile benzerlerini yapmak ve yaptırmak; görevlerinin gerektirdiği ambar, antrepo, depo ve benzeri tesisler ile yolcu ihtiyaçları için gerekli tesisleri kurup işletmek; yurtiçinde ve dışında yapılmakta ve yapılacak olan, demiryolu inşaatlarını yalnız başına veya ortaklık halinde üstlenmek; faaliyet konuları ile ilgili olarak Bakanlar Kurulu tarafından verilen görevleri yapmakla yükümlü bulunmak şeklindedir.

Demiryolu Ulaştırması ve Turizm

Demiryolunun sahip olduğu özellikler ile turizmin gelişmesinde büyük katkısı vardır. Taşıma kapasitesinin elverişliliği bu özelliklerden birisidir. Bir seferde 1200-1500 yolcu taşınabilmektedir. Yolculuk giderleri azalmıştır. Mekânların turizm merkezine dönüşme süreci başlamıştır. Rahatlık sağlayıcı gereçlerle donatılması da bir diğer özelliktir. Elverişliliği bakımından demiryolunun altyapısından kaynaklanan özellik önce vagon biçimindeki geniş hacimli taşıyıcıların yapımına olanak vermiştir. Böylesine geniş bir hacim, bireylerin taşıt içinde dolaşabilmeleri; bir başka deyişle, kara ve uçak yolculuğunda olduğu gibi koltuklara yapışık kalmalarından doğan sıkıntılı durum ortadan kalkmıştır. Herkes demiryolu vagonu içinde rahat şekilde gezme imkânına kavuşmuştur. Demiryolunun her çeşit iklim koşullarında coğrafi engelleri aşmaya yapısal özelliğinin elverişli olması; yolculuk boyunca dış etkenlere karşın sağladığı güven ve rahatlık; gece-gündüz farkı olmaksızın ulaşımın kesilmemesi vb. özellikleri, günlerce süren yolculukları, kesintisiz sağlamıştır. Bu durum, uluslararası taşımayı bütünleştirmesi özelliğini meydana getirmiştir. Demiryolunun coğrafik engelleri aşması ve kötü hava koşullarında taşımaya elverişliliği de bir diğer özelliktir. Demiryollarının toplu taşımacılığa elverişli olması, ekonomik ve sosyal politika alanlarında devletçe parasal destekleme ile yapılarak yükümlülüklere katılmaya elverişli bir statüye sokmaktadır.

Yüksek hızlı trenler, ekspresler ve buharlı lokomotiflerle çekilen tren seferleriyle turizm amaçlı yolcu taşımacılığı yapılmaktadır. TCDD’nin bazı istasyonlarında ziyaret edilebilecek “demiryolu müzeleri” de bulunmaktadır. Ülkemizin çok zengin bir kültürel mirası vardır. Kendine özgü özelliklere ve önceliklere sahip olan turizm endüstrisi, ülkemizin ekonomik kalkınmasında önemli bir rol üstlenmektedir.

Yüksek hızlı demiryolları ulaşım açısından, hızlı, konforlu, ekonomik, güvenli ve çevre dostu şeklindeki talepleri maksimum seviyede karşılamasından ötürü gelişmiş ülkelerde tercih sebebi olmaktadır. Avrupa'da yüksek hızlı demiryollarının yaygınlaştırılması planlarının arkasındaki başlıca nedenler şu şekildedir; karayolu ve özellikle havayolu taşımacılığında giderek artan tıkanmaların kıtanın ulaştırma sistemini tehdit etmesi, demiryollarının çevre ve enerji sorunlarına karşı en uygun bir ulaştırma türü olması, Avrupa ölçeğinde yüksek hızlı ulaşım sistemleri için çok önemli bir talep potansiyelinin bulunması, ulaştırma sistemlerinin kıta düzeyinde entegrasyon çabalarıdır.

Demiryolunun Yeniden Doğuşu

Küreselleşme ve bölgeselleşme bağlamında ortak politikaların belirlenmesinin amacı, uluslararası arenada, ulaştırma sektörünün liberalizasyonunu sağlamak; ulusal altyapı şebekelerinin entegrasyonunu sağlamak; daha etkin, rekabetçi ve güvenli bir hizmet sunumu sağlamaktır. Bu politikalarda bilhassa demiryolu sektörünün gelişimi üzerinde çalışılmaktadır. Gelişen ekonomilerin demiryolu işletmelerinde yapısal ve teknik değişimlerin yapılmaması sonucu demiryolu işletmelerinde bir durgunluk meydana gelmektedir. Demiryolu taşımacılığındaki düşüş, yolcu ve yük taşımasının azalması ile ilgili değildir. Bunun sebebi taşıma ihtiyaçlarının sürekli artması sonucu demiryolunun kendisinin bu ihtiyaçları karşılayamamasından kaynaklanmaktadır. Demiryollarının içerisinde bulunduğu bu sıkıntılı durum, demiryollarının başka taşıma modlarının kendi müşterilerini ve olası müşterilerini almasına göz yummasına sebep olmuştur.